ROMATİZMAL
HASTALIKLAR
Romatizma ilk kez M.Ö 400 yıl kadar önce Hipokrat tarafından kullanılmıştır. Yunanca kökenli bu kelime “akıyorum” anlamına gelen “rheo" kökünden türetilmiştir. Romatizma sözcüğü yüzyıllar boyunca hareket sistemini etkileyen ağrı ve bozukluklar için kullanılmıştır. Ancak bu sözcük bir hastalığı ifade etmediğinden romatizmal hastalıklar deyimi daha doğru bir tanımlamadır. Günümüzde romatizmal hastalıklar kapsamına hareket sistemi veya diğer bir deyimle kas-iskelet sistemi olarak adlandırdığımız kemikler-eklemler-kaslar ve bu yapıların çevresindeki yumuşak dokulardan oluşan yapıların ağrıları, iltihapları ve işlev bozukluklarına neden olan tüm rahatsızlıklar girmektedir.
Romatizmal hastalıkların bir bölümünden yaşlanma sonucu eklemin aşınması, enfeksiyonlar, hormonal nedenler sorumlu tutuluyor. Özellikle iltihaplı eklem romatizmaları olarak adlandırılan ve çoğunlukla eklemde harabiyet yapan romatizma türlerinde ise hastalık nedenleri tam olarak belirlenmiş değil. Ancak bağışıklık sistemini etkileyen bazı faktörlerin sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Her romatizma türünün görülme sıklığı hastalıktan hastalığa değiştiği gibi, cinsler ve farklı toplumlar arasında da değişkenlik gösterir. Halk arasında kireçlenme olarak bilinen ve tıp dilinde osteoartrit veya osteoartroz olarak adlandırılan eklem hastalığı yaşlanma süreci içinde ortaya çıkan aşınmanın bir sonucu olarak geliştiğinden tüm ırk ve toplumlarda eşit olarak görülür.
Bununla birlikte el eklemleri, boyun omurları ve diz kireçlenmesinde olduğu gibi bazı eklem tutulumları da kadınlarda daha sık, kalça ve bel omurları gibi bazı bölgelerde erkeklerde daha sık görülür. Eklemlerin aşınma süreci 20’li yaşlar gibi çok erken yaşlarda başlamakla birlikte özellikle eklemde ağrı 40’lı yaşlardan sonra belirginleşir. Aslında eklemlerin doğal bir yaşlanma süreci olan bu durum 65 yaşını aşan kadın ve erkeklerin % 95’inden fazlasının çekilen eklem röntgenlerinde görülmekle birlikte, bu kişilerin sadece belirli bir bölümünde eklem arası, tutukluluk, eklemin görünümünde bozulma ve eklemi iyi kullanamama gibi şikayetler ortaya çıkar.
İltihaplı eklem hastalıklarının en sık görüleni olan romatoid artritin görülme sıklığı ortalama % 1.5’dur. Kadınlarda erkeklerden yaklaşık 2.5-3 kat fazla görülmekle birlikte görülme oranı yaş ilerledikçe artar ve cinsiyet farkı azalır. Her yaşta ve her ırkta görülen bu hastalık % 80 oranında 35-50 yaş grubundaki kişilerde ortaya çıkar.
Kas-iskelet sistemini oluşturan yapılarda ağrı, şişlik, tutukluk ve hareket kısıtlılığına yol açan romatizmal hastalıkların sayısı 80'i aşkındır. Toplumda en sık görüleni halk arasında kireçlenme olarak tanımlanan osteoartrittir. (veya diğer adlarıyla osteoartroz, dejeneratif eklem hastalığı).
Romatizmal hastalıkların niteliğine ve tuttuğu bölgeye göre bazı belirtiler ortaya çıkar. Kireçlenme yani osteoartritin en belirgin belirtisi tutulan eklemde genellikte hareketle artan ağrı, tutukluk, deformite olacak adlandırılan şekil bozukluğu ile daha seyrek olarak eklemde şişlik ve eklem hareketinin kısıtlanması hatta ilerlemiş durumlarda tamamen kaybıdır.
Romatoid artrit gibi iltihaplı eklem romatizmalarında ise en belirgin bulgular eklemin şişmesi, tutukluğu, eklemin ısısının artması ve kızarıklığıdır. Bu romatizmalara bazen ciltte döküntüler ile akciğerler, böbrekler gibi iç organları veya göz gibi duyu organlarını etkilediği durumlarda bu organların çalışma bozuklukları ile ilgili belirtiler eşlik eder. Boyun ve sırt çevresinde kaslarında bazen çok şiddetli olabilen ağrılara yol açan fibromiyalji ve miyofasyal ağrı sendromu gibi yumuşak doku romatizmalarında eklemler etkilenmez. Bu hastalarda kaslar arasında hassas veya basılınca ağrının arka bölgelere yayıldığı tetik noktalar bulunur.
Polonya, Varşova 1977 Romatizma Hastalıkları Kongresi’nin ilk gün damgalı posta kartı antiyesi
Romatizmal hastalıkların tedavisi farklılıklar gösterir. Eklemin doğal yaşlanma süreci olan osteoatritin gidişini durduran bir tedavi yöntemi yoktur. Antiromatizmal ve ağrı kesici ilaçlar ağrının giderilmesine yardımcı olur. Fizik tedavi ve kaplıca tedavileri yine ilaçlar gibi ağrının giderilmesi ve eklemin hasta tarafından daha rahat ve uzun süreli kullanılmasına olanak sağlar. Eklem çevresi kasların, egzersizlerle güçlendirilmesi ise hasta ekleme binen yükün azalmasında yararlıdır. Eklem yüzeyinin büyük oranda bozulduğu durumlarda ise değişik ortopedik cerrahi girişimler yapılmaktadır. Bu girişimlerin büyük çoğunluğunu hasarlı eklem yüzeyinin metal bir yüzeyle değiştirildiği eklem protezleri ve artroskopik ameliyatlar oluşturur. Türkiye'de de başarıyla yapılan protez ameliyatları en fazla kalça eklemi protezi olmak üzere diz ve daha az oranlarda omuz, dirsek ve el eklemlerine uygulanmaktadır. İlaç, egzersiz ve fizik tedaviye cevap vermeyen ağrılarla seyreden ileri omurga kireçlenmelerinde ise bu bölgeleri sağlamlaştırıcı ortopedik omurga ameliyatlarının yapılması gerekmektedir. Romatoid artrit gibi iltihaplı eklem romatizmalarında antiromatizmal ilaçlar iltihabın yol açtığı şikayetleri bir miktar gidermekle birlikte hastalığın gidişine etkili olmazlar, Bu amaçla kullanılan bağışıklık sistemine etki eden bazı sıtma ilaçlan, iltihaplı barsak hastalıklarında kullanılan bazı ilaçlar ile düşük dozlarda bazı kanser ilaçları hastaların önemli bir bölümünde hastalığı durdurabilir veya gidişini yavaşlatabilir. İltihabın şiddetli olduğu durumlarda bir süre kortizon kullanılması da yararlı olabilir. Eklemin büyük oranda hasara uğradığı ileri dönemlerin de başta eklem protezleri almak üzere ortopedik cerrahi girişimlere gereksinim duyulur.
Kaplıcalarla ilgili özel damgalar
Sebastian Kneipp 1821 –
1897
Alman Wörishofen’li bir papaz olan Kneipp geliştirdiği su ile tedavi yöntemleriyle tanınmıştır.