Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
 
TANGOWEB
 

Referanslar

http://come.to/tangoweb

Kaynaklar
 

K O N U L A R 

ANA MENÜ
ULUSLARARASI TERÖRİZM
OSAMA BİN LADEN BİN MUHAMMED
ULUSLARARASI TERÖR ÖRGÜTLERİ
ULUSLARARASI TERÖR ÖRGÜTLERİ - TÜRKÇE -
ÜLKE ETÜDLERİ
T Ü R K İ Y E
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
YUNANİSTAN
BATI TRAKYA
ERMENİSTAN
GÜNEY KIBRIS RUM KESİMİ
I R A K
KUZEY IRAK
İRAN İSLÂM CUMHURİYETİ
RADİKAL İSLÂMİ HAREKETLER
SURİYE
FİLİSTİN
ALEVİLİK
AZINLIKLAR
ASURİLER, KELDANİLER, YEZİDİLER
KAFKASYA, ORTA ASYA,   TÜRK DÜNYASI
ASYA, ORTA DOĞU, ATLAS, KÖRFEZ ÜLKELERİ
İSTİHBARAT VE GÜVENLİK KURULUŞLARI
TÜRKİYE'DEKİ  DİPLOMATİK MİSYONLAR
ULUSLARARASI  KURULUŞLAR
DİNLER, MEZHEPLER, TARİKATLAR
ANARŞİZM - ANARŞİSTLER
BİZANS, PONTUS, KIBRIS, ANTİ-TÜRK
ORGANİZE SUÇLAR
ÖNEMLİ GÜNLER
YAZILAR
FORUMLAR
ÇEŞİTLİ
INTERNET MEDYA

D O W N L O A D

 
GÜNCEL
ABD'NİN TERÖRLE
TANIŞTIĞI GÜN
EN ÇOK ARANAN
22 TERÖRİST
OSAMA BİN LADEN, AFGANİSTAN, TALİBAN
PROFİLLER
OSAMA BİN LADEN
  Video Bantın Çözümü
  Veda Mesajı
 
GÜNEY ASYA TERÖR ÖRGÜTLERİ
HİNDİSTAN VE PAKİSTAN'DA 
 FAALİYET GÖSTEREN TERÖR  ÖRGÜTLERİ
 
GÖRÜŞ, ÖNERİ VE KATKILARINIZ İÇİN
tangoweb@hotmail.com
   
Kuruluş 30 Ağustos 1999
Güncelleme 25 Şubat 2002
ERMENİLER NASIL KULLANILDILAR?
 
 
 

Ermeni sorununun yaratıcısı Batılı devlet adamları, 11 Temmuz 1931'de Londra'da, Royal Albert Hall'de yapılan bir 'barış' toplantısında: Robert Cecil, Lloyd George,
Sir William Robertson, Ramsey McDonald ve Stanley Baldwin.

 


Doksan Üç Harbi diye bilinen 1877-78 Savaşı'nda, Rusya karşısındaki yenilgi, Osmanlı devletinin parçalanma sürecinde son genel işareti verir.

Osmanlı toplumunu oluşturan dini ve etnik cemaatlerin belli başlıları, kendi ulusal bağımsızlıkları için ciddi karar verme aşamasına gelirler. Ve tabii o arada, o zamana kadar böyle bir eğilim göstermemiş olanlarda da aynı arzu belirir. Müslüman kesimde bile (Arnavutlar, Araplar) bu amaçla örgütlenmelerin başlaması, Avrupalıların geldiği yere, Asya'ya dönmesi için yırtındıkları 'Hasta Adam'ın sonunun geldiğine herkesin inanmasındandır.

Bu milliyetçi akımlar arasına, 19. yüzyılın ikinci çeyreğinden beri 'Milleti Sadıka' denilerek devlet yönetiminde ön planda rol oynayan Ermeniler de katılır.

RUSYA FAKTÖRÜ

Avrupa devletlerinin doğrudan müdahalesine izin vermeyen bir coğrafyada yaşamaları nedeniyle Ermeniler, Rusya ile yakından ilişki kurmak zorunda bulunuyorlardı.

18. yüzyılın sonundan beri Kırım ve Kafkaslar üzerinden güneye inen Çarlığın, kendilerine direnen Çerkesleri nasıl ülkelerinden sürdüklerini ve bunların Osmanlı ülkesinde, Balkanlar, Anadolu ve Suriye gibi uzak bölgelere göç etmek durumunda kaldıklarını, Ermeniler de biliyorlardı. Dolayısıyla bağımsızlığı hedef koysalar da Rus gücüne rağmen bir şey yapamayacaklarının bilincindeydiler.

19. yüzyılın sonunda bölgedeki çekişme, o dönemin en büyük gücü kabul edilen İngiltere ile Rusya arasındaydı. Rusya'nın Hindistan'a inmek istediği ve rakibinin de bunu engellemenin yollarını aradığı biliniyordu. Çarlığın bölgedeki ulusları yanına çekme çabalarını dengelemek için de İngiltere, bunlarla ilişki kurma ve destek verme girişimlerini hiç ihmal etmemişti. Londra hükümeti Çerkesleri vuruşmaya teşvik etmiş; ama fiili bir şey yapmamış, sürülmeleri karşısında da tepki göstermemişti.

1877-78 Savaşı sonrasında, Doğu Anadolu'nun Rus ilgi alanına girmesi, İngiltere'yi rahatsız etmiş ve bölgedeki nüfus çoğununu oluşturan Müslümanlarla (Türk ve Kürtler) anlaşamadığı için, Ermenileri yanına çekme tezgahlarını kurmuştur.

1876 BULGAR YÖNTEMİ

İngiliz devlet adamı Gladstone'un kampanyaları Babıâli karşısında Ermenilerin koruyucusu görünmek amacını güderken, Rusya ile girişilen yarışta, bölgede yandaş sağlamaya da yönelikti, iki taraftan da maddi ve manevi destek gören Ermeniler bunun karşılığını, liderlerinden Çeraz'ın belirlediği '1876 Bulgar yöntemi'ni uygulayarak vermişlerdir.

Bu yöntem, ani baskınla çok sayıda Türk ve Müslüman'ı öldürmek; onların kızıp daha çok Hıristiyan'ı öldürmesi karşısında, Avrupa kamuoyunu, 'işte Türkler soykırım yapıyor' diye ayaklandırmaktan ibaretti.

Bu tür olaylarda öldürülen Türklerin sayısı. Batı basınına pek nadiren yansımış, ama Hıristiyan kurbanların sayısı, daima 10'la, 100'le çarpılarak kamuoyuna sunulmuştur. Nitekim Ermeni kurbanlarının sayısı da böylesine abartılarak, bütün dünyada mevcut Ermenilerin iki misline kadar çıkarılmıştır.

BATININ 1915 TAKTİKLERİ

Batılılar bahsettiğimiz taktiklerini, 1915'te de tekrarladılar. 1910 yılında Taşnak Partisi'nin Brüksel'deki Sosyalist Enternasyonal'e sunduğu raporda, Anadolu'nun her köyünde silah depolan kurduğu ve militanlara silah talimleri yaptırttığı hakkındaki itirafları hep unutulmuş, o güne kadar yaptıkları terörizme ek olarak, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunu arkadan vurma girişimleri de tamamen göz ardı edilmiştir.

Osmanlı topraklarının paylaşımını planlayan 'Sykes-Picot' gizli antlaşmasının mimarı Albay Georges Picot (sağda), Alman generali von Deimling ile birlikte

GİZLİ ANTLAŞMALAR ŞOKU

Tek tek bazı kasabalar dışında, bölge olarak hiçbir yerde nüfus çoğunluğuna sahip olmayan Ermenilerin, terörle diğer Türk ve Kürtleri kaçırarak daha fazla sayıda bulunduklarını ispatlama çabaları da Sevr için verdikleri listelerdeki rakamların da gösterdiği gibi eylemlerin amacını belli etmiştir.

Bütün bu girişimleri kendileri için, bağımsızlıkları için yaptıklarını sanırken Ermenilerin, İngiltere, Fransa, Rusya arasında imzalanan ve I. Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı topraklarının nasıl paylaşılacağını planlayan Sykes-Picot gizli antlaşmalarından haberleri yoktu.

Ermeniler için bağımsızlık düşünülmüyor, Rus idaresi altına girmeleri öngörülüyordu.

Nitekim Bolşevikler, 1917 sonunda bu anlaşmayı dünyaya açıklayınca, ilk şoku yaşamışlardır.

Osmanlı devletinin 1918 Ekim'inde teslim olmasından sonra da esasen Türk bölgelerinden uzaklaştırılmış olan Ermeniler, Bolşeviklerin egemenliği altına girmekten kurtulamadılar.

Osmanlı devletine karşı eylem için kendilerini teşvik etmiş olan Fransa ve İngiltere'den yardım istediklerinde Ermeniler başlarının çaresine bakmaları nasihatından başka bir şey almadılar!

Sevr sırasında: ABD'li uzmanlar konuşuyor
ABD Başkanı Wilson'un uzmanları, Bolşevik ve Türklere karşı Ermenileri savunmak için, en az 200 bin kişilik bir Amerikan ordusuna ve yıllık 276 milyon Amerikan Doları tutarında bir ödeneğe gerek olduğunu hesaplayıp işe karışmamayı önerirlerken, İngiliz Başbakanı Lloyd George'un tavrı da Ermenilerle açıkça alay etmekle sınırlıydı. Sevr'in Avam Kamarası'ndaki tartışmalarında da Ermeni olayının, genel 'Doğu politikaları' içinde önemli bir yere sahip olmadığını açıklamaktan kaçınmadı İngiliz Başbakanı: "Özellikle rica ediyorum, Erzurum taraflarındaki bazı sıkıntılar nedeniyle, bütün Doğu politikasını değiştirmeyelim."

'SORUMLULUK ABD'YE' ÇABASI

Sorumluluktan kurtulmak için de Amerika'yı ilgilendirmeye çalışmaktan da geri kalmadılar. Ancak bölgedeki petrollerin paylaşılıp, kendisine sadece Bolşeviklerle mücadelenin bırakıldığını fark eden ABD de, gönderdiği heyetlerin raporları doğrultusunda, hemen kaçmayı yeğledi.

Bir süre daha oyuna devam eden, Fransa oldu.

Osmanlı'ya karşı ayaklanmaları durumunda, kendilerine bağımsızlık vaad edilmiş olan Araplar, Suriye ve Lübnan'da, silah zoruyla himaye altına sokulmaya karşı savaşırlarken; Fransız güdümünde oluşturulan Ermeni birlikleri, Urfa-Antep-Adana bölgesinde yine terörizme ve kıyıcılığa yönelmişlerdi.

Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesinden önce, bu bölgedeki halkın kendiliğinden silaha sarıldığını biliyoruz.

Bölgeyi tamamen ele geçirme yönündeki çabalarını, Sakarya Zaferi'nden sonra Fransa, Ankara ile şartsız anlaşmaya razı oluncaya kadar sürdürdü (Ekim 1921).

Her zamanki gibi, pazarlıklardan yine Ermenilerin haberi yoktu.

Ocak ayında, bir televizyon programında, Türkiye Ermenilerinden Hrant Dink'in söylediği gibi, günün birinde Fransız askerleri atlarının nallarının altına keçe bağlayıp sessizce, yani Ermenileri uyandırmadan çekildiler.

Böylece Ermenilere de, olabildiğince hızlı bir şekilde Suriye'ye kaçmaktan başka seçenek bırakmadılar.

Sevr Antlaşması'na geniş sınırlı bir bağımsız Ermeni devleti maddesini koydurmayı başaran Avrupa'daki Ermeni politikacılarının hayalciliği, Sevr'in gerçekleşebileceğini uman Batılılarınki kadar büyüktü.

İngiltere itiraf ediyor: 'Felaket götürdük...'
İngiliz Koloniyal Ofis'in resmi yayını 'Near East' dergisi, önceleri (18 Temmuz 1919), Milli Liberal Kulüp'teki bir konuşmada, "Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'na yönelen politikamız, orada yaşayan Hıristiyan halklar için felaket getirmiştir," dendiğini aktarmaktan çekinmiyordu. Ama Amerika'daki dalgalanmaları fark edince bundan yararlanmak fırsatını kaçırmadı. 1 Nisan 1920 tarihli sayısında, "Anadolu'da bir kıyım varsa, bunun nedeni, Amerika'nın Yakın ve Ortadoğu barışında hissesine düşeni üstlenmemesindendir," diye yazmıştı. Yine aynı derginin 23 Aralık 1920 tarihli sayısındaki 'İstanbul Mektubu'nda ise şu kayıt vardı: "Ermenistan, Türkiye ile Bolşevikler arasında paylaşıldı. Bu durumda Bay Wilson'un, Ermenistan sınırlarını saptayacağını söylemesi, dertli yaralıya hakaret etmekten başka bir şey değildir."

KURTULUŞ SAVAŞI'NDA DOĞU CEPHESİ

Türk orduları bir yürüyüşle bugünkü sınırlarına vardılar ve 2-3 Aralık 1920 Gümrü Antlaşması'yla, Sevr'in imzasının üzerinden dört ay geçmeden, Ermeni devleti, bütün toprak isteklerinden vazgeçtiğini onayladı. 13 Ekim 1921'de imzalanan Kars Antlaşması'yla da bu kararlar bir kere daha resmileştirilmiş oldu.

Olaylar böyle gelişirken, Ermenilerin başlıca kışkırtıcıları ne diyorlardı?.. Fransa'nın en ciddi gazetesi Le Temps, l Aralık 1920 tarihli başyazısında şunları söylüyordu: "Sevr Antlaşması'm hazırlayanlar neye benziyor, biliyor musunuz? Tavşanını unutmuş olan ve şapkasından hiçbir şey çıkaramayan bir sihirbaza."

New York Times (21 Kasım 1920), hayalcilikleriyle alay ediyordu: "Başkan Wilson en sonunda müttefiklerin istekleri üzerine saptamış olduğu Ermenistan sınırlarını ilana hazır. Ama bu arada, Ermenistan var olmaktan çıktı."

LORD CURZON'UN ERMENİ YORUMU

Hiç de 'Türksever' olmadığı bilinen İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Ermeni Soykırımı'nı gündeme getiren Vikont Bryce'a, 11 Mart 1920 günü, Lordlar Kamarası'nda verdiği yanıtta gayet netti:

"Dünyanın bu bölgesinde Ermeniler -hatta son haftalarda da bazı kimselerin sandığı gibi masum kuzucuklar olarak davranmamışlardır. Şu anda elimde, onlar tarafından son derece vahşi ve kana susamış tarzda işlenmiş saldırılara ilişkin bir sürü rapor var. Unutalım bunu. Kuzey Ermenistan'daki Ermenilerin ne kıyım, hatta ne de saldırı tehlikesinde olduklarına inanmıyorum. "

BAŞBAKAN LLOYD GEORGE'UN SÖZLERİ
    Daha da 'Türksevmez' olan Başbakan Lloyd George ise Sevr'in imzasından önce, 1920 Mart'ının sonundaki bir konuşmasında, onların artık yardım edilebilecek niteliği kaybettiklerini ve kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiğini şöyle anlatıyordu:
    "Ermenistan Cumhuriyeti'nin geleceği, doğrudan doğruya Ermenilerin kendilerinin özgürlüklerini savunmaya hazır olup olmamalarına bağlıdır. Eğer isteseler, 40 bin kişilik bir ordu toplayabilirler ve Büyük Britanya veya müttefiklerinden biri, onlara teçhizat yönünden yardımcı olabilir. Durmadan diğer ülkelerin sırtına yük olacak ve yalvarılar, çağrılar gönderecek yerde, bırakalım kendi kendilerini savunsunlar."

MİSYONERLERİN ÇALIŞMALARI

Lloyd George, Ermeni olayını en çok Amerikalıların misyonerler aracılığıyla kışkırttığını, ama şimdi himayeye almaktan kaçındığını vurgulayıp, sorumluluktan ülkesini sıyırmaya da özen gösteriyordu.

Yöneticilerinin ihtiyatlılığına karşılık, Amerikan kamuoyundaki sorumsuz çıkışlardan yararlanmaktan da geri kalmadı.

Başkan Wilson'un girişimlerini yetersiz bulan Cumhuriyetçi Parti, 1920 Haziran'ı ortasındaki konvansiyonunda, parti programına bir prensip kararı koymuştu: "Ermeni halkı ile kalbimizin içinden sempatileşiyoruz ve gücümüzün yettiği bütün olanaklarla kendilerine yardıma hazırız."

Ancak bu sözlerin hemen arkasında, küçücük bir ek vardı: "Ama himayemize almaya, manda yönetimi kurmaya karşıyız." (26 Haziran l920 tarihli Le Temps)

AMERİKAN KOMİSYONU

İngiliz resmi çevrelerinin, Sevr'i isteyen ve imzalayan sanki kendileri değilmiş gibi davranışlarına Amerikan tepkisi, Ortadoğu'yu gezen Amerikan Soruşturma Komisyonu ve Amerikan-Asya Birliği aracılığıyla geldi, hem de 'emperyalizm' sözcüğünü esirgemeden:

"Amerika'nın kaçındığı, geri kalmış halklara karşı sorumluluk değildir. Tedavi edilemez emperyalizmin akıl almaz karmakarışık oyunlarına gelmekten kaçınıyoruz. Ermenilerin yardım çağrıları, Büyük Britanya'nın emelleri için (Ortadoğu'nun doğal sınırları Kafkas Dağları'nı elde tutmak için) düzenlettirilmiştir. İngilizler hiçbir çıkarları olmasaydı, oralarda bulunmazlardı."

Amerikalıları rahatsız eden, bir yandan Bolşeviklerle savaş iddialarını ileri süren İngiltere'nin, diğer yandan Lenin'in temsilcisi Krassin ile mali konularda bir anlaşmaya varması olmuştu.

New York Times, 11 Mayıs 1920'de anımsatıyordu: "Ocak ayında İngilizler Kafkasya'ya ordu göndereceklerdi. Sonra Lloyd George birden vazgeçti. Bolşeviklerle ticaret yaparak anlaşmayı tercih etti. Denikin'e vermek istemediğini, şimdi Troçki'ye veriyor. Ermeniler için, elde edebilecekleri kadarını sağlamağa çalışmaktan başka yapacak şey kalmadı. Ve bu arada, büyük devletler bol suyla abdest alacak, temizlenecek ve birbirlerini ellerinin temiz olduğuna ikna edeceklerdir."

Aynı yayın organı, 13 Kasım 1920'de de ekliyordu: "Ermenistan'a dost görünen büyük Hıristiyan devletlerinden hiçbiri, herhangi bir şey yapmakla ilgili görünmüyor; umursamıyorlar bile."

1920-22 yıllarının Amerikan gazeteleri üzerinde yaptığım taramalarda, Ermeniler tarafından gönderilmiş okuyucu mektuplarında, ırkdaşlarını ileri itip sonra terk eden Batılılardan 'eli kanlı umursamazlar' diye bahsedildiğine çok rastlamışımdır...
 

______________________________________________________________________
Kaynak : Doğan Koloğlu, Popüler Tarih, Mart 2001, Sayfa 34-39