Fizyoloji
canlıdaki fonksiyonların incelenmesidir. Özellikle, yaşamın kaynağı, gelişimi
ve aşamalarından sorumlu fiziksel ve kimyasal faktörleri açıklamaya çalışır. En
basit canlıdan en karmaşık insana kadar yaşamın her çeşidi kendine özgü
fonksiyonel karakteristiklere sahiptir. Bu nedenle fizyolojinin çok geniş olan
alanı birçok alt gruplara ayrılır. Tek hücreli organizmalarda bütün hayatsal
olaylar bir tek hücre içinde oluşur. Çok hücreli organizmaların evrimi
ilerledikçe çeşitli hüre grupları özel fonksiyonlar yüklenmiştir.
Özelleşmiş hücre grupları arasında sindirim
ve emilimi sağlayan bir mide-barsak sistemi; artık maddeleri atan bir boşaltım
sistemi; oksijeni alıp karbondioksiti ve metabolizma ürünlerini atan bir
solunum sistemi; besin, oksijen ve metabolizma ürünlerinin dağıtımını yapan bir
kalp-damar sistemi; türün devamını sağlayacak bir üretim sistemi; diğer
sistemlerin fonksiyonlarını birleştirecek ve düzenleyecek sinir ve iç salgı
sistemleri bulunmaktadır. Bu sistemlerin çalışma yolları ve herbirinin
vücudun bir bütün olarak fonksiyonlarına yaptıkları katkılarla fizyoloji bilimi
ilgilenmektedir. İnsan fizyolojisi, insan vücudunu canlı yapan özgün
karakteristikleri ve mekanizmaları açıklamaya çalışılır.
Gerçekten bizim canlı kalmamız hemen tamamen
bizim kontrolümüzün dışındadır. Çünkü yiyecek aramamıza neden olan açlık,
kaçmamıza neden olan korkudur. Soğukluk duygusu ısınmamızı sağlar. Böylece
insan gerçekte otomatik hareket eden bir robottur. Öğrenmek, duyarlı ve duygulu
olmak bu yaşamın otomatik parçalarıdır. Bu özgün nitelikler bizim çok değişken
koşullar altında varlığımızı sağlar. Aksi takdirde yaşam olanağı
bulunmayacaktı...
Bu Monako pulunda anafilaksi anlatılıyor.
Dr. Paul Jones Portier (Deniz biyoloğu ve Fizyolog) 1903 yılında Charles Richet (Fizyolog) ile beraber Monako Prensi I.Albert’in, Hirondelle II adlı yatında anafilaksiyi keşfetmiştir.
Anafilaksi: Antijen niteliğinde belli bir yabancı protein veya ilaca karşı evvelce duyarlık kazanmış kimseye aynı antijenin vücuda ikinci defa verilişi sonucu oluşan aşırı duyarlık hali.
François Joseph Victor Broussais 1772 – 1838
Fizyoloji biliminin kurucularındandır. Tedavi metodu olarak sülükle kan çekmeyi tercih ediyordu.
Claude Bernard 1813 – 1878
Sindirim ve solunum sistemi üzerinde araştırmalar yapmış. Karaciğerde şeker üretimi ve pankreastan yağ atılımını incelemiş. Dördüncü beyin ventriklelinin zedelenmesi ile idrarda şeker yoğunlaşmasını kanıtlamıştır.
François Magendie 1783 – 1855 Üniversitede Anatomi, Fizyoloji, Patoloji, Farmakoloji ve Toksikolji derslerini vermiş 1822 yılında 1811’de Bell’in buluşunu (omuriliğin arka köklerinin sensible ve ön köklerinin motor fonksiyonları yönlendirdiği) kanıtlamıştır. |
|
Oskar Minkowski 1858 – 1931 Pankreasın fonksiyon bozukluğunda diyabetin görüldüğünü ilk defa anlatan kişidir. Diyabette görülen asidoza karşı alkali tedavisini önermiştir. |
Emil Du Bois-Reymond 1818 – 1896
Kas ve sinir sisteminde biyoelektrik olayların incelemesinde bulunup, fizyolojiye fiziksel metotların girmesini sağlamıştır.
Hermann von Helmholtz 1821
– 1894
Gözün fizyolojisi ile ilgili çok öemli buluşları vardır.