ADAÇAYI
(Salvia Officinialis L.): Daha çok Akdeniz ve Ege kıyılarında yetişmektedir. Tohumdan bahçelerde de yetiştirilir. Bazı türleri habeş, gümişi, mavi, ve kızıl adaçayıdır. Tohumları Nisan veya Eylül ayında ekilir. Bir metreye kadar boylanır. Çiçekleri türlerine göre mavi, pembe, ya da beyazdır. Şifalı olan etkili maddesi kenarları tırtıllı, buruşuk gibi görünen beyazımsı yeşil yapraklarındadır. Bu yapraklar, çiçek açma mevsimi olan Haziran-Temmuz arasında toplanır. Gölgeli havalı yerlerde kurutulur.
- Soğukalgınlığı, hazımsızlık, bağırsak gazlarına karşı ve böbrek, mesane taşlarını kolay düşürmek için; 80 gr kadar adaçayı, 1 litre suda haşlanır. Suda yapraklar ne kadar çok beklerse çayın tadı o kadar acı olur. Şeker ve küçük bir parça limonla çay gibi
içilir.
- Bademcik, ağız içi iltihapları ve diş eti çekilmelerinde ise antiseptik olarak adaçayı ile gargara yapıldığında çok iyi sonuç alınır.
AHUDUDU (
Rubus İdaeaus L.): Bu bitkiye ağaççileği, dağçileği de denmektedir. Çalı gibi dikenli ormanlık alanlarda bulunur. Yan sürgünlerinden bahçelerde çit bitkisi olarak dikilerek faydalanılabilir. Nemli toprakları sever. Şifası duta benzeyen sulu mayhoş meyvelerindedir. Bu meyveler şekercilik sanayinde de kullanılır. Bitkinin verimliliğini korumak için meyve toplandıktan sonra dallar asma ve güllerde olduğu gibi budanmalıdır.
- İştah açma, kanı temizleme ve zindelik kazanmada
; Gerek şurubu ve gerekse reçeli çok lezzetlidir. İştahı açma, kanı temizleme ve insana zindelik verme özelliği vardır. Eğer sınav öncesi çocuklara verilirse zihinsel yorgunluğu önleyerek, zihin açıklığı sağlar ve başarılı olunmada katkıda bulunur.
- Bademcik ve diş eti iltihaplarında
; ise 40 gram ahududu 1 litre suda haşlanır ve süzülerek bir şişede muhafaza edilip gerektiğinde gargara yapılırsa çok faydalıdır.
- Güzellikte ise
; gerek geç yatma ve gerekse içki nedeniyle kızaran gözleri hazırlanan su ile silerseniz hemen düzelir ve güne dinç başlanır. Bunun yanında sık çapaklanan gözler bu suyla banyo yapılırsa kısa zamanda iyileşir.
ANASON
(Pimpinella anisum L.): Maydanoz türünden bir bitkidir. Çok ufak olan şifalı tohumları vardır. Çöreklere lezzet verir. Yağı rakı üretiminde kullanılır. Nisandan Mayıs sonuna kadar tohumları çimlenince bir 30 cm aralıklarla seyreltilir. Yazın açan çiçekleri ağustos - eylül arasında tohum verir. Şifası tohumlarındadır.
Bebekler için; 1 kahve kaşığı dolusu anason tohumu, 2 fincanlık bir cezvede suyla haşlanır, süzülür. Bu su, bebeklere birer kahve kaşığı hesabıyla çok ılık olarak üç-dört kez içirilirse karın ağrısına, hazım bozukluklarına, gaza iyi gelir. Acı diye bebekler içmez ise biraz şeker katılır.
Mide ekşimeleri ve hafif alınan alkolden sonra; bire çay kaşığı karbonata, kaşığın ancak ucunda olacak kadar anason tohumu unu katılır. Bir bardak suda iyice karıştırılarak içilirse hastayı çok rahatlatır.
ARPA
(Hordeum vulgare L.) : Çok besleyici olan bu tahıl türünden bira yapımında ve yem sanayinde faydalanılmaktadır. Bu bitki aynı zamanda bir çok derde de devadır.
- Soğuk algınlığına bağlı boğaz ağrılarında
; bir ölçü (örnek: 1 bardak) arpa iki ölçü (örnek: 2 bardak) suda haşlanarak yapılan lapa bir tülbent içinde boğaza sarılırsa, boğaz ağrılarına şifa verir.
- Kabızlık (Peklik) ve buna bağlı yarım baş ağrılarında
; bir ölçü arpa, dört ölçü suda haşlanırsa, süzülen suyu yemeklerden sonra birer fincan içilirse kabızlık ve yarım baş ağrılarına iyi gelir. Sindirimi sisteminin düzenli çalışmasını sağlar.
- Ağızda pamukçuk ve dişeti kaşıntılarında
; yukarıda açıklanan su yetişkin kişiler de görülen ağız eskisi denilen pamukçukta su gibi gerektiğinde bir iki bardak içildiğinde şifa veriri. Bu su B vitaminleri açısından çok zengindir.
ASLANDİŞİ
(Taraxacum dens leonis): Bu bitkiye Karahindiba, Yabani acı marul'da denir. İlkbaharda rozet biçiminde sarı çiçekler açan, sonbaharda da küçük paraşütler halinde tohum veren ve sık rastlanan bir kır bitkisidir. Bir çok yörede hafif acımsı yapraklarından salata yapılır. Şifası ilkbaharda toplanıp kurutulan yaprakları ile sonbaharda çıkarılan köklerindedir.
- İştahsızlıkta
; taze aslan dişi yapraklarının birçok yörede salatası yapılır. Hafif camsı olduğu için iştah açar.
- Karaciğer yorgunluğunda ve idrar zorluğunda
; taze yada kurutulmuş 50 gram aslandişi yaprağı, 1 litre suda çay gibi haşlanır, süzülür. Bu çaydan sabah, akşam birer kahve fincanı içilir.
- Böbrek ve safra taşlarını daha rahat düşürmek için
; 25 gram aslandişi kökü, 10 gram meşe ağacı kabuğu, 100 gram siyah mercimek, 1 litre suda 20 dakika kaynatılır, süzülür. Bu çaydan sabah akşam birer fincan içilir. Bu kür iki hafta devam eder.
- Güzellik için
; taze aslandişi sürgünlerini kırınca, beyaz bir özsu salgılar. Süte benzeyen bu özsu ile fırçalanan dişler inci gibi beyaz olur.
ASLAN PENÇESİ
(Alcemilla vulgaris L.): Bir kır bitkisidir. Şifası, iri bir pençeyi andıran geniş ve parmaklı yapraklarındadır. Çiçekleri ufak, yıldız biçiminde ve yeşile çalar. Yaprakları mart-temmuz arasında toplanır. Gölgede kurutulur.
- Yarım baş ağrısı ve soğuk algınlığına bağlı hafif ateşte
; 50 gram Aslan pençesi yaprağı, 1 litre suda birkaç taşım kaynatılır. Süzülür. Bu çaydan, her yemek öncesinde aç karnına birer çorba kaşığı içilir.
AYIÜZÜMÜ
(Arctstaphilos Uva-Ursi): Buna çoğunlukla it üzümü ya da Koca üzüm de denir. Boyu en fazla üç-beş karışı bulan, dalları kırmızımsı, yaprakları şimşire benzeyen ve sık rastlanan bir bitkidir. Mayıs'ta beyaz çiçekler açtıktan sonra, çileğe bezeyen meyvesini verir. Şifası meyvesindedir. Bu bitki daldırma ile de üretilir. Funda toprağını çok sever.
- Böbrek ağrılarında ve idrar yollarındaki rahatsızlıklarda
; 50 gram ayı üzümü 1 litre suda kaynatılır, süzülür. Hastaya sabah, akşam aç karnına birer kahve fincanı içirilir. İdrarı biraz koyulaştırır, telaş edilmemesi gerekir. İyi geliyor diye fazla içilmez peklik yapabilir.
AYNISEFA
(Calendula offcinalis L.): Bir süs bitkisidir. Çiçekleri hava kararırken açtığı için, buna Gecesefası da denir. Şifası, yaz ortasından sonbahara kadar süren, beyazdan mora kadar çeşitli renkteki çiçeklerindedir. Çiçeklerin ortasında oluşan, nohuda yakın büyüklükte siyah tohumlar sonbaharda toplanarak mayısta fideliklere ekilerek üretilir. Filizlendikten sonra yerlerine şaşırtılır. Kökler arasında en az iki karış aralık olmalıdır. Güneş gören, yumuşak ve derin toprağı sever. Yazın bol su ister.
İştahsızlık ve hanımların adet hali düzensizliklerinde; aynısefa çiçeklerinden taze, ya da kurutulmuş olara 10 gramı 1 litre suda çay gibi haşlanır. Yemeklerden önce, aç karnına birer çorba kaşığı içilir.
Yanıklarda; bu çiçeğin lapası da yanıkların çabucak iyileşmesini sağlar. Ancak, bu lapa yanıkların üstüne soğuk olarak konur. Kıvamı da, köfte yaparken ıslattığımız ekmek kıvamında olmalıdır. Bu lapayı yanıklara uyguladıktan sonra bir tülbentle, sıkmadan sarmak gerekir.
AYRIKOTU
(Triticum repens L.): Büyük ve küçük ayrık otu olmak üzere iki türü vardır. İlki daha çok kırlarda görülür. Boyu üç karış kadar yükselebilir. Görünüşü biraz morumsu olabilir. Tepesinde şemsiye biçiminde kümeleşen kül rengi küçük çiçekler açar. İkincisi, bahçelerde çimler arsında, çiçek ve sebze tarlalarında yeşeren, kökleri daha inatçı ve çok daha yaygın olan bir türdür. Şifası, toprak altında bulunan sarımsı beyaz renkli köklerindedir. Bunlar ilkbaharda ve sonbaharda toplanır.
Böbrek ve mesane taşlarını daha rahat düşürmek için; 20 gram ayrıkotu kökü, çeyrek limonla, 1 litre suda çay gibi haşlanır, süzülür ve her yemekten önce birer kahve fincanı içilir. Hoş bir lezzeti vardır.
AYVA
(Cydonia vulgaris L.) : Ülkemizin her bölgesinde yetişir. Limon ayvası ve ekmek ayvası olmak üzere iki çeşidi mevcuttur. Limon ayvası mayhoş, sulu ve serttir. Ekmek ayvası yumaşak , tatlı, fakat suyu azdır. Sonbaharda meyve veren ayva ağacı çelik veya daldırma yöntemi ile üretilir. Sık dallı bie ağaçtır, budanırsa daha iri meyveler verir. Soğuğa dayanıklı olmasına rağmen kuzeye açık yerleri sevmez. Küllenme ve monilya hastalıkları ayvada sık görülür. Bu iki hastalığa karşı ilaçlı mücadele yapılmalıdır. Ayva ağacının çiçekleri uzun yıllardan beri ev ilacı olarak kullanılmaktadır. Çiçekler zamanında toplanıp, gölgede kurutularak kuru yerlerde saklanır. Meyvesi de taze olarak kullanılır.
- Öksürükte
; 40 gr ayva çiçeği, 1 litre suda çay gibi kaynatılır, yemek aralarında olık olarak birer çay bardağı içilirse iyi gelir.
- Bulantıda
; taze olarak birkaç dilim limon ayvası, hastayı rahatlatır.
- Yüksek ateşten veya soğuktan meydana gelen dudak çatlamalarında
; iki ayvanın çekirdekleri bir fincanlık kahve cezvesinde kaynatılır. Çatlaklar, günde birkaç kez bu su ile ıslatılan pamukla silinirse kısa zamanda kaybolur.
- Güzelliğiniz için;
etlice soyulan bir ayvanın kabuklarını, 1 su bardağı tuvalet ispirtosunda bir hafta bekletilir. Bir şişeye süzülen bu losyon özellikle yağlı ciltlerin temizliğinde çok yararlı olur. Ayrıca ayva kabuklarını etlice soyup, taze olarak bunlar da cilt üzerinde ovulup 15 dakika beklenir. Kabuklardaki vitamin cilt gözeneklerinin şifasını sağlar. Daha sonra yüz soğuk suyla yıkanır. Aynı uygulama el güzelliği içinde yapılır. Sonuç kısa zamanda alınır.
BADEM AĞACI
(Amygdalus communis L.): Ülkemizin her yerinde yetişen badem, pembe çiçekleriyle ilkbaharın müjdecisidir. Meyvesine göre tatlı badem ve acı badem omak üzere iki çeşidi vardır. Tatlı badem şekercilikte ve pastacılıkta, acı badem kozmetik sanayinde çok kullanılır. Şifası, çiçeklerinde, çağla dediğimiz taze meyvesinde, yapraklarında, ağaç kabuklarında, bademinde ve bunun yağındadır. Çiçekleri, çağlası, yaprakları mart, nisan arasında, ağaç kabukları meyve verdikten sonra genç dallardan, bademi de tam olgunlaşınca toplanır ve gölgede kurutularak saklanır. Bahçenizde badem ağacı yetiştirmek isteniyorsa alınacak tatlı badem fidanı killi olmayan bir yere dikilir. Narin bir ağaç olduğu için budanmayı sevmez. Ev ilaçları arasında tatlı bademin yeri vardır. Acıbadem içerdiği acılık nedeniyle ev ilaçları arasına kesinlikle girmemelidir.
- Küçük çocukların pekliklerinde
; tatlı badem yağını bir kahve kaşığını geçmeyecek ölçüde çocuklara verebiliriz.
- Yanıkklarda
; 1 ölçü tatlı badem yağını 9 ölçü su ile karıştırarak iyi bir yanık ilacı hazırlanır. Yanıklara hazırlanan bu ilaçtan sürülürse su toplaması önlenir.
- Bağırsak parazitler
inni dökmek için; 1 ölçü çiçek, 7 ölçü suda çay gibi haşlanır, süzülür ve çaydan her iki saatte birer kahve fincanı içilirse kısa sürede etkisini gösterir.
- Karaciğer yorgunlukları için
; tatlı badem ağacı yaprakları da, karaciğer yorgunluklarına iyi gelir. Bunun için hazırlanacak çayın ölçüsü de, yukarıda verdiğimiz çiçek çayı gibidir. Bu çaydan sabah akşam tok karnına birer kahve fincan içilir.
- Yorgun ayakları dinlendirmek için
; gerek tatlı badem ağacının ve gerekse meyvesinin kabukları özellikle ayak yorgunluklarında çok yararlıdır. Bunun ölçüsü de bir kova ılık suya bir avuç ağaç ya da meyve kabuğudur.
BAKLA
(Faba vesca L.) : Ülkemizin her yerinde yetişen, gerek taze, gerek kuru olarak yemekleri yapılan bu sebzenin sakız, arşın, sultani çeşitleri bulunmaktadır. Bakla taneleri azot ve nişastaca çok zengindir. Sindirimi kolay ve çok besleyicidir. Şifası, İlkbahar' da toplanıp gölgede kurutulan çiçeklerindedir.
- Karaciğer yorgunlukları ve böbrek sancılarında
; 40 gr bakla çiçeği 1 litre suda çay gibi haşlanır ve yemek aralarında birer çay bardağı içilirse çok faydalı olur.
BİBER
(Capsicum sp.): Yurdumuzda her yerde yetişen ve değişik türleri olan yeşil biber, çarliston, dolma biber, kırmızı biber, Arnavut biberi gibi birçok çeşidi vardır. Bir tek kırmızı biber günde tavsiye edilen C vitamini miktarının üç katını sağlar. Şifası taze olarak yenen etli meyvesindedir.
Soğuk algınlığı, grip, halsizlik ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için; yeşil bibere göre 14 kat daha fazla beta karoten maddesi içeren ve C vitamini deposu olan kırmızı biber sofrada bulundurulup taze olarak yenirse güç verir, şifa verir.
BİBERİYE
(Rosmarinus officinalis L.): Bu bitkiye bazı yörelerde kuşdili, hasalban veya rozmarin'de denilmektedir. İçekleri genellikle açık mavi olan bir süs bitkisidir. Boyu 1.5 m'ye kadar uzar. Akdeniz bölgesinde bütün bir yıl boyu çiçek açmaktadır. Soğuğa dayanıklı olduğu için diğer bölgelerde de yaygın olarak yetişmektedir. Buralarda Haziran-Temmuz aylarında çiçeklenir. Dallarından daldırılarak, çelikle, ya da dip sürgünlerinden yetiştirilir. Kumlu derin toprakları çok sever. Çok fazla su ihtiyacı yoktur. Budama yapıldıkça daha fazla dallanır. Şifası, küçük dallarıyla birlikte toplanılan çiçekleri demetçikler halinde gölgede kurutulması ile elde edilen drogdadır.
Burkulmalarda; çok faydalıdır. Ağrıyı alır ve şişliklere çok iyi gelir. Bunun için 20 gram biberiye çiçeği, 1 litre suda haşlanarak süzülen suyu bir şişede yaklaşık üç hafta kadar bozulmadan saklanabilir. Burkulan bu yerler bu su ile ovulur.
Güzellik için; biberiye çayı, yağlı saçların temizlenmesi için de bir güzellik suyu olarak işimize yarar. Bu bitkinin çiçeklerinden yüzün canlı ve gergin olmasını sağlayan losyonda yapılabilir. Bunun için 20 gr kurtulmuş biberiye bir su bardağı beyaz şarapta haşlanır. Süzülen ve soğutulan bu su her gece makyaj temizlendikten sonra yüz bu losyonla temizlenir ve sonra soğuk su ile yıkanır. Kısa zamanda faydası görülür.
BÖĞÜRTLEN
(Rubus caesius L.): Ülkemizde yol kanarlarında, korularda, ormanlarda sık rastlanan, çok kişinin tanıdığı, sarmaşık gibi gibi tırmanan dikenli bir kır bitkisidir. Yazın beyaz çiçekler açar, duta benzeyen koyu kırmızı renkli meyvesi Ağustos'dan Edim'e kadar verir. Şifası her yerindedir. Yaprakları, çiçek açmak üzereyken ince dallarıyla birlikte sürgün uçları, çiçekleri ise tam açtığında toplanır. Kökleri yazın çıkarılır. Bütün bunlar gölgede kurutulur. Meyveleri ise tam olgunlaştıktan sonra daha şifalıdır. Genellikle suyu çıkarılarak saklanır.
İshalde; böğürtlenin sıkılarak elde edilen suyu ishallerde çok faydalıdır. Ancak böğürtlen suyu saklanamaz taze içmek gerekir. Saklanırsa sirkeleşir.
Ağız yaralarında; gerek taze ve gerekse kurutulmuş 20 gram böğürtlen yaprağı 1 litre suda haşlanırsa, bu çay ağız yaraları için çok faydalıdır.
Ayak yorgunluklarında; böğürtlenin sürgünleri ve kökleri 100 grama 1 litre su ölçüsüyle kaynatılırsa, ılıyınca ayak banyosu olarak kullanılabilir. Ayak yorgunluklarına çok iyi gelir.
Güzellik için; böğürtlen çiçekleri ise 50 grama bir 1 litre su ölçüsü ile kaynatıldığı zaman, elde edilecek bu şifalı su eller için çok iyi bir güzellik losyonudur.
BUĞDAY
(Triticum aestivum L.): Buğday, asırlardır insanlığın en önemli temel besin maddesi olan ekmeğin elde edildiği bitki olarak çok değerlidir ve kutsal sayılmaktadır. Şifası başaktan elde edilen tanelerindedir.
Öksürükte; 1 çorba kaşığı dolusu buğday tanesi, 1 litre suda haşlanır, süzülür ve bu su günde birkaç kez ısıtılarak birer çay bardağı içilirse çok faydalıdır.
CİVAN PERÇEMİ(
Achillea millefolium): Buna binyaprak otu, kandil çiçeği de denir. Daha çok kıraç, kırsal alanlarda bulunur. Maviye benzeyen yaprakları uzun ve çok parçalıdır. Mayıs ile Ekim ayları arasında çiçek açar. Bu çiçekler bitki üzerinde kandil şeklindedir. Köküyle sökülüp bahçelere dikilebilir. Canlı dayanıklı ve uzun ömürlüdür. Şifası körpe yapraklarında ve yeni açmışken toplanan çiçeklerindedir. Bunlar gölgede kurutularak saklanır.
Grip, mide rahatsızlıkları, bağırsak gazları, sinirlilik hali ve hanımların adet gecikmeleri için; 20 gram civan perçemi çiçeğini 1 litre suda 10 dakika kaynatarak hazırlanan çay, sabah, öğle, akşam yemekten sonra yarımşar kahve ficanı içilirse çok iyi gelir. Fazla içilmemelidir, peklik yapabilir. Bu çayı ışık görmeyen bir yerde örneğin dolapta saklamak gerekir, aksi takdirde kararıp, bozulur.
ÇAM
(Pinnus sativus L.) : Çeşitli türleri ile yurdumuzda çok yaygın olan uzun ömürlü bir ağaçtır. Çam fidanları fidanlıklarda kozalakların içindeki tohumlardan yetiştirilir. Fidanken çok naziktir. İyi bakım isterve hele budanmaya hiç gelmez. Ancak geliştikten sonra güçlenir ve dayanıklılık kazanır. Şifası, ağaç dibine dökülmüş kozalaklardan elde edilen çamfıstığındadır.
Halsizliklerde; çam kozalaklarından elde edilen çam fıstığı bir kuvvet macunudur. Havanda, kuru üzümle dövüldüğünde elde edilen macundan, sabah akşam birer tatlı kaşığı yenirse halsizliklere iyi gelir.
Doğumu kolaylaştırmak için; doğum öncesinde, çam fıstığını havanda döverek elde edilen undan, 50 grama 1 litre su s hesabı ile hazırlanacak çorbanın, doğumu kolaylaştırdığı Anadolu'da halk arasında bazı yörelerde yaygın bir kanıdır.
ÇAKAL ERİĞİ
(Prunus Spinosa L.) : Erik yurdumuzda en yaygın meyveler arasındadır. Çeşitli türleri vardır. Bunlardan İlkbahar'da ilk meyve vereni çakal eriğidir. Bodur bir ağaçtır. Meyvesi ekşi ve ufaktır. Lezzet olarak pek tutulmaz, ama şifa kaynağı olarak büyük önem taşır. Yaprak vermeden önce çiçek açar. Bu beyaz çiçekler henüz açmışken, yapraklar körpeyken meyvesi de henüz olgunlaşmamışken toplanır ve gölgede kurutularak saklanır. Ayrıca ağacından, meyve verdikten sonra sıyrılarak alınmış kabukları da kurutularak dövülür, toz halinde kullanılır. Erik ağacı çekirdekten yetişir. 5-6 yaşında meyve verir. 35-40 yıllık ömrü vardır. Hangi cins olursa olsun çekirdekten filizlenen erik çakal eriğidir. Genç fidanlar aşılanarak başka başka türler elde edilir. Erik sık budanmaya gelmez. Budarken iki yıllık dallara dokunmamak gerekir. Çakal eriğinin çok yönlü bir şifa kaynağı olarak ev ilaçları arasında önemli bir yeri vardır.
Mide ve bağırsak bozukluklarında; 30 gram çakal eriği, 1 litre suda haşlanır. Bu çay yemeklerden sonra birer kahve fincanı içilirse çok yararlı olur.
İshalde; kurutulmuş 10 gram ağaç kabuğu havanda dövülür ve 1 litre suda kaynatılır. Süzülen bu çayda üç öğün birer fincan içilirse, faydasını kısa zamanda gösterecektir.
Soğuk algınlıklarında; kurutulmuş çiçek ve yapraklarından 30 gram 1 litre suda kaynatılır. Bu su çay gibi içilirse içeni kısa zamanda terletir ve ateşi düşürür. Bu çayı ılıtarak yapılan gargara, bademciklere de çok iyi gelir.
ÇAY
(Thea sinensis L.) : Herkesin evinde bulunan çayın ev ilaçları kadar güzellik losyonları arasında da yeri vardır.
Yanıklarda; hafif yanıklar, bir tülbent arasına konulmuş çay posası ile sarılırsa acı kesilir ve daha çabuk iyileşir.
Güzellik için; Yorgun gözlerdeki kızarıklar için, soğuk çayla yapılan göz banyosu faydalı olur. Uzun ve canlı kirpiklere sahip olmak için, soğuk çaya batırılmış pamukla "kompres" kısa zamanda fayda sağlar.
ÇİLEK
(Fragaria vesca L.) : İlkbaharın en sevilen ve reçeli de yapılan meyveleri arasındadır. Yurdumuzda Osmanlı çileği ve Bursa çileği olarak iki çeşidi yaygındır. İlki reçellik, ikincisi ise sofralıktır. Ilıman iklimi ve suyu sever. Kumlu, humuslu topraklarda çabuk gelişir. Kol atan sürgünlerini daldırmakla, ya da kesip bir başka yere dikmekle çabuk ürer. Beyaz çiçekler açtıktan sonra meyvesini verir. Fide diplerindeki toprağı sonbahara kadar ara sıra kabartmak gerekir. Dondan korumak için de fideleri kışa yakın, samanlı çiftlik gübresi ile hafifçe örtmek gerekir. Şifası, kök ve yapraklarındadır. Meyvesi de güzellik sütü olarak çok yararlıdır. Çilek içinde çok bol A,B,C vitaminleri olduğu için özellikle çocukların ve bluğ çağındaki geçlerin can dostudur.
İştahsızlık çekenler için; çilek yapraklarından ve köklerinden 20 gramı 1 litre suda çay gibi haşlanır ve yemeklerden önce bu sudan birer fincan içilirse çok faydalıdır.
Güzellik için; kurutulmuş yapraklarla fide kökleri havanda dövülür. Bu unla fırçalanacak dişler inci gibi parlayıverir. Yine bir avuç çilek yaprağı ile fide kökü 1 litre suda kaynatılır. Bu su ile eller ve ayaklar ovuldukça güzelleşir. Yüz güzelliği için bir avuç olgun çileği iyice ezip de bir tülbentten süzerek aynı ölçüde sütte üç saat bekletirseniz, cild için harika bir "güzellik sütü" elde edilir. Akşamları makyaj temizlendikten sonra yüz bu sütle iyice silinir. Sonra bolca temiz soğuk su ile yıkanır. Yüz canlılık kazanır.
Dikkat; bazı bünyelerde çilek kurdeşen tipi alerji yapabilir. Bu tip bünyeye sahip olanlar çilekten uzak durmalıdır.
ÇÖREKOTU
(Nigella sativa L.): Düğün çiçeği grubundan bir bitkidir. Ülkemizde bol yetişir. Çöreklerin üzerine ekilen hoş kokulu, küçük siyah tanecikleri vardır. Özellikle şekerli çöreklerin iç bayıltıcı tadını hafifletir, ayrı bir çeşni verir.
İştah açıcı, hazmı kolaylaştırıcı, bağırsak gazlarını giderici; özellikleri nedeni ile bir çok kişinin bu gibi sorunlarına iyi gelir.
DEREOTU
(Pencedanula graveolans L.): Özellikle mutfaklarda yemeklerin bir çoğunda çeşni olarak kullanılır. Ülkemizde her yerde yetişir. Hoş kokuludur. Tohumdan yetişir. Bahçede 1 metre karelik yere 20-25 gr civarında tohum mütecanis olarak serpilip üzeri ince bir tabaka (1 cm kadar) toprak kapanır, düz bir tahta veya tokmakla hafifçe bastırılır. Yeterince süzgeçli kovayla su verilir. Fazla güneşi sevmez. Yaprakları taze olarak kullanılır. Sonbaharda verdiği tohumlar gölgede kurutulur. Taze dereotu yaprakları, sadece yemeklere çeşni vermez, aynı zamanda iştah açar, hazmı kolaylaştırır, ev ilaçları arasındadır.
Küçük çocukların hasımsızlık nedeniyle karınlarındaki şişmelerde ve her yaşta hıçkırıklarda; İki fincanlık bir cezve suya, bir kahve kaşığı dereotu tohumu konularak kaynatılır. Süzülen bu su ılıyınca, çocuklara yemekten sonra iki üç kahve kaşığı içirilir. İstenirse hafif şekerle tatlandırılır. Hıçkırık tutmalarında da bu sudan aynı miktar yeterlidir.
DİŞBUDAK AĞACI
(Fraksinus ekselsior L.) : Daha çok ormanlık alanlarda bulunur. Gövdesi düz 30 metreye kadar boylanabilir. Genç ağaçlarda açık gül rengi olan kabuk yaşlı ağaçlarda koyudur. Kerestesi değerlidir. Şifası yapraklarındadır. Dantele benzeyen bu ağacın yaprakları genç ağaçlardan ilkbahar ve yazın toplanır, taze veya kurutularak ev ilaçları olarak kullanılabilir.
Romatizma, soğuk algınlıklarındaki hafif ateş ve emzikli bayanların sütünü artırmak için; 20 gram dişbudak yaprağı, 1 litre suda çay gibi haşlanır. Bu çaydan sabahü akşam birer kahve fincanı içilir.
Peklik çekenler için; 40 gram dişbudak yaprağı 1 litre suda çay gibi haşlandıktan sonra sabah akşam birer kahve fincanı içilir. Çok fazla kullanmamak gerekir, müshil etkisi yapar.
DOMATES
(Lycopersicum esculentum L.): 18. Yüzyıldan beri mutfaklarda kullanılan domates her yerde yetişir. Faydası çoktur.
Peklik çekenler için; her sabah aç karnına içilecek 1 bardak domates suyu çok yaralıdır.
Mafsal Romatizmasında; bir domatesi ince ince dilip, tülbentle ağrıyan yere bağlarsak, ağrıyı hafifletir.
Zayıflamak için; Bir domates 20 kalori gibi çok düşük enerji ve çok az yağ içerdiği için zayıflamak isteyenler bol domates yiyerek karınlarını doyurup, az kalori alarak bir aylık kür ile istedikleri sağlıklı kiloyu yakalayabilirler.
DUT AĞACI
(Morus nigre L.) : Ülkemizde çok yaygın bulunan bir ağaçtır. Beyaz ve kara dut olarak iki çeşidi vardır. Beyaz dut kurutulmuş olarak çok sevilir. Karadutun olgun meyvelerinin tadı mayhoştur, fazla dayanmaz, kurutulmaya gelmez. Ancak suyunu sıkarak "Dut şurubu" hazırlanarak saklanır. Dut ağacı çelikle üretilir. Kökleri suyu ararken çok derinlere inmediği için yumuşak topraklara dikilmelidir. Uzun ömürlüdür. Bu ağaç haziranda budanır. Aşırı budamadan kaçınılmalıdır. Beyaz dut veren ağcın şifası taze yapraklarındai karadutunda meyvesindedir.
İdrar zorluğu çekenler için; 7 gram beyaz dut yaprağı, 1 su bardağı dolusu suda çay gibi haşlanır, içilirse idrar söktürücü olarak faydalıdır.
Diş eti ve bademcik iltihabında; karadut şurubu ağızda dişetlerinde meydana gelen iltihaplarda günde birkaç kez bir parça pamuğa damlatılarak bu yaralara sürülürse iyileşmesinde çok faydalı olur. 30 gram hatmi çiçeği 1 litre suda çay gibi haşlanır ve buna bir kaşık dut şurubu katılıp gargara yapılırsa bademciklerin iyileşmesinde çok etkilidir.
Dikkat: Küçük çocukların ağızlarında oluşan pamukçukta kullanılmaz, çocuklarda bir bardak ılık suda bir kahve kaşığı karbonat eritilir, yara sık sık bu su ile ıslatılan bir tülbentle silinir.