Erbakan emir verdi: Gülen Hocamıza sahip çıkın, onun etrafında bulunun, yardımcı olun
MSP'liler her yerde Fethullah Gülen'in propagandasını yapıyorlardı.
MSP'lilere göre Fethullah Gülen, diğer Nurcular gibi değildi, aslında MSP'liydi, ama açıkça siyaset yapmıyordu.
Hep İslamı anlattığı için, onu dinleyenler AP'liyse bile MSP'li oluyorlardı. MSP'liler, Fethullah Gülen'in vaazlarını
dinleterek pek çok AP'liyi MSP'li
yaptılar.
Cemaatten kopmalar, ayrılmalar olmasına rağmen Türkiye'nin en güçlü, en etkili cemaati Yeni Asya'cı Nurculardı. Bütün 'ağabeyler' oradaydı ve cemaati ayakta tutmaktaydılar. Nurcuların bir başka avantajı seri halde kitap yayımlamalarıydı.
Kitapları, MSP'liler dahil bütün dini kesimlerce okunuyordu. Ahmet Şahin
'in sahabelerinin hayatlarını anlattığı dini kitaplar, Niyazi Birinci 'nin çocuk hikâyeleri, Necmeddin Şahiner 'in Said-i
Nursi hakkında araştırmaları, Yavuz Bahadıroğlu 'nun tarihi romanları ve elbette ayrılmış olsa da başlangıçta bu camianın en gözde
yazarı olan Hekimoğlu İsmail 'in hâlâ korsan olarak sırf hizmet maksadıyla basılan Minyeli Abdullah romanı her kesime hitap
eden eserlerdi. Yeni Asya'nın kitap yayıncılığındaki tekelciliği fazla uzun sürmedi. Hekimoğlu İsmail, TÜRDAV'ı kurdu. MSP'ye
yakın yayınevleri birbiri ardına açıldı. Binlerce din kitabı Türkiye'nin her tarafında satılmaya başladı. Mesut Yılmaz 'ın
Beyazıt'taki Beyaz Saray binasının zemin katında,
Cağaloğlu'ndaki Üretmen Han'da ve başka yerlerde kümelenen yayınevleri
bir sektör oluşturdu. Mehmet Kutlular 'ın idaresindeki Yeni Asya'nın AP bülteni gibi çıkması cemaatte yeni arayışlara
neden oldu. Kutlular eleştirilere sert karşılık vermekteydi. Gazetenin idari müdürü Rahmi Erdem bu yüzden gazeteden
ayrılmak zorunda kaldı. Yeni Asya cemaatinin
gazeteden başka bir de 'Köprü' dergisi vardı. Dergide, cemaatin dışında
kalan çevrelere ve MSP'ye eleştiriler yapılıyor, AP ve Demirel ise övülüyordu. Bu durum da eleştiri konusuydu. Nurcular, bilimsel
dergiler çıkarmaları gerekirken siyasi bir dergi çıkarmışlardı. Cemaatin içinden, Adapazarı'ndan bir grup, bu düşünceyle
Zafer adında bir dergi yayımlamaya başladı. Bu dergi siyasetten uzak, daha çok dini konulara yer veren, bol resimli bir
dergiydi. Bu dergi Adapazarı gibi bir yerde çıkmasına rağmen, cemaatin asıl dergisi olan Köprü'den daha çok satmaya başladı.
Kutlular başta olmak üzere Mustafa Sungur, Mehmet Fırıncı, Bayram Yüksel,
Bekir Berk gibi ağabeyler, Zafer dergisinin kapatılmasını istediler. Ama Zafer dergisini çıkaran Sakarya grubu
bunu kabul etmedi. Tartışmalardan sonra Zafer dergisini çıkaran Sakarya grubu, ayrı bir grup haline dönüşerek Yeni Asya grubundan
ayrıldı. Yeni Asya cemaatinin yaşadığı bu olayları,
MSP'liler ve Yeni Asya cemaati içinde bulunan Fethullah Gülen grubu
yakından izliyordu.
Gülen parlıyor
MSP'den sonra Yeni Asya cemaati en büyük dini gruptu. Fethullah Gülen
ise Yeni Asya cemaatinin içinde, adeta bir uçbeyi gibiydi. Gülen, bağımsızlığını ilan etmek için uygun zaman kollayan
bir küçük grubun lideriydi. Yeni Asya cemaatinin yıprandığını, MSP'nin ise gün geçtikçe güçlendiğini ve siyasi yönden de etkin olduğunu
gözlüyordu. Kafasındaki hedeflere ulaşabilmek için MSP'nin atak, keskin ve hareketli gençlerine ihtiyacı vardı. MSP'ye
yakınlaşmak, uzun vadede Fethullah Gülen için daha yararlı olacaktı. Bu düşünceyle MSP çevresine adamları vasıtasıyla mesajlar
gönderdi. Yeni Asya cemaatini tenkit etti, MSP'nin
gayretini övdü. Böylece MSP ile Fethullah Gülen arasında bir yakınlaşma
başladı. 1973 seçimlerinde Fethullah Gülen ve çevresi MSP'ye oy verince yakınlaşma adeta bütünleşmeye dönüştü.
MSP'liler de bu durumdan memnundu. Çünkü Yeni Asya cemaatini Fethullah Gülen vasıtasıyla bölmek, zayıflatmak mümkündü. Erbakan, kurmaylarına emir verdi: ''Fethullah Gülen Hocamıza sahip çıkın, onun etrafında bulunun, yardımcı olun.''
İşte bu yakınlaşmayla Fethullah Gülen'in yıldızı parlamaya başladı.
Temelini attığı, altyapısını oluşturduğu cemaat bir anda hareketlendi. İzmir Bornova Camii'ne her taraftan akın akın insanlar
geldi, cuma vaazları veren Fethullah Hoca'yı dinledi. Vaazdan sonra dinlemeye gelenler ve getirilenler, Fethullah Gülen cemaatine
ait dershanelerde ağırlandı, misafir edildi ve teyp kasetlerinden yine Fethullah Hoca'nın önemli vaazları dinletildi. Yeni
Asya ileri gelenleri Fethullah Gülen ve cemaatini tamamen kopmaması için Fethullah Gülen'in vaazlarından bazılarını 'Hitabet
Çiçekleri' adıyla kitaplaştırdı. Fakat arzu edilen yakınlık
kurulamadı.
Bunun üzerine Mehmet Kırkıncı, Mustafa Sungur, Mustafa Bayram gibi ileri
gelenler Fethullah Gülen'i ziyaret ettiler. Ama artık kemikleşmiş bir çevre oluşturmayı başaran Fethullah Gülen, kendi hareket
tarzında ısrarlıydı. Kemikleşmiş taban MSP'lilerden oluşmuştu. Mustafa Birlik, Kemal Erimez gibi, Nurculuğuyla tanınmış
güçlü kişiler de Fethullah Gülen'in yanındaydı. MSP
teşkilatları Fethullah Gülen cemaatinin gelişmesinde hayli etkindi.
MSP'liler, Necip Fazıl , Mehmet Şevket Eygi gibi İslamcılar için idol yazarların ve diğer cemaatler ile tarikatların Erbakan' ı çekemediklerini düşünüyorlardı.
Bu düşüncelerde aslında gerçeklik payı vardı. Yıllarca emek harcayan, kitleleri peşlerinden sürükleyen, çile çeken, bir sözle veya bir yazıyla dini kesimlere yön veren kişilerken, liderlik postuna birden Erbakan oturuvermişti. En acısı, kendilerinin yetiştirdiği gençler, dini kitleler, Erbakan'ı kendilerine tercih etmişlerdi. Erbakan'a kızgınlıklarının temelinde bu duygular vardı. Bu duygular yazılarına da aksetmişti. Mehmet Şevket Eygi'nin ''Neredeydin?..'' başlıklı yazısı bu duyguların en açık itiraflarından oldu.
''Neredeydin?
Müslümanlar hapishanelere tıkılırken neredeydin, hiç sesin çıkmıyordu o kara günlerde...
Şeriat, hilafet, ümmet demenin ağır bir suç sayıldığı zulüm devirlerinde senin nam-u nişanın yoktu.
Sen kara günlerin adamı değilsin... Sen Allah yolunda dayak yemeyi sevmezsin, lakin İslam davası uğrunda baklava, börek, kaymak ve kuzu kızartması yemeye bayılırsın. Nerede Allah yolunda bir külfet, meşakkat varsa sen orada bulunmazsın. Ama mukaddes davayı istismar ve istihdam ederek ucuz nimetler peşinde koşarsın.
Sabıkasız birisin sen!..
Şimdi ortalık günlük güneşlik ve sen ağustosböceği gibi ötüp duruyorsun .
Kendi haline bakmıyorsun da, bu davanın çilesini çekmiş Müslümanlara çamur atıyorsun. Onlar dava haini, sen büyük dava adamı ve mücahitmişsin!..''
MSP dışındaki dini cemaatlerin onlara yönelik eleştirileri, saldırıları bu yüzden artık pek etkili olmuyordu. Necip Fazıl Kısakürek ve Mehmet Şevket Eygi gibi, MSP tabanının üzerinde bir dönem büyük emekleri olan yazarların MSP aleyhindeki çok ağır eleştirileri, bu kesimde ilgisizlikle karşılandı. Bu yazarlar artık 'demode' olmuşlardı, devirlerini tamamlamışlardı. Zaten Erbakan 'a laf eden kim olursa olsun MSP'lilerin gözünden düşmeye mahkûmdu. Gözden düşen ve aforoza uğrayan da artık iflah olmuyordu.
Erbakan'ı yerden yere vuran Mehmet Şevket Eygi'nin çıkardığı haftalık 'Büyük Gazete' , geçmiş günlerin hatırına genelde MSP tabanının satın almasına rağmen, Erbakan'a yönelik sert tutumunu sürdürünce, okuyucular tarafından eleştirilere uğradı. Okuyucular, hem eleştiri hem de gözdağı mektupları göndermeye başladılar.
Tehditler geliyor
''MSP hakkında kapalı tenkitlerde bulunuyorsunuz. Bindiğiniz dalı kestiğinizin
farkında mısınız? Ben politikaya giremem diyorsunuz, size politikaya gir diyen yok. Siyasi görüşünüzü mertçe
ortaya koymalısınız. Üzülerek söylüyorum, bundan böyle gazetenizin iadeleri artacaktır. Okuyucular şûrasında neşredilen mektuplar
çeşitli dedikodulara sebep olmaya başladı. Büyük
Gazete'ye abone olmayı düşünenler, alıp dağıtanlar, bundan sonra okumamaya
kararlı görünüyorlar.'' (Nesimi Kitabevi - Erzurum, Büyük Gazete, sayı 13, sayfa 2)
''MSP aleyhinde mevzulara temas etmemenizi acizane istiyorum. Bizim Beygir partisiyle, Altıkazık partisinde ve benzerlerinde zaten düşmanlarımız çok. Siz bari düşmanlık etmeyiniz. Bugün gazetesi döneminde MNP'yi göklere çıkarıyordunuz, unutmayalım.'' (Dr. Mehmet Turhan - Eskişehir, Büyük Gazete, sayı 13, sayfa 15)
''Gazetenizi büyük bir ilgiyle okuyan, yaşatan kitlenin siyaset davasına
ihanet ediyorsunuz. Ehven-i şer diye tutturmuşsunuz. Müslümanların arasına nifak tohumları saçıyorsunuz. Üstat ( Said-i
Nursi ) yeri geldiğinde seve seve hapse girip mahkûm olurken siz selameti yurtdışına kaçmakta buluyordunuz. Yeri gelince
Bediüzzaman Hazretleri'nin arkasında ne de güzel
saklanabiliyorsunuz?'' (Recai Değerli -Ankara, Büyük Gazete, sayı 14,
sayfa 2)
''Hakkında verilen hapis cezasını memleket hapishanelerinde çekmedin. Korkak bir hain gibi cihadı bırakıp yurtdışına kaçtın.'' (İsim ve adresi mahfuz, Büyük Gazete, sayı 14, sayfa 2)
''Büyük Gazete'nin okuyucusunun yüzde sekseni MTTB'li veya MSP'lidir. Hiç düşünebiliyor musun ki, bir CHP'li yahut bir Beygirist Büyük Gazete'yi alsın okusun. Gazeteni zin gerçekten büyük gazete olmasını istiyorsanız MSP'yi tutmasanız bile aleyhinde atmayınız.'' (Ali Arslanoğlu - Erzurum, B. Gazete, sayı 14, sayfa 2)
''Biz sizin siyasi görüşünüzü beğenmiyoruz. Gazetenizdeki ilmihal bilgilerini
de kitaplardan okuyabiliriz. Onun için siyasi fikrinizi değiştirinceye kadar gazetenizi okumayacağız ve çevremizde okunmaması
için gayret sarf edeceğiz.'' (Karabük'ten bir okuyucu,
B. Gazete, sayı 15, sayfa 9)
Yumuşama mesajları
Bu tür eleştiriler ardı ardına gelince Mehmet Şevket Eygi zaman zaman MSP'ye yumuşak mesaj veren yazılar da yazmak zorunda kaldı. ''Büyük Gazete'nin MSP aleyhinde olduğuna dair devamlı dedikodu yapıldığı, bu yersiz dedikoduların bazı temiz kalpli kardeşlerimizi şüpheye düşürdüğüne dair haberler almaktayız. 'Müslümanlar, Bolşeviklerle, mürtetlerle işbirliği yapamaz!' demek MSP aleyhinde bulunmak demek değildir. MSP'li olmamak, MSP düşmanı olmak manasına gelmez.'' (Biz MSP düşmanı değiliz, M. Şevket Eygi, B. Gazete, sayı 16, sayfa 2)
Fakat bu tür yazılar da gazeteyi kurtaramadı ve başlangıçta yirmi bin kadar satan gazete kapanmak zorunda kaldı. Mehmet Şevket Eygi gibi Necip Fazıl Kısakürek de MSP'lilerin aforozuna uğradı. Necip Fazıl Kısakürek, başlangıçta MSP'li iken AP'li olmuş, sonra da MHP'li olduğunu açıklamıştı. MSP'lilerin gözünde bütün İslamcıların, hatta sağ kesimin üstadı olan Necip Fazıl tutarsızdı, kendini çok beğenmişti, dönekti.Necip Fazıl, kendini İslam davasının mimarı olarak gördüğü için MSP yöneticileri kendini aforoz etse bile, tabanın kendine sahip çıkacağını, hele istese gençliği MSP'den koparıp alabileceğini düşünüyordu. Bunu uygulamak için, MTTB'de topladığı gençlere uzun bir konuşma yaptı ve MSP'yi bırakıp kendisiyle birlikte MHP'ye geçmelerini emretti.
''Beni seven arkamdan gelsin!..'' dediği toplantıdan çıkarken MTTB'den bir kişi dahi peşinden gitmedi.