K
O N U L A R
|
ANA
MENÜ |
ULUSLARARASI
TERÖRİZM |
OSAMA
BİN LADEN BİN MUHAMMED |
ULUSLARARASI
TERÖR ÖRGÜTLERİ |
ULUSLARARASI
TERÖR ÖRGÜTLERİ - TÜRKÇE
- |
ÜLKE
ETÜDLERİ |
T
Ü R K İ Y E |
KUZEY
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ |
YUNANİSTAN |
BATI
TRAKYA |
ERMENİSTAN |
GÜNEY
KIBRIS RUM KESİMİ |
I
R A K |
KUZEY
IRAK |
İRAN
İSLÂM CUMHURİYETİ |
RADİKAL
İSLÂMİ HAREKETLER |
SURİYE |
FİLİSTİN |
ALEVİLİK |
AZINLIKLAR |
ASURİLER,
KELDANİLER, YEZİDİLER |
KAFKASYA,
ORTA ASYA,
TÜRK DÜNYASI |
ASYA,
ORTA
DOĞU, ATLAS, KÖRFEZ ÜLKELERİ |
İSTİHBARAT
VE GÜVENLİK KURULUŞLARI |
TÜRKİYE'DEKİ
DİPLOMATİK MİSYONLAR |
ULUSLARARASI
KURULUŞLAR |
DİNLER,
MEZHEPLER, TARİKATLAR |
ANARŞİZM
- ANARŞİSTLER |
BİZANS,
PONTUS, KIBRIS, ANTİ-TÜRK |
ORGANİZE
SUÇLAR |
ÖNEMLİ
GÜNLER |
YAZILAR |
FORUMLAR |
ÇEŞİTLİ |
INTERNET
MEDYA |
D O W N
L O A D |
|
|
GÖRÜŞ,
ÖNERİ VE KATKILARINIZ İÇİN |
tangoweb@hotmail.com |
|
|
Kuruluş |
30 Ağustos 1999 |
Güncelleme |
25 Şubat 2002 |
|
|
| |
ERMENİLER
NASIL KULLANILDILAR? |
|
|
|
|
Ermeni
sorununun yaratıcısı Batılı devlet adamları, 11 Temmuz 1931'de
Londra'da, Royal Albert Hall'de yapılan bir 'barış' toplantısında:
Robert Cecil, Lloyd George,
Sir William Robertson, Ramsey McDonald ve
Stanley Baldwin.
|
|
Doksan Üç Harbi diye bilinen 1877-78 Savaşı'nda, Rusya karşısındaki
yenilgi, Osmanlı devletinin parçalanma sürecinde son genel işareti
verir.
Osmanlı toplumunu oluşturan dini ve etnik cemaatlerin belli başlıları,
kendi ulusal bağımsızlıkları için ciddi karar verme aşamasına
gelirler. Ve tabii o arada, o zamana kadar böyle bir eğilim göstermemiş
olanlarda da aynı arzu belirir. Müslüman kesimde bile (Arnavutlar,
Araplar) bu amaçla örgütlenmelerin başlaması, Avrupalıların geldiği
yere, Asya'ya dönmesi için yırtındıkları 'Hasta Adam'ın sonunun
geldiğine herkesin inanmasındandır.
Bu milliyetçi akımlar arasına, 19. yüzyılın ikinci çeyreğinden
beri 'Milleti Sadıka' denilerek devlet yönetiminde ön planda rol
oynayan Ermeniler de katılır.
RUSYA FAKTÖRÜ
Avrupa devletlerinin doğrudan müdahalesine izin vermeyen bir coğrafyada
yaşamaları nedeniyle Ermeniler, Rusya ile yakından ilişki kurmak
zorunda bulunuyorlardı.
18. yüzyılın sonundan beri Kırım ve Kafkaslar üzerinden güneye inen
Çarlığın, kendilerine direnen Çerkesleri nasıl ülkelerinden sürdüklerini
ve bunların Osmanlı ülkesinde, Balkanlar, Anadolu ve Suriye gibi uzak bölgelere
göç etmek durumunda kaldıklarını, Ermeniler de biliyorlardı. Dolayısıyla
bağımsızlığı hedef koysalar da Rus gücüne rağmen bir şey
yapamayacaklarının bilincindeydiler.
19. yüzyılın sonunda bölgedeki çekişme, o dönemin en büyük gücü
kabul edilen İngiltere ile Rusya arasındaydı. Rusya'nın Hindistan'a
inmek istediği ve rakibinin de bunu engellemenin yollarını aradığı
biliniyordu. Çarlığın bölgedeki ulusları yanına çekme çabalarını
dengelemek için de İngiltere, bunlarla ilişki kurma ve destek verme
girişimlerini hiç ihmal etmemişti. Londra hükümeti Çerkesleri vuruşmaya
teşvik etmiş; ama fiili bir şey yapmamış, sürülmeleri karşısında
da tepki göstermemişti.
1877-78 Savaşı sonrasında, Doğu Anadolu'nun Rus ilgi alanına girmesi,
İngiltere'yi rahatsız etmiş ve bölgedeki nüfus çoğununu oluşturan
Müslümanlarla (Türk ve Kürtler) anlaşamadığı için, Ermenileri yanına
çekme tezgahlarını kurmuştur.
1876 BULGAR YÖNTEMİ
İngiliz devlet adamı Gladstone'un kampanyaları Babıâli karşısında
Ermenilerin koruyucusu görünmek amacını güderken, Rusya ile girişilen
yarışta, bölgede yandaş sağlamaya da yönelikti, iki taraftan da
maddi ve manevi destek gören Ermeniler bunun karşılığını,
liderlerinden Çeraz'ın belirlediği '1876 Bulgar yöntemi'ni uygulayarak
vermişlerdir.
Bu yöntem, ani baskınla çok sayıda Türk ve Müslüman'ı öldürmek;
onların kızıp daha çok Hıristiyan'ı öldürmesi karşısında,
Avrupa kamuoyunu, 'işte Türkler soykırım yapıyor' diye ayaklandırmaktan
ibaretti.
Bu tür olaylarda öldürülen Türklerin sayısı. Batı basınına pek
nadiren yansımış, ama Hıristiyan kurbanların sayısı, daima 10'la,
100'le çarpılarak kamuoyuna sunulmuştur. Nitekim Ermeni kurbanlarının
sayısı da böylesine abartılarak, bütün dünyada mevcut Ermenilerin
iki misline kadar çıkarılmıştır.
BATININ 1915 TAKTİKLERİ
Batılılar bahsettiğimiz taktiklerini, 1915'te de
tekrarladılar. 1910 yılında Taşnak Partisi'nin Brüksel'deki Sosyalist
Enternasyonal'e sunduğu raporda, Anadolu'nun her köyünde silah depolan
kurduğu ve militanlara silah talimleri yaptırttığı hakkındaki
itirafları hep unutulmuş, o güne kadar yaptıkları terörizme ek
olarak, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunu arkadan vurma girişimleri
de tamamen göz ardı edilmiştir.
|
Osmanlı
topraklarının paylaşımını planlayan 'Sykes-Picot'
gizli antlaşmasının mimarı Albay Georges Picot (sağda),
Alman generali von Deimling ile birlikte |
|
|
GİZLİ
ANTLAŞMALAR ŞOKU
Tek tek bazı kasabalar dışında, bölge olarak hiçbir yerde nüfus çoğunluğuna
sahip olmayan Ermenilerin, terörle diğer Türk ve Kürtleri kaçırarak
daha fazla sayıda bulunduklarını ispatlama çabaları da Sevr için
verdikleri listelerdeki rakamların da gösterdiği gibi eylemlerin amacını
belli etmiştir.
Bütün bu girişimleri kendileri için, bağımsızlıkları için yaptıklarını
sanırken Ermenilerin, İngiltere, Fransa, Rusya arasında imzalanan ve I.
Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı topraklarının nasıl paylaşılacağını
planlayan Sykes-Picot gizli antlaşmalarından haberleri yoktu.
Ermeniler için bağımsızlık düşünülmüyor, Rus idaresi altına
girmeleri öngörülüyordu.
Nitekim Bolşevikler, 1917 sonunda bu anlaşmayı dünyaya açıklayınca,
ilk şoku yaşamışlardır.
Osmanlı devletinin 1918 Ekim'inde teslim olmasından sonra da esasen Türk
bölgelerinden uzaklaştırılmış olan Ermeniler, Bolşeviklerin
egemenliği altına girmekten kurtulamadılar.
Osmanlı devletine karşı eylem için kendilerini teşvik etmiş olan
Fransa ve İngiltere'den yardım istediklerinde Ermeniler başlarının çaresine
bakmaları nasihatından başka bir şey almadılar!
Sevr
sırasında: ABD'li uzmanlar konuşuyor
ABD Başkanı Wilson'un uzmanları,
Bolşevik ve Türklere karşı Ermenileri savunmak için, en az 200
bin kişilik bir Amerikan ordusuna ve yıllık 276 milyon Amerikan
Doları tutarında bir ödeneğe gerek olduğunu hesaplayıp işe
karışmamayı önerirlerken, İngiliz Başbakanı Lloyd George'un
tavrı da Ermenilerle açıkça alay etmekle sınırlıydı. Sevr'in
Avam Kamarası'ndaki tartışmalarında da Ermeni olayının, genel
'Doğu politikaları' içinde önemli bir yere sahip olmadığını
açıklamaktan kaçınmadı İngiliz Başbakanı: "Özellikle
rica ediyorum, Erzurum taraflarındaki bazı sıkıntılar
nedeniyle, bütün Doğu politikasını değiştirmeyelim." |
'SORUMLULUK
ABD'YE' ÇABASI
Sorumluluktan kurtulmak için de Amerika'yı ilgilendirmeye çalışmaktan
da geri kalmadılar. Ancak bölgedeki petrollerin paylaşılıp, kendisine
sadece Bolşeviklerle mücadelenin bırakıldığını fark eden ABD de, gönderdiği
heyetlerin raporları doğrultusunda, hemen kaçmayı yeğledi.
Bir süre daha oyuna devam eden, Fransa oldu.
Osmanlı'ya karşı ayaklanmaları durumunda, kendilerine bağımsızlık
vaad edilmiş olan Araplar, Suriye ve Lübnan'da, silah zoruyla himaye altına
sokulmaya karşı savaşırlarken; Fransız güdümünde oluşturulan
Ermeni birlikleri, Urfa-Antep-Adana bölgesinde yine terörizme ve kıyıcılığa
yönelmişlerdi.
Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesinden önce, bu bölgedeki halkın
kendiliğinden silaha sarıldığını biliyoruz.
Bölgeyi tamamen ele geçirme yönündeki çabalarını, Sakarya
Zaferi'nden sonra Fransa, Ankara ile şartsız anlaşmaya razı oluncaya
kadar sürdürdü (Ekim 1921).
Her zamanki gibi, pazarlıklardan yine Ermenilerin haberi yoktu.
Ocak ayında, bir televizyon programında, Türkiye Ermenilerinden Hrant
Dink'in söylediği gibi, günün birinde Fransız askerleri atlarının
nallarının altına keçe bağlayıp sessizce, yani Ermenileri uyandırmadan
çekildiler.
Böylece Ermenilere de, olabildiğince hızlı bir şekilde Suriye'ye kaçmaktan
başka seçenek bırakmadılar.
Sevr Antlaşması'na geniş sınırlı bir bağımsız Ermeni devleti
maddesini koydurmayı başaran Avrupa'daki Ermeni politikacılarının
hayalciliği, Sevr'in gerçekleşebileceğini uman Batılılarınki kadar
büyüktü.
İngiltere
itiraf ediyor: 'Felaket götürdük...'
İngiliz Koloniyal Ofis'in resmi yayını 'Near East' dergisi, önceleri
(18 Temmuz 1919), Milli Liberal Kulüp'teki bir konuşmada, "Geçmişte
Osmanlı İmparatorluğu'na yönelen politikamız, orada yaşayan Hıristiyan
halklar için felaket getirmiştir," dendiğini aktarmaktan çekinmiyordu.
Ama Amerika'daki dalgalanmaları fark edince bundan yararlanmak fırsatını
kaçırmadı. 1 Nisan 1920 tarihli sayısında, "Anadolu'da bir
kıyım varsa, bunun nedeni, Amerika'nın Yakın ve Ortadoğu barışında
hissesine düşeni üstlenmemesindendir," diye yazmıştı.
Yine aynı derginin 23 Aralık 1920 tarihli sayısındaki 'İstanbul
Mektubu'nda ise şu kayıt vardı: "Ermenistan, Türkiye ile
Bolşevikler arasında paylaşıldı. Bu durumda Bay Wilson'un,
Ermenistan sınırlarını saptayacağını söylemesi, dertli yaralıya
hakaret etmekten başka bir şey değildir." |
KURTULUŞ
SAVAŞI'NDA DOĞU CEPHESİ
Türk orduları bir yürüyüşle bugünkü sınırlarına vardılar ve
2-3 Aralık 1920 Gümrü Antlaşması'yla, Sevr'in imzasının üzerinden
dört ay geçmeden, Ermeni devleti, bütün toprak isteklerinden vazgeçtiğini
onayladı. 13 Ekim 1921'de imzalanan Kars Antlaşması'yla da bu kararlar
bir kere daha resmileştirilmiş oldu.
Olaylar böyle gelişirken, Ermenilerin başlıca kışkırtıcıları ne
diyorlardı?.. Fransa'nın en ciddi gazetesi Le Temps, l Aralık 1920
tarihli başyazısında şunları söylüyordu: "Sevr Antlaşması'm
hazırlayanlar neye benziyor, biliyor musunuz? Tavşanını unutmuş olan
ve şapkasından hiçbir şey çıkaramayan bir sihirbaza."
New York Times (21 Kasım 1920), hayalcilikleriyle alay ediyordu: "Başkan
Wilson en sonunda müttefiklerin istekleri üzerine saptamış olduğu
Ermenistan sınırlarını ilana hazır. Ama bu arada, Ermenistan var
olmaktan çıktı."
LORD CURZON'UN ERMENİ YORUMU
Hiç de 'Türksever' olmadığı bilinen İngiltere Dışişleri Bakanı
Lord Curzon, Ermeni Soykırımı'nı gündeme getiren Vikont Bryce'a, 11
Mart 1920 günü, Lordlar Kamarası'nda verdiği yanıtta gayet netti:
"Dünyanın bu bölgesinde Ermeniler -hatta son haftalarda da bazı
kimselerin sandığı gibi masum kuzucuklar olarak davranmamışlardır.
Şu anda elimde, onlar tarafından son derece vahşi ve kana susamış
tarzda işlenmiş saldırılara ilişkin bir sürü rapor var. Unutalım
bunu. Kuzey Ermenistan'daki Ermenilerin ne kıyım, hatta ne de saldırı
tehlikesinde olduklarına inanmıyorum. "
BAŞBAKAN LLOYD GEORGE'UN SÖZLERİ
Daha da 'Türksevmez' olan Başbakan Lloyd George ise
Sevr'in imzasından önce, 1920 Mart'ının sonundaki bir konuşmasında,
onların artık yardım edilebilecek niteliği kaybettiklerini ve kendi başlarının
çaresine bakmaları gerektiğini şöyle anlatıyordu:
"Ermenistan Cumhuriyeti'nin geleceği, doğrudan
doğruya Ermenilerin kendilerinin özgürlüklerini savunmaya hazır olup
olmamalarına bağlıdır. Eğer isteseler, 40 bin kişilik bir ordu
toplayabilirler ve Büyük Britanya veya müttefiklerinden biri, onlara teçhizat
yönünden yardımcı olabilir. Durmadan diğer ülkelerin sırtına yük
olacak ve yalvarılar, çağrılar gönderecek yerde, bırakalım kendi
kendilerini savunsunlar."
MİSYONERLERİN ÇALIŞMALARI
Lloyd George, Ermeni olayını en çok Amerikalıların misyonerler aracılığıyla
kışkırttığını, ama şimdi himayeye almaktan kaçındığını
vurgulayıp, sorumluluktan ülkesini sıyırmaya da özen gösteriyordu.
Yöneticilerinin ihtiyatlılığına karşılık, Amerikan kamuoyundaki
sorumsuz çıkışlardan yararlanmaktan da geri kalmadı.
Başkan Wilson'un girişimlerini yetersiz bulan Cumhuriyetçi Parti, 1920
Haziran'ı ortasındaki konvansiyonunda, parti programına bir prensip
kararı koymuştu: "Ermeni halkı ile kalbimizin içinden sempatileşiyoruz
ve gücümüzün yettiği bütün olanaklarla kendilerine yardıma hazırız."
Ancak bu sözlerin hemen arkasında, küçücük bir ek vardı: "Ama
himayemize almaya, manda yönetimi kurmaya karşıyız." (26 Haziran
l920 tarihli Le Temps)
AMERİKAN KOMİSYONU
İngiliz resmi çevrelerinin, Sevr'i isteyen ve imzalayan sanki kendileri
değilmiş gibi davranışlarına Amerikan tepkisi, Ortadoğu'yu gezen
Amerikan Soruşturma Komisyonu ve Amerikan-Asya Birliği aracılığıyla
geldi, hem de 'emperyalizm' sözcüğünü esirgemeden:
"Amerika'nın kaçındığı, geri kalmış halklara karşı
sorumluluk değildir. Tedavi edilemez emperyalizmin akıl almaz karmakarışık
oyunlarına gelmekten kaçınıyoruz. Ermenilerin yardım çağrıları, Büyük
Britanya'nın emelleri için (Ortadoğu'nun doğal sınırları Kafkas Dağları'nı
elde tutmak için) düzenlettirilmiştir. İngilizler hiçbir çıkarları
olmasaydı, oralarda bulunmazlardı."
Amerikalıları rahatsız eden, bir yandan Bolşeviklerle savaş iddialarını
ileri süren İngiltere'nin, diğer yandan Lenin'in temsilcisi Krassin ile
mali konularda bir anlaşmaya varması olmuştu.
New York Times, 11 Mayıs 1920'de anımsatıyordu: "Ocak ayında İngilizler
Kafkasya'ya ordu göndereceklerdi. Sonra Lloyd George birden vazgeçti.
Bolşeviklerle ticaret yaparak anlaşmayı tercih etti. Denikin'e vermek
istemediğini, şimdi Troçki'ye veriyor. Ermeniler için, elde
edebilecekleri kadarını sağlamağa çalışmaktan başka yapacak şey
kalmadı. Ve bu arada, büyük devletler bol suyla abdest alacak,
temizlenecek ve birbirlerini ellerinin temiz olduğuna ikna
edeceklerdir."
Aynı yayın organı, 13 Kasım 1920'de de ekliyordu: "Ermenistan'a
dost görünen büyük Hıristiyan devletlerinden hiçbiri, herhangi bir
şey yapmakla ilgili görünmüyor; umursamıyorlar bile."
1920-22 yıllarının Amerikan gazeteleri üzerinde yaptığım
taramalarda, Ermeniler tarafından gönderilmiş okuyucu mektuplarında,
ırkdaşlarını ileri itip sonra terk eden Batılılardan 'eli kanlı
umursamazlar' diye bahsedildiğine çok rastlamışımdır...
|
______________________________________________________________________ |
Kaynak :
Doğan Koloğlu, Popüler Tarih, Mart 2001, Sayfa 34-39 |
|