Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

MARMARA DEPREM ARAŞTIRMALARI SONUÇLARI

| Urania Gemisi Araştırma Sonucu | Tsunami Tehlikesi | İstanbul 5m. kayacak | Araştırma gemileri ne yapıyor? |  |Prof.Naci Görür'ün açıklamasıProf.Celal Şengör'ün açıklaması 

DEPREM MASAYA YATIRILDI

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depreminden bugüne dek, Marmara ve Ege'de yürütülen uluslararası deprem araştırmalarının sonuçları, İTÜ'deki sempozyumda tartışıldı.

Varılan en önemli sonuç: Kuzey Anadolu Fayı, asıl yıkıcı etkisini yaratan yanal atılımlı karakteriyle Marmara Denizi'nin içlerine dek uzanıyor. Marmara Denizi'nin tabanındaki karnaşık fay sistemini ayrıntılı olarak ortaya koymak için yeni araştırma proglamları yolda...

Turgut Gürer, Cumhuriyet Bilim Teknik, Sayı 739, 19 Mayıs 2001

17 Ağustos 1999 Gölcük (Kocaeli), 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin üzerinden neredeyse iki yıllık bir süre geçti. Bu iki depremin açtığı yaralar daha yeni sarılmaya başlandıysa da, gelecekte yaşanacak olsası bir depreme karşı toplum bilinci tam anlamıyla oluşamadı. Deprem araştırmalarına sağlanan finansal kaynaklar ise hâlâ yeterli değil.

İstanbul Teknik Üniversitesi'nde (İTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tuncay Taymaz'ın yönetiminde düzenlenen "Kuzeybatı Anadolu-Ege ve Türkiye'de Yaşanan Yakın tarihli Depremlerin Sismotekniği" başlıklı sempozyumda (8 lan sonuçları genel çerçevede ele alındı. Sismoloji, jeofizik, jeodezi gibi yer bilimlerinin farklı alanlarında uzman ve bizzat araştırmaları yöneten bilim insanları sempozyumda söz aldı. Şimdi de sempozyuda yer alan Gölcük ie Düzce Depremleri'ne ve Marmara Denizi'nin karmaşık fay geometrisine ilişkin araştırmaların özet sonuçlarını sunuyoruz:

Marmara'daki faylara ilişkin problemler ve genel sonuçlar

Xavier Le Pichon (College de France, Paris), A.M.C. Şengör, E.Demirbağ, C.Rangin, C.İmren.

Xavier Le Pichon, sempozyumun açılış dersinde, Fransız Le Surot gemisinin geçen yıl Eylül ayında Marmara Denizi tabanından elde ettiği yeni yapısal verilere (Le Pichon ve diğerleri, 2001) ve GPS verilerine dayanarak (McClusky ve diğerleri, 2000) Marmara Denzi tabanındaki fay sistemini ele aldı. Le Pichon, yeni GPS verilerinin iki yıl önce "Le Pichon ve diğerleri, 1999'nin vardıkları sonucu-Marmara Çukurluğu'nun gözle görülür bir içsel deformasyona uğramamış iki blok'un; kuzeyde Trakya, güneyde ise Güney Marmara Bloku'nun arasında kaldığını, başka deyişle "tek fay modelini" yaklaşık %5 hatayla doğruladığını vurguladı.

Le Pichon ve arkadaşlarının yalnızca yeni GPSverilerinin yardımıyla yerini öngördükleri fayın konumu, Batı'da Ganos Fayı, doğuda ise Gölcük Fayı ile örtüşüyordu.Bu ikisi arasında -armara'nın ortasında- öngördükleri fay kolu da, Le Suroit Gemisi'nin saptadığı fayla hemen hemen aynı yerdeydi. (Le Pichon ve diğerleri, 2001).

Marmara Denizi tabanındaki en belirgin özellik, Ganos Fayı'ndan Gölcük fayı'na dek yılda 20 santimetrelik bir sağ yanal doğrultu-atılımlı hareketi üzerinde biriktiren ana bir fayın olması. Marmara denizi'nin kuzeyinden geçen fayı, kinematik olarak dört farklı birime ayırabiliriz.

1912 yılında Ganos Fayı kırıldı. 100 yıldan beri kırılmayan bölümler ise Çınarcık ve Marmara fayları.

Ancak, Çınarcık fayı ile ilgili bazı problemler var. Burada gerilme bileşeni olan doğrultu atılımlı fay bir fay olması bekleniyor. Oysa, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi araştırmacıları Mustafa Aktar ve Gonca Örgülü, İzmit Depremi'nin yarattığı artçı depremleri incelediklerinde, bu fay biriminde "tamamen" sağ yanal atılımla gerçekleşmiş depremler meydana geldiğini gösterdi. (Örgülü ve Aktar, 2001).Bu da o bölgede hareketin farklılaştığını gösteriyor. Aslında Le Suroit gemisi de Çınarcık Çukurluğu'nun güneydoğusunda hâlâ aktif olan normal faylarla dolu bir sistem keşfetmişti. (Le Pichon ve diğerleri, 2001). Le Suroit gemisi ayrıca, Çınarcık'ın batısında bindirme yapıları olduğunu gün ışığına çıkardı. Bu da Çınarcık havzasının doğusunun Güney Marmara Blok'una göre yelkovanın tersi yönde dönebileceğine işaret ediyor. İşte bu hareket, Çınarcık Çukuru'nun kuzeyindeki saf sağ yanal atımlı harekete neden oluyor olabilir.

Asıl sorun, gelecekte fay üzerinde meydana gelecek olası bir depremin, Çınarcık birimi ile, ana Marmara birimini aynı anda kırıp kıramayacağı. Aslında bu, kırılma gerçekleşmeden kesinlikle yanıtlanamayacak bir soru. Ancak, Le Pichon, iki birimin de aynı anda kırılacağını düşünüyor. Ortada bir başka problem daha var: Mikrodeprem etkinliği ana Marmara Fayı üzerinde fazlayken, Çınarcık biriminde neden daha az? Le Pichon'a göre, bunun nedeni belki de Çınarcık Fayı'nın kilitlenmiş olması. Bu sonuç, Marmara'nın batısında 500 yıldan beri büyük bir deprem olmadığını öne süren tarihsel deprem verileriyle uyum sağlıyor (Ambraseys ve Jackson, 2000).

Le Pichon ve arkadaşlarının vardığı genel sonuç kısaca şöyle: Marmara Denizi'nin kuzeyinden geçen tek yanal atılımlı bir fay var. Bu sonucu yeni GPS verileri de destekliyor. Marmara tabanındaki bu fay oldukça genç, yalnızca 200 bin yıl yaşında (Le Pichon ve diğerleri, 2001). Bu da, Kuzey Anadolu Fayı'nın sağ yanal doğru atımlı tektonik karakterinin yakın bir tarihte Ege'ye doğru göç etmiş olması şeklinde yorumlanabilir.

Deniz tabanına yerleştirilen sismometreler: İlk sonuçlar

Tuncay Taymaz (İTÜ Maden Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Sismoloji Anabilim Dalı), Junzo Kasahara, Afred Hirn, Toshinori Sato

17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nden sonra meydana gelen artçı mikrodepremleri ölçmek üzere, Marmara Denizi'nin tabanına "okyanus tabanı sismometreleri (OBS)" yerleştrildi. Bunlar "üç bileşen sensörleri olan kara sismografları" ve "sayısal kayıt üniteleri" ile desteklendi. 28 Nisan-17 Temmuz 2000 tarihleri arasında; sırayla, Çınarcık, Orta Marmara ve Tekirdağ açıklarına 10'ar adet OBS yerleştirildi. OBS'ler, 1 -hatta 0,5- büyüklüğündeki depremleri bile saptadı.

İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Bölümü Sismoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Tuncay Taymaz, sempozyumda, bu projenin ilk bilimsel verilerini açıkladı. Şekil 1. OBS'ler ile Marmara Denizi'nin tabanında Kuzey Anadolu Fayı'nın tahmini kollarının bulunduğu bölgelerde birçok deprem kaydedildi (20 kilometreden daha derinde bir deprem saptanmadı). Araştırmanın ilk sonuçları, Çınarcık çevresinde daha önce farklı sismolojik yöntemlerle saptanmış sismoteknik yapıyı destekliyor. Sismolojik, jeodezik, jeomorfolojik ve jeolojik gözlemler birbirleriyle uyum içinde.

Gelecekte yapılacak araştırmalarda bu mikrodepremlerin oluşum (kaynak/yırtılma) mekanizması çözümleri de tanımlanacak. Böylece, en küçük fay olunun (kırığının) bile sismik davranışı belirlenmiş olacak. Bu küçük fay kollarının davranışı, deprem riski ve yaratacağı hasarlar açısından çok önemli.

Ayrıca, yer kabuğunun bu bölgedeki ayrıntılı sismik hız yapısı ve modeli tanımlanacak. Bu araştırmaların sonuçları, gelecekte yürütülecek başka sismolojik, jeofiziksel ve jeolojik araştırmalar açısından büyük önem taşıyor.

Şekil 1: Çınarcık çukuruna yerleştirilen okyanus tabanı sismometreleri (28 Nisan - 19 Mayıs 2000) kaydedilen 

depremlerin merkez üstleri (Taymaz ve deiğerleri, 2001) 

Marmara Denizi'ndeki deprem potansiyelini ve oluşum mekanizmalarını daha sağlıklı çözümleyebilmek için, bölgede -Prof.Junzo Kasahara'nın, sempozyumda sunduğu Japonya ve IzuBonin hendeklerindeki araştırmalar gibi ayrıntılı sismolojik araştırmalar yapılması gerekiyor.

Kırılma Hersek'in batısına uzanıyor

Tim Wright (Yer Bilimleri Bölümü, Oxford, Ingiltere), Barry Parson ve Eric Fielding

Araştırmacılar, Avrupa Uzay ve Havacılık Dairesi'nin (ESA) uydusundan elde edilen Sentetik Açıklık Radar Girişimi (SAR) verilerini kullanarak, 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin yeryüzünde yol açtıkları yer değişimlerini haritaladı. Böylece atımın daha önce arazide haritalanandan daha da batıya doğru uzandığı sonucu ortaya çıktı. Oysa son depremle, Gölcük Fayının Hersek Deltasına dek kırıldığı söyleniyordu. SAR verilerine göre ise, yırtılma Hersek Deltası'nın burnundan Marmara'ya doğru en az 9 km. (Şekil 2) uzanıyor; bu 18 km.ye varabilir. "Parson ve diğerleri, 2000" bu atım modelini kullanarak 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nin, 12 Kasım 1999 Düzce Depremi'nin olasılığını arttırdığını gösterdi. Aynı hesplar son depremle kırılan Gölcük Fayı'nın en batı ucuna da uygulanınca, Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 1939 yılından beri batıya doğru göç eden yıkıcı depremlerin büyük olsasılıkla sona ermediği anlaşılıyor. Bu araştırmaya göre, gelecekte Istanbul ve çevresini etkileyecek şiddetli (yıkıcı) bir deprem riski oldukça yüksek.

uydu ile Izmit depremi InSAR cozumlenmesi

Şekil 2: ERS-2 uydusuyla İzmit Depremi'nin (InSAR) tek fay çözümlemesi. Siyah çizgiler: Model fay, kırmızı çizgiler arazide gözlemlenen faylar. (Wright ve diğerleri 2001)

Artçı depremler çoğunlukla "yanal atım" karakterli

Mustafa Aktar ve Gonca Örgülü (Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi)

Araştırmacılar, Gölcük depremini izleyen 1,5 yıllık zaman dilimi boyunca, büyüklüğü 4 ile 6.2 arasında değişen 40 artçı depremi inceledi. Depremlerin kaynak mekanizmaları, Bölgesel Moment Tensör Inversiyonu (RMT) yöntemi kullanılarak çözümlendi. Araştırmanın sonucunda, Gölcük Depremi'nin neden olduğu artçı depremlerin, çoğunlukla doğrultu-atımlı hareketlere bağlı olarak gerçekleştiği ortaya çıktı. Marmara Denizi'nin doğusundaki fay geometrisi çok iyi bilinmese de, burada meydana gelen artçı depremlerin çözümlemelerinin bir çoğu hep doğrultu-atımı karakterliydi; üstelik bu doğrultular Kuzey Anadolu Fayı'nın sular altında kalan kollarına paralel.

Aktar ve Görgülü, artçı depremler üzerinde yaptıkları çalışmalara dayanarak bu tür depremlerin gelecekte yaşanacak olası depremlere ilişkin bilgi verebileceğini söylüyor. Çünkü, ölçtükleri birçom artçı deprem, gerek doğrultu atımı gerekse eğim özellikleri açısından adeta ana depremin bir kopyası gibi.

GPS verileri Marmara'daki fayları destekliyor

Robert Reilinger ve Simon McClucky (Massachussets Institute of Technology)

Araştırmacılar, GPS verilerini kullanarak; 4 bloktan (Avrasya, Afrika, Ege ve Anadolu) oluşan basit bir tektonik model oluşturdu. İki araştırmacı daha sonra, Türkiye'nin batısında ve Yunanistan'da yapılan GPS ölçümlerinden yararlanarak, blokların sınırlarında yer alan varsayımsal faylar üzerindeki deformasyon oranlarını ve bunun gelecekteki deprem tehlikesi üzerindeki etkilerini inceledi. Bu varsayımsal blokların sınırları, aşağı yukarı daha önce sismik olarak aktif olduğu bilinen faylarla örtüşüyordu (Şekil 3).

Tahmini blok sınırları ve deprem bölgeleri

Şekil 3: Tahmini blok sınırları ve depremlerin saptandığı bölgeler 

(Rellinger, S.MacClusky 2001)

Ne var ki; bu basit modelde, Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara Denizi içine uzanan kesiminde bazı tutarsızlıklar vardı. Reilinger ve McClusky, Marmara bölgesinde GPS verileriyle saptanan deformasyonun, Kuzey Anadolu Fayı'nın kuzey ve güney kolları arasına eklenen küçük bir Marmara bloku ve onu sınırlayan fayların üzerinde biriken gerilme ile modellenebildiğini söylüyor. 

Araştırmacıların, 4.blok ve ona sonradan dahil ettikleri küçük Marmara blokunu temel alan modelle elde ettikleri sonuçlar, bölgedeki deprem tehlikelerinin saptanması açısından önem taşıyor.

Yüzeydeki faylar derinde birleşiyor

S. Özalaybey (TÜBİTAK MAM Gebze), H. Karabulut, M. Ergin, M. Aktar ve M. Bouchon

17 Ağustos Golcuk Depremi ve onun neden olduğu artçı depremler, Turkiye'de modern sayısal ağlarla kaydedilen en büyük deprem dizisi olma özelliği taşıyor. Gölcük depremleri dizisi, Kuzey Anadaolu Fayi'nin 40 km. genişliğinde 170 km. uzunluğundaki bir bölgede gerçekleşti. Bu araşturmanın sonucunda İzmit depremi ve sonrasındaki artçı depremlerin çoğunlukla sağ-yanal doğrultu atım karakterli olduğu ortaya çıktı.

TUBITAK'ın sismik deprem istasyonları

Şekil 4: TÜBİTAK Yer Bilimleri Enstitüsü'nün İzmit Depremi'nin artçı şoklarını gözlemek için kullandığı sismik deprem istasyonları 

Araştırmacılar yalnızca artçı depremlerin zaman mekansal dağılımına bakarak ana depremin etkisinin batıda Adalar'ın güneyine dek devam ettiği sonucuna vardı. Adaların güneyinde gerçekleşen birçok artçı deprem, Kuzey Sınır Fayı'nın (KSF) atımına paralel doğrultulu, sağ-yanal atım karakteri taşıyor. Bu gözlem, yüzeyde gereilme yaratan Kuzey Sınır Fayı'nın aslında daha derinde doğru-atımlı bir hareket yarattığına ilişkin ilk sismotektonik kanıt niteliğinde. Marmara Denizi tabanında hem doğru-atımlı hem de normal fay hareketinin aynı anda olması, yüzeyde kuzey-güney yönlü gerilme, daha derinde ise sağ yanal atılımlı bir hareket olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, İzmit Körfezi'nde ve Marmara Denizi'nde görülen büyük çukurlukların ve çöküntü alanlarının yüzeydeki gerilme sistemine bağlı olarak gelişmiş olabileceğini; ama bugün aynı sistemin bölgenin depremsellik özelliklerine büyük bir etkisi olmadığını öne sürüyor. Kuzey Anadolu Fayı'nın ana kolunun, Marmara Denizi'nin içinde nereye kadar uzandığı konusu, Istanbul ve bölgedeki diğer büyük metropollerin deprem riski değerlendirmesi açısından büyük önem taşıyor. Kısacası, depremin sismik verilere dayanarak çıkarılan fay geometrisi, fay üzerinde yapılan arazi çalışmaları ve jeolojik gözlemlerin öngördüğü kadar yalın bir fay sisteminin olmadığını gösteriyor. Bölgede gelecekte yeni araştırmaların yapılması zorunlu.

Kaynak: Cumhuriyet Bilim Teknik, 19 Mayıs 2001

Her an sallanabiliriz

Marmara Denizi'nin derin vadilerle dolu olduğu ortaya çıktı. Deniz dibini tarayan İtalyan gemisinin tespitlerine göre, bu bölgeler her an aktif deprem üretmeye hazır!

Milliyet, 13.06.2001 

Marmara Denizi'ndeki tarihsel depremler araştırmasını sürdüren İtalyan gemisi Urania'daki uzmanlar, dipte derine gömülmüş vadilerle karşılaştı. "Uçurum vadi" anlamına da gelen bu "kanyonlar"ın aktif deprem üretmeye
hazır olduğunu vurgulayan uzmanlar, fayın yapısının da California Körfezi'ndeki San Andreas Fayı’yla benzeştiğini söyledi. Daha önce araştırma yapan Fransızların Le Suroit adlı gemisi de Marmara'daki fayın yıkıcı depremlere yol açan yanal atımlı olduğunu tespit etmişti. 

İtalyanların Urania gemisinden ilk izlenimleri, ekipteki İTÜ Jeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nilgün Okay anlattı. Derin vadiler oluşturan bu yapıdaki fayların tehlikeli olduğunu belirten Okay, "Kanyon biçiminde oluşması riskli oluşunun da göstergesidir" dedi. Kuzey Anadolu Fayı'nın denizdeki uzantısının Çekmece önlerine geldiğinde bir dönme yaparak Tekirdağ'a doğru uzandığını anlatan Okay, "Fayların yeri artık belli. Marmara Denizi kanyonlarla dolu. Malzemenin gelip yığıldığı büyük bir nehir düşünün. Taşıdığı malzemeyle yol çiziyor. Fayın hareketi kanyonun
da ilerleme yönünü tespit ediyor" diye konuştu. 

Okay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Fay hareketiyle sahilin yüksekliğinin değiştiğini görüyoruz. Aynı kanyon yapısına güneyde de rastlıyoruz. İmralı'da başlıyor ve devam ediyor. Kuzeyde kanyonlar fay tarafından kontrol ediliyor. Güney bölgesi nehirler tarafından daha çok beslendiği için daha geniş bir yapıda. Kuzey Marmara'nın akarsu havzası daha dar. Çekimlerde güneydeki kanyonlar zikzak şeklinde gidiyor. Ders kitaplarına girecek kadar ilginç veriler toplanıyor."

Midyeden tarih tespiti

Denizin tabanından toprak kesitleri alınacağını kaydeden Okay, şunları söyledi: "Fay hareketleriyle sahil şeridinin yer değiştirdiğini gözlemledik. 65, 75 ve 80 metre derinliklerde sahiller bulduk. 1999 kırığı muhteşem gözüküyor. Tarihi kırıklar da görülüyor ama zamanı henüz tespit edilmedi. Malzemeler toplanıyor. Örneğin bir midye parçası alınıyor. Onun yaş tayini yapılıyor. Ve bu kırık şu tarihli depremde oluşmuştur sonucuna varılıyor."

‘Kanyon fay’ nedir?

Yrd. Doç. Dr. Nilgün Okay: "Kanyon, iki tarafı sarp kayalardan oluşan keskin yamaçlı dar bir vadidir. Fayların kanyon şeklinde oluşması, aktifliğini gösteriyor. Kara yamaçlarına yakın deniz dibindeki bu jeomorfolojik yapı,
yani fayların bu şekildeki oluşumu, vadinin giderek derinleşerek, kanyon biçimini alması, yüksek enerjinin, stres birikiminin de göstergesi. Kanyonların derinliği 300 metreyi buluyor. Yani buradaki faylar aktif cinsten. Fayların çalışması, aktif olması heyelan da yaratıyor. Fay sürekli çalıştığı için hat giderek açılıyor, derinleşiyor ve yayılıyor."

Barka: Nehirlerin sonucu

Prof. Dr. Aykut Barka (İTÜ öğretim üyesi): "Marmara Denizi'nin suyu buzul döneminde, bugünkünden daha sığdı. Bilinen üç çukur Çınarcık, Orta Marmara ve Tekirdağ çukurlukları daha önce göldü. Buraya gelen nehirler vardı. Bu nehirler, kanyonları oluşturmuş olabilir. Ama Marmara, sadece kanyon şeklindeki faylardan ibaret değil. Değişik özellikte faylar da içeriyor. California Körfezi'nin yapısıyla Marmara Denizi'nin fay yapısı benzer özellikler taşıyor. İkisi de yıkıcı depremler üreten sağ yanal atımlı faylara sahip." 

Marmara'da 6.8 büyüklüğündeki depremin ardından oluşacak dev dalgalar kıyılarda 4 metreye tırmanabilecek

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Deniz Mühendisliği Araştırma merkezi'nde Güney Kaliforniya Üniversitesi ile birlikte yapılan bir araştırmada, marmara Denizi'nde 6.8 büyüklüğünde olası bir deprem sonrası oluşacak "Tsunami"nin kıyılarda zarara neden olacağı belirlendi.

Merkez başkanı Doç.Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, Marmara Denizi'nde gelecekte şiddetli deprem yaşanma olasılığının yüksek olduğunun yerbilimciler tarafından saptandığını ifade etti. Japonya Tohuku Üniversitesi Afet Kontrol Araştırma merkezi'nde geliştirilen bir bilgisayar modeline Marmara'da olası deprem sırasında "Adalar fayı olarak tanımlanan fayın 4.5 düşey atılımla kırılması (6.8 büyüklüğünde deprem) ve bununla beraber Çınarcık çukurunda 2.5 m. düzeyinde çökme oluşturması durumunu" modellediklerini belirtti.

Doç.Dr. Yalçıner, bu senaryoya göre oluşacak tsunaminin etkilerini şöyle sıraladı:

"Tsunami, 10 km kıyı bandında önemli etki yapacak. Dalganın kıyıya erişme zamanı 5 dakika olacak ve kıyılardaki tırmanma yüksekliği bazı yerlerde 4 metreyi geçecek. Tsunamiden, Kapıdağ yarımadası'nın Kuzeydoğu köşesi, Armutlu Yarımadası'nın kuzeyi, İstanbul'un Marmara'ya bakan doğu kıyıları etkilenebilir. Dalgaların tırmanma yüksekliğinin 3 metreye ulaştığı yerlerde can kabı, 2 metreye ulaştığı yerlerde mal kaybı kaçınılmaz. Deniz trafiğinin yoğun olduğu zaman ve vapurların yolcu indirme-bindirme saatleri arasında olursa, kayıp büyük olur."

Tsunami'nin 4-5 dalgadan oluştuğunu belirten Doç.Dr. Yalçıner, ilk dalganın haberci olduğunu bunun farkedilmesi durumunda en kısa zamanda kıyı çizgisinden uzaklaşılması gerektiğine işaret etti. Doç.Dr.Yalçıner, 17 Ağustos'ta Tütünçiftlik, Körfez ve irazyalı'da tsunami dalgası boyunun 2.6 metre ve Değirmendere'de de 2.9 metreya ulaştığını bu nedenle 10-15 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.

Doç.Dr. Yalçıner, karada buluna kişilerin kıyıdan 100-150 metre uzaklığa, teknede bulunan kişilerin de su derinliği en az 50 metre olan yerlere giderek dalganın etkisinden kurtulabileceklerini vurguladı. yalçıner, "Merak edip dalganın kıyılardaki davranışını izlemek çok tehlikelidir. Kaçmak için zaman geç olabilir" uyarısında bulundu.

Kaynak: Hürriyet, 25.05.2001- Cumhuriyet, 25.05.2001.

Güney Marmara’da tsunami fayı çıktı!

Prof. Şengör, Çınarcık-Armutlu arasındaki dik atımlı fayların 4 metre ve üstünde tsunamilere neden olabileceğini söyledi

          Prof. Celal Şengör, tsunami konusunda yaptığı açıklamalarla Marmara Bölgesi’nde yaşayanların uykusunu kaçıracak. Le Suroit gemisinin araştırma sonuçlarıyla ilgili Prof. Xavier le Pichon’la yazdığı ikinci makale önümüzdeki aylarda uluslararası bilim dergilerinde yayınlanacak olan Prof. Şengör, "Marmara Denizi’nde ana fayın tek parça olduğu belirlendi. Ancak ana fayın güneyinde de büyüklüğü 7’nin üzerinde depremlere yol açacak faylar var. Bu faylar tsunami yaratacak faylar. Bunlar Çınarcık ile Armutlu arasında" dedi.
     
     ‘Ana fay tek parça’
     ABD’nin en ünlü bilim kuruluşlarından CalTech’de (California Teknoloji Enstitüsü) bir yıllığına konuk öğretim üyesi olarak bulunan Şengör, "Bilim adamları istemeseler de doğruyu söylemekten asla korkmamalı... Halk unutur, ama bilim unutmaz" diye konuştu. Şengör sözlerini şöyle sürdürdü: "Prof. Pichon’la düşüncelerimizde bir değişiklik yok. Zaten Le Suroit gemisinin ortaya koyduğu veriler, bizim tahminizi destekliyor. Ana fay, Orta ve Tekirdağ çukurluklarında da tek parça olarak devam ediyor."
     
     Çünkü faylar dik atımlı
     Kuzeyden geçen tek parça fayın dışında, güneyinde de 7’den büyük deprem yaratacak faylara rastlandığını anlatan Şengör, bu faylar hakkında da şu bilgileri verdi: "Bunlar sağ yanal atımlı değil, normal faylar. Yani aşağı yukarı hareket eden faylar. Bu fayları ana fay oluşturmuş. Bunlar aşağı yukarı hareket eden yani normal faylar olduğu için tsunami yaratacaklar."
     
Bin yıl içinde 12 kere oldu
     ODTÜ ve Güney California üniversiteleri işbirliğiyle yapılan araştırmalarda ortaya konan senaryolara göre, Marmara’da 4 metre ve daha yüksek tsunami dalgaları oluşabilir ve bunlar 5 dakikada karaya ulaşabilir. Son bin yılda Marmara’da 11 tsunami olayının meydana gelmiş olduğunu anlatan bilim adamları, "17 Ağustos’ta meydana gelen 2.52 metrelik tsunami ile bu sayı 12’ye yükselmiştir" diye konuştu.
     
Tsunamiden 2780 yıl sonra
     Yalova’daki Aksa fabrikasının arkasında denizden 1.5 kilometre uzaklıkta karada yapılan incelemede, 2780 yıl önce meydana gelen tsunaminin izlerine rastlandı. Tsunaminin M.Ö. 780 yılında gerçekleştiğini belirten Prof. Okan Tüysüz ve Doç. Dr. Can Genç, "15 - 20 santim kalınlıkta ince bir zon tabakasına rastladık. Bu zon bolca fosil (midye, istiridye parçaları) ve memeli kemikleri kapsıyor. Burada 4 metrelik tsunami olmuş" dedi.

(Kaynak: ÖNAY YILMAZ İstanbul (Milliyet 01.02.2002).

İSTANBUL BEŞ METRE KAYACAK...

İstanbul'un olası depremle 4.7 metre batıya ilerleyeceğini ve şehrin yapısının değişeceğini söyleyen Prof. Barka "Deprem geciktikçe şiddeti artacaktır" diyor

Milliyet, 16.06.2001 - Önay Yılmaz- İstanbul

Milliyet Gazetesi Gayrimenkul ekinin düzenlediği "İstanbul geleceğine bakıyor" adlı toplantıya katılan İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Barka, İstanbul'da beklenen 7.2 büyüklüğündeki depremle 4.7 metrelik bir kayış meydana geleceğini ve bu atım sonrası kentin jeomorfolojik yapısının tıpkı İzmit ve Gölcük'te olduğu gibi değişebileceğini söyledi.

Risk Çok Yüksek

Marmara'da 7'den büyük deprem olma olasılığının 30 yıl içinde yüzde 62 olduğunu tekrarlayan Barka, bu oranın yüksek olduğunu bir örnek vererek şöyle anlattı: "Japonya'da meteoroloji, yağmur olasılığı yüzde 30 dediğinde halk şemsiyesiz evden çıkmaz. Bu olasılık kimilerine az geliyor ama aslında yüksek bir orandır. 1766'da Marmara'da art arda dört büyük deprem oldu. Şimdi Marmara'da beklenen depremde 4.7 metrelik bir ileriye kayma bekleniyor. 7.2 büyüklüğüne eşit bir deprem. Deprem geciktikçe giderek büyüyerek gelecektir."

Zaman Daralıyor

Barka, "Bu deprem İstanbul'da yaklaşık 50 - 100 milyar dolarlık bir zarara yol açabilir. Ama biz kabaca yaklaşık 1 milyar dolar harcarsak bu parayı kurtarabiliriz" diye konuştu. Artık Marmara Denizi'nin depremselliğinin bilindiğini, tehlikenin kapıda olduğunu söyleyen Barka, "Bundan sonra yapılması gereken, bir dakika bile kaybetmeden zemin etüdlerini, bina yapılarını öğrenmek ve süratle iyileştirmektir. Zaman gittikçe daralıyor" dedi.

ABD, İstanbul için bizden çok korkuyor

ABD'lilerin İstanbul'da yaşanacak deprem için Türkler'den daha çok korktuklarını anlatan Barka, "Çünkü Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ile benzer yapıya sahip olan San Andreas Fayı'nda olan depremleri, onlar 200 yıldır biliyorlar, oysa Marmara'daki depremler 2 bin yıldır biliniyor. Marmara'da bilinen 12 yıkıcı deprem olmuş. Bu nedenle ABD'liler, Marmara'da her deprem olduğunda kendi depremleri hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Ayrıca daha çok korkuyor" dedi.

Beş bin binaya 'kadayıf' uyarısı

Marmara depreminde ölümlerin yüzde 70'inin (3 bin 500 bina), binaların "yassı kadayıf" şeklinde çökmesinden kaynaklandığını ortaya çıkaran Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik ve arkadaşları, İstanbul'da aynı şeklinde çökebilecek 5 bin bina belirledi.

Binaya destek şart

Bu çökme sistemiyle en az 20 bin kişinin yaşamını kaybedeceğini belirten Erdik, "Bu insanları, binalara sınırlı güçlendirme uygulayarak kurtarabiliriz. Her bina için sınırlı güçlendirme bedelini 40 bin dolar olarak hesapladık. 5 bin bina için gerekli miktar ise 200 milyon dolar" dedi. Erdik, 7.5’lik bir deprem senaryosuna göre, İstanbul'da 40 - 50 bin binanın ağır hasara uğrayacağını ya da yıkılacağını, 5 - 6 bininin de yassı kadayıf şeklinde çökeceğini, yaklaşık 1 milyon 200 bin kişinin acil konut ihtiyacı içinde olacağını sözlerine ekledi.

Alev topu, deprem cihazına yakalandı

Elektrik mühendisi Selçuk Şahin, deprem habercisi olduğu iddia edilen ve zaman zaman da UFO sanılan ışık toplarını, Altınoluk açıklarında gördü. Ayrıca Şahin'in ışıkları gördüğü saatlerde deprem erken tahmin cihazı verileri de normalin dışına çıktı. Bu durum, parlak ışıklarla, deprem erken tahmin cihazı arasında ilişki olduğu tezini güçlendirdi. Depremi önceden tahmin etmek için geliştirilen projeyi yürüten İTÜ’den Dr. Berk Üstündağ, gökte parlak ışık görüldüğü haberini aldıkları zamanlarda, cihazın verilerinin normal periyodun dışına çıktığını doğruladı.

'Göz yanılması değil'

Teknisyen ve gemici iki arkadaşıyla denize açıldıklarını belirten Şahin yaşadıklarını şöyle anlattı: "Altınoluk'un yaklaşık 2 - 3 mil güney batısındaydık, hava açık ve saat 12.00 - 12.30 civarıydı. Gökte biri büyük ikisi küçük ışık topları gördük. Yaklaşıp uzaklaşıyordu. Çok kuvvetli projektör gibiydi, çok parlaktı. Beş dakikadan fazla göründükten sonra kayboldu. Göz yanılması olamaz, yanımdaki iki arkadaşım daha gördü. Sahildeki motorculardan da bazıları görmüş. Jandarma ve Sahil Güvenlik'e
gittim ama onların bilgisi yoktu." Üstündağ da, Şahin'in parlak ışık gördüğü saatlerde, depremleri yüzde 85 tahmin eden cihazın grafiklerinde farklılık olduğunu belirtti.

Işık - cihaz ilişkisi

Üstündağ, "Bölgeye en yakın istasyon olan Balıkesir'de anormal bir değişim gözlemledik. Zaten bize ışık görenlerden sık sık e-mail geliyor. Biz de ışığın görüldüğü saatte, cihazımızın verilerine bakıyoruz. Cihaz, günlük periyodik çizgisinin dışına çıkıyor. Bu bizim için farklı bir durum" diye konuştu.

‘Nisan ayına göre depremsellik arttı’

Marmara depreminden sonra depremselliğin arttığını belirten Dr. Berk Üstündağ, "Nisan ayı oldukça sakin tamamlandı. Ancak mayısta bu azalma trendinin dışına çıkıldı ve nisana göre daha depremsel geçti. Şimdi etkinlik Ege'ye kaydı. Oradaki dönem bitecek, başka bir yere kayacak" dedi. Nisanda Marmara’da magnitüdü 3'ün üstünde altı deprem olduğunu vurgulayan Üstündağ, mayısta bu sayının yüzde 317 arttığını hatırlattı.


Prof. Celal Şengör'ün Açıklaması

'Marmara’daki gaz hayra alamet değil!..'

Prof. Celal Şengör’e göre, Marmara fayındaki gaz ve sıcak su çıkışı, 60 kilometrelik bölümün sanıldığı gibi 1912’de kırılmadığını gösteriyor

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör, Marmara Denizi’nde yapılan son deprem araştırma ve çalışmalarını yorumladı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Naci Görür koordinatörlüğünde hazırlanan, ulusal ve uluslararası kuruluşlardan 18 bilim adamının isminin yer aldığı raporda, Marmara Denizi’nde kırılması beklenen 110 km.’lik fayın 60 km.’sinin 1912’de kırıldığı şüphesine dikkat çekilmişti.

‘Tsunami riski yüksek’

Raporda, bu nedenle dikkatin, Orta Marmara Çukurluğu’ndan Adalar’ı geçip Körfez girişine uzanan 115 km.’lik fay hattına çevrildiği belirtilmişti. Aynı raporda, Çınarcık çukurluğunun güneyinde yer alan normal faylar için de, "Kırıldığında 6’lar
mertebesinde deprem üretecek bu faylarda tsunami potansiyeli fazla. Karada ise Tuzla - Maltepe hattında da aktif bir fay tespit edildi. Bu fay denizde de devam ediyor" denilmişti. İşte bu sonuçları değerlendiren Prof. Şengör özetle şunları kaydetti: "Rapordaki gibi bu bölüm 1912’de kırılmış olsaydı, fay üzerinde yoğun gaz çıkışı olmazdı. Çatlak olmadan gaz çıkmaz. Orada büyük bir hareket var ki, sürekli gaz ve sıcak su çıkışı oluyor. O nedenle fayın 1912’de kırıldığını sanmıyorum. Ayrıca kırılmış olsa bile diğer faylar 7’nin üzerinde deprem üretecektir. Unutulmamalı ki, İzmit depreminde 50 km’lik fay kırıldı. 7’nin üzerinde deprem meydana geldi." 

Kaynak: Milliyet 28/01/2003 

Bu sayfa 28.01.2003 tarihinde revize edilmiştir.

Deprem anasayfası