Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

DEVLET İNŞAAT İHALELERİ, MÜTEAHHİTLERİ SORUMLU TUTACAK VE DENETİM ALTINA ALACAK ŞEKİLDE DÜZENLENMELİDİR.


Astronotun Müteahhit Korkusu

TIRMIK / AYDIN ENGİN, (Cumhuriyet Gazetesinden alınmıştır)

Uzay Mekiği'nin komutanına, başarılı uzay uçuşunun ardından gazeteci sordu:
- Fırlatmanın hemen ardından ilk düşünceniz ne oldu?

Astronot hınzır bir gülücükle yanıtlamış:
- Komuta kabinindeki binlerce aygıta baktım ve kendi kendime, aman allahım dedim, bütün bu aygıtlar, en düşük fiyatı veren firmalar tarafından yapıldı...

Gazeteci meslek gereği, konuşan astronotun sözlerini haberinde aynen aktardı. Ama ardından kendini ''Amerikan rüyası'' nın yara almasını önlemekle yükümlü saydı ve ekledi: ''Ama uzay mekiği uçuşunu başarıyla tamamladı, gitti ve döndü. En düşük fiyatı veren firmaların ürettiği aygıtlar da kusursuz çalıştı.''

İki uçuş sonra, uzay mekiği, kalkışın hemen ardından, gökyüzünde ölüm çiçeklerini andıran ışıklar saçarak patladı. Astronotlardan kurtulan olmadı.

Bu ''anekdot haber'' kanımca ''müteahhitlik kurumu'' nun çarpıcı bir sorgulamasıdır. Modern kapitalizmin kalesi Amerika Birleşik Devletleri'nde bile ''en düşük fiyat - en yüksek kalite'' ikilemi çözülmüş değil.

Serbest piyasa ekonomisi koşulları veri olduğu sürece bu ikilemin çözümü de yok.

Kişiler ya da kuruluşlar yapılacak işi ayrıntısıyla tanımlıyorlar ve işe talip olan firmalar da bu projeyi fiyatlandırarak ''ihale'' ye katılıyorlar. En düşük fiyatı veren ihaleyi kazanıyor, işi alıp, şartnamede öngörülen koşul ve kurallar çerçevesinde bitirmeyi ''taahhüt'' ediyor.

Tanımlanmış bir işi, örneğin şu kadar metrekarelik alan üstünde, şu kadar kat, şu, şu, şu özellik, nitelik ve donanımları taşıyan bir binanın yapımını ''en düşük fiyatla'' üstlenmek ne demektir?

Seçenekleri sıralamak uzmanlık gerektirmiyor:

Bir: Müteahhit daha düşük bir kâr oranına razı olarak fiyatı en aşağıya çekmiştir.

İki: Müteahhitlik firmasının araştırma-geliştirme bölümü, verimliliği arttıran yeni bir teknoloji geliştirmiştir. Teknolojik üstünlük en düşük fiyata olanak sağlamıştır.

Üç - dört - beş: Firma işi kapmak için en düşük fiyatı vermiştir. Ama işi kaptıktan sonra maliyet artışları, enflasyon, önceden öngörülemeyecek teknik sorunlar gibi yasal(!) kılıflar bularak fiyatı arttıracak siyasal ilişkilere sahiptir. Buna güvenerek, rakiplerini saf dışı bırakacak bir fiyat verebilmiştir. Ayrıca işin şartnamesinde öngörülen teknik gerekleri göz ardı edebileceğini, kumu denizden çekip yıkama masrafı bile yapmadan, eksik çimento ile karıştırıp öngörülenden daha dayanıksız ve daha az demir hasırının içine dökebileceğini, maliyet artışı getiren zemin etüdü gibi araştırmaları ''yapmış gibi'' görünebileceğini bilmektedir. Teknik denetimi yapmakla yükümlü kurum ve kişileri, siyasal nüfuz, rüşvet, ölüm tehdidi, şantaj gibi yol ve yöntemlerle hileye göz yummaya razı edebileceğine güvenmektedir. Şartnameye uygun olmayan işin bir nedenle ortaya çıkması halinde ülkenin adalet aygıtının sorumluları saptayıp cezalandırmaktan aciz bir hantallık içinde boğulduğunu bilmektedir.

En düşük fiyatı verir, işi alır, parayı kapar, yapıyı yapar, çatıyı çatar ve ellerini yıkar.

Sonra deprem olur.

Önce yer sarsılır, sonra ekonomi, siyaset, hükümet, devlet...

Her kafadan bir ses çıkar. Suçlu aranır. Yanlış aranır. Suçlu üstüne suçlu yakalanır, reçete üstüne reçete yazılır. İnsanlar jeoloji mühendisi, deprem uzmanı, sismik araştırmalar kürsüsü profesörü, zemin mekanikçisi, fay hattı bilgini, savcı, yargıç ve cellat olur.

Ama müteahhitlik kurumu gene de sorgulanmaz. Kötü, hırsız müteahhit avına çıkılır da yanlış, kötü, hırsızlara yol açan, dürüstlere kapı kapatan ''müteahhitlik sistemi'' masaya yatırılmaz...

Ağaçlara bakmaktan ormanı görememek dedikleri bu olsa gerek. Bu koşullarda fukara astronot da haklı olarak korkar.

Türkiye'de müteahhitlik sistemi değiştirilmelidir (2)

Deprem Anasayfası