Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
Ben Dinazor'um

  Ben Dinazorum. Hala bu çağda 17. yüzyılı yaşamaya çalışan bir dinazor. İlişkiler farklı yaşanıyor artık, farklı değerleri beklentileri var. Ben ise geçirmiş başına bir berber kasesi şövalyecilik oynuyorum. Ben ise hala paraya pula dokunmayan değerlerle yaşamaya çalışıyorum ilişkilerimi, ben hala sosyal statüye aldırış etmeden, insanların çağın gereği beklentilerini gözardı ederek üstümdeki teneke zırhın içindeki yüreği bir değer zannederek kendimi zengin hissediyorum ve bu zenginliği aynanın karşısına geçtiğimde böbürlenerek izliyorum. Dedim ya ben bir dinazorum... Aslında bu benim suçum da değil doğrusu, geç gelmişim bu dünyaya geç en az birkaç yüzyıl geç. Bana dair yazılmamış kahramanlık öykülerini kendim yazarak, soyluluğumu, asaletimi, gururumu anlatan  öyküler yazarak bir çeşit mastürbasyon yapıyorum. Doktorum buna eksiğini kapatma, komplekslerimi besleme gayreti derdi herhalde. Geleceğe veya güne ayak uyduramayan yaşlı insanlar gibiyim bende, bu günü geleceği yaşayamadığımdan sarılmışım düne değerlerimi değiştirmeden  yaşamaya çalışıyorum zavallı bir gayretle. Donkişot'un yeldeğirmenleri ile savaşması gibi, olmadık değerler peşinde koşması gibi bende kendi halisinasyonlarım ve yarattığım dünya içinde dönüp duruyorum. Ara sıra kürsü benzeri yerler bulduğumda nutuklarda çekiyorum halkıma hayatı tanımaya dair. Krallar, kraliçeler, şövalyeler, nişanlar, savaşlar, destanlar yaratıyorum. Tahtadan kılıçlar tutturuyorum insanların eline, konserve kapağından taçlar takıyorum başlarına, un çuvallarından pelerinler geçiriyorum omuzlarına... Sağolsun onlarda kırmıyor doğrusu beni, bir kaç zamanlığına da olsa oynuyorlar benimle... 

  Sonra zil çalıyor, sonra hayat başlıyor ve krallar, kraliçeler, vezirler dönüyorlar yaşantılarına kaldıkları yerden. Bende ise intibak sorunu!!! ey ahali diyorum ahali yok, sayın kraliçem diyorum kraliçe yok, komşunun oğlu da gelmiş kılıcını istiyor eteğimden çekiştirerek salya sümük, veriyorum kılıcını... Dönüyorum tekrar geri evime, başka senaryolar düşünmek için, yazmak için, oynamak için... 

  Yolda bir kız, sanki prenses. Yarın onu prensesim yapayım diyorum.. Hem prensesler kraliçelerden  daha sevgi dolu ve yumuşak kalpli olurlar... Acıtmazlar bu kadar içimi.

  Öykü devam eder; 

Köylü -Sen neden ülkenden çok uzaklardasın  şövalye?

Şövalye - Kraliçem öldü...

  Söyledim ya ben bir dinazorum...Ağladıkça büyüyen bir çukur içindeyim, sanki karanlık ağlıyorum sanki boşluk ağlıyorum.... 

Othello 22.01.2001