HAYVANLAR DEPREMİ HİSSEDİYOR MU?
HAYVANLAR DEPREMİ
HİSSEDİYORMU?
Günter Karweina “Der Sechste Sinn der Tiere” Tercüme ve
düzenleme: Ayhan Halaç
Nerede ve ne zaman olursa olsun insanlar hep, Hayvanların deprem
öncesindeki tuhaf davranışlarından ve huysuzluklarından
bahsediyorlardı. Bu bir işaret miydi? Sismologların
yapamadıklarını hayvanlar sahip oldukları kabiliyetlerle
yapabiliyorlar mıydı? Depremi önceden tesbit etmek bu sayede
mümkün olabilir miydi? Alman fizik bilgini Helmut Tributsh
hayatının büyük bir kısmını hayvan-deprem ilişkilerini
araştırmakla geçirdi. Elde ettiği sonuçlar ise gerçekten
ilgi çekici.
1974 senesinin ilkbaharında Çin’in Liaoning bölgesi
sakinleri, hayvanlarında garip bir durum sezdiler. Yılanlar,
kış uykusuna yattıkları deliklerinden çıkarak don tutmuş
toprak üstünde sürünmeye, fareler yuvalarından panikle sağa
sola kaçmaya başlamışlardı. Tavuk ve at gibi evcil hayvanlar
ise, sahiplerini hayrete düşüren huysuzluklarıyla sıçrayıp
duruyorlardı.
Bu olaylar bir kaç hafta artarak devam etmiş ve Hiacheug
şehrini vuran hafif yer sarsıntılarında zirveye
ulaşmıştı. Bu durumu farkeden sivil savunma görevlileri,
nüfusu yarım milyon olan şehir sakinlerini tahliye etmeye
başladı ve şehir, kendisini yerle bir eden depremden birkaç
saat önce tamamen boşaltıldı.
Hiacheug şehrindeki insanların kurtulmasına vesile olan
hayvanlar, bilim adamlarının depremi önceden hissetme
konusundaki araştırmalarına yepyeni bir boyut kazandırdı. Ve
Amerika’da jeoloji ile ilgilenen bazı kuruluşlar, depremle
ilgili olarak hayvanları gözleyecek gönüllülere finans
kaynakları sağlamaya başladılar.
Bununla beraber batılı bazı bilim adamları, bu olayı hafife
almaya devam ediyorlar.
Ancak meşhur Alman fizik bilgini Helmut Tributsh’in
1982’lerde ABD’de yayınlanan “When The Snakes Awake”
(Yılanlar Uyanınca) adlı kitabı bu konuda güçlü bir delil
teşkil ediyor.
Helmut Tributsh, olayın bir sır teşkil etmediğini
söyleyerek, hayvanların bu önsezisinin depremden önce
yayılan iyon’lara ya da yerden yüklü atomlara tepki
göstermesinden başka birşey olmadığını belirtiyor. H.
Tributsh, bu olayı araştırmaya, bin kişinin ölümüne ve
yüzbin kişinin evsiz kalmasına yol açan 1976 Alp depreminde
başladı. Yerle bir olan bu köylerden bir tanesi, Helmut’un
çocukluğunun geçtiği köydü.
Güney Amerika’da yaptığı incelemelerden dönen
araştırmacı, depremin meydana getirdiği şiddetli yıkımdan
çok, arkadaşlarının ve akrabalarının deprem hakkında
anlattıkları hikayeler karşısında şaşırmıştı.
Felâketin meydana gelmesinden birkaç saat önce köpekler
ulumaya başlamış, inekler yerlerinden kurtulmak için iplerini
koparmışlardı.
Helmut Tributsh, köy köy dolaşarak benzer hikayeleri topladı.
Avrupa’nın büyük arşivlerini taradı ve mâzisi bin seneye
dayanan belgelerde, hayvanların depremden biraz öceki
davranışlarıyla ilgili benzer hikayelerini buldu.
Meselâ M.Ö. 4. Asırda meydana gelen ve Eski Yunan’ın yere
batması ile sonuçlanan büyük deprem sırasında; farelerin,
yılanların ve gelinciklerin Hils şehrini terkettiği ifade
ediliyordu. Ortaçağda da benzer rivayetler mevcuttu.
Alman filozof İmmanuel Kant ise Büyük Lişbona depreminden
önce kuşların sürüler halinde kenti terkettiğini, farelerin
deliklerinden kaçtıklarını yazmıştı. Avrupa ve
Amerika’da buna benzer yüzlerce hikâye olmasına rağmen konu
20. yüzyılın sonlarına doğru ciddiyetini kaybederek hafife
alınmaya başlandı. Fakat Çin’deki durum tamamen farklıydı
ve özellikle kırsal kesimde yapılan gözlemler, kültür
devriminin öngördüğü ciddilikle doğru ve güvenilir
hikayelerin derlenmesine devam edildi. Buna bağlı olarak henüz
1960’lı yıllarda iken profesyonel ekipler ve bilim adamları
tarafından “Millî Deprem Tahmin Dairesi” kuruldu. Bu
kuruluşun bünyesinde görev alan binden fazla gönüllü
vatandaş, hayvanların deprem sırasındaki davranışlarını
gözleyip arşivlemekle vazifeliydi.
Çin’deki Deprem Tahmin Dairesi, hayvanların vücut
hareketleriyle tehlikeli sinyaller vermesi ve bu sinyallerde
gitgide bir artış gözlenmesi durumunda deprem alarmı vererek
insanların binalardan veya o bölgeden tahliye edilmesini
sağlıyor. Şu ana kadar birçok alarmın boşa çıktığı
biliniyor. Fakat üç büyük depremde yaptığı ikazlarla
onbinlerce insanın hayatını kurtarmış olduğu da bir
gerçek.
Bu olayı ilmî olarak izah etmek isteyen Helmut Tributsh, ister
denizde ister karada isterse havada yaşasın, bütün hayvan
türlerini huzursuz eden sinyali araştırmaya başladı. Ve
gerçekleştirdiği uzun deneyler neticesinde bu tek sinyalin
pozitif iyon’lar olduğunu keşfetti. Tributsh, bunu şöyle
izah ediyor:
“Büyük basınç altındaki kayalar, yer sarsıntısı
öncesindeki şiddetli basınçtan ötürü pozitif iyonlar
saçıyor.
Bu iyonlar hayvanlara ulaştığında, yılanlar deliğinden
çıkıyor, köpekler deli deli sıçrıyor ve uluyor, kuşlar
semada öbek öbek dolaşıyor, çünkü iyonlar gökyüzüne de
ulaşıyor. Tavuklar kümeslerine girmeyi reddediyor, çünkü
iyonlar kapalı mekânlarda birikiyor, balıklar bile asabi
oluyorlar, zira pozitif yüklü atomlar su altında rahatsız
edici bir elektrik akımı oluşturuyor. Oysaki insanoğlu, bu
iyonlardan etkilenmiyor. Hatta bir şelalenin yanında durduğu
sıralarda maruz kaldığı pozitif iyonlardan hoşlanıyor.”
Tributsh, insanların bazı hislerinde önemli bir enerji
kaybına uğradıklarını ve bu yüzden çok az sayıda
insanın, depremi meydana gelmeden çok az önce
hissedebildiğini belirtiyor.
Helmut Tributsh’in ileri sürdüğü bu görüşler
başlangıçta küçümsenerek kabul edildi. Çünkü
öldürücü depremler nâdiren meydana geliyor ve Tributsh’in
nazariyesini deney konusu yapmak neredeyse mümkün
görünmüyordu. Ama jeologlar, Arizona Üniversitesi’nin
laboratuvarlarında, Alman bilginin söylediklerini
gerçekleştirdiler: Taşlar, şiddetli basınç altında
gerçekten pozitif iyon saçıyor ve Tiributsh’in hayvanlar
üzerindeki araştırmalarının doğruluğuna ait ip uçları
ortaya koyuyordu.
Helmut Tributsh’ın iddiaları, deprem sırasındaki bazı
tuhaflıklara da açıklama getiriyordu. Depremi takip eden acaip
kızıllık ve deprem öncesi sisin varlığı, pozitif
iyonların varlığı ile açıklanabilir görünüyordu. Bu
durumda iyonların açığa çıkmasından kaynaklanan
elektrikten dolayı havada parlaklık meydana geliyordu,
İyonların havada daima mevcut bulunan milyonlarca hava
cisimcikleriyle irtibata geçmesiyle de sis ortaya çıkıyordu.
Neticede bir grub Amerika’lı bilgin H. Tributsh’ın
görüşlerini kabul ettiler. Fakat bilim adamlarının çoğu,
hayvanların tahminine şüpheyle bakarak daha çok sismografik
raporlara itimat ediyorlar.
Zafer Dergisinden
Alınmıştır... ( Kendilerine ilgilerinden dolayı
teşekkürler )