Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

 

FİZYOLOJİ

 

Fizyoloji canlıdaki fonksiyonların incelenmesidir. Özellikle, yaşamın kaynağı, gelişimi ve aşamalarından sorumlu fiziksel ve kimyasal faktörleri açıklamaya çalışır. En basit canlıdan en karmaşık insana kadar yaşamın her çeşidi kendine özgü fonksiyonel karakteristiklere sahiptir. Bu nedenle fizyolojinin çok geniş olan alanı birçok alt gruplara ayrılır. Tek hücreli organizmalarda bütün hayatsal olaylar bir tek hücre içinde oluşur. Çok hücreli organizmaların evrimi ilerledikçe çeşitli hüre grupları özel fonksiyonlar yüklenmiştir.

 

Özelleşmiş hücre grupları arasında sindirim ve emilimi sağlayan bir mide-barsak sistemi; artık maddeleri atan bir boşaltım sistemi; oksijeni alıp karbondioksiti ve metabolizma ürünlerini atan bir solunum sistemi; besin, oksijen ve metabolizma ürünlerinin dağıtımını yapan bir kalp-damar sistemi; türün devamını sağlayacak bir üretim sistemi; diğer sistemlerin fonksiyonlarını birleştirecek ve düzenleyecek sinir ve iç salgı sistemleri bulunmaktadır. Bu sistemlerin çalışma yolları ve herbirinin vücudun bir bütün olarak fonksiyonlarına yaptıkları katkılarla fizyoloji bilimi ilgilenmektedir. İnsan fizyolojisi, insan vücudunu canlı yapan özgün karakteristikleri ve mekanizmaları açıklamaya çalışılır.

 

Gerçekten bizim canlı kalmamız hemen tamamen bizim kontrolümüzün dışındadır. Çünkü yiyecek aramamıza neden olan açlık, kaçmamıza neden olan korkudur. Soğukluk duygusu ısınmamızı sağlar. Böylece insan gerçekte otomatik hareket eden bir robottur. Öğrenmek, duyarlı ve duygulu olmak bu yaşamın otomatik parçalarıdır. Bu özgün nitelikler bizim çok değişken koşullar altında varlığımızı sağlar. Aksi takdirde yaşam olanağı bulunmayacaktı...

 

Bu Monako pulunda anafilaksi anlatılıyor.

 

Dr. Paul Jones Portier (Deniz biyoloğu ve Fizyolog) 1903 yılında Charles Richet (Fizyolog) ile beraber Monako Prensi I.Albert’in, Hirondelle II adlı yatında anafilaksiyi keşfetmiştir.

 

Anafilaksi: Antijen niteliğinde belli bir yabancı protein veya ilaca karşı evvelce duyarlık kazanmış kimseye aynı antijenin  vücuda ikinci defa verilişi sonucu oluşan aşırı duyarlık hali.

 

François Joseph Victor Broussais 1772 – 1838

Fizyoloji biliminin kurucularındandır. Tedavi metodu olarak sülükle kan çekmeyi tercih ediyordu.

 

          

Claude Bernard 1813 – 1878

 

Sindirim ve solunum sistemi üzerinde araştırmalar yapmış. Karaciğerde şeker üretimi ve pankreastan yağ atılımını incelemiş. Dördüncü beyin ventriklelinin zedelenmesi ile idrarda şeker yoğunlaşmasını kanıtlamıştır.

 

                                           

François Magendie 1783 – 1855

 

Üniversitede Anatomi, Fizyoloji, Patoloji, Farmakoloji ve Toksikolji derslerini vermiş 1822 yılında 1811’de Bell’in buluşunu (omuriliğin arka köklerinin sensible ve ön köklerinin motor fonksiyonları yönlendirdiği) kanıtlamıştır.

 

Oskar Minkowski 1858 – 1931

 

Pankreasın fonksiyon bozukluğunda diyabetin görüldüğünü ilk defa anlatan kişidir. Diyabette görülen asidoza karşı alkali tedavisini önermiştir.

 

Emil Du Bois-Reymond 1818 – 1896

 

Kas ve sinir sisteminde biyoelektrik olayların incelemesinde bulunup, fizyolojiye fiziksel metotların girmesini sağlamıştır.

 

Hermann von Helmholtz 1821 – 1894

 

Gözün fizyolojisi ile ilgili çok öemli buluşları vardır.