Dünyanın şu anda en saygın addedilen yerbilimleri dergisi olan Journal
of Geophysical Research (Jeofizik Araştırma Dergisi) 1968 yılında biri
Mart, biri Haziran, biri de Eylül ayında olmak üzere üç makale yayımladı.
Bu üç makale 1965 yılında büyük Kanadalı yerbilimci J. Tuzo Wilson tarafından
Nature dergisinde yayımlanan ve ilk defa iki Cambridge bilimcisi Dan McKenzie
ve Robert Parker tarafından 1967'de gene Nature 'da çıkan bir
yazıyla sayısal temele
oturtulan devrimsel bir yer davranışı kuramının son şeklini almasına
ve hemen tüm yerbilimcileri camiası tarafından kabul edilmesine neden oldu.
Tüm bu makalelerin yazarları arasında kıt'a Avrupa'sından olan tek yazar,
makalesini yazdığı sırada 30 yaşını henüz idrak etmekte olan Xavier Le
Pichon'du. Makalesini yazdığı sırada Strasbourg'daki Louis Pasteur Üniversitesi'nde
jeofizik doktorasını alalı henüz bir yıl olmuştu ve New York'taki Columbia
Üniversitesinde araştırma görevlisiydi. Makalesinin yayımlanmasından 22
yıl sonra aynı adam yukarıda bahsedilen makalelerin yazarları arasında
olan İngiliz Dan
McKenzie ve Amerikalı Jason Morgan ile, yerbilimlerinde Nobel ayarı
kabul edilen ve bugüne kadar yalnızca üç yerbilimciye verilmiş olan Japon
Ödülünü aldı.
Vietnam doğumlu
Xavier Le Pichon 18 Haziran 1937'de Vietnam'da Quinhon'da yüksek rütbeli bir sömürge memurunun oğlu olarak dünyaya geldi. Kısa süre sonra patlayan İkinci Dünya Savaşı Bretagnelı aileye güç zamanlar yaşattı, Le Pichon'lar savaşın son beş yılını bir Japon esir kampında geçirdiler. Kamp komutanının Japonya'nın teslim olduğu gün esirlerin ileri gelenlerini odasına davet ederek (Le Pichon'un babası gitmemiş) onların önünde harakiri yapmasıyla biten bu feci dönem, küçük Xavier'de ömür boyu silinmeyecek izler bıraktı. Büyük bir insan sevgisi ile büyütülen ve sıkı bir Katolik eğitiminden geçen Xavier, yaşamı boyunca barış ve kardeşlik ideallerine, dinine ve dinler arası diyalogun gerekliliğine olan inancına bağlı kaldı. Doğa bilimlerine ayırdığı zamanın dışında kalanını ailesine ve dinsel faaliyetlerine ayırdı.
Caen'de 1959'da bitirdiği fizik lisans eğitimini, 1960'da Strasbourg'da bir jeofizik mühendisliği diploması izledi. Aynı üniversitede 1966 yılında tamamladığı jeofizik doktorası, deniz tabanlarının jeofiziği ile ilgiliydi ve kıt'aların yatay hareketlerinin olanaksızlığı iddiası ile son buluyordu.
Doktora Strasbourg Üniversitesi'nden alınmış gözükmesine rağmen, Le Pichon 1963-1968 yıllarını New York'ta Columbia Üniversitesi'nin meşhur Lamont (daha sonra Lamont-Doherty) Jeolojik Gözlemevinde önce genç araştırıcı (1963-1966) daha sonra da araştırma asistanı (1966-1968) olarak geçirdi, meşhur makalesini bu arada yazdı.
Kıt'aların kaymasını temelden reddeden doktorasını yazdıktan bir yıl sonra, kıt'aların kaymasının en güçlü delillerinden birini teşkil eden meşhur makalesini kaleme almış olması, Le Pichon'un bilimselliğinin en bariz belirteçlerindendir. Bu makalede, Le Pichon Jason Morgan'ın tezini temel alarak bunun doğruluğunu denizel mıknatıslanma verileriyle kontrol etmiş, baştan inanmadığı kuramın kendi eski tezinin bile geçemediği bütün sınavlardan başarıyla geçtiğini görünce, eski fikrini derhal terk ederek yeni görüşü kucaklamış, hatta kendi katkılarıyla onu bir adım ileri götürmüştür.
Le Pichon'un bu eleştirel akılcı yaklaşımı çok tipiktir. 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminden sonra da Büyük Marmara Fayı varsayımına yol açan yaklaşımı, 1968 makalesinin yaklaşımına pek benzer. Önce 10 Eylül 1509 İstanbul depreminin imâ ettiği M=8 veya buna yakın deprem büyüklüğünün Marmara altında varsayılan fay geometrilerinin hiçbiriyle bağdaşmadığını fark etmiş, yeni bir geometri varsayarak derhal bunu eldeki tüm imkanlarla sınamaya girişmiştir.
Eğer Türk hükûmeti zamanında durumun vahametini kavrar ve tedbir almaya başlarsa, Xavier Le Pichon İstanbul şehrini ve halkını çok ciddî bir felâkete karşı uyarmış ve uğranacak zararı azaltmış olmanın büyük hazzını tadacak, kuşkusuz Türk halkı da O'na, bu hizmetini takdir ettiği zaman şükran hisleriyle bağlanacaktır.
1968 yılında Le Pichon Columbia Üniversitesi ve MIT gibi şöhretli Amerikan üniversitelerinin iş tekliflerini reddederek ülkesine döndü. Bir yıl kadar CNEXO'da ( Centre National pour l'Exploitation des Océans , yani Okyanusların Kullanımı Ulusal Merkezi) müşavirlik yaptıktan sonra Bretagne'da Brest şehrindeki Oseanolojik Merkez'de katı arz kısmının başkanı oldu.
1973'de CNEXO Başkanının müşaviri olan Le Pichon 1978-1984 yılları arasında eski Sorbonne'un parçalarından olan Pierre ve Marie Curie Üniversitesi jeofizik profesörlüğüne getirildi. 1984'de École Normale Supérieure'e jeoloji bölümünün şefi olarak atandı, iki yıl sonra da Paul Fallot'nun 1960'daki ölümüyle ilga edilmiş olan Collège de France jeoloji bölümünü Jeodinamik Kürsüsü adı altında tekrar canlandırarak başına geçti.
Böylece Xavier Le Pichon kendi ülkesinde herhangi bir bilim adamının ulaşabileceği en yüksek akademik pâyeyi almış oluyordu. Zaten bir yıl önce Académie des Sciences'ın üç yerbilimci üyesinden biri olmuştu. Bu şekilde, âdeta Cuvier'nin, Élie de Beaumont'un, Auguste Michél-Lévy'nin, Marcel Bertrand'ın yirminci yüzyılın son çeyreğindeki devamı olmuş oluyor, gıpta edilecek bir Fransız geleneğini atalarını asla mahcup etmeyecek bir başarı ve parlaklıkla sürdürüyordu.
Bundan sonra uluslararası ödüller ve onurlar birbirini kovaladı. Avrupa Akademisi, A. B. D. Ulusal Bilimler Akademisi ve daha pek çokları onu üye seçtiler. Aralarında Wollaston Madalyası da olmak üzere tek biri bile pek çok yer bilimcinin hayâlini süsleyen bir sürü madalya aldı. Japon İmparatoru ve İmparatoriçesi ile başbaşa yemek yerken Le Pichon iki dostunun misafiri oluyordu ki bu pek çok saygıdeğer Japon'u bile kıskandıran bir ayrıcalıktı.
Riftleşme olayı
A B.D'den ayrıldıktan sonra Le Pichon önce eski oseanografi çalışmalarını sürdürdü, özellikle Atlas Okyanusu'nun tarihçesiyle ilgilendi. Bu çalışmalar O'nu bir kıt'anın parçalanarak arada bir okyanus meydana gelmesine neden olan ve teknik terimle riftleşme denilen olayın detaylı jeolojisinin ve jeofiziğinin incelenmesine ve bu konuda sayısal modeller üretilmesine götürdü. Süveyş Kanalı güneyinde ve Biskay Körfezi'nde detaylı incelemeler yaptı.
Paris'e taşınmasının ilk yıllarında bu güçlü deniz jeolojisi eğilimi sürdü.
Ancak École Normale'e geçtikten sonra kıt'asal jeolojiyle de ilgilenmeğe başladı. Isı ve basınç altında meydana gelen kayaç başkalaşmasının (metamorfizma) jeodinamiği, süper kıt'a geometrilerinin manto konveksiyonu ile ilgileri, Japonya'da dalma-batmanın jeodinamiği, Girit güneyinde Doğu Akdeniz Sırtı'nın jeolojisi, Girit ve Ege, dalma-batma bölgelerindeki faylarda sıvı dolaşımı gibi konular bu dönemin ilgi alanlarıdır.
Bu konular üzerinde çalışırken Le Pichon pek çok öğrenci yetiştirdi, ülkesine ve dünyaya büyük yerbilimciler kazandırdı. Bir bilim adamının araştırma faaliyeti içinde öğrencinin öneminin büyük olduğunu her zaman vurgulamıştır. Benim tüm meslek yaşamım boyunca tek bir lisans üstü öğrencimin olmasına hayret ederek, bu şartlarda araştırmanın çok zor ve çok verimsiz olacağını söylemiştir.
6 çocuklu aile
Konser piyanisti olan eşi Brigitte ile henüz öğrenci iken evlenen Le
Pichon mutlu bir aile yuvasına sahiptir. Paris'in bir saat kadar kuzeyinde
olan ve 1918'de Fransızların Almanları, 1940'da da Almanların Fransızları
teslim aldıkları şöhretli vagonun (bir replikasının) bulunduğu Compiégne'de
bir çiftlik evinde oturan Le Pichonların altı çocukları vardır. Bilimsel
ve kültüren faaliyetinin dışında dinî çalışmaları da olan Le Pichon bu
konularda da iki kitap yazmıştır. İnsanlık bilincinin
oluşmasında acının yerini konu alan bir kitap ile Katolik ve Taoist
bakış açılarından ölümü tartışan ve karşılaştıran, Çinli bir felsefeci
ile ortak yazdığı bir diğeri dillerinin akıcılığı ile Le Pichon'un mahir
bir yazar olduğunu da göstermektedir.
Ancak, yirmi küsur yıldır tanıdığım Xavier Le Pichon'un kanımca en belirgin
vasfı büyük zekâsı ile zengin gönlünün birleşerek ona verdikleri çevresine
yardım dürtüsüdür. Ben öğrenciliğimden bu yana Xavier'nin pek çok ve çok
yönlü yardımına mazhar olmuşumdur. Hiçbir karşılık beklemeden ve durup
dururken bana el uzatan bu asil adamın çevresindeki hemen herkese de aynı
şeyleri yaptığını O'nu tanıdıkça gördüm. Beni Avrupa Akademisine seçtirttiği
zaman, yalnız bana
değil, Türkiye'ye de yardımı arzuluyordu. 17 Ağustos felâketinde tesâdüfî
bir telefon konuşmasında kendisine "Gelip kendi gözlerinle görmek istemez
misin?" demem, işini gücünü bırakıp buraya koşması için yetti.
Türkiye'ye uzanan Fransız elinin arkasındaki en önemli itici güçlerden biri Xavier Le Pichon'dur. İTÜ'nün 2-5 Aralık tarihlerinde düzenlediği Uluslararası toplantıya pek çok önemli işinin arasında yer ayırarak geldi. Xavier Le Pichon yalnız çağımızın en büyük yerbilimcilerinden biri değil, aynı zamanda benim geniş deneyimimde karşıma çıkan en iyi kalpli ve asil insanlardan da biridir.
Istanbul Büyük Deprem Tehlikesi Altında (1)