BİLİM-TEKNOLOJİ
bilgisayar
Performer ile gelen en iyi teknoloji
Geçtiğimiz günlerde Orlando’da gerçekleştirilen Uluslararası Simülasyon Fuarı (ITSEC)’nda bir Türk mühendis (Uçak Mühendisi), "Performer’la en iyi teknolojiyi geliştiren 5 kişiden biri seçildi.
ÖZGÜR KARAGÖZ
Her sene Amerika’nın simülasyon başkenti Orlando’da yapılan Uluslararası Simülasyon Fuarı (ITSEC) bu yıl 27 Kasım-4 Aralık 1999 tarihleri arasında gerçekleşti. ITSEC kapsamındaki “Friends of Performer” başlıklı toplantıya Infotron’dan Devrim Erdem katıldı. Katılımcılar arasından simülasyon programı Performer’ı en başarılı bir şekilde kullanan ve Performer’la en iyi teknolojiyi geliştiren 5 kişiye ödül verildi. Bu beş kişiden biri de Devrim Erdem oldu.
Infotron’da 1996 yılında yazılım mühendisi olarak çalışmaya başlayan Erdem, 1997 yılında takım arkadaşları ile birlikte Türkiye'deki ilk uçak simülatörünü yaptı. Erdem, şu anda Infotron Simülasyon Bölümü’nde 10 kişilik bir yazılım ve donanım geliştirme grubunun teknik yöneticiliğini yapıyor.
Erdem, aldığı ödülle ilgili olarak şunları söyledi: “Bu sene ITSEC, Orlando'daki ‘Friends of Performer’ toplantısında ilk defa görsel simülasyon dalında çalışan, yaptıkları ve söyledikleri ile öne çıkan mühendisler seçildi. Seçim, görsel simülasyon konusunda sektörün gereksinimine en iyi karşılık veren ve uzun bir süredir bu sektörü yönlendiren SGI'in Performer grubu tarafindan yapılmıştı. Ödülü alanlar arasında, SGI'dan iki kişi vardı. Diğer iki mühendis, her ikisi de 40 yaşlarında, çalışma hayatları boyunca onlarca basarılı işe imza atmış olan Steve Baker (Raytheon) ve Ran Yaker (BVR) idi. Benim adımın bu kişiler ile birlikte anılması gerçekten de beni oldukça şaşırttı. Çünkü, hem onlardan yaşça gençtim, hem de simülasyonun kalbinin attığı Amerika'dan çok uzaklardaydım. İlginç olan ise, Avrupa'dan kimsenin seçilmemiş olması.”
Simülasyona yönelik yeni projeler
Infotron Simülasyon Sistemleri Sorumlusu Dr. Ümit Kuş (Uçak Müh.), bugünlerde Avrupa Topluluğu’nun bilim konseyinin Eureka projesini gerçekleştirdiklerini ve bu projede Renault’un Ar-Ge bölümüyle ortak bir çalışma içerisinde olduklarını söyledi. Kuş, projeyi şöyle anlattı: “CARDS projesinin amacı, otomotiv sektöründe araştırma ve geliştirme bazlı yeni bir sürüş simülasyonu ürününün araç tasarımından insan faktörlerine kadar geliştirilmesi ve tanımlanması. CARDS (Comprehensive Automotive Research and Development Simulator) kısaltması “Yatkın Otomotiv Araştırma ve Geliştirme Simülatörü” anlamına geliyor. 1980’lerden bu yana otomotiv endüstrisi Ar-Ge sahasında çeşitli sürüş simülatörleri geliştirdi. Ancak, teknolojik boyutlar irdelendiğinde bu sistemlerin çoğunlukla eğitim simülatörlerinin uyarlamaları olduğu ve bir araştırma gerecinin gereksinim duyduğu kabiliyetleri tam olarak içermedikleri gözleniyor.
Bu projede katılımcılar, simülasyon teknolojisinin değişik sahalarındaki bilgi birikimleri ve deneyimlerini birleştirerek açık bir simülasyon mimarisi sağlamak için mevcut sistemleri geliştirecekler. Çalışmalar, bilgisayar teknolojisi, optik ve kinestetik sistemlerdeki en son gelişmelere dayandırılacak. Projenin hedefinin, ‘Avrupa otomotiv endüstrisine sanal gerçeklik ve simülasyon teknolojilerindeki en son gelişmelere dayalı yenilikçi bir ürün kazandırmak’ olduğunu vurgulayan Kuş, “Yatkın modüler tasarım ve simülasyon test araçları Avrupa otomobil üreticilerine daha aktif rekabet içeren Ar-Ge yapma kabiliyeti vereceği gibi tasarım maliyetlerini ve süreçlerini de azaltacak. CARDS simülatör mimarisindeki en yenilikçi düşünce, sürücüye sınırsız görüş imkanı veren ve hareket miktarına dayalı ataleti azaltan görüntülü kask kullanımı” dedi. CARDS projesinin uygulama sahaları oldukça geniş ve çeşitlilik gösteriyor. Ergonomik açıdan, sürücü destekli tasarım, test (seyir sistemlerindeki gibi) ve pozisyonel konfor; mühendislik bazında fren sistemleri ve araç kontrolü; tasarım açısından sürücü görüş testleri; insan faktörleri bazında sürücü dikkati ve görev analizleri; sürücü güvenliği konusunda kaza analizleri ve medikal bazda farmokoloji (alkol ve uyuşturucu etkisi), fiziksel özür ve nöroloji (rehabilitasyon programları) uygulama alanlarına örnek teşkil ediyor.
5 binden fazla oyun meraklısı, aynı anda oynuyor
Nortel Networks, yüksek performanslı Internet teknolojisi ile Sega’nın ‘Dreamcast’ oyun sistemi için yüksek kapasiteli bant genişliği ve hız sağlıyor.
Nortel Networks, aynı anda 5 binden fazla kişinin Sega’nın Dreamcast sistemini kullanarak, yeni etkileşimli video oyunu ‘Virtual-On Oratorio Tangrum’ içinde yarışmalarını sağlamak için, Japon ISAO şirketiyle işbirliği yapıyor. Bu Internet teknolojisi ile, büyük sayılarda etkileşimli oyun meraklısı aynı anda oyun oynayabilecek. Şebekenin Aralık ayında Japonya’da tamamen faaliyete geçmesi bekleniyor. Bu şebeke ile gelecekte ortaya çıkacak başka etkileşimli video oyunlarını da destekleyecek.
Ekran olarak TV setini ya da oyun ekranını kullanan, Internet’e hazır, 128 bit Dreamcast konsolunun satışı, ABD’de piyasaya çıktığı tarihten bu yana, Kuzey Amerika'da 1 milyon adede ulaştı.
www.year2000.com,10 milyon dolara satıldı
NEW YORK-REUTER-(3.1.2000 TSI 12:9) 2000 yılının sorunlarına dikkat çekmek amacıyla Kanadalı bir bilgisayar danışmanı tarafından internette oluşturulan site, açık artırmayla 10 milyon dolara satıldı. Bu miktar, bir internet sitesine ödenen para açısından bir rekor oluşturuyor.
www.year2000.com adlı siteyi kuran Peter de Jager ve ortağı Cliff Kurtzman, yaptıkları açıklamada, "sitenin, adını taşıdığı 2000 yılı içinde çok daha iyi değerlendirilebileceğine inandıklarını" ifade ettiler.eBay adlı internet açık artırma sitesi aracılığıyla satışa çıkarılan site için 13 kişi teklif verdi. İnternette kendilerine yer arayanların sayısı çoğaldıkça, ilginç isimli sitelerin fiyatları da hızla yükseliyor. ABD`de Houston`lu bir girişimcinin kurduğu business.com adlı site de kısa süre önce 7,5 milyon dolara satılmıştı.
Amerikan Tarzı Y2K
Beklendiği gibi bir Y2K kaosu yaşanmayınca, Amerikan halkının depoladığı dayanıklı tüketim malları,konserveler vs ellerinde kaldı. Şimdi ise bu depolanan malların ne yapılacağına bir türlü karar veremiyorlar.
Amerika'nın üçüncü dünyadaki aç insanlara destek olmak için kurulan en büyük yardım organizasyonunun başkanı Deborah Leff, paketlenmiş ve konserve yiyeceklerin kendilerine hibe edilmesi çağrısını yaptı.
Amerikan halkının, Y2K korkusuyla ne kadar miktarda yiyecek depoladığı bilinmiyor.
Halkın Y2K probleminin geçtiğine tam olarak inanmadığı için, ellerindeki malları hemen hibe edecekleri sanılmıyor. Ancak uzmanlar, 6 aylık bir süreden sonra, hibelerin başlayacağına inanıyorlar.
Yiyecek dışındaki malzemelerin geri iadesinin ise iç piyasada problem yaratacağı düşünülüyor. Bunlar arasında en gözde olanları: fener, güneş pilli radyo ve su arıtma cihazları.
İnternette Bir Yıl Yaşayacak
Internet dünyasının en ilginç ''projesi'' başladı.Bir
genç 24 saatini ve 365 gününü internetle geçirecek
DALLAS-REUTER-(2.1.2000 TSI 14:5) ABD'nin Teksas eyaleti Dallas kentinde yaşayan
bir genç, sadece internetle yaşamaya başladı .
Sistem yöneticisi olan 26 yaşındaki Mitch Maddox adlı genç, 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren mobilyadan gıdaya kadar tüm ihtiyaçlarını internet aracılığıyla karşılayacak. İsmini DotComGuy olarak değiştiren Maddox, Dallas'ta boş bir ev kiraladı. Maddox'un sadece bir kredi kartı, bir bilgisayar ve internet bağlantısı var.
Bahçeye çıkmasına ve misafir kabul etmesine izin verilen Maddox, yalnızca yakın akrabalarından biri vefat eder veya ciddi biçimde hastalanırsa evden çıkabilecek.
Maddox'un bir yıl boyunca üstleneceği ''iş'', internette faaliyet gösteren firmalar tarafından finanse edilecek.
Sponsorlar arasında bir radyo istasyonu, internet bankası, internet marketi, internet nakliye firması, telefon şirketi ve bir günlük gazete yer alıyor.
Firmalar, düzenledikleri basın toplantısında, ''internetin alışveriş için güvenli ve güvenilir bir yer olduğunu göstermek istiyoruz'' dediler.
İlk ay sadece 24 dolar alacak Maddox'un aylığı,
her ay ikiye katlanarak, yılın son ayında yaklaşık 98 bin doları bulacak.
Herkesin ziyaret edip, bilgi alabileceği internet adresi şöyle: www.dotcomguy.com
Y2K Problemi Ufak Sıyrıklarla Atlatıldı
Dünya'nın bir çok yerinde Y2K problemi sorunu yaşanmadı. Özellikle Asya'dan herhangi bir problem olduğuna dair bilginin gelmediği açıklandı. Avrupa ve Amerika'da ise ufak tefek sorunlar var:
İsveç'te üç hastanede Y2K problemi ile karşılaşıldığı, bunlardan birinin ise kalp destek cihazı olduğu bildiriliyor. Ancak bir teknisyenin anında müdahalesi sonucu can kaybı olmadı.
Fransız, Syracuse II adlı savunma uydusundaki bir programın Y2K problemine neden olduğu bildirildi. Bu uydu, Kosova'daki Fransız barış gücüne destek veriyor.
Ayrıca birçok Amerikan askeri uydusunun Y2K problemi ile karşılaştığı, Pentagon tarafından açıklandı. Casus uydular uzunca bir süre görevlerini yapamadılar.
Pentagon yetkilileri, bünyelerinde bulunan yaklaşık
2100 kritik sistemin, Y2K problemi ile karşılaşmaması için 3.6 milyar dolar
harcadıklarını açıkladılar.
SETI, "Sabırsız" Yardımcılardan Dertli
Dünya Dışı Akıllı Varlıklar Araştırması (SETI) projesi direktörü Dan Werthimer, araştırmayı "hızlandırmaya" kalkışan amatörlerin, programa yarar zerine zarar verdiklerini açıkladı. Werthimer, "Kimsenin SETI'yi bilerek zarar vermek istediğini düşünmüyoruz, ama katılımcılardan bu (hızlandırılmış) programları kullanmamalarını istiyoruz" diyor.
SETI, Porto Riko'daki dev Arecibo radyoteleskopundan
alınan sinyallerin işlenmesinde yardımcı olmak üzere amatör katılımcıların
yardımına başvurdu. SETI@Home
projesi çerçevesinde Arecibo'dan gelen sinyaller 12 saniyelik bölümlere ayrılarak
Internet üzerinden amatörlere ulaştırılıyor. Katılımcıların
bilgisayarları dinlenme konumundayken program otomatik olarak devreye girip
sinyali analiz ediyor. Programa 450 000 amatör aktif olarak katılmış
bulunuyor. Ancak bir süre sonra kendini "Olli" diye tanıtan birisi,
programa, işlemleri hızlandıran bir "yama" koydu. Bunu bir kaç
yama daha izledi. SETI araştırmacılarından Eric Korpella, yalnızca bir kaç
yüz katılımcının bu yamaları kullandığını, ama bunun bile genel
değerlendirmede sorun çıkardığını söylüyor.
Korpella, SETI'nin bilgisayar programını, değiştirilmesini zorlaştıracak biçimde yeniden yazıldığını da belirtti.
2000’de Internet Cebinizde Olacak
Sun Microsystems tarafından geliştirilen yeni Java
teknolojileri ve servisleri sayesinde Internet erişimi PC kullanıcılarının
tekelinden çıkarak, cep telefonları ve elektronik cihaz kullanıcılarının
tamamına yaygınlaşacak. 2000 yılında Internet kullanımının Java
teknolojisinin özellikleri sayesinde yeni bir boyuta sıçrayacağına kesin gözle
bakılıyor.
Sun Microsystems, kısa bir süre önce düzenlenen Embedded Systems
Conference’da Java teknolojisinin cep telefonları ve elektronik cihazlar üzerindeki
servislere kolayca erişebilen ürün ve servisler geliştirmelerini sağlayan
bir dizi teknolojik yenilik duyurdu. Bu yenilikler arasında cep telefonu gibi
elektronik cihazlara işlemci ve yazılımların ilave edilmesini ifade eden
‘embedded’ pazarına yönelik olarak geliştirilenler özellikle dikkat çekti.
Sun Microsystems’ın konferanstaki ikinci duyurusu ise, Java tabanlı
uygulamaların cep telefonları ve çağrı cihazları gibi elektronik cihazlar
üzerinde kullanımını yaygınlaştıracak Real Time Specification oldu.
Sun Microsystems, yazılım geliştiricilerinin, Internet servis sağlayıcılarının,
cep telefonu ve elektronik cihaz üreticilerinin Java teknolojisini kullanarak
ürün ve servisler geliştirebilmelerini kolaylaştırmak için Engineering
Services Program’ını çıkardı. Geliştirici şirketler, bu program
sayesinde geliştirme maliyetlerini düşüren, pazara daha iyi ve gelişmiş ürünleri
daha hızlı çıkarmalarını sağlayan, endüstri standartlarına uygun
cihazlar geliştirmelerine olanak sağlayan bir dizi bilgi kaynağına ve uzmanlık
servisine erişebilecekler.
“Alan adlarında bilişim kamuoyunun dediği olur”
Türkiye DNS’inde tekel yaratmak ve işlemleri anlamsız bürokrasilere boğmakla suçlanan ODTÜ, bu eleştirilerin kamuoyunun ağırlıklı görüşlerini yansıtmadığını, Internet ve bilişim kamuoyunun eğilimlerini ölçtüklerini ve ölçmeye devam ederek ağırlıklı eğilimleri kurallara yansıtmaya hazır olduklarını belirtiyor.
Aslı EVREN
1992 yılında Internet Türkiye’ye ilk geldiğinde
“.tr” ile biten tüm isimlerin kaydı ODTÜ’de o sıradaki Internet
sunucusu olan knidos makinesine yaptırıldı. Dünyada bu işin otoritesi olan
kurum olan IANA, bu süreçte Türkiye’den bir idari, bir de teknik
temsilci istedi. İdari temsilci olarak Atilla Özgit, teknik temsilci olarak da
Kürşat Çağıltay’ın adlarının verilmesinden sonra Türkiye’de DNS
adlarının verilme yetkisi ODTÜ’de kaldı. Internet’in Turnet’le
birlikte ticarileşmesiyle beraber isim adlarıyla
birlikte tartışmalar da arttı. Amerika’da her başvuran kolayca isim
alabilirken Türkiye’de bu iş için bazı belgeler istenmesi ODTÜ’ye tekel
suçlamasını beraberinde getirdi. Operasyonun başında olan Atilla Özgit ise
kendilerine yönelen suçlamalar onusunda BT/haber’e şu bilgileri verdi.
Tartışmaların gelişmesi ne zaman
başladı?
1995-1996’da Turnet’in kuruluşu ile birlikte Internet’te bir genişleme
ve yaygınlaşma süreci başladı ve 1996’nın ikinci yarısından itibaren
önemli artışlar oldu. Bugün itibariyle günde yaklaşık 100 başvuru alıyoruz.
Bu isimlerin arasında ‘com.tr’ uzantıları yüzde 85 civarında. Toplam
kayıtlı alan sayısı belli bir büyüklüğe geldikten sonra bazı konular
konuşulmaya başlandı. Biz de 1997 ve 1998 Internet konferanslarında DNS,
DNS’e ilişkin sorunlar ve bakış açısı anlamında iki toplantı yaptık.
Bu toplantılarda uluslararası arenada çıkmış olan “web.tr, .info.tr”
gibi 7 üst düzey domain önerisini ve jenerik isimleri tartışmaya açtık.
Birtakım eğilimler saptandı, jenerik uygulamasının sürdürülmesi görüşü
kabul edildi.
Jenerik isimlerinin içeriği nedir?
Belli bir sektörü, kavramı ifade eden bazı isimler var. Örneğin,
“medya.com tr", "basın.com.tr", gibi isimler bu sınıflamaya
tabi. Bu isimlerin herhangi bir kuruluşa verilmesinin haksız rekabet yaratacağını
düşünüyoruz. Yaptığımız toplantı ve anketler de bu görüşü doğruluyor.
Her ne kadar bu isimlerin sınıflanmasında siyah ve beyaz gibi tam bir ayrım
noktası olmasa da sağlıklı ayrım için elimizden geleni yapıyoruz. Jenerik
isimlerin saptanmasında kesin olarak bir ayrım yapılamayan gri
alanların olduğunu kabul ediyorum, biz de bu dar alanlarda doğal olarak yetki
kullanıyoruz. Biz jenerik isimleri ortaya atarak herhangi bir yaptırım
uygulamıyoruz. Bu uygulama, dünyanın birçok yerinde kullanılıyor. Bu yüzden
"Amerika’da isteyen istediği adı alıyor, biz neden alamıyoruz?"
sorusu çok yapay. Bunu tek yapan ülke biz değiliz, ileri batı ülkelerinde
bunu yapan bir çok ülke var. Yapay kurallar dizisi oluşturma peşinde değiliz,
ama bu isimlerin koşulsuz ve "ilk gelen alır" prensibi ile verilmesi
haksız rekabet yaratır.
Herkesin istediği ismi alamaması
tartışma yaratıyor
Bir şirket bir isim almak istiyorsa, başvurduğu isim bu şirketin esas adıyla
ilgili bir isim olmalı. “abc” isimli bir şirkete “xyz” isimli bir isim
vermiyoruz, çünkü bir gün o isimde bir şirket çıkabilir. Bu yüzden isim
almak isteyen şirketlerden Ticari Sicil Gazetesi’ni istiyoruz. Dünyada bu işten
çok kar eden, bu uygulamayı çarpık kullanarak çok kötü örnekler
sergileyenleri hepimiz biliyoruz. Bizi eleştirenler bu konuda cevap
vermiyorlar. Pakistan ülke kodu ‘pk’. Amerika’da yaşayan iki
Pakistan’lı bu kodu kendilerine kaydettiriyorlar ve Pakistan hükümetine
birkaç yüz bin dolar karşılığında satıyorlar. Coca-Cola da buna bir örnek
ama bu durum Coca-Cola gibi bir şirketi sarsacak bir sorun değil. Ama Türkiye’de
her şirketin kendi ismini başkalarından yüksek ücretlerle alma gibi lüksü
olamaz. Bu bir nevi karaborsa yaratmak olur. Bir şirketin adı onun kimliği
demektir. Tescili vardır. Dünyada markaların şirketlerin adları niye
korunuyor, Internet adları neden korunmuyor, bunları hiç sormuyorlar. Sadece
Amerika’da yapılanı Türkiye’de neden uygulamıyoruz bunu soruyorlar. Biz
ve kamuoyu uygulanması gerektiğine inanmıyoruz.
Eleştirilen konular herhangi bir
platformda tartışıldı mı?
Biz bu konuları defalarca tartışmaya açtık.
1997 ve 1998 Inet-tr konferanslarında hem bu isimlerin alınamaması konusunu,
hem de jenerik tanımlarını tartıştık. Jenerik konusunda şunu söyledik:
‘Biz yapay kurallar oluşturma peşinde değiliz, jenerik isimlerini birlikte
listeleriz. 100 isim üretiriz, üzerinde görüş birliği sağlanır, bu
isimleri ihaleye çıkarırız. medya.com.tr ismine en fazla para veren, bu işi
alır, biz de o günün en anlamlı katkısı olarak bu paraların hepsini sekiz
yılık eğitime bağışlarız.’ Bu öneriye de hayır dendi. Biz de bir
anket yapmaya karar verdik. Tüm konuları alıp konuşmaya ve sonuçlarına göre
gerekirse yöntemimizi değiştirmeyi planladık. 5 aya yakın süren anket
sonucunda bu kuralların kaldırılmasına ilişkin bir eğilim gözlenmedi.
“
gen.tr” adı da bu anket sonucunda
çıktı değil mi?
Bu anketten çıkan en somut sonuç, bizim söylediklerimizin büyük oranda
kabul gördüğü ve rahatça isim alınabilecek “gen.tr” adında bir domain
açılması önerisi oldu. Biz de Haziran 98 gibi “gen.tr” domainini açtık,
şu anda bu adda 1500-2000 kayıt var.
Diğer taraftan Inet-tr toplantılarında çeşitli konuları yeni bir versiyon
kurallar dizisi içine gömdük. Ondan sonra 1998 Internet’inde İstanbul’da
bir toplantı daha yapıp DNS’i konuştuk. Çok gariptir bizi ağır bir şekilde
eleştirenlerden bir kişi bile o salonda yoktu. Bu konuda basın yoluyla görüş
üretenlerin bazıları benimle tek bir kez bile konuşmadı. Bir konuya değiniliyorsa
konunun ilgililerinden de görüş almalılar. İki toplantıda da yoklardı.
ODTÜ bu hakkı nasıl elde etti,
bunun işleyiş şekli nasıl?
Üst düzey alan adı, yani ülke kodu o ülkede ilk kim kaydettirirse IANA
tarafından o kuruma veriliyor ve çok önemli bir sorun çıkmadıkça da değiştirilmiyor.
Türkiye’de niye üniversite derseniz, bu da çok doğal çünkü tüm dünyada
Internet üniversitelerde gelişmiş. Bir yıl öncesine kadar IANA da Güney
Kaliforniya Üniversitesinde bir birim olarak çalıştı, daha sonra konuyu
ICANN adlı non-profit bir organizasyona devretti. Dünyada önemli oranda ülke
alan adı üniversiteler tarafından kontrol ediliyor. “Niçin Amerika’daki
liberal model değil” eleştirisi getiriliyor. Biz bunu saydam ve katılımcı
bir ortamda sorgulamaya hazırız. Bilişim ve Internet alanında görüş üreten
kişi ve kesimlerin ortak görüşü bizimle çelişirse biz ısrarcı olmayız,
ama anketlerde görüyoruz ki belli kurallarla işletilen bugünkü model kabul
görüyor.
Liberallik dışında gelen eleştiriler
ne yönde?
Genelde sorunlar uç noktada ismin talebini yapan yerlerden kaynaklanıyor. Türkiye’de
isimlerin yüzde 80’i ISS’lerden geliyor. Diğer yüzde 20’lik kesimde
genellikle sorun çıkmıyor. Örneğin bir ISP bir müşteriyi başka bir
ISP’den kapıyor ve bize “bu isim artık bana kayıtlı, bilgileri değiştirin”diyor.
Onay istiyoruz, şaşırıyorlar. Biz nereden emin olalım ismin sahibinin bu
operasyonu isteyip istemediğinden. Biz ismin sahibi olan kuruluştan değişikliği
onayladıklarına ilişkin antetli kağıda imzalı bir faks istiyoruz. Buna bürokrasi
deniyor. Ya da bir ISP “bu ismi iptal et” diyor. İsmin sahibi bu iptal isteğini
teyid etmeden nasıl yapabiliriz ?
Diğer bir sorun da ödemelerden çıkıyor. Bazı ISP’ler ödeme konusunda
duyarlılık göstermedikleri için isimler kapatılabiliyor. Biz bu konuda son
derece esnek davrandığımızı düşünüyoruz. Önce bildirim yolluyoruz,
"şu listedeki faturalar gelecek, mutabık mısınız?" diye
soruyoruz. Sonra fatura yollanıyor, genellikle üç hafta sonrasına tarih
veriliyor. Ancak bazı ISP’ler bu konuda duyarlılık göstermiyor.
Bir ISP sorunu yüzünden yaklaşık
150 ismin kapatılmasına ne diyorsunuz
?
Bu konu ilgili ISP’de çalışan bir kişinin hatası. Bu hata 150 ismin kapatılmasına
sebep oldu. Bu şirketle şimdiye kadar sanırım 6 kez toplu olarak faturalaşmışız,
beşinde sorun olmamış, ilgili hesaba para yatırılmış. Altıncı ödeme
de, bizimle hiç ilgisi olmayan bir hesaba ödeme yapılmış. İsimleri kapattığımız
gün bize dekont geldi, ne banka, ne birim adı tutuyor. Bir kişinin yanlışı
böyle sonuçlara mal oluyor.
Peki bir sefere mahsus bir hatada
150 müşterinin mağdur olması doğru mu?
Bu konuda mekanizmayı eksik ya da yanlış uygulamış olabileceğimizi kabul
ediyorum. İlgili ISP bizi bezdirmiş, sorumluluğunu yerine getirmiyor
olabilir. 15 bin ismin çeşitli problemleriyle uğraşıyoruz. Kanımca bir ISP
50-100 isimle çok
rahat uğraşabilmeli. Kapatma işlemini yapmadan önce belki müşterilerden
ISP üzerinde baskı kurabilecek mekanizmalar kullanmalıyız. Müşterilere
e-mail atıp durumdan haberdar etmek ve "ISP'niz sorumluluklarını yerine
getirmiyor" demek iyi bir yöntem olabilir. Bundan sonra bu tür
mekanizmaları kullanacağız.
Tekelci suçlama için ne
diyorsunuz?
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, DNS yetkisi her ülkede bir tekeldir. Önemli
olan tekelci konumdan yola çıkarak benimsenmeyen uygulamaların yapılmamasıdır.
‘Tekeliz, istedigimizi yaparız’ şeklinde düşünüyor olsaydık,
insanlara danışmaz, anket uygulamaz, 1997 ve 1998’de bunu kamuoyuna açmazdık.
Ama böyle yapmadık. Diğer taraftan son Internet Üst Kurulu’nda DNS
kurallarını ve uygulamalarını değerlendirecek bir danışma kurulu oluşturma
önerisi götürdük. Hiçbir konuda kapalı davranmadık. Bugüne kadar ne yaptıysak
kamuoyunun desteğiyle yaptık.
Herkesin şundan emin olmasını istiyoruz; Türkiye bilişim ve Internet sektörünün
ve kamuoyunun ağırlıklı eğilimleri DNS kurallarında ve uygulamalarında
belirleyici olmuştur ve böyle sürmesi için her türlü katılımcı ve
saydam mekanizmaları
Manyetik Yongalar Terabit Düzeyinde Bilgi Depolayabilecek
Cornell Üniversitesi araştırıcıları, manyetik malzemelere bilgi yazmanın yeni bir yöntemini geliştirdiler. Bu yöntem sayesinde yeni bilgisayar çipleri, herhangi bir akım beslemesine gerek kalmadan, çok büyük bilgi depolama kapasitesine sahip olacak.
Cornell Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Dan Ralph, 10 nanometre ile 100 nanometre büyüklüğündeki aletlerde yöntemin kullanıldığını gösterdiklerini söylüyor. Bu şekilde tek bir çipte terabit mertebesinde bilgi saklanabilecek. Nanometre, atom boyutunda, metrenin milyarda biri olan bir uzunluk gösteriyor.
Araştırıcılar, bakır bir iletken ile ayrılan iki tabakalı "sandviç" manyetik malzeme içinden küçük elektrik akımı geçirildiğinde, manyetik momentin yönlenmesinin kontrol edilebildiğini gösterdiler.
Cornell Üniversitesinde bakır bir ayırıcı ile ayrılmış iki ince tabakalı kobalt deney için üretilmiş. Üstteki kobalt tabaka 10 nanometre kalınlığında, bakır tabaka 4 nanometre ve alt kobalt tabaka ise 100 nanometre kalınlığında. İnce bakır bir elektrod, üst tabakanın üzerine dokunuyor.
Tabakalara dik yönde elektrik akımı geçirildiğinde, ince kobalt tabakasında manyetik momentin yönlenmesi değişirken, alttaki kalın tabakada değişme olmamaktadır. Sonuçta iki tabakanın kuzey ve güney kutupları paralel olmayan yönleri göstermektedir. İnce tabakadaki akım ters çevrildiğinde, iki tabakanın momentleri yine paralel olmaktadır.
İki tabakadaki manyetik alan yönlenmesi, bu tabakalardan çok düşük elektrik akımı geçirilerek okunabilir. Eğer manyetik momentler paralel değillerse, direnç çok büyük olacaktır.
Bu şekilde, momentler paralel olmadıklarında "bir" paralel iken "sıfır" değerleri elde edilecektir. Böylece bilgisayar hafız çiplerindekiişlev yerine getirilecektir.
FBI Worm Bilgisayar Virüsünü Araştırıyor
FBI, e-posta yoluyla büyük şirketlere ve on
binlerce makineye bulaşmış olan kötü bir bilgisayar virüsünün yazarını
araştırıyor. Worm.Explore.Zip virüsü, Melisa virüsüile aynı şekilde yayılıyor.
"Hey (isim) E-postanı aldım ve sana mümkün olduğunca kısa bir sürede
cevap yazacağım. O zamana kadar, ekte yolladığım sıkıştırılmış doc'a
göz at. Hoşçakal" mesajlıe-mail'e eklenmiş olarak gelen virüs,
bilgisayara bulaştığında özellikle Microsoft ürünü programları
Word,Excel vb. programları siliyor. Worm virüsü, bulaştığı makinadaki
posta kutusunda bulunan adreslere virüslü mail göndererek yayılıyor.
Hızlı Yayılıyor
Hafta başında İsrail'de ilk defa ortaya çıkan worm virüsü, Melisa kadar hızlı
yayılıyor ve Çernobil ve CIH virüsleri kadar zarar veriyor. Önde gelen güvenlik
şirketlerinden Network Associates'in 300 bilgisayarının %60'ı Worm.Explore.Zip
virüsü ile vurulmuş durumda. Yaklaşık
bir düzine ülkeden, bu virüs ile ilgili haberler geliyor. AT&T, Compaq,
Intel ve General Electric firmaları zarar görmüş şirketlerden bazıları.
Boing Şirketi'nin uçak yapım bölümündek ibilgisayarların da çöktüğü
söyleniyor. Uzmanlar virüsün varyantlarının ortaya çıkmasından
korkuyorlar.
Microsoft kaynak kodunu açıyor
Microsoft, bazı kaynak kodlarını yayınlayabileceklerini açıkladı. Bu kararda Linux'ın başarısının etkili olduğu bildiriliyor.
Hacker'lar ABD Hükümet Sitelerini vurdular
Belgrad'da bulunan Çin Büyükelçiliğinin bombalanması nedeniyle bilgisayar hacker'ları Amerikan Hükümet siteslerini vurdular
Microsoft: Açık Kodlu Yazılımlar Gelişmeyi Engelliyor
Cnet'te yer alan bir habere göre Microsoft'un üst
düzey yöneticilerinden birisi olan Winows İşletim sistemi bölümü başkanı
Jim Allchin, Linux gibi kodu herkese açık olarak geliştirilen ve bedava dağıtılan
yazılımların gelişmeyi ve yaratıcılığı (innovation) engellediğini, bu
konuda çalışma yapan mercilerin tehlikeyi görmelerinin gerektiğini iddia
etti. Allchin, açık kod yüzünden araştırma geliştirme yatırımlarının
azalacağı ve patent ve lisans haklarının ortadan kalkacağını belirityor.
"Açık kod lisans haklarını yok eder" diyen Allchin,"Lisans
hakları ve yazılım işinde bundan daha kötü bir oluşumu düşünemiyorum"
cümlesini ekliyor.
Microsoft politikası gereğince yazılım kodlarını kesinlikle açmıyor.
Daha son bir kaç ay içerisinde işletim sisteminin bazı bölümlerini sadece
büyük şirketlere özel anlaşmalarla açan şirket geçtiğimiz aylarda
Linux'u kendileri için en büyük tehdit olarak göstermişti.
Ancak durumun vehameti bu kadarla bitmiyor. Allchin "Ben Amerika'lıyım,
Amerikan tarzına inanırım" diyor ve ekliyor "Biz Linux'tan daha iyi
ürünler ortaya çıkarabiliriz, hükümetin açık kodu teşvik etmesi
konusunda endişeliyim, Kural koyucuları bu tehtidi anlayacak kadar iyi eğittiğimizi
sanmıyorum".
Macintosh Apple Bilgisayar
Kullanıcıları, www.elmakurdu.org.tr Adresinde Buluşuyor Macintosh Apple bilgisayar kullanıcıları, Elmakurdu.org.tr adresinde buluşuyor. Elmakurdu Uluslararası İlişkiler Yönetmeni Tunç Akman, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, tüm Türkiye'de 1000'den fazla üyelerinin bulunduğunu belirterek, ''Türkiye'de Macintosh kullanmak bir zevk ve kültür olsun istiyoruz'' dedi. Özellikle masaüstü yayıncılıkla uğraşanların tercih ettiği Macintosh bilgisayarlarla 1989 yılında tanıştıklarını belirten Akman, 1991 yılında da ilk defa tüm Apple kullanıcılarını biraraya getirecek proje için çalışmaya başladıklarını söyledi. Bu tarihte, bazı üniversite hocaları, yazarlar, öğrenciler, matbaacılar ve girişimciler ile bir grup oluşturduklarını ve bu gruba Elmakurdu adını verdiklerini anlatan Akman, başkanlığını da üstlendiği grubun Elma Suyu adında haftalık bir dergi hazırlamaya başladığını kaydetti. Akman, 1993 yılında dergilerinin 6 bin adet satarak tiraj rekoru kırdığını söyledi.Elmakurdu'nun daha sonra dernek statüsüne geçtiğini anımsatan Akman, amaçlarının, Macintosh bilgisayarı kullananları biraraya toplamak, üyeler arasında yardımlaşma ve fikir alış-verişini gerçekleştirmek ve kullanıcıların Macintosh ve yan birimlerinin üstünlüklerinden etkin olarak yararlanabilmelerini sağlamak olduğunu söyledi. Bunun için Macintosh bilgisayarı ile ilgili toplantılar, konferanslar ve seminerler düzenlediklerini, sergiler ve kitaplıklar açtıklarını, ödüllü yarışmalar yaparak, kitap, dergi ve bültenler yayınladıklarını anlatan Akman, ücretsiz kullanıma açık programların (Shareware) en son sürümlerinin yer aldığı ''Ayın Disketi''nin, tüm Mac kullanıcıları için her ayın ilk haftası hazır olarak satışa sunulduğunu bildirdi. |
Java En Popüler Dil Olma Yolunda mı?
İngiltere'de işverenlerin ve ilan verenlerin istekleri üzerinde yapılan bir incelemeye göre C++ halen en çok aranan dil olma özelliğini devam ettirmesine rağmen geçen yıla göre %36 oranda azlma göstermiş.
Bunun yanında Java geçen yıla göre ilanlarda kendisine %70 daha fazla oranda yer bulmuş. Tahminlere göre şu anda Java bu alanda C++'ı geçmiş olabilir.
Y2K balonundan önce pazarda bir hayli ilgi gören (o aralar cobol , haberlerde "bit pazarına nur yağdı" başlıkları ile yer alıyordu) COBOL programcılarına olan talep %80 azalmış durumda.
İlginç sonuçlardan bazıları ise, Unix bilenlerin hala yükselen bir talep ile aranması ve SQL, Visual Basic ve Access gibi Microsoft uygulamalarını bilenlere talebin geçen yıla göre azalması. En büyük sürprizi ise CORBA gerçekleştirmiş, en çok arananlar listesinde 14. sırada bulunuyor.
Intel'in Güçlü KoluIntel, Strong ARM mimarisi ile üretilen ve şirketin'in özellikle taşınabilir cihazlar için tasarladığı (Aslında ARM şirketinin tasarımları) yeni ARM işlemcisini tantıttı.
İşlemci XScale adlı yeni teknoloji ile yüksek saat hızlarında son derece az güç harcayarak çalışabiliyor. Bunu göstermek için yapılan gösteride Arm işlemcisi 1GHz saat hızına çıkarıldı. Bu saat hızında işlemci süper işhatlı yapısı sayesinde saniyede 1 milyar 270 milyon işlem yapabiliyor. Bu hızdaki güç tüketimi ise 1.75 watt. Bu hızda Bir PIII'ün 30-40Wat güç tükettiği göz önüne alınırsa bu oldukça iyi bir rakam.
Ancak buradaki problem ARM'ın x86 mimarisine sahip olmaması . Yani ARM işlemcileri kendileri için özel hazırlanmış işletim sistemi ve derleyiciler ile çalışabiliyor. Bu da bir anlamda Transmeta'nın elindeki kozu halen koruması anlamına geliyor
Hızlı Bir Tarayıcı, KmeleonDünyanın en büyük açık kodlu uygulama geliştirme projelerinden olan ve Netscape 6.0'ın bel kemiğini oluşturacak Mozilla projesi umulmadık yerlerde meyve vermeye devam ediyor.
Mozilla kodları kullanılarak geliştirilen Linux üzerindeki Galeon'dan sonra şimdi de Windows üzerinde çalışan Kmeleon ortaya çıktı.
Kmeleon Mozilla'nın son derece hızlı web tarayıcı motoru Gecko'yu kullanıyor. Son derece az yer kaplayan ve sade bir arayüze sahip tarayıcının Mozilla'nın ilerili sürümleri ile birlikte gelişeceği tahmin eidliyor. Kmeleon'u indirmek için Kmeleon
I Love Virüsü'nü Yazan Filipinli Aklandı
Filipinler`den dünyaya sıçrayan ``I Love You`` virüsünün sorumlusu olduğu iddia edilen kişilere karşı yöneltilen suçlamalar düştü.
Ulusal Soruşturma Bürosu`ndan yapılan açıklamada, davanın 1 numaralı sanığı Onel de Guzman`ın, yalnızca kredi kartları ve banka hesap transferi için yasadışı şifre kullanımıyla ilgili olarak suçlandığını açıkladı.
Başsavcı Jovencito Zuno, Guzman`a karşı iddiaların düştüğüne dair kararı imzaladığını söyledi. ``I Love You`` virüsü, Mayıs ayında tüm dünyaya yayılmış ve milyarlarca dolarlık zarara neden olmuştu. Virüs, Amerikan Savunma Bakanlığı`ndan İngiliz Parlamentosu`na kadar çok sayıda kurumun bilgisayarını da etkilemişti.
Guzman`ın internet kullanıcılarının şifresini çalmak için bu virüsü kullandığı iddia edilmiş, ancak avukatları bunun bir hatadan kaynaklandığını, Guzman`ın amacının zarar vermek olmadığını ve virüsün bu kadar hızla nasıl yayıldığını bilmediğini öne sürmüşlerdi.
Microsoft'tan kolay okuma yazılımıCnet'te yer alan habere göre Microsoft bugün online doküman ve kitapları okumayı kolaylaştıran yeni bir yazılımını tanıttı.
Yazılım masaüstü bilgisayarlar ve Mart ayında tanıtılan Pocket PC'lerde de kullanılabilecek. Bu yazılımın asıl kullanım yeri ise e-kitaplar.
Bu konudaki en büyük şirketlerden Barnesandnoble.com bu formatı destekleyen 2000 tane e-kitabı on-line olarak satışa sunacak. Microsoft Reader adı verilen bu yazılım şirketin ClearType tekolojisini kullanıyor. Buna göre ekrandaki yazıları oluşturan piksellerin etrafında farklı renkler kullanılarak yazının okunabilirliği arttırılıyor.
Bilgisayar Korsanları, Los Alamos'taki Nükleer Laboratuvardan Önemli Bilgiler Çaldılar
Çin hesabına çalıştıkları sanılan bilgisayar korsanlarının, internet yoluyla ABD'nin Los Alamos'taki nükleer laboratuvarından önemli bilgileri çaldıkları bildirildi.
The Washington Times gazetesinin, kimliği açıklanmayan Amerikalı istihbaratçılara dayanarak verdiği haberde, olayın, geçen yıl başında, elektronik bilgiler konusunda uzman bir ajans olan National Security Agency'de (NSA) bilgisayar uzmanı olarak çalışan bir kişi tarafından ortaya çıkarıldığı, ancak şu ana kadar gizlendiği belirtildi.
Gazetenin haberinde, çalınan bilgilerin önemli olduğu ancak gizli olmadığı kaydedildi
. NSA'da çalışan bilgisayar uzmanının bu olayı, NSA tarafından geliştirilen elektronik iz sürme teknolojisi sayesinde ortaya çıkardığı bildirildi.
2000 sonunda 1.5 milyon olan internet kullanıcı
sayısı bu yılın sonunda 4 milyona yükselecek. |
"Usame Bin Ladin" adı verilen
bilgisayar virüsü, elektronik postayla etkisini göstermeye başladı. |
İnternette en çok aranan kişi Anderson,
11 Eylül'deki terörist saldırının ardından tahtını Nostradamus'a
kaptırdı. |
Kırmızı Kod virüsünden çok daha kötü
ve küresel bir virüs bilgisayar ağlarını tehdit ediyor. |
İ
nternette www.rahmeteylesin.com adlı bir
internet sitesi kuruldu. |
AOL-Time warner AT&T'nin
hızlı bağlantı şebekesine göz dikti. |
site yapım,içerik ve dizayn:
SELCUK TUNCER
nick: BLueMooN