"I'll teach you how to escape death.
... there is a raven in the eastern sea which is called
Yitai("dull head"). This dull head cannot fly very high
and seems very stupid. It hops only a short distance and
nestles close with others of its kind. In going forward,
it dare not lead, and in going back it dare not lag behind.
At the time of feeding, it takes what is left over by the
other birds. Therefore the ranks of this bird are never
depleted and nobody can do them any harm. A tree with a
straight trunk is the first to be chopped down. A well
with sweet water is the first to be drawn dry."
-Taikung Jen, in a conversation with Confucius.
Foreword from Ernest K. Gann's novel "Fate is the Hunter".
ILLUSION
I've got rid of an old love
from now on, all woman are beautiful
my shirt is new
I have washed
and shaved,
the war is over
spring has come
the sun is shining
I am out in the streets
everybody is peaceful
and so am I
Orhan Veli Kanık
UPHILL
In the other world
when the factory work is over
in the evenings
if the road leading us home
is not as uphill as it is now
death is not so bad after all
Orhan Veli Kanık
If I cry
do you hear my voice in my lines
can you touch my teardrops with your hands
I had no idea the songs were so pretty
and the words were so insufficient
before falling in this trouble
there is a place, I feel
it is possible to tell everything
I am very close, I feel
but I can not tell
Orhan Veli Kanık
deli eder insanı bu dünya
bu gece
bu yıldızlar
bu koku
bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç
Orhan Veli Kanık
gün doğmadan
deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola
kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında
içinde bir iş görmenin saadeti
gideceksin;
gideceksin ırıpların çalkantısında
balıklar çıkacak yoluna, karşıcı
sevineceksin
Orhan Veli Kanık
SAKLAMBAÇ
bir zamanlar
saklambaç oynardık
başka başka kentlerde
ben seni arardım
sen de beni
Osman Güngör Feyzoğlu
SUDA GÜNEŞ
suda güneş ışımaya başladı mı
suyun yüreği çarpmaya başladı mı
bir aşk mektubu gibi gelir kırlangıç,
uzaktaki sevgiliden
bir elinde çiçeklenmiş badem dalı
bir elinde çayır çimen
Oktay Rifat
birşey var aramızda
senin bakışından belli
benim yanan yüzümden
Nahit Ulvi
İÇERİKLER
konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
birbirimize bakarak
ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
ne varız ne de yoğuz gerçekte
iki lambayızdır sadece
iki ayrı yerinden aydınlatan odayı
değilsek de yakın birbirimize
büsbütün uzak da sayılmayız
iki uçurtmayızdır başıboş
gökyüzünde yan yana
Edip Cansever
KOLAY
farkında mısın
değilsin kendi bahçende
kendinden değil,
kendini bu kendin sanışın
ZORU
birgün
herkes kendi bahçesine, derlerse..
hazır mısınız?
Özdemir Asaf
Sevgilerde
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı
bütün tanıdıklarınız
sizi yanlış tanıdı
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı
gecelerde ve yalnız
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
Behçet Necatigil
ne hasta bekler sabahı,
ne de genç ölüyü mezar,
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar
Necip Fazıl Kısakürek
türlü derde ben deva buldum
elimle çok zaman
kimse bilmez bir tabibe
ben de muhtacım bugün
anlatılmaz, anlaşılmaz hal hazin, mevsim hazan
nevcihan masum melekten pir tacı bugün
(Rahmi Duman)
elinden olsun bir tas su
ve yüreğinde sevgi damlaları
gökmavi umutlar kenetlenmiş yarınlara
birgüzel çağrı
tatlı, ılık, tanıdık bir rüzgar geçmişten
köşebaşındaki sevgilinin gölgesi
gördüm dün akşam seni
hep beklediğim yerdesin
bir ses çınladı kulağımda
seni hala seviyorum
Rıdvan Dansuk
BİZE
yürek bir saka kuşu
boğazına kadar sevdada
ve bir o kadar da umutlar gökmavi
ayrılık tez olur birtanem
gün erkenden kararır
bir imdat yaradana
ne olur bu aşk bitmesin
Rıdvan Dansuk
gecelerden bir gece
ay yoksa gökteki yerinde
göz kırpmıyorsa yıldızlar
anla ki unuttum seni
Günal Günal
kırlara çıktık mı seninle
yıldızlara baktık mı beraber
dinledik mi gecenin şarkısını
yorgun gözlerle karşıladık mı güneşi
Günal Günal
şimdi olsaydın da yanımda
öpseydim kiraz dudaklarını
saçlarını okşasaydım doyasıya
söyleseydim seni sevdiğimi
Günal Günal
hani bir dünya
yepyeni bir dünya yaratacaktık seninle
grup rengi çiçeklerle donanacaktı yeryüzü
ölmeye bile gelecektin benimle
Recep Can Şen
umutlarımızla, acılarımızla, ayrılıklarımızla
sırılsıklam olduğumuza göre,
niçin ayışığı yırtmasın karanlığı?
Cihan Oğuz
KOPAN İP
kopan ip bağlanabilir yeniden
tutar tutmasına ama
kopmuştur işte bir kere
belki karşılaşırız yine, ama orada
beni terkettiğin yerde
bulamazsın beni bir daha
B Brecht
AY IŞIĞININ SIRRI
dün gece gülüm,
ay ışığının sırrını çözdüm
sensiz akşamlarda
beni kendisine çeken
biliyorum senin için de hüzünlü bir iştir
ay ışığını seyretmek
yanlız akşamlarda
gördüğüm Gül'üm,
gözlerinin ışığıydı
dünyanın birbaşka yerinden yola çıkmış
aydan yansıyan
Y. Sütçü
TO BE OR NOT TO BE
var olmak mı, yok olmak mı bütün sorun bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına ,oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur; yeter demesi mi?
ölmek uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırları insanoğlunun
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
çünkü o ölüm uykularında,
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu
bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden
kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanı?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini
ve nice büyük, yiğitce atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
ama sus, bak, güzel Ophelia geliyor.
Peri kızı, dualarında unutma beni
ve bütün günahlarımı
Hamlet, Shakespeare
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ıstıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski İstanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış
bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam, ne tutsam , nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
ah,seni bilmiyor, kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın, tüylerin ürperiyor
belki körsün, kırılmışsın, telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor,
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır, başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin
Atilla İlhan