Bitti dediği zaman | |
Yüzüne
bakarsınız; artık o ışık yoktur yüzünde hani size ait olan tarafından
yayılan ışık. Gözleri sanki başkasına aittir artık ve size baktığında
arkanızdakini gören balık gözleri olmuştur sanki. O an sanki yıllardır
elinizi yüzünüzü öpen teninizi koklayan kişi gitmiş sanki biraz önce
yolda karşılaştığınız tanımadığınız birisi vardır. Kızarsınız
önce ve sorgulamaya girersiniz hemen. Karşınızdaki artık bunların
hiçbir anlamı kalmadığını bunlara takılmanın gereksiz olduğunu söyler
tanıyamadığınız bir ses tonuyla. Verilen sözleri öne sürersiniz bu
sefer “ değişebiliyor her şey” der oda. Nasıl değişir hani en
kutsal en farklı sevgiydi dersiniz. Susar önce başka bir tarafa
bakar sonra size döner “bitti” der bakışları “anla” der. Karşında
anlayabildiğin ama anlamak istemediğin bir şey vardır. Çekip gidersin
yanından bir hışımla. Kendi başınasındır,
kulağın telefondadır ya da her an karşına dikilecektir sanki. Ne
telefon gelir ne de karşına çıkar. İlk birkaç günü ne olduğunu
anlayamadan geçirirsin o ilk günleri, hayatının değiştiğini
hissedemediğin günlerdir. Sonra içindeki boşluk büyümeye başlar,
geceler düşmanın olmaya başlar. Düşünmemeye çalışırsın kendini
başka şeylerle meşgul edersin. Her zamankinden daha sosyal bir insan görüntüsü
çizersin, aylardır görüşmediğin arkadaşlarınla görüşür, eski
sevgililerinin halini hatırını sorarsın, hala sana zaafı olan kadınlarınla
birlikte olursun hem kendini hem onu cezalandırır gibi. Günler geçmeye
devam eder içindeki boşluk bir taşa dönüşür kara bir taşa. Yediğinden
bir şey anlamazsın, gezdiğinden bir şey anlamazsın. Sanki hayatının
24 saati birlikte geçiyormuş gibi her an ama her an onu düşünür
yokluğunu hissedersin. Geceler düşmanın olmaya başlar, gündüzler
bir şekilde geçerde ya kendinle baş başa kaldığın geceler. Geceler
bitmek bilmez olur. Öyle bir şartlanma içinde hissedersin ki kendini
sanki onsuz bir hayatın olmayacak ve olmamıştı, sanki onunla beraber
doğmuş onunla beraber ölecekmişsin gibi. İçtiğin su su değildir
aldığın nefes nefes değil. İçine umutsuzluk düştüğü andan
itibaren yüreğinden başlayan beynine ve vücudunun her yerine yayılan
bir kangren vardır artık. Bakarsın onmaz gözlerle dünyaya, anneni göremezsin,
dostlarını göremezsin aynaya bakar kendini göremezsin. Ne kadar güçsüzüm,
ne kadar aciz diye kendine kızarsın.. Ayağı kırık bir at gibi ayağa
dikilmeye çalışırsın nafiledir daha çok acı çekersin. Vücudunda
bir organ sakattır artık hangisi kestiremezsin, dün ayağım yürümüyordu
bugün elim tutmuyor dersin. Heybetle yürüdüğün sokaklardan bir sokak
köpeği edasıyla geçersin belli belirsiz. Yaşadığın her gün biraz
daha ucuzlar hayat, biraz daha kararır yüzler. Bir kere görsem
dersin, bir kere daha sesini duysam. Ona ellerimi, yüzümü göstersem
bak artık hiçbir anlamı kalmadı bunların, bak artık bunlarda bir et
parçası diye. Keşke yüzümü yüzüne koyup içimden geldiği kadar ağlayabilsem
dersin. Bilirsin bir tek o anlayacaktır seni ama yoktur artık. Korkarsın
yanında olsan da artık ellerini tutmayacaktır, yüzünü okşamayacaktır,
gözlerine eskisi gibi akmayacaktır. Yanında sana en büyük acıyı
verecek bir yabancı vardır artık, yüzüne baktığı zaman kafandan aşağı
kızgın yağlar dökülür, konuştuğu zaman binlerce parça cam kırığı
boğazından aşağılara süzülür. Kabullenemeyeceğin bir yabancıdır
artık o. Yeryüzündeki sana en yakın yabancı. Binlerce kez öptüğün
dudak, kokladığın ten değildir o. Sesi mekaniktir, ayakları gelirken
gidendir. Elindeki her
bir fotografı bıçaktır artık keser bileklerini, her hatıran yanan
bir naylon parçası damlar damlar damlar durur etine. Anlatmaya çalışırsın
anlatamazsın eksikliğini kimseye, yazılarında harfler eksilir. İçindeki
doktorla konuşursun, yanındaki dostunla başka söz çıkmaz ağızlarından
“unutacaksın” derler “ sileceksin onu, onun seni sildiği gibi”
Onlar görürler doğruyu ama sen göremezsin. Bağlanmıştır gözlerin,
tıkanmıştır kulakların. Sen silemezsin, sen unutamazsın. Her gün
bir parça daha düşer vücudundan toprağa, her gün bir parça daha
eksik başlarsın yeni güne, gece yatağındaki savaştan geriye kalanınla.
Sabah kalktığında ayrılıkla yıkarsın yüzünü, acıyla kurularsın.
Seni bunca yıldır
koruyan kollayan beynin senin sen olmanı sağlayan beynin düşmanın
olmuştur. Düşünme dersin düşünme ne olur, dinlemez düşünür o,
hatırlar habire anılarınızı, her baktığın yerle ilgili onunla bir
bağlantıyı hatırlatır sana, her şarkıda, her sözde onunla ilgili
çağrışımlar yapar sana. Peki dersin hep onunla ilgili güzel şeyleri
hatırlatıyorsun bana hadi onunla yaşadığım yoksunluğu da, acıları
da hatırlat o zaman. Beynin onun olmuştur artık, hatırlamaz... Sadece
ve sadece yoksunluğu anlatır.
Artık karşında seni
korkutan bir hayat vardır. Kendini yaşlanmış, yeniden bir şeylere başlayacak
gücün kalmamış hissedersin. Yenilmişindir. Hazmedemezsin ama yenilmişindir.
Sanki en yakının olan kendin ölmüştür ve sen hiç tanımadığın
bilmediğin bir insanın içinde yaşamaya mahkumsundur artık başka bir
hayatı, başka bir yerde, başka kişilerle... Yaşadığın güzellikler gibi yaşaman gereken acılar, ödemen gereken bedeller de vardır ve sen o devredesindir artık. Ve ağlanacak tek omuz kendi omzundur. Othello
18.01.2001
|