Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

İstanbul'u mezar binalar bitirir

Deprem uzmanları olası bir depremde kalitesiz yapılaşmanın faciaya yol açacağı konusunda hemfikir

17 Ağustos Marmara depreminin üstünden iki yıl geçmesine rağmen pek çok bölgede yapı iyileştirmelerinin yapılmaması uzmanları endişelendiriyor. Prof. Dr. Görür, zayıf yapıların güvenilirleriyle ikame edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Işıkara ise okulların eğitim programlarına afet dersinin konulmasını istedi.

İstanbul Haber Servisi - Deprem uzmanları, ''Fay tek parçalı mı kırılacak? Büyüklüğü ne olacak? En çok neresi etkilenecek? Deprem ne zaman olacak?'' gibi soruların yersizliğine dikkat çekerek olası bir depreme karşı var olan yapıların yerine güvenilir yapıların ikame edilmesini ve yurttaşların bilinçlendirilmesini istediler.

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Naci Görür , 17 Ağustos Marmara depreminden sonra bölgede sağlıksız şehirleşme ve yapılaşmanın düzeltilmediğine dikkat çekerek ''Bunların yerine
daha güvenilir yapıların ikame edilmesi veya iyileştirilmesi adına tek bir şeyin yapıldığını sanmıyorum'' dedi. Prof. Dr. Görür, tehlikenin yeri, boyutu ve geniş bir aralık da olsa zamanını tespit ederek depremin şiddetinin en fazla nerelerde hissedileceği ve bu çerçevede nerelere daha fazla öncelik verilmesi gerektiği gibi bilgileri, halkın can ve mal güvenliğini sağlayacak, şehri depreme hazırlayacak olan siyasi ve yerel otoritelere sunduklarını söyledi.

Prof. Dr. Görür, İstanbul'da şuursuzca, bilinçsizce, plansız ve projesiz olarak, gecekondu ile başlayıp daha sonra ne gecekondu ne de sağlıklı yapı olan, üzerinde katların yükseldiği alanların deprem açısından hâlâ büyük sorun oluşturduğuna dikkat çekti. Görür, ''İstanbul'da zemin bakımından en zayıf olan alanlar ile sosyoekonomik yönden daha az gelişmiş semtlerin üst üste çakıştığı yerler, depremde en fazla zarar görecek bölgeler'' diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara , 17 Ağustos'a hazırlıksız yakalanıldığını anımsatarak okullarda eğitim programlarına afet dersinin konulmasını istedi. İstanbul Deprem Acil Müdahale ve Erken Uyarı Projesi'nde yer belirleme çalışmalarının sürdüğünü ve ekim ayından itibaren aletlerin yerleştirileceğini anlatan Prof. Dr. Işıkara, şöyle devam etti: ''Acil müdahale için İstanbul'un yaklaşık 90-100 yerine, kuvvetli yer hareketi cihazları koyacağız. Bir depremden sonra 3 dakika içerisinde İstanbul'da ağır ve orta hasarlı olan yerleri görebilmek mümkün olacak. Böylece acil müdahale ve ilkyardım ekipleri, oralara çok hızlı bir şekilde intikal ettirilecek.''

2002 yılı içinde tamamlanması beklenen ''Türkiye Geniş Bantlı Deprem İstasyonu Şebekesi'' ile Türkiye'nin sayısal olarak, Avrupa ve Uzakdoğu'dakinden daha güçlü bir şebekeye sahip olacağını vurgulayan Işıkara, en modern teknolojiyle donatılan bu istasyonların mevcut deprem şebekesine entegre olacağını belirtti. Doğal Afet Sigortalar Kurumu'nun kuruluşu ve Zorunlu Deprem Sigortası'nın getirilmesinin önemine dikkat çeken Işıkara, ''Bundan sonra bütün zararlar bu sigortadan karşılanacak. Devletin üzerinden bu yükün kalkmasıyla, ekonomik rahatlık da meydana getirecek'' dedi.

Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Tuğrul Tankut ise deprem hazırlıkları kapsamında, üzerinde çalıştıkları ''Türkiye
Deprem Stratejisi'' nin yakında sonuçlanacağını söyledi. 

Kaynak: Cumhuriyet, 18.08.01


Tehlike kapıya dayandı

Prof. Dr. Barka, riskin azaltılması çalışmalarına 30 yıl önce başlanması gerektiğini söyledi

İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi ve Deprem Konseyi İkinci Başkanı Prof. Dr. Aykut Barka, önümüzdeki 30 yıl içinde 7 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmesi olasılığının yüzde 62 olduğunu belirtti. Barka, deprem zararının azaltılması konusunda neler yapılması gerektiğinin etik sorunlarının bütün boyutlarıyla tartışıldığını ve kamuoyuna bugün açıklanacağını ifade etti.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi ve Deprem Konseyi İkinci Başkanı Prof.Dr. Aykut Barka , Kocaeli depreminden bu yana geçen iki yılda olası Marmara depreminde zararın azaltılması açısından zamanın iyi kullanılmadığını söyledi. Barka, ''Önümüzdeki 30 yıl içinde 7 büyüklüğünde bir deprem olasılığı yüzde 62'dir. Tehlike geldi kapıya dayandı. Riskin azaltılması çalışmalarına 30 yıl önce başlanmalıydı'' dedi.

Prof. Dr. Barka, Deprem Konseyi'nde bir yılda deprem zararının azaltılması konusunda neler yapılması gerektiğinin, etik sorunlarının bütün boyutlarıyla tartışıldığını ve kamuoyuna 17 Ağustos'ta açıklanacağını ifade etti. Türkiye'de deprem konusunda kurumlar arası koordinasyonu sağlayacak bir ''bilgi bankası'' nın önemine değinen Barka, ''Konseyin çalışmaları arasında İmar Yasası'nda gerekli değişiklikler önemli yer tutuyor. Riskin azaltılması ise riskin belirlenme çalışmasıdır. Ayrıca yine üzerinde durduğumuz bir konu bilimsel içeriği olmayan haberlerin, söylentilerin önlenmesidir. Konseyin yaptırım gücü yok. Halkı ve devleti bilgilendiren bir kurumdur'' diye konuştu. Kocaeli ve Düzce depremlerinden bu yana zeminle ilgili bazı önlemlerin alındığını, deprem bölgelerinde yeniden yapılanma ve yerleşime uygunluk çalışmalarının yapıldığını anlatan Barka, şöyle devam etti:

''Zaman iyi kullanılmadı. Çok sınırlı şeyler yapıldı. Yeni deprem tehlikesine karşılık İstanbul'da riskin belirlenmesi konusunda fazla bir adım yok. Daha işin başındayız. Belki depremden hemen sonra başlanması gerekirdi.''

Marmara Denizi'nin dünyanın en belirgin deprem tehlikesi olan yerlerden biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Barka, ''Bu konu bütün dünyanın ilgisini çekiyor. Maksimum bilgi üretilmeye çalışılıyor. Yıllardır Marmara Denizi'ndeki tehlikeden söz ediyorduk. Şimdi geldi kapıya dayandı. Risk azaltılması çalışmalarına 30 sene önce başlanmalıydı''
dedi.

Marmara Denizi'yle ilgili bazı bilgilerin elde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Barka, ''Önümüzdeki 30 yılda 7 büyüklüğünde deprem olasılığı yüzde 62'dir. Riskin belirlenmesi ve azaltılması için beklemek yersiz. Çalışmalar bir
yandan yürütülürken bina envanterinin çıkarılması ve zeminlerin sınıflandırılması gerekir'' dedi.

Şimdiye kadar yapılanların genellikle deprem sonrası kurtarma ve acil yardım çalışmalarına yönelik olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Barka ''Oysa afete öyle bir hazırlanılmalı ki afetten 5-10 yıl sonrası planlanmalı'' dedi.

İstanbul'da henüz riskli bölgelerin belirlenmediğine dikkat çeken Prof. Dr. Barka, ''Zamanı iyi kullanamadık. Bunlar 3-4 milyar dolarlık bir hadisedir. Şimdiye kadar risk belirlenebilir, bundan sonrasını tartışıyor olabilirdik. Ama karamsar olmamak, inanmak önemli. Yine de başarabiliriz'' diye konuştu. 

Prof. Dr. Barka, İstanbul'da tek parça ya da iki üç parçada kırılmanın deprem riskini azaltmayacağı görüşünde. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın İstanbul'un Bakırköy açıklarından başlayıp Marmara Adası'na doğru uzanan 75 kilometre uzunluğundaki segmenti (parça) asıl tehlikeli bölge. İzmit Körfezi'nden çıkıp Adalar'ın güneyinden geçen segment de bir diğer tehlikeli bölge. Barka, dikkatlerin İstanbul'da toplanmasına ilişkin olarak şunları söyledi:

''İstanbul, 12 milyonluk bir kent, Türkiye'nin en önemli ekonomik merkezi. Ayrıca deprem tehlikesi en iyi bilinen yer. Bu, deprem tehlikesini bilmediğimiz yerler yok anlamına gelmiyor. Ancak bir kıyaslama yaparsak Kocaeli depreminin mali kaybı 17 milyar dolar kadardır. Oysa İstanbul depreminin ki minimum 50 milyar dolar olacaktır.''

Kaynak: Hatice Tuncer, Cumhuriyet, 17.08.2001


Projeler sonuçsuz kalıyor - İstanbul hâlâ sonuç bekliyor

İstanbul, hâlâ karadan ve denizden incelenmeyi ve elde edilecek veriler doğrultusunda depreme  dayanıklı hale gelmeyi bekliyor.

17 Ağustos 1999'dan bugüne dek yürüttüğü çalışmaların çoğunda somut bir sonuç elde edemeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu nedenle de önlem alma noktasına ulaşamadı. İstanbul, hâlâ karadan ve denizden incelenmeyi ve elde edilecek veriler doğrultusunda depreme dayanıklı hale gelmeyi bekliyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul'u depreme hazırlamak için yürüttüğü zemin ve deprem inceleme çalışmaları kapsamında Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile ''Mikrobölgeleme'' adı altında, ''İstanbul'da Sismik Bölgelendirme İçeren Afet Önleme-Azaltma Temel Planı'' projesini başlattı. 15 Ocak 2001 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan proje henüz sonuçlanmadı. Deprem öncesinde acil durum çalışma planlarının yapılabilmesi için ''Deprem Risk Analizi ve Deprem Senaryosu'' projesinin ihale hazırlıkları hâlâ tamamlanamadı. Mevcut ve yeni yerleşim alanlarının depremden ne derece etkileneceğinin ve o alandaki dağılımının nasıl olacağının tespiti bu çalışma ile gerçekleştirilebilecek. Bu çalışmayla, İstanbul'daki yapıların 250 metre aralıklarla kontrolleri yapılacak. İki yılda tamamlanması planlanan çalışmayla afet planları yeniden gözden geçirilecek.

İstanbul'un zeminine yönelik yürütülen bir diğer çalışma da ''Kent Jeolojisi Rapor ve Haritalarının Üretilmesi'' projesi. Proje kapsamında; İstanbul'un en büyük sorunu olan imar ve sağlıklı yapılanma konusunda veri oluşturarak imar planı hazırlanması öncesinde, yerleşime uygunluk haritaları hazırlanacak ve çözümler önerilecek. Yapılaşması tamamlanmış kesimlerdeki yapılar ise izlemeye alınarak yer mühendisliği açısından davranışları izlenecek. Bu çalışmanın tamamlanması halinde yerbilimleri ve çevre etkileşimini, radyoaktif değişim süreci bağlamında inceleyerek aynı zamanda yeraltı sularının bu tür değişimlerden etkilenme durumu ortaya konacak. Büyükşehir Belediyesi'nin henüz sonuçlanamamış projeleri arasında şunlar yer alıyor:

''Marmara Denizi'ni çevreleyen kara alanında aktif faylar boyunca ve yakın çevresinde stratejik konuma sahip soğuk ve sıcak su kaynaklarında kurulacak en az 16 hidrolojik istasyonda suyun fiziksel ve kimyasal parametreleri 2 yıl süreyle, günlük bazda ölçüm yoluyla izlenecek. İstanbul Boğazı ile Yalova  arasında kıyıları da kapsayan, özellikle deniz alanının uydudan alınmış sıcaklık fotoğrafları günlük olarak hazırlanacak ve bölgede fay sistemine bağlı olarak deniz suyuna karışma ihtimali olan, sıcak su etkinliği araştırılacak.''

17 Ağustos 1999 depreminden sonra İstanbul'un ilçelerinde meydana gelen sorunlar ve nedenleri şöyle:

* Avcılar: Zemin, malzeme, bilinçsizlik.

* Bağcılar: Malzeme, projesiz yapılaşma.

* Bahçelievler: Zemin, malzeme, bilinçsizlik

* Bakırköy: Zemin, malzeme, korozyon.

* Bayrampaşa: Malzeme, projesiz yapılaşma.

* Küçükçekmece: Zemin, malzeme, bilinçsiz davranış.

**Beyoğlu: Korozyon, yıpranma, bilinçsizlik.

**Büyükçekmece: Zemin, malzeme.

**Eminönü: Yıpranma, korozyon.

**Esenler: Malzeme, korozyon.

**Eyüp: Yıpranma, korozyon.

**Fatih: Yıpranma, korozyon, bilinçsizlik.

**G. Osmanpaşa: Malzeme.

**Güngören: Zemin, malzeme.

**Kâğıthane: Malzeme.

**Kartal: Malzeme.

**Maltepe: Zemin, malzeme.

**Pendik: Malzeme.

**Tuzla: Zemin, malzeme.

**Ümraniye: Malzeme, bilinçsiz davranış.

**Üsküdar: Korozyon, yıpranma.

**Zeytinburnu: Korozyon, yıpranma.

**Sultanbeyli: Malzeme.

**Beşiktaş: Ciddi bir sıkıntı yok.

**Beykoz: Ciddi bir sıkıntı yok.

**Kadıköy: Ciddi bir sıkıntı yok, az korozyon.

Kaynak, Özlem Güvemli, 18.08.2001

Depremden iki yıl sonra :

Deprem Bölgesi'nde durum

Marmara denizi deprem araştırma sonuçları

Deprem Anasayfası