3. ULUSLARARASI ALANDA HAZAR PETROLÜNÜN JOPOLİTİĞİ VE İLGİLİ
DEVLETLERİN OYNADIKLARI ROLLER
Hazar Denizi’ne artan ilgi ve
yatırım gerçeğine karşın, Avrupa ve Asya arasındaki stratejik alanda
konuşlanmış olan bölge üç esas bölgesel aktörün-Rusya, Ìran ve Türkiye arasındaki
jeopolitik çekişmenin odağı oldu. Bu devletlerle beraber Hazar’a koymuş
oldukları büyük yatırımlar dolayısıyla Avrupa ülkelerinden bir kaçı ve ABD de
meydana gelebilen siyasi, sosyal durum ekonomik çatıdan menfaat sağladığı ve
kendi milli çıkarlarını korumak için çok önemli adımlar atmaktalar.
Yıllık altı milyar varil ham
petrol tüketicisi olan ABD sahip olduğu zengin enerji potansiyeli nedeniyle
Hazar Deniziyle artan bir şekilde ilgilenmeye başlamıştır. Bazı uzmanlar Hazar’ın
Batı için ikinci en büyük enerji sağlayan bölge haline gelebileceğini
öngörmüşlerdir.
Hazar bölgesinde ABD’nin çok büyük ilgi ve çıkarlarının olması bir kaç örnekle gösterilmektedir. Bu ilgi ve çıkarlar ikiye ayrılır. Ekonomik ve politik çıkarlar. 1994 yılında Azerbaycan’ın deniz yataklarındaki petrolün üretimi ve alınması için Bağlanan “Asrın Mukavelesi“ antlaşmasında ABD’nin 7 büyük petrol şirketleri yer almaktadır. Mukavelede yer alan ABD şirketlerinin payı 25.536’dır. Azerbaycan’ın ABD devleti için bu kadar yer ayırması ve bu şirketlere sağladığı kolaylıklar için yani ekonomik çıkarları politik araç için kullanması açık bir vasıtadır. Bu yolla ABD’nin Kafkasya’daki Karabağ ve Gürcüstan Abkhazia sorununu çözmede yardımcı olmasına bir olumlu faktör olması kaçınılmazdır. Tabii ki, İran ve Rusya’nın Hazar ve Kafkasya’da önemli etki altına almasına ve jeopolitik konumu ele geçirmesine karşın ABD ve müttefiki olan Avrupa şirketleri bu savaşa bir dengeleyici faktör rolünü doğal olarak üstlenmek zoranada kalıyor.
Bu potansiyeli farkında olmak şüphesiz ki Washington’un Hazar’ın sektörel bölünmesi yönündeki son zamanlardaki politikasının arkasındaki politikasının arkasındaki itici güçtür.
ABD Hazar’in kiyi ülkeler arasinda bölünmesinin Hazar’in enerji zenginliklerinin zamaninda ve hassas şekilde çikarilmasini kolaylaştiracagina inanmaktadir. Ancak ABD’nin Rusya’yla uzlaşma politikasinin işiginda Washington’un yeni yaklaşimiyla C.W.Bush yönetiminin gerçekten Moskova yönetimi ile yakın temas halindeler.
Büyük petrol şirketleri “yedi kizkardeşler“ olarak aniliyor. Onlar aslinda dünyadaki kara altin emperyalizminin efendileridirler. Istedigi zaman ülkeleri etkiliyor, anarşide isyan çikariyorlardi. Exxon, Shell, Mobil, Socal, Texaco, British Petrolium, Elf: bunlarla anlaşmadiktan sonra ülkelerin hiç birisi zengin petrol yataklarini paraya çeviremez. Bu uluslararasi şirketler kendi karlari namina, onlarla ilişkide olan gelişmekte olan ülkelerin ulusal çikarlarini göz önünde bulundurmaksizin, sofistlikçe hareketlerde bulunmaktadirlar. Bunu biz Elf şirketinin Şili’de yaptigi çevrilişle Irak krali Faysal’in Cenevre’deki otel odasinda “Sürekli araba kullanmaktan kalbinde meydana gelen tazyik“ gibi komik bir ölüm teşhisiyle ve bunun arkasinda yatan Irak’in petrol öyküsüyle örneklendirebiliriz.
S.S.C.B.’nin varisi sayan Moskova, bu ülkelerin de himayedar politikasının devam etmesini istemektedir. Rus dış politikası ulusal karar mekanizması üzerinde söz sahibi olmak için rekabette olan farklı çıkar gruplarının etkileşmelerinin sonucunda oluşuyor. Enerji Lobisi Rusya’da çok güçlüdür ve etki yapması imkanı sadece yürütme ve icra üzerinde değil, aynı zamanda cumhurbaşkanı çevresi üzerindedir.
Rus silahlı kuvvetlerinden general İvaşev, BDT savunma
bakanları toplantısında çok açık olarak Rusya’nın Kafkaslarda stratejik tehlike
ile karşılaştığını söylüyordu ve bunların atlatılması için Rusya’nın ordusu
petrol yataklarına yakın olmalıdır. Diyordu: “BDT devletleri için üç çeşit
tehlike var. Birincisi-dış tehlike, Batıda bu Nato’dur. Kafkaslarda Türkiye ve
Ìran, Doğuda-Çin belirsizliği, Şimdi Kafkas petrolleri için büyük savaş devam
ediyor. Rusya için Kafkas’ı kaybetmek ne demek? O zaman biz bu bölgede kapanmamız lazım. Biz
Kafkas’ı kaybetsek-bu devletler bize dost olmayacaklar „. Özel durum da
Ermenistan’dır, bu cumhuriyet tarihi olarak dosttur. Yani Ermenistan Rusyasız
yaşayamaz. Diğer cumhuriyetler ise, belirli bir durumda Rusya’dan kopabilirler.
Bölgede diğer önemli güç
İran’dır. SSCB ile soğuk savaş zamanı, günde bir milyon ton petrol üreten
İran’ı en az rahatsız eden Azerbaycan petrolünün gelirleridir. Öncelikle
Tahran’ın derdi Batının Kuzey sınırlarında oluşturduğu üstler, buna göre de
Azerbaycan’ı sözünü dinleyen bir devlet “satellit“ gibi görmek istiyor.
“Ìran’ın terörü desteklemesinden her yerde bahseden Batı, aynı zamanda
kendisine kapıları kapatan İran’in iç pazarına girmek istiyor.
Her ne kadar ABD politikası
Tahran’ın Hazar’daki en büyük petrol işi ve boru hattı projelerine katılmasını
önlemişse de, İran bölgede önemli bir rol oynamaya devam etmektedir. Hazar’ın
statüsü konusunda Rusya’yı desteklemekle Türkiye ve Batılı ülkelerin pahasına
Orta Asya ve Transkafkasya’da kendi nüfuzunu arattırmasını İran bir araç olarak
kullanmaktadır.
İran’ın yeni petrol
teşebbüsleri ise Hazardan çıkarılan petrolün Esas ihtiraç kemeri vasıtasıyla
Avrupa pazarına değil Asya’ya Pakistan, Hindistan, Güney-Doğu Asya
devletlerinde uygun pazar bulacağına iddia ediyor. Buna esas sebep ise burada
İran’ın milli çıkarları kendi bölgesinde Esas ihraç kemerinin geçmesi durumunda
büyük bir öneme sahip olmasını. İran’ın teklifleri Orta Asya ve
Transkafkasya’da Batılı ve Amerikan - nüfus ve siyasi varlığını istememektedir.
“Jeopolitik koordinatları“nı Avrasya’ya
yayan iki ülke, Rusya ve Türkiye’dir. Avrasya’da iki rakiptirler, bu iki ülke,
benzeri “kimlik sorunları“nı da paylaşırlar. Türkiye Avrupalılık iddiası ile
Müslüman kimliğinin kendisinin çektiği coğrafya arasındaki kimlik arayışını
henüz sonuçlandırmamıştır. Her iki ülke, çok geniş bir coğrafyaya kültür
iklimlerini yaymaktadırlar ve tarih ve jeopolitik, tüm benzerliklerine rağmen,
bu iki ülkeyi gayet yaygın bir coğrafi alanda çıkar çatışmasına yöneltmiştir.
Kafkasya bunlardan biriydi.
Orta Asya diğeri, Balkanlar da üçüncüsü Şimdide “tarihsel rekabetler“ ve aynı
coğrafi alanda güç sahibi olma arayışları aynen sürüyor. Zira, jeopolitiğin
ürünü olan dinamikler“ yerli yerinde duruyor.
Orta Asya’nın Müslüman
cumhuriyetleriyle ve Kafkasyada Azerbaycan’la ortak etnik kökeni ve dil
bağlarını paylaşın Türkiye, kendisini Avrasya’nın merkezindeki yeni bir Türk
bloğunun potansiyel lideri olarak görmüştür. Orta Asya’ya bir köprü olarak
Transkafkasya - özellikle Azerbaycan-Türkiye’nin jeopolitik hedefleri için çok
önemlidir. Baştan beri aktif politika yürütmeyi düşünen Türkiye Bakü-Ceyhan
teklifi gündeme geldi ve hala da Hazar petrolünün esas ihraç kemerini oluşturan
tercihlerden Azerbaycan için en tutarlisi Bakü-Ceyhan’dir.
Türk tezi olarak bilinen
Bakü-Ceyhan: 1,5-2 milyar dolar tutarında yatırım gerekiyor. Ceyhan’a boru
kemerinin ulaşacağı en uygun güzergah Gürcistan’dır. Haydar Aliyevin bu
konudaki endişeler içeren sorulara cevabı çok açık
„Siz şüphe ediyorsunuz, Ben etmiyorum.
Azeri petrolü mutlaka Bakü-Ceyhan’dan nakledilecek“.
Bakü-Ceyhan boru hattı konusunda gelişmelerde hızlandı. Baku-Ceyhan boru hattı kapasitesi 2,2trilyon $ ve 1 milyon bbl/d olup, Azerbaycan (belki de Kazakistan) petrolü 1,040 mil yolu Baku’den Gürcistan üzerinden Ceyhan (Türkiye’ye ) Akdeniz Limanına ihraç yapılacak.Azerbaycan’da “Büyük İhracat Boru Hattı” adlandırılan Bakü-Ceyhan konusunda destekte hiç tereddüt etmiyor.