Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

سورةُ الفَاتِحَةِ: مكية 7 آية

1.c.

Fatiha Suresi: 1 / 1- 7.

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

1.

Bismillâhirrahmânirrahîm

( Her şeye sevgi ile hakim olan Allah adıyla )

 

اَلْحَمْدُ ِللهِ

2.

Şükür Allah’a!

رَبِّ الْعاَلَمِينَ

 

kainatı çekip çevirene,

اَلرَّحْماَنِ الرَّحِيمِ

3.

her şeye sevgi ile hakim olana,

مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ

4.

kıyamet gününün sahibine…

إيَّاكَ نَعْبُدُ

5.

Ya Rab! yalnız sana kulluk ediyor,

و إيَّاكَ نَسْتَعِينُ

 

yalnız senden yardım istiyoruz.

اِهْدِنَا الصِّرَاطَ المُسْتَقِيمَ

6.

N'olur doğru yola götür bizleri!

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

7.

Tıpkı değer verdiğin kullar gibi,

غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَ لاَ الضَّالِّينَ

 

kızıp etmeden, dışlamadan n'olur!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 1- 5..

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

الۤمۤ

1.

Elif, Lâm, Mîm.

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ

2.

Sadece bu Kitap'ta, şüphe yoktur.

هُدًى لِلْمُتَّقِينَ

 

Bu Kitap, sağlamcılar için bir kılavuzdur:

اَلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ

3.

Sağlamcılar, görülmeyene inanır,

و يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ

 

namazı kılar,

و مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

 

verdiklerimizden bir kısmını infak eder,

و الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إلَيْكَ

4.

sana indirilenlere inandıkları gibi

و مَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ

 

senden önce indirilenlere de inanırlar,

و بِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

 

Ahiret hayatını, görmüşçesine kabul ederler.

أُولاَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ

5.

Sağlamcıların kılavuzu, Tanrı'dır.

و أُولاَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

 

Kılavuzu Tanrı olanın, sonu selâmettir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 6 - 16.

 

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَ أَنْذَرْتَهُمْ أَمْ لمَْ تُنْذِرْهِمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

6.

Sevgili Resulüm! Sen, gerçekleri göz ardı edenleri, uyarsan da birdir, uyarmasan da, inanmazlar:

خَتَمَ اللهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ وَ على سَمْعِهمْ وَ عَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

7.

Çünkü Allah, onların kalplerini mühürlemiş kulaklarını tıkamış, gözlerini de perdelemiştir. Onları, çok ağır cezalar bekliyor.

وَ مِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللهِ وَ بِالْيَوْمِ الآخِرِ

8.

İçlerinde: “ Biz, hem Allah’a hem ahırete inanıyoruz “ diyenler var ama,

وَمَا هُمْ بِـمُؤْمِنِينَ

 

inandıklarının aslı yok.

يُخَادِعُونَ اللهَ وَ الَّذِينَ آمَنُوا

9.

Akılları sıra, Allah’ı ve müminleri kandıracaklar.

وَمَا يَخْدَعُونَ إِلاّ أَنْـفُسَهُمْ وَ مَا يَشْعُرُونَ

 

Aslında, kendilerini kandırıyorlar ama, farkında değiller:

فيِ قُلُوبِـهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللهُ مَرَضاً

10.

Onlar ruhen hastadır. Allah da bu hastalıklarını giderek azdırıyor.

وَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

 

Yalan söyledikleri için ilerdeki cezaları daha da ağır olacak.

وَ إِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُوا فيِ الأَرْضِ

11.

Bu gibilere: “ Yer yüzünde fesat çıkarmayın “ dendikçe,

قَالُوا إنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

 

“ Bizler, sadece ! Islahatçıyız “ diyorlar.

أَلاَ إنَّهُمْ هُمُ المُفْسِدُونَ وَلكِنْ لاَ يَشْعُرُونَ

12.

Asıl fesatçı kendileri ama, anlamıyorlar ki.

وَ إذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ

13.

Bu gibilere: “herkes gibi siz de inansanıza! “ dendiğinde ise:

قَالُوا أ نُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ

 

“ beyinsizler gibi mi inanalım yani ? “ diyorlar.

أَلاَ إنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلكِنْ لاَ يَعْلَمُونَ

13.

Asıl beyinsiz kendileri, bildikleri yok.

وَ إِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا

14.

Müslümanlarla karşılaştıklarında: “ Biz de Müslümanız “ derken;

وَ إِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ

 

şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında:

قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ

 

“ Biz, sizden yanayız!. Sadece biraz takılıyoruz o kadar ” diyorlar.

اللهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ و يَمُدُّهُمْ فيِ طُغْيَانِهِم يَعْمَهُونَ

15.

Halbuki, körü körüne yaptıkları azgınlıklarını uzatarak, asıl Allah, kendileri ile alay ediyor.

أُولاَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى

16.

Bunlar, sağlamı hurda ile değişen şaşkınlardır.

فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَ مَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

 

Bunun için alış verişleri kârlı olmamış, bir türlü de düze çıkamamışlardır.

 

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 17 - 24. 

 

مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا

17.

Onların durumu, karanlıkta ateş yakanların durumuna benziyor:

فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللهُ بِنُورِهِمْ

 

Ateş tam çevrelerini aydınlatıp dururken, hani Allah'tan ışıkları söner de,

وَتَرَكَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ لاَ يُبْصِرُونَ

 

zifiri karanlıklar içerisinde kalır ya insan! Hani çevresini göremez ya.

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ

18.

Tamamen sağır dilsiz ve kör olan inkarcılar da onlar gibi olup asla geri adım atamazlar.

أَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاءِ فِيهِ ظُلُمَاتٌ

19.

İnkarcıların durumu bir de, karanlıklar içinde sağanak yağmura tutulup da:

وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ

 

yıldırımlar, şimşekler ve gök gürültüleri arasında can havli ile ellerini kulaklarına tıkayarak

وَاللهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ

 

-zaten Allah, inkarcıların hep dibindedir. -

يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا أَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَإِذَا أَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا

20.

gözleri kör eden şimşekler, şimşekler çaktıkça ilerlemeye çalışan, karardıkça donakalan şaşkınlara benziyor.

وَلَوْ شَاءَ اللهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ

 

Eğer Allah dileseydi, onları tamamen kör ve sağır edebilirdi:

إِنَّ اللهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Çünkü Allah, her şeye kadirdir…

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

21.

Ey insanlar! Eğer kendinizi sağlama almak istiyorsanız, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin.

الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الأَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً

22.

Çünkü Allah, yer yüzünü sizler için tefriş etmiş, gökleri inşa etmiş, gökten sular indirmiş,

فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ

 

beslenmenizi sağlayacak her türlü meyveyi, su sayesinde çıkarmıştır.

فَلاَ تَجْعَلُوا ِللهِ أَندَادًا وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

 

Artık, bunları göre göre Allah’a akranlar bulmaya çalışmayın.

وَإِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلَى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ

23.

Şayet Kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz Kuran hakkında şüpheniz varsa, benzeri bir sûre getirin.

وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

 

isterseniz, Allah’tan başka güvendiklerinizi de çağırabilirsiniz.

فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

24.

Şayet bunu yapamazsanız – ki asla yapama-yacaksınız – o zaman kollayın kendinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten:

أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ

 

Çünkü bu ateş, inkarcılar için hazırlanmıştır.

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 25 - 29. 

 

وَ بَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

25.

Resulüm! İnanıp da yararlı faaliyette bulunanlara şu müjdeyi verebilirsin:

أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَ نْهَارُ

 

Onlara, içinde suların çağladığı bahçeler tahsis edilecektir.

كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا

 

Kendilerine, ne zaman bu bahçeden bir ürün takdim edilse,

قَالُوا هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا

 

öncekilerin benzeri verildiği halde: “ aa! bunun aynısı az önce de verilmişti.“ diyecekler,

وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 

orada tertemiz eşleri ile birlikte sonsuza kadar kalacaklardır…

إِنَّ اللهَ لاَ يَسْتَحْيِي أَنْ يَضْرِبَ مَثَلاً مَا بَعُوضَةً

26.

Allah, bir sivri sineği örnek vermekten asla çekinmez.

فَمَا فَوْقَهَا

 

hattâ ondan öte bir şeyi de örnek verebilir.

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا فَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ

 

İnananlar, bunun Rab’leri tarafından sunulan bir örnek olduğunu kabul ederken,

وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَا أَرَادَ اللهُ بِهَذَا مَثَلاً

 

inkarcılar: “ Allah bu örnekle ne demek istedi acaba “ diyeceklerdir.

يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِي بِهِ كَثِيرًا

 

Allah ise, bu örnekle birçoklarını şaşırtacak, birçoklarını da yola getirecektir.

وَمَا يُضِلُّ بِهِ إِلاّ الْفَاسِقِينَ

 

Allah bu örnekle, özellikle içi bozuk olanları şaşırtacaktır:

َالَّذِينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِهِ

27.

Bu gibiler: Allah’a verdiği sözü tutmazlar,

وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ

 

Allah’ın emrettiği akrabalık bağlarını koparırlar,

وَيُفْسِدُونَ فِي اْلأَرْضِ

 

yeryüzündeki dengeleri bozarlar.

أُولاَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

 

Evet, bu gibilerin sonu hüsrandır…

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللهِ

28.

Nasıl olur da Allah’ı göz ardı edebilirsiniz ki:

وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ

 

Ölüydünüz size hayat verdi, sonra öldürecek, sonra tekrar hayat verecek

ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

 

ve en sonunda ona döneceksiniz.

هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي اْلأَرْضِ جَمِيعًا

29.

Allah, yeryüzündeki her şeyi sizin için yarattı.

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ

 

sonra semaya dönüp onu yedi gök halinde dengeledi.

وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

Allah, her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilir.

 

 

 

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2  / 30 -37. 

 

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي اْلأَرْضِ خَلِيفَةً

30.

O gün Rabb'in, meleklere : “ Ben yeryüzünde bir temsilci yaratacağım “ deyince, bütün melekler:

قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ

 

“ yeryüzünde dengeleri bozup kan dökecek birini mi yaratacaksın?

وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ

 

halbuki biz, ne güzel seni saygı ile yad ediyor, ve kutsuyorduk ” şeklinde yakındılar.

قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

 

Rabb'in bu yakınmaları: “ Ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum “ diye noktaladı.

وَعَلَّمَ آدَمَ اْلأَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ

31.

Adem’e bütün varlık isimlerini tanıttı. Sonra aynı nesneleri meleklere gösterdi:

فَقَالَ أَنْبِئُونِي بِأَسْمَاءِ هَؤُلاَء إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

 

“ Şayet itirazınızda samimi iseniz şu nesnelerin isimlerini bana söyleyin ” dedi.

قَالُوا سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا

32.

“ Fesüphanallah dedi melekler, senin bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yok ki bizim,

إِنَّكَ أَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

 

her şeye bilgi ile hakim olan sensin “.

قَالَ يَاآدَمُ أَنْبِئْهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ

33.

O zaman: “Adem! dedi şu nesnelerin isimlerini onlara söyler misin ? “

فَلَمَّا أَنْبَأَهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ

 

Adem onlara isimleri sıralayınca:

قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ

 

“ Ben dedi Allah. Göklerin ve yerin görünmeyen yüzünü, hatta sizin içinizi dışınızı en iyi ben bilirim dememiş miydim size ? "

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلاَئِكَةِ اسْجُدُوا ِلآدَمَ فَسَجَدُوا إِلاَّ إِبْلِيسَ

34.

Bunun üzerine meleklere: “ Adem’e selâm durun “ dedik. İblis dışında hepsi saygılarını gösterdiler,

أَبَى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ

 

İblis ise, Ademi kabullenemedi, kibirlendi, inkarcı olup çıktı.

وَقُلْنَا يَاآدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلاَ مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا

35.

Sonra Adem'e: “Adem! dedik sen ve eşin cennete yerleşin, orada istediğiniz her şeyi bol bol yiyip içebilirsiniz,

وَلاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنْ الظَّالِمِينَ

 

ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa kendinize yazık edersiniz ” dedik.

فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ

36.

Sonunda iblis onları ayartıp, oldukları yerden çıkardı.

وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ

36.

Bunun üzerine kendilerine: “ hemen aşağı inin! artık birbirinize düşman olacaksınız,

وَلَكُمْ فِي اْلأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ

 

artık yeryüzünde bir süre yerleşim ve geçim telaşınız olacak “ diye ferman ettik…

فَتَلَقَّى آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ

37.

Adem ile Tanrı'sı arasında, karşılıklı söyleşiler oldu. Sonunda Allah onu affetti.

إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

 

Çünkü sevgi deryası Allah, kuluna kıyamadı.

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 38 - 48. 

 

قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمِيعًا

38.

Bundan sonra: “ Hepiniz aşağı inin “ dedik,

فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى

 

size mutlaka benim tarafımdan yol gösteren bir rehber gelecektir,

فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

 

benim rehberime uyanlar korkmayacaklar ve üzülmeyeceklerdir.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولاَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خالِدُونَ

39.

Ayetlerimi görmezden gelip yalanlayanlar ise, sonsuza kadar ateş mahkumu olarak kalacaklardır… “

يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَوْفُوا بِعَهْدِي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ وَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ

40.

İsrailoğulları! Vaktiyle size vermiş olduğum nimetin kadrini bilin: Benim sözümü tutun ki ben de sizi kale alayım. Benden çekinin. 

وَآمِنُوا بِمَا أَنْزَلْتُ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ

41.

Sizin elinizdeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak indirdiğim Kur’ana inanın.

وَلاَ تَكُونُوا أَوَّلَ كَافِرٍ بِهِ

 

Kuran’ı ilk reddeden siz olmayın.

وَلاَ تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلاً وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ

 

Benim sözlerimi hafife almayın. Bana karşı kendinizi sağlama alın.

وَلاَ تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ

42.

Güneşi balçıkla sıvamayın,

وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

 

yani bile bile gerçeği gizlemeyin.

وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ

43.

Namazı kılın, zekatı verin,

وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ

 

Birlikte ibadet edin.

أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ

44.

Kendinizi unutup da başkalarına mı iyilik yapmalarını emrediyorsunuz?

وَأَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ

 

Kitabı okuyup dururken yaptığınız akıllıca değil.

وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ

45.

Daima sabırla ve namazla ile güç toplayın.

وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ

46.

Çünkü namaz, Allah'tan korkanlar dışında herkesin zoruna gider.

اَلَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلاَقُوا رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَاجِعُونَ

 

Korkanlar ise, hep Rab'lerinin karşına çıkıp onunla yüzleşmenin heyecanını yaşarlar…

يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ

47.

İsrailoğulları! Sizi başkalarına tercih etmek suretiyle, vaktiyle size yapmış olduğum iyiliğin değerini bilin.

وَاتَّقُوا يَوْمًا لاَ تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا

48.

Kimsenin kimseye hiçbir iyilik yapamayacağı güne karşı tedbirinizi alın.

وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ

 

Çünkü o gün kimsenin şefaati sökmeyecek, kimseden bedel de kabul edilmeyecektir.

وَلاَ هُمْ يُنْصَرُونَ

 

Hasılı o gün kimseye yardım edilmeyecektir.

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 49 - 57. 

 

وَإِذْ نَجَّيْنَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ

49.

Sizi Fıravun'un zulmünden kurtardığımız günü hatırlayın:

يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ يُذَبِّحُونَ أَبْنَاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءَكُمْ

 

Yani, kızları sağ bırakıp erkek çocuklarınızı kesmek suretiyle, sizleri sürüm sürüm süründüren zulümden.

وَفِي ذَلِكُمْ بَلاَءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ

49.

Bu yaşadıklarınız, Rabb’iniz tarafından size uygulanmış çok büyük bir sınavdı.

وَإِذْ فَرَقْنَا بِكُمُ الْبَحْرَ فَأَنْجَيْنَاكُمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ

50.

Denizi yarıp sizi kurtardığımızı, Fıravun'u  hepinizin gözleri önünde sulara gömdüğümüzü unutmayın.

وَإِذْ وَاعَدْنَا مُوسَى أَرْبَعِينَ لَيْلَةً

51.

Kırk gece Musa’ ile söyleştiğimiz süreci de unutmayın.

ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ

 

Siz ise, Musa gider gitmez buzağıya tapınıp kendinize saygısızlık etmiştiniz.

ثُمَّ عَفَوْنَا عَنْكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

52.

Buna rağmen teşekkür edersiniz ümidiyle sizi bağışladık.

وَإِذْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

53.

Musa’ya, Tevrat yanı sıra, kılı kırk yaran bir görüş yeteneği verdik, düze çıkmanızı umduk.

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ

54.

Musa, halkına hitaben: “ Aziz milletim “ dedi “ Siz buzağıya tapınmakla gerçekten kendinize büyük saygısızlık ettiniz..

فَتُوبُوا إِلَى بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ

 

Hemen kendinize gelip Allah'tan özür dileyin.

ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِ ئِكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ

 

yaratıcınız katında sizin için en iyisi budur. Belli mi olur, belki de sizi affedecektir,

إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

 

Çünkü o, yalvarmalara hiç dayanamaz… “

وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَى لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّى نَرَى اللهَ جَهْرَةً

55.

“ Musa! Allah’ı ayan beyan görmedikçe sana asla inanmayacağız “ dediğiniz günleri de hatırlayın.

فَأَخَذَتْكُمْ الصَّاعِقَةُ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ

 

Güpe gündüz müthiş bir şimşek patlamasıyla şok olduğunuz günleri de unutmayın.

ثُمَّ بَعَثْنَاكُمْ مِنْ بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

56.

Bu şoktan sonra belki teşekkür edersiniz diye sizi yeniden hayata döndürmüştük.

وَظَلَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْغَمَامَ

57.

Üzerinize bulut salıp güneşten yana gölge olmuştuk,

وَأَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى

 

üzerinize bıldırcın sürüleri salmış, ayrıca sizi nişastalı gıda maddelerine boğmuştuk.

كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ

 

“ size verdiğimiz bu nimetlerin sağlıklı olanlarını yiyin “ demiştik.

وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

 

Aslında onlar bize değil, hep kendilerine saygısızlık ediyorlardı.

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 58 – 61.

 

وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هَذِهِ الْقَرْيَةَ

58.

Bir gün onlara: " şu şehre / Kudüs'e gidin,

فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا

 

orada istediğiniz gibi bol bol yiyip içip yaşayın,

وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ

 

Ancak, şehrin kapısından girerken saygılı olun ve: 'hıtta / bağışla ya Rab!' deyin ki

نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ وَسَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ

 

biz de sizi bağışlayalım, nitekim davranışları güzel olanlara fazlasıyla veririz" demiştik.

فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ

59.

Fakat, bu saygısızlar, söylenenin tam aksini yaptılar.

فَأَنِزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

 

Biz de saygısızlıkta inat edip giderek çamurlaşan bu adamlar üzerine gökten pislik yağdırdık…

وَإِذِ اسْتَسْقَى مُوسَى لِقَوْمِهِ

60.

Bir gün Musa, halkı için Allah'tan su talebinde bulunmuştu.

فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ

 

Kendisine: " deyneğini taşa vur " dedik,

فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا

 

on iki göz patladı.

قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ

 

Biz de ardından artık suya kavuştuğunuza göre

كُلُوا وَاشْرَبُوا مِنْ رِزْقِ اللهِ

 

Allah’ın verdiklerinden yiyip içebilirsiniz,

وَلاَ تَعْثَوْا فِي اْلأَرْضِ مُفْسِدِينَ

 

yeter ki, dünya dengelerini bozarak doğaya zarar vermeyin  tavsiyesinde bulunduk.

وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَى لَنْ نَصْبِرَ عَلَى طَعَامٍ وَاحِدٍ

61.

Öyle bir noktaya geldiniz ki: " Musa! Artık tek tip gıda ile beslenmekten bıktık,

فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنْبِتُ اْلأَرْضُ

 

Rabb'ine yalvar da bizim topraklarımızda

مِنْ بَقْلِهَا وَقِثَّائِهَا وَفُومِهَا وَعَدَسِهَا وَبَصَلِهَا

 

biraz da bakliyat, salatalık, soğan sarımsak ve mercimek yetiştirsin. " dediniz.

قَالَ أَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذِي هُوَ أَدْنَى بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌ

 

Musa kızdı: " Siz, değerli olanı değersizle birebir değiştirmek mi istiyorsunuz?

اِهْبِطُوا مِصْرًا فَإِنَّ لَكُمْ مَا سَأَلْتُمْ

 

Mısır'a dönün o zaman, orada istediğiniz her şey var " dedi.

وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ

 

Şehirde sefalet paçadan akıyor yoksulluk kol geziyordu.

وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللهِ

 

Sonunda Allah'ın gazabına uğramışlardı.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللهِ

 

Çünkü Allah'ın uyarılarına aldırış etmemişler,

وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ الْحَقِّ

 

Tanrı elçilerini haksız yere öldürmüşlerdi.

ذَلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ

 

Evet bütün bunlar, hep isyan edip aşırılık yapmalarından oluyordu.

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 62 – 69.

 

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ

62.

Evet, ister Müslüman, ister Yahudi, ister Hıristiyan, isterse Sâbiî olsun,

مَنْ آمَنَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا

 

Allah'a ve ahirete inanıp yararlı işler yapan herkes

فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ

 

Allah'tan alacaklı konumdadır.

وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

 

Bu gibiler korku ve hüzün yaşamayacaklardır.

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ

63.

Hatırlarsınız, yüce Tûr Dağı'nda sizden sıkı söz almış:

خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ

 

" verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın,

وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

 

geleceğinizi sağlama alabilmeniz için de onun içindekileri dilinizden düşürmeyin " demiştik.

ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ

64.

Ama siz, bunu da kulak ardı ettiniz.

فَلَوْلاَ فَضْلُ اللهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ

 

Eğer Allah, size değer verip ilgi göstermemiş olsaydı,.

لَكُنْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ

 

çoktan yok olup gitmiştiniz.

وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَوْا مِنْكُمْ فِي السَّبْتِ

65.

Sizler, cumartesi gününü amacından saptıranları pekâlâ biliyorsunuz,

فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ

 

bizim kendilerine: " aşağılık maymunlar gibi olun " dediğimizi de biliyorsunuz.

فَجَعَلْنَاهَا نَكَالاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا

66.

Bu cezaları biz, onlara ve gelecek nesillerine bir ibret olsun diye verdik.

وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ

 

sağlamcılara da bir öğüt olsun istedik…

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ

67.

Bir gün Musa ile halkı arasında şöyle bir konuşma oldu:

إِنَّ اللهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً

 

Musa: - Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor.

قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا

 

Halk: - Bizimle alay mı ediyorsun ? .

قَالَ أَعُوذُ بِاَّللهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ

 

Musa: - Estağfirullah, ben o kadar cahil miyim?

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَ

68.

Halk:- O zaman Rabb'ine bizim için yalvar da bari bize onun özelliklerini açıklasın.

قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لاَ فَارِضٌ وَلاَ بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَلِكَ فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ

 

Musa:- Ne kart ne de körpe olmadığını, ikisi ortası bir düve olduğunu söylüyor. Hadi artık size emredileni yapın.

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا لَوْنُهَا

69.

Halk:- Rabb’ine bizim için yalvar da rengi neymiş bildirsin.

قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاءُ فَاقِعٌ لَوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ

 

Musa:- Onun, seyrine doyum olmaz güzellikte sarı ve parlak renkli bir düve olduğunu söylüyor.

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 70 – 76.

 

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَ

70.

Halk: - Rabb’ine bizim için yalvar da onun özelliğini biraz daha açsın,

إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا

 

çünkü sığır cinsi birbirine benzer.

وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللهُ لَمُهْتَدُونَ

 

Allah’ın izni ile bu sefer doğruyu yakaladık sayılır.

قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لاَ ذَلُولٌ تُثِيرُ اْلأَرْضَ وَلاَ تَسْقِي الْحَرْثَ مُسَلَّمَةٌ لاَ شِيَةَ فِيهَا

71.

Musa: - Allah onun, çift sürerek tarla sulayarak ezilmemiş, kusursuz ve alacasız bir düve olduğunu söylüyor.

قَالُوا اْلآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ

 

Halk: - İşte şimdi doğru söyledin.

فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ

 

Sonunda düveyi boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı…

وَإِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَادَّارَأْتُمْ فِيهَا وَاللهُ مُخْرِجٌ مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ

72.

Hatırlayın. Hani siz, birini öldürmüş ve suçu birbirinize atmıştınız. Halbuki Allah'ın maksadı, gerçeği göstermekti.

فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَا

73.

" Kesilen kurban etini cesede biraz dokundurun dirilecektir " dedik o kadar.

كَذَلِكَ يُحْيِ اللَّهُ الْمَوْتَى

 

Bakın Allah, ölülere de böyle can verecek.

وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

 

aklınızı kullanabilmeniz için de size bir takım ipuçları veriyor…

ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ

74.

Derken kalpleriniz yine katılaştı.

فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً

 

Kaya gibi. Hattâ daha da katılaştı:

وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ اْلأَنْهَارُ

 

Çünkü öyle kayalar vardır ki çağıl çağıl nehirler çağlar dibinden.

وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاءُ

 

Öyle kayalar vardır ki çatır çatır çatlayıp sular fışkırır bağrından.

وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ

 

Yine öyle kayalar vardır ki yuvarlanıp çağşak olur Allah korkusundan.

وَمَا اللهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

 

Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir…

أَ فَتَطْمَعُونَ أَنْ يُؤْمِنُوا لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلاَمَ اللهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

75.

Resulüm! Allah kelâmını dinledikten, hattâ onun makul olduğunu kabul ettikten sonra, yine de onu, bilerek tahrif eden birkaç Yahudi din adamının, size inanmalarını mı bekliyorsunuz?

 وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلاَ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ

76.

Bu gibiler, Müslümanları görür: “ inanıyoruz “ derler. Ama, kendilerinden birini suçüstü yakaladılar mı:

قَالُوا أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَاجُّوكُمْ بِهِ عِنْدَ رَبِّكُمْ

 

“ Allah’ın size verdiği özel bilgileri, Tanrınız katında size karşı kullansınlar diye mi Müslümanlara anlatıyorsunuz?

أَفَلاَ تَعْقِلُونَ

 

Hiç aklınız yok mu sizin “ derler.

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 77 – 83.

 

أَوَلاَ يَعْلَمُونَ أَنَّ اللهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ

77.

Acaba bu adamlar, Allah'ın gizli saklı her şeyi bildiğini bilmiyorlar mı ?

وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لاَ يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلاّ أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إلاّ يَظُنُّونَ

78.

Yahudiler içinde dahi Tevrat’ı, sadece boş hayaller olarak kabul eden, varsayımcı kara cahiller var.

فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ

79.

Yazık Kitap yazmak için kalem tutan ellere!

ثُمَّ يَقُولُونَ هَذَا مِنْ عِنْدِ اللهِ لِيَشْتَرُوا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلاً

 

Üç kuruş kazanmak için yazıp yazıp: " Allah kelâmı " diyenlere!

فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ

 

Yazık yazdıkları yüzünden başlarına iş açanlara!

وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ

 

Yazık kalemiyle sağladığı kazanç yüzünden çekecek olanlara!…

وَقَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إلاّ أَيَّامًا مَعْدُودَةً

80.

Bazı Yahudiler: " Sayılı bir kaç gün dışında ateş bize dokunmayacak " demişler.

قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِنْدَ اللهِ عَهْدًا

 

De ki: " Allah'tan bir söz mü aldınız?

فَلَنْ يُخْلِفَ اللهُ عَهْدَهُ

 

Söz aldıysanız Allah sözünden dönmez.

أَمْ تَقُولُونَ عَلَى اللهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

 

Yoksa bilir bilmez söylediğiniz şeyleri, Allah'a mı mal ediyorsunuz? "

بَلَى مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ

81.

Evet bunlar gibi, bir tek suçla başlayıp, giderek suç merkezi haline gelenler,

فَأُولاَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 

cehennemde sonsuza kadar yanacaklardır.

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

82.

İnanıp yararlı faaliyetlerde bulunanlar ise

أُولاَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 

sonsuza kadar cennette kalacaklardır…

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لاَ تَعْبُدُونَ إِلاّ اللهَ

83.

Hatırlayın! İsrail Oğullarından sadece Allah'a kulluk edin  şeklinde söz almış,

وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا

 

ana-babaya iyilik konusunda,

وَذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ

 

akraba, yetim ve yoksullara iyilik konusunda öğütlerde bulunmuş,

وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْنًا

 

" insanlara nazik davranın,

وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ

 

namaza devam edin zekat / aklama verginizi verin " demiştik.

ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلاّ قَلِيلاً مِنْكُمْ

 

Sonra -pek azınız dışında- bu sözünüzden döndünüz.

وَأَنْتُمْ مُعْرِضُونَ

 

Hâlâ da dönüp mırın kırın ediyorsunuz.

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 84 – 88.

 

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ لاَ تَسْفِكُونَ دِمَاءَكُمْ

84.

Hatırlarsınız! Sizden söz almıştık: birbirinizin kanını dökmeyecek,

وَلاَ تُخْرِجُونَ أَنْفُسَكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ

 

kendi yurttaşlarınızı öz yurdundan sürgün etmeyecektiniz.

ثُمَّ أَقْرَرْتُمْ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ

 

Evet bütün bunları açık açık kabul etmiştiniz.

ثُمَّ أَنْتُم هَؤُلاَءِ تَقْتُلُونَ أنْفُسَكُمْ

85.

Ama sonra, birbirinizi kırıp geçiren yine siz oldunuz.

وَتُخْرِجُونَ فَرِيقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْ تَظَاهَرُونَ عَلَيْهِمْ بِاْلإثْمِ وَالْعُدْوَانِ

 

Aleyhte suçlamalar ve düşmanlık gösterileri yaparak kendi halkınızdan bir kısmını öz yurtlarından çıkaran da siz oldunuz.

وَإِنْ يَأْتُوكُمْ أُسَارَى تُفَادُوهُمْ وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ إِخْرَاجُهُمْ

 

Aslında sürgün edilmeleri yasak olduğu halde tekrar geri dönenlere esir muamelesi yapıp, kendilerinden fidye talep eden de sizlerdiniz.

أَ فَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ

 

Tevrat'ın bir kısmına inanıp bir kısmını göz ardı ediyordunuz?

فَمَا جَزَاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنْكُمْ

 

Bütün bunları yapanlar cezasız kalmayacak:

إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا

 

onlar önce bu dünyada aşağılanacaklar,

وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ

 

daha sonra öbür dünyada, cezaların en ağırına çarptırılacaklardır.

وَمَا اللهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

 

Allah yaptıklarınıza asla göz yummayacaktır.

أُولاَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ

86.

Yukarıdaki suçları işleyenler, dünya hayatını ahirete tercih etmiş demektir.

فَلاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنْصَرُونَ

 

Cezalarında indirim yapılmayacak, kendilerine asla yardım da edilmeyecektir...

وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَقَفَّيْنَا مِنْ بَعْدِهِ بِالرُّسُلِ

87.

Biz Musa'ya Tevrat'ı vermiş, onun ölümünden sonra elçileri ardarda sıralamıştık:

وَآتَيْنَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ

 

Meselâ Meryem oğlu İsa'ya mucizeler verdik.

وَأَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ

 

Kendisini Cebrail ile destekledik.

أَ فَكُلَّمَا جَاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لاَ تَهْوَى أَنْفُسُكُمْ

.

Ama siz, işinize gelmeyen bir elçi gelince,

اسْتَكْبَرْتُمْ فَفَرِيقًا كَذَّبْتُمْ وَفَرِيقًا تَقْتُلُونَ

 

hemen ayaklandınız. kimini yalanladınız, kimini öldürdünüz…

وَقَالُوا قُلُوبُنَا غُلْفٌ

88.

Yahudiler Muhammed'e gelip: "Bizim kalp gözlerimiz kapalı galiba " dediler.

بَلْ لَعَنَهُمُ اللهُ بِكُفْرِهِمْ

 

Hiç olur mu inkarları sebebiyle, Allah'ın lanetine uğradılar da ondan.

فَقَلِيلاً مَا يُؤْمِنُونَ

 

Ne kadar da cılız bir imanları var.

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 89 – 93.

 

وَلَمَّا جَاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ

89.

Allah tarafından kendi kitaplarını doğrulayan bir Kitap gelince, Yahudilere bir şeyler oldu.

وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا

 

Halbuki daha önceleri en azından inkarcılara yanaşıp açılırlardı.

فَلَمَّا جَاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِهِ

 

Birden tanıdık bir yüzle karşılaşınca, selâmı sabahı kestiler.

فَلَعْنَةُ اللهِ عَلَى الْكَافِرِينَ

 

Yazıklar olsun gerçekleri göz ardı edenlere!

بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ أَنْ يَكْفُرُوا بِمَا أَنْزَلَ اللهُ

90.

Allah'ın indirdiğini inkar edivermekle kendi değerini beş paralık etmek ne kötü bir şey.

بَغْيًا أَنْ يُنَزِّلَ اللهُ مِنْ فَضْلِهِ عَلَى مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ

 

Sırf, Allah'ın kendileri dışında birini tercih edip ona indirme yapmasını çekemedikleri için.

فَبَاءُوا بِغَضَبٍ عَلَى غَضَبٍ

 

Artık hem tekmeyi hem silleyi hak ettiler.

وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُهِينٌ

 

İnkarcıların cezası hep böyle aşağılayıcıdır…

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا بِمَا أَنْزَلَ اللهُ

91.

Yahudilere her ne zaman " Allah'ın indirdiklerine iman edin " dense,

قَالُوا نُؤْمِنُ بِمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا

 

" biz, sadece bize indirilene inanırız " deyip

وَيَكْفُرُونَ بِمَا وَرَاءَهُ وَهُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَهُمْ

 

keserlerdi. İsterse kendi Kitaplarını doğrular olsun

قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنْبِيَاءَ اللهِ مِنْ قَبْلُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

 

de ki: " eğer gerçekten böyle düşünüyorsanız, neden hep kendi elçilerinizi öldürdünüz?

وَلَقَدْ جَاءَكُمْ مُوسَى بِالْبَيِّنَاتِ

92.

Musa size ne mucizeler getirmiş,

ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ

 

siz ise Musa'nın yokluğunda büyük bir saygısızlıkla gidip buzağıya tapınmıştınız… "

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ

93.

Hatırlayın ! Hemen üstünüzdeki yüce Tur dağında sizden söz almış:

خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا

 

" verdiklerimize sımsıkı sarılın ve kulak verin " demiştik.

قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا

 

Bunlar, o zaman da: " hem dinler, hem itiraz ederiz " demişler,

وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ

 

içlerindeki inkar boşluğunu buzağı sevgisi ile doldurmaya çalışmışlardı.

قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ

 

Resulüm onlara deki: " meğer sizin imanınız size ne kadar da kötü şeyler yaptırmış ?

إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

 

Eğer inancınız bu ise durum çok vahim. "

 

 

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 94 – 101.

 

قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ اْلآخِرَةُ عِنْدَ اللهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ

94.

Resulüm! de ki: " Şayet, ahiret hayatı Allah tarafından başkalarına değil de sırf size tahsis edilmişse,

فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

 

siz de bu iddianızda samimi iseniz, hadi bakalım ölümü göze alın da görelim! "

وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ

95.

Yaptıklarına bakılırsa onlar, ölümü asla göze alamayacaklardır.

وَاللهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

 

Çünkü Allah, bu gibi kaypakların durumunu bilip görmektedir.

وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَى حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا

96.

Dikkat edersen, Yahudileri, herkesten, hattâ çok tanrıcılardan daha çok yaşama düşkün göreceksin.

يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍ

 

Hattâ içlerinde bin yıl ömür sürmek isteyenler bile var.

وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهِ مِنَ الْعَذَابِ أَنْ يُعَمَّرَ

 

Aslında çok yaşaması, kendisini cezadan kurtaracak değil.

وَاللهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ

 

Çünkü Allah, nasıl olsa tüm yaptıklarını biliyor

قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْرِيلَ

97.

Resulüm! Onlara şunu söyle: “ Cibril'e düşman olanlar bilsinler ki

فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللهِ

 

Cibril, Kuran’ı, Allah'tan alıp senin kalbine indiren melektir.

مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ

 

Kuran ise öncekileri doğrulayıcı, önderliği yanı sıra müminleri rahatlatıcı bir kitaptır.

مَنْ كَانَ عَدُوًّا ِللهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرِينَ

98.

Allah'a, meleklere, resullere, Cibril'e ve Mikail'e düşman olanlar bilsinler ki inkarcıların düşmanı da Allah'tır.”

وَلَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ

99.

Resulüm! bizim sana indirdiğimiz ayetlerin, anlamı gayet açıktır.

وَمَا يَكْفُرُ بِهَا إلاَّ الْفَاسِقُونَ

 

Bunları, ancak başına buyruk olanlar inkar edebilir.

أَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْدًا نَبَذَهُ فَرِيقٌ مِنْهُمْ

100.

Nitekim sana sıkı sıkı söz verdikleri halde, içlerinden bazıları sözlerini çiğnemedi mi?

بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

 

Ne bazısı, aslında onların çoğu inanmıyor.

وَلَمَّا جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ

101.

Kendilerine Allah tarafından kendi kitaplarını tasdik eden bir elçi gelince,

نَبَذَ فَرِيقٌ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ كِتَابَ اللَّهِ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ كَأَنَّهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

 

hem de ehli kitaptan bazıları, sanki hiç haberleri yokmuş gibi, Allah kelâmını kulak ardı ediverdiler.

 

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 102 – 105.

 

وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ

102.

Yani, Süleyman peygamber yönetimine karşı şeytanın izlediği büyü yöntemini benimsediler:

وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ

 

Aslında Süleyman inkara sapmış değildi,

وَلَكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ

 

Asıl inkarcı, insanlara büyü öğreten şeytanlardı.

وَمَا أُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ

 

Bu şeytanlar, Babil'de kendilerine melek süsü veren Harût ile Marût'u taklit ediyorlardı. Oysa

وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلاَ تَكْفُرْ

 

bu ikili, birine sihir gösterisi yaparken : " Bizim yaptığımız bir aldatmacadır, sakın ola bunu ciddiye alma! " demeden işe başlamazlardı.

فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ

 

Zaten halk, bunlardan sadece karı koca arasını açabilecek şeyler öğreniyordu.

وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إلاَّ بِإِذْنِ اللهِ

 

Allah'ın izni olmadan onlar, bu gizemli söz ve gösterileriyle kimseye zarar veremezlerdi.

وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنْفَعُهُمْ

 

Çünkü halkın öğrendikleri, eften püften şeylerdi

وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي اْلآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ

 

İyi yanı ise: sihir gibi gizemli şeyler ile uğraşanların, ahirette herhangi bir hisse sahibi olamayacakları gerçeği idi.

وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

 

İnsanların kendilerini, böylesine ucuza pazarlamaları ne kötü! Ah bir bilseler!

وَلَوْ أَنَّهُمْ آمَنُوا وَاتَّقَوْا

103.

Şayet onlar İslâm’a inanıp da kendilerini sağlama alsalardı,

لَمَثُوبَةٌ مِنْ عِنْدِ اللهِ خَيْرٌ

 

Allah'tan görecekleri herhalde daha iyi olurdu.

لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

 

Ah bir bilebilseler!…

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقُولُوا رَاعِنَا

104.

Sevgili müminler! Sakın ola resule hitaben: " bizi bak " demeyin.

وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُوا

 

" bakar mısınız, bizi dinler misiniz !" deyin.

وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Çünkü, saygısızlara da ağır cezalar verilecek.

مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ

105.

Ehlikitap içindeki inkarcılarla çok tanrıcıların tahammül edemediği tek şey,

أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ

 

Allah'ın size yaptığı iyiliktir.

وَاللهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ

 

Allah ise, sevgisini değer bulduğu kullarına gösterir.

وَاللهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ

 

Çünkü Allah, muhteşem değerler deryasıdır…

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 106 – 112.

 

مَا نَنْسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنْسِهَا

106.

Eğer biz, bir ayeti siler ya da unutturursak,

نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَا أَوْ مِثْلِهَا

 

ya ondan daha iyisini, ya da bir benzerini getiririz.

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Bildiğin gibi Allah her şeye kadirdir.

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

107.

Bildiğin gibi göklerin ve yerin mülkiyeti Allah'a aittir.

وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

 

Şunu da bilin ki, sizin de Allah'tan başka yâr ve yardımcınız olamaz.

أَمْ تُرِيدُونَ أَنْ تَسْأَلُوا رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسَى مِنْ قَبْلُ

108.

Yoksa siz, daha önce Musa'ya yapıldığı gibi, resulünüzü soru yağmuruna mı tutmak istiyorsunuz?

وَمَنْ يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالإيمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ

 

Unutmayın ki imanı küfürle takas edenler, doğru yoldan çıkmış demektir…

وَدَّ كَثِيرٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّارًا

109.

Ehlikitaptan bir çokları, sizin İslâm’a girdikten sonra küfre dönüş yapmanızı öylesine arzu ediyorlar ki!

حَسَدًا مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّ

 

Gerçek, gün gibi ortada iken, kıskançlıktan nerdeyse çatlayacaklar.

فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللهُ بِأَمْرِهِ

 

Sizler, Allah'tan yeni bir ferman gelene kadar söylentilere aldırmayın geçin.

إِنَّ اللهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Allah, her şeye kadirdir.

وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ

110.

Namaza devam edin, zekat verginizi de verin.

وَمَا تُقَدِّمُوا ِلأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللهِ

 

Çünkü kendiniz için hayır olarak ne verirseniz, yarın Allah katında onu bulacaksınız.

إِنَّ اللهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

 

Çünkü Allah, yaptıklarınızı görüyor.

وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاّ مَنْ كَانَ هُودًا أَوْ نَصَارَى

111.

" Cennete sadece Yahudi ve Hristiyan olanlar girecek " demişler.

تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ

 

Bunlar, tamamen kendi kuruntuları.

قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

 

Sen de kendilerine: " İddianızda samimi iseniz, ispat edin " de yeter.

بَلَى مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ ِللهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ

112.

Evet, sırf Allah rızası için kendilerini hayra adayanlar,

فَلَهُ أَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّهِ

 

bunun karşılığını Allah'tan mutlaka alacaklardır.

وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

 

Artık onlar için korku da yoktur hüzün de.

 

 

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2  / 113 – 119.

 

وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَى عَلَى شَيْءٍ

113.

Yahudiler: " Hristiyanlığın aslı astarı yok " derken,

وَقَالَتْ النَّصَارَى لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَى شَيْءٍ

 

Hristiyanlar da: " Yahudiliğin aslı astarı yok " diyorlar.

وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَ

 

Her iki taraf okur yazar oldukları halde

كَذَلِكَ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ

 

tıpkı zırcahiller gibi konuşuyorlar.

فَاللهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

 

Duruma bakılırsa, anlaşamadıkları konularla ilgili son kararı kıyamette, Allah vereceğe benziyor…

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللهِ أَنْ يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا

114.

Camileri tahribe çalışandan ve içinde Allah adının anılmasını yasaklayandan daha zalim kim olabilir?

أُولاَئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَنْ يَدْخُلُوهَا إِلاّ خَائِفِينَ

 

Bu gibiler, camilere bakına çekine girerler.

لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي اْلآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ

 

Onlar, dünyada iken horlanacaklar. Ahretteki cezaları ise daha beter olacak...

وَِللهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ

115.

Doğu da batı da Allah’ındır.

فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللهِ

 

Nereye dönerseniz dönün, Allah oradadır.

إِنَّ اللهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

 

Çünkü her yer Allah’ın, bilgi kapsam alanı içindedir…

وَقَالُوا اتَّخَذَ اللهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ

116.

"Allah'ın çocuğu var" diyorlar. Fesüphanellah!

بَلْ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ

 

Göklerde ve yerlerde ne varsa zaten onundur. ve hepsi de ona itaat etmektedirler.

بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْرًا

117.

Gökleri ve yeri döktüren Allah, bir şey istedi mi,

فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

 

ona sadece "ol " der, o da olur…

وَقَالَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ لَوْلاَ يُكَلِّمُنَا اللهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ

118.

Bazı cahiller: " Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya! " diyorlar.

كَذَلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِثْلَ قَوْلِهِمْ

 

Daha öncekiler de onlar gibi konuşuyorlardı.

تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْ

 

Sanki, akıllarından geçenleri okumuşlar.

قَدْ بَيَّنَّا اْلآيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ

 

Bu sefer ise biz, anlama seviyesi daha yüksek bir topluma hitap ediyoruz.

إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا

119.

Seni de, iyi ve kötü haber dozunu ayarlayıp dengeyi sağlaman için gönderdik.

وَلاَ تُسْأَلُ عَنْ أَصْحَابِ الْجَحِيمِ

 

Sen, ateşe mahkum olanlardan sorumlu değilsin…

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 120 – 126.

 

وَلَنْ تَرْضَى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ

120.

Sen, onların dinine girmedikçe ne Yahudiler, ne Hristiyanlar, senden asla memnun olmayacaklardır.

قُلْ إِنَّ هُدَى اللهِ هُوَ الْهُدَى

 

Resulüm! de ki: " Çıkar yol, Allah'ın yoludur ".

وَلَئِنْ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

 

Eğer, sana gelen bunca bilgiye rağmen, yine de onların dümen suyuna girersen, Allah'tan ne himaye ne destek alamazsın.

اَلَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَتْلُونَهُ حَقَّ تِلاَوَتِهِ

121.

Ehlikitap içerisinde Kuran’ı, kendini vererek okuyanlar,

أُولاََئِكَ يُؤْمِنُونَ بِهِ

 

ona gerçekten inanıyor / inanacak demektir.

وَمَنْ يَكْفُرْ بِهِ فَأُولاََئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

 

Onu kabul etmeyenlerin sonu ise hüsrandır…

يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ

122.

İsrailoğulları! size yaptığım iyiliğin kadrini bilin.

وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ

 

Sizi el üstünde tuttuğum günleri unutmayın.

وَاتَّقُوا يَوْمًا لاَ تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا

123.

Kimsenin kimse için hiçbir şey yapamayacağı güne karşı kendinizi sağlama alın.

وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ

 

Çünkü o gün hiçbir bedel kabul edilmeyecek,

وَلاَ تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ هُمْ يُنْصَرُونَ

 

Hiçbir şefaat işe yaramayacağı gibi, yardım da görmeyecek…

وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ

124.

Hatırlarsın. Hani Allah İbrahim’i bir takım sözlerle sınadı O da istenenleri tamamladı.

قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي

 

Allah: " Ben seni halkına öncü yapacağım " deyince, " Soyumu da! " deyiverdi İbrahim.

قَالَ لاَ يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ

 

" Ama demişti Rabb’i, benim sözüm, haksızlık edenleri kapsamaz. "

وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَأَمْنًا

125.

Zamanla bu Evi, insanların gelip rahatlaması için güvenli bir buluşma noktası yaptık ve:

وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى

 

" İbrahim’in oturduğu yer dilek yeri olsun " istedik.

وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

 

İbrahim’e, sonra İsmail’e: " çevresinde tavaf edip kendini dinleyecekler için, namaz kılıp dua edecekler için evimi temiz tutun " dedik.

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنْ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُمْ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ

126.

İbrahim: " Ya Rab! burasını her türlü belâdan emin eyle, Allah’a ve ahırete inanan halkına bol rızklar ihsan eyle " diye yalvarınca

قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلاً

 

Allah buna: " Ama inkarcılara da ben bakarım,

ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

 

fakat sonunda ceza olarak ateşe de atarım… Ne kötü bir son! " diye karşılık verdi.

 

 

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 127 – 134.

 

وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ

127.

İbrahim ve İsmail Kabe binasının temellerini biraz kaldırdıklarında şöyle dua etmişlerdi:

رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

 

" Ya Rab! dualarımızı kabul eyle. Artık her şeyi duyan da bilen de sensin.

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا

128.

Ya Rab! gönlümüzü sana teslim eyle, torunlarımızı sana hadim eyle. Yolumuzu yönümüzü açık eyle.

وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

 

Ya Rab! sen bize kıyamazsın bizleri sevgi halkana dahil eyle.

رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِنْهُمْ

129.

Ya Rab!, soyuma kendi halkından birini önder eyle!

يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ

 

senin kelâmını okuyan olsun, halkına ilim irfan olsun, egemen olsun, toplumu temiz toplum olsun!

إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Artık, muhteşem gücünle her şeyin tek hakimi sensin!… "

وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلاّ مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُ

130.

İbrahim'in dinine burun kıvıranlar, olsa olsa kendini küçük görenlerdir.

وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا

 

Çünkü biz İbrahim’i, bu dünyada sıkı bir elemeden geçirdik.

وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ

 

Ahrette dahi gözde kullarımızdan olacaktır.

إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ

131.

Çünkü Rabb’i ona: " teslim ol " deyince o,: " Kainatın sahibine canım feda " deyip koştu.

وَوَصَّى بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ

132.

İbrahim bu ruhu kendi çocuklarına da aşıladı.

وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللهَ اصْطَفَى لَكُمُ الدِّينَ

 

Yakup ise: " Yavrularım! dedi, Allah sizin yolunuzu belirlemiştir.

فَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ

 

Artık bundan böyle Müslüman olarak can vereceksiniz ".

أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ

133.

Ölüm döşeğinde gördüğünüz Yakûb ise

إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدِي

 

çocuklarına: " benden sonra kime kulluk edeceksiniz " diye sormuş,

قَالُوا نَعْبُدُ إِلَهَكَ وَإِلَهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِلَهًا وَاحِدًا

 

onlar da: " Senin Tanrı'na, yani ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tek Tanrı'sına hizmet edeceğiz.

وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

 

evet,.sadece ona, bağlı olacağız " demişlerdi.

تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ

134.

Resulüm! işte tarihe mal olmuş bir millet,

لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ

 

artık onların yaptıkları onları, sizin yaptıklarınız da sizi bağlar.

وَلاَ تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

Siz onların yaptıklarından asla sorumlu değilsiniz.

سورةُ البَقَرة : مدنية 286آية

1.c.

Bakara Suresi: 2 / 135 – 141.

 

وَقَالُوا كُونُوا هُودًا أَوْ نَصَارَى تَهْتَدُوا

135.

Bazıları: " Yahudi ya da Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız " diyorlarmış.

قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا

 

Sen de kendilerini: " Yoo! İbrahim'in su gibi saf dinine " diyerek düzeltiver.

وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

 

Çünkü İbrahim asla aratanrıcı olmadı.

قُولُوا آمَنَّا بِاللهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَاْلأَسْبَاطِ

136.

Onlara deyiniz ki: " Biz, Allah'a inanırız, bize indirilene de inanırız; İbrahim, İsmail, İshak, Yakûp ve torunlarına indirilene de. Ayrıca,

وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ

 

Rableri tarafından Musa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere gönderilenlere, hem de aralarında hiç fark gözetmeden, inanıyoruz.

وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

 

Biz Allah'a gönülden bağlıyız " deyin.

فَإِنْ آمَنُوا بِمِثْلِ مَا آمَنتُمْ بِهِ فَقَدِ اهْتَدَوْا

137.

Şayet onlar da, sizin gibi yürekten inanırlarsa doğru yaparlar.

وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ

 

Ama burun kıvırırlarsa, işte o zaman sıkıntıya düşerler.

فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

 

Bu durumda her şeyi duyup bilen Allah, onlara karşı senden yana olacaktır…

صِبْغَةَ اللهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللهِ صِبْغَةً

138.

Allah'ın bütün boyaları güzeldir! Onunkinden daha güzel renk veren boya mı var? [1]

وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ

 

Aslolan: " Biz sadece Allah’a hizmet ederiz " diyebilmektir.

قُلْ أَتُحَاجُّونَنَا فِي اللهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ

139.

Ehlikitaba de ki: " Hepimizin sahibi olan Allah hakkında bizimle tartışmak mı istiyorsunuz?

وَلَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ

 

Bizim işimiz bizi, sizin işiniz sizi bağlar.

وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَ

 

Şu farkla ki biz, Allah'a gönülden bağlıyız. "

أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَاْلأَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا أَوْ نَصَارَى

140.

Yoksa siz: " İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunları da Yahudi ya da Hristiyandılar " mı diyorsunuz ?

قُلْ أَ أَنْتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللهُ

 

De ki: " Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı?

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللهِ

 

Üzerindeki belgeyi Allah'tan saklamaya çalışanlar zalimin tekidir?

وَمَا اللهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

 

Allah, yaptıklarınızı görmemiş olamaz. "

تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ وَلاَ تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

141.

Geçmiş milletler tarihe mal olmuştur: Onların yaptıkları onları, sizin yaptıklarınız sizi bağlar. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.

 



[1] Sarı renkli suyla vaftiz banyosu yaptırılan bebekler, koyu hiristiyan olurlarmış. Ayet, bu sakat düşünceye cevap veriyor.