H A L İ L     İ B R A H İ M     İ L H A N


For A Brief Profil In English Click Here

Halil, TNN sohbet odalarında bir zamanlar her daim mevcut bulunan nicki ile pek çok insanın sürekli gözünün önünde olan bir şahıs olarak IRC müdavimleri tarafından tanınır. Kullandığı nick ile kendi adının aynı olması o zamanlar bazı kişiler tarafından garip karşılanmış olsa bile, o bu şekilde kalmayı inatla sürdürüp, sadece TNN sohbet odalarında değil, özel abonelik istemeyen diğer tüm sohbet kanallarında bu özelliğini korumuştur. (Sandey Tayms, 30/02/1492)

İşte böyle sayın internet dostlarım. İsmim Halil İbrahim İLHAN. 1975 yılının sıcak bir yaz günü sabahı, ki Haziran ayının yirmialtısına tekabül eder, Kırkkale'de doğmuşum. Yani annem öyle diyor. dört yaşıma kadar oldukça mutlu bir hayat yaşadığımı itiraf etmeliyim. Çünkü o güne kadar ailemin on yıl aradan sonra sahip olduğu ilk ve tek çocuk olmanın tüm avantajlarını kullandığım söylenebilir. Peki ya ben dört yaşıma gireceğim günlerde ne oldu. Ne olabilir ki? Kardeşim doğdu işte. Belki biraz kıskançlık belki de ailemin bana olan sevgisini paylaşmama isteği ile, ki kıskançlıkla aynı anlama gelir, hayatımın bir şekilde değiştiğini farkettim. Ya bir de yedi yaşıma geldiğimde ikinci kardeşimin doğmasının beni ne şekilde etkilediğini varın siz düşünün. (Gerçi ben bunları yazıyorum da, beni tanımayanlar mutlaka bir canavar olduğumu düşünecekler. Tanıyanların ise kahkahalarını duyar gibi oluyorum. Gülmeyin ulan gülmeyiiiiiiiinnnnnnnnnnn)

O zamanlar oldukça garip olarak karşılanan fakat şimdilerde moda haline gelen altı yaşında okula başlayabilmenin sevincini de yaşıyorum. Şu sıralar bana bakıpda kaçıncı sınıfa gittiğimi soranlara, üniversite mezunu olduğumu söylemek, onlarda ufak bir soğuk duş etkisi yapıyor olmasını, o zamanın bu garip olayına borçluyum. (Tanıyanlar lütfen gülmeyiiin) Gerçi biraz da yaşımı göstermeyecek kadar çocuksu yüze ve bedensel yapıya sahip olmam da bir diğer etken sanırım. (Gülmeyin amaaaaaaaaa)

Yedi buçuk yaşlarım sıralarında, ki üç Aralıktan bahsediyorum, babamın vefaatıi ile yeni bir hayata başladığımın farkında değildim. Gerçi bu olay hayatımın geri kalanını oldukça etkilemişti ama o zamanlar çocuk olmanın sebebiyle bu farkında olamayışı mazur görmek kerekir. Diyelim ki mazur görmediniz de ne oldu? Hiiiiç ne olacak sanki. Hayat bu, devam etmek mecburiyetinde, önüne taş da koyamssınız ki dursun diye. Yada durduracağınız ancak kendi hayatınız olur ki, bu diğer insanlar için sonraları pek bir önem arzetmez. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir arkadaşlar.

Gerçelten başarılı bir ilkokul hayatı geçirdim. Bunu da o zamanlar (ki henüz ortalıkta 8 yıllık zorunlu eğitimin 'S' si bile yoktu) açılan Anadolu Liseleri, Devlet Parasız Yatılı ve Özel Kollejlerin sınavlarına katılıp tümünden başarılı sonuçlar alarak tescilli hâle getirdiğimi sanıyorum. Aslında tüm sınavları kazanmak da bi dert azizim. (Amma da gururlandım birden. Gerçi aileler çocuklarının tüm sınavları kazanmalarını isterler ama bunu yapmış olmak çocuk için bir kâbustur. Hangi okula gideceğine karar vermenin o yaştaki bir çocuk için yarattığı zorlukla beraber seçeceği okulun hayatını ne şekilde etkileyeceğini bilmemesi de konuyu anlamsızmış gibi görmesine sebep olur. Zaten o yaştaki çocukları eğitmek yerine, onları yarışa hazırlanan atlar yerine koyan bir eğitim sisteminin çarpıklığını da kavramış bir çocuk için bu gerçekten bir kâbusdur. Yaaa, toplumun kanayan yarasına da böylece parmak bastık. İster gülün ister gülmeyin arkadaşlar)

Ben kendim için zulüm olarak gördüğüm okul seçme işini, tecrübelerine güvendiğim ve hâlâ saygı duyduğum ilkokul öğretmenime bırakarak en isabetli kararı verdiğimi tahmin ediyorm. Verilen direktifler sonucu 1986 yılında Özel Darüşşafaka Lisesine kayıt yaptırdım. Hayatımın İstanbul'da devam edecek yedi senesine bu şekilde adım atmış oluyordum. En azından o zamanlar yedi sene olacağını tahmin ediyordum. Ne günlerdi onlar; yatakahanede yastık, yemekhanede zeytin, banyoda su savaşları yapmak, derslerde akıl almaz muziplikler, şeytanın bile hayrete düşeceği yaramazlıkları bulup onları itina ile uygulamak aynı sınıfı paylaşan yirmibeşten fazla insan için hiç de zor değildi. Hele aldığımız ufak tefek cezalarda, kalbimizin durma noktasına gelmesi ise işin en heycanlı tarafını oluşturuyordu. Yedi sene bitmişti ama İstanbul macerası bitmemişti. Benim için ızdırap dolu bir üniversite hayatı başlıyordu. Kötü reklam olmasın diye okulumun ismini vermeyecem, bilenler de vermesin, sizler de GÜLMEYİİİİİİNNNNNN. Yuvarlana yuvarlana üniversite hayatım da devam etti. Amerika Mamerika (Miami) dolaştık biraz. Izdıraplı kısmı 2 dersten takıp Türkiye'ye dönmek oldu.


Ve yıldız gemisi yıllardan 1998'i gösterirken ben Ankara'da özel bi şirkette çalışıyorum.

Bu Halil'in uzun özgeçmişi. Peki Halil nelerden hoşlanır. Az sonra...(Rehâ Muhtar olsaydı reklamları da girerdik.)

Güzel olan herşeyden hoşlanırım dersem oldukça klasik ve genel bi cevap vermiş olurum. (E gülün bâri) Klasik batı, country ve newage türü yabancı kaynaklı müzik türleri yanısıra, Türkçe sözlü hafif, Türk halk ve Türk sanat müziği dinlemekten hoşlanırım. Fırsat buldukça sinemaya gitmekten (Beraber sinemaya gittiğim arkadaşlar gülmeyiiiiiiinnnnn), parkları bahçeleri dolaşmaktan hoşlanırım. Romantik bir kişiliğimin olduğunu söyleyen arkadaşları kırmamak için şiirimsi, öykümsü ve denememsi yazdığım da oldu. Bunların sonuna -imsi eki gelmesinin sebebi bizimkilerin büyük üstadlarınkilerin yanında ancak mikrop büyüklüğünde değerinin olduklarını îma etmek içindir. Muzip kişiliğimin yanı sıra dehşet espirilerimin olduğunu da itiraf etmeliyim. (ağlamayın beeee tamam) Fanatik olmasamda Beşiktaş taraftarıyım. (Yensen de yenilsende taraftarın senleee.....)

Son günlerde ise başıma aldığım tatlı bir belanın derdi ile uğraşmakla meşgulüm.

Bu uzun yazıyı okuma zahmetinde bulundunuz ya, valla ne desem artık boş yâni. Helal olsun.