Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden onca zaman geçti. Tüm yetkililer, depremle yaşamayı öğrenmek denince, "deprem sonrası"nı anlıyorlar herhalde ki, kimse beklenen Istanbul depreminden en az zararla çıkmak için önlem almıyor. Yetkililerin "önlem" deyince anladıkları, "deprem öncesi" değil, "deprem sonrası"na yönelik.. İş, işten geçtikten sonra misali... Aşağıda, konuyla ilgili bir haber bulacaksınız:

İstanbul'da olası depremlere yönelik tüm hazırlıklar felaket sonrasına göre tasarlandı 

Enkaz hazırlığı yapılıyor

Devletin ve yerel yönetimlerin olası bir depreme karşı bütün hazırlığının, binaların yıkılmasını önlemek, insanların yaşamını sağlamak yerine enkaz altında kalanların kurtarılmasına yönelik olduğu belirtildi. Mevcut binaların ve zeminlerin etüt edilmesi, gerekiyorsa binaların sağlamlaştırılması konusunda halk kaderiyle başbaşa bırakıldı. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yetkilileri ise bu çalışmaların yerel yönetimlerin görevi olduğunu savundu.

Kocaeli ve Düzce merkezli 1999'de gerçekleşen yıkıcı depremlerin ardından Marmara Bölgesi'nde başka yıkıcı depremler olacağının bilimsel olarak ortaya konulmasına karşın, merkezi hükümet ile yerel yönetimlerin tüm hazırlıklarının ''binaların yıkımını önlemeye ve insanların olası depremden en az zarar görmesini sağlamaya yönelik'' değil, felaket sonrası kurtarma ve cesetleri toplamaya yönelik olduğu ortaya çıktı.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'ndan Cumhuriyet'e yapılan değerlendirmede, bundan sonra olabilecek depremler için hükümetin ''Zorunlu Deprem Sigortası'' ve ''Yapı Denetimi Sistemi'' ni getirdiği, bunun dışında yapılacak bir şey olmadığı bildirildi. Söz konusu önlemler ise sadece yeni yapılacak binaların inşaat kalitesini arttırmaya yönelik.

Oysa asıl sorun olan ''mevcut binaların olası bir deprem için test edilip hazırlanması'' konusunda ise bakanlık yetkilileri, ''O yerel yönetimlerin işi'' yanıtını vermekle yetiniyorlar.

Binaların yeni depremlere hazırlanması konusunda önceliğin deprem bölgesinde az, orta hasar gören veya tamamen yıkılanlarda olduğunu ifade eden yetkililer, orta hasarlı binalara faizsiz 2 milyar liralık kredi verildiğini, az hasarlı binalar için de 600 milyon liralık karşılıksız yardım yapıldığını anımsattı.

Binalarında hasar olmamakla birlikte yeni bir deprem için binalarını test ettirmek, sağlamlaştırmak için inşaat projesi yaptırmak isteyen, ancak gerekli maddi olanaktan yoksun olan yurttaşlar ise ne yapacağını bilemiyor; çaresizlik içinde bekliyor.

Bakanlık yetkilileri, bu durumda olan yurttaşlar için şu aşamada ''faizsiz kredi, karşılıksız yardım ya da başka yapılacak herhangi bir şey olmadığını'' yineliyor.

Merkezi hükümet olarak Sivil Savunma Teşkilatı'nın yeniden yapılandırılması ve Devlet İhale Kanunu'nun yeniden düzenlenmesi konusunda da çalışmalar yapıldığını anımsatan bakanlık yetkilileri şu bilgileri verdi:

''Öncelikle depremlerle mağdur olan hak sahiplerine devletin borcu ödenecek. Depremde evini kaybeden hak sahibi yurttaşlar için toplam 37 bin 955 konutun yapımı devam ediyor. Bunların yüzde 75'i aralık sonunda teslim edilecek. Dünya Bankası kredisiyle yapılan 11 bin 502 konutun ise nisan ayında teslim edilmesi planlanıyor. Kalıcı konutlar da bittikten sonra, konut açığının giderilmesi için Arsa Ofisi bir çalışma içinde. Yol, su, kanalizasyon, elektrik gibi altyapısı hazırlanmış alanları toplu konut kooperatiflerine tahsis etmek için çalışmalarımız var.''

Yerel yönetimler depremde ölecekler için yer arıyor

Büyük Marmara depremlerinden sonra İstanbul'da alınan önlemlerin sadece ''enkaz altında sağ kalanları kurtarmaya yönelik'' olması şaşkınlıkla izleniyor. Meslek odaları yöneticileri, belediyelerin ve İstanbul Valiliği'nin depreme yeterince hazırlanmadığını vurgularken üniversiteler arasında da bir türlü ''diyalog kurulmaması'' ndan yakındılar.

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe , Gölcük depremi sonrasında oluşan duyarlılığın, zaman geçtikçe azalacağından endişe ettiğini söyledi. İstanbul'u ''rant kenti'' olarak tanımlayan Gökçe, yapıların geçen süre boyunca tasnif edilmediğini bildirerek hükümetin yapıların takviye edilmesi için uluslararası düzeyde kredi bulması gerektiğini anlattı. Gökçe, İstanbul'un 2 yıl içinde yapı envanterinin çıkarılabileceğini ifade etti.

Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Turgut , kentte kaçak yapı anlayışının değişmediğini, deprem bahane edilerek kuzeyin yağmalanmasına göz yumulduğunu belirtti. İstanbul'da Büyükşehir Belediyesi'nin dışında 32 ilçe, 41 belde belediyesi bulunduğunu anlatan Turgut, rantçıların, belediyeler arasında koordinasyon kurulamamasından yararlandıklarına dikkat çekti. Turgut, planlama açısından önemli eksiklikler bulunduğunu, bir an önce 1/1000 ölçekli mikro bölgeleme planlarının yapılması gerektiğini vurguladı.

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kıvırcık , valiliğin, belediyelerin ve üniversitelerin başına buyruk çalışmalar yaptığını anlatarak elde edilen bilgilerin paylaşılmadığını söyledi. Hazırlıkların, ''karayollarını açık tutma'' , ''mezarlık tespiti'' gibi depremin sonrasına yönelik olduğuna dikkat çeken Kıvırcık, oysa yapılması gerekenin bir an önce yapıların sağlamlaştırılması olduğunu vurguladı.

Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan da, özellikle İstanbul Valiliği'nin deprem hazırlıklarının yeterli olmadığını söyledi. Valiliğin, bilimsel araştırmaları teşvik etmediğini bildiren Ercan, kendilerinin Afet Yönetim Merkezi'ne bir kez bile olsun davet edilmediğini ifade etti.

Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Oğuz Gündoğdu , mühendislik hizmeti kalitesinin 17 Ağustos'tan daha geri bir duruma geldiğini belirtti. Deprem konusunda çalışmalar yapan kurumlar arasında bir türlü diyalog kurulamadığına dikkat çeken Gündoğdu, geçen süre boyunca üniversitelerin ön plana çıkmaya çalıştıklarını savundu.

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 07.10.2000

Deprem Anasayfası