Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
Bitti dediği zaman

  Yüzüne bakarsınız; artık o ışık yoktur yüzünde hani size ait olan tarafından yayılan ışık. Gözleri sanki başkasına aittir artık ve size baktığında arkanızdakini gören balık gözleri olmuştur sanki. O an sanki yıllardır elinizi yüzünüzü öpen teninizi koklayan kişi gitmiş sanki biraz önce yolda karşılaştığınız tanımadığınız birisi vardır.

  Kızarsınız önce ve sorgulamaya girersiniz hemen. Karşınızdaki artık bunların hiçbir anlamı kalmadığını bunlara takılmanın gereksiz olduğunu söyler tanıyamadığınız bir ses tonuyla. Verilen sözleri öne sürersiniz bu sefer “ değişebiliyor her şey” der oda. Nasıl değişir hani en  kutsal en farklı sevgiydi dersiniz. Susar önce başka bir tarafa bakar sonra size döner “bitti” der bakışları “anla” der. Karşında anlayabildiğin ama anlamak istemediğin bir şey vardır. Çekip gidersin yanından bir hışımla.

  Kendi başınasındır, kulağın telefondadır ya da her an karşına dikilecektir sanki. Ne telefon gelir ne de karşına çıkar. İlk birkaç günü ne olduğunu anlayamadan geçirirsin o ilk günleri, hayatının değiştiğini hissedemediğin günlerdir. Sonra içindeki boşluk büyümeye başlar, geceler düşmanın olmaya başlar. Düşünmemeye çalışırsın kendini başka şeylerle meşgul edersin. Her zamankinden daha sosyal bir insan görüntüsü çizersin, aylardır görüşmediğin arkadaşlarınla görüşür, eski sevgililerinin halini hatırını sorarsın, hala sana zaafı olan kadınlarınla birlikte olursun hem kendini hem onu cezalandırır gibi. Günler geçmeye devam eder içindeki boşluk bir taşa dönüşür kara bir taşa. Yediğinden bir şey anlamazsın, gezdiğinden bir şey anlamazsın. Sanki hayatının 24 saati birlikte geçiyormuş gibi her an ama her an onu düşünür yokluğunu hissedersin. Geceler düşmanın olmaya başlar, gündüzler bir şekilde geçerde ya kendinle baş başa kaldığın geceler. Geceler bitmek bilmez olur. Öyle bir şartlanma içinde hissedersin ki kendini sanki onsuz bir hayatın olmayacak ve olmamıştı, sanki onunla beraber doğmuş onunla beraber ölecekmişsin gibi. İçtiğin su su değildir aldığın nefes nefes değil. İçine umutsuzluk düştüğü andan itibaren yüreğinden başlayan beynine ve vücudunun her yerine yayılan bir kangren vardır artık. Bakarsın onmaz gözlerle dünyaya, anneni göremezsin, dostlarını göremezsin aynaya bakar kendini göremezsin. Ne kadar güçsüzüm, ne kadar aciz diye kendine kızarsın.. Ayağı kırık bir at gibi ayağa dikilmeye çalışırsın nafiledir daha çok acı çekersin. Vücudunda bir organ sakattır artık hangisi kestiremezsin, dün ayağım yürümüyordu bugün elim tutmuyor dersin. Heybetle yürüdüğün sokaklardan bir sokak köpeği edasıyla geçersin belli belirsiz. Yaşadığın her gün biraz daha ucuzlar hayat, biraz daha kararır yüzler.

  Bir kere görsem dersin, bir kere daha sesini duysam. Ona ellerimi, yüzümü göstersem bak artık hiçbir anlamı kalmadı bunların, bak artık bunlarda bir et parçası diye. Keşke yüzümü yüzüne koyup içimden geldiği kadar ağlayabilsem dersin. Bilirsin bir tek o anlayacaktır seni ama yoktur artık. Korkarsın yanında olsan da artık ellerini tutmayacaktır, yüzünü okşamayacaktır, gözlerine eskisi gibi akmayacaktır. Yanında sana en büyük acıyı verecek bir yabancı vardır artık, yüzüne baktığı zaman kafandan aşağı kızgın yağlar dökülür, konuştuğu zaman binlerce parça cam kırığı boğazından aşağılara süzülür. Kabullenemeyeceğin bir yabancıdır artık o. Yeryüzündeki sana en yakın yabancı. Binlerce kez öptüğün dudak, kokladığın ten değildir o. Sesi mekaniktir, ayakları gelirken gidendir.

  Elindeki her bir fotografı bıçaktır artık keser bileklerini, her hatıran yanan bir naylon parçası damlar damlar damlar durur etine. Anlatmaya çalışırsın anlatamazsın eksikliğini kimseye, yazılarında harfler eksilir.

  İçindeki doktorla konuşursun, yanındaki dostunla başka söz çıkmaz ağızlarından “unutacaksın” derler “ sileceksin onu, onun seni sildiği gibi” Onlar görürler doğruyu ama sen göremezsin. Bağlanmıştır gözlerin, tıkanmıştır kulakların. Sen silemezsin, sen unutamazsın. Her gün bir parça daha düşer vücudundan toprağa, her gün bir parça daha eksik başlarsın yeni güne, gece yatağındaki savaştan geriye kalanınla. Sabah kalktığında ayrılıkla yıkarsın yüzünü, acıyla kurularsın.

  Seni bunca yıldır koruyan kollayan beynin senin sen olmanı sağlayan beynin düşmanın olmuştur. Düşünme dersin düşünme ne olur, dinlemez düşünür o, hatırlar habire anılarınızı, her baktığın yerle ilgili onunla bir bağlantıyı hatırlatır sana, her şarkıda, her sözde onunla ilgili çağrışımlar yapar sana. Peki dersin hep onunla ilgili güzel şeyleri hatırlatıyorsun bana hadi onunla yaşadığım yoksunluğu da, acıları da hatırlat o zaman. Beynin onun olmuştur artık, hatırlamaz... Sadece ve sadece yoksunluğu anlatır.  

  Artık karşında seni korkutan bir hayat vardır. Kendini yaşlanmış, yeniden bir şeylere başlayacak gücün kalmamış hissedersin. Yenilmişindir. Hazmedemezsin ama yenilmişindir. Sanki en yakının olan kendin ölmüştür ve sen hiç tanımadığın bilmediğin bir insanın içinde yaşamaya mahkumsundur artık başka bir hayatı, başka bir yerde, başka kişilerle...

  Yaşadığın güzellikler gibi yaşaman gereken acılar, ödemen gereken bedeller de vardır ve sen o devredesindir artık. Ve ağlanacak tek omuz kendi omzundur.

Othello 18.01.2001