Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

DORDUNCU BOLUM

4.KIYI DEVLETLERİNİN HAZAR’DAKİ TUTUMLARI VE ONDAN SAĞLANAN DOĞAL KAYNAKLARIN ÖNEMİ

www.asif.co.sr

 

 

4.1. Azerbaycan. 1

 

4.1.1. Bakü Petrollerinin Azerbaycan İçin Sağladığı Jeopolitik Konum   1

4.1.2. Hazar’ın Statüsü ve Doğal Kaynaklarla İlgili Problemlere  Azerbaycan’ın Yaklaşımı 2

4.1.3. Asrın Mukavelesi, Boru Hatları ve Azerbaycan İçin Petrolün Önemi 3

 

4.2. İran. 6

 

4.2.1. İran’ın  Hazar’daki Politikası 6

4.2.2. Hazar’ın Statü Kazanmasında İran’ın Görüşleri 7

 

4.3. Rusya. 8

 

4.3.1. Rusyan’ın Hazar’da Politikası 8

4.3.2. Rusya’nın Hazar’ın Statüsüyle İlgili Yaklaşımlar 10

 

4.4. Kazakistan. 13

 

4.4.1. Hazar’ın Statüsüyle İlgili Kazakistan’ın Görüşleri 13

4.4.2. Kazakistan’ın Hazar’daki Yatırımları 13

 

4.5. Türkmenistan. 16

 

4.5.1. Türkmenistan’ın Hazar’ın Statü Sorununa İlişkin Yaklaşımı 17

 

 

4.1. Azerbaycan

 

Tarihten Hazar’da en önemli konuma sahip olan Azerbaycan I ve II Cihan Savaşi ve sonraki dönemlerde esas petrol zenginlikleriyle savaşin kaderini çizdigi gibi Hazar’a bagliligini yalniz petrol olarak degil Azerbaycan’i Hazar’la bir-birinden ayrilmaz bir sembol olarak görmüş her zaman Hazar üzerinde kendisinin manevi bir yükümlülügünü hissetmiştir.

 

4.1.1. Bakü Petrollerinin Azerbaycan İçin Sağladığı Jeopolitik Konum

 

S.S.C.B.’nin dağılmasından sonra kendi özgürlüğüne kavuşmuş devletler kısa bir zamanda diğer dünya devletleri gibi uluslararası alanda ilişikler kurmak ülkelerinin geçmiş dönemde ekonomik geriliğini ve hayat seviyelerini yükseltmek istiyorlardı. Ama S.S.C.B dağılmasından bazı devletlere kalan lokal savaşlar siyasi çekişmeler olduğundan ülke ekonomiği, uluslararası alanda işbirliği yapma ikinci plana geçmişti.

1988’ci yıldan başlayan Azerbaycan-Ermenistan sorunu ise asrın evvellerinde olduğu gibi Karabağ sorunuydu. Azerbaycan’ın savaşı göze almama ve yeterince desteği olmadığı için kendi topraklarının %20’I ve bir milyona kadar göçkün düşmüş mültecisi ve bununla beraber savaşta kaydettiği 20 000’e kadar şehit düşmüş askeri pahasına nihayet 1994’de cumhurbaşkanı Haydar Aliyevin Ermenistan cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyanla bağladığı ateşkes sonuçlandı. Ama bu ateşkes ne sülh ne de savaşın bittiğin beliriyordu. Bu belirsizliğin hala da devam etmesinin sebebi ise Her iki devletin ortak bir sonuca gelememesi ve Ermenistan’a savaşı baştan beri desteği ile sürdüren Rusya’nın Kafkasya’dakı jeopolitik çekişmesi ile neden edebiliriz.

Azerbaycan’ı genel bir göze aldıktan sonra düştüğü ağır durum ve bundan çıkış yollarını aramada ülkenin yerleştiği coğrafi bölge ve sahip olduğu enerji zenginlikleri jeopolitik motörünü işe salmayı bize öneriyor.

1993’de iktidara gelen H. Aliyev iç ve dış politikada petrol faktörünü çok iyi kullanmış, Karabağ probleminin çözümünü için petrol anlaşmalarına yer alan ABD, Ìngiltere, Fransa ve başka büyük devletlerin yardımlarına güvendiğini bildirmiştir.

Uzmanlara göre Azerbaycan iki tane, Azerbaycan iki tane harbi politik ülke arasında bir uç oluşturuyor. Ìran’ın ekonomik Ermenistan’ı desteklemesi ve Moskova’nın bu ülkeye silah göndermesi Bakü’yü Batıyla stratejik ortaklığa itiyor. Batı’da politik-ekonomik destek arama, Azerbaycan’ı Rusya’nın güneyinden geçen batık trenin lokomotifi haline getirebilir. Bu trenin esas hisselerini Türk cumhuriyetleri oluşturuyor ve bu zincirin sonunda ise Nato üyesi Türkiye geliyor. Gürcistan’da Abkhas sorunu daha da gerginleşse ve bu ülkede antrius havalar daha da artsa, bu ülkeler grupuna Gürcistanı da katmak olar. Bu transkafkas trenin diğer pozitif sonucu Ermenistan’ın maksimal izolasyonu olabilir.

 

 

4.1.2. Hazar’ın Statüsü ve Doğal Kaynaklarla İlgili Problemlere  Azerbaycan’ın Yaklaşımı

 

 

Azerbaycan Hazar’ın bir “sınır gölü“ olduğu düşüncesinden hareketle, orta hat esasına göre beş ulusal sektöre bölünmesini savunmaktadır. Azerbaycan Hazar’ın sularının ve deniz dibinin tamamen taksim edilerek, egemenlik alanlarına bölünmesini ve her ülkeye ait alanda mülkiyet ve egemenlik ilkelerine dayalı olarak o ülke mevzuatının geçerli olmasını savunmaktadır.

Azerbaycan ikinci bir teklif olarak Hazar’a “açık deniz“ statüsünün uygulanabileceğini ileri sürmektedir. Bu durumda Hazar’a 16 Kasım 1994’te yürürlüğe giren 1982 B.M.D.H.S’nin uygulanması istenmektedir. Böylece her kıyı devlet 12 millik karasuları, 200 mil veya daha fazla kıta sahanlığı ve 200 millik münhasır ekonomik bölgeye sahip olacaktır.

Azerbaycan açısından önem taşıyan nokta Hazar’ın göl veya deniz statüsünde tanınmasından çok, kıyı ülkelerinin deniz üzerinde münhasır yetkilerini kullanabileceği ulusal egemenlik alanlarına bölünmesidir. Ancak Hazar’ın hukuksal statüsü kesin olarak belirleninceye kadar, Azerbaycan her kıyı her kıyı devletinin kendi bölgesinde kalacak petrol ve doğalgaz rezervlerini işletebilmesini savunmaktadır. Azerbaycan, 6 Temmuz 1998’de Rusya ve Kazakistan’ın imzaladıkları ve Hazar’ın deniz tabanını bölen anlaşmayı olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. Ama Azerbaycan’la Türkmenistan arasındaki tabanın bölünme sorununa göre Azerbaycanlılarca konan Azeri ve Çıraq petrol sahalarının isimlerini değiştirmiş ve kendi adını vermiştir. Üstelik Türkmenistan kıyılarından 104 km uzaklıkta yerleşen Serdar/Kepez petrol sahası üzerindeki tek taraflı egemenlik iddiasından vazgeçmiş değildir. Çünkü Türkmenistan yetkilerince, S.S.C.B. zamanında orta hat esasına göre çizilmiş bulunan ve Azerbaycan-Türkmenistan sınırını gösteren çizgi esas alındıkta “Yüzyılın Anlaşması“nın konusunu oluşturan Çırak Yatağının Yarısının ve Azeri yatağının tamamının Türkmenistan’a ait kesiminde kaldığı, bu itibarla Türkmenistan’a ait olduğu iddia edilmiştir.

Türkmenistan’ın iddialarına karşı Azerbaycan ilimler Akademisi Jeoloji enistüsünün ilmi işçisi jeoloji ve minerololoji ilimler namzedi Mehdi Cavadov bu soruna şöyle aydınlık getirmektedir. Denizin su kısmında sınırın tayin edilmesinde esas ölçü karada olduğu gibi mesafe götürülür ve su sathi ile kararlaştırılır. Bu sınır yerel bölgü olmakla suni sınırdır ve doğal sınırlarla hiç zaman bağdaşmıyor. Bunun nedeni ise tabii faktörlerin dikkate alınmasıdır. Bu faktörler doğrultusunda görülüyor ki, Abşeron adalar topluluğunun güney-doğu bitiminde batıdan-doğuya doğru sırayla yerleşen Güneşli, Çırag, Azer, Kepez (yatakları) sahaları Hazar’ın Azerbaycan sektöründedir ve onların oluşturduğu Apşeron koridörü Türkmenistan sektöründe Çelekan koridöründen Kepezde Livanov sahaları aralarındaki jeoloji hatta ayrılıyor.

 

4.1.3. Asrın Mukavelesi, Boru Hatları ve Azerbaycan İçin Petrolün Önemi

 

Bu gün için Azerbaycan yabancı yatırım çekmede en başarılı olan Hazar devletidir. Batılı firmaların ülkenin petrol sanayisinde yatırım yapmayı çekici bulmalarının bir nedeni Hazar’ın batısının çok iyi incelenmiş ve bundan dolayı da yeni kapsamlı jeolojik çalışmalara gerek duymamasıdır.

Eylül 1994’te Azeri hükümeti Amerikan ve Avrupalı petrol şirketlerinin oluşturduğu bir konsorsiyumla 8 milyar dolarlık bir anlaşma imzalayarak yabancıların ilgisini Hazar’daki kaynaklarına çekmiştir. Pek çok yorumcu tarafından “Yüzyılın Anlaşması“ olarak nitelendirilen anlaşma Bakü’ye bitişik Hazar kıyısındaki Güneşli, Çırak, Azeri sahalarında hesaplanan 4 milyar varil petrolün çıkarılmasını öngörmektedir. Bu üç sahanın 30 yıllık dönemde 511 milyon ton ham petrol üreterek, bu günkü kırlar üzerinden 50 milyar dolarlık bir kazanca yol açacağı umulmaktadır. Şimdiden hisselerin fiyatlari yükseldigi için gelir elde eden şirketler var: Örnek ABD’nin Penzoil şirketi projedeki yüzde 5’I satarak, 130 milyon dolar gelir sagladi. Bu önemli konsorsiyumda ABD’nin payi (Amoco %17,1 Penzoil %4,82, Unocal %9,52), Ěngiltere’nin (BP %17,13; Ramco %2,08) Rusya’nin (%10), Norveç’in (%8,65 Statoil), Japonya’nin (Hitaschi Oil %7,45), Türkiye (TPAQ %6,75), Suudi Arabistan (Delta Nimr %1,68). Azerbaycan Uluslararasi Ameliyat Şirketi (AĚOC) 2002 yilina kadar yilda en çok 6 milyon ton ham petrol üremiştir. Petrol yataklari üzerinde kurulan ikinci konsorsiyum olan Karabag projesine Türkiye katilmadi. 10 Kasim 1995’te imzalandi ve 14 Şubat 1996’da yürürlüge girdi. Konsorsiyumu SOCAR (Azerbaycan), Lukoil (Rusya), Penzoyl (ABD) ve ACIP (Italya) şirketleri kurdu. Başkani Lukoyl’un başkani Vahit Elekberov seçildi. Anlaşma 30 yil için geçerli 1,7 milyar dolar planliyordu. 3. konsorsiyum Şahdeniz konsorsiyumu oldu. Iran’in katilimi nedeniyle Amerikan şirketleri iştirak etmedi. Anlaşma 25 yil için geçerli, Şahdeniz yataklarinda 100 milyon ton petrol, 400 milyar metreküp gaz bulunuyor. Azerbaycan petrol şirketi U.A.Ş’in konsorsiyuma yatirim payi %7 olmasina karşin, kar marjinali %60 gibi yüksek tutuldu. Diger %40’in bölüşülmesi ise konsorsiyum ortaklari arasinda şöyle dagiliyor: Ěngiltere-Norveç (BP-Statiol ortakligi) %45, Türkiye (TRAO) %15, Fransa (ELF Akiten) %10, Rusya (Lukoyl) %10, Ěran %10. Hazar’in Eşrefi ve Dan Ulduzu petrol yataklarinda petrol çikartacak 4. konsorsiyum ise 14 Aralik 1996’da imzalandi. Pay şöyle: Amerika (Amoko) %30, Unocal %25,5; Japonya (Hatasachi Oil) %20, Şimdiye kadar burada seysmik araştirmalar tamamlanmiş, şimdi ise verilerin işlenmesi aşamasi devam ediyor. Şirketler %25 kurumlar vergisini ödeyecekler. Gelir bölümü ise şöyle: 8 yil içinde yatirilan kapital geri dönüyor, bu sürede yabanci firmalar petrol gelirlerinin yarisini elde ediyorlar. Sonra ise Azerbaycan’in hissesi %90’a yükselecek. Başka şimdi çok sayida konsorsiyum oluşturulmasi planlamiyor. Boru hatları 9 Ekim 1995’te erken petrolün eş zamanlı iki güzergahtan nakledilmesine A.D.P.Ş. ve U.A.Ş. karar verdi. Novorosisk hattının tamirini üstlenen Rusya’nın Transneft şirketi 70 milyon dolar tutarındaki maliyeti de üzerine aldı. 235 milyon dolara mal olacak Supsa için ise Türkiye’nin kredi teklifi şart koşması ile reddedildi. Supsa’nın yatırımını AÌOC ihaleye açtı ve ihaleyi İngiltere’nin John Braun şirketi kazandı, ancak bu 2’ci boru hattı 1998’in sonunda tamamlandı ve 1997’nin 50 milyon ton petrolü Novorssiysk’e aktı. Ana Boru hatt için ise büyük ihtimal ki Bakü-Ceyhan olacak. Geçmiş AÌOC başkanı Tery Adams’ın değişiyle 3 yol tartışılıyor: Bakü-Supsa, Bakü-Supsa-Ceyhan, Bakü-Grozny-Novorssiysk, fiyatları ise 1,2: 2,4: 2,1 milyar dolardır. Bir kaç gün önce ise U.A.Ş.’in rehberleri ve hem de Valeh Alesgerov tarafindan belirtilmiştir ki, Bakü-Supsa-Ceyhan’in fiyati belli ki, aşagi olacak. Adams ise bu konuda şunlari söyledi: “Bu hatta küçümsenemeyecek rol ülkelerin, Rusya, Türkiye, Gürcistan’in vergileri oynayacak. Ve Türkiye vergisini digerlerinkinden fazla tutmasa en akillica hattin Türkiye’den geçmesi olurdu.

Bakü-Supsa-Ceyhan: 1500 km, Botaş’in da içinde bulundugu konsorsiyumla inşa edilecek Bakü-Ceyhan boru hatti Bakü-Sangaçal limanindan kara geçişiyle Tiflis üzerinden gelip, Türkiye sinirinin 42 derece 49 dakika kuzey ve 43 derece 18 dakika dogu koordinatlari arasindan Anadolu’ya giriş yapacak. Hazar bölgesinde üretilen ham petrolün Türkiye üzerinden uluslararasi piyasalara ulaştirilmasi amaciyla inşa edilecek olan boru hatti, Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adana il sinirlarini geçerek Ceyhan’da inşa edilecek olan terminale baglanacak. Azerbaycan’a faydası: T.C. hükümetinin desteği, Akdeniz pazarına kolay ulaşmaktır. Öbürü konsorsiyumlar da bu yolu seçme ihtimali fazla olur, A.D.P.Ş. ve U.A.Ş.’ın petrol nakli üzerinde etki yapabilmesi nakliye masrafı Ceyhan’dan Rotterdam’a Novorossiysk’den Rotterdam’a olan masraftan iki kat azdır. Zararı; Rus hükümetinin negatif tepkisi, büyük ihtimal ki, Hazar statüsü şiddetlenecek, güvenlik sorunu: Azerbaycan-Ermeni cephesi yakın ve PKK’nın provokasyonları, büyük harcamaların gerekeceği varsayımı ve bunlar da toplam ortak kardan çıkarılacak. ABD ve Batılı şirketlerin desteğini alan projenin gerçekleşmesi konusunda, Türkiye kararlı görünüyor. Bakü-Novorossiysk tankerle Ceyhan’a: 1411 km; 2,1 milyar dolar masrafla ölçülüyor. Faydası: Rus hükümetinin garantisi, Azerbaycan’ın Karabağ ve Hazar Statüsü problemlerinde politik üstünlüğü; Zararları: Türkiye’nin Boğazların güvenliği nedeniyle tanker geçişine 35 milyon tonluk sınırlama kararı bulunuyor, güvensizlik Çeçenistan’da, AİOC ve SOCAR büyük ihtimal ki, petrol nakli üzerinde etki yaratamayacak, Türkiye’nin negatif tepkisi vardı. Başka alternatif yollar da var. Örneğin, Bakü-Novorossiysk-Bürgas (Bulgaristan) - Aleksandropolis (Yunanistan), Bakü-Supsa Ceyhan ve son zamanlarda Bakü-Novorssiysk-Bulgaristan-Arnavutluk-Ìtalya (Triest), Gördüğümüz gibi petrolün Karadeniz’e nakli için 2 problem var; terminallerin Kazak petrolleriyle dolu olması, Ìstanbul boğazlarından sınırlı geçiş, 1960’tan beri gemi sayısı %150 arttı. Senede boğazdan 5000 gemi geçiyor, yani 2 saatte bir gemi. Gemiler 18 mil giderek, 12 defa geminin yönünü değiştirmek zorunda kalıyorlar; boğazın genişliği ise yarım mil olan yerde gemiler 450 altında dönmek zorunda kalıyorlar. Rusya ayrıca 60 milyon ton Kazakistan petrolünün naklini üstlenmiş. Ama Rusya bu zorluklara bakmayarak teklif ettiği hattı değişik biçimlerde öne sürmektedir. Mesela 9 Ağustos 1993’te petrol konsorsiyumunun ilk toplantısında Bakü-Ìran-Nahçivan-Ceyhan hattı ilke olarak kabul edildi. Bu toplantıdan sonraki aylarda Ermeniler hattın geçeceği Azeri topraklarını işgal etmeye başladılar. Rusya o zaman ise petrolün Novorossiysk’e akmasından başka bir alternatif olmadığın vurguluyor. Rusya’nın Ankara büyükelçisi Çernişev ise: “5 kiloluk bir patlayıcı boru hattını kullanılamaz hale getirebilir“ demecini veriyordu. Rus hükümetinde “en yumşak“ adam olan geçmiş enerji bakanı Boris Nemtsov, 12 Kasım 1997’de Bakü’de petrol bayramı ve anayasa gününde Bakü-Novorossiyskin en iktisatlı seçenek olduğunu vurguluyor ve Bakü-Ceyhan ABD’nin ısrarını anlamadığın söylüyordu.

Bu boru hatları etrafında giden tartışmalar sürse de Ìstanbul deklarasyonundan sonra ABD’nin de iştirak etdiyi görüşte Azerbaycan Türkiye ve Gürcistan arasında Bakü-Tiflis-Ceyhan kemeri hakkın da anlaşma yapıldı ve bundan bir kaç ay sonra da Azerbaycan Respublikası Milli Meclisi 1999 18 Kasımda İmzalanan bu anlaşmayı onayladı.

 

 

4.2. İran

 

Hazar’ın güney sınırlarında yerleşen İran Hazar kıyılarına sınır uzunluğu az olduğu için Hazar’ın Sektörel Bölünmesine tamamen karşı çıkmaktadır. Bu sebeple Hazar’ın enerji ihtiyatlarının İran sektöründe yerleşmemesi nedeni İran kendi menfaatlerini statü sorunuyla koparmak istemektedir.

 

4.2.1. İran’ın  Hazar’daki Politikası

İran’ın Hazar’daki temel politikası Transkafkasya ve Orta Asyadaki devletleri kendi çıkarları için Batılı devletlerin buraya gelememesi ve yatırım yapmaması ile ilişkilendirile bilir. Çünkü bu durumda bölgenin jeopolitiğinde temel yer tutma sözkonusu olmayabilir. İran’ın Orta Asya ilişkilerini kaybetmeme, bu pazarda rakipleri yana itme bir Hazar İran için hem jeopolitik çekişme meydanı olduğu gibi, hem de, bölgedeki devletler karlı bir ticaret pazarı durumundadır.

Hazarın statü sorunu, petrolün erken üretimi ve oluşan yeni tablo eski Sovyetler Birliği döneminde imzalanan ve Hazar da donanma bulundurmasını yasaklayan maddeleri İran geçersiz sayarak Hazar’da askeri güç bulundurmaya (baş) can atıyor. Hazar’daki en büyük limanı Enzeli, bunun yanı sıra Hoyşehr, Bender-Türkmen ve Babolser limanları da gelecekte askeri amaçlı kullanılabilir. İran, ilk planda vurucu güce sahip deniz komanda timi oluşturmayı planlıyor. Bu time denizaltı ve sahil korum botlarının da dahil edilmesi artık karara bağlandı. Rusya’nın Baltiysk kentindeki deniz akademisinde Ìran, denizci kadrolarını hazırlıyor. Ayrıca Hazar’ı Basra körfezine bağlanarak kanal projesinde İran, Rusya’nın tecrübelerinden faydalanıyor. Ìran, Rusya’dan 1995’te Varşavyanka denizaltısını satın almış ve Basra Körfezi’ne yerleştirmiştir.

Tahran Orta Asya ve Transkafkasya’da büyük bir Batılı özellikle Amerikan nüfuz ve siyasi varlığının ortaya çıkmasını istememektedir.

 

 

4.2.2. Hazar’ın Statü Kazanmasında İran’ın Görüşleri

 

Hazar statüsü sorununda İran’ın tutumu her ne kadar Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan tarafından imzalanan petrol sözleşmelerini tanımamak ise de Ìran şirketleri Rus şirketlerinin Hazar’ın petrol ve gaz kaynaklarının çıkartılmasında kendi çabalarına katılmasına göz kırpmaktadır. Gerçekten Amerikan hükümetinin ve şirketlerinin Ìranlı şirketlerle iş yapmasını yasaklayan politikasına rağmen, Tahran ABD firmalarının dahil olmadığı uluslararası konserli bir rol üstlenmiştir. Azerbaycan 4 milyar dolarlık Şah Denizi anda tutmuş ancak Ìran’a yüzde on pay vermiştir. Tahran ayrıca Hazar devletleriyle ikili anlaşmalar imzalayarak ABD’nin uyguladığı kısıtlamalar aşmıştır. Ağustos 1996’da Örneğin İran ve Kazakistan, yılda iki milyon metrilton hem petrolü kuzey İran’a gönderecek, İran da eşit miktarda ürünü İran’ın Basra Körfezi’ndeki İran gemileriyle gönderecektir.

İran’a göre 1940 Antlaşması 10 millik kıyı şeridi dışında ortak kullanma ilişkin olarak Hazar’ın 12 ulusal sektöre bölünmesini önermektedir. Vance Owen’in 10 kantonluk Bosna planına benzeyen bu öneri, çok karışık ve uygulanması oldukça zordur.

İran uzun süre, Rusya’nın tezini desteklemekle birlikte Temmuz 1998’de imzalanan Rusya-Kazakistan Anlaşması ile İran ve Rusya’nın Hazar’daki yolları ayrılmıştır. Bu nedenle İran 1999’in mayısında B.M. araçlığıyla protesto etmiştir. İran bu protestosunda, Hazar’ın beş kıyı devletinin rızası olmaksızın paylaşmasının kabul edilmeyeceğini ve tüm eski antlaşmalarıyla bağlı olduğunu bildirmiştir. Ayrıca İran, Türkmenistan ile 7 Temmuz 1998’de Rus-Kazak Antlaşmasından bir gün sonra ortak bir bildiri yayınlayarak Moskova ve Astana’nın imzaladıkları anlaşmayı reddetmiş ve Hazar’ın ancak tek hukuksal statüsü olabileceğini, kaynaklarında adil ve eşit bölüşülmesi gerektiğini belirtmiştir.

İran, Rusya Federasyonunun bu politika değişikliği ile, Hazar’a ilişkin politikasında yalnız kalmıştır. İran’ın bu gün Rusya ile uzlaştığı tek noktanın Hazar’dan boru hattı geçirilmemesi söylenebilir. Diğer kıyı ülkelerin statü konusunda bir uzlaşmaya varması halinde, İran’ın bu gelişmenin dışında kalmayacağı düşünülmektedir.

Aslında hukuksal açıdan İran’ın bu iddiaları güçlü değildir. Çünkü, İran 1991’den önce 10 millik kendi kıyı şeridi dışındaki alanı fiilen Sovyetler Birliğinin kullanımına terk etmiştir. Bu gün Azerbaycan ve Kazakistan’ın kendi kıyılarına yakın alanda petrol çıkarmasına sessiz kalmıştır. Bu durum İran tarafından o dönemde Sovyetler Birliği gibi süper bir devlete karşı koymanın mümkün olmadığı gibi bir tezle açıklanmaya çalışmıştır.

 

4.3. Rusya

 

Tarihi, stratejik, siyasi ve ekonomik sebeplerden ötürü bölgede en etkili olabilecek devlet Rusya Federasyonudur. Ancak Rusya önceki süper güç olma çabasını kaybetmektedir. S.S.C.B.’nin sona ermesinden sonra Ekonomik güçlüklerle karşılaşan Rusya asasını bırakmak istemeyen ihtiyar gibi düşebilecek tüm ekonomik çıkarlarını karşılayan durumlarda her türlü yolla çabasını göstermektedir.

 

4.3.1. Rusyan’ın Hazar’da Politikası

 

Rusya’nın eski S.S.C.B. cumhuriyetlerine yönelik politikası Montroe Doktrini’nin Rus versiyonudur. Moskova post-Sovyet alanı kendi nüfuz alanı içinde, kendi koruması altında ve diğer ülkelere kapalı alan olarak değerlendirmektedir. Rusya özellikle bir çok nedenden ötürü güney cumhuriyetlerinde hakim güç olarak durma ihtiyacını hissetmektedir. Bir yanda Moskova eğer eski Sovyetler Birliği’nin güney cumhuriyetlerinde kendi kontrolünü tamamen kurarsa yarılıkçı duyguların Rusya’nın büyük Müslüman nüfusu arasında yayılacağından korkmaktadır. Rusya’nın böylece ayrılıkçı akımları kontrol etme gücü azalabilir. Eğer Rusya Hazar üzerinde hakim nüfuzunu kullanmazsa, 10-15 yıl içinde Rus değil hemen hemen bütünüyle Batılı olan şirketler bölgedeki petrolü çıkartıyor olacaktır. Rusya’nın güney cumhuriyetleri üzerinde hakimiyetini devam ettirme çabasının önemli bir unsuru Hazar petrolünün ihracatı üzerinde monopol kurmak için yürüttüğü koordineli kampanyadır. Coğrafi gerçekler petrolün dünya piyasalarına Akdeniz veya Basra Körfezi’ndeki liman tesislerine boru hattıyla getirilerek ulaştırabileceğini göstermektedir. Rusya böyle bir boru hattının kontrolüyle yalnızca dünya petrol arzını etkilemekle kalmayacağını ayrıca Hazar devletlerini siyasi olarak olmasa da ekonomik açıdan kontrol edebileceğini anlamıştır.

Moskova Hazar petrolünün Rusya’nın Karadeniz’deki Limanı Novarossisk’ten Bakü’ye var olan boru hattıyla ulaştırılması için yoğun şekilde lobi yapmaktadır. Rusya’nın Çeçenistan’dakı savaşı, Bakü-Novorossisk boru hattının Çeçenistan’dan geçen bölümü üzerinde kontrolü sağlama çabası için de görülebilir. Rusya Ekim 1995’te Azerbaycan ve uluslararası petrol şirketlerinin oluşturduğu konsorsiyumunu erken Azeri petrolünün Ağustos 1997’de başlamak üzere Rus boru hattıyla ihraç edilebileceğini ilan ettiğinde bir zafer kazanmıştır. Erken petrolün bir kısmı da Gürcistan üzerinden taşınabilecektir. Ancak Gürcü boru hattının büyük bir bölümünü henüz inşa edilmedi ve öngörülen inşa zamanı 275 milyon dolarlık maliyetle iki yıldır. Rusya böylece kendi kalkınmasının önem taşıyan ilk devrelerinde Azerbaycan petrolünün tek sevk imkanına sahip olacaktır. Moskova’nın Hazar petrol gelişmelerindeki eli Mart 1996’da Kazakistan’ın Tengiz sahasından bir boru hattının Novorissisk’e ulaştırılabileceğini ilan ettiğinde daha da güçlenmiştir.

Rusya ayrıca Hazar petrolünün taşınması işinde monopol kurabilmek için bütün bölge boyunca faaliyette bulunmaktadır. Her ne kadar Moskova’nın süresini öne sürerek engellemek istemesi başarısız olmuşsa da, Rusya bu zayıf ve bölünmüş cumhuriyet üzerinde esaslı bir nüfuza sahiptir. Rus barış gücü kuvvetlerinin Gürcistan’ın ayrılıkçı Güney Osetya ve Abhazya bölgelerindeki varlığı ve 1994 yılında imzalanan bir anlaşmaya göre Gürcistan da iki Rus askeri üssünün kurulması, Moskova’ya Tiflis’in kendi başına çıkarları için hareket etmesini engelleyecek imkanları sunmaktadır. Rusya açıkça Gürcistan üzerinde otorite kurmak suretiyle boru hattı üzerinde de söz sahibi olmak istemektedir.

Hazar petrolünün taşinmasinda bir monopol oluşturma çabalarina ek olarak Rusya’nin güney cumhuriyetlerinin iç işlerine kariştigindan şüphe edilmektedir. En kayda deger şüphelerden birisi, Moskova’nin hem Azerbaycan hem de Gürcistan’da gerçekleşen bir dizi darbe ve başkanlara karşi suikast girişimlerinden dolayi suçlanmasidir. Rusya’nin ayrica bölgeyi ve bölgenin petrol zenginligini kontrol etmeye yönelik uzun dönemli stratejisinin bir parçasi olarak iç çatişma tehlikesini kullandigindan şüphelenilmektedir. Moskova Daglik Karabag çatişmasini ve Abbazya’daki ayrilikçi şiddetli Azerbaycan ve Gürcistan’i zayiflatmak ve parçalamak için kullandigi yolunda sayisiz kere suçlanmiştir.

Rusya’nın üstesinden gelmesi gereken önemli bir engel Türkiye’nin Hazar’daki faaliyetleridir. Erken Azeri petrolünün hem Rusya, hem de Gürcistan üzerinden taşınmasını içeren Ekim 1995 kararı Moskova için bir başarı olarak değerlendirmekteyken, iki hatlı boru hattı planı uzun dönemli Hazar Petrolünün ihracı için sadece geçici bir adımdır. Türkiye hem Azeri hem de Kazak petrolünün sürekli taşınması için Akdeniz kıyısındaki Ceyhan petrol terminali tesislerine bir boru hattının yapılması için sürekli lobi yapmıştır. Her ne kadar Azerbaycan ve Batılı konsorsìyum bir Türk boru hattını olumlu değerlendiriyorsa da, Rusya böyle bir seçeneğe güçlü biçimde karşı çıkmaktadır ve Rusya’nın nüfus alanındaki bu hayati önemdeki bölgede, Türkiye’nin sızma girişimlerini bertaraf etmek için önlemler almıştır.

 Rusya’nın Hazar ve çevresinde hakim güç olma stratejisinin son bir unsuru bölgede Rus şirketlerinin yatırımını teşvik etmektir. Rusya’nın Azerbaycan ve Türkmenistan’ın imzaladığı enerji kaynaklarıyla ilgili anlaşmaları tanımamayı Hazar’ın statüsüyle ilgili politikasına rağmen, Moskova Hazar havzasında Rus şirketlerinin yoğun yatırım işlerini desteklemiştir. Gerçekten Rus hükümeti ile petrol devi Lukoil arasında yakın bir stratejik ortaya çıkmıştır.

Uzun dönemli sıfır faizli borç olarak vergi ödemelerinin ertelenmesine karşılık Lukoil Moskova’nın gündemine Hazar’ı sokmuştur ve Azerbaycan ve Kazakistan’daki Batılık petrol projelerinde milyar dolarlık pay elde etmiştir. Hazar’da bütün hidrokarbon çıkarım işlerinde hükümetin oluşturduğu koordinatör olarak Likoil, Rusya’nın bölgesel petrol çıkarımının ekonomik faydalarını toplayacağını garanti etmiştir. Daha da önemlisi, Hazar Petrol sözleşmelerinde pay elde etmesi Rusya’ya bölgesel enerji kalkınmasının hızını ve yönünü kontrol etmesinde nüfuz kazandıracaktır. Böylece, Hazar’ın Sektörel Bölünmesine karşı politika izlerken, Rusya kendi bölgesel çıkarlarına uygun şekilde Hazar petrol gelişimini etkileme gücüne kavuşabilir.

 

4.3.2. Rusya’nın Hazar’ın Statüsüyle İlgili Yaklaşımlar

 

Rusya’nın Hazar’ın Sektörel Bölünmesini yasaklamak için ileri sürdüğü resmi argüman bölünmenin doğal çevreye zarar vereceğidir. Moskova Hazar Denizi’nin korunması gereken çok hassas eşsiz bir eko sisteme sahip olduğunu iddia etmekte ve eğer Hazar sektörlere bölünecek olursa bunun neden olacağı zararlı çevresel kirlenmeden korunması gerekecek olan bir balıkçılık sanayisinin varlılığını gündeme getirmektedir. Ortak kontrolün Denizin doğal kaynaklarının özellikle de Rusya ve Ìran arasındaki antlaşmalarca güvence altına alınmış balıkçılık haklarını daha iyi koruyacağı iddia edilmektedir. Rusya’nın çevreyi korumak için ortaya çıkan bu yeni arzu bugün için ironik gözükmektedir çünkü Sovyet dönemi boyunca Moskova’nın korumasında Hazar Denizi dünyadaki çevre açısında en tehlikeli bölgelerden birisi olmuştur. Gerçekten Azeri bilmadamlarına göre “Bakü ve Sumgait’i içeren Apşeron Yarımadası ve Hazar Denizi şiddetli hava ve su kirlenmesi nedeniyle dünyanın en harap bölgesidir.“

Her ne kadar Rusya Hazar’ın statüsüyle ilgili tutumunu Denizin çevresel sağlığı kaygısını destekleme çerçevesinde çizmeye kalkışıyorsa da, Moskova’nın resmi açıklamaları statü sorunundaki gerçek amaçlarını göstermektedir. Gerçekte Rusya güney cumhuriyetlerinde hakim güç olarak rolünü sürdürme hedefini geliştirmek için Hazar üzerinde ortak egemenlik fikrini ileri sürmektedir.

Rusya Federasyonu, Hazar’ın hukuki statüsünün 1921 ve 1940 yılların da S.S. C.B. ve Ìran arasında imzalanan anlaşmalarla belirlenmiş olduğunu ve sözkunusu anlaşmalarda münhasır egemenlik alanının yalnız balıkçılık için tanınan 10 millik kıyı şeridinden ibaret olduğunu, bunun dışında kalan bölgelerdeki suların ortak kullanıma açık olduğunu ve Hazar Denizi’ne kıyı ülkelerin bu sulardan eşit haklarla yararlanabileceğini ileri sürmektedir. Rusya’nın birinci tutumu 10 veya 12 veya 20 millik kıyı şeridi dışındaki şu kütlesini ve deniz tabanının ortak kullanılacağı şeklindedir. Bu çerçevede Rusya, Hazar’ı kapalı bir su rezervi olarak tanımakta, 1982 Diniz Hukuku Sözleşmesinin Hazar’a uygulanamayacağını belirtmektedir. Rusya özellikle bu tezini Ağustos 1993’ten sonra kesin bir şekilde dile getirmeye başlamıştır.

Rusya’nın ikinci konumu 12 Kasım 1996’dan itibaren 40-45 millik kıyı şeridi dışında ortak kullanım şeklindedir. Böylece Rusya Hazar’ın bölünmesini kabul yönünde bir adım daha atmıştır.

Rusya Şubat 1998’den sonra üçüncü bir tutum benimsemiştir. 9-10 Şubat 1998 tarihinde Rusya ve Kazakistan Hazar’in statüsüne ilişkin bir uzlaşma metni kabul etmişlerdir. Buna göre taraflar Hazar’in deniz tabanini eşit uzaklik ilkesine göre tamamen bölmüşler, su kitlesini ise ortak kullanima birakmişlardir. Fakat kiyi devletlerin Hazar üzerinde sahip olacaklari ulusal sektörler konusunda bir açiklama yapilmamiştir. Ayrica taraflar Hazar’in Rusya-Kazakistan kisminin silahsizlandirmasini ve çevre, ulaşim gibi konularda işbirligi yapmayi taahhüt etmişlerdir. Mevcut bilgilerden anlaşma ile deniz tabani ve toprak alti madenlerin araştirilmasi, işletilmesi, çevre korumasi ile seyrüsefer konularinin taraflarin saptayacagi ortak bir rejime tabii tutmasinin öngörüldügü anlaşmaktadir.

Bu metin Rusya ve Kazakistan Cumhurbaşkanlari Baris Yeltsin ve Nursultan Nazarbayev’in tarafindan Moskova’da imzalandi. Böylece Rusya’nın “deniz dibi bölünebilir ama su kültesi ve su yüzeyi ortak kullanıma tabidir“ görüşünü benimsediği görülmektedir.

Rusya’nın üçüncü tutumuyla Hazar için “ortak su kültesi“ tanımından “sınır gölü“ tanımına yaklaştığı görülmektedir. Rusya Kazakistan ile yapılan sözleşmenin Hazar’da yeni bir statü oluşturacağını kabul etmese de durum pek değişmemektedir. Ancak her şeye rağmen Rusya Hazar’ın tam paylaşmasını kabul etmiş değildir. Ayrıca Hazar’a deniz hukukunun uygulanmasına da şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu karşı çıkışın temelinde siyasi ve ekonomik gerçeklerin yanında hukuksal bazı saikler vardır.

Rusya, Baltik Denizi ve Karadeniz’le bağlantıyı sağlayan Volga Don ve Volga-Baltik kanalları yüzünden de Hazar’ın iç deniz statüsünde değerlendirilmesine karşı çıkmaktadır. Rusya bu kanallardaki geçiş rejimini ulusal mevzuatıyla düzenlemektedir. Hazar için 1982 B.M.D.H.S.’nın Kasım 10’daki “iç deniz“ tanım uygulanırsa bu kanallar uluslararası suydu haline gelecektir. Böylece Hazar’a kıyı devletlerin bu su kanallarından transit geçiş hakkı doğacaktı. Rusya, Hazar’ı Baltik Denizine ve Karadeniz’e bağlayan su kanallarını yapay su kanalları olması dolayısıyla, bu kanallar ve nehirlerin uluslararası hukuki sonucu olmadıklarını iddia etmektedir. Ayrıca Hazar hukuksal açıdan değerlendirilirse bile, karasularından zararsız geçiş ve münhasır ekonomik bölgeden serbest geçiş hakkında sadece kıyı devletler yararlanabilecektir.

1918’den Hazar’da Rusya’nın politikası yeni aşamaya girmişti. İstanbul Zirve görüşü zamanı ABD, Ìngiliz, Fransa ve  diğer büyük devletlerin de katıldığı görüşmede Hazar’ın Statüsü konusunda Sektörel Bölünmeye destek veren ABD Rusya’ya başka çıkış yolları koymadı ve hiç dense bir şeylerin olması deyimiyle belirtsek Rusya da kendi görüşlerini bu yönde geliştirmekle Hazar’da kendi payını saklayacağına hatta artıracağını da belirtmişti. Her ne kadar Rusya’nın yabancı yatırım yapma konusunda çok faydasız konumda olsa da Azerbaycan hükümeti için politik taraftar kazan olasılığıyla hareket eden cumhurbaşkanı Haydar Aliyev Rusya devleti ve şirketleriyle bir kaç görüşmeler yapmakla Hazar’ın Azerbaycan kısmındaki karbohidrojen yataklarının işletilmesi için yatırımlara teşvik etmesi Hazar’ın statü çözümünde de taraflar arasında ortak çözüme gelmek için bir adım olmuştur.

İlerdeki bölümde elde olunan anlaşmalar hakkında daha açık belirtmemiz daha uygundur.

Diğer Yönden özellikle Azerbaycan’ın Hazar’ın statüsü konusundaki sert tutumu karşısında Moskova “statü savaşının“ kazanılmaz olduğunu anlamıştır. Bu durum karşısında Rusya statü konusunda taviz vererek “boru savaşında“ daha avantajlı durumu gelme yolunu seçmiştir.

Erken petrolün çıkartılmasıyla 1997 yılından başlayarak kurulmuş Bakü-Supsa ve Bakü-Novorossisk kemerleriyle ise 365,2 bin ton petrol vurulmuştur. Rusya şirketlerinin Hazar’a yatırım yapması Lukoil’un başçılığı ile başlamıştı. “Asrın Mukavelesi“ çerçevesinde sermayelerin toplam miktarı 10 milyar pay ayrılmıştır. Beklentilere göre sermaye koyuluşlarının karşılığı arıklamasıyla kendini doğrultacaktır.

 

4.4. Kazakistan

 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla 1992’den beri Kazakistan’a Batılı şirketlerin akını başlamıştı. Azerbaycan ve Türkmenistan’la karşılaştırmada Rusya Kazakistan’a hem siyasi hem de ekonomik güce sahiptir. Bölgede en çok tabii ihtiyatlara sahip olan Kazakistan’da dünyanın bir çok sayılı şirketleri önemli yatırımlar ve karlar elde etmektedirler. Azerbaycan’dan aksine Kazakistan’ın petrol ve gaz kaynakları karadadır ve güçle mücadele etmemektedir. Kazakistan için önemlisi ise Gemicilik ve Balıkçılığın geliştirilmesi ve bu konuda Hazar’a uygulanan statünün sağladığı imkanlar olacaktır.

 

4.4.1. Hazar’ın Statüsüyle İlgili Kazakistan’ın Görüşleri

 

Kazakistan Hazar’ın statüsü konusunda Şubat 1998’e kadar Azerbaycan ile benzer görüşleri benimsemiştir. Bu çerçevede Kazakistan Hazar’ı bir iç deniz olarak nitelemiş ve 1982 B.M.D.H.S.’nin uygulanmasını istemiştir. Kazakistan için kendi petrol ve doğalgaz sahalarındaki egemen haklarının tanınması büyük önem taşımaktadır. Kazakistan deniz yatağının paylaşılması, Hazar’ın sularını ise belirli bir münhasır yetki alanı dışında ortak kullanılmasını görüşünü benimsemiştir. Kazakistan deniz tabanının tamamen bölünmesini kabul ederken su kütlesinin ortak kullanılmasını kabul etmekle, Hazar’ı bir sınır gölü olarak değerlendirdiği izlenimi vermektedir. Çünkü Hazar’a deniz hukuku uygulansaydı, kıyı devletlerinin tam egemenliğinin olduğu 12 millik karasuları dışında, 200 millik veya karşı kıyı devletin sınırına kadar münhasır ekonomik bölgeye sahip olacaktı.

 

4.4.2. Kazakistan’ın Hazar’daki Yatırımları

 

Diğer devletler için olduğu kadar Kazakistan için de Hazar enerji kaynaklarının geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ve bu konuda Kazakistan yabancı sermaye çekmede bölgede çok güçlü çabalar göstermektedir.

Ocak 1995’de Kazakistan, Umman ve Rusya önemli bir boru hattı anlaşması imzaladılar. Anlaşmaya göre Rusya’nın Novorossisk Limanından Kazakistan’ın yeni petrol yataklarını birleştirecek büyük bir boru hattı yapılacaktır. Boru hattının kapasitesi günlük iki milyon varile ulaşacaktır. Kazakistan, Rusya ve Oman projeye sırası ile %25, %25 ve %40 hisseyle katılmıştırlar.

Uluslararası Petrol firmalarıyla Kazakistan 27 milyar varil petrol ve zengin doğal gaz rezervlerini çıkarmaya hedefliyor. Bir joint-venture kuruluş olan Tengizchevroil önümüzdeki 50 yılda 20 milyar dolarlık karı hedefleyerek büyük Tengiz Petrol sahasında petrol çıkarma anlaşmalarıyla ülkede yatırım yapacaktır. Haziran 1996’da keşfedilen yeni deniz altındaki zengin sahalara da yatırım yapılması beklenmektedir.

Kazakistan’ın 2000 yılındaki petrol üretimi 40 milyon tona ulaşmıştır. Bunun 12 milyon tonu ülke ihtiyacını karşılarken, 28 milyon tonu ise ihraç edilmektedir. Kaz Trans Oil Şirketi’nin Başkanı Kayılgeldi Kabuldin’e göre 2005 yılında toplam üretimin 60 milyon ton olması bekleniyor. Bu miktarın iç üretime ayrılacak kısmı 14 milyon ton olurken, 46 milyon ton ihraç edilecek. 2010 yılına gelindiğinde ise üretim 102 milyon tona ulaşacak. Bu yılda ülke içi talep 16 milyon tona ulaşırken, 68 milyon tonu ihraç edebilecek.

Kazak petrolünün taşinmasi da Azeri petrolü gibi çeşitli seçenekler ve politik çikarlar karşisinda kalmaktadir.

Bu seçenekler şöyle:

* İran üzerinden Basra körfezine çıkışı.

* Hazar Denizinden geçip, Ermenistan’dan Türkiye’ye girerek Ceyhan’a ulaşmasi veya.

* Hazar’ın Kuzeyinden Karadeniz’e çıkması istenmektedir.

Petrolün, Avrupa’ya yönlendirilmesi görüşü karşisinda, Karadeniz ve Ceyhan seçenekleri agirlikli olarak ortaya çikmaktadir.

Petrolün Karadeniz’e çıkması, Boğazlardan yılda en az 60-70 milyon ton geçişi gerektireceğinden Türkiye, bu seçeneğe şiddetle karşı çıkmaktadır.

Buna alternatif olarak, Kazak Petrolünün Bakü Ceyhan Hattına bağlanmasını ön geren projeyi savunmaktadır.

Bakü-Ceyhan Hattı nasıl Azeri petrollerine dayanıyorsa, Rusya’nın Novorossisk önerisinde de başı Kazak petrolleri çekmektedir. Novorossisk limanı, yıllık 30 milyon ton kapasitesi ile yetersiz bir öneri çıkış noktasıdır. Daha uzun boru hattı yatırımı liman ve terminal genişletme yatırımları ile Ceyhan seçeneğinden daha zayıf bir öneridir.

Petrolün Karadeniz’e gelmesi, çözmemekte, sorun ondan sonra bu petrolün nasıl dağıtılacağı düğümlenmektedir. Novorossisk’e gelen petrolün uluslararası piyasalara ulaştırması, yani Karadeniz’den Akdeniz’e geçişi sorun olmaktadır. Türkiye’nin yeni Boğazları atlayan seçenekleri gündeme getirmiştir.

Tengiz-Novorossisk hattının proje değeri 1,2 milyar tutarındadır. Kazakistan Tengiz Petrolü için güzergaha ilişkin anlaşma imzaladı. Tengiz petrollerinin %49’una sahip Amerika’nın Chevron şirketi, petrolünün Rusya arazisinden nakledilmesini isteniyor. Zaten Novorossisk hattı, Tengiz petrolünü taşıma kapasitesine sahip değil. Üstelik Novorossisk limanı tanker taşımacılığına elverişli bir liman değil. Yılın 200 günü Karadeniz’in dalgalı olması nedeniyle gemiler çalışmıyor. Chevron, yeni arayışlar içinde Chevron’un mühendislik hizmetlerini gören ABD’nin “Brawn and Rood“ şirketi Hazar’ın altından geçen boru hattı üzerinde duruyor. Dolayısıyla bu güzergah Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye üzerinden geçecek. Bir nevi Bakü-Ceyhan’a bağlanabilecek bir projedir. Chevron bu proje gerçekliklik kazanana kadar, geçici alternatifler peşindedir. Bu amaçla Azerbaycan ve Gürcistan’la anlaşarak, Tengiz’den iki milyon tonluk petrolün taşınması için ilginç bir yol denedi. Kazakistan’ın Aktua limanından Azerbaycan’ın Dübendi limanına boşaltılan Tengiz petrolüne karşılık Azerbaycan barter usulüyle Alibayramlı’daki kendi petrolünden vagonlara doldurduğu aynı hacimdeki petrolü demir yolu vasıtasıyla Gürcistan’ın Batum limanına gönderdi. Chevron, aynı tür barter anlaşmasını Ìran’la da yapmaya hazırlanıyor. Ayrıca Türkiye’nin boğazların güvenliği nedeniyle tanker geçişine 35 milyon tonluk sınırlama kararı bulunuyor.

Hazar’da kendi güç dengesini konuma yollarından da biri donama bulundurmaktır. Kazakistan da bu yönde çalışmalarını 1992’den başlamıştır. En büyük limanı olan Aktua’da 10 sahil koruma botu ve 10 helikopter bulundurmaktadır. Bu gücün amacı da, narkotik ve silah tüccarlarına karşı mücadeleden ibarettir. Ayrıca Kazakistan’ın petrol platformlarını da koruyor. Rusya ve Kazakistan savunma bakanlıkları arasında yapılan anlaşmaya göre, Rusya Kazakistan’a 5 gemi daha karşılıksız verecek. Rusya, bu gemilerle denizde bir takım araştırmalar yapılmasını da istiyor. Kazakistan Rusya, Türkiye ve Ukrayna deniz askeri okullarıyla yaptığı anlaşmalar gereği kadrolarını bu ülkelerde yetiştiriyor.

 


4.5. Türkmenistan

 

Bu ülke BM tarafından kendisine verilen “tarafsızlık“ statüsü nedeniyle çok önemli bir konuma sahip. Her ne kadar Hazar’daki kendi bölgesini geliştirmede geri kaldıysa da, önümüzdeki yüzyılda özellikle doğalgaz da önemli bir enerji ihracatçısı olarak ortaya çıkmak için çok büyük potansiyele sahiptir. Yapılan araştırmalara göre Türkmenistan’ın Mary Vilayeti Gurrukbil sahasında bulunan petrol ve doğalgaz rezervlerinin varlığı Türkmenistan Doğal kaynaklar ve Jeoloji Ulusal konseyi tarafından onaylandı. Jeologlar, Gurrubkil sahasının bulunduğu Garabil-Badkız bölgesinin zengin rezervlere sahip olduğunu tahmin ediyorlar. Yeni bir rezerv olan Üçgamak sahası da bu bölgede bulunuyor.

Hesaplamalara göre 3 milyar tonluk petrole ek olarak Türkmenistan 4,5 trilyon metre küplük doğalgazıyla dünyanın en büyük gaz rezervine sahiptir.

Petrolün Batıya taşınmasının Ekonomik Yönü’nden çok, Teknik Yönü, özellikle Politik Yönü üzerinde savaş verilirken, doğal gaz için daha hızlı gelişmeler olmaktadır. Çünkü doğalgazın;

* günlük hayatın doğrudan içinde olması

* direkt olarak kullanılması

* tüketicilerin bekleyememesi

* çabucak tüketilip satılması

* paraya çok çabuk dönüşmesi

* çevreye uyguluğu

gibi ekonomik ve çevreci özellikleri, onun öncelikle çözülmesini gerektirmektedir. 1 Mayıs 1992’de Türkmenistan’la imzalanan 30 yıllık “DOĞALGAZ GÖNDERÌLMESÌ ANLAŞMASI“ ile Türkiye Avrupa ile eş zamanda yeni alternatif kaynak (gibi) için ilk adım atılmıştır. Fakat geçiş yolu konusunda bir anlaşmaya varılamadı. 10 Mayıs 1992’deki AŞKABAT ZÌRVESÌ’nde, taraflar Fürmen doğalgazının İran ve Türkiye üzerinden taşınmasını ilke olarak kabul etmiştir. 1992’de Ankara’da 1. Türk Cumhuriyetleri Zirvesi’nde “Türkiye tarafından“ Türkmenistan-Avrupa Boru Hattı“ projesi önerildi. Projenin 4790 km uzunluğunda, 2 hatlı, 40 milyar m3 kapasiteli, ilk aşamasi olan Avrupa hattinin 14 milyar dolar olmasi planlanir.

Azerbaycan, doğalgaz hattının Hazar Denizi’nin altından gelerek, kendi, üzerinden Türkiye’ye geçmesini istemektedir. Böylece, doğalgazdan yararlanmayı ummaktadır. Türkmenistan ise İran ile olan sınırından dolayı, Hazar-Denizi geçişinin dört kat pahalı olacağını savunarak, İran geçişini tercih etmektedir. Bunun için Türkmenistan, 1992 yılında İran ile doğalgaz boru hattının İran üzerinde Türkiye’ye geçmesi için bir anlaşma yapmıştır. Öte yandan bu geçiş, Dünyanın büyük rezerv ülkelerinden İran’ın doğalgazının da, Türkiye’den Avrupa’ya pazarlamasını sağlayacaktır. Batı ise Ermenistan ve Gürcistan’ın dahil edilmesini, bu ülkelerin korunması ve gazın akış güvenliği için istemektedir. Sonuçta, doğalgazın nereden geçeceği tartışması, sadece Batı ile Avrasya ülkeleri arasında değil, yeni Türk Cumhuriyetleri arasında da menfaat çekişmeleri doğurmaktadır.

Bu olumlu gelişmelere ragmen: ABD, Iran’in Avrupa’ya karşi eline koz geçirecegi için kaygilanmakta, Rusya ise Türkmenistan üzerindeki etkisinin zayiflamasindan korktugu için rahatsizlik duymaktadir.

 

4.5.1. Türkmenistan’ın Hazar’ın Statü Sorununa İlişkin Yaklaşımı

 

Türkmenistan, uzunca bir süre diğer kıyı devletlere göre daha belirsiz ve esnek olmuştur. Türkmenistan, Rusya ile İran’ın baskıları nedeniyle önce bu ülkelerin görüşüne yakın bir görüşü Ocak 1997 tarihine kadar savunmuş ve kıyı ülkelere bırakılacak 45 millik münhasır yetki alanı dışında kıyı devletlerin ortak kullanımına açık bir alan tesis edilmesi gerektiği görüşünü benimsemiştir. Türkmenistan daha sonra bu görüşünü değiştirmiş ve idari paylaşımın orta hat esasına göre yapılması, ayrıca kıyı beş ülkenin Hazar’ın kendi sektörlerinde kalan bölümünde mineral kaynakları münhasıran kullanmakta serbest olması gerektiği görüşünü savunmaya başlamıştır.

Ocak 1997’de Türkmenistan Cumhurbaşkani Azeri ve Çirak petrol sahalarinin Azerbaycanlilarca konan ismini degiştirmiş ve kendi adini vermiştir. Bu petrol sahalari, 45 millik kiyi şeridinden daha ötede oldugu için Türkmenistan’in Hazar’in fiilen ulusal sektörlere bölünmesini destekledigi söylenebilir. Ancak işin ilginç tarafi Hazar’da ayni tezi savunan Türkmenistan ve Azerbaycan, petrol sahalari yüzünden kendi aralarinda anlaşmazliga düşmüşler.

Fakat son zaman Türkmenistan tekrar yine tutumunun değiştirdiği gözlenmektedir. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurad Türkmenbaşı’nın 6-9 Temmuz 1998 tarihindeki Tahran ziyareti sırasında yayımlanan ortak bildiride, Hazar’ın statüsü konusunda kıyı devletlerin onayladığı bir anlaşma ortaya çıkana kadar Ìran ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan anlaşmaların geçerli olacağı belirtildi. Böylece Türkmenistan, Hazar’ın hem deniz tabanının hem de su kütlesinin ortak kullanımını savunan Ìran’ın görüşlerine daha yakın hale getirmiştir.

Türkmenistan’ın Rusya-Kazakistan Anlaşması sonrasında İran ile belirli ölçüde ortak bir tepki sergilenmesinin ardındaki en önemli etken, bu ülkenin Azerbaycan ile Hazar’daki tartışmalı petrol sahalarından kaynaklanan sorunlarının çözümlenmesinin bir süre daha mümkün olmayacağı düşüncesi ve Azerbaycan’a karşı bir destek arayışı içinde olması şeklinde açıklanabilir. Bununla birlikte Türkmenistan’ın tutumu halen çok açık değildir. Üstelik Türkmenistan kıyılarına 104 km uzaklıkta bulunan Serdar/Kepez petrol sahası üzerindeki tek taraflı egemenlik iddiasından vazgeçmiş değildir.

1998 şubat ayinda Azerbaycan Diş Işleri bakani ve Türkmenistan Diş Ěşleri bakani arasinda yapilan görüşmede anlaşma imzalanmasa da Hazar’in orta hat usulü ile bölünmesi konusunda görüş birligine varılmış ve sınırın kesinleştirilmesi için uzmanlar grubu oluşturulmuştur.

Diğer kıyı devletleri gibi Türkmenistan da Hazar’da donanma bulundurma çabasındadır. En büyük limanı Türkmenbaşı. Ancak askeri donanması bulunmuyor. Mevcut gemiler sadece ticaretle meşgul. Türkmenbaşı limanı ve körfezi gelecekte askeri donanmayı barındırabilecek şekilde teçhiz edilebilir.

500 kişiden oluşan sahil koruma personeli burada faaliyet gösteriyor. Hazar’da, gemilerin güvenligi, ekolojinin korunmasi, balikçilik ve kaçakçiliga karşi mücadele gibi amaçlarla; sahil koruma ekibi bulunduruyor. Rus sahil ve sinir koruma birlikleri de bu güce destek veriyor. Rus sinir birlikleri sahil koruma birlikleri ekibinin, Türkmenbaşi limaninin girişindeki Kizilsu adalarinda konuşlandirilmasi yönünde anlaşmaya varilmak üzeredir.

www.asif.co.sr