SÜPRİZ
Cüneyt SUAVİ
Evin kapısı vurulduğunda,
yaşlı kadın güçsüz bacaklarıyla hole doğru ilerledi. Gelenler, oğlunun
asker arkadaşlarıydı. Her ikisi de elini öptükten sonra, uzun boylu olanı: "Pek
fazla vaktimiz yok anacığım, dedi. Birkaç saat izin koparıp hayır duanı almak
istedik. " Kadın, büyük bir telaşla: "Olmaz öyle şey, diye atıldı. Bir
şeyler yedirmeden sizi bırakır mıyım?" Yaşlı kadın bu sözleri, eşinin ve oğlunun
sağ olduğu günlerden kalan alışkanlıkla bir çırpıda söylemiş, fakat işin
nereye varacağını düşünmemişti. Diğer asker, saatine baktıktan sonra: "Peki
anacığım, diye karşılık verdi. Karnımız tok ama, yine de ikişer yumurta kırarsan
yeriz." Esasında delikanlı, kadına bir zahmet vermemek için böyle demiş ve bahçede
de tavukları gördüğünden, işi en basit şekliyle geçiştirmek istemişti. Onların
son günlerdesadece iki yumurta yaptığını ve evde de başka bir şey bulunmadığını
nereden bilecekti?
Yaşlı kadın mutfağa
doğru yönelirken, şimdi yan odada oturan gençlerle birlikte askerlik yaptığı sırada,
vatan hainleri tarafından şehid edilen yavrusunu dünüyordu. O da arkadaşları gibi,
sahanda yumurtayı ne kadar çok severdi? Kadın, titrek elleriyle yumurtaları kırmaya
çalışırken ister istemez üzülüyor ve fakirliğini hissettirmemenin çarelerini arıyordu.
İyi ama çocuklar ikişer yumurta dedikleri halde, tabakların da sadece birer yumurta gördüklerinde
ne olacaktı? Yaşlı kadın, daha fazla bir şey düşünmedi. Ve acizliğinin verdiği
tevekkülle yumurtaları alıp kırdığında, nurlu yüzü sevinç gözyaşlarıyla ıslandı.
Her iki yumurta da çift sarılı çıkmıştı.
Zafer Dergisinden Alınmıştır. ( İlgilendikleri için ayrıca teşekkür ederim... )