Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
PLASTIK  TERLIKLI  KADIN

     O kadin, sabahtan beri yakami birakmiyordu bir türlü. Olur olmaz zamanlarda gözümün önünde beliriyor, aklýmý karýþtýrýyordu.
Sabah, doktorun bekleme odasýnda oturmuþ, sýramý beklerken ilk kez çýktý karþýma. Cansýkýntýsýyla çevremi inceliyordum. Çoðu yaþlý, kadýnlý erkekli hastalar ya ellerindeki dergileri karýþtýrýyorlar ya da karþý duvarda bilinmez bir noktaya gözlerini dikip, sesizce bekleþiyorlardý.
    Ýþte tam o sýrada gördüm onu. Sokaðý döþeyen Arnavut taþlarý üzerinde plastik terliklerini þýkýrdatarak yürüyordu. Pembe topuklarý kirlenmiþ, çatlamýþtý. Beyaz baldýrlarý çorapsýzdýlar.Zayýf; ama geniþ kalçalýydý. Sýrtýna basma bir elbise giymiþ, baþýna eþarp baðlamýþtý. Ellerinde zerzavat dolu aðýr plastik torbalar vardý. Bana arkasý dönük olduðundan yüzünü göremiyordum.
    Nereden çýkmýþtý bu kadýn? Bu, doktor bekleme odasýnda beliriveren, yokuþ týrmanan bu kadýn da neyin nesiydi? Merakýmý yenemeyerek peþine takýldým. Kadýn, oflaya poflaya yokuþun baþýna gelip durdu. Burasý , biçimsiz apartmanlarla eski ahþap evlerin birbirinin üzerine yýðýldýðý  yoksul bir mahalleydi. Kadýn, önünde durduðu yeþil boyalý, ahþap evin kapýsýný açtý; içeri girdi. Kapýyý kapatmamýþtý. sanki benim de girmemi bekliyordu; girdim. Sofanýn serin loþluðu, sevecen bir ev sahibi gibi kucakladý beni. Kadýn, plastik terlikleri fýrlatýp atmýþ, sýcaktan þiþmiþ ayaklarýný betonun serinliðine býrakmýþtý. Çantalarý az ötedeki mutfaða taþýyordu. Tel gerili mutfak penceresi açýktý. dantelli patiska perde hafif bir esinti ile usul usul sallanýyordu. Pencereden , küçük bahçe,bahçedeki dut aðacýnýn kalýn gövdesi görünüyordu.
    Kadýn, yan taraftaki banyoya girdi, suyu açtý. Yine kesikti sular. Eðildi, kalaylý hamamtasýyla kurnadaki birikmiþ sudan aldý, elini, yüzünü, ayaklarýný yýkadý.Galiba yüzünü ilk kez o zaman gördüm. Kýrkýný aþmýþ kadýnlarýn sert ve acýlý anlatýmý gelip yerleþmiþti yüzüne. Mutsuz, umutsuz ve acýlý kadýnlardandý o. Bu umarsýz anlatým yüzünü çirkinleþtirmiþti. Oysa güzel sayýlabilirdi. Özellikle gözleri... Ýri, yeþil- ela gözleri çok güzeldi. Baþýný açtýðýný o sýrada farkettim. Siyah saçlarý gür ve kývýrcýktý. Lastik bir toka ile onlarý tepesinde toplamýþtý; ama inatçý saçlar oradan buradan çýkýp, tutam tutam yüzüne, gözüne sarkýyordu. Kadýnýn ise buna aldýrdýðý yoktu. Eprimiþ, sabun kokulu havlu ile kurulanýrken þakaðýndaki çürüðü gördü kadýn, irkildi.
    - Körolasýca , diye söylendi. Ýçip içip azýyor herif...
    Akþam,  kocasýndan yediði dayaðý anýmsamýþtý.Acýsýný yeniden duydu bedeninde ve yüreðinde.
    - Her akþam zýkkýmlanmasa olmaz. bari rahat dursa... Ya döver ya da...
    Kocasýnýn içki kokan soluðunu yüzünde, yaðlý, ýslak dudaklarýný aðzýnda hissetti, midesi bulandý. Kocasýndan ilk kez ne zaman tiksinmiþti? Birdenbire mi yoksa yavaþ yavaþ mý geliþmiþti bu duygu. Anýmsamýyordu. Onun ufak, soðuk ellerini gövdesinde hissedince tüyleri diken diken oluyordu artýk. Sanki bir kertenkele dolaþýyordu derisinde. Avaz avaz baðýrýp kaçmak istiyor; ama yapamýyordu. Kocasý arkasýný dönüp yatana, sarhoþ horultularý ile geceyi sarsana kadar öylece, ölü gibi kýpýrtýsýz ve soluksuz yatýyor, bekliyordu. Evet, bir ölüydü o. Kocasýnýn uyuduðunu anlayýnca önce derin bir soluk alýyordu; sonra saatler boyu gecenin seslerini dinliyor, karanlýðý seyrediyordu.
    Ýþte tam bu sýrada hastabakýcý odaya girip beni çaðýrdý. Sofanýn serin loþluðundan çýkýp böyle birdenbire bekleme odasýnýn sýcak aydýnlýðýnda kendimi bulunca þaþýrmýþtým. Kadýnýn yüzüne anlamsýzca bakýyordum. Adýmý yeniden söyleyince kendime gelip, ayaða kalktým, hastabakýcýnýn peþinden odadan çýktým. Plastik Terlikli Kadýn, loþ sofa, kalaylý hamam tasý, hepsi bekleme odasýnda kalmýþlardý.Doktorla konuþurken çoktan unutmuþtum onlarý.
    Yemekte bir an yeniden anýmsadým  Plastik Terlikli Kadýn'ý; ama hemen unuttum yine. Ne çok iþim vardý bu gün. Sebzeler ayýklanacak,yemek piþecekti. Daha sonra Almanca çalýþmam gerekiyordu; ama  Plastik Terlikli Kadýn rahat vermedi. Özellikle çeviri yaparken gelip gelip karþýmda durdu. Bir öyküsü vardý belli ki; anlatmak istiyordu. Oysa bir yýldýr öykü yazmýyordum. Günlük sýkýntýlarýn akýntýsýna kapýlmýþtým. Yazmaya ayýracak zaman bulamýyordum.Üstelik yazacak birþey de gelmiyordu aklýma.Bazan bir tümce beliriyordu, bazan bir sokak, bazan da tanýmadýðým bir adam... Ancak çabucak kayboluyordu hepsi; ama bu kadýn! Bu  Plastik Terlikli Kadýn, öyküsünü yazmam için öylesine zorluyordu ki beni, sanki yakama yapýþmýþ sarsýyor, " Hadisene..." diyordu. Sonunda iþi gücü bir kenara býraktým,kaðýt kaleme sarýlýp yazmaya baþladým. Baþýndan bu ana dek olan biteni bir solukta anlattým. Tam hýzýmý almýþ gidiyordum ki telefonun çalýþý herþeyi berbat etti. Yeniden masaya oturduðumda artýk  Plastik Terlikli Kadýn'la iliþki kuramýyordum. Sanki bir anda, kolumdan tutup sokaða atývermiþti beni. Bir türlü içeri giremiyor, ona ulaþamýyordum. Evet, kapýnýn önünde kalakalmýþtým. Apartmanlar arasýnda sýkýþýp kalmýþ bu eski, çelimsiz, ahþap ev, þimdi aþýlmaz bir kale gibi dikiliyordu önümde.
    Þaþkýn þaþkýn çevreme bakýnýyordum.Öðle sýcaðý ile yýkanan sokak buharlanmýþ, tütüyordu.
    - Eskiler alýrým, eskici...
    Plastik mutfak gereçleriyle dolu arabasýný iterek yokuþu týrmanan eskici, arada bir durup soluklanýyor, sonra yeniden baðýrýyordu.
    - Eskiler alýrým...
    Köþedeki arsada birkaç çocuk oyun oynuyordu.Sýcaða aldýrdýklarý yoktu. Sopadan atlara binmiþ, ellerinde plastik tabancalar, baðýra çaðýra koþuyor, birbirlerine yalancýktan ateþ ediyor, kendilerini yere atýp yalandan ölüyor; sonra kalkýp yeniden ateþ ediyorlardý.
    -Olmaz, sen öldün.Ateþ edemezsin.
    -Ederim iþte... Sana ne ?
    -Mýzýkçý sende... Oynamýyorum.
    Küsen çocuk, sopadan atýný ardýnda sürükleyerek bana doðru koþuyordu. Terli yüzü toztoprak içindeydi. Dudaklarý sarkmýþ, neredeyse aðlayacaktý. Yedi sekiz yaþlarýnda ufak tefek bir oðlandý bu.Plastik Terlikli Kadýn'ýn evi önünde durup kapýyý yumruklamaya baþladý.
    - Anne... Anne...
    - Geldim, geldim... Dur , patlama...
    Açýlan kapýdan çocukla birlikte içeri girmek istedim; ama kapý yüzüme kapandý.
    Kadýn ve çocuðunu orada býrakýp masama döndüm yeniden. Olmuyordu, yazamýyordum. Týkanýp kalmýþtým. Biraz ara vermek üzere yerimden kalkýp mutfaða gittim. Az sonra kocam gelecekti.

                                                                        * * *
    Dört gün boyunca zaman zaman Plastik Terlikli Kadýn'ý düþündüysem de günlerim öylesine yoðun geçiyordu ki ona ayýracak zamaným yoktu. Hem zaten ne yazacaktým ki? Onu tanýmýyordum. Hakkýnda hiç birþey bilmiyordum. Kimdi? Neyin nesiydi? Bir an karþýma çýkmýþ; sonra kaybolmuþtu.Bana anlatmak istediði neydi? Bilmiyordum.
    Bu gün öðle yemeði için köfte yapýyordum ki birden dikildi karþýma. Ayaðýnda yine plastik terlikleri vardý. Basma giysisinin üzerine bir hýrka giymiþ, baþýna eþarp baðlamýþtý. Karþýmda dikilmiþ, boynunu bükmüþ, öylece durup duruyordu. Hiç birþey söylemiyordu; ama iri , yesil - ela gözleri kendisini dinlemem için yalvarýyordu.
    - Þimdi olmaz, dedim. Çok iþim var. Ellerim yaðlý üstelik.
    Boynunu büktü:
    - Olsun, beklerim, dedi ve olduðu yere çöktü, oturdu.
    Sofrayý hazýrlarken, yemek yerken hep onu düþünüyordum. Ýþlerimi biran önce bitirip yanýna gitmek için sabýrsýzlanýyordum. Sonunda kocam televizyonun karþýsýna geçti, ben de masama...Yazý makinamý hazýrladým, teybe güzel bir müzik kaseti koyup kulaklýklarýmý taktým, dönüp baktým. O, hala boynu bükük oturuyordu býraktýðým yerde.
    - Anlat, dinliyorum, dedim.
    Aslýnda bu durumu yadýrgýyordum. Öykülerimin kiþileri benimle konuþmazlardý hiç. Sessiz bir izleyici olup girerdim yaþamlarýna. Onlar benim varlýðýmý hissetmezlerdi bile. Plastik Terlikli Kadýn'ý da önceleri öyle izlemiþtim; ama þimdi geçmiþ karþýma, gözlerimin içine baka baka benimle konuþuyordu. Bakalým neler anlatacaktý. Doðrusu meraklanmýþ ve heyecanlanmýþtým.
    - Ben suçsuzum, dedi ve aniden aðlamaya baþladý.O, iri yeþil- ela gözler, bir anda ýþýk ýþýk gözyaþlarýyla doldu, boþaldý. Iþýk tanecikleri kadýnýn kirpiklrinde, yanaklarýnda dolaþtý.
    Hiç sesimi çýkartmadan dinlemeyi sürdürdüm.
    - O akþam eve bir arkadaþýný getirdi, dedi.
    O anda ikimiz birden yeþil boyalý ahþap evin arka bahçesinde bulduk kendimizi. Kadýn, dut aðacýnýn altýna sofra kuruyordu. Erkekler masada oturmuþ, konuþuyorlardý. Ben, usulca bir köþeye çekilip izlemeðe baþladým. Acaba hangisiydi kadýnýn kocasý? Kadýn tabaklarý sofraya getirdiðinde ufak tefek, zayýf olaný kadýnýn kalçasýna bir þaplak indirdi.
    - Donat bakalým sofrayý, dedi.
    Kadýn, kocasýnýn bu uygunsuz davranýþýna çok kýzmýþ, üstelik utanmýþtý da. Yan gözle kocasýnýn konuðuna baktý. Adam, kadýna gülümsüyordu. Gözleri, aldýrmamasýný söyler gibiydi. Kimdi bu adam? Onu daha önce hiç görmemiþti kadýn. Hem bu izzet, bu ikram da neyin nesiydi? Zaten iþsizdi kocasý. Arada, bulursa ufak tefek ayakiþleri yapýyor, kazandýðýný da içkiye, kumara yatýrýyordu. Kadýn, apartmanlara temizliðe gitmese aç kalýrlardý.Þimdi bir de konuk aðarlayacaklardý, öyle mi? Neyle?
    Kocasý onu yanýtlar gibi:
    - Gelirken raký ile kuzu pirzolasý getirdim. Bir de çoban salata yap...dedi.
    "Anlaþýldý, iyi bir iþ buldu bizimki", diye düþünüp sevindi kadýn. Ne zamandýr et girmemiþti kursaklarýna. Hele oðlan, bayram edecekti. Hemen mutfaða koþup pirzolalarý piþirdi, salata yaptý. Oðlaný mutfakta doyurdu.
    - Sen içerde oyna, dedi.
    Babasýnýn içki içince huysuzlandýðýný bilirdi çocuk. Sesini çýkarmadý. Üstelik yediði pirzolalar öyle güzeldi ki...
    Kadýn, yemeði sofraya getirdiðinde erkekler çoktan baþlamýþlardý rakýya. Konuþup, gülüþüyorlardý. Kadýn, pirzolalarý tabaklara daðýtýyordu ki bir an eli konuðun eline dokundu. Bir elektriklenme olmuþtu sanki. Ýrkildi kadýn. Adama baktý þaþkýnlýkla. Adam da onu süzüyordu. Kadýný bir titreme aldý. Baþýný öne eðip, sofraya oturdu.
    Ne oluyordu ona böyle? Bu titreme de neyin nesiydi? Ya bu çarpýntý?
    Kocasýnýn sesi ile kendine geldi.
    - Sen de bir bardak al.
    Þaþýrmýþtý. Kocasýyla içki içtiði günler öylesine geride kalmýþtý ki... Yeni evlendiðinde, taze gelinken... O zamanlar ona çok iyi davranýrdý kocasý. Güzel sözler söyler, saçýný okþardý. Oysa þimdi...
    Kadýn, sesini çýkarmadý; gidip mutfaktan bir bardak daha getirdi. Kocasýnýn, bardaða önce rakýyý; sonra suyu koyuþunu, rakýnýn beyazlanýþýný, içine atýlan buz ile titreyiþini seyretti.
    "Bu gece üstüme çýkacak yine  körolasýca..." diye düþündü. Ýþtahý kaçtý.
    O anda karþýsýnda oturan adamla yine gözgöze geldi. Adam, kadýnýn düþüncelerini okumuþ gibi anlamlý anlamlý gülümsüyordu. Ne güzel gözleri vardý. Uzun kirpikli, yumuþak kahverengi gözler, esmer bir ten, kývýrcýk kestane saçlar... Yakýþýklý adamdý doðrusu. Kadýnýn yanaklarý kýzardý.
    - Hadi, þerefe... dedi kocasý.
    Birlikte bardaklarý kaldýrýp tokuþturdular. Bardaklarda raký çalkalandý, buzlar týngýrdadý. Bardaklar doldu, boþaldý.
    - Bu gece ne kadar sýcak böyle, dedi kadýn.
    - O hýrkayý, baþörtüyü çýkartsana... Bu sýcakta deli misin? Hem arkadaþ yabancý sayýlmaz, diye yanýtladý kocasý.
    Ne oluyordu bu adama böyle? Eskiden baþkalarýnýn yanýna baþ açýk çýkartmazken, bu gece hem baþýný açtýrmýþtý, hem de ... Üstelik yabancý bir adamla birlikte raký içiyorlardý. Olacak þey deðildi.
    "Bu gece azdý bu adam, azdý..." diye düþündü kadýn. Raký etkisini göstermiþti. Gece yatakta olacaklar artýk rahatsýz etmiyordu onu. Üstelik içinde giderek büyüyen bir sýcaklýk hissediyordu. Çoktandýr unuttuðu bir sýcaklýktý bu. Buzlarýn çözülmesi gibi, ölümden yaþama dönüþ gibi...
    - Neden içmiyorsunuz? diye sordu konuk.
    Kadýn, gözlerini kaldýrýp baktý adama. O, hep gülümsüyordu. Gömleðinin yakasýndan kývýrcýk, siyah kýllar fýþkýrýyordu. Kadýn, yeniden titremeðe baþladý. Adam, bardaðýný kaldýrmýþtý.
    - Hadi, þerefe... diyordu.
    Kadýn da kaldýrdý bardaðýný, tokuþturdular. Adamýn parmaklarý kadýna dokundu usulca. Kadýn, yeniden irkildi. Anlamýyordu, ne oluyordu ona? Üstelik yabancý bir adam, nasýl böyle heycanlandýrabiliyordu onu? Olacak þey miydi bu?
    Bunalmýþtý kadýn, sofradan kalkýp içeri geçti. Çocuk, sedirin üzerinde uyuyakalmýþtý. Kucaklayýp yukarý, yataðýna yatýrdý. Çocuðun sýcaklýðý utandýrmýþtý onu. Nasýl olup da yabancý bir erkeðe karþý istek duyabilmiþti? Evli barklý bir kadýndý o; bir anaydý.
    Gidip lavaboda yüzünü yýkadý. Biraz olsun açýlýr gibi olmuþtu. Yüzünü kurularken aynada kendisine, alnýndaki çizgilere, çökmüþ gözaltlarýna, daðýnýk saçlarýna baktý, beðenmedi. Hemen baþýndaki tokayý çýkarýp attý. Saçlarýný fýrçaladý. Böyle daha iyiydi.
    "Neden taradým saçlarýmý?" diye düþündü. Yeniden ateþ bastý yüzüne. Mutfaða gidip oyalandý biraz. kalbinin çarpýntýsý yatýþmýyordu birtürlü.
    - Gelsene buraya... diye çaðýrýyordu kocasý. Meyva tabaðýný alýp gitti çaresiz. Gözlerini konuktan kaçýrmaya çalýþýyordu; ama olmuyordu bir türlü. Ne zaman baksa adamýn kahverengi kadife gözlerini üzerinde buluyordu. Sürekli bakýyor, sürekli gülümsüyordu adam. Kocasý çok içmiþti bu akþam. Dili dolanýyor, oturduðu yerde sallanýyordu.
    - Hadi kaldý bardaðýný, diyordu aðzýnda geveleyerek.
    Kadýn, isteksizce kaldýrdý bardaðý ve içti. Onun da baþý dönüyordu. Raký, sadece midesini deðil, bütün bedenini yakýyordu. Üstelik karþýsýnda oturan adamýn iri, esmer ellerini gördükçe yangýný daha da artýyordu. Bu ellerin bedeninde gezindiðini sanýyor, ürperiyordu.
    Kocasý, tuvalete gitmek için kalktýðýnda sallanýyordu. Konukla kadýn yalnýz kalmýþlardý. Adam, gülümsüyerek bakýyordu hala. Kadýn, yanaklarý al al, gözlerini kaçýrdý ondan. Ne zaman kalkacaktý bu adam? Bunalýyordu kadýn. Kocasý da nerde kalmýþtý? Düþüp kalmýþ olmasýndý ?
    Kalkýp tuvalete gitti. Orada yoktu kocasý. Ya neredeydi? Yukarý, yatakodasýna çýktý. Kocasý, yatakta horluyordu. Paniðe kapýldý kadýn. Bilirdi, top patlasa uyanmazdý artýk kocasý. Þimdi ne yapacaktý? Yeniden bahçeye çýktý.
    - Sýzmýþ, dedi konuða.
    Adam, gülümsüyordu.
    - Rakýmý bitireyim, kalkýyorum, dedi.
    Kadýn, ne yapacaðýný þaþýrmýþ, öylece ayakta duruyordu. Titremesi daha da artmýþtý. Adam, anlamýþ gibi:
    - Otursanýza, çok yoruldunuz bu akþam, dedi.
    kadýnýn elinden tutup çekti, yanýndaki sandalyeye oturttu. Elini býrakmadý, okþamaya baþladý.
    - Ne güzel ellerin var, dedi.
    Kadýn, bulaþýktan, çamaþýrdan þiþmiþ, kýzarmýþ ellerine baktý; ama göremedi. Heyecandan baþý dönüyordu. Adamýn elleri sýcacýktý. Kadýn, içindeki kývýlcýmýn yangýn olup tüm bedenini sardýðýný hissediyordu. Büyülenmiþ gibiydi. Çekemiyordu elini; sonra bir anda kendini adamýn kollarýnda buldu. kurtulmak istiyor; ama yapamýyordu. Elinde deðildi artýk. Dudaklarýný adamýn dudaklarýna istekle býraktý.
    Konuk, kapýyý çekip gittiðinde kadýn sofadaki sedirde çýrýlçýplak yatýyordu. Bedeni, terden sýrýlsýklamdý. Usulca kalçalarýný, göðüslerini okþadý, ürperdi. Kalkýp banyoya geçti, su dökündü. Geceliðini giydiðinde kocasý hala kývrýlýp yattýðý yerde horluyordu. Kadýn, kocasýndan utandý, yanýna yatamadý. Bahçeye çýkýp karanlýkta oturdu. Ne yapacaktý þimdi? Kocasýndan baþka bir erkekle yatmýþtý. namussuz bir kadýndý artýk o. Bir orospu... Kocasýný aldatmýþtý. Bu, affedilemezdi. Þimdi bedeninden tiksiniyordu. Kalkýp bir daha, bir daha yýkandý. Olmuyordu. Namus kiriydi bu, çýkmýyordu. Ýþin kötüsü o adamý her düþündüðünde tüm bedeni istekle ürperiyordu. Çaresizlikle, utançla aðladý kadýn.
    Sabaha karþý bitkin düþüp uyumuþtu. Uyandýðýnda kocasý gitmiþti çoktan. Oðlan, mutfakta, ekmeðin üzerine yað sürmüþ, yiyordu. Çucuðunun yüzüne bakamadý kadýn. Banyoya koþup yýkandý. Bedenini sabunluyor, ovuyor, tekrar sabunluyordu. Bir türlü içi rahat etmiyordu.

    Kocam:
    -Çay mý içersin, kahve mi? diye sorduðunda irkildim. Masam yazýlý kaðýtlarla dolmuþ, kasetteki müzik çoktan bitmiþti.
    - Kahve lütfen, dedim.
    Teybe yeni bir kaset koydum; dönüp baktým. Plastik terlikli Kadýn, masada, karþýmda oturuyordu. Titrek parmaklarýyla hýrkasýnýn yakasýný çekiþtirip duruyordu.Ben sormadan anlatmayý sürdürdü.
     Günlerce kendime gelemedim, dedi. Uyurgezer gibi dolaþtým. Kendimden iðreniyor, kocamýn, çocuðumun yüzüne bakamýyordum. Aksilik kocamýn da iyiliði üzerindeydi. Artýk dövmüyordu beni.Geceleri sofada yatmama da ses çýkarmýyordu.Üstelik hergün eve eli kolu dolu geliyordu.Bana yeni bir elbise bile almýþtý, dedi.
    Yine yokuþun baþýndaki evdeydik. Kadýn, yeni elbisesini giymiþ, aynada kendisini seyrediyordu. Elbisesinin kýsa kollarýndan, acýk yakasýndan huzursuz olmuþ, orasýný burasýný çekiþtiriyordu.

    - Býrak çekiþtirmeyi, güzel oldu, dedi kocasý.,
    Kadýn, sesini çýkarmadý. Adamla gözgöze gelmekten kaçýnýp aynanýn önünden ayrýldý.
    - Bu akþam bir arkadaþ gelecek, dedi kocasý.
    Kadýn, kýzgýn sobaya deymiþ gibi sýçradý.
    - Ben kimseyi istemiyorum, dedi.
    Kocasý yerinden fýrlayýp hýrsla kadýnýn üzerine yürüdü, saçlarýndan yakaladý.
    - O da ne demek? Burasý benim evim, gelecek. Haydi git saçýný tara, yüzüne gözüne de biraz boya sür. Ne o öyle! Ölü gibi bembeyaz suratla dolaþýyorsun.
    Kadýn direndi:
    - Ýstemiyorum.
    Adam aniden tokatladý kadýný.
    - Ne demek istemiyorum ? isteyeceksin iþte... O gece o adamla yatarken iyiydi ama...
    Kadýn, donup kalmýþtý. Demek biliyordu kocasý.
    Adam baðýrmaya devamediyordu.
    - Yeni elbiseyi giymeyi biliyorsun. Kaç gündür getirdiðim etleri, tatlýlarý yutmayý biliyorsun.
    Kadýn boþ boþ bakýyordu kocasýnýn yüzüne. Ne anlatýyordu bu adam?
    - Paralar nerden geldi sanýyorsun? Hadi git saçýný tara; sonra da sofrayý hazýrla.Kadýn uyurgezer gibi banyoya gitti. Ellerini yýkadý. Bir daha, bir daha yýkadý. Kulaðýnda kocasýnýn sesi uðulduyordu. " Paralar nerden geldi sanýyorsun?.." Aynada kendisiyle gözgöze geldi kadýn. Yeþil ela gözleri iri iri açýlmýþtý. Çaresizlik ve korku doluydular. Köþeye sýkýþtýrýlmýþ bir hayvan gözleriydi bunlar.
    Kadýn, mutfaða geçti. Ekmek býçaðýný aldý, dýþarý çýktý. Kocasý, bahçedeki masada oturmuþ, rakýsýný yudumluyordu. Arkasý dönüktü, kadýný göremedi. Kadýn, usulca yaklaþtý, býçaðý adamýn sýrtýna sapladý. Hiç bir dirençle karþýlaþmadan , bir anda sapýna kadar saplandý býçak. Kadýn, eli yanmýþcasýna birden býraktý býçaðý. Adam, sessizce masaya  yýðýldý. Kadýn, yeniden banyoya koþtu. Ellerini birkez, birkez daha yýkadý. Saçýný taradý. Baþýna eþarbýný baðladý. Sýrtýna hýrkasýný, ayaklarýna plastik terliklerini giydi. Kapýyý örtüp evden çýktý. Sokaktan plastik terliklerinin þýkýrtýsý geliyordu. Ben, donup kalmýþtým. Herþey öyle çabuk olup bitmiþti ki...

    Baþýmý kaldýrýp baktým, kocam kahve getirmiþti.
    - Yanýnda birþeyler yer misin? diye sordu.
    - Hayýr, saðol, dedim.
    Yorulmuþtum. O anda birden anýmsadým. Plastik Terlikli Kadýn'ý tanýyordum ben. Bir gazetede çýkan fotoðrafý belirdi gözümün önünde.  Yargýcýn önünde  boynunu bükmüþ," Ben suçsuzum" diyordu. Baþýnda eþarbý, sýrtýnda hýrkasý, ayaklarýnda plastik terlikleri vardý.

                                                                                                Ocak 1989 Mannheim   " Yorgun Konak "
        Edebiyat
        Ana Sayfa