AKUT derneğinin bir üyesi olarak yaşadığımız bu son olayla ilgili gözlemlerimi aktarmak istedim. Bir de ilk gününden pazar günü akşamı saat 21.00'e kadar olayların içinde olan birinden duymanızı istedim. Bütün Türkiye'nin tek bir yumruk olup bir şeyler yapmaya çalıştığı halkımızın çok büyük bir çoğunluğunun bir mum bile olsa yardım vererek katıldığı bu kampanyada, yaşananlar, bir ulusun zihninde sonsuza kadar yaşayacaktır. Dünyadaki hiçbir kamera veya fotoğraf makinesi bunları betimleyemez. En fazla kişisel olarak etkileyen ve göz pınarlarımdan iki damla yaşın akmasına engel olamadığım bölüm ise Yunan (Grek demek daha doğru) halkının Türk'lerin acılarını paylaşmaları. Yıllardır politikacıların ve uluslararası güçlerin iki halkı düşman yapma çalışmalarının boşa gittiğini görmek ve aslında birbirine kültür olarak çok yakın bu iki halkın böylesine acı bir olayda bunun farkına varmalarıydı belki de beni etkileyen. Doğanın bu büyük olayında son yıllarda fay hatlarındaki hareketlerden dolayı Yunanistan'a bir metre daha yaklaşmışız, ama kalplerimiz ülkelerimizden daha da yakın birbirine.
Bu gözler,
*Kısıtlı maddi imkânlara sahip olduğu halde talebimiz üzerine Gölcük'teki ekiplerin gıda ihtiyacını karşılamak için sabaha kadar uğraşıp 50 ekmek arası sandvici tek tek doldurarak, naylona sarıp belediye otobüsüne binerek AKM önündeki AKUT otobüsüne zorlukla getiren ve sandviçlerin ağırlığı altına ezilen fakat yaptığı ile gözümüzde yücelen 25 yaşlarında bir bayan gördü (ilk konvoya ulaştırılan tek yiyecek maddesi idi ve AKUT ekipleri bir ekmeği dört kişi paylaşmaya çalışıyordu, enerji toplamak için yeniden ve yeniden enkaza o beton yığınlarına yılmadan saldırmak için);
*Satın almaya ancak gücünün yettiği 2 adet 5 litrelik suyu oflaya puflaya, fakat hiç yüksünmeden AKUT otobüsüne taşıyan 60-70 yaşında nineler gördü. Bu gözler; AKUT ana kampının konuşlandığı ve çadır kuracak yer sıkıntısının olduğu Değirmendere'de bahçesine günlük ihtiyacı için ekili domateslerin üzerine malzeme çadırı kurulmasını isteyen, zor olduğunu söylediğimizde, hemen kendisinin bütün fidanları sökebileceğini söyleyen, fideler için harcadığı aylar süren emeğini unutan fakir köylüler gördü. (Bunu yapmadığımız için de bize küstü!)
* Ana kampa enkazdan bir saat önce gelen tim'lerin, Pazar sabahı saat 06.00'da yağmur bulutlarının bölge üzerinde dolaşması üzerine verilen alarm ile yüzlerce kişinin uyku tulumlarından fırlayarak (AKUT üyesi ve AKUT gönüllüleri) bölge için gerekli malzemeleri koruma altına almak için iki büyük çadır kurup tonlarca yardım malzemesini güvenceye alan hem de tüm bunları 25 dakika gibi kısa bir zamanda yapan ve hiçitiraz veya şikayet etmeyen insanlar gördü.(bölgedeki uykusuz geçen günlerin 7. günü)
* Gölcük'te gece saat 0400'te jeneratör olmadığı için çalışmayı durdurmak zorunda kalan kurtarma ekiplerine son derece vakur, sessiz ve endişesiz (şokta olduğu için herhalde) bir şekilde, "içerde 20 yaşında bir oğlum kaldı acaba yaşıyor mu?"diye sorarken, saat sorar gibi bir ifade takınması karşısında hüngür hüngür ağlayan "Baba, biz buradayız merak etme eğer yaşıyorsa inan ol ki çıkaracağız" diyen insanlar gördü.
* Teknelerinde yan gelip yatmak dururken kurtarma ekipleri için zamanın ne kadar önemli olduğunu anlayıp milyarlık teknelerini kurtarma birimlerinin emrine veren insanlar gördü;
* AKM önünde üç Fransız hippi gencin belki de ceplerindeki son parayla yiyecek, içecek, ne gerekiyorsa almak istiyoruz demelerine şahit oldu;
* Günlerce konvoy taşıyan saatlerce yollarda bekleyen isimsiz kamyon şoförleri, 48 saat aralıksız vinç kullanan, hiç çıkarsız,operatörler gördü,
* Elinde vereceği emeğinden başka bir şey olmayan emekli dozer operatörlerinin elinde bir naylon poşeti ile AKM önünden otobüse binmek ve bölgeye gitmek için yalvarmasını izledi;
* Kaçkarlar'da araştırma yapan AKUT üyelerinin Trabzon'dan İstanbul'a bir an önce getirilmesi için özel uçağını kaldırmakta biran bile tereddüt etmeyen işadamları gördü;
* Otobüslere niteliksiz oldukları için alınamayan gönüllülerin o bir şey yapamama öfkelerini ta yüreğinin derinlerinde hissetti..
Not: Bu yazı yaşadığımız afette dolaylı veya direkt yardımda bulunan "isimsiz kahraman"lar için kaleme alındı. Oradaki çalışmaların başarıya ulaşması için var gücü ile çalışan bir ulusun perde arkasındaki küçük hatta minicik bir kesitidir.