1998 yılı ilkbaharında, Miami Ejiptoloji Derneği'nin yöneticisi ve basın
sözcüsü Aaron DuVal, bütün dünyada epey yankı yaratan bir basın duyurusu
gönderdi medya kuruluşlarının haber merkezlerine. Bu bildiride, Miami açıklarındaki
Bimini Adası'nda bir süredir devam eden araştırmalarının sonunda Atlantis'in
izleri olduğunu düşündükleri son derece şaşırtıcı ve çarpıcı kalıntılar,
tabletler ve duvar parçaları bulunduğunu söylüyordu DuVal. Ekip bütün hızıyla
araştırmaları sürdürüyor, ancak bölgenin güvenliği sağlanmadıkça, bulguların
yerinin açıklanmayacağı vurgulanıyordu.
Bu haber, 1998 boyunca büyük yankı
yarattı. Yaz aylarında, Miami Ejiptoloji Derneği'nde bir basın toplantısı
düzenleyen ve eldeki bulguları ortaya çıkaramayacağını, çünkü bunun son
derece sıradışı bir keşif sayılması gerektiğini ve koruma altına alınmasının
şart olduğunu söyleyen DuVal, izleyen dönemde medyanın ilgi odağı olmasına
rağmen birkaç ciddi yayın organı hariç, röportaj vermeyi reddetti ve güvendiği
arkeologlarla, bilim kurumlarıyşa bağlantı kurmaya çalıştı.
Ne var ki, aradığı desteği bir türlü
bulamadı; bölgenin güvenliğinin sağlanmasına ilişkin ısrarlı talepleri
de yanıtsız kaldı. Akademik çevreler, 1968 yılında bulunan Bimini Yolu'nun
da bir Atlantis göstergesi olmadığını düşündüklerinden, DuVal'in iddiasını
duymazdan gelmeyi seçmişlerdi. Oysa Miami Ejiptoloji derneği, buldukları
kalıntılar arasında güneş sistemi takvimi olduğunu sandıkları kabartmalar;
Yucatan bölgesinin uslubuna uygun olduğu kadar Mısır'daki bulgularla da
paralellik gösterdiğini söyledikleri birtakım tarihsel kayıtlar da olduğundan
söz ediyorlar ve metalin çok ilginç kullanımlarıyla yüz yüze geldiklerini
vurguluyorlardı.
Bimini'deki çalışmalarla ilgili Aaron
DuVal'in son basın duyurusu, geçtiğimiz şubat ayında yapıldı. DuVal, çalışmalarında
onları motive eden hocaları Profesör Scott'un onuruna, bu bulguları "Scott
Taşları" olarak adlandırdıklarını duyurdu ve güvenlik sağlanıncaya kadar
yeni bir basın duyurusu yapmayacaklarını söyledi.
Uzunca bir aradan sonra, geçtiğimiz
hafta DuVal, Atlantis sayfalarımızda yayımlanmak üzere İnterreks'e yolladığı
e-mail'de, çalışmalardaki son durumu ve bugün varılan noktayı anlattı.
DuVal'e göre artık iyice çoğalan ve sınıflanmaya başlayan tablet, kabartma,
hiyeroglif ve muhtelif çizimler, Platon'un Atlantis'i ile karşı karşıya
olduğumuzu tartışılmaz biçimde ortaya koyuyordu ve yakında her şey açıklanacaktı.
Ama, sitenin güvenliği hala sağlanmamıştı! DuVal, en son duruma ilişkin
şunları söylüyordu:
"Araştırmalarımız sürüyor. Bir yandan
da, sürekli olarak 'Bize kanıt gösterin, bize Atlantis'i gösterin de inanalım'
benzeri haykırışlara muhatap oluyoruz. Biz araştırmacılarız, bir şey kanıtlamak
gibi bir misyonumuz yok. Bizim bulduklarımızı değerlendirerek bu kanıtı
ortaya koyacak olanlar, belki de bugün bize inanmamayı yeğleyenler. Elimizde
çok sayıda kanıt birikmiş durumda. Scott Taşları, bugüne kadar çok ekibin
ısrarla aradığı Platon'un Atlantis'inin kanıtları. Ama çok dikkatli ve
soğukkanlı davranmamız gerekiyor. Her şeyden önce, araştırma bölgesinin
güvenliğinin sağlanması ve belli bir histeriyle bölgeye akın edebileceklerin
kanıtlardan bir süre uzak tutulması şart. Burada yalnızca Atlantis fikrine
karşı çıkanlardan değil, Atlantis destekçilerinden de söz ediyoruz. Birçok
insan, bu konuda kendi teorisini oluşturmuş ve bir fikir ortaya atmış durumda.
Böyle bir bulgunun, yıllardır savundukları teoriyi geçersiz kılmasından
rahatsız olabilecekler var."
DuVal, Bimini'deki araştırma bölgesinde
bugüne dek ele geçenler arasında antik takvimler, gökyüzü ve yeryüzü haritaları,
astronomik belgeler, mühendislik planları, metal kaplı duvar parçaları,
dünyada bugüne dek bulunmuş en eski toprak kaplar ve binlerce yıl öncesine
yönelik tarihi kayıtlar bulunduğunu açıklıyor.
"Şu anda bütün yapmaya çalıştığımız,
elde edilen bulguları sınıflayıp deşifre etmek. Bu anlamda, elimizdeki
çok eski, prehistorik döneme ait bilgileri incelemekle fazlasıyla meşgulüz.
Bize çok şey anlatabilecek eski matematik bilimine ilişkin kalıntıları
da gözden geçiriyoruz. Çalışmamızın başından bu yana 'kanıtları ve bulgularınızı
saklayamazsınız, hemen açıklayın' diyenlere vereceğimiz bir tek yanıt var:
'Her şey sırayla. Önce üç yıldır ısrarla vurguladığımız araştırma bölgesi
güvenliğini artık sağlayın, biz de elimizdeki bulguları ortaya çıkaralım.'
Yetkililer hala istediğimiz güvenliği sağlamış değiller."
Aaron DuVal, 1997 başlarından bu yana
Bimini'de sürdürdükleri çalışmalarda ellerine geçen bulguların sıradan
bir arkeolojik keşif olmadığının fazlasıyla farkında. Böylesi müthiş bir
buluşa sahip çıkmak ya da onu gölgelemek isteyecek bir sürü insan olduğunu
düşünüyor - dünyanın her yanından! Bu konuda haksız da sayılmaz. Ne de
olsa, bulduğunu iddia ettiği kalıntılar, herhangi bir Sümer, Maya ya da
Mısır şehrine ait değil; o, yüzlerce yıldır varlığı tartışılan efsanevi
Atlantis'in gerçek kalıntılarından söz ediyor. Tarihi olduğu gibi değiştirecek,
son derece radikal bir buluştan yani. Bu durumda, heyecanlı, tedirgin ve
fazla dikkatli olmasını anlayışla karşılamak gerek.
İlerleyen günler ve aylar, DuVal'in
haklı mı haksız mı olduğunu ortaya çıkaracak. Dileyelim Bimini'deki araştırma
sitesinin güvenliği sağlansın ve elde edilen bulgular uzman arkeolog ve
jeologlarla birlikte dünya basınının da önünde sergilensin.