IKINCI BOLUM
2. Hazar
Petrolünün Tarihi Gelişimi
2. 1. Petrol Savaşi Nasil Başladi
2.2. S.S.C.B.’ ye Kadar Olan Dönem
2.4. S.S.C.B.’nin Dağılmasından Sonra Hazar’ın Durumu
2.4.1. Hazar Petrolünün Ekonomik Bakımdan Devletlere Sağladığı Yararlar.
2.4.2 Bölgedeki Siyasi Oyunlar
2.4.3. Hazar’ın
Ekoloji Durumunda Meydana Gelen Değişmeler
S.S.C.B.’nin dağılmasından
sonra kurulan B.D.T.’nin 1991 Aralıkta Alma-ata Deklarasyonu S.S.C.B ve eski
Sovyet Cumhuriyetince imzalanmış olan bütün antlaşmaların geçerliliğini tanıyan
bir madde içeriyordu. Bu madde S.S.C.B İran arasında imzalanmış önceki kısımda
belirtilen anlaşmaları da geçerli kılmakta idi.
Rusya Hazar’ın statüsünü
gündeme getirerek ne olursa olsun Azerbaycan sektöründe Hazar’ın derin
bölümünde yeni yataklara ortak olabilmek idi. Rusya ilk defa 1993’te
Heşterhan’da Rusya ve Azerbaycan (bakan) savunma bakanlarının bulunduğu
toplantıda Hazar kartını ortaya attı. Rusya Hazar’da kıta sahalığının 12 deniz
mili (22 km) olarak Azerbaycan tarafından kabul edilmesi halinde, Ermeni
işgaline son verilmesi için Ermenistan’a tesir göstereceğini ve askeri
operasyonların durdurulacağı vaadinde bulundu.
Daha sonra 1995’de Bakü’ye
yeni tekliflerle gelen Rusya dış işleri başkanı yardımcısı A. Çernişev Hazar
için 20 deniz mili öneriyordu. Rusya’nın bu tutumu daha sonra Aşkabat, İstanbul
zirvelerinde de değişik tekliflerle ortaya atıldı. Ama tüm bunların
Uluslararası Kanunlarda yeri yoktu. Hazar’ın göl veya deniz olması önemli
değil. Uluslararası deniz kanuna göre, deniz veya okyanuslarda devletlerin
200-250 metre derinlikte petrol yataklarından yararlanmaya hakkı var.
Azerbaycan’da imzalanan petrol
konsorsiyumlarının hitap ettiği yataklar da Hazar’ın 150-350 m derinliğine
bulunuyor. Azerbaycan sektörün de bulunan petrol yataklarının uzaklığı ise
11-45-167 mil uzaklığındadır.
S.S.C.B.’nin
kurulmasına kadar Hazar’ın statüsü
genellikle sınırların belirlenmesi
şeklinde ortaya çıkmıştır. Hazar’da sınırlar ilk defa 1834 yılında
Çarlık Rusyası ile Ìran arasında belirlenmiştir. 1881 yılında bu hattın
kesinleştirilmesi için bu 2 devlet arasında bölgü komisyonu kurulmuştur. Bu
sınır Astara-Hesenkulu hattı olarak kabul edilmiştir. Bu hat iki devlet
arasında belirtilse de Ìran Hazar’ın tabii zenginliklerinden ve Askeri
donanması için kullanması sahasında tüm yetkilerden pratikte yoksundu yalnız
balıkçılık için Ìran’ı düşündüren sınırı ise bu yolla çözebilmişlerdi.
1917 yılında Çarlık
Rusyası’nın devirtilmesinden sonra Sovyetlerin gücü Hazar’ın da üzerinde
görülmeye başlamıştır. 1918’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulmasıyla
uluslararası tröstlerle olan ilişkiler bir daha oluşturmak istenmiştir.
S.S.C.B. ile İran (Persiya)
arasında “kapalı“ su gibi 26 Şubat 1921’de taraflar arasında bir razılaşmaya
gelmiştir. Bu antlaşmada deniliyor ki, her 2 taraf kendi bayrağı altında gemi
bulundurabilecek, fakat yabancılar gemide bulunmayacaklar. 1940’da S.S.C.B. ile
Ìran arasındaki bağlanmış mukaveleye göre ise yabancıların görev aldığı
gemilerde bulunması mümkündür, fakat ülkeler dikkat etmeliler ki, görevlerini
diğer ülkelerin zararına kullanmasınlar. Yani:
·
Hazar
denizi Rus-Azeri-Kazak-Türkmen -İranının’dır.
·
Ancak
bu devletlerin bayraklar altında gemiler Hazar’da olabilir.
·
Yabancı
devletlerin vatandaşları gemilerde sadece görevleriyle uğraşmaları lazım, yoksa
çıkarları zedelenen devlet o insanın görevini bırakmasına geminin sahibi olan
devletten isteyebilir.
Petrol çıkaran makinelerde
özel tip gemi gibi bakılsa bu devletler petrol çıkarabilirler ve yabancı
devletin vatandaşını kullana bilirler. Problem ise şudur ki, Hazar denizi İran
ve Rus sektörlere bölünmemişti, bundan sonuç çıkarılabilir ki, devletler
istediği yerde petrol çıkarabilirler, fakat pratikte S.S.C.B. petrol çıkarırken
İran’la işbirliği yapmamış, İran’ı devre dışı bırakmıştır, petrolünü kendisi
çıkarıyordu.
Hazardaki petrol kaynaklarının
20. Yüzyılın başlarında itibaren yılda 10 mln ton üretimi olması tabii ki,
S.S.C.B.’ ye katılması ile bu imparatorluğun tüm petrol ihtiyacını karşılayarak
dünyadaki durumunda çok önemli konuma sahip olmuştu.
1941-1945 savaşinin dönüm noktasini oluşturan Bakü Petrolleri 70 yil boyunca S.S.C.B.’nin yakit deposu olmuştur. Azerbaycan istatistik enistütüsünün verdigi bilgiye göre bu petrollerin parasiyla ülke karayollarini 10 cm, boyu yükseklikte altin ile döşemek olurdu. Buda 70 yil boyunca 250 milyar dolara tekabül ediyordu. Yalniz altin degerindeki bu petrolün tonuna sadece 3 ruble ödemekte idi.
1970 yılında Sovyetler Birliği
Petrol Sanayisi Bakanlığı tarafından Hazar’ın S.S.C.B.’ ye ait kısmı
Azerbaycan, Kazakistan, Rusya, ve Türkmenistan arasında bölünmüştür. Bölünmede
amaç Hazar’ın tabii kaynakların daha verimli kullanılması ve diğer ekonomik
nedenler olmuştur. Bu bölgü orta hat usulüne göre yapılmış ve İran 34 bin,
Azerbaycan ve Türkmenistan 80 bin, Kazakistan 113 bin ve Rusya 64 bin kilometre
kare alana sahip olmuşlar. O dönemde bu bölgüye hiç bir devlet karşı
çıkmamıştır.
S.S.C.B.’nin zincir halkasından ilk kopanlardan birisi
Azerbaycan bunun bedelini 1990-20 Ocak toplumsal katliamla ödemiş oldu. Kanlı
20 Ocak faciasını petrolün çekiciliği ile bağdaştırmak hiç de lüzumsuz
değildir.
S.S.C.B.’nin ayrılan
Azerbaycan 18 Ekim 1991’de Hazar denizindeki petrolünün çıkarılması ve
işletilmesi için uluslararası bir konsorsiyumla Uluslararası Ameliyat Şirketi
(UAŞ) anlaşma imzaladı. Bunun, diğer Hazar kıyısı devletlerden çıkan bir karşı
ses nedeniyle Hazarın statüsünü belirleyen eski antlaşmaların geçersizliği
meselesi ortaya atıldı. Aslında bu antlaşmalarda hukuki statünün tam olarak
belirtilmediğini söylemiştik. S.S.C.B. döneminde statü büyük ölçüde gelenek
hukukuna dayanmakta idi.
Hazar bölgesinin dışında çok
büyük petrol yataklarına sahip olan İran ve Rusya için statü büyük ölçüde
politik etki aracıdır. Acil sermaye ihtiyacı ve Hazar havzasında büyük ölçüde
ve kolay işletilebilir rezervleri olan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan
ise kaynaklarını zamanında ve kendileri tarafından işletebilmek için kendi
sektörleri üzerinde egemenlik kurma arzusundadırlar.
Çoğu gözlemciler Hazar’ın
yasal statüsünün belirsiz olmasından dolayı denize önemli yatırımların
yapılmayacağını savunuyorlardı. Yalnız Hazar’da sınırları belirleyen
anlaşmaların olmamasına rağmen yabancı yatırımlar durmadan artmaya devam
etmektedir.
Dünya bu gün günlük petrol
üretimi 70 milyon varildir. Bu rakam yıllık 3,65 milyar ton değerine karşılık
gelmektedir. Gelecek 5 yıl içinde günlük toplam petrol talebi yedi ile on iki
varil arasında artış gösterecek. 2010 yılında ise günümüz rakamlarına göre 100
milyon varil daha yüksek bir taleple karşı-karşıya kalınacaktır. 2020 yılında
ise dünya günlük petrol ihtiyacı 140 milyon varil yıllık ise 7,3 milyar ton
olacaktır.
“U.S. Geological Survey“ ve
“Oil Gas Journal“ dergilerine göre A.B.D., Kanada, Ìngiltere, Mısırdaki petrol
rezervlerinin 10 yıllık ömrü kaldı. Suudi Arabistan, Rusya, İran’ın rezervleri
48 yılda bitecek. Yüz seneden fazla petrol vermeye devam edecek topraklar ise
Irak, Kuveyt, Türkmenistan ve Azerbaycan’a ait.
Hazar’in Azerbaycan’a ait
hissesindeki erken petrol üretiminin saglanmasi için 20 Ekim 1994’te 11 petrol
şirketini temsilen, 7 yabanci devlet Azerbaycan’in Devlet Petrol Şirketi
(ADPŞ)’yle ilk tarihi anlaşmaya imza atildi. Bu antlaşmadan üye devletler 100
milyar dolar gelir bekliyor.
Gelir bölümünü 3 aşamaya
bölmek olar. Birinci aşama (1997-2000 arasi). Bu aşamada en önemli yatirimdir. Petrol
ihracati yavaş-yavaş artacaktir, yatirimcilar ise ilk karlarini elde edecekler.
2’ci aşama ortalama 2001-2007 arası başladı. Petrol ihracati çok yüksek olacak.
Ama Azerbaycan’in payina sadece 1/3 gelir düşüyor. Ayni zamanda gelirin yarişi
kapitalin geri dönmesi için kullanilacak. 3. Aşama 2007 yilinda başlayacak. O
zamana kadar AIOC harcadigi parayi karşilayacak ve Azerbaycan’in payi 1/3’den
5/6’ya çikacak.
Azerbaycan’la beraber büyük
gaz ve petrol yataklarına sahip olan Türkmenistan ve Kazakistan da büyük çapta
yabancı şirketleri yatırımlarına ve enerji kaynaklarını satımına nail olmuşlar.
Hazar’ın kaderi kıyı
devletlerin ve dünya çapında kendi çıkarlarını koruyan bir çok büyük
devletlerin siyasi oyun arenasına çevrilmesi hukuki sorun olmaktan ziyade
enerji ve jeopolitik üstünlük çatışmasıdır. Bu çatışmanın tarafları bölgede
nüfuzunu artırmak ve enerji kaynaklarının işletilmesini ve taşınmasını kontrol
edebilmek için hukuki dayanak aramaktadırlar.
Hazar Denizi dünyanın en büyük
kapalı gölüdür. Yüzölçümü 371 bin km karelik olan Hazar Denizi’nin su hacmi
yaklaşık 80 bin km3, uzunluğu 1050 km, azami eni 450 km, azami derinliği 1025
metredir. Ortalama derinlik 180 metredir. Kıyı hattı uzunluğu 7 bin km’dir.
Hazar Denizine irili ufaklı 130 kadar nehir ve çay (akarsu) dökülür. Bu
akarsularla Hazar’a 300 km3
hacminde su getirir. Öte yandan yağışlarla denize 62 km3
kadar su ilave ediliyor.
Hazar Denizi’nin seviyesi,
gerek jeopolitik tarih açısından, gerekse de bugünkü durum açısından başlıca sabit
olmayıp çok sık değişmektedir. Bunun başlıca nedeni Hazar Denizi’nin bir su
sahası olarak müstakil, kapalı ve dinamik sistem oluşturmasıdır ve
kendiliğinden ayarlanır bütün niteliği taşımasıdır. Hazar bu özelliği ile
yaklaşık 3,6 milyon km kare gibi dev bir alana sahip havzasında cereyan eden
süreçlerin, coğrafi ve jeolojik olayların etkisi altındadır.
Eldeki verilere göre
pleistosen döneminde Hazar Denizi’nin seviyesindeki değişme 100 m. fark
arkasındaydı. Sonraki dönemlerde meydana gelen seviye değişmesi son 2 bin yıl
içinde Hazar Denizi 19. yüzyıl başlarında azami seviyeye ulaşmıştır (+ 22,5 m
artış).
Bu dönemden başlayarak
Hazar’in seviyesi zamanla inmeye başlamiş 1977’de yüzyilin en alt seviyesine
düşmüştür (-29 m), 1977’den sonra ise seviye yükselmeye başlamiştir.
Hazar Denizi kıyılarında
insanların faaliyetlerinden kaynaklanan çevre sorunları içinde en başta gelen
sorun, bizzat denizin ve denize dökülen nehirlerin atıklarla kirletilmesidir.
Volga ve Kura nehirlerinde
kurulan sulama ve enerji üretimi amaçlı baraj gölleri, kıymetli balıkların
yumurtalıma su sahalarının azalmasına yol açmıştır. 1959-85 arasındaki dönemde
söz konusu sebeplerden dolayı sadece Volga’nın kirlenmesi ve barajlar yüzünden
balık kaybı 5 milyon tonun üzerinde olmuştur. Bunun 750.000 tonu havyarlarıyla
meşhur mersin balığı türleridir.
Hazar Denizinin kirlenmesinde
başlica nedenlerden biri petro kimya, kimya, metolurji alaninda katiklar kati,
sivi ve gaz şeklinde olup çok miktarda toksin madde içeriyor. Azerbaycan’da
atiklarin %50-60’i aritma tesislerinde temizleniyor. Atiklarin sivi maddeden
olanlari çogu aritilmamiş halde nehir ve diger su kaynaklari vasitasiyla
Hazar’a dökülüyor. 1977’den başlayarak Hazar’in seviyesindeki yükselme
sonucunda 3 m yükselen deniz pek çok sanayi ve konut alanini su altinda
koymuştur.
Atılan bu atıkların yılda 11,4
milyar m3 olduğu tespit edilmiştir. Bunun 10,2 milyar m3
kadarı Volga nehrinin sularıyla gelir. Kirli atıkların 522 milyon m3
kadarı kura nehri sularıyla Hazar’a karışır. Bu atıkların 497 milyon m3
kadarı Ermenistan (Kura’nın kolu Aras) ve Gürcistan’ın atıklarıdır. Azerbaycan
arazisinden ise Hazar Denizinin 3 bin tondan fazla petrol ürünü, 28 bin ton
kanalizasyon atığı, 74 bin ton sulat 315 bin ton klotrit, 25 bin ton fenol ve
asitfenik akıtılmaktıdır .
Sovyetler birliğinin para
dağılmasından sonra Hazar etrafında meydana gelen siyasi ve jeopolitik durum
değiştiği gibi Hazar’ın sorunları şu 5 kıyı devletin sorunları olmaya
başlamıştır.
Hazar Denizi bir göl olarak doğada benzeri bulunmayan eşsiz bir coğrafi-biyoloji ve sosyoantropoloji gerçektir. Çevre sorunlarına çare bulmak için sadece kıyısındaki devletlerin değil, bütün dünya ülkelerinin ilgili uluslararası kuruluşların katkıda bulunması gerekir.