BİLİM TEKNOLOJİ

kanser

  Türkler sigara içmeye 400 yıl önce başladı

Anadolu insanı tütünle 400 yıl önce tanıştı. Cerrahlar Şeyhi olarak bilinen saray başhekimi İbrahim Efendi'nin itirazlarına rağmen 1601'de Anadolu'ya giren tütünün yaygın kullanımı ise Şeyhülislam Bahai'nin 'haram değil, mekruhdur' fetvasıyla başladı.

Sigaranın tarihi konusunda araştırmalarda bulunan Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nihat Özyardımcı, tütünün anavatanının Amerika kıtası olduğunu belirtti.

Tütünün, insanlığın karşısına Amerika'da yaşayan yerli halkın önemli günlerde ve toplantılarda ''dostluk simgesi'' olarak çubuk ucunda içilmesiyle çıktığını anlatan Özyardımcı, Amerikanın keşfi ile birlikte önce Avrupalıların, ardından da tüm insanlığın tütünle tanışmaya başladığını kaydetti.

Özyardımcı'nın verdiği bilgiye göre, Avrupalı kaşiflerin ilgisini ve beğenisini toplayan tütün, Avrupa'da ilk olarak 1556'da Fransızlar tarafından kullanılmaya başlanıyor. Ardından Portekiz, İspanya ve İngiltere'de tüketilmeye başlanan tütün, 1601 yılında Saray Başhekimi Cerrah İbrahim Efendi'nin, tütün içmenin hem sağlığa zararlı hem de İslam dinine aykırı olduğu yönündeki tüm itirazlarına karşın, Anadolu ve Türklerle tanıştı.

Cerrahlar Şeyhi olarak da bilinen İbrahim Efendi, tütüne karşı ilk mücadelesini, vaizlik yaptığı Piyale Paşa Camii kürsüsünden verdiği vaazlarla yaptı. İbrahim Efendi, Avrupalılar tarafından sağlığa ve özellikle de ''astım'' hastalığına yararlı olduğu yönünde tanıtılan tütüne karşı mücadelesinde, uzun süre başarılı oldu ve dönemin aydınlarını da yanına toplamayı başardı.

Sigaraya karşı Anadolu'da verilen bu ilk mücadele tam başarıya ulaşırken, dönemin Şeyhülislamı Bahai'nin fetvası, mücadelenin kaybedilmesine neden oldu. Şeyhülislam Bahai'nin, ''Tütünün İslam'a göre haram değil, mekruh olduğu'' yönünde verdiği fetva, tütünün bu ilk mücadeleyi kazanmasına ve Anadolu'da yaygınlaşmasına yol açtı.

YÜZDE 147'LİK ARTIŞ

Türkiye'de, tütünle tanışmanın ardından 400 yıl önce başlayan mücadeleye bugün de devam edilmesine karşın, sigaranın neden olduğu rahatsızlıklardan dolayı yaşamını yitirenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Prof. Dr. Nihat Özyardımcı, Türkiye'de sigara tüketiminin tüm çabalara karşın her geçen gün arttığını belirterek, eldeki verilere göre, 1960 ile 1994 yılları arasında sigara kullanımında yüzde 197'lik bir artış yaşandığını kaydetti.

Sigaranın, başta akciğer kanseri olmak üzere birçok sağlık sorununun nedeni ya da ''tetikleyicisi'' olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Özyardımcı, bu durumun bin ton tütün tüketiminde 27.2 milyon dolarlık sağlık giderine yol açtığını ve ekonomiye büyük zarar verdiğini bildirdi.

Prof. Dr. Özyardımcı, 1994 yılında yapılan istatistik çalışmasında, Türkiye'de 65 yaşına gelmeden sigaraya bağlı rahatsızlıklardan yaşamını yitirenlerin sayısının 35 bin olduğunu anlatarak, bu sayının sigara tüketiminin artmasına bağlı olarak yılda 100 bin kişiyi bulmasının beklendiğini kaydetti.

Araştırmalarda, içilen her bir sigaranın insan hayatını 4 dakika kısalttığının belirlendiğini anlatan Prof. Dr. Özyardımcı, Dünya sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, 1975-2000 yılları arasında dünyada 50 milyon kişinin sigaradan dolayı kanser olduğunun, önümüzdeki 50 yıl içinde de 430 milyon kişinin 65 yaşına gelmeden öleceğinin tahmin edildiğini söyledi.

Prof. Dr. Özyardımcı, tüm çabalara karşın Türkiye'de sigara tüketiminin artmasının toplum sağlığı açısından büyük tehdit oluşturduğunu belirterek, bunun önüne geçilebilmesi için sigaraya karşı yılda bir hafta değil, sürekli olarak hükümetlerin, ailelerin, okulların sigarının zararlarının anlatıldığı ''Sigara Eğitimi'' verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi

Köpekbalıkları neden kanser olmaz?

Eksama, kanser, sedef hastalığında köpekbalığı kıkırdağı mucizesi… 400 milyon yıldan fazla süredir varlıklarını sürdüren köpekbalıkları, doğadaki en dayanıklı hayvanlardan birisidir.

Bunun nedenlerinden birisi son derece güçlü immun(bağışıklık)sistemine sahip olmalarıdır.Bu sistem sadece hastalıklarla savaşmakla kalmaz, köpekbalıkları doğada hiç kanser olmayan ender canlılardandır.Köpekbalığı kıkırdağı, hastalıkla savaşmak için bağışıklık sistemini canlandıran belirli proteinler ve mukopolisakkaritler içerir, aynı zamanda metabolizma ile ilgili besin olarak kullanılan organik kalsiyum ve fosforu sağlar. Yapılan çalışmalarda köpekbalığı kıkırdağının memelilerde bulunan her elementten 1000 kat fazla yeni kan damarı oluşmasını önleyici etkiye (antiangiogenesis effect)sahip olduğunu çıkarmıştır.Bu etki, bir tümörün büyümesi için ihtiyacı olan yeni kılcal damarların oluşmasının engellenmesidir.Çalışmalar köpekbalığının kıkırdağındaki aktif maddenin direkt tümöre etkili olmadığını ancak yeni kılcal damarlarla beslenmesini ve büyümesini durdurabileceğini göstermiştir. Köpekbalığı kıkırdağının ayrıca osteoartrit vakalarında %60 oranında acıyı azaltıcı etkisi olduğu bulunmuştur.Ayrıca artrite ek olarak ekzema hastalıklarında cilt durumunda iyileşmeler gözlenmiştir.Takip eden araştırmalar köpekbalığı kıkırdağının sedef hastalığı(psoriasis), akne üzerindede etkili olabileceğini ortaya çıkarmıştır. Köpekbalığı kıkırdağını shark cartilage ismiyle eczanelerden reçetesiz olarak satın alabilirsiniz.

Neden yaşlanıyoruz?

Oksijen yaşam için gerekli olsa da vücut üzerinde zararlı etkileri vardır. Oksijen kullanımının normal işleminde, kimyasal değişimler sonucu serbest radikal denen kararsız oksijen molekülleri oluşur. Serbest radikaller hücrelere ve genetik materyaller gibi hücre içi yapılara zarar verirler. Bunun dışında serbest radikaller sigara dumanı, alkol, nitrojen oksit ve ozon gibi kimyasal ajanlar, ultraviole ışın ve diğer radyasyon formları gibi dış faktörlede oluşur.

Serbest radikallerin hücrelere verdikleri zararlar onarılmazsa kanser veya kalp damarlarının zayıflaması gibi önemli sağlık problemlerine yol açar.

Hücrelerin serbest radikallerle mücadele etmek ve moleküler onarım sağlamak için spesifik ajanları vardır.
Bunlar antioksidanlardır.
Son dönemde araştırmalar antioksidanların serbest radikalleri nötralize ederek kalp hastalıkları ve ülser gibi pek çok hastalığın önlenmesi, kanser riskinin azaltılması, artritin neden olduğu şişme, acı ve iltihaplanmalarının azaltılması ve hücre zararlarının onarılmasında önemli rol oynadığını göstermiştir

 

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, genellikle cinsel ilişki yoluyla insandan insana bulaşan mikroorganizmaların (mikrop) neden olduğu genital yol (üreme organları) enfeksiyonlarıdır.

Dünyada görülme sıklığı nedir ?
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, dünyanın pekçok bölgesinde büyük önemi olan bir halk sağlığı sorunudur. Sorunun gerçek boyutları birçok ülkede tam olarak bilinmemektedir. Ancak her yıl dünyada 250 milyondan fazla kişinin cinsel ilişki ile bulaşan bir hastalığa yakalandığı tahmin edilmektedir.

Neden önemli halk sağlığı sorunudur ?
Sık görülmelerinin yanında, erken tanı ve tedavi uygulanmadığı takdirde bu hastalıkların neden olduğu ek bazı sağlık sorunları ile de karşılaşılmaktadır. Bu hastalıklar, cinsel eşlerden sadece birinin sağlık sorunu değildir. Korunmasız cinsel ilişki (kondom kullanmama) hastalığın sağlam eşe de bulaşmasına neden olur. Bunun yanında, tedavisi yapılmamış cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olan hamile kadınların, doğum öncesi veya hemen doğum sonrası dönemde bebekleri de risk altındadır.
Kadın veya erkekte kısırlık, düşük, yenidoğan bebeklerde görülen bazı enfeksiyonlar, dış gebelik, genital organ kanserleri ve ölüm cinsel yolla bulaşan hastalıkların neden olduğu sağlık sorunlarındandır.
Cinsel yolla bulaşan hastalığı olanların HIV (AIDS virüsü) ile enfekte olma olasılığı daha yüksektir. Bu grup hastalığın tıbbi önemi yanında, gerek sosyal gerekse ekonomik olumsuz etkileri de gözlenmektedir.

Kan yoluyla da bulaşabilir mi ?HIV ( AIDS virüsü), hepatit B virüsü ve frengi mikrobu kanda da bulunduğundan cinsel ilişki dışında kan yolu ile de bulaşabilen hastalıklardır. Bulaşmada kontrolsüz kan nakli, steril ( mikroplardan arındırılmış) olmayan şırınga ve iğneler, kesici ve delici aletler de rol oynar. Damar içi uyuşturucu bağımlılarının kullandıkları şırınga ve iğneler ile bu hastalıkların bulaşma riski vardır.

Hangileri anneden bebeğine bulaşabilir ?
HIV enfeksiyonu, hepatit B, sifiliz (frengi), gonore (bel soğukluğu), herpes ve klamidyoz adı verilen hastalıklar gebelik süresince veya doğum sırasında anneden bebeğine bulaşabilir.

Belirtiler ne zaman ortaya çıkar ?
Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda bazen belirti yoktur ya da kişiyi rahatsız etmeyecek kadar hafif belirtileri olabilir. Özellikle kadınlarda bazen hiç belirti görülmez. Ancak, tedavi edilmediği sürece, belirtisiz enfeksiyonu olanlar, bilmeden hastalığı başkalarına bulaştırırlar.
Cinsel temastan sonra hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için geçen süre (kuluçka süresi) hastalıktan hastalığa farklıdır. Bu süre günler (Bel Soğukluğu), haftalar ( Klamidyoz, Hepatit B), aylar (frengi) ya da yıllar (AIDS) olabilir.

En sık rastlanılan belirtileri nelerdir ?
- Cinsel organlardan akıntı veya cerahat gelmesi: Kadınlarda vaginada bazen normalde bulunan akıntı fazlalaşır. Akıntı su gibi, süt gibi, sarı veya yeşil renkte olabilir. Bazen fena kokuludur.
- Cinsel ilişki sonrası kanama,
- İdrar yaparken yanma, sızı, sık sık az miktarda idrara çıkma
- Cinsel organ ve cevresinde kaşıntı,
- Peniste ( erkek cinsel organı), vaginada (hazne) kabarcık, yara, siğil ve kızartı,
- Kasık lenf bezlerinde şişlik,
- Testislerden ( haya ) bir veya ikisinde birden ağrı,
- Karın ağrısı.

Kendinizde bu tür bir hastalık olduğundan kuşkulanıyor musunuz ?
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tanısı hekim tarafından konabilir. Yukarıdaki belirtiler cinsel yolla bulaşan hastalıklara işaret edebilir.
Hekim önerisi olmadan ilaç kullanmayınız !
Cinsel yolla bulaşan hastalık belirtilerinden kuşkulandığınızda hekime başvurunuz.
Cinsel eşinizin de muayene ve gerekirse tedavisini yaptırınız.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Nasıl Korunulur?
- Cinsel ilişkide kondom kullanınız.
- Cinsel eş sayısının artmasının, hastalık bulaşma riskini de arttırdığını unutmayınız.
- Hastalık belirtisi olmadan da bulaşma olabileceğini unutmayınız.
- Alkol ve uyuşturucunun doğru ve sağlıklı düşünmeyi engelleyerek, cinsel ilişki sırasında olumsuz davranışlara neden olabileceğini
belleğinizden çıkarmayınız.
- Size nakledilecek kanda gerekli testlerin yapılıp yapılmadığını sorunuz.
- Başkalarının kullandığı şırınga ve iğneyi kullanmayınız. Bir defa kullanılıp atılan şırınga ve iğne kullanılmasını isteyiniz.
- Hamile kadınsanız, doğum öncesi dönemde düzenli sağlık kontrollerinizi yaptırınız.

Hangi Hastalıklar Cinsel İlişki Yoluyla Bulaşabilir ?
Bugün için 40' dan fazla cinsel yolla bulaşan hastalık bilinmektedir. En sık rastlanılanları:
HIV Enfeksiyonu ( AIDS )
Hepatit B
Bel Soğukluğu ( Gonore )
Frengi
Klamidyoz
Kandidiyazis
Trikomoniyazis
Yumuşak Şankır
Granuloma Inguinale
Genital Herpes
Lenfogranuloma Venerium

 

 

site yapım,içerik ve dizayn:

SELCUK TUNCER

nick: BLueMooN