DOST YOLU

2.jpg (26101 bytes)

 HÜZÜN GÜNLERİ

                  Hani söz vermiştik Âlem-i Ervah’ta “Bela” demiştik “Elestü bi rabbikûm” sualineYaratıcı,yegane rızık verici ve kanun koyucu olarak Allah’tan başka ilah Önder olarakda Onun Rasulunden başkasını tanımayacaktık Hani söz vermiştik Erkam’ın evinde Hangi şart ve ortamda olursa olsun İlây’ı kelimetullah misyonunu yürütecek Musibetlerden yılmayacak,bir tehditten korkmayacak Gerekirse ölümlerin en güzeline talib olacaktık Hani söz vermmiştik Akabe tepesinde Kendimizi ve ailemizi koruduğumuz gibi Kanımızla,malımızla ve canımızla koruyacaktık Rasulullah’ı Hani söz vermiştik Akabe tepesinde Doğru olan herşeyde Rasul’e itaat edecektik Rabbani davayı elden ele,gönülden gönüle Balçıkla sıvanmayan hakikat güneşini Cihadsız ve şehadetsiz bırakarak lekelemeyecektik Hani söz vermiştik Medine’de   Hani söz vermiştik dünya kardeşliğinin en güzel teşekkül etmeye başladığı Medine’de, kıyamete kadar tüm müslümanlar kardeş olacaktı Ve bizler “Muhakkak ki,bütün mü’minler kardeştir” ferman-ı ilahisine gönülden bağlanacak Vücudun azaları gibi hepimizin derdiyle dertlenip sevinçlerimize ortak olacak Komşusu aç iken tok yatan bizden değil düsturuna Evrensel komşuluk bildirisine  Kardeşliğin en alt eşiği olarak bakacaktık Hani söz vermiştik Rıdvan’da;başımızı tutamayan ellerimizi kökünden kurutacaktık Nemlenmemiş bir gözü,yaralanmamış,çile çekmemiş bir bedeni Mevlâ’ya sunmayacaktık Mücadelesiz ve vuslata özlemsiz geçen bir günü yaşanmamış kabul edip Doparken nişanlandığımız ölümle cihad masasında şehadet gömleğini giyerek nikahlanacağımız günün hasretiyle yanıp tutuşacaktık Hani söz vermiştik ayaklarımızı vura vura Mekke’ye girerken Dinime namusuma göz diken zalimler tekrar işbaşına gelirse Mukaddes beldelere ebreheler tekrar saldırırsa,biz de kanatlanıp uçacak   Mevlâmızın ebabil kuiları olmaya talib olacaktık Hani söz vermiştik Veda Haccında Rasulullah’a Cahiliyye adetlerini bir daha diriltmemek üzere kökünden kurutacaktık Miras bırakılan emanetlere sımsıkı sarılacak,Ahkam-ı Kur’aniyyeyi dünyaya hakim kılacaktık Ahde vefa gösteremedik Allah’ım Zihinlerde ki hatırasını çoktan silmiştik Şehadet mi? Çok uzaktı bizden,tanımıyorduk onu,sözlüklerimizden bile çıkarmıştık Çile çekmeye yanaşmadık Öyle eğildik öyle eğildik ki;doğrulacak ne bir belimiz,kaldıracak ne bir başımız kaldı Utanıyoruz Allah’ım Nemlenmemiş bir gözle,yara almamış bir bedenle huzuruna varmaya utanıyoruz Ahde vefa gösteremedik Allah’ım Bunu biliyoruz....Ama şunu da biliyoruz ki Rahmet deryanda ufacık bir damlayız Yüzümüz yerde ama Affet Allah’ım!...Affet Allah’ım

 

 NAAT-I ŞERİF

               Seccaden kumlardı Devirlerden diyarlardan gelip göklerde buluşan ezanların vardı Mescid mü’min, minber mü’min Taşardı kubbelerden tekbir, dolardı kubbelere amin ve mübarek geceler dualarımız geri gelmeyen dualardı Gecelerki pırıl pırıl kandillerin yanardı Kapına gelenler ya Muhammed uzaktan yakından Mü’min döndüler kapından

               Besmele ekmeğimizin bereketiydi İki dünyada aziz ümmet Muhammed ümmetiydi Konsun yine pervazlara güvercinler “Hû hû”lara karışsın aminler Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar  yasinler” Günler ne günlerdi ya Muhammed Çağlar ne çağlardı Daha dünyaya gelmeden inananların vardı Ve bir gün ki gaflet çöller kadar dı Halime’nin kucağında Abdullah’ın yetimi,Amine’nin emaneti ağlardı Hatice’nin goncası,Aişe’nin gülüydün Ümmet’in gözbebeği,göklerin rasuluydün Elçisin elçi geldin,elçiler getirdin Ruhunu Allah’a,elin ümmete verdin Beşiğin yurdun yuvan Mekkede bunalırsan Medine’ye göçerdin Biz bu dünyadan nereye göçelim ya Muhammed Yeryüzünde inkar,riyâ,hıyanet altın çağını yaşıyor Diller sayfalar satırlar Ebu Leheb öldü diyorlar Ebu Leheb ölmedi ya Muhammed Ebu Cehil kıt’alar dolaşıyor Neler duydu şu dünyada mevlidine hayran kulaklarımız Ne adlar ezberledi ya Nebi adına alışkın dudaklarımız Artık yolunu bilmiyor,yolunu unuttu ayaklarımız Kâbene siyahlar yakışmamıştır ya Muhammed bugünkü kadar Hasret gururla savaşta,gurur kafdağında derebeyi Onuda yaralarlar kanadından,gelse bir şefkat meleği İyiliğin türbesine türbedar oldu iyi Vicdanlar sakat çıkmadan yarına İyilikler güzellikler getir ademoğullarına Şu gördüğün duvarlar ki kimi Tâif’tir kimi Hayberdir Fethedemedik ya Muhammed senelerdir Ne doğruluk ne doğru,ne iyilik ne iyi Bahçede en güzel dal unuttu yemiş vermeyi Günahın kursağında haramların peteği Bayram yaptı yapanlar, semaveyi boşaltıp saveyi dolduranlar Atını hendeklerden bir atlayışta aşırdı aşıranlar Ağlasın Yesrip, ağlasın Selmanlar Gözleri perdeleyen toprak,yüzlere serptiğin topraktı Yere dökülmeyecekti ey Nebi, yabanların gözünde kalacaktı Konsun yine pervazlara güvercinler “Hû hû”lara karışsın aminler Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar yasinler” Ne oldu ey bulut gölgelediğin başlar Hatırladınmı ey yol!Bir aziz yolcuyla aşarak dağlar taşlar Kafile kafile,kervan kervan şimale giden yoldaşlar Uçsuz bucaksız çöllerde yine izler gelenlerin,yollar gideceklerindir   Şu tekbir getiren mağara örümceklerin değil peygamberlerindir,meleklerindir Örümcek ne havada,ne suda,ne yerdeydi!Hakkı göremeyen gözlerdeydi Şu kuytu cinlerin mi,perilerin yurdumu Şu yuva ki bilinmez kuşları hüthütmüdür, güvercinmi, kumrumu Kuşlarını bir sabah Medine’ye uçurdumu Ey avade yatan ölü Bahçende açtı dünyanın en güzel gülü Hatıran uyusun,çöllerin ılık kumlarıyla örtülü Dinleyene hala çöller ses verir Laleyl susar uğultular gelir Mersiye okur Uhud,kaside söyler Bedir Sende bir hac günü,başta Muhammed yanında Ebu Bekir Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü destan yap Ey şehir Ebu Bekirde nur,Osmanda nurlar Kureyş uluları karşılarında meydan okuyan bir Ömer bulurlar Ali’nin önünde kapılar açılır,Ali’nin önünde eğilir surlar Bedirde,Uhudda,Hayberde Hakkın yiğitleri ŞEHİT olurlar Bir mutlu günde ki ölüm tatlıydı Yerde kalamazdı ruhun kalmamalıydı Konsun yine pervazlara güvercinler “Hû hû”lara karışsın aminler Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar yasinler” Vicdanlar sakat çıkmadan ya Muhammed yarına İyiliklerle,güzelliklerle gel ademoğullarına Yüreklerden taşsın yine imanlar Itri yine bestelesin tekbiri,evliya okusun kur’an’lar Ve kur’an,göznuruyla çoğaltsın Osmanlar Naatını Galip yazsın,mevlidini Süleymanlar Sütunları,kemerleri,kubbeleriyle geri gelsin Sinanlar Çarpılsın, hakikat niyetine cenaze namazı kıldıranlar Gel ey Muhammed bahardır,dudaklar arasında saklı aminlerimiz vardır Hac’dan döner gibi,Mirac’dan iner gibi gel bekliyoruz yıllardır Bulutlar, rüzgar, hızır,cibril, nisan,bahar,ayetlerini ezber bilen yapraklar kanat Açılsın göklerin kapıları,perdeler kat kat Çöllere dökülsün yıldızlar Dizilsin yollarına yetimler,günahsızlar Çöl gecelerinden yanık türküler yapan kızlar sancağını saçlarıyla dokusun Bilal-i Habeşi sustuysa ezanları Davut okusun Şimdi seni ananlar anıyor ağlar gibi Ey yetimler yetimi ey garipler garibi Düşkünlerin kanadıydın,yoksulların sahibi Nerde kaldın ey Nebi,nerde kaldın ey Rasul Konsun yine pervazlara güvercinler “Hû hû”lara karışsın aminler  Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar yasinler”

Geri