Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
 
TANGOWEB
 

Referanslar

http://come.to/tangoweb

Kaynaklar
 

K O N U L A R 

ANA MENÜ
ULUSLARARASI TERÖRİZM
OSAMA BİN LADEN BİN MUHAMMED
ULUSLARARASI TERÖR ÖRGÜTLERİ
ULUSLARARASI TERÖR ÖRGÜTLERİ - TÜRKÇE -
ÜLKE ETÜDLERİ
T Ü R K İ Y E
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
YUNANİSTAN
BATI TRAKYA
ERMENİSTAN
GÜNEY KIBRIS RUM KESİMİ
I R A K
KUZEY IRAK
İRAN İSLÂM CUMHURİYETİ
RADİKAL İSLÂMİ HAREKETLER
SURİYE
FİLİSTİN
ALEVİLİK
AZINLIKLAR
ASURİLER, KELDANİLER, YEZİDİLER
KAFKASYA, ORTA ASYA,   TÜRK DÜNYASI
ASYA, ORTA DOĞU, ATLAS, KÖRFEZ ÜLKELERİ
İSTİHBARAT VE GÜVENLİK KURULUŞLARI
TÜRKİYE'DEKİ  DİPLOMATİK MİSYONLAR
ULUSLARARASI  KURULUŞLAR
DİNLER, MEZHEPLER, TARİKATLAR
ANARŞİZM - ANARŞİSTLER
BİZANS, PONTUS, KIBRIS, ANTİ-TÜRK
ORGANİZE SUÇLAR
ÖNEMLİ GÜNLER
YAZILAR
FORUMLAR
ÇEŞİTLİ
INTERNET MEDYA

D O W N L O A D

 
GÜNCEL
ABD'NİN TERÖRLE
TANIŞTIĞI GÜN
EN ÇOK ARANAN
22 TERÖRİST
OSAMA BİN LADEN, AFGANİSTAN, TALİBAN
PROFİLLER
OSAMA BİN LADEN
  Video Bantın Çözümü
  Veda Mesajı
 
GÜNEY ASYA TERÖR ÖRGÜTLERİ
HİNDİSTAN VE PAKİSTAN'DA 
 FAALİYET GÖSTEREN TERÖR  ÖRGÜTLERİ
 
GÖRÜŞ, ÖNERİ VE KATKILARINIZ İÇİN
tangoweb@hotmail.com
   
Kuruluş 30 Ağustos 1999
Güncelleme 25 Şubat 2002
ULUSLARARASI TERÖR ÖRGÜTLERİ
 
T Ü R K Ç E

 

17 KASIM TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN
ARKASINDA YATAN GERÇEK

 

ABD-Yunanistan ilişkileri son günlerde hayli gergin boyutlara ulaştı. Simitis yönetimi bu tatsız gelişmeyi önlemeye çalışıyorsa da, Komünist Partisi (KKE) gerginliği tırmandırmak için, yandaşlarını, ellerine, orak-çekiçli kızıl bayraklar vererek sokaklara döktü. Hedef, ABD…ve Yunanistan'daki Amerikan Elçiliği.. 
Bu da Washington'da sinirlilik yaratmaya yetiyor.

İki dost ve müttefik ülke arasında patlak veren bu tatsız gelişmenin nedeni, Yunanistan'ın 24 yıldan beri kucak açtığı "17 Kasım" (17K) terör örgütünün varlığı olmuştur.

ABD, bu terör örgütünü Yunanistan'da görevli vatandaşlarının ve müttefiği olan ülkelerin diplomatlarını hedef alan eylemlerde bulunmakla suçlarken, Yunanistan, 1975'den beri bu konuda derin bir sessizliğe gömülmüş, "17 K"ya adeta sahiplenmiştir.

Türkiye, 24 yıl Yunanistan'ın "Terörizme kucak açtığını" dünyaya anlatmaya çalışırken, ABD hariç diğer bütün müttefikleri Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetini ciddiye almamış, Ankara'yı Türk-Yunan ilişkilerini gerginleştirmekle suçlamışlardı. Ve sonunda, "17 K"ın namlusu İngilizlere, Almanlara ve Hollandalılara yönelince Türkiye'nin haklı olduğu ancak o zaman kabul edildi.

Türk-Yunan ilişkilerinin bu hassas döneminde "17 K" terör örgütünün dosyasını açacak olursak, ne yazık ki bu dosyadan gün ışığına çıkacak bilgiler, komşularımızı düş kırıklığına uğratacak. Zaten bu gerçeği onlarda biliyorlar ama bunu bir FİLOTİMO (haysiyet) meselesi yaparak susuyorlar.


"17 KASIM" TERÖR ÖRGÜTÜ ADINI NEREDEN ALDI ?

"17 K" terör örgütü adını, 1973 günü Atina Politeknik öğrencilerinin Cunta yönetimine karşı ayaklandıkları gün olan 17 Kasım'dan almıştır.

Her yıl ABD karşıtı gösterilerle gündeme gelen 17 Kasım günü, ayaklanmanın patlak verdiği 1973 de Atina'da görevli oldukları için olaylara tanık olan yabancı diplomatlar ve gazetecilerin anlattıkları hayli ilginçtir. Bu anlatılanlar defalarca Yunan ve dünya basınında da yer almıştır.

Öğrencileri, Cunta Yönetimine karşı ayaklandıran Atina'daki Fransız Elçiliği'nin Kültür Ataşesiydi. Bu kişi aslında Fransız İstihbarat Örgütünün ajanıydı. Öğrencilerin Atina'da yaptıkları sokak gösterileri sırasında polis ve asker, gençlerin üzerine ateş açmışlardı. Kan dökülmeye başlayınca öğrenciler Politeknik binasına sığındılar. Çatışmalarda çok sayıda öğrenci yaralanmıştı.

İşin en ilginç yanı Fransızların o günlerde Yunanlılara sattıkları AMX tankları Politeknik'in demir kapılarını devirerek içeri girmiş, önüne çıkanı ezip geçmişti.
Çok zor durumda kalan öğrenciler, kurdukları bir radyo kanalıyla halktan ilaç ve yardım istemişlerdi.

Politeknik radyosundan yardım çağrısında bulunan öğrenci Maria Damanaki idi. Damanaki, Yunanlı komünistlerin lideridir. Babası üst rütbeli emekli bir subaydır.

Bu arada Fransa Elçiliğine de telefon ederek yaralı arkadaşları için ilaç istemişlerdi. Ancak Elçilik telefonu yüzlerine kapatınca, hareketi başlatan öğrenciler kızgınlıkla Fransızları lanetliyerek: "Bizi kışkırttılar şimdi de ölüme terkediyorlar" diye radyodan Yunan halkına ve yabancı gazetecilere ulaştırdıkları notlarla bu tepkilerini duyurmuşlardı.

Ayaklanma sırasında öğrenciler arasına karışan sivil giyinmiş askeri polislerin provokatörlük yaptıkları, onları tanıyıp teşhis edenler olunca, çok tartışılmıştı. Bunların üniversite cıvarındaki binaların çatısına çıkarak dürbünlü tüfeklerle Politeknik olaylarını izlemek için toplanan halkı ve öğrencileri hedef alarak üzerlerine ateş ettikleri, yaklaşık 80-90 kişiyi vurdukları da Diktatörlüğün çöküşünden sonra basında yer almıştı. Bu olaylar sırasında Tuğgeneral Yoannidis Askeri Polis şefiydi ve sivillere ateş açtırarak öğrenci ayaklanmasını bir çatışmaya dönüşmesinden bir hafta sonra, Cunta lideri Papadopulos'a karşı bir darbe yaparak yönetimi ele geçirmişti.

İşin en ilginç yanı 20 Temmuzdan sonra demokrasiye dönüşün ilk günlerinde, Yunan halkı, ellerinde Fransız bayraklarıyla yollara dökülmüş, Amerika aleyhine gösteriler yapmışlardı.

Bu arada, 1963'te bir gece, başkasının adına hazırlanmış bir pasaportla Fransa'ya kaçan Başbakan Konstantin Karamanlis, Demokrasinin fatihi olarak Fransa Devlet Başkanı'nın özel uçağıyla Yunanistan'a dönmüştü. Onbir yıl Paris'te yaşayan Karamanlis'in Fransa Devlet Başkanıyla çok özel ilişkilerinin olduğu da ilginç iddialarla Yunan ve Fransız basınında yer almıştı. Bu iddialar arasında Fransız Devlet Başkanının kızkardeşini Karamanlis ile evlendirmek istediği de yer alıyordu. Hatta Fransa'nın, desteğiyle Yunanistan'ın alelacele AB'ye alındığı günlerde, bu üyeliğin Yunanistan'a Karamanlis'e "trahoma" yani evlilik hediyesi olarak verildiği şeklinde değerlendirenler de olmuştu.

Adını Politeknik ayaklanmasından alan "17 K" terör örgütü ilk eylemini, 1975 Kasım ayında CIA'nın Atina'daki istasyon şefi Richard Welch'i öldürerek duyurmuştu. Aynı dönemde Kıbrıs'taki ABD elçisi William Roger'de öldürülmüştü.

Richard Welch Atina'ya atanmadan önce 20 Temmuz günlerinde Kıbrıs'ta görevliydi. ABD elçisiyle CIA şefinin öldürülmesi, Kıbrıs'a Türk müdahelesine
karşı bir misilleme idi.

17 K terör örgütü 1975-76-77 yılları arasında rütbeli 3 polis şefini öldürdü.
Bunlar "17 K"nın izi üzerindeydiler. Onları hedef haline getirenler polis teşkilatı içindeki PASOK sempatizanlarıydı. Bu terör örgütünün cinayetleri 1999'a kadar sürüp geldi.

1975-1981 Yılları arasında "17 K"nın Libya, FKÖ ve Suriye'nin kontrolünde bulunan terör örgütleriyle bağlantıları olduğu tesbit edilmişti.

 
"17 KASIM" TERÖR ÖRGÜTÜNÜ KİM YARATTI ?

"17 K" terör örgütünü kuran, bugün artık hayatta bulunmayan Andreas Papandreu'dur. Cunta döneminde Yunanistan'dan kaçıp İtalya'ya yerleşen bir grup taraftarıyla Askeri Yönetime karşı eylemlerde bulunmak amacıyla kurduğu PAK adlı terör örgütünün devamı olan "17 K" Yunan insanının nefretini kazanmıştır.

PASOK'un, PAK terör örgütünün bir siyasi yapısı olduğu da iddia ediliyor,
hatta adının harfleri bile bu iddiayı teyid eder niteliktedir. Örneğin PASOK'ta olduğu gibi…

Bu örgüt, Cunta Döneminde (1967-1974) İtalya'da üslenmiş bulunan ve halen PASOK'un milletvekilleri olan bir grup politikacı tarafından, Askeri yönetime yönelik eylemlerde bulunmak amacıyla kurulmuş olan PAK'ın 1974'ten sonraki bir uzantısıdır. PAK'ın diktatörlük döneminde yaptığı tek eylem, Atina'da, bir havuzun kenarında bomba patlatmak olmuştur. Ancak İtalya'da üslenmiş bulunan militanları orada İtalyan terör örgütleriyle ilişki kurmuşlar hatta bunların bir bölümü Libya ve Bekaa Vadisinde Filistin terör örgütleri tarafından eğitilmişlerdir. Diktatörlük döneminin çökmesiyle 1974'de Yunanistan'a döndükten sonra yaptıkları ilk iş, Türkiye ile ABD'nin düşmanları olan Suriye, Libya ve İran İstihbarat örgütleriyle ilişki kurmak oldu. 25 yıl boyunca görülen şu ki, kendilerini demokrasinin ve insan haklarının savunucuları olarak tanıtan bu yeni tür "Salon teröristleri"nin eylemleri, terör kamplarında ellerinde Kalaşnikofla fotoğraflar çekmekten öteye gitmedi. Ancak Türk ve Amerikan insanlarını öldürmeleri için onlara düşman olanların eline silahvermekten de geri kalmadılar.

PAK'ın kurucuları, bugün PASOK'un içinde yerlerini almış politikacılardır.
Bunların arasında adını en fazla duyuran Sifis VALİRAKİS, 1976'da Kıbrıs üzerinden Türk terör örgütlerine silah kaçırırken yakalanmış, PASOK iktidara geldikten sonra Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığı'na, atanmıştı. Bu görevi sırasında, Doğu Blokundan sağlanan silahların PKK'ya aktarılması için trafiği kurmuş, daha sonra, bir kez Kamu Düzeni Bakanlığı Müsteşarlığı ve iki kez de Kamu Düzeni Bakanı olarak görev yapmıştır. Bakanlığı döneminde Yunan polis depolarından sözde çalınmış silahların, "17 K" ve "DEV-SOL"un Amerikalılara ve Türklere karşı gerçekleştirdikleri eylemlerde kullanıldığı tesbit edilmiştir.Yunan polisine ait bu silahlardan bir tabanca Türkiye'de teröristlere ait bir hücre evinde bulunmuştur.

Bekaa Vadisi'nde terörist olarak eğitilen ve halen Yunanistan'ın siyasi
yaşamında söz sahibi ve millet vekili olarak görev yapanlardan bazı isimler şunlardır:

* Mihalis HARALAMBİDİS,
*
Hristos KİPUROS,
* Dimitris VUNATSOS,
* Konstandinos TSİMAS,
* Andonis DROSOYANİS,
* Manolis SEİTANİDİS
* PAİPUTLİDİS'dir.

Bunlar sadece deşifre olanlardan birkaçıdır..


"17 KASIM" TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN ARKASINDA KİMLER VAR ?

"17 K"nın harcı yoğurulurken, el atanları sayacak olursak ilginç bir tablo ortaya çıkar. Örneğin Makarios, Doğu Alman İstihbarat Örgütü (Stasi), Suriye İstihbarat Örgütü (Muhaberat), Kaddafi, KGB ve daha birçokları bu terör oluşumunun içinde yerlerini almışlardı.

"17 K", özellikle NATO, ABD ve Türkiye'ye karşı yaratılmış bir terör örgütüdür.

Suriye ve Libya; NATO ve ABD'ye, Makarios; düşmanca hisler beslediği Türkiye'ye, Yunanistan; Kıbrıs'ta Enosis'i ve Ege Denizi'nin bir Yunan denizi olmasını engellediği için Türkiye'yi, yarattıkları teröre hedef göstermişlerdi.
KGB
ile Stasi ise; Batıyı yıpratmak için bu terör örgütünün içinde rol almışlardı. 1999'a gelindiğinde "17 K"nin destekleyicileri bir grup Yunanlı politikacı ile birkaç Kıbrıslı Rum kaldı.

Yunanistan'da bu terör örgütüne kucak açanlarsa; 1975'ten 1981'e kadar
iktidarda bulunan sağcı politikacı Konstantin Karamanlis, Türkiye'ye yönelik terörün yolunu açmak için "17 K"ın faaliyetlerine göz yummuş, tırmandıran ise, 1981'den sonra iktidara gelen PASOK olmuştur.

Atina'da yayımlanan "Tipos" gazetesinde 14 Ekim 1990'da yer alan, terörle
ilgili bir araştırmada, Yunanistan'ın Arap terör örgütleriyle olan ilişkileri şöyle anlatılıyor:

"17 K" örgütünün, Abu Nidal terör grubuyla yakın ilişkileri
bulunmaktadır. Abu Nidal grubunun Avrupa'daki eylemleri için gerekli bütün malzeme "17 K" tarafından sağlanmaktadır. Libyalılar, "17 K"ı, Amerikalılara karşı bir paravan olarak kullandılar. 24 Nisan 1987'de Atina'da havaya uçurulan "Sivil Havacılık Teşkilatı"na ait servis otobüsünün içinde, Amerikalı askerler vardı. Bu otobüsü uçuranlardan Ebu Bekir Kundakar, Yunanistan'da kendisini doktor olarak tanıtıyordu. Hamdi Hüseyin ile Muhammed Mahir ise, Libya İstihbarat örgütünde görev yapan subaylardı. Gerçekleştirdikleri operasyonlarda "17 K"ı paravan olarak kullanmışlardır."

"17 K" terör örgütü 1975'den beri işlediği cinayetlere rağmen örgütün bugüne kadar tek militanı yakalanmış, hakkında en ufak sağlıklı bir bilgi edinilememiştir. Bunun suçunu sadece Yunan polisine yüklememiz haksızlık olacak. Asıl neden, uzun yıllar iktidarda bulunan PASOK iktidarının, güvenlik örgütlerinin kilit noktalarına yerleştirdiği adamlarının terörizmi açıkça korumaları olmuştur.
Yunan basınında zaman zaman bu iddiayı teyid eden yüzlerce haberler yer almıştır. Bunlardan iki örnek aşağıda yer alıyor:

AKROPOLIS, Ekim 1987:

"Yunan polisinin elinde "17 KASIM" ve "ELA" adlı örgütlere darbe inderecek deliller bulunduğu halde, PASOK yüzünden teröristlere bir
şey yapamamaktadır."

APOYEVMATINI, Eylül 1987:

"Yunanistan'da son zamanlarda yakalanan teröristlerin kullandığı silahlar, ordu ve emniyet teşkilatı depolarından çalınan silahların seri numaralarını taşımaktadır."

"17 KASIM" ULUSLARARASI TERÖRÜN PARAVANIDIR

ABD'nin Atina'daki Askeri Ataşesi Deniz Yüzbaşı William Norden'in uzaktan kumandalı bir bomba ile öldürülmesinden sonra katillerin yakalanması için ABD tarafından 500 bin dolarlık bir ödül konması, katilin değilse bile cinayetleri  üslenen "17 K" terör örgütü hakkında bazı bilgilerin açığa çıkmasına yardımcı olmuştu. Amerikalıların William Norden'in katilini bildireceklere vereceklerini ilan ettikleri 500 bin dolarlık ödülü almak için bütün bildiklerini anlatmıştı. Faslının adı, Başi Bayii' idi. Yunanlılara güvenmediği için Amerikalılara yanaşmış ve bütün bildiklerini onlara anlatmıştı. Bayii'nin anlattıkları ilginç bilgilerdi. Bunlar istihbarat örgütlerinin ellerindeki bilgileri doğrulamakla kalmamış, ortaya yepyeni bir tablo yaratmıştı.

Faslı'nın verdiği bilgilere göre; "17 K", Abu Nidal terör örgütüyle işbirliği yapmış, Abu Nidal grubunun Avrupa'daki eylemleri için gerekli olan bütün malzemeyi sağlıyormuş. "17 K", Yunanistan'da Amerikalılara karşı kanlı eylemler yapan Libyalı teröristlere de destek vermiş. 24 Nisan 1987'de Atina'da havaya uçurulan "sivil havacılık teşkilatı"na ait servis otobüsünün içinde, Amerikalı askerler vardı. Bu otobüsü uçuranlardan Ebu Bekir Kundakar, Yunanistan'da kendisini doktor olarak tanıtıyordu. Hamdi Hüseyin ile Muhammed  Mahir ise, Libya İstihbarat örgütünde görev yapan subaylardı. Yunanistan'da terörist olarak faaliyet gösteren Libyalılar, aslında istihbarat örgütünün ajanlarıydı.

1983 Kasım ayında Abu Nidal'in adamları Atina'daki Ürdün Elçiliği'ne mensup bazı diplomatları öldürmeye teşebbüs ettiler. Bu olaydan bir kaç gün sonra,  "17 K" terör örgütü, Amerikalı Askeri Ataşe George Tsantes'i, bir kaç ay sonra da, Atina'daki İngiliz Kültür Ataşesi Kenneth Withly'i öldürdü. Bu arada Amerikalı Binbaşı Robert Cain'i öldürmeye teşebbüs etti.

NATO üyesi iki ülkenin Atina'daki görevlilerinin 1983'te peşpeşe öldürülmelerinden ve Yunan Yönetiminin uyarılara kulak asmaması üzerine 1984 Mart ve Mayıs aylarında bir Amerikan antiterör timi, Atina'da teröristlerin gizlendikleri bir evi bastı. Çıkan çatışmada iki Arap terörist öldürüldü. Canlı yakalananlar da Yunan polisine teslim edildi.

Bu olaydan sonra teröristler "Vradini" gazetesinin sahibi Monferados'u öldürdüler. Amerikalılara yakınlığıyla tanınan Monferatos'un cesedinin yanına teröristler üzerinde "Yunanistan ABD'nin işgalinde değildir" şeklinde bir bildiri bırakmışlardı.

ABD'nin dünyaca isim yapmış "Readers' Digest" dergisinin Haziran 1989 tarihli  sayısında Yunanistan'daki terör faaliyetleri ile ilgili olarak yer alan bir yazıda, Yunan İstihbarat Örgütü'nün Başkanı Kostas Tsimas, Kamu Düzeni Bakanı Sifis Valirakis ve Papandreu'nun Baş Danışmanı Vasilis Konstandineas, Arap teröristlerle Yunan hükümeti adına gizli bağlantıları kuran kişiler oldukları belirtiliyordu.

Yunanistan'daki Amerikalı görevlilere yönelik terör saldırılarının tırmandığı günlerde New York City Tribune gazetesinde yer alan "Yunanlı Teröristler, Amerikan Üs Personelini Hedef Alıyor", başlıklı yazıda şöyle deniliyordu: "Yunan polisi, "17 K"yı araştırırken kendisini "Halk Cephesi Girişimi" olarak tanıtan bir örgütün izine rastladı. Basılan örgüte ait hücre evinde, elçilik binasının  ayrıntılı planları bulundu. Şubat 1980'de Atina Savcısı; "Halk Cephesi Girişimi" üyelerine, ABD, Batı Almanya ve Türkiye Büyükelçilerini öldürmeye teşebbüsle suçlayacaktı. Soruşturma sırasında itirafta bulunan bazı "Halk Cephesi Girişimi" üyeleri, George Habbash'ın Filistin'in Kurtuluşu için Demokratik Halk Cephesi örgütünün kamplarında terör eğitimi gördüklerini söylediler. Andreas Papandreu iktidardan düştükten sonra Yunan Milli  İstihbarat Örgütü'nün başına gelen Angelopulos'un, eski başkan Cimas'ın, Yunanistan'daki terör örgütlerinin faaliyetleriyle ilgili çok önemli dosyaları, görev teslimi sırasında kendisine teslim etmediği için savcılığa başvurarak soruşturma açılmasını istedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 1992'de yayımlanan "1991 Terör Raporu"nda, Yunanistan'ın terör örgütleriyle olan iişkilerine geniş yer verilmiştir. Raporda, Yunanistan'dan kaynaklanan terörün iki hedefi olduğu belirtiliyor. Bu hedeflerden biri Körfez Savaşında Irak'a karşı cephe oluşturan müttefik ülkelerin Atina'daki görevlileri, diğeri de, Kıbrıs'tan dolayı, Türkiye idi.

Raporda, 1991 Eylül ayında, Atina'da, Türk Basın Ataşesinin "17 K" örgütü tarafından öldürülmesinin nedeninin, Türkiye'nin Kıbrıs politikasını protesto etmek olduğu da şöyle yer almıştı:

"Yunanistan'daki terör eylemlerinin gerçek amacı, Kıbrıs nedeniyle Türkiye'ye yönelik milli hislerdir. "17 K" örgütü tarafından 1991 Ekim ayında otomobillerine bomba konarak öldürülen Türk diplomatından önce de, Türk Elçiliği Müsteşarı'nın otomobili de az daha ölümüne yol açacak bir bombalı saldırıya hedef olmuştu. Bu saldırı, Başkan Bush'un Kıbrıs konusunun da görüşüleceği Türkiye ziyaretinden önce gerçekleştirilmişti."

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 1992'de yayımladığı Terör Raporu da, Yunanistan'dan Türkiye'ye yönelik terörün gerçek yüzünü daha açık ve resmi bir şekilde ortaya koymuştu. Başkan Bush'un Türkiye'yi ziyaret edeceği günlerde, Atina'daki Türk diplomatlarıyla birlikte bir Amerikalı pilot da teröristler tarafından öldürülmüştü. Bu Amerikalı pilotun tek suçu, Kuzey Kıbrıs'a gitmiş olmasıydı.

Yunanistan'ın en ciddi gazetelerinden biri olan "Kathimerini" gazetesinde yer alan "FBI'in '17 K' ile İlgili Değerlendirmesi" başlıklı bir haber ise şöyle idi:

"ABD'nin terörle mücadele birimlerinin elde ettikleri bilgilere göre, "17 K" örgütü aşırı sol uçta bulunan bir Türk terör örgütüyle (DEV-SOL) işbirliği yapıyor. Washington kaynaklı bir habere göre, son 10 gün içinde Türk-Yunan terör örgütlerinin yaptıkları işbirliği konusunda Washington'da toplanan bilgiler, ABD'deki antiterör birimleri tarafından değerlendiriliyor. Amerikalı analizciler, Yunanlıların işbirliği yaptıkları Türk terör örgütünün adını vermekten kaçınmışlar, ancak bu gelişmeyi çok ciddi bir durum olarak nitelendirmişlerdir."

Bütün gizliliğine rağmen, "17 K" terör örgütünün gerçekte Yunan Milli İstihbaratı ile organik bir bağı bulunduğu da Yunan basınında ve kamuoyunda defalarca tartışma konusu olmuştur.

Yunanlı tanınmış müzisyen Mikis Teodorakis, Devlet Bakanı olarak görev yaptığı 1992 Ekim ayında, "Apoyevmatini" gazetesinde yayımlanan bir demecinde, "17 K" terör örgütünü şöyle tanımlamıştı:

"17 K" için bir terör şirketi değerlendirmesini yapabiliriz. Bu örgütü oluşturanların ne insanlıkla ne de ideolojilerle uzak yakın hiç bir ilişkileri yoktur. Bunlar, bildiri yayımlayan, silah çalan ve insan öldüren bir cinayet şebekesidir. Bir merkezden aldığı emirleri yerine getirirler. Emirlerin, PASOK'un bir kanadından verildiği de artık biliniyor. "17 K"nın polis, KYP ve ordu içinde de kolları olduğu saptanmıştır."

"17 K"ın Atina'da Türk diplomatlarına yönelik kanlı eyleminden sonra basına yolladığı 24 Ekim 1991 tarihli bildirisi şöyleydi:

"Türk siyasi-askeri rejiminde resmi görevlerde bulunmaları nedeniyle Kıbrıs Elenizmi'ne karşı işlenen cinayetlerden sorumlu olanları vurmaya devam edeceğiz. Son Türk askeri Kıbrıs'tan ayrılıncaya ve Kıbrıs'lı mülteciler işgal edilmiş yerlerdeki evlerine dönünceye kadar vuracağız." Türk Elçilik Müsteşarı, yönetici, danışman ve koruma polisi şoföre karşı Temmuz ayında yapılan eylemden sonraki bildirimizde, bu kişileri Türk siyasi-askeri rejiminde aldıkları mevkiler nedeniyle Kıbrıs Elenizmine, Kürt halkına karşı işlenen cinayetlerden kesinlikle sorumlu oldukları için öldürdüğümüzü belirtmiştik.Türk silahlı direnişi ve Kürdistan'ın kurtuluşu amacıyla Türkiye'de silahlı mücadele sürdüren Kürt çeteci örgütlerini samimiyetle selamlıyoruz."

"Bir devlet, özellikle Türkiye, Kıbrıs topraklarını işgal etmek suretiyle bir cinayet işlerse, Kürtlere karşı işlenen cinayetleri bir kenara bırakıyoruz, bu devlet içinde resmi görevler ve özellikle diplomatik görevlerde bulunanlar sorumludurlar." 
"Bir Türk diplomatının öldürülmesi olayının gizli örgütlerden
kaynaklandığını farzetsek bile, bu Türkiye'nin Yunanistan'a karşı yaptıklarına bir cevap oluşturuyor."

Bildirinin sonunda yer alan "gizli örgütlerden kaynaklandığı" konusuna değinilmesi de, bu cinayet şebekesinin "Yunan Milli İstihbarat Örgütü" ile bağlantısı bulunduğuna dair bir ima olarak kabul edilebilir.

Bu açıklamanın yapıldığı sıralarda Atina'da üslenmiş olar DEV-SOL terör örgütü, Istanbul ve Ankara'da bazı emekli generalleri öldürdü. Öldürülen bu generaller, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında önemli görevlerde bulunmuşlardı. Hatta bu cinayetlerle ilgili olarak Yunan basınında yer alan haberler, "Kıbrıs'ın intikamını alıyoruz" şeklindeydi.

"17K"ın, PKK ile bağlantısını bir resmi ağız olarak vurgulayan ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 1999 yılı ortalarında Alman Dışişleri Bakanı Joscka Fisher'le görüştüğü sırada yapmıştı.

Yunan tarafını çok kızdıran bu açıklamalarda; Yunanistan'ın bir terörizm sorunu olduğunu, Terörle mücadele konusunda gerekeni yapmadığını, PKK'yla, "17 K"ın bağlantısı olduğuna dair verilerin bulunduğunu, basına duyurmuştu.

Albright'ın açıklamalarının yarattığı gergin havadan hemen sonra Dışişleri Bakan Yardımcısı ABD'nın Atina Büyükelçisi Nicholas Burns ile yaptığı görüşmede, Yunan tarafının hoşnutsuzluğunu dile getirdiyse de aldığı yanıt şöyle olmuştu:

"ABD, Yunanistan'daki terör konusundan huzursuzluk duyuyor. 25 yıldır faaliyet gösteren "17 KASIM"ın şimdiye kadar hiçbir üyesini yakalayamadınız, Öcalan'ı ise Kenya Büyükelçiliğinizde ağırladınız."

NATO'nun, İnsan Kasabı Miloseviç yüzünden Sırpları bombaladığı günlerde, "17 K" terör örgütü, bir dizi eylemle adını dünyaya bir kez daha duyurdu.

17 Mart 1999'da PASOK Genel Merkezi, 36 gün sonra Pire'de Fransız, İngiliz ve Amerikan Bankaları, 7 Mayıs'ta Hollanda Elçisinin evi, 10 Mayıs'ta PASOK partisinin Galatsi bölgesindeki bürosu ve akabinde Amerikan Elçiliği ile Alman Elçisinin evi roket saldırısına hedef oldu.

Başkan Clinton'un , Yunanistan'ı ziyaretinden çok kısa bİr süre önce "17K" konusu bir kez daha gündeme geldi.

Yunanistan Kamu Düzeni eski Bakanlarından Yanis Skularikis, Atina'da yayınlanan "Apoyevmatini" gazetesinde yer alan bir mülakatında "17 K" terör örgütünün arkasında yabancı güçlerin, özellikle CIA'nın bulunduğunu iddia etti. Skularikis: "CIA ile ilgili kitaplarda okuduklarımdan sonra CIA'nın kendi adamlarını öldürmüş olması hiçte garibime gitmiyor." diyerek Yunan İstihbarat Örgütü'nün ve Polis Teşkilatı'nın içinde Amerikalılara bilgi aktaranların bulunduğunu iddia etti.

1986-1989 yılları arasında Yunan İstihbarat Örgütü'nün başında bulunan Kostas Tsimas ise, aynı gazetede yer alan mülakatında, Skularikis'in aksine, "17 K"ın Komünist bir örgüt olduğunu söyledi.

Kostas Tsimas, "17 K" terör örgütünün içinde, PASOK'un kurduğu Cunta karşıtı PAK örgütünden kimsenin bulunmadığına incil üzerine yemin edebilirim " dedi

Bu arada, Kamu düzeni eski Bakanlarından Theodoros Anagnostopulos, "Apoyevmatini"ye yaptığı konuyla ilgili açıklamasında, "17 Kasım ile PAK arasında ideolojik bağların bulunduğunu" iddia etti.

Bu üç farklı açıklamadan çıkan sonuç, PASOK partisinin bir üyesi olan Skularikis, "17 K"ın arkasında CIA'nın bulunduğunu iddia ederken, gene PASOK üyesi olan Tsimas'ın, Komünistleri, Yeni Demokrasi Partisi'nin iktidarda bulunduğu 1990'ların başında Kamu Düzeni Bakanı olan Anagnostopulos'un da, "17 K"ın PAK terör örgütünün bir uzantısı olduğunu öne sürmesi, biraz fazla garip karşılanabilir, ancak, "17 K" gerçeği yukarıda bütün çıplaklığıyla yer alıyor.

____________________________________________________________________

Kaynak : INAF Newsletter, Kasım 1999