TÜBERKÜLOZ
Enfeksiyon hastalıkları arasında geçmişi tüberkülozunki gibi çok eski çağlara
değin uzanan bir başkası daha yoktur. Daha yontma taş çağında
hayvanlar arasında endemik bir hastalık olduğuna ilişkin kanıtlar vardır. dolayısıyla
tüberküloz insanlık tarihinden bile eski bir hastalıktır ve dünya gündemindeki
yerini her zaman korumuştur. Hastalıklar arasında, tüberküloz kadar korku ve
acı yaratmış olanı pek azdır.
1600’lerin başında feodal Avrupa’daki yaygın
yoksullukla birlikte insan tüberkülozunun insidansı
birdenbire artmıştır. Sonraki 200 yıl boyunca büyüyen epidemi “BEYAZ VEBA” olarak anılmaya başlanmış ve Batı Avrupa’ya
yayılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda tüberkülozun her zaman büyük bir halk
sağlığı sorunu olduğu ve dahası Topkapı Sarayı’nın havasız, ışıksız odalarından
dışarı çıkmayan saraylılar arasında bile yaygın olduğu anlaşılmaktadır. Bu
hastalar tedavi edilmek üzere Bursa’daki Kadıyaylası’na
gönderilirdi. Tüberkülozun pençesine düşenler arasında padişahlar bile vardı.
14 Mart 1827’de ilk modern tıp okulu olan Tıbhane-i Amire’yi açan II.Mahmut ve oğlu Abdülmecid
tüberkülozdan ölmüştür.
Tüberküloz hastalığı ile savaş hareketinin
sembolü olarak kullanılan çift barlı haç (Lothring Haçı)
ilk defa Haçlı Orduları kumandanı Godfroy de Bouillon (1061 - 1100) tarafından kalkanında
kullanılmıştır.
Tüberküloz bütün dünyada önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2000 yılında yaptığı alan çalışmalarına göre dünya nüfusunun 1/3’ü tüberküloz basili ile enfekte durumdadır. Bu sayı enfeksiyonun yaygınlığını ve sorunun boyutlarını göstermektedir. Yurdumuzda Sağlık Bakanlığı verilerine göre enfekte olgu sayısı yaklaşık 16 milyon kişi (nüfusun %25’i) oluşturmaktadır. Bu rakamın her yıl % 1-3’ünün hasta olabileceği düşünülürse sorunun boyutları ortaya çıkacaktır.
Tüberküloz, Mycobacterium tuberculosis ve Mycobacterium bovis’in neden olduğu genellikle kronik seyirli bakteriyel bir enfeksiyondur. Bu bakteriler yavaş ürerler. Bu nedenle kültür sonuçlarının alınabilmesi için 6-8 haftalık bir süreye gerek vardır. Başlıca akciğerlerde olmak üzere çeşitli organlarda granülomlar oluşmasına neden olan bir hastalıktır. Eski çağlarda tedavi edilemediği için önemli bir ölüm nedeni olan tüberkülozun tedavisinde önce streptomisin, daha sonra da izoniazid ve rifampisinin bulunması ile büyük başarı kazanılmıştır. Ancak bu uzun sürmemiş, bu ilaçlara direnç gelişmesi ve AIDS gibi immün yetmezlik ile giden hastalıkların yaygınlaşması nedeniyle yeniden gündeme gelmiştir.
Gastrointestinal yolla sebep olduğu nadir tüberküloz olguları dışında en önemli bulaşma yolu solunum sistemidir. Tüberküloz hastalığı olan kişiler akciğerdeki lezyonun derecesine göre öksürmek veya hapşırmakla basil içeren damlacık çıkarırlar. Basiller bu damlacıklar içinde özellikle kapalı, az havalandırılan ortamlarda, havada uzun süre asılı kalabilirler.
Tüberkülozda Tanı Yöntemleri
Direkt Mikroskopik İnceleme: En hızlı ve en ucuz tanı yöntemi. Ziehl-Neelsen boyama işleminde geçen balgam mikroskop altında incelenir. Tanıya varabilmek için 1ml balgamda 10.000 basilden daha fazla bulunması gerekmektedir.
Kültür: Basil içerdiği düşünülen bütün klinik materyal örneklerinden kültür yapılmalıdır.
Biyopsi: Tutulum olduğu düşünülen organdan alınan biyopsilerde tanıya varılabilir.
Tüberkülin Deri Testi: Dünyada en çok uygulanan Mantoux intrakutan deri testidir.
Radyoloji: Akciğer röntgenleri daha önce geçirilmiş akciğer tüberkülozuna ait bulguların gösterilmesi yönünden önemlidir.
Tüberküloz’da akciğer röntgen filminin önemi Belçika, 1925 TBC flamı
Tüberkülozun Ünlü Kurbanları
Elizabeth Browning, şair
Jean Jacquee Rousseau, yazar
Schiller, yazar
Goethe, yazar
Paganini, besteci, keman virtözü
Edgar Alan Poe, yazar
Chopin, besteci
Çehov, yazar
David Herbert Lawrence, yazar
George Orwell, yazar
Vivien Leigh, aktris
24 Mart 1882’de Robert Koch’un
Berlin Fizyoloji Derneği’nde tüberküloz mikrobunu bildirişi, bütün dünyada ve
yurdumuzda çabuk duyulmuş ve daha sonraki ilerlemeler yakından izlenmiştir. Koch basilinin bulunuşunu 1921’de Fransız araştırmacılar Albert Calmette ve Camile Guerin’in tüberküloz aşısı olan BCG’yi
geliştirmeleri izledi.tüberküloza karşı etkin bir ilacın bulunması için
sürdürülen çalışmalar 1944’te meyvesini verdi ve Selman Abraham Waksman ve meslektaşı Albert Schatz New
Jersey’deki Rutgers Üniversitesi’nde ilk tüberküloz ilacı
olan “ STREPTOMİSİN ” i buldular.
Albert Calmette ve Camile Guerin