Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
undefined
undefined

iyi / kötü

 

"Ey rabbim. kötülüğü görmekten gözleri temiz olan ve sapıklığa bakmayan! Hainlik edenlere niçin bakıyorsun? Ve kötü adam kendisinden daha salih olanı yutunca neden susuyorsun?"

İ.Ö. 11. yy.da, İran'da Zerdüşt'e göre 'Tanrı' kişisel nitelikleri olan bir varlık değil, bir düşünce idi. Gücünü ışıkla beliren iyi düşünce, gücünü karanlıktan alan kötü düşünce ile savaşıyordu.

Işık Platon'da da düşüncedir. "Işığa sırtını çevirmiş insanların gördükleri sadece gölgeleridir. Akıl dünyasının sınırında iyinin ideası vardır. Güçlükle görülür ama görününce de iyi-kötü her şeyin tümel bir nedeni olduğu kolaylıkla anlaşılır. Işığı ve ışığın kaynağını yaratan odur. Bilinen şeylere gerçeği, düşünceye bilme gücünü veren iyi ideasıdır. Bilim ve gerçek ne kadar güzel olursa olsun, iyi onlardan daha üstündür. Bunlar iyiye benzerler ama iyi değillerdir, iyiden varlık ve özlerini de alırlar, oysa iyi varlık ve öz değildir.

2. yy.da Justinus, Hıristiyan inancının Yunan düşüncesine uygun olduğunu söyler, İsa'da kendini gösteren logos'un her insanda tohum halinde bulunduğunu, yani insanın iyi ve kötüyü ayırt edebileceğini söyler.

Kilise pederleri günahların atfedilmesi sorunu üzerine eğilmişler, ancak günahların nedenleri üzerinde durmamışlardır. İlk Hıristiyanların cevap aradıkları sorunsal, özünde iyilik olan Tanrı'nın kötülüğe neden izin verdiği idi.

Gnostisizm denen felsefi olmaktan çok, dini-mistik öğretide, Tanrı düşünce ile değil, duygu ile bilinebilir. Tanrı karşısında madde vardır: Tanrı (Demiorgus), iyinin ve ışığın temeli, maddenin kaynağıdır. Duyusal dünyayı yaratan bu tanrı değil, onun daha altında bulunan başka bir tanrıdır: Daimon. Kötü, bu tanrının yaratmasıdır. Işık ülkesinin öğeleri, Tanrı örneğine uygun yaratılan, kötülüğü de içeren insan ruhunda dünyaya saçılmışlardır.

Gnostisizm'in bu sorunsal üzerindeki çözüm denemelerinden Hıristiyan dualizmi doğdu. Çözüm ise, Tanrı'mn dünyayı yaratması sonucu kötülük sorumluluğunu ondan almak olmuştur.

Teorikte gnostisizmden ayrılan kötülüğü karşılaştırarak değil, çözmeye çalışıyor. Ve ancak uzaklaşmakta buluyor çareyi.

Marcion'dan etkilenen ve Zerdüşt ile isa'yı birleştirmeye çalışan Mani'nin öğretisinde dualizm doruğuna ulaşıyor. Evrende iki ilke her şeye egemendir ona göre: iyilik, ışık ve ruh; kötülük, ruh ve beden. Evren iyilik ve kötülüğün bir karışımıdır ve onların kavga alanıdır. Işık (akıl ve bilgi), karanlığı (boş inanç ve bilgisizlik) yenerek ilerliyor; kötülük, iyilik karşısında geriliyordu.

Origenes (185-245) İlkeler Üzerine adlı yapıtında Platon ile Hıristiyan görüşlerini içice işler. Ona göre kendiliklerinden iyi olmayan ve sadece iyiliğe sarılmak zorunda olan varlıkların hepsi Tanrı'dan uzaklaşmışlardır, Tanrı'ya en yakın melekler, en uzak şeytandır.

250 yıllarında Lactantius adlı kilise babası kendince şu mantığı yürütüyor: "Tanrı dünyadan kötüleri atmak istiyor ama alamıyorsa, bu güçsüzlüktür; atabiliyor ama atmak istiyorsa, bu kötülüktür; ne atabiliyor, ne de atmak istemiyorsa, bu hem güçsüzlük hem de kötülüktür. Tüm bunlar Tanrının özüne aykırı olduğuna göre kötülükler nereden geldi?" Cevap: Tanrı kötülüğü istemiştir ama, ona iyilikle karşı koysunlar diye iyiliği vermiştir.

Augustinus (354-430) Tanrı Devletinin gelecekteki Tanrı ülkesinin tüm vatandaşları tarafından kurulacağım, buna karşılık Yeryüzü Devletinin ise şeytana (kötüye) boyun eğmiş olanlar tarafından kurulacağım söyler. Kötü bir istencin eksik bir nedeni vardır: Kötülük, iyiliğin yokluğudur.

Eriugena (833-880) için insan günah işledikten sonra meleklerden ayrı bir varlık oldu. Günah, insanın fiziksel doğası ile ilgilidir, duyunun akla üstün gelmesi ile oluşur. Kötü töz olarak yoktur, Tanrı'dan ayrılış ve yoksunluktur. Varlıktaki

 

 

GERİ