- 4 -

ORDU MİLLET-ORDU DEVLET İLKESİ

- TÜRKİYE CUMHURİYETİ YALNIZ İKİ ŞEYE GÜVENİR: Bir MİLLET KARARI, diğeri en elim ve en müşgül şerait içinde dünyanın bihakkın kesb-i liyakat eden ORDUMUZUN KAHRAMANLIĞI!.. (22.2.24)(Bakınız:AÇIKLAMALAR, 1 ve 2)

MİLLET ve KAHRAMAN EVLATLARI'ndan mürekkep ORDU, o kadar yekdiğeriyle birleşmiştir ki, dünyada ve tarihte bunun misali enderdir!.. (22.2.31)

TÜRK MİLLETİ ORDU'sunu çok sever... Onu, kendi idealinin harisi telakki eder. (22.2.31)

ORDUMUZ, TÜRK BİRLİĞİ'nin, TÜRK KUDRET ve KAABİLİYETİ'nin, TÜRK VATANSEVERLİĞİ'nin çelikleşmiş ifadesidir.

- TÜRKİYE Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin ORDUSU, şunun bunun elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir!.. İnsan ve bağımsız yaşamaktan başka gayesi olmayan ULUSUN, YALNIZ ONUN EMRİNE BAŞEĞEN ÖZ EVLATLARINDAN OLUŞMUŞ SAYGIDEĞER BİR TOPLULUKTUR!..

Milletler yüksek hedeflerine ulaşmak istedikleri zaman, bu feveranları karşısında üniformalı çocuklarını bulmuşlardır... Tarihin bu umumiyeti içinde yüksek bir istisna, TÜRK tarihinde görülür... Bilirsiniz ki, TÜRK MİLLETİ ne vakit yükselmek için adım atmak istemişse, önünde, daima yüksek MİLLİ İDEAL'i tahakkuk ettiren hareketlerin önderi olarak kendi kahraman çocuklarından mürekkep ORDU'sunu görmüştür... Bundan sonra da TÜRK MİLLETİ'nin ULVİ İDEAL'inin husulü için kahraman ASKER evlatları hep önde gidecektir. (22.2.31) (3)

TÜRK ORDUSUNU, ONUN FAZİLETİNİ, KIYMETİNİ ve BU ORDU İLE NELER YAPILABİLECEĞİNİ BENİM KADAR ANLIYAN AZ OLMUŞTUR!.. (13.3.26)

- Bütün iç ve dış varlığını VATAN MÜDAFAASI'na vermeyi savsaklıyan veya hafife alan milletler, savaşı gerçekten göze almış ve başarabileceğine inanmış sayılmazlar. (Eylül 1922)

- Ordumuz hayat ve haysiyet mücadelesinde MİLLET'in ve MİLLETİN GAYELERİ'nin yegane istinatgahıdır... Bu vazife-i mübeccelesinde bihakkın muvaffak olabilmesi için lazım gelen evsafın birincisi, demir gibi bir İNZİBAT'tır. Orduda İNZİBAT'ın yegane vasıta-i tecellisi MÜNEVVER, KAHRAMAN, FEDAKAR zabitandır.

Büyük MİLLİ DİSİPLİN OKULU olan ORDU'nun EKONOMİK, KÜLTÜREL, SOSYAL SAVAŞLAR'ımızda, bize aynı zamanda EN LÜZUMLU ELEMANLAR'ı da yetiştiren büyük bir OKUL haline gelmesine, ayrıca itina ve himmet edileceğine şüphem yoktur. (4)

İnsanların mücadelesinde EN KUVVETLİ İSTİHKAM, İMAN DOLU GÖĞÜSLER'idir. (21.11.22) (5)

Bir MİLLETİN RUHU zaptolunmadıkça, bir milletin AZİM ve İRADESİ kırılmadıkça, o millete HAKİM olmanın imkanı yoktur. (30.8.24)

- Hiç bir millet ve memlekete karşı tecavüz fikri beslemeyiz. Fakat her vakit MEMLEKET ve MİLLET'imizi müdafaaya kaadir bir ORDU'ya malikiyet de, nuhbe-yi amalimizdir. (Ocak 1922, Vakit Gazetesi'ne demeç)

Ben ORDUMUZUN VARLIĞI'nı ve gücünü paramızla orantılı bulundurmak görüşünü kabul edenlerden değilim... PARA VARDIR, YA DA YOKTUR!.. İster olsun, ister olmasın, ORDU VARDIR VE OLACAKTIR! (Mayıs 1922)

VATAN'IN ve rejimin KORUYUCUSU olmakla kalmayıp, en geniş ve hakiki manasıyla bir SULH AMİLİ ve bir EĞİTİM ve ÖĞRETİM OCAĞI olan YENİLMEZ ORDUMUZ'un SON SİSTEM SİLAH ve motorlu VASITALAR'la cihazlandırılması yolundaki çalışmalara hız vermeliyiz. (6)

TÜRK ORDUSU'nun bir cüz'ü tammı, muadilini behemahal mağlup, iki mislini tevkif ve tesbit eder!.. Bunu askeri bir esas, bir düstur olarak nazar-ı dikkatte tutmalıdır... Bu kıymet mahfuz kaldıkça teşkilatımızı talim ve terbiyemizi sevk ve idaremizi bu hedef ve gayeye yürüttükçe, TÜRKİYE'nin her türlü taarruzdan tecavüzden masun ve mahfuz kalacağına kimsenin şüphesi kalmaz. (22.2.34) (Bakınız: AÇIKLAMALAR-2, 7)

- Bir ORDU'nun cevheri ne olursa olsun, SİYASET'e karışırsa, BİRLİKTE HAREKET ve SAVAŞMA KAABİLİYETİ'ni kaybeder!.. Ve VATANIN MÜDAFAA GÜCÜ'nü hiçe indirir. SİYASET'e karışmış bir ORDU'nun, karışmadan önceki DİSİPLİN'i ve SAVAŞMA KAABİLİYETİ'ni yeniden kazanabilmesi için çok zaman ister. (8)

VATAN MÜDAFAASI'na ait vazifelerden daha MÜHİM VAZİFE olamaz!

- "TÜRK yenildi" derlerse, inanmayın!.. Yenilen komutandır! (9)

Farkında değil misiniz ki, bu memlekette MİLLİ bir GENEL kURMAY heyeti yoktur... Bir Alman genel kurmayı vardır... O Alman genel kurmayı ki, ilk iş olarak benim gibi dik başlı bir askeri ordudan çıkarmak kararı verdi.

Enver ve arkadaşları zaten daha önce TÜRK ulusunu uygunsuz duruma sokmuşlardı. Bu uygunsuz durum ORDU'nun yabancı komutanların eline bırakılması, verilmesidir!.. TÜRK ulusunun güçsüz ve kaabiliyetsiz olduğu inancıyla, o heyeti ayaklarına kadar giderek memleketimize davet edenler onlardı... Ben ORDU'nun kayıtsız şartsız bütün sırları ile Alman askeri heyetine verilmesi ve bırakılmasından çok üzgündüm.

- HARB, nihayet yalnız karşı karşıya gelen İKİ ORDU'nun çarpışması değildir... MİLLETLERİN ÇARPIŞMASIDIR. MEYDAN MUHAREBESİ milletlerin bütün mevcudiyetleriyle, ilim ve fen sahasındaki seviyeleriyle, ahlaklariyle, harslariyle, hülasa bütün MADDİ ve MANEVİ kudret ve faziletleriyle ve her türlü vasıtalariyle çarpıştığı bir İMTİHAN SAHASI'dır. (10)

Bu sahada, çarpışan milletlerin hakiki kuvvet ve kiymetleri ölçülür. Netice yalnız cismani kuvvvetin değil, bütün kuvvetlerin bilhassa AHLAKİ ve HARSİ KUVVET'in üstünlüğünü mertebe-i sübuta vardırır... Bu sebeple meydan muharebesinde yenilen taraf, milletçe ve memleketçe mağlup sayılır... Böyle bir akıbetin ne kadar feci olabileceğini tahmin edersiniz. (30.8.24)

- Kati netice daima TAARRUZ'la alınır, fakat MÜDAFAA ile ifa olunan bir çok vazife de vardır. (22.2.24)

Her taarruza karşı daima MUKABİL TAARRUZ düşünmek lazımdır... MUKABİL TAARRUZ ihtimali düşünmeden, ve KARŞI EMNİYET'e şayan tedbir bulmadan hareket edenlerin akıbeti, mağlup ve münhezim olmaktır, münkariz olmaktır!

Düşmanın VATAN içine girmiş olması, düşman lehine bir çok esbab ve avamil tevlit eder... Düşmanı VATAN İÇİNDE mağlup etmek, başlı başına bir kuvvet eseridir... VATAN dahilinde mağlubiyetin akıbeti, fevkalade vahimdir. (22.2.24)

- Geçen gün bana zırhlı müdafaa hatlarından bahsediliyordu... Bu hatların faydasına inanamıyorum... Zira HARBİ İNSAN YAPAR. Binaenaleyh insanın toprak üstünde bulunması lazımdır... Köstebek gibi toprak altında, beton borularda veya zırhlı kulelerde oturtulacak bir kuvvet, evvelden HARB HARİCİ edilmiş bir kuvvet addedilmelidir... MANEVRA KAABİLİYETİ'ni kendi kendine imha etmiş olmakla bir harbte mağlubiyetten başka ne kazanılabilir, bilmem...(11.3.1938) (11)

Umumi harpte bir ordunun başında idim... TÜRKİYE'de diğer ordular ve onların komutanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meşgul oluyordum... Bir gün Erzurum cephesindeki hareketlere ait bir mesele üzerinde durduğum sırada yaverim dedi ki: "Niçin size ait olmayan meselelerle de uğraşıyorsunuz?"... Cevap verdim: Ben bütün orduların vaziyetini iyice bilmezsem, kendi ordumu nasıl sevk ve idare edeceğimi tayin edemem!"

(Büyük Taarruz'da) Mütemadiyen gelen muhtelif rütbedeki esir zabitanla görüştüm... Bunlardan biri erkan-ı harb zabiti idi... Zavallı verdiği malumat meyanında istemiyerek, başkumandan vazifesini alan General TRİKOPİS ve 2. Kolordu komutanı General DİGENİS'in bizim çevirmek istediğimiz çemberin içinde bulunduğunu ifade etmiş oldu... Derhal ordu komutanına, "Kemalettin Paşa'yı bulunuz... Bizzat Trikopis'le beraber bütün düşman generallerini behemahal esir etmesini söyleyiniz," dedim. (30.8.24)

- HAYAT-I MİLLET tehlikeye maruz kalmadıkça, HARB bir CİNAYET'tir!.. (16.3.23) (12)

W

***

> İÇİNDEKİLER < > ORDU MİLLET-ORDU DEVLET İLKESİ - AÇIKLAMALAR <ORDU MİLLET-ORDU DEVLET İLKESİ - AÇIKLAMALAR-2 < <ERDOĞAN DÖNEMİ <