M E V L A N A ' DAN YEDİ ÖĞÜT
1- Cömertlikte yardım etmede akar su gibi ol, |
2- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, |
3- Baskalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, |
4- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, |
5- Tevâzû ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol, |
6- Hoşgörülükte deniz gibi ol, |
7- Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol ! |
Hayatı
Mevlâna
30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları
içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde
doğmuştur.
Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup,
sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını
almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi
ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve
yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak
zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213
yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte
Belh'den ayrıldı.
Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur.
Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar
ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına
rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini
kazanmıştır.
Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe
yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farîzasını yerine
getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra
Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye
(Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın
yaptırdıkları medreseye yerleştiler.
1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi
burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin
Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu
evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı
iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna
bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı.
Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim
Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı
dünyaya geldi.
Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin
egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi.
Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve
sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en
parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin
Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin
Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini
istedi.
Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3
Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan
Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve
Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.
Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti.
Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçildi.
Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü
yerine defnolundu.
Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa
Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının
tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir
ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar
veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup
taşıyordu.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile
karşılaştı. Mevlâna Şems'de "mutlak kemâlin
varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını"
görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden
öldü.
Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya
çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve
Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya
çalıştılar.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile
özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın
rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın
vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak
Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye
dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna'nın
cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul
ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına
kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün
günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs"
diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip
ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"
.
M E V L A N
A
D.1207-Ö.1273 |