Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

17 Ağustos Depreminin Acı Gerçekleri...

Dr. Erol Atılgan, Cumhuriyet Gazetesi, 18.08.2000

Tarih 12 Ağustos 1999, Yalova Yüksel Sitesi sahilinde denize giriyorum... Deniz suyu aşırı derecede sıcak. Gölcük açıklarından başlayarak Yalova sahiline doğru uzanan, denizin sakinliğine rağmen boyu 1.5 metreyi bulan, adını sonradan öğrendiğim tsunami dalgaları ve denizin üzerinde sis tabakası, yani radon gazı. Beş gün boyunca aynı manzara. Körfez kırılmaya başlamış, magma tabakasından denize alevler akıyor.. ve nihayet 17 Ağustos depremi... Yandaki binalar ayakta.. fakat Yüksel Sitesi 3 saniyede yerle bir. Sevgili eşim ve 300 masum insan ayağa bile kalkmaya fırsat bulamadan yataklarında can veriyorlar.

Yıl 1894; Yalova, Çınarcık ve İstanbul'u kapsayan Marmara depremi... O zamanın rasathane müdürleri, II. Abdülhamit 'e deprem raporu veriyorlar. Raporda, depremden 1 hafta önce başlayan belirtiler, deniz suyunun sıcaklığının aşırı artması, sahile vuran alışılmışın dışında dalgalar ve deniz üzerindeki kesif sis bulutu belirtiliyor. Yani benim yaşadıklarımın 105 sene önceki verileri... Bunları maalesef depremden sonra, tarih yazarlarından öğrenebildim. Ayrıca devrin rasathane müdürleri, Yalova sahilindeki kumluk arazilerde yer alan çiftlik evlerinin tamamının yıkılmış olduğunu padişaha rapor ediyorlar. Hal böyleyken 1960 yılından itibaren 1. derecede deprem bölgesi olan kumluk arazilere, o zamanın belediye başkanları, belediye ve imar müdürlüğü yetkilileri, sahilde yazlık evlerin yapımına nasıl müsaade ediyorlar.. sorumsuz müteahhitler de nasıl inşaat yapıyorlar... Üstelik insan canını hiçe sayıp kazanç uğruna yönetmeliğe aykırı binalar yaparak on binlerce insanın ölümüne sebep olabiliyorlar, anlamak mümkün değil.

105 yıl sonra bağıra bağıra gelen Marmara depremini, Marmara Bölgesi yerbilimcileri nasıl anlayamadılar? Hiç mi denize girmediler, hiç mi anormallikleri fark etmediler, bunu onlara soruyorum. Bir uzmanlık tezi hazırlanırken konu, tüm dünya literatürleri araştırılarak hazırlanır. Deprem ile ilgili uzmanlık tezi de hazırlanırken 105 yıl önceki deprem rehber olmalıydı. Nasıl bu depremi önceden anlayamadılar?

Depremden sonra TV kanallarında tahminler yürüten yerbilimcilere sesleniyorum: Deprem 1 hafta öncesinden bağıra bağıra ben geliyorum derken sizler nerelerdeydiniz? Marmara Bölgesi Kandilli Rasathanesi Müdürü ve ekibi, İTÜ, Boğaziçi, İÜ, Marmara Üniversitesi Anabilim Dalı Başkanları, bölgedeki afet işleri il müdürlükleri, MTA.. niye denizde deprem ölçer aletiniz yoktu, niye erken uyarı sistemi kurulmadı, eski adı Hora olan Sismik 1 gemisi o güne kadar ne yaptı? Tsunami tarzındaki dalgaları ve radon gazını niçin değerlendiremediler... Niçin medya kanalıyla halkı uyarmadılar? Yalova, Çınarcık ve Gölcük'te hayatlarını kaybedenlerin çoğunluğu yazlıklarında olan insanlardı, eğer bir uyarı yapılmış olsaydı bu insanlar evlerine dönerlerdi.

17 Ağustos sabahı, zamanın devlet ve hükümet yetkilileri, depremden 3-4 saat sonra Marmara Bölgesi'ni helikopterle gezip çevre illerdeki askeri istihkâm ve komando birliklerini hemen deprem bölgesine gönderselerdi binlerce kişi enkazdan canlı çıkarılabilirdi. Yalova'ya 6 km. mesafede, Türkiye'nin en işlek yolu üzerindeki, Yüksel, Aydın ve Ceylankent sitelerine hiçbir yardım gelmedi. Tepemizde devamlı helikopterler uçuyor, hiçbiri yardıma gelmiyor ve biz enkaz altındaki sevdiklerimize kendi imkânlarımızla ulaşmaya çalışıyoruz. Tam 72 saat sonra gelebilen greyderler ise sadece sitenin enkazını kaldırmaya yarıyor. Bir insanın hayatı boyunca karşılaşabileceği en korkunç manzara ile karşı karşıyayız. Tarifsiz acılar ve çaresizlik...

Şimdi gazetelerde okuyoruz; Bayındırlık Bakanlığı, Yalova Yüksel Sitesi'ni yapan Yüksel İnşaat AŞ'ye 8776 adet kalıcı konut ihalesi veriyor. Sayın bakan, davaları devam eden Yüksel İnşaat AŞ'ye ihaleyi vermeye mecbur kaldık diyor. Yüksel İnşaat'ın yapmış olduğu Yüksel Sitesi'nde 300'den fazla kişi can verdi. Depremden 10 gün sonra Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Bayındırlık Müdürlüğü'nden temin edilen bilirkişi raporunda, inşaatın 1968 Deprem Yönetmeliği'ne uygun olmadığı rapor edildi. İnşaatta deprem perdesinin olmadığı, binaların sulu zemine inşa edildiği, radyal temel kullanılmadığı, 1968 Deprem Yönetmeliği'nde yasak olan asmolen tabliğe sistemi ile tavanların yapıldığı rapor edildi. Sayın bakan bu şartlarda davaların bitmesini bekleyemez miydi? Bizler ikinci defa hüsrana uğruyoruz. Biz acılılar kime güveneceğiz, bizi kim koruyacak, hakkımızı kim arayacak? Türkiye'de onca dürüst çalışan müteahhit dururken davaları süren sanıklara bu ihalelerin verilmesi inanılır gibi değil.

Bizler sevdiklerimizi kaybettik ve acılar içindeyiz, bundan sonraki nesillerin bu acıları çekmesini istemiyoruz. Görevlerini yapmayan bürokratların, menfaat uğruna hatalı inşaat yapan müteahhitlerin, devam eden davalarda yüce Türk adaleti tarafından hak ettikleri cezaları alacaklarına inanıyor, bu konuda görevlerini dürüstçe yapmayan bütün sorumluları bu dünyada yaşamları boyunca vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.

İlgili bazı linkler: 

Deprem Gelmeden Önce Sinyal Verir

Depremi önceden haber veren olaylar

Termal Kaynaklar: Depremin Habercisi

Deprem Erken Bilgi Ve Uyari Sistemi Mümkündür

Deprem Erken Uyari Sistemi Maliyeti

Deprem Anasayfası