Sabetaycılar Ne Olduklarını Bilmiyor
Onların Sabetaycılık inancından uzaklaştıklarına inanıyorum. Bir Selaniklilik var belki, ama onda da seçkinci ve elitist bir yaklaşım var. 'Biz Selanikliyiz, biz daha Batılı, daha kozmopolitiz' gibi bir bakış açıları var. Bir insanın böyle düşünmesi yanlış. Bugün Sabetayistlerin bir kimlik problemi var bana göre. Ne olduklarını bilmiyorlar. Dinden uzaklaşmış bir kitle olarak görüyorum onları."
"Dönmeler, İslam ve milliyetçiliğin gözünde dayatmacı bir Batılı hayat tarzını temsil ediyor. Sağ-sol çatışmaları döneminde komünizmi ve Marksizmi de temsil ettiler bir yerde. Kozmopolitizimle ve Batıcılıkla özdeş hale geldiler ve Batının ahlak düşkünlüğüne ve onu muhafazakar bir hayat tarzının üstüne dikte etmeye taraf oldular. Problem bu"
Sabetaycılık konusu son dönemde daha bir fazla Türk medyasının gündemine girer oldu. Hemen hemen her gazetede konuyla ilgili bir haber ya da röportaj çıktı konuyla ilgili olarak. Bütün bu tartışmaları başlatan Ilgaz Zorlu'nun "Evet Ben Selanikliyim: Türkiye Sabetaycılığı" isimli kitabı. Herkes bu konuyu bir yerinden tutup gündeme getirirken Türkiye'deki Yahudi cemaati ve yayın organları belki de haklı olarak bu süreçte sessizliği tercih etti.
Onlar her ne kadar bir parçası olarak değerlendirilse de Yahudi kamuoyu -ta başından beri- onların Yahudilikleerini kabul etmiyor. İsrail ve Türkiye hahambaşılıkları başka ülke 'converzo'larına gösterdikleri anlayışa rağmen, Türkiye'li Dönmelere ya da Sabetaycılara oldukça soğuk bakıyor. Çünkü bu görüşe göre Sabetaycılar artık Müslümanlık dini içinde değerlendirilmesi gereken bir akım.
Türkiye ve dünya Yahudilerinin Sabetaycılara bakış açısı ile ilgili olarak Yahudi araştırmacı-yazar Rıfat Bali ile bundan üç sene önce görüşmüştük. Kısmet bugüne imiş. Rıfat Bali'nin bazı değerlendirmeleri genel Yahudi bakış açısını yansıtsa da oldukça önemli noktalara da temas ediyor. Bali, araştırmacı kişiliğiyle cemaatinin son dönemde yetiştirdiği en önemli fertlerden.
İletişim'den çıkan son kitabı kendi cemaatinin asırlık söylemleriyle hesaplaşması açısından da gerçekten önemli bir çalışmaydı. (Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri, Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945) İletişim, İstanbul, 1999)
Bu röportaj son dönemde ilk kez bir Yahudi'nin Sabetaycılığı "dini ve teknik" anlamda tartışabilmesi ve soğukkanlı değerlendirmelerde bulunabilmesi açısından özel bir önem taşıyor.

Genel olarak Sabetaycıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sabetay Sevi bundan 300 yıl önce ortaya çıktı. Mesihliğini ilan etti. Sonra can korkusuyla Aziz Mehmed Efendi oldu. Devamı artık bilinen hikaye... Dönmeler, İslam ve milliyetçiliğin gözünde dayatmacı bir Batılı hayat tarzını temsil ediyor. Yetmişli yıllarda sağ-sol çatışmaları döneminde komünizmi ve Marksizmi de temsil ettiler. Bugün baktığımızda Ilgaz Zorlu dışında biri çıkıp da ben Sabetayistim demiyor ama dönmelerle ilgili olarak etrafta bir sürü söylenceler var.
Geçmişte
Halil Bezmen ortaya çıkmıştı.
Ahmet Emin Yalman da Dönmeydi, Nazım Hikmet'i savunur yazılar yazdı diye eleştirildi. Bence bugün Dönmelik konusu Türkiye gündeminden düşmüştür. Çünkü Dönmeliği temsil eden, tartışmalı, ateşli polemik yapan insanlar kalmadı. Bir Yalman'ın eşdeğeri bugün yok. İslami basında Selanik kökenli olması nedeniyle Coşkun Kırca'nın Dönme olduğu iddia edilmektedir. Kırca'nın ateşli Atatürk milliyetçisi tavrından da yola çıkılarak Ahmet Emin Yalman dönemini andırır bir Sabetayist-İslam kutuplaşması ara sıra gündeme gelmektedir. Ama bu da bir yerde anlamsızdır, zira Coşkun Kırca hiçbir zaman kendisinin Sabetayist olduğunu deklare edip kendisine uygun görülen bu kimliği savunmadı ki. E, o zaman kiminle neyi tartışacaksınız? Bence Dönmeliğin artık önemi kalmamıştır. Problem aslında başka. Sabetaycılar bir yerde Türk toplumunda taraf oldular. Neye taraf oldular; Batıya, Batılı yaşam tarzına taraf oldular ve bu yaşam tarzını Türk toplumuna getirmeye uğraştılar. Örneğin İpekçilerin ilk sinema salonlarını açmaları ve burada Batılı yaşam tarzını gösteren filmlerin gösterimi ve Yalman'ın ateşli ve saldırgan bir laik oluşu... Tüm bunlar Dönmeleri kozmopolitizmle, Batıyla özdeşleştirdi ve bir yerde İslami-geleneksel-muhafazakar değerlere bağlı olarak yaşamak isteyen toplumun çoğunluğuna bu yaşam tarzını dayatmakla suçlandılar. Çünkü akşamları foxtrota, çaylara, balolara gitmeyen, kısa etek giymeyen, başını açmayan, İslami değerlere bağlı muhafazakar kadınlar ve toplumun çoğunluğunu teşkil eden bu tarz aile ve toplum yapısı, dönemin basını ve kamuoyunun önde gelen ve bir çoğu Selanikli olan yazarları tarafından "yobaz ve gerici" olarak nitelendirildiler. Bütün mesele buradan ortaya çıkmaktadır ve bugün de Türk toplumunda yaşanan gerilim ve gerginlik aynı nedenlere dayanmaktadır. Neye taraf oldular, Batıya... İslami görüşe göre Batının ahlak düşkünlüğüne ve onu muhafazakar bir hayat tarzının üstüne dikte etmeye taraf oldular. Problem bu. Problem özünde dinsel değil ki. Problem gizli Yahudilik de değil bir yerde.
Dönmelerin çifte kimlikli oluşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İslami bakış açısı ile Dönmelere olumsuz bakılması İslami düşünce dünyasının iç kurgusu açısından gayet doğal ve anlaşılabilir bir tepki. Ben Müslüman olsam, ben milliyetçi-muhafazakar bir görüşe sahip olsam bu tepkiyi gayet normal bulurum. Bu benim şahsi görüşüm, herhangi bir kesime şirin görünmek için söylemiyorum. Düşünün ki adamlar "Elhamdülillah Müslümanım" diyorlar fakat değiller. E, tabii gerçek bir Müslüman, "Ha bak işte bunlar Yahudinin gizli ajanlarıymış" diyecek. Buna Ahmet Emin Yalman'ın 1950'li yıllarda Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu'cularla olan şiddetli polemikleri ve bir dönme olan
Sabiha Sertel'in eşi Zekeriya Sertel ile birlikte milliyetçi ve Turancılarla olan polemiklerini de eklerseniz resim tamamlanıyor. Ortaya çıkan resimde İslam'ı içten yıkmaya çalışan ve özellikle 1970'li yılların sağ-sol çatışma atmosferi içinde İslam'ın da içinde yer aldığı geniş sağ cepheyi çökertmeye çalışan "Yahudiliğin gizli ve aynı zamanda "kızıl ajanları" sembolü ön plana çıkmaktadır. Çok kötü bir efsane haline geldi bu konu. İşin asıl tartışılması gereken ilmi, dini ve mistik yanı tamamen bir kenara atıldı. Sadece siyasi ve popüler yanı ele alınıyor. Belki Ahmet Emin Yalman bu türden tartışmalara girmeseydi bu konu bu kadar dejenere olmayacaktı.
Böyle bir yapıyı önemsemiyorsunuz ama eleştiriyorsunuz.
İslami bakış açısıyla bir yerde mantıki bir tavır var aslında. Bugün Dönmelik var mı? Ilgaz Zorlu o cemaatten olduğuna göre bir bildiği var ki 'var' diyor. Bana sorarsanız belki var, ancak artık Sabetayistler açısından da bir önemi olduğuna inanmıyorum. Çünkü onların Sabetaycılık inancından uzaklaştıklarına inanıyorum. Bir "Selaniklilik" var belki, ama onda da seçkinci ve elitist bir yaklaşım var. 'Biz Selanikliyiz, biz daha Batılı, daha kozmopolitiz' gibi bir bakış açıları var. Bir insanın böyle düşünmesi yanlış. Bugün Sabetayistlerin bir kimlik problemi var bana göre. Ne olduklarını bilmiyorlar. Dinden uzaklaşmış bir kitle olarak görüyorum onları. Bugün hala çifte kimliğini sürdüren kişiler varsa -ki Ilgaz Zorlu var diyor-, onların daa azınlıkta olduğuna inanıyorum.
Dünya ve Türkiye Yahudileri Sabetaycılığa nasıl bakıyor?
Dünya Yahudiliği Sabetaycılığa bir mezhep olarak, bir mistik yaklaşım olarak bakıyor. Sabetaycıların Yahudiolamamaları gibi bir meseleleleri yok. Herkes Yahudi olabilir. Bir Hıristiyan da, Budist de Yahudi olabilir. Ancak bunun bir ritüeli vardır. İslam'da nasıl kelime-i şehadet getirip bir Hıristiyan Müslüman olabilirse, Yahudilikte de ona benzer bir ritüel vardır. Bir eğitimin sonucunda bir sınavdan geçersiniz, dinin icaplarını yaparsınız ve Yahudi olursunuz.
Ilgaz Zorlu bunun bu kadar kolay olmadığını söylüyor.
Onun meselesi ayrı. O diyor ki, "Ben Yahudi kökenliyim. O zaman beni ayrı bir kategoriye koyacaksın. Yani ben bir Hıristiyan gibi, bir Budist gibi değilim. Onlar o süreçten geçsin, beni özel ayrıcalıklı bir odadan geçireceksin ve Yahudi kabul edeceksin" diyor. Bu mümkün değil. Yani ben çok dindar bir insan olduğumdan, dinin vecibelerini bildiğimden söylüyor değilim. Fakat bu Yahudi dininin mantığına aykırı bir şey. Siz kendiniz Yahudiliğin kabul etmediği bir Mesih'e inanmışsınız, başka bir yola sapmışsınız, bugün şimdi yeniden Yahudi olmak istiyorsunuz. Yahudilik dini ayrıcalıklı muamele kabul etmiyor. Diyor ki, 'Madem sen Yahudisin ve bu dinin icaplarını biliyorsun, demek ki bu yol senin için daha kısadır, yap o ritüelleri gel Yahudi ol'. Diyelim ki, İsrail'de Türkiye'de var olduğu iddia edilen Sabetaycıları Yahudiliğe kabul eden bir karar çıksa zannediyor musunuz ki Türkiye'deki Sabetaycılar "Allah Allah" diyerek Yahudi olmak için İsrail'e koşacaklar? Hayır, Ilgaz Zorlu'nun dışında gidecek bir kişi daha olacağını hiç sanmıyorum. Ilgaz Zorlu geçmek isteyenlerin olacağını söylüyor. Türkiye'de Dönmelerin ciddi dini temele dayanan cemaatsal bir yapısının bulunduğuna inanmıyorum. Çıksınlar efendim o zaman ortaya.
Türkiye Yahudi cemaatinin Dönmelere bakışı nasıl?
1950'li yıllardan günümüze dek gelen Dönme-İslam çatışmasının sonucu olarak "gizli Yahudi ajanı" olarak görülmelerinden dolayı Türkiye Yahudileri Sabetaycılara fevkalade soğuk ve uzak dururlar. Bu dediğim imajdandolayı hiçbir platformda beraber olma ihtimalleri yoktur. Sabetaycılar Yahudileri sevmez, Yahudilerin de Sabetaycılara çok fazla sempatiyle baktıklarını söyleyemem. O açıdan İslami düşünce dünyasının "Yahudiler, Dönmeler ve Farmasonlar" üçlü sacayağı düşüncesinin doğru olduğuna inanmıyorum.
Dönmelerin bugünkü dini durumu nedir sizce?
Yahudilik açısından kabul edilecek bir yönü yok. Müslümanlar içinde konforlu bir konumda olacaksın ve Yahudilik iddiasında bulunacaksın. Bunun pek de etik bir davranış olduğuna inanmıyorum. Yahudiliğe dönmek istiyorsanız, bunun ritüelleri var. Kimse size mani değil, olmaz.
Etkin masonlar hep bu gruplar arasından çıkıyor.
Yahudiler ve Sabetayistler arasından çok mason çıktığı doğrudur. Ama bu durumun da kendi kurgusu içinde birtakım anlaşılabilir mantıki nedenleri vardır. Masonluk bir yerde evrensel bir felsefeyi, eşitliği, kardeşliği savunuyor ve yaymaya çalışıyor ama dini arka plana atıyor. O zaman zaten dinden uzaklaşmış olan Sabetaycılara masonluk çekici gelmektedir. Tarih boyunca ayrımcılığa uğramış bulunan Yahudiler de kardeşlik, eşitlik ilkeleri çerçevesinden dolayı masonluğa sempati ile yaklaşmaktadırlar. Ancak bir gerçek var; tüm dernekler gibi masonluk da bana göre bir lobi ve toplumda ağırlığı olan bir sivil toplum kuruluşu ve her sivil toplum kuruluşu gibi bir baskı grubudur. Ancak kardeşlik ve eşitliği ilke diye benimsemiş bulunan bu baskı grubu siyasete alet ve taraf olmamalıdır.
Kanal-7'deki gizli mason ayiniyle ilgili yayınlar üzerine masonların kendi aralarındaki yazışmaları gazetelerdeyayınlandı. Son derece talihsiz mektuplar onlar. Yani bir kere o mektupları her kim bulmuşsa ve şayet doğruysa büyük bir gazetecilik olayı yapmış.
Fevkalade talihsiz olan hadise, raporun Fransız Büyük Locasına İsrail Büyük Locasından gelmesi ve orada "işte şunları yapın" diye emirler verilmesi. Çok yanlış şeyler yani. Komplocu görüşü dile getirenler de zannediyorum bu noktalardan hareket ediyor. Ancak tekrar ediyorum; bu sözlerim belgelerin özgün olmaları kaydıyla geçerlidir. Aksi halde bu kez bunu yayınlayan gazeteler hatalı davranmış olacaklardır.

Rifat N. Bali - Aksiyon
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Sabetaycılar en çok nerede bulunurlar?

Dışişleri, doktorlar, üniversiteler (özellikle İşletme, İktisat, Uluslararası İlişkiler, Sosyoloji, Tarih, Kimya, Fizik, Matematik), YÖK, Amerikan Hastahaneleri, işadamları, Koc Grubu, gazeteciler özellikle Hürriyet, Sabah, Milliyet'te ve bu gazetelerin bağlı olduğu diğer ufak gazete ve dergilerde. TV spikerleri, mesela Gülgun Feyman, Mr. Reha. Mankenler, televizyon dizileri, Haluk Bilginer'in dizisinde koyun sürüsü gibiler, Memoli'de de varlar. Eski Türk filmlerini izliyor musunuz? Ayhan Işık, Hulusi Kentmen, Perran Kutman. Şarkıcılar Neco, Harika Avcı, Burak Kut, Ozan Orhon. Program sunucuları: gıcık Aziz Üstel, kim 500 milyar ister Kenan Işık sadece birkaç tanesi. Örnekler çok. Bu arada Show-Tv bir atılım yaptı. Dadı isimli Sabetayist Kenan Işık, Seray Sever ve Haldun Dormen vb.'nin oynadıkları ve anında Sabetayist medya tarafından popülerleştirilen diziden sonra simdi de, başrollerini Haluk Bilginer, Neco ve Emre Altuğ'un paylaştıkları ikinci bir Sabetayist dizi gosterime girdi. Hayırlısı.

Yazan:
Mehmet
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Sabetaycılıkla ilgili yeni sorular (*)

Sabetaycilikla ilgili yayinlardan biri, Tarih ve Düsünce dergisinin Kasim 2000 sayisi ve bu sayidaki çok sayida yazi ve roportajdir.
Bu dergide, Sabetayci oldugunu açiklayan ve son dönemdeki tartismalarin yapilmasina sebep olan ve Ilgaz Zorlu ile yapilan bir ropörtajda su ilginç konular dikkatimi çekti:
1- Eski Israil Cumhurbaskani olan "Izak Ben Zwi, 1960'lara kadar Türkiye'de çok faal olmus bir adamdir. Türkiye'deki Israil konsoloslarina Sabetaycilar hakkinda raporlar tutturmustur. Bu raporlar Israil arsivlerinde mevcuttur." (s.43)
Zorlu'nun tirnak içinde verdigimiz bu ifadesinden, Ben Zwi'nin Israil Cumhurbaskani olacak kadar Yahudi emellerine sadik birisi olarak, Türkiye'deki Sabetaycilarin örgütlenmesi ve Israil'e hizmetleri konusunda önemli hizmetler yapmis olmasi ihtimali vardir. Zira Israil, Rusya'dan Yahudi soylularin herhangi basvurusunu kabul ederek Yahudilige kabul ederken, Sabetaycilari kabul etmemektedir. Zorlu bizzat basvurdugiu halde kabul edilmemektedir. Buradan sabetaycilarin Türkie'de kilit mevkilere gelen kisiler olarak çok daha önemli hizmetler vermis olabilecekleri akla gelmektedir.
2- Osmanli'nin son kabinesinde "Maliye Naziri Cavit Bey'in Osmanli Devleti'nin borçlanmasini Yahudi bankalari üzerinde yaparak Imparatorlugu zarara ugrattigi; böylece Israil'e kaynak aktardigi konusunda iddialar var, bunlarin arastirilmasi lazim." (s.43)
Zorlu'nun bu ifadesinden Cumhuriyet döneminin ilk kabinesinde de Maliye Vekili olan ayni sahsin, Atatürk tarafindan Izmir Suikasti ile ilgisi gerekçe gösterilerek astirildigi biliniyor. Zorlunun verdigi ayrinti dogrusu çok ilginç.
3- Zorlu'nun bir ifadesi aynen söyle: "Tüm bunlara karsilik çalismalarim sirasinda tanimaktan mutluluk duydugum dört kisinin tutumlarinin bambaska oldugunu belirtmek zorundayim. Bunlardan ilki adini açiklamak istemedigim müzisyen bir arkadasimdir."(s.13)
Digerleri Mose Grosman, Dr. Gad Nasi ve Rifat N. Bali olarak açiklanirken neden bu müzisyen açiklanmamaktadir. Bu kisi, sakin Yahudi (veya Sabetayci) olusuyla ilgili Taha Kivanç'in bir yazi yazdigi ve buna atif yapan M. Sevket Eygi'nin bir baska yazisina konu olan, bir süre STV'de Kapilar ve Köprüler programini yaptiktan sonra simdi de kanal 7'de iftar programlari sunan
Engin Noyan olmasin.(?)
4- "Ayrica çok önemli bir Hukuk Fakültesi Profesörünün de 970'li yillarda bir kaç arkadasiyla beraber Israil'de ayni taleplerde (Yahudilige kabul talebi) bulundugunu kendi ailesinin fertlerinden ögrendim" (s.15)
Bu kisi sakin Sabetayci oldugu hatirat kitabindanm anlasilan
Resat D.Tesal'in kizkardesi ile evlenen, en genç Ordinaryüs Profesör Sulhi Dönmezer olmasin. (*)
Sadece aklimiza gelenler bunlar.

Gani Gönüllü                                                             Sabataycılık ve Siyaset Yazısını Okumak İçin Tıklayınız
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Sabetaycılık ile ilgili gizlilik kalkmalı ve gerçekler ortaya çıkmalıdır.

Çünkü bu insanlarin nüfus kagidinda Müslüman yaziyor, ancak gizli din tasiyorlart ve Müslüman degildirler. Bunlarin içlerinden bazilari Mevlevi seyhi, Melami muridi gibi Müslüman kisvelere girmis ve Müslümanlari yönlendirmislerdir. Bu tür gizlilikler demokrasi bakimindan mahzurludur.
Eskiden zorlama karsisinda dinlerini gizlemek zorunda kalmis olabilirler, ancak artik ayni sartlar geçerli degildir. Dinlerini açiklasinlar, Müslümanlari artik kandirmasinlar.
Kendi inancini yasamak ve haklarini sonuna kadar kullanmak arzusunda olan Sabetaycilara hiç kimsenin bir sey demeye hakki yoktur. Insan olan herkes insan haklarindan sonuna kadar faydalanmalidir. Ancak kimligini gizleyerek, baska türlü görünüp insanlari kandirarak ve gizli örgütler kurup Devlet'i perde arkasindan idare etme imkani da kimseye verilmemelidir.
Oral Çalislar Eygi'yi suçlayacagina, Cumhuriyet gazetesinde ve CHP'de bolca olan Selanikli arkadaslarina rica etsin de konu hakkinda kamuoyunu birinci agizdan bilgilendirsinler. Selamlar.
                                                                                                  
Ali Rıza SAKLI
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Müjdemi isterim

Ne kadar sevindiğimi anlatamam; bir tarafından benim de iliştiğim bir konuda, İsrail hükümeti, nihayet yumuşama alâmetleri vermeye başladı. 'Dönmeler' arasında içinden geldikleri ırkla bağlantılarını yenilemek isteyen bir gruba göç etme hakkı verme yolunda bir adım attı İsrail... Bakalım kapıları sonuna kadar açacak mı?
Hatırlayacaksınız: Epey önce, bizdeki dönmelerin bir benzerini İran'da keşfettiğimi yazmıştım Kulis'te. İsrail'de çıkan Jerusalem Post gazetesinde okuduğuma göre, bundan 100 yıl kadar önce, Tebriz'de meydana gelen bağnazlıklar yüzünden, Museviler din değiştirme ihtiyacını hissetmişler; açıkta Müslüman göründükleri halde dinlerini gizlice sürdürmüşler. İçlerinden Mekke ve Medine'yi ziyaret edip hacı olanlar, beş vakit namazı camide kılanlar bile görülmüş; ama gazete, eski dinlerine bağlılığı içlerinde taşıdıklarını yazıyordu.
Dönmelik, gizli din taşımak, gerçekten zor zanaat. İsrail Avrupa üzerinden 'anavatana' gelen İranlı dönmelere hiç itiraz etmeden vatandaşlık hakkı vermiş; vaktiyle Müslüman görünürken İsrail'e gidip vatandaşlık elde eden dönmeler arasında ülkede önemli görevlere gelenler bile varmış... Ben de, İranlı dönmelere kapıyı açık tutup bizimkilere sımsıkı kapayan İsrail'i ayıplamış ve "Ayıp ediyorsun" diye yazmıştım.
Bizdeki dönmelere farklı muamele ediyor İsrail. İsrail devleti kurulduktan hemen sonra İsrail'e göç edip vatandaşlık almak isteyen bazı dönmeler çıkmış, ama İsrail onları kabulde istekli davranmamıştı. "Evet, Ben Selanikliyim" kitabının yazarı Ilgaz Zorlu ve bazı arkadaşları birkaç yıldır "Vatana göç hakkı" talep ediyorlar, ama fazla bir anlayış görmüyorlar... Ilgaz Zorlu, kitabında, bir süre gidip kaldığı İsrail'de başına o küçük takkelerden takıp dolaştığını, ilgi de gördüğünü, ama meramına eremediğini yazıyor.
Şimdi ona bir müjdem var. Musevi Cemaati'nin 'Şalom' gazetesi, "Bazı Müslümanlar İsrail'e göç etme haklarını istiyorlar" başlıklı bir haber yayımladı. Haberde, daha önce reddedilen 'göç hakkı'nın bu defa tanınacağı anlamına gelecek olumlu bir hava var. 28 kişinin bu yolda yapılmış başvurularını, İsrail içişleri bakanlığı, uzun yazışmalardan sonra reddetmişti; o insanlar, bunun üzerine, Yüksek Adalet Mahkemesi'ne başvurmuşlar... İşler süratlenmiş...
Şalom, başvuru sahiplerinin kimliği ve konunun hukukî yönü hakkında şu bilgiyi veriyor: "Geri dönüş yasasına göre, dinini kendi arzusuyla değiştirenler hariç bir Yahudi'nin çocukları, torunları veya eşleri göç vizesi alabilirler. Dilekçe sahipleri, kendilerinin aslında zorla dinleri değiştirilmiş insanların çocukları olduklarını, bu yüzden din değiştirenlerle ilgili maddenin kendilerine uygulanamayacağını söylüyorlar. Eğer İsrail'e göç edebilirlerse Yahudiliğe geri dönmeye istekli olduklarını ve Yahudi dininin zorla değiştirmiş insanlarla ilgili durumlara ya da Anusim'e fırsat verdiğini belirtiyorlar." (Şalom, 1 Eylül 1999)
Başvuranların nereli olduklarını açıklamamış Şalom; İsrail Yüksek Adalet Mahkemesi, başvuru sahipleri zor duruma düşmesinler diye, adresleri üzerine ambargo koymuş çünkü. İyi de yapmış. Sevinmemin sebebi, Ilgaz Zorlu ve arkadaşlarının bu yönde ilk ciddi başarıyı kaydetmeleri. Daha önce bu tür başvuruların dikkate alınmadığı İsrail'de, mahkemenin konuyu görüşme takvimine alması bile bir başarı.
Osmanlı Tarihi'nin Museviler arasında ciddi sürtüşmeler yaşanan ilginç dönemlerinden birinde, fitneyi önleme amaçlı bir müdahale sonucu ortaya çıkmıştı dönmelik. Kendisinin 'beklenen mesih' olduğuna inanılan Sabatay Zvi adlı din bilgini, baskılar üzerine din değiştirmek zorunda kalmış, ancak Zvi ve bağlıları eski inançlarını korumuşlardı. 350 yıl boyunca, Müslüman görünüp Musevi inançlarını sürdüren bir grup oldu dönmeler. Cumhuriyet kurulup yoğunluk teşkil ettikleri Selânik'ten Türkiye'ye göçtüklerinde özelliklerini burada da sürdürdüler.
Galiba bir vesileyle yazmıştım: İmparatorlukta ilk eli yüzü düzgün, modern eğitim kurumlarını dönmeler kurdu. Atatürk'ün de okuduğu ilkokulun kurucusu Şemsi Efendi bir dönmeydi (Ilgaz Zorlu "Dedemdir" diyor ve esas adının Şimon Zwi olduğunu yazıyor). Dönmeler İstanbul'da da eğitim kurumları açtılar. Şemsi Efendi'nin izinden gidenlerin açtığı Şişli Terakki Lisesi ve Işık Üniversitesi onların eseridir. Hani Faik Bulut adındaki sözde 'araştırmacı'nın, adındaki 'ışık' sözcüğüne bakıp 'ışık evleri' ile arasında irtibat kurarak "İrticaî eğitim kurumları" arasında saydığı, sonra da özür dilediği Işık Üniversitesi...
Dönmelerin bir bölümü, hiç değilse yüzeyde, Müslüman gibi yaşamaktan mutlu görünüyorlar. Kültür, eğitim, medya, sanayi, ticaret ve siyaset hayatında ön planda olan çok sayıda dönme var. Türkiye bu konuda o kadar geniş ki, önümüzdeki mayıs ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde dönme bir aday bile çıkabilir.
Ancak, bazıları da, bütün dünyada etkisini hissettiren, Hıristiyanları 'yeniden doğmuş Hıristiyan', Müslümanları 'daha dindar' yapan rüzgârlardan etkilenerek 'köklerine dönme' arzusundalar. Yıllardan beri, "Biz aslında Yahudi'yiz, tarihin garip bir cilvesiyle dönmüş gibi görünmüşüz, anavatana gelmek istiyoruz" diye çaba gösteriyor bunlar...
Müjdeyi onlara veriyorum, istediklerine kavuşurlarsa sonucu size de duyururum.

Taha KIVANÇ  Yeni Şafak 14 Eylül 1999 Salı

Necip Fazıl Kısakürek’in Konuyla İlgili Yazısı

 

Diğer fikirleri okumak için tıklayınız!