- 7 -

DEVLETÇİLİK İLKESİ

- Bir ulusun doğrudan hayatıyla, yükselişiyle alçalışıyla ilişkili olan, ekonomisidir... TÜRK tarihi incelenirse, bütün yükseliş ve alçalış nedenlerinin bir EKONOMİ sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. (8.2.1923) (Bakınız:AÇIKLAMALAR, 1)

EKONOMİ demek, HER ŞEY demektir... Yaşamak için, insan varlığı için ne gerekse onların tümü demektir!.. (17.2.1923)

EKONOMİK KALKINMA, TÜRKİYE'NİN müstakil, daima kuvvetli, daima refahlı TÜRKİYE idealinin BELKEMİĞİDİR!

- Islah olunacak şeyler İKTİSADİYAT ve MAARİF'tir... Bu sayede MEMLEKET imar edilecek, MİLLET refah sahibi olacaktır.

Yeni devletimizin bütün esasları, bütün programları İKTİSAT PROGRAMI'ndan çıkmalıdır!.. Binaenaleyh evlatlarımızı o suretle TALİM ve TERBİYE etmeliyiz. Onlara o suretle İLİM ve İRFAN vermeliyiz ki; TİCARET aleminde, ZIRAAT ve SANAT'ta ve bütün bunların faaliyet sahalarında müsmir olsunlar, müessir olsunlar, faal olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar.

Binaenaleyh MAARİF programımız, gerek İLK TAHSİL'de, gerek ORTA TAHSİL'de verilecek bütün şeyler bu nokta-ı nazara göre olmalıdır.

MAARİF programlarımız gibi DEVLET ŞUBELERİ için tasavvur olunacak programlar dahi İKTİSAT PROGRAMI'na istinat etmekten kendilerini kurtaramazlar. (17.2.1923)

- Eğer VATAN denilen şey kupkuru dağlardan, taşlardan, merzâgi sahalardan, çıplak ovalardan; ve vatan şehirler, köylerden ibaret olsaydı; onun zindandan hiçbir farkı kalmazdı!.. Memleketi mâmûre haline getirecek olan iktisadî sebepler ve âmiller ve İKTİSADÎ FAALİYET'tir.

İktisadi faaliyeti istinat ettireceğimiz esaslar, doğrudan doğruya MEMLEKETİMİZ TOPRAKLARINI KOKLAYARAK ve bu topraklarda BİZZAT ÇALIŞAN İNSANLARIN SÖZLERİNİ İŞİTEREK tespit olunacaktır. (16.1.1923)

Derhal bildirmeliyim ki, ben İKTİSADÎ HAYAT denince ZIRAAT, TİCARET, SANAYİ, ve İMAR işlerini, birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir BÜTÜN sayarım.

Yeni TÜRKİYE DEVLETİ bir İKTİSADÎ DEVLET olacaktır!.. Japonlardan az müstait olmadığını bilfiil ispat edecektir.

- SERVET ve onun tabii neticesi olan REFAH, SAADET, yalnız ve ANCAK ÇALIŞKANLARIN HAKKIDIR!..

Yeni TÜRKİYE'nin adına ÇALIŞKANLAR DİYARI densin!..

- Tarihimiz bir çok parlak zaferler kaydeder... Fakat zaferle beraber her şey bırakılmış ve semerelerini toplamayı ecdadımız ihmal etmiştir. (16.1.1923)

SİYASÎ, ASKERÎ zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar İKTİSADÎ zaferlerle taçlandırılmazlarsa sürekli olamaz, az zamanda söner. (Şubat 1923)

Bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız... Fakat bu sefer süngü zaferleri değil, EKONOMİ ve İLİM ve İRFAN zaferleri olacaktır... Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı zaferler memleketimizi gerçek kurtuluşa yöneltmiş sayılamaz. Bu zaferler, ancak gelecek zaferimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Askeri zaferlerimizle gururlanmayalım... Yeni İLİM ve EKONOMİ zaferlerine hazırlanalım.

- Bu kadar kesin bir askeri zaferden sonra bile bizi barışa kavuşmaktan engelleyen nedenler, doğrudan doğruya EKONOMİK nedenlerdir.

Biz kimseden fazla bir şey istemiyoruz!.. Dünyanın her uygar ulusunun doğal olarak sahip olduğu şeylerden bizi yoksun etmemelidirler ve haklarımızı teslim etmelidirler.

Biz bu haktan vazgeçmeyeceğiz!.. Bu devlet EKONOMİK EGEMENLİĞİNİ SAĞLARSA, O KADAR GÜÇLÜ bir temel üzerine yerleşmiş ve gelişmeye başlamış OLACAKTIR, ki işte gerçek düşmanlarımızın istemedikleri, bir türlü onaylamadıkları da budur. (18.3.1923) (Bakınız:AÇIKLAMALAR-2, 2)

- TANZİMAT'tan sonra ecnebi sermayesi memlekette ayrıcalıklı bir yere sahip oldu... Denilebilir ki, DEVLET ve hükümet ECNEBİ SERMAYESİNİN JANDARMALIĞI'ndan başka bir şey yapmamıştır... Artık TÜRKİYE buna muvafakat edemez!..Burası TUTSAKLAR ÜLKESİ yapılamaz!.. (7.2.1923 İzmir İktisat Kongresi) (3)

- MEMLEKETİ YIKAN İÇ CEPHENİN DÜŞMESİDİR!... Bu gerçeği bizden iyi bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Başarı da sağlamışlardır. (1927) (4)

- TANZİMAT'ın açtığı SERBEST TİCARET devri Avrupa rekabetine karşı kendisini müdafaa edemeyen İKTİSADİYATIMIZI, bir de iktisadi KAPİTÜLASYON zincirleri ile bağladı!.. Temettü vergisi vermiyorlardı... Gümrüklerimizi ellerinde tutuyorlardı... İSTEDİKLERİ EŞYAYI İSTEDİKLERİ ŞERAİT ALTINDA MEMLEKETİMİZE SOKUYORLARDI!.. Bütün iktisat şubelerimize MUTLAK HAKİM olmuşlardı!

Biz karşı yapılan rekabet hakikaten çok gayrımeşru, hakikaten çok kahir idi... Rakiplerimiz bu suretle inkişafa müsait SANAYİMİZİ mahvettiler!.. ZIRAATIMIZI da rahnedar eylediler!... (Mart 1922) (5)

- Şahane bir armağan olarak ECNEBİLERE bağışlanmış olan ve bir lütuf diye ülke dahilindeki MÜSLÜMAN OLMAYAN AZINLIKLARA verilmiş olan her şey, kazanılmış HAK sayıldı... Yabancılar her gün bu hakları biraz daha çoğaltmak için çareler aradılar ve buldular. Bir taraftan içerdeki azınlıkları kışkırtıyorlardı, diğer taraftan da kendileri müdahale ediyorlar ve her müdahalede DEVLET ve MİLLET aleyhine olmak üzere yeni yeni bir takım ayrıcalıklar, haklar alıyorlardı!... (1923) (6)

Gayrımüslimlerin can ve mal güvenliği için her şeye ötedenberi devletimiz ve ulusumuzca riayet edilmişti... Gayrımüslimlerin yararlandıkları ayrıcalıklar, 300 yılı aşkın bir süredir fazlasıyla mevcuttur. (Ocak 1920)

- KIRIM MUHAREBESİ'nden sonra Avrupalılarla yakın temasımız sonucu halkımızın yiyecek, giyeceklerinde, evlerinin düzeninde büyük değişiklikler doğdu. (Bakınız:AÇIKLAMALAR-2, 7) Zamanın padişahından millet fertlerine kadar herkes ziynete ve gösterişe düştü... Kumaşlar Avrupa fabrikalarına ısmarlanmaya başladı. Yerli kumaşlar gözden düştü...Memleketimiz sefalet içinde kaldı... Zenaat ve ticaret hususunda İSLAM AHALİ yüzde beşyüz zarara uğradı. Zavallı halkımız bundan sonra emile emile iskelet haline geldi.

- Güzel vatanımızı yoksulluğa ve MEMLEKETİ YIKINTIYA SÜRÜKLEYEN SEBEPLER İÇİNDE EN ÖNEMLİSİ İKTİSADÎ HAYATIMIZDA BAĞIMSIZLIKTAN YOKSUNLUĞUMUZDUR!.. Yabancı devletler şimdiye kadar bize şu ve bu meselelerde gösterişli müsaadelerde bulunuyor gibi görünüyorlar, lakin İKTİSADİ ESARET'le bizi felce uğratıyorlardı... Öteden beri bize bazı şeyleri vermiş gibi, bizim bazı haklarımızı tanımış gibi vaziyet alırlar, hakikatte iktisatta elimizi kolumuzu bağlarlardı.

MEVKİ SAHİBİ kimseler memnundular. Çünkü görünüşte büyük bir bağımsızlık sağlamışlardır... Hakikat-i halde MİLLETİ MANEN MİSKİNLİK ÇUKURUNA ATMIŞLARDIR... BUNLAR İKTİSADÎ MAHKÛMİYETİ ANLAMAYAN BEDBAHT HAYVANLARDI!.. (8)

Zayıf, kararsız hükümetler İtilaf'ın baskılarına baş eğerek iç kuvvetlerin gelişmesini kısıtladıkları gibi, kamuoyunu da devamlı suretle korku ve endişe içinde tutarak kararların alınmasına kesin şekilde engel olurlar... Bundan Başka İTİLÂF DEVLETLERİ İSTANBUL'UN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİ İLE DOĞRUDAN İLİŞKİ KURARAK MİLLETE DEVAMLI AÇIK OLMAYAN, DOĞRU OLMAYAN ÜMİTLER TELKİN ETMEKTEDİRLER!.. (1920)

- KAPİTÜLASYONLAR bir DEVLET'i behemehal münkariz eder!.. (7.2.1923)

KAPİTÜLASYONLAR'ın TÜRK MİLLETİ İÇİN ne derece NEFRET EDİLİR bir ŞEY olduğunu size tarife muktedir değilim... BUNLARI DİĞER ŞEKİL VE ADLAR ALTINDA GİZLEYEREK BİZE KABUL ETTİRMEYİ başaracaklarını düşünen ve TAHAYYÜL EDENLER bu konuda pek çok ALDANIYORLAR!.. Zira TÜRKLER, KAPİTÜLASYONLARIN devamının KENDİLERİNİ pek az bir vakitte ÖLÜME SEVKEDECEĞİNİ pek iyi ANLAMIŞLARDIR. (25.12.1921)

- İKTİSADÎ KALKINMA SAVAŞ gibidir!.. Bunun için bütün TÜRK MİLLETİ'ni cephede bulunan ORDU, DÜŞÜNCE, DUYGU ve HAREKET yolundan ilgilendirmeliydim... Yalnız düşman karşısında bulunanlar değil; köyde, evinde, tarlasında bulunan HERKES silahla vuruşan SAVAŞÇI gibi kendini VAZİFELİ sayarak bütün varlığını mücadeleye adamalıydı!.. (Nutuk)

- Saldırgan EMPERYALİZM'i köylü, işçi, esnaf, memur, zabit, asker omuz omuza verip nasıl MİSAK-I MİLLÎ ile yenip kovduysak; aynı EMPERYALİZM'i EKONOMİK ALANDA bir SAY MİSAK-I MİLLÎSİ İÇİNDE omuz omuza verip YENELİM VE KOVALIM!.. (9)

- SİYASİ ve FİKRİ hayatta olduğu gibi, İKTİSADİ işlerde de fertlerin teşebbüsleri neticesini beklemek doğru olmaz!.. Mühim ve büyük işleri ancak MİLLETİN TOPLAM SERVETİ'ne ve DEVLET'İN bütün TEŞKİLAT VE KUVVETİ'ne dayanarak, MİLLÎ HÂKİMİYET'in uygulanmasını ve yürütülmesini düzenlemekle görevli olan HÜKÜMET'in mümkün olduğu kadar üzerine alıp başarması tercih olunmalıdır!..

Bizde bugün geniş ölçüde bir iktisat inkılabı gerçekleştirmek için araçların ihtiyaca nispetle istenilen derecede bulunmaması, DEVLET'i vakit kaybetmeksizin memleketin iktisadi gelişmesinin gerektirdiği tedbirlerle fiilen alakadar olmaya mecbur kılmaktadır.

Kişiler, şirketler, DEVLET teşkilatına nispetle zayıftırlar!.. SERBEST REKABET'in içtimai mahzurları vardır. ZAYIFLAR'la GÜÇLÜLER yarışta karşı karşıya bırakmak gibi!..Nihayet fertler bazı büyük ortak MİLLİ MENFAATLER'i tatmine muktedir olamazlar.(Medeni Bilgiler)

Diğer bazı devletlerin İKİNCİ derecede görebileceği ve fertlerin teşebbüslerine bırakılmasında beis olmayan işlerden bir çoğu, bizim için HAYATİ'dir ve BİRİNCİ derecede mühim DEVLET VAZİFESİ arasında sayılmalıdır!.. TÜRKİYE Cumhuriyeti'ni idare edenlerin DEMOKRASİ esasından ayrılmamakla beraber, DEVLETÇİLİK prensibine uygun yürümeleri, bugün içinde bulunduğumuz hallere, şartlara ve mecburiyetlere uygun olur.

Memlekette her çeşit üretimin artması için, FERDİ TEŞEBBÜS'ün DEVLET'çe elzem olduğunu önemle kaydettikten sonra, beyan etmeliyiz ki DEVLET VE FERT BİRBİRİNE KARŞI DEĞİL; BİRBİRİNİN TAMAMLAYICISIDIR... Bizim takibini uygun gördüğümüz DEVLETÇİLİK prensibi, bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak milleti büsbütün başka esaslar dahilinde tanzim etmek gayesini takip eden ve hususi ve ferdi iktisadî teşebbüs ve faaliyete meydan bırakmayan SOSYALİZM prensibine dayalı KOLLEKTİVİZM, KOMÜNİZM gibi bir sistem DEĞİLDİR!..

Bizim takip ettiğimiz DEVLETÇİLİK, FERDÎ ÇALIŞMA ve faaliyeti ESAS tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi bayındırlığa eriştirmek için MİLLETİN genel ve yüksek MENFAATLERİ'nin gerektirdiği işlerde özellikle İKTİSADÎ SAHADA DEVLET'İ FİİLEN İLGİLİ KILMAKTIR.

DEVLET'in SİYASÎ ve FİKRÎ hususlarda olduğu gibi, bazı İKTİSADÎ işlerde de NAZIMLIĞI'nı prensip olarak kabul etmek caiz görülmelidir.

Ancak DEVLET FERDİN YERİNE GEÇMEMELİ, FERDİN ŞAHSÎ FAALİYETİ EKONOMİK GELİŞMENİN ESAS KAYNAĞI olarak kalmalıdır. Fertlerin gelişmesine engel olmamak, onların her yönden olduğu gibi özellikle ekonomik alandaki hürriyet ve teşebbüsleri önünde, DEVLET'in kendi faaliyeti ile bir engel meydana getirmemek DEMOKRASİ prensibinin mühim esasıdır... Kişiliğin gelişmesinin engel karşısında kalmaya başladığı nokta, DEVLET faaliyetinin sınırını oluşturur.

MİLLÎ İKTİSAT hayatında çok güçlü ve değerli bir neden vardır ki, o da halkın DEVLET önlemlerine karşı GÜVEN duymasıdır.

MÂLÎ BAĞIMSIZLIĞIN İLK ŞARTI BÜTÇENİN EKONOMİK BÜNYE İLE ORANTILI VE DENK OLMASIDIR!.. Dolayısıyla DEVLET bünyesini yaşatmak için DIŞARIYA BAŞVURMAKSIZIN memleketin gelir kaynaklarıyla İDAREYİ TEMİN çare ve tedbirlerini bulmak LAZIM VE MÜMKÜNDÜR! (1.3.1922)

- ENDÜSTRİLEŞMEK en büyük MİLLİ DAVA'larımız arasında yer almaktadır. BÜYÜK KÜÇÜK HER TÜRLÜ SANAYİİ KURACAĞIZ, İŞLETECEĞİZ!.. (Bakınız: AÇIKLAMALAR-3, 10) En başta VATAN MÜDAFAASI olmak üzere, EN İLERİ VE REFAHLI TÜRKİYE idealine ulaşabilmek için bu bir zarurettir. (16.3.1923)

- TİCARET için iki şey lazımdır: MAHSULATI HARİCE SEVKEDEBİLMEK için bütün kuvvetimizle bir an evvel otomobiller, şoseler, ve şimendifer yapmaya mecburuz... Saniyen ithalat ve ihracatımıza tavassut vazifesi gören TİCARETİ AĞYAR ELİNDEN KURTARMAK'tır... Maalesef milli ticaret müesseseleri birer birer elimizden çıkmıştı. (20.3.1923) (11)

- Bugün dünya yollara fevkalade ehemmiyet vermiştir... DENİZ YOLLARI, KARA YOLLARI vücuda getirmişlerdir. Hatta Avrupalılar deniz yollarından gelerek bize rekabet bile ediyorlar... Nitekim buğday memleketimizde mebzulen yetiştiği halde, yollarımızın olmaması yüzünden Amerika'dan gelen unları yemeğe mecbur oluyoruz. (15.1.1923)

NEHİRLER başka memleketlerde SERVET MENBAI iken, bizim memleketimizde HARÂBÎ menbaıdır. (27.1.1931)

- DEMİRYOLLARI bir ülkeyi medeniyet ve refah nurlarıyla aydınlatan kutsal bir meşaledir...DEMİRYOLLARI İNŞAATI SİYASETİ hedeflerine ulaşmak için DURMADAN ve başarı ile TATBİK OLUNMALIDIR. (1.11.1937)

Medeniyetin bugünkü araçlarını, hatta bugünkü düşünce yapısını yayabilmek, DEMİRYOLU olmaksızın düşünülemez!

VATAN'ın bütün mıntıkaları ÇELİK RAYLAR'la birbirine bağlanacaktır... Bütün VATAN bir DEMİR KÜTLE haline gelecektir... DEMİRYOLLARI memleketin tüfenkten, toptan daha mühim bir EMNİYET SİLAHI'dır. TÜRKİYE'de İKTİSADÎ HAYAT'ın inkişâfı ancak DEMİRYOLLAR'la olacaktır. DEMİR sanatının naşiri olan TÜRK, o vatanında tamamlanmış olan bu lazimeyi elbette MUASIR MEDENİYET'in bütün dünyada yükselttiği dereceye getirecektir. (13.2.1931)

DEMİRYOLU ve KARAYOLU ihtiyacı kendisinin memleketin bütün ihtiyaçlarının o kadar başında duyurmaktadır ki, hiç bir hayal ve tasavvur peşinde aldanmadan memleketin bütün özkaynakları ve evlatlarının gücü ile işe devam etmek mutlaka lazımdır... Memleket çocuklarının ortak düşüncesinin de böyle olduğunu şahsen ve yakinen öğrenmiş bulunuyorum.

Milletimizin MEDENİYET yolunda ilerlemesi için devletin bütün iş bölümlerinde almış olduğumuz maddi, manevi bütün tedbirler, ancak DEMİRYOLU ve KARAYOLU çalışmalarının verimli sonuçları ile gerçekleşebilir.

- MÜSTEHLİK yaşamak iyi değildir, MÜSTAHSİL olalım!.. (24.8.25)

İTHALATTAN ZİYADE İHRACATTIR Kİ, BU MEMLEKETİ ZENGİN YAPACAKTIR!.. (Bakınız: AÇIKLAMALAR-4, 12) İHRACATIMIZ ancak sahillere kadar gidiyor, oradan sevkedilirken AĞYAR ELİNE GEÇİYOR... Kazancımızın kısm-ı mühimmi bu suretle elimizden çıkıyor!.. Onun için ihracat menbalarımız bizden olan tüccarlarımızın elinde bulunmalıdır!.. (20.3.1923)

- Varlığımızı ve hayatımızı korumak için dışarıdan bir kaynak aramak lazım gelirse, yine DÂİMA KENDİ GÖRÜŞLERİMİZ BAKİ KALMAK KOŞULUYLA, HER KAYNAKTAN YARARLANMAYI da UYGUN GÖRDÜK. (Nisan 1920) (13)

Zannolunmasın ki, biz yabancı sermayeye düşmanız... Hayır!.. Çok SAY ve SERMAYE'ye ihtiyacımız vardır... Kanunlarımıza riayetkar olmak şartiyle, yabancı sermayelerine lazım gelen teminatı vermeye hazırız... Fakat eskisi gibi değil! (7.2.1923)

TÜRKİYE'NİN İSTİKLÂLİ her sahada KÂMİLEN TASDİK OLUNMAK ŞARTIYLA, kapılarımız bütün yabancılara genişçe açık kalacaktır.

- Memleketin TEMEL SANAYİ'inin kurulması bitmedikçe, her bakımdan YÜREK İSTİRAHATI duymamıza imkan yoktur. (1933)

- Bundan böyle muharif herhangi bir devletin HARB SEFİNELERİNİN BOĞAZLARDAN GEÇMESİ MEMNUDUR! (1.11.1936) (Bakınız:AÇIKLAMALAR-2, 14 )

- Karaya kapanmış durumdayız, tıpkı Ruslar gibi... BOĞAZLAR'ı ve ÇANAKKALE'yi tıkamakla Rusları KARADENİZ'in içine kapamış oldum, ve eninde sonunda çökmeye mahkum ettim... Müttefikleriyle irtibatını kesmiş oldum çünkü.

Ama biz de çökmeye mahkumuz. Hem de aynı sebepten!.. Gerçi AKDENİZ'in, KIZILDENİZ'in, HİNT OKYANUSU'nun eteklerindeyiz ama; herhangi bir denize açılacak kudretimiz yok... DENİZ KUVVETİNDEN YOKSUN bir kara kuvveti olarak YARIMADAMIZI, kara kuvvetlerini getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı asla SAVUNAMAYIZ!..

TÜRK DEVLETİ'NİN DONANMASI DA MÜHİM VE KUVVETLİ OLMALIDIR!.. O zaman TÜRKİYE Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır... Mükemmel ve kaadir TÜRK DONANMASI'na malik olmak gayedir.

- EKONOMİ'nin gelişmesinde en başta gerekli olan YOLLAR, DEMİRYOLLARI, LİMANLAR, KARA ve DENİZ ULAŞIM VASITALARI MİLLÎ VARLIĞIN maddi ve siyasi KAN DAMARLARIDIR! İftihar ve güç vesileleridir.

- İSTİKBÂL GÖKLERDEDİR!..(15)

TÜRK; yurdunun dağlarında, ormanlarında, denizlerinde, her bucağında nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor dolaşıyorsa, YURDUN GÖKLERİNDE de aynı suretle dolaşabilmelidir.

- HAVACILAR!.. Şunu unutmayınız ki, YARININ EN BÜYÜK TEHLİKELERİ HAVADAN GELECEKTİR! Bu nedenle sizler ani gelebilecek olan tehlikelere karşı koymak için daima hazır bulunmaya ve o şekilde yetişmeye gayret edeceksiniz.

- Geleceğin en etkili silahı da, aracı da hiç kuşkunuz olmasın, tayyaredir. Bir gün insanoğlu tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek, belki de Ay’dan bize haber yollayacaktır. Bu mucizenin gerçekleşmesi için 2000 yılını beklemeye gerek kalmayacaktır. Gelişen teknoloji daha şimdiden bunu müjdeliyor. Bize düşen görevse Batı’dan bu konuda fazla geri kalmamayı temindir. (1936, Eskişehir Tayyare Alayı’nı ziyarette)

Bütün tayyarelerimizin ve motorların memleketimizde yapılması, HARB HAVA sanayiimizin de bu esasa göre inkişaf ettirilmesi iktiza eder. (1.11.1937)

TÜRK çocuğu!.. Her işte olduğu gibi, havacılıkta da en yüksek düzeyde, GÖKTE seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın!.. (3.5.1935)

- Kanatlı bir gençlik memleketin geleceği bakımından en büyük güvencedir. Bir gün Batılı ayaklar Ay’da ayaklarının izlerini bırakacaklarsa, bunların arasında bir de Türk’ün bulunması için şimdiden çalışmalara girişmek, aşamalar kaydetmek gerekir.

GÖKLERDE BİZİ bekleyen YERİMİZİ ALMAK ZORUNDAYIZ!.. YOKSA O YERİ BAŞKALARI İSTİLÂ EDER VE işte o zaman BU ÜLKE VE MİLLET ELDEN GİDER!.. Halbuki biz TÜRKLER HÜRRİYET ve İSTİKLÂLE ÖNDER olmuş bir milletiz.

- Halk Fırkası nazarında HALK MEFHUMU, HERHANGİ BİR SINIFA MÜNHASIR DEĞİLDİR... Hiç bir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve umumiyetle kanun nazarında mutlak bir müsavatı kabul eden bütün fertler halktandır... HALKÇILAR hiç bir AİLENİN, HİÇ BİR SINIFIN, hiç bir CEMAATİN, hiç bir FERDİN İMTİYAZLARINI KABUL ETMEYEN ve kanunları vaz'etmedeki MUTLAK HÜRRİYET VE İSTİKLÂLİ TANIYAN FERTLERDİR. (1923) (16)

TBMM halkın öteden beri maruz bulunduğu SEFALET SEBEPLERİNİ yeni vasıtalar ve teşkilat ile KALDIRARAK yerine REFAH ve SAADET İKAME ETMEYİ BAŞLICA HEDEFİ SAYAR... Bundan dolayı TOPRAK, EĞİTİM, ADALET, MALİYE, İKTİSAT ve EVKAF İŞLERİNDE ve diğer meselelerde İÇTİMAİ UHUVVET VE YARDIMLAŞMAYI hakim kılarak HALKIN İHTİYAÇLARINA GÖRE YENİLİKLERİ VE KURULUŞLARI MEYDANA GETİRMEYE ÇALIŞACAKTIR... Bunun için de SİYASİ ve İÇTİMAİ İLKELERİNİ MİLLET'İN RUHUNDAN ALMA ve uygulamada MİLLET'İN EĞİLİMLERİNİ ve GELENEKLERİNİ GÖZETMEK FİKRİNDEDİR. (1.Meclis 1920)

Ellerimiz deniz kıyısında ve ellerimiz zincirlerle bağlı bir halde bulunuyor ve "Ah bir kere HÜR olsak da, şu denizde bir yüzsek!" diyorduk... İşte bugün hürriyetimizi aldık, zincirlerimizi kırdık... Yüzmemize bir mani kalmadı. Fakat bir türlü suya giremiyoruz... Dalsak ta, yüzme bilmediğimiz için batacak, boğulacağız.

Demek gaye HÜR olmaktan ibaret değilmiş!.. İş yüzmeyi öğrenmekte ve kurtulmanın çaresine bakmaktaymış... İşte meydan!.. ORDU vazifesini yaptı. Memleketin İLİM ve İRFAN ERBABI, MEBUSLARI, İŞ ADAMLARI re'sikara geçtiler... Kendilerini göstersinler... Bu VATAN'ı HÜR ve MESUT bir hale getirsinler!..

MAHİYETİMİZİ BİLELİM!.. KURTULMAK VE YAŞAMAK İÇİN çalışan ve ÇALIŞMAYA MECBUR OLAN BİR HALKIZ!.. Binaenaleyh HER BİRİMİZİN HAKKI VARDIR... Selahiyyeti vardır... FAKAT ÇALIŞMAK SAYESİNDE BİR HAKKI KAZANIRIZ... Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuzda yeri yoktur!.. HALKÇILIK, SOSYAL DÜZENİNİ, ÇALIŞMASINA haklarına DAYANDIRMAK İSTEYEN BİR SOSYAL SİSTEMDİR... Biz bu hakkımızı korumak, bağımsızlığımızı emin bulundurabilmek için bütün toplumumuzca, BÜTÜN MİLLETİMİZCE BİZİ MAHVETMEK İSTEYEN EMPERYALİZM'E karşı ve BİZİ YUTMAK İSTEYEN KAPİTALİZM'E KARŞI MİLLETÇE SAVAŞMAYI CAİZ GÖREN bir yolu izleyen İNSANLARIZ!.. (1.12.1921)

TÜRKİYE'NİN sahibi ve EFENDİSİ KİMDİR?..TÜRKİYE'NİN GERÇEK SAHİBİ ve efendisi GERÇEK ÜRETİCİ olan köylüdür... O halde herkesten çok vefa, saadet ve servete hak kazanan ve layık olan köylüdür... Dolayısıyla TBMM hükümetinin ekonomik siyaseti, bu temel amacın gerçekleşmesine yöneliktir. (Bakınız:AÇIKLAMALAR-2, 17)

Efendiler, MİLLETİMİZ ÇİFTÇİDİR... MİLLETİN çiftçilikteki ÇABASINI ÇAĞDAŞ EKONOMİK TEDBİRLERLE ÂZAMÎ HADDİNE ULAŞTIRMALIYIZ... Köylünün çalışmasının sonuçlarını ve ürünlerini kendi menfaati lehine azami haddine çıkarmak ekonomimizin temel ruhudur. (1.3.1922)

KÖYLÜ HEPİMİZİN VELİNİMETİDİR... Bu necip unsurun refahını düşüneceğiz.

TÜRK köylüsünü EFENDİ yerine getirmedikçe, MEMLEKET ve MİLLET yükselemez!..

Devlet temel unsur olan ÇİFTÇİ'yi ve ÇOBAN'ı kuvvetlendirmek mecburiyetindedir... Bunu kuvvetlendirmek öyle lafla olmaz!.. İlmin, fennin ve asrın emrettiği vasıta ve yollara fiilen girişmek lazımdır.

***

> İÇİNDEKİLER < > DEVLETÇİLİK İLKESİ - AÇIKLAMALAR < > AÇIKLAMALAR-2 < > AÇIKLAMALAR-3 < > AÇIKLAMALAR-4 <