Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 24 - 26. Ayetler

 

وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاءِ

24.

ve evli kadınlar.

إِلاَّ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللهِ عَلَيْكُمْ

 

Cariyeleriniz hariç, yukarıda size yazılı dökümü yapılan kadınlarla evlenemezsiniz.

وَأُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَاءَ ذَلِكُمْ

 

Bunların dışında kalan bayanları,

أَنْ تَبْتَغُوا بِأَمْوَالِكُمْ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ

 

zinaya tevessül etmeden namuslarına leke sürmeden mal vererek isteyebilirsiniz.

فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِهِ مِنْهُنَّ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً

 

Kendilerine sahip olur olmaz belirlenen kızlık mehrini hemen ödemelisiniz.

وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهِ مِنْ بَعْدِ الْفَرِيضَةِ

 

Ancak mehrin ödenmesinden sonra karşılıklı oturup biçilen miktar üzerinde tekrar bir uzlaşmaya varabilirsiniz.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

 

Allah, engin bilgi gücüyle her şeye hakimdir…

وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلاً أَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ

25.

İçinizdeki erkeklerden, hür iffetli ve inançlı bayanlarla nikah yapmaya yetecek mali güce sahip olmayanlarınız,

فَمِنْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِ

 

Elinizde bulunan inançlı cariyelerinizden biri ile yuva kurabilirler.

وَاللهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِكُمْ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ

 

-Aslında beden yapınız aynı olmakla birlikte içinizdeki imanı en iyi Allah bilir.-

فَانْكِحُوهُنَّ بِإِذْنِ أهْلِهِنَّ

 

Cariyeleri ailelerinin izniyle nikahlayın.

وَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلاَ مُتَّخِذَاتِ أَخْدَانٍ

 

Mehirlerini de, iffetlerini zedelemeden, zinaya zorlamadan, metres konumuna düşürmeden örfî yasalara uygun olarak verin.

فَإِذَا أُحْصِنَّ فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ

 

Evlenip iffetlerini sağlama aldıktan sonra fuhuş yaparlarsa, onlara, hür bayanlara verilen cezanın yarısını verin.

ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْ

 

Bu tür evlilik, günaha girme korkusu çeken erkekler için uygun olur.

وَأَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْ

 

Kendinize hakim olmanız, sizin için en iyisidir.

وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

يُرِيدُ اللهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ

26.

Allah bu açıklamalarla sizi aydınlatmak, size sizden öncekilerin kötü gidişatını göstermek istiyor.

وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ

 

Dahası pişmanlığınızı dinleyip sizi affetmek istiyor.

وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Allah, engin bilgi gücüyle her şeye hakimdir.

 

 

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 27-33. Ayetler

 

وَاللهُ يُرِيدُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ

27.

Allah, bir yandan sizin pişmanlıklarınızı kabul etmek isterken,

وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلاً عَظِيمًا

 

şehvet sömürgenleri de öbür yandan, var güçleriyle sizin gönlünüzü çelmek istiyorlar.

يُرِيدُ اللهُ أَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْ

28.

Allah ise günahınızı silip sizi rahatlatmak istiyor.

وَخُلِقَ اْلإنسَانُ ضَعِيفًا

 

Çünkü insan, zayıf yaratılmıştır…

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

29.

Sevgili müminler!

لاَ تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ

 

Birbirinizin malını sahibinin izni olmadan / sudan bahanelerle yemeyin.

إِلاَّ أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ

 

Bunu sadece ticaret yaparken karşılıklı rızanız olursa yapabilirsiniz…

وَلاَ تَقْتُلُوا أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا

 

Kendi canınıza kıymayın. Çünkü Allah, sizi çok seviyor.

وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ عُدْوَانًا وَظُلْمًا فَسَوْفَ نُصْلِيهِ نَارًا

30.

Kendini öldürme işini başkasına düşmanlık ve zulüm için yapanları ise yakarız.

وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللهِ يَسِيرًا

 

Bu, Allah için çok kolaydır.

إِنْ تَجْتَنِبُوا كَبَائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ

31.

Eğer siz, size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, biz de sizin kötülüklerinizi örtbas eder,

وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَرِيمًا

 

huzurumuza saygı ile kabul ederiz…

وَلاَ تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ

32.

Allah'ın sizi birbirinizden farklı yaratmasını kafanıza takmayın.

لِلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا

 

Çünkü erkek de emeğinin karşılığını alacak;

وَلِلنِّسَاءِ نَصِيبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَ

 

kadın da emeğinin karşılığını alacaktır.

وَاسْأَلُوا اللهَ مِنْ فَضْلِهِ

 

Allah'tan hep erdemli bir hayat isteyin.

إِنَّ اللهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

 

Çünkü Allah, her şeyi bilip duyar…

وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَاْلأَقْرَبُونَ

33.

Ana-baba ve akrabaların bıraktığı, her türlü mal varlığının mirasçıları bellidir.

وَالَّذِينَ عَقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ فَآتُوهُمْ نَصِيبَهُمْ

 

Ayrıca yemin şartına bağladığınız malları da sahiplerine verin.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا

 

Allah her şeyi görüp izlemektedir…

 

 

 

 

 

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 34 - 38. Ayetler

 

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ

34.

Erkekler, kadınların güvencesidir.

بِمَا فَضَّلَ اللهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ

 

Çünkü Allah, erkekleri daha güçlü yaratmıştır.

وَبِمَا أَنْفَقُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ

 

Ayrıca nafakayı erkek verir.

فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ

 

Bu nedenle hanım dediğin, vefalı olmalı, yokluğunda erkeğinin şerefini korumalıdır.

بِمَا حَفِظَ اللهُ

 

Tıpkı Allah'ın, evlilik sayesinde kendisini korumaya aldığı gibi…

وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ

 

Aksilik yapmasından korktuğunuz hanımlara

فَعِظُوهُنَّ

 

önce nasihat edin,

وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ

 

olmazsa bir süre yalnız bırakın,

وَاضْرِبُوهُنَّ

 

o da olmazsa eğitimle tedavi edin.

فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً

 

İtaat ederlerse daha üzerlerine varmayın.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا

 

Çünkü büyük ve yüce olan sadece Allah'tır.

وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِنْ أَهْلِهَا

35.

Eğer karı koca arasının açılmasından korkarsanız, kocanın ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem çağırın.

إِنْ يُرِيدَا إِصْلاَحًا يُوَفِّقِ اللهُ بَيْنَهُمَا

 

Düzelmeye niyetleri varsa Allah zaten onların arasını bulacaktır.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا

 

Çünkü Allah, engin bilgi gücüyle her şeye hakimdir.

وَاعْبُدُوا اللهَ وَلاَ تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا

36.

Allah'a kulluk edin, hiçbir şeyi Allah ile; hiçbir iyiliği de ana-babayla bir tutmayın.

وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ

 

Ayrıca akrabalara, yetimlere ve yoksullara,

وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ

 

yakın ve uzak komşulara, yakın arkadaşlara yol mağdurlarına, emriniz altında çalışan hizmetlilere de iyilik yapın.

إِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا

 

Allah, kuruntulu ve övüngen kişileri sevmez.

اَلَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ

37.

Ayrıca cimrilik yapanları da, başkalarına cimrilik tavsiye edenleri de sevmez.

وَيَكْتُمُونَ مَا آتَاهُمُ اللهُ مِنْ فَضْلِهِ

 

Allah'ın kendilerine, severek verdiği emanet malı başkalarından esirgeyenleri de sevmez.

وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا

 

Biz, bu gibi nankörler için çok aşağılayıcı cezalar hazırladık.

 

 

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 38 - 44. Ayetler

 

وَالَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ رِئَاءَ النَّاسِ

38.

Ayrıca, mallarını insanlara gösteriş için harcayanları da sevmez.

وَلاَ يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَلاَ بِالْيَوْمِ اْلآخِرِ

 

Aslında bunlar, Allah'a ve ahiret gününe inanmazlar.

وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَرِينًا فَسَاءَ قَرِينًا

 

Çünkü şeytana yakın olan şeytanlaşır.

وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ آمَنُوا بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللهُ

39.

İnsanoğlu Allah'a ve ahiret gününe inansa da, Allah'ın kendilerine lütfettiği şeylerden azıcık harcasa ne kaybeder ki?

وَكَانَ اللهُ بِهِمْ عَلِيمًا

 

Nasıl olsa Allah durumlarını bilmiyor mu?

إِنَّ اللهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ

40.

Allah, zerrece haksızlık etmez ki!

وَإِنْ تَكُنْ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا

 

Eğer bu zerre, bir iyilik ise, Allah onu katlar katlar ve

وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا

 

kendisinden muhteşem bir ödül olarak sahibine geri verir.

فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ بِشَهِيدٍ

41.

Peki yarın, her milletten bir tanık getirdiğimizde n'olacak?

وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاَءِ شَهِيدًا

 

seni de tanıklara tanık olarak getirdiğimizde n'olacak?

يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوْا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّى بِهِمُ اْلأَرْضُ

42.

O gün, inkar edip ve resule isyan edenler utançtan yerin dibine geçmeyi temenni edecekler ama

وَلاَ يَكْتُمُونَ اللهَ حَدِيثًا

 

Allah'tan hiçbir şey saklayamayacaklar ki…

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا الصَّلاَةَ وَأَنْتُمْ سُكَارَى حَتَّى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ

43.

Sevgili müminler! Sizler sarhoş iken, bilinciniz yerine gelene kadar namaza durmayın.

وَلاَ جُنُبًا إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّى تَغْتَسِلُوا

 

Cünüp iseniz, yıkanmadan namaz kılmayın. - yol durumu hariç -

وَإِنْ كُنْتُمْ مَرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ

 

Şayet hasta iseniz, seferde iseniz,

أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَائِطِ

 

küçük ya da büyük hades yapmışsanız,

أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً

 

kadınla cinsel beraberliğiniz olmuş da su bulamamış iseniz

فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ

 

temiz bir toprağa dokunun, elinizi yüzünüzü yıkıyormuş gibi kuru abdest / teyemmüm alın.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا

 

Artık, affedip bağışlayacak olan Allah'tır…

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ

44.

Resulüm! ilahî Kitab'a sahip olma şerefine nail olmuş Yahudi'lere bak:

يَشْتَرُونَ الضَّلاَلَةَ وَيُرِيدُونَ أَنْ تَضِلُّوا السَّبِيلَ

 

Dışlanmışlık kendilerine yetmiyormuş gibi sizi de toplumdan dışlamak istiyorlar.

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 45 - 51. Ayetler

 

وَاللهُ أَعْلَمُ بِأَعْدَائِكُمْ

45.

Allah, sizin düşmanlarınızı daha iyi bilir.

وَكَفَى بِاللهِ وَلِيًّا وَكَفَى بِاللهِ نَصِيرًا

 

Yâr ve yardımcı olarak sadece Allah yeter…

مِنَ الَّذِينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ

46.

Yahudiler, kelimelerle oynayıp sözleri çarpıtıyorlar:

وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدِّينِ

 

İslâm'a taş atmak için dillerini eğip bükerek: " duyduk, isyan ettik, dinletmeden dinle, bizi bak " gibi laflar ediyorlar.

وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَأَقْوَمَ

 

Halbuki: " duyduk, kabul ettik, dinle, bize bakar mısın " demiş olsalardı daha güzel ve daha doğru olurdu.

وَلَكِنْ لَعَنَهُمُ اللهُ بِكُفْرِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً

 

Fakat nankörlükleri sebebiyle Allah onları lanetlemiştir. Artık pek azı hariç inanmazlar…

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ

47.

Ey ehlikitap!

آمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ

 

Sizin Kitab'ınızı doğrulayıcı olarak indirdiğimiz Kuran’a siz de inanın,

مِنْ قَبْلِ أَنْ نَطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلَى أَدْبَارِهَا

 

Biz, suratınızı dümdüz edip ilkel bir hale getirmeden,

أَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ

 

ya da cumartesi ihlâlcilerini lanetlediğimiz gibi lanetlemeden imana gelin.

وَكَانَ أَمْرُ اللهِ مَفْعُولاً

 

Allah'ın fermanı mutlaka yerine getirilecektir.

إِنَّ اللهَ لاَ يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ

48.

Allah, kendisine şirk / ortak koşulmasını asla bağışlamaz.

وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ

 

Bir kulun şirk ötesi her şeyini bağışlayabilir.

وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْمًا عَظِيمًا

 

Herhangi bir şeyi Allah ile bir tutanlar, ona büyük bir iftirada bulunmuş olur.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُزَكُّونَ أَنفُسَهُمْ

49.

Kendi kendilerini aklayanlara  bakın hele!

بَلِ اللهُ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَلاَ يُظْلَمُونَ فَتِيلاً

 

Halbuki birinin günahını, sadece Allah silebilir.

اُنْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللهِ الْكَذِبَ

50.

Uyduruk laflarını Allah'a mal edenlere bakın!

وَكَفَى بِهِ إِثْمًا مُبِينًا

 

Birine suç olarak sadece bu iftira yeter de artar bile…

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ

51.

Resulüm! Kitap'tan nasibi olanlara bak hele!

يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ

 

Puta çaputa bel bağlıyorlar,

وَيَقُولُونَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا هَؤُلاَءِ أَهْدَى مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا سَبِيلاً

 

inkarcılara bakıp bakıp: " Vallahi bunların yolu Müslüman’ların yolundan daha düzgün " diyorlar.

 

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 52 - 59. Ayetler

 

أُولاَئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللهُ

52.

Allah, onları lanetlemiştir.

وَمَنْ يَلْعَنِ اللهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَصِيرًا

 

Allah da birine lanet etti mi artık ona yâr olacak birini bulamazsın.

أَمْ لَهُمْ نَصِيبٌ مِنَ الْمُلْكِ

53.

Yoksa onların yönetimden bir payları mı var?

فَإِذًا لاَ يُؤْتُونَ النَّاسَ نَقِيرًا

 

Eğer öyle ise, insanlara zırnık vermezler…

أَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمُ اللهُ مِنْ فَضْلِهِ

54.

Yoksa, Allah'ın değer verdiği insanları mı kıskanıyorlar?

فَقَدْ آتَيْنَا آلَ إِبْرَاهِيمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ

 

Evet biz, İbrahim ailesine kitap yanı sıra egemenlik sanatını da öğrettik.

وَآتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظِيمًا

 

Ardından muhteşem bir saltanat verdik.

فَمِنْهُمْ مَنْ آمَنَ بِهِ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُ

55.

Onun halkı arasında Allah'a inananlar da vardı, inanmayanlar da vardı.

وَكَفَى بِجَهَنَّمَ سَعِيرًا

 

Ah şu alevler! cehennemi nasıl da dolduruyor…

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا

56.

Biz sözlerimizi göz ardı edenleri işte böyle bir ateşe atacağız.

كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا

 

derileri kızardıkça yenileriyle değiştireceğiz ve

لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ

 

acıyı tekrar tekrar tadacaklar.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا

 

Allah, görkemli gücüyle her şeye hakimdir.

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا

57.

İnanıp yararlı faaliyetlerde bulunanları, içerisinde derelerin çağladığı, ve sonsuza kadar kalacakları bahçelere buyur edip

لَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاً ظَلِيلاً

 

pırıl pırıl eşleri ile birlikte kendilerini koyu gölgeliklerde ağırlayacağız…

إِنَّ اللهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا اْلأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا

58.

Allah size, görevi ehil olana vermenizi emrediyor.

وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ

 

Ayrıca insanlar arasında hükmederken, adil olmanızı da emrediyor.

إِنَّ اللهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِهِ إِنَّ اللهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا

 

Size güzel güzel öğütler veriyor. Çünkü Allah, her şeyi duyuyor ve görüyor…

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي اْلأَمْرِ مِنْكُمْ

59.

Sevgili müminler! Allah'a ve resulüne itaat ettiğiniz gibi kendi amir ve yöneticilerinize de itaat edin.

فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللهِ وَالرَّسُولِ

 

Herhangi bir şeyde anlaşamazsanız konuyu Allah'a ve resulüne götürün.

إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

 

Şayet Allah'a ve ahrete inanıyorsanız bunu yapın. Çünkü itaatin, asıl geri dönüşü daha güzel olur.

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi:4 / 60 - 65. Ayetler

 

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ

60.

Şunlara bakın! Bir yandan sana ve senden önce indirilen kitaplara inandıklarını iddia ederlerken,

يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ

 

bir yandan da, davayı o azgın adama götürüp onun huzurunda yargılanmak istiyorlar.

وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ

 

Halbuki kendilerine: o şeytan adama inanmayın denmişti.

وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا

 

Çünkü bu şeytan adam, onları toplumdan adamakıllı dışlamak istiyordu.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَى مَا أَنْزَلَ اللهُ وَإِلَى الرَّسُولِ

61.

Herhalde kendilerine: " Allah ve resulünün söylediklerine kulak verin " der demez

رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًا

 

münafıkların senden nasıl ürktüklerini fark etmişsindir.

فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ

62.

Peki, yaptıkları yüzünden başlarına bir iş gelir de

ثُمَّ جَاءُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللهِ

 

yemin billah tekrar sana dönerlerse n'olacak?

إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا

 

" vallahi biz sadece iyilik etmek ve yardım etmek istemiştik " derlerse n'olacak?

أُولاَئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ

63.

Resulüm! Allah, onların akıllarından geçenleri çok iyi biliyor.

فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ

 

Bu nedenle sen, onlara aldırma, nasihat et,

وَقُلْ لَهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلاً بَلِيغًا

 

hattâ kendilerine yürekleri hoplatan sözler söyle…

وَمَآ أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللهِ

64.

Biz, Tanrı elçilerini, yine Tanrı desteği ile, kendisine itaati sağlasın diye gönderdik.

وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللهَ

 

Eğer onlar, hatalarını anladıklarında sana gelip de Allah'tan özür dileselerdi,

وَاسْتَغْفَرَ لَهُمْ الرَّسُولُ

 

hattâ, resul de onlar adına özür dileseydi,

لَوَجَدُوا اللهَ تَوَّابًا رَحِيمًا

 

herhalde Allah’ı, çok merhametli ve affedici bulacaklardı.

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ

65.

Sevgili resulüm! Vallahi onların inanacağı falan yok:

حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ

 

ama bir gün sen, aralarında patlak veren bir olaydan dolayı kendilerini muhakeme eder,

ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ

 

onlar da zamanla senin verdiğin kararın, kendileri için olumlu olduğunu görürlerse

وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

 

belki o zaman sana tam bir teslimiyetle bağlanabilirler.

 

 

 

 

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 66 - 74. Ayetler

 

وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُوا أَنفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ إِلاَّ قَلِيلٌ مِنْهُمْ

66.

Eğer biz, bu ikiyüzlülere: " ya bu ülke için can verin, ya da ülkeyi terk edin " şeklinde bir emir verseydik, bunu sadece pek azı yapardı.

وَلَوْ أَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِهِ

 

Şayet onlar söyleneni yapsalardı,

لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَأَشَدَّ تَثْبِيتًا

 

elbette kendileri adına daha hayırlı ve daha sağlam bir iş yapmış olurlardı.

وَإِذًا َلآتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّا أَجْرًا عَظِيمًا

67.

O zaman biz de onlara gönlümüzden kopan muhteşem bir ödül verirdik.

وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا

68.

Ayrıca kendilerine, doğru bir hedef gösterirdik…

وَمَنْ يُطِعِ اللهَ وَالرَّسُولَ

69.

Allah ve resulüne itaat edenler,

فَأُولاَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللهُ عَلَيْهِمْ

 

Allah'ın şereflerine düzenlediği sofrada,

مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ

 

nebiler, doğrular, şehitler ve salihler ile birlikte olacaklardır.

وَحَسُنَ أُولاَئِكَ رَفِيقًا

 

Onlara eşlik etmek şereftir.

ذَلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللهِ

70.

Bu şerefi ise Allah'a borçlular.

وَكَفَى بِاللهِ عَلِيمًا

 

Artık daha neler var Allah bilir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا خُذُوا حِذْرَكُمْ

71.

Sevgili müminler! Savaş güvenliğinizi alın.

فَانْفِرُوا ثُبَاتٍ أَوِ انْفِرُوا جَمِيعًا

 

Sefere çıkarken, küçük ve büyük birlikler oluşturun.

وَإِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّ

72.

İçinizde işi mutlaka ağırdan alanlar olacaktır.

فَإِنْ أَصَابَتْكُمْ مُصِيبَةٌ

 

Hattâ, sizin başınıza bir iş gelince, içlerinde:

قَالَ قَدْ أَنْعَمَ اللهُ عَلَيَّ إِذْ لَمْ أَكُنْ مَعَهُمْ شَهِيدًا

 

" Güzel Allah'ım bana acıdı, çünkü, onlarla beraber değildim " diyenler olacaktır.

وَلَئِنْ أَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللهِ لَيَقُولَنَّ كَأَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ

73.

Eğer, Allah size zafer nasip etseydi, aynı şahıs, sevgiden yoksun bir adam edasıyla soğuk soğuk:

يَالَيْتَنِي كُنْتُ مَعَهُمْ فَأَفُوزَ فَوْزًا عَظِيمًا

 

" Keşke onlarla birlikte olsam da zaferden payımı alabilseydim " diyecektir.

فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ الَّذِينَ

74.

Bundan böyle, Allah yolunda savaşacak olanların,

يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِاْلآخِرَةِ

 

ahireti dünyaya tercih etmesi gerekecek, çünkü biz,

وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ

 

Allah yolunda savaşan şehit ya da gazilere,

فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا

 

muhteşem bir ödül takdim edeceğiz.

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 75 - 79. Ayetler

 

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ

75.

Neden Allah yolunda savaşmıyorsunuz, neden kurtarmıyorsunuz şu çaresiz adamları, kadınları ve çocukları:

رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيرًا

 

" Bizi şu zalim halkın elinden kurtar ya Rab! N'olur, bize yâr olacak, yardım edecek birini bul ya Rab!" diye yalvaranları?

اَلَّذِينَ آمَنُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ

76.

İnananlar, Allah için mücadele ederlerken;

وَالَّذِينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ

 

inkarcılar da, şeytan için mücadele ediyorlar.

فَقَاتِلُوا أَوْلِيَاءَ الشَّيْطَانِ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفًا

 

Artık sizler de bundan böyle, şeytancılarla mücadele edin. Çünkü şeytanın tuzağı zayıf olur...

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ قِيلَ لَهُمْ كُفُّوا أَيْدِيَكُمْ وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ

77.

Kendilerine: " Elinize hakim olun, namazı kılın, zekatı verin " denilen adamları görüyor musun?

فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً

 

Kendilerine savaş ferman edilince, hemen görüldü ki, Allah'tan çok insanlardan, belki de ölesiye korkan bazıları:

وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلاَ أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ

 

" Ya Rab dediler neden bize savaşı ferman ettin ki, varsak da biz ecelimizle ölsek olmaz mıydı sanki! "

قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَلِيلٌ وَاْلآخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنْ اتَّـقَى

 

Resulüm de ki: " dünya sefası kısa, ahiret ise ilerisini düşünenler için daha hayırlıdır.

وَلاَ تُظْلَمُونَ فَتِيلاً

 

Çünkü orada haksızlık görmeyeceksiniz.

أَيْنَمَا تَكُونُوا يُدْرِكُّمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فِي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ

78.

Kaldı ki nerede olursanız olun ölüm sizi arar bulur. Hattâ sağlam dökme kulelerde olsanız bile. "

وَإِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هَذِهِ مِنْ عِنْدِ اللهِ

 

Bu gibiler, bir iyiliğe kondular mı hemen: " bu, Allah tarafından " derler. 

وَإِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هَذِهِ مِنْ عِنْدِكَ

 

Başlarına bir kötülük geldi mi de: " bu, senin yüzünden " derler.

قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللهِ

 

De ki: " hepsi Allah'tan. "

فَمَالِ هَؤُلاَءِ الْقَوْمِ لاَ يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا

 

Ne oluyor bu millete, nerdeyse laf anlamaz bir toplum olup çıktılar.

مَا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللهِ

79.

Resulüm! senin başına gelen iyilikler, Allah'tan;

وَمَا أَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ

 

başına gelen kötülükler ise, sendendir.

وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً

 

Biz seni, insanlara elçi olarak gönderdik.

وَكَفَى بِاللهِ شَهِيدًا

 

Aslında tanık olarak sadece Allah yeter.

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 80 - 86. Ayetler

 

مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللهَ وَمَنْ تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا

80.

Resule itaat eden Allah'a da itaat eder. İtaat etmeyen varsın etmesin, biz seni onların başına bekçi göndermedik.

وَيَقُولُونَ طَاعَةٌ فَإِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ

81.

" Tamam " diyorlar. Fakat senin yanından çıkar çıkmaz

بَيَّتَ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذِي تَقُولُ

 

yine de bir kısmı, senin dediklerinin tam tersini yapıyorlar.

وَاللهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَ

 

Allah nasıl olsa kurgularını kayda geçiyor,

فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ

 

bu nedenle onları umursama. Allah'a güven.

وَكَفَى بِاللهِ وَكِيلاً

 

Güvence olarak Allah yeter…

أَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ

82.

Bunlar, Kuran’ı hiç irdelemiyorlar mı?

وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللهِ لَوَجَدُوا فِيهِ اخْتِلاَفًا كَثِيرًا

 

Eğer Kuran’, Allah tarafından olmasaydı onda bir çok çelişki bulurlardı.

وَإِذَا جَاءَهُمْ أَمْرٌ مِنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُوا بِهِ

83.

Bazıları, kendilerine bir güven ya da korku haberi ulaşınca hemen dedi kodu yayıyorlar.

وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُولِي اْلأَمْرِ مِنْهُمْ

 

Halbuki bunu, resule ya da kendilerinden bir yöneticiye götürselerdi,

لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْ

 

kendi bilim adamları bunu mutlaka çözerlerdi.

وَلَوْلاَ فَضْلُ اللهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ

 

Eğer Allah sizi sevip saymasaydı,

َلاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلاَّ قَلِيلاً

 

pek azınız hariç, çoktan şeytana uymuştunuz.

فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ لاَ تُكَلَّفُ إِلاَّ نَفْسَكَ

84.

Resulüm sen, Allah için mücadeleni sürdür. Çünkü sen, sadece kendinden sorumlusun.

وَحَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ

 

İnananları da mücadeleye çağır.

عَسَى اللهُ أَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُوا

 

Bakarsın Allah, inkarcıların gücünü kırıverir.

وَاللهُ أَشَدُّ بَأْسًا وَأَشَدُّ تَنْكِيلاً

 

Çünkü Allah, daha güçlü ve daha caydırıcıdır.

مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَصِيبٌ مِنْهَا

85.

Bir iyiliğe aracı olan o iyiliğe ortak olmuş demektir.

وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَا

 

Kötülüğe aracı olan da kötülüğe ortak olmuş demektir.

وَكَانَ اللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُقِيتًا

 

Her şeye bakıp eden Allah’tır…

وَإِذَا حُيِّيتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا

86.

Size selâm verildi mi, siz daha güzeliyle karşılık verin.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا

 

Çünkü Allah, her ayrıntının hesabını sorar.

 

سورةُ النساء : مدنية 176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 87 - 91. Ayetler

 

اَللهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ

87.

Allah'tan başka hiç tanrı yoktur. Sizi kıyamet gününde kesinkes bir araya getirecektir.

لاَ رَيْبَ فِيهِ

 

Bundan asla şüpheniz olmasın.

وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللهِ حَدِيثًا

 

Allah’tan daha doğru söyleyen biri mi var ?

فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللهُ أَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا

88.

Allah yaptıklarından dolayı hepsini tepe takla etmiş iken, münafıklar yüzünden neden ikiye bölündünüz ki?

أَتُرِيدُونَ أَنْ تَهْدُوا مَنْ أَضَلَّ اللهُ

 

Allah'ın şaşırttığını yola getirmek mi istiyorsunuz?

وَمَنْ يُضْلِلِ اللهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً

 

Allah'ın şaşırttığına asla bir çare bulamazsın.

وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَاءً

89.

Onlar, kendileri gibi siz de inkar etseniz de hepiniz bir olsanız isterler.

فَلاَ تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ أَوْلِيَاءَ حَتَّى يُهَاجِرُوا فِي سَبيلِ اللهِ

 

Resulüm!, Allah için hicreti göze alana kadar onlarla dostluk kurmayın.

فَإِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ

 

Şayet kabul etmezlerse, onları bulduğunuz yerde yakalayıp haklayın.

وَلاَ تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلاَ نَصِيرًا

 

Kendilerinden herhangi bir himaye ve yardım da talep etmeyin.

إِلاَّ الَّذِينَ يَصِلُونَ إِلَى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ

90.

Ancak onlar, hem sizinle hem kendileriyle sözleşmesi olan bir millete sığınırlarsa;

أَوْ جَاءُوكُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ أَنْ يُقَاتِلُوكُمْ أَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْ

 

ya da hem sizinle hem kendi halkıyla uğraşmaktan daral gelmiş olarak sana gelirlerse dokunmayın.

وَلَوْ شَاءَ اللهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْ

 

Allah isteseydi, onları sizin başınıza belâ eder ve sizinle savaşır dururlardı.

فَإِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَأَلْقَوْا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ

 

Eğer size ilişmezler, sizinle savaşmazlar, hattâ size barış teklif ederlerse,

فَمَا جَعَلَ اللهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلاً

 

artık Allah, onlara saldırma sebebinizi ortadan kaldırmış demektir.

سَتَجِدُونَ آخَرِينَ يُرِيدُونَ أَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْ

91.

Resulüm! Artık bazı münafıkların, hem sizinle, hem kendi milletiyle güven içinde yaşamak istediklerini görüyorsun.

كُلَّمَا رُدُّوا إِلَى الْفِتْنَةِ أُرْكِسُوا فِيهَا

 

Çünkü fitne ile boğuşa boğuşa boğuşacak halleri kalmadı.

فَإِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُوا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوا أَيْدِيَهُمْ

 

Ancak, sizi rahatsız etmeye devam ederlerse, barışa yanaşmazlar ve sizi tehdide devam ederlerse

فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ

 

onları bulduğunuz yerde yakalayıp haklayın.

وَأُولاَئِكََُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُبِينًا

 

Artık, onlara karşı size tam yetki vermiştir.

 

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 92 - 94. Ayetler

 

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلاَّ خَطَأً

92.

Bir yanlışlık dışında Müslüman’ın, Müslüman’ı öldürmesi helâl değildir.

وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ

 

Bir Müslüman’ı yanlışlıkla öldüren, ya inançlı bir köleyi esaretten kurtarmalı,

وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلاَّ أَنْ يَصَّدَّقُوا

 

ya da ölenin ailesine bedelini ödemelidir. -ailesi bağışlarsa ödemez.-

فَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ

 

Yanlışlıkla öldürülen Müslüman’, size düşman bir toplum üyesi ise,

فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ

 

Müslüman’ bir köle azat edilmelidir.

وَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ

 

Yanlışlıkla öldürülen, karşılıklı antlaşmanız olan bir toplum üyesi ise,

فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ

 

hem ailesine fidye ödenmesi, hem de Müslüman’ bir köle azadı gerekir.

فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِنَ اللهِ

 

Eğer bulamaz ise, Allah'tan özür dilemek üzere aralıksız iki ay oruç tutmalıdır.

وَكَانَ اللهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

 

Allah engin bilgi gücüyle her şeye hakimdi.

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا

93.

Bir Müslüman’ı bilerek öldürmenin cezası,

فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا

 

sonsuza kadar yanmaktır.

وَغَضِبَ اللهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا

 

Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş, ayrıca ağır mı ağır cezalar hazırlamıştır…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللهِ فَتَبَيَّنُوا

94.

Sevgili müminler! Allah için sefere çıktığınız zaman son derece dikkatli olun.

وَلاَ تَقُولُوا لِمَنْ أَلْقَى إِلَيْكُمُ السَّلاَمَ لَسْتَ مُؤْمِنًا

 

Size Müslüman’ selâmı veren birisine: " sen Müslüman’ değilsin " demeyin.

تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا

 

Belli ki dünya hayatının birkaç kuruşuna tama ediyorsunuz ama,

فَعِنْدَ اللهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ

 

Allah katında daha çook ganimetler var.

كَذَلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ

 

Daha dün, siz de aynı durumda idiniz.

فَمَنَّ اللهُ عَلَيْكُمْ

 

Allah, başınıza devlet kondurdu.

فَتَبَيَّنُوا

 

Artık dikkatli olun.

إِنَّ اللهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا

 

Çünkü Allah, tüm yaptıklarınızın farkındadır.

 

 

 

 

 

 

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 95 - 101. Ayetler

 

لاَ يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ

95.

Özürsüz olarak sefere katılmayan müminler,

وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ

 

Allah için malı ve canı pahasına vuruşanlarla bir olamaz.

فَضَّلَ اللهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ

 

Allah, cephede malı ve canı pahasına çarpışanları

عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً

 

oturanların bir derece üzerine çıkarmıştır.

وَكُلاًّ وَعَدَ اللهُ الْحُسْنَى

 

Allah, tüm müminlere en güzeli vadetmiştir

وَفَضَّلَ اللهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا

 

ama mücahitleri, oturanlara tercih etmiştir

دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً

96.

Bir yandan da anlara olan sevgi ve şefkatinin dozunu arttırmıştır.

وَكَانَ اللهُ غَفُورًا رَحِيمًا

 

Çünkü Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir…

إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلاَئِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ

97.

Melekler, hicreti göze alamayarak kendilerine haksızlık edenlerin canlarını alırken

قَالُوا فِيمَ كُنْتُمْ

 

Kendilerine: " Siz nerede idiniz? " diye soracak.

قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي اْلأَرْضِ

 

Onlar: " Biz, kendi yerimizde miskin miskin oturup kaldık " diyecekler.

قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا

 

Melekler yine soracak: " Peki Allah'ın toprağı hicret edecek kadar geniş değil miydi?"

فَأُولاَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءَتْ مَصِيرًا

 

"…" Artık onların gidebilecekleri tek yer cehennemdir. Aman ne berbat bir yer!

إِلاَّ الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلاَ يَهْتَدُونَ سَبِيلاً

98.

Bunlar arasından sadece zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar, çaresiz sayılabilirler ve kendi başlarına yola çıkamayabilirlerdi.

فَأُولاَئِكَ عَسَى اللهُ أَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْ وَكَانَ اللهُ عَفُوًّا غَفُورًا

99.

Çünkü Allah sadece bu gibileri bağışlayabilir. Çünkü Allah, engin hoşgörülü bir af deryasıdır…

وَمَنْ يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللهِ يَجِدْ فِي اْلأَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيرًا وَسَعَةً

100.

Allah için göç edip yola düşenler, bir çok zorluk ve sıkıntı yanı sıra yeryüzünde bir takım zenginlikler de bulacaklardır.

وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللهِ

 

Allah'a ve Resulüne varabilmek için yerini yurdunu terk edenlere, sonra yolda eceli gelip ölenlere, mükafatlarını Allah bizzat verecektir.

وَكَانَ اللهُ غَفُورًا رَحِيمًا

 

Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir...

وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي اْلأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلاَةِ إِنْ خِفْتُمْ أَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا

101.

Sefere çıktığınızda, inkarcıların size bir kötülük etmesinden korkarsanız, namazı kısaltabilirsiniz.

إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُبِينًا

 

Çünkü inkarcılar sizin baş düşmanlarınızdır...

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 102 - 105. Ayetler

 

وَإِذَا كُنْتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلاَةَ

102.

Resulüm sen kendilerine namaz kıldırırken,

فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ

 

Silahlı bir tim, senin yakınında bulunsun.

فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَائِكُمْ

 

Namazdakiler secdeye varınca bunlar, sizin arkanızı kollasınlar.

وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ

 

Sonra namaz kılmamış diğer birlikler gelip seninle namaza dursun.

وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ

 

Onlar da silahlı güvenlik tedbirlerini alsınlar.

وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةً

 

İnkarcılar, hep sizin silah ve mühimmatınızı bıraktığınız bir anlık gafletinizi yakalayıp üzerinize atlamak isterler.

وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ كَانَ بِكُمْ أَذًى مِنْ مَطَرٍ

 

Yağmur gibi sıkıntılı bir durumunuz varsa,

أَوْ كُنْتُمْ مَرْضَى أَنْ تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ

 

ya da hasta iseniz, silahı bırakabilirsiniz.

وَخُذُوا حِذْرَكُمْ

 

Ama güvenlik tedbirinizi alın.

إِنَّ اللهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا

 

Allah, inkarcılar için çok aşağılayıcı bir ceza ayarladı…

فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُوا اللهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ

103.

Namazı eda ettiğinizde, artık çalışırken, otururken ve dengilip yatarken Allah adı hep dilinizde olsun.

فَإِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ

 

Güvenlikte iseniz namazı tastamam kılın.

إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا

 

Çünkü müminlere farz olan namaz, vakitlidir.

وَلاَ تَهِنُوا فِي ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ إِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ

104.

Ne kadar yorgun ve bitkin olursanız olun saldırı beklentisini hafife alıp gevşemeyin.

فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَ

 

Ancak, düşmanın da en az sizin kadar acı çektiğini bilin.

وَتَرْجُونَ مِنَ اللهِ مَا لاَ يَرْجُونَ

 

Fakat siz onlardan farklı olarak, Allah'tan, onların hiç ummadığı şeyler bekliyorsunuz.

وَكَانَ اللهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

 

Allah, bilgi gücü ile her şeye egemendir.

إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ

105.

Resulüm! Biz sana bu Kitabı bir denge unsuru olarak gönderdik.

لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللهُ

 

Bu sayede insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde karar verebileceksin.

وَلاَ تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا

 

Sakın içlerindeki hainler yüzünden, insanlara düşman olma!

 

 

 

 

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 106 - 113. Ayetler

 

وَاسْتَغْفِرِ اللهَ إِنَّ اللهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا

106.

Daima Allah'tan özür dile, çünkü Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

وَلاَ تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنْفُسَهُمْ

107.

Resulüm! Kendi kendilerine ihanet edenler için uğraşıp durma!

إِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا أَثِيمًا

 

Çünkü Allah, sürekli suç işleyerek kendilerine ihanet eden günah küplerini hiç sevmez.

يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلاَ يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللهِ

108.

Bu gibiler, sadece insanlardan saklanırlar, Allah'tan saklanmaya çalışmazlar.

وَهُوَ مَعَهُمْ إِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لاَ يَرْضَى مِنَ الْقَوْلِ

 

Oysa Allah, onlar geceleri çirkin sözler üretirken hep yanıbaşlarında

وَكَانَ اللهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطًا

 

tüm yapıp ettiklerini, yakından görüp izliyordu.

هَاأَنْتُمْ هَؤُلاَءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا

109.

Diyelim ki bu dünyada onları savunup ettiniz.

فَمَنْ يُجَادِلُ اللهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

 

Peki öbür dünyada kim onları, Allah'ın elinden alacak,

أَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَكِيلاً

 

yoksa onları savunacak bir vekil mi var?

وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ

110.

Kim ne suç işlerse işlesin, isterse kendine saygısızlık etmiş olsun,

ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللهَ يَجِدِ اللهَ غَفُورًا رَحِيمًا

 

Yeter ki pişman olup af dilesin, Allah’ı hep engin hoşgörülü bir sevgi seli bulacaktır…

وَمَنْ يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَى نَفْسِهِ

111.

Suç işleyen, kendi kuyusunu kazar.

وَكَانَ اللهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

 

Allah her şeye, engin bilgi gücüyle hakimdir.

وَمَنْ يَكْسِبْ خَطِيئَةً أَوْ إِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئًا

112.

Yaptığı bir yanlışı ya da işlediği bir suçu masum birinin üstüne atanlar,

فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُبِينًا

 

hem ağır bir iftira, hem de çok büyük bir suç yüklenmiştir.

وَلَوْلاَ فَضْلُ اللهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ

113.

Resulüm! eğer Allah'ın sana karşı beslediği özel ilgi ve sevgisi olmasaydı, 

لَهَمَّتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ أَنْ يُضِلُّوكَ

 

birileri seni azıtmayı çoktan kafasına koymuştu.

وَمَا يُضِلُّونَ إِلاَّ أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِنْ شَيْءٍ

 

Ama onlar, sadece kendi kendilerini azıtacak, sana asla bir zarar veremeyeceklerdi.

وَأَنْزَلَ اللهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ

 

Sevgili resulüm! Allah sana, bu Kitap’la birlikte, egemenlik sanatı bilgilerini de yükledi.

وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ

 

Yani sana, daha önce hiç bilmediğin şeyleri öğretti.

وَكَانَ فَضْلُ اللهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا

 

Çünkü Allah, sana gerçekten büyük değer veriyordu.

 

 

 

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 114 - 121. Ayetler

 

لاَ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِنْ نَجْوَاهُمْ إِلاَّ مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ أَوْ مَعْرُوفٍ أَوْ إِصْلاَحٍ بَيْنَ النَّاسِ

114.

Sadakayı, yasalara saygıyı ve insanlar arası uzlaşıyı önermek dışında yapılan gizli söyleşilerin çoğu faydasızdır.

وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاةِ اللهِ

 

Ama bu etkinlikleri, sırf Allah rızası için yapanlara,

فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا

 

çok muhteşem karşılıklar vereceğiz.

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى

115.

Biz, ne güzel düze çıkmış ve önü aydınlanmış iken resulden kopup,

وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى

 

Müslüman’ların aksine bir yol takip edenleri yolundan çevirmeyiz,

وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصِيرًا

 

ama sonunda ateşe atarız. Öf gir artık girebilirsen…

إِنَّ اللهَ لاَ يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ

116.

Allah, kendisine aracı ile ulaşılmasını asla bağışlamaz,

وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ

 

bunun dışında her suçu, isterse bağışlayabilir.

وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا

 

Allah'a aracı ile yalvaranlar aslında çok büyük bir yalnızlık içerisindedirler.

إِنْ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ إِلاَّ إِنَاثًا

117.

Hattâ bunun için olsa gerek aracı tanrılarına hep bayan isimleriyle hitap ediyorlar,

وَإِنْ يَدْعُونَ إِلاّ شَيْطَانًا مَرِيدًا

 

aslında yanıp tutuştukları çulsuz şeytandır.

لَعَنَهُ اللهُ

118.

hem de Allah'ın lanetleyip kovduğu.

وَقَالَ لأتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَصِيبًا مَفْرُوضًا

 

Ama kovulurken demediğini bırakmayan: " senin kullarını haraca bağlayıp sömüreceğim:

وَلأُضِلَّنَّهُمْ وَلأُمَنِّيَنَّهُمْ

119.

hepsini baştan çıkaracağım, hepsini sonu hüsranla biten hayallere salacağım,

وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ اْلأَنْعَامِ

 

Meselâ: şans getirecek kesin diyeceğim hayvanlarının kulaklarını bile kesecekler,

وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللهِ

 

Meselâ: bozun diyeceğin doğanın dengesini bile bozacaklar " diyebilen şeytan.

وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِنْ دُونِ اللهِ

 

Allah’ı bırakıp da şeytana yâr olanların

فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُبِينًا

 

sonu hüsrandır.

يَعِدُهُمْ وَيُمَنِّيهِمْ

120.

İnsanlara vaatlerde bulunup, ümitlendirirler

وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا

 

ama şeytanın vaatleri boş hayallerdir.

أُولاَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ

121.

Şeytana kananlar kendilerini ateşin ortasında bulurlar.

وَلاَ يَجِدُونَ عَنْهَا مَحِيصًا

 

Artık çık çıkabilirsen.

 

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 122 - 127. Ayetler

 

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

122.

İnanıp yararlı faaliyetlerde bulunanları,

سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ

 

içinde derelerin çağladığı bahçelere alacağız.

خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا

 

Hem de sonsuza kadar kalmak üzere.

وَعْدَ اللهِ حَقًّا وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللهِ قِيلاً

 

Bu bir Tanrı sözüdür. Allah kadar sözüne sadık biri mi var?

لَيْسَ بِأَمَانِيِّكُمْ وَلاَ أَمَانِيِّ أَهْلِ الْكِتَابِ

123.

Ne sizin ne ehlikitabın kuruntuları bir şey ifade etmez.

مَنْ يَعْمَلْ سُوءًا يُجْزَ بِهِ

 

Suçu işleyen, cezasını çeker,

وَلاَ يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللهِ وَلِيًّا وَلاَ نَصِيرًا

 

Hiçbir suçlu, kendisine Allah'tan başka yâr ve yardımcı olacak birini bulamaz.

وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ

124.

Erkek olsun kadın olsun yararlı faaliyetlerde bulunan her mümin,

فَأُولاَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ

 

mutlaka cennete girecektir.

وَلاَ يُظْلَمُونَ نَقِيرًا

 

hem de zerrece haksızlığa uğramadan…

وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ

125.

İyilikler yapa yapa yüzünü Allah'tan alamaz olmuş bir yüz var ki

وَاتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا

 

İbrahim'in pırıl pırıl yolunda, ilerliyor.

وَاتَّخَذَ اللهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً

 

Hem de Allah'ın dostum, dediği İbrahim'in yolunda.

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

126.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır.

وَكَانَ اللهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطًا

 

Allah, her nesnenin çevresini çepeçevre sarıp kuşatmıştır …

وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاءِ

127.

Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar:

قُلِ اللهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ

 

Deki: " onlarla ilgili fetvayı sadece Allah verir."

وَمَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ فِي يَتَامَى النِّسَاءِ

 

Kuran’da size yetim kadınlarla ilgili gerekli açıklamalar yapılıp duruyor:

اللاَّتِي لاَ تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ

 

Buna rağmen, hem onların kanunî haklarını vermiyor,

وَتَرْغَبُونَ أَنْ تَنْكِحُوهُنَّ

 

Hem de kendilerini nikah altına almıyorsunuz.

وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الْوِلْدَانِ

 

Kuran’da, çaresiz erkek çocukları için de fetvalar var.

وَأَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامَى بِالْقِسْطِ

 

Kuran’da, yetim haklarına sahip çıkmanız da emrediliyor.

وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللهَ كَانَ بِهِ عَلِيمًا

 

Hasılı hayır olarak ne yaparsanız yapın Allah, hepsini biliyor.

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 128 - 134. Ayetler

 

وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا

128.

Bir kadın kocasının kendisini yüzüstü bırakıp gideceğinden korkarsa aralarında bir barış köprüsü atabilirler.

وَالصُّلْحُ خَيْرٌ

 

En iyisi barışmaktır.

وَأُحْضِرَتِ اْلأَنفُسُ الشُّحَّ

 

Çünkü insanoğlu, doyumsuzdur.

وَإِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا

 

İyi davranarak geleceğinizi sağlama alın,

فَإِنَّ اللهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا

 

bilin ki Allah, tüm yaptıklarınızın farkındadır…

وَلَنْ تَسْتَطِيعُوا أَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ

129.

Ne kadar dikkatli olursanız olun kumalar arasında tam bir eşitlik sağlayamazsınız.

فَلاَ تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ

 

Bari, tamamen birinden yana meylederek ötekini askıda bırakmayın.

وَإِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا

 

Uzlaşarak kendinizi sağlama alın, çünkü Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

وَإِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللهُ كُلاًّ مِنْ سَعَتِهِ

130.

Şayet ayrılırlarsa, Allah, kendi engin imkânları ile her birini yeniden ihya edecektir.

وَكَانَ اللهُ وَاسِعًا حَكِيمًا

 

Çünkü Allah, engin imkânlarıyla her şeye hakimdir.

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

131.

Çünkü, göklerde ve yerde her ne varsa hepsi Allah'ındır.

وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ أَنِ اتَّقُوا اللهَ

 

Vallahi bizim, hem size hem de sizden önceki ehlikitaba tavsiyemiz hep: " Allah'a karşı kendinizi sağlama alın " demek olmuştur.

وَإِنْ تَكْفُرُوا

 

Eğer Allah'a karşı kendilerini sağlama almayı reddederler ise

فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

 

şunu bilsinler ki, göklerde ve yerde her ne varsa hepsinin sahibi Allah'tır.

وَكَانَ اللهُ غَنِيًّا حَمِيدًا

 

Allah, saygı duyulası bir varlığa sahiptir.

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

132.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır.

وَكَفَى بِاللهِ وَكِيلاً

 

Hepsine bakıp eden de Allah'tır…

إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ

133.

A şaşkınlar! Allah isterse sizi alıp yerinize başkalarını getirebilir.

وَكَانَ اللهُ عَلَى ذَلِكَ قَدِيرًا

 

Evet Allah, bunu yapabilir.

مَنْ كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا

134.

lâkin dünya getirisi isteyen şunu bilsin ki,

فَعِنْدَ اللهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ

 

her iki âlemin tüm girdileri Allah'ın elindedir.

وَكَانَ اللهُ سَمِيعًا بَصِيرًا

 

Allah her şeyin gözü ve kulağıdır.

 

سورةُ النساء : مدنية  176آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 135 - 140. Ayetler

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ

135.

Sevgili müminler! Asla adaletten şaşmayın, Allah için tanıklık edin.

وَلَوْ عَلَى أَنْفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَاْلأَقْرَبِينَ

 

Kendi aleyhinize, hattâ ananız babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa,

إِنْ يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقِيرًا فَاللهُ أَوْلَى بِهِمَا

 

İster zengin ister fakir olsun, her iki kesim için de Hak öncelikli olmalıdır.

فَلاَ تَتَّبِعُوا الْهَوَى أَنْ تَعْدِلُوا

 

Adalet ederken duygularınıza kapılmayın.

وَإِنْ تَلْوُوا أَوْ تُعْرِضُوا

 

Şayet kıvırtıp geri dönüş yaparsanız,

فَإِنَّ اللهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا

 

Bilin ki Allah yapıp ettiklerinizi görüp duruyor.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ

136.

Sevgili müminler! Allah ve resulüne inanın,

وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ

 

Muhammed'e indirdiği kitaba da inanın,

وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ

 

daha önceleri indirdiği kitaba da.

وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا

 

Allah'a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine ve ahiret gününe inanmayanlar, inanılmaz derecede yalnızlık içindedirler…

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا

137.

Önce inanıp sonra dönenler; sonra yeniden inanıp tekrar dönenler ve en sonunda inkarcıbaşı kesilenleri

لَمْ يَكُنِ اللهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلاً

 

Allah bir daha bağışlamayacak ve kendilerine tekrar hidayet nasip etmeyecektir.

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا

138.

Resulüm! bütün iki yüzlülere, çok acı veren bir ceza verileceğini haber ver.

اَلَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ

139.

Müminler varken inkarcılarla dostluk kuranlar,

أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ

 

acaba onlarla olmaktan güç mü umuyorlar?

فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا

 

Halbuki tüm güçleri elinde tutan, Allah'tır.

وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ أَنْ

140.

Size Kuran’da kesinkes şöyle ifade edilmiştir:

إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا

 

" Bir mecliste Allah kelâmının inkar ve tahkir edildiğini duyar duymaz

فَلاَ تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتَّى يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ إِنَّكُمْ إِذًا مِثْلُهُمْ

 

hemen oturuma son verin ki, anlayıp lafı değiştirsinler. Aksi takdirde siz de onlardan sayılırsınız."

إِنَّ اللهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا

 

Allah, iki yüzlü ve inkarcı takımlarının hepsini cehennemde buluşturacaktır.

 

 

 

سورةُ النساء : مدنية 176 آية

5. c.

Nisâ Suresi: 4 / 141 - 147. Ayetler

 

الَّذِينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْ فَإِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللهِ

141.

Sizin yollarınızı gözleyen münafıklar, eğer Allah'tan bir zaferle dönmüşseniz:

قَالُوا أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ

 

" Sizin yanınızda değil miydik " derler.

وَإِنْ كَانَ لِلْكَافِرِينَ نَصِيبٌ قَالُوا أَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُمْ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

 

Zaferi inkarcılar kazanmışsa: " sizin zaferinizde bizim hiç mi payımız yok, biz müminlere karşı sizi tutmadık mı? " derler.

فَاللهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

 

Yarın aranızda son sözü Allah söyleyecek.

وَلَنْ يَجْعَلَ اللهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً

 

Allah, inanmayanların, inananları ezmesine müsaade etmeyecektir.

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ

142.

Münafıklar, güya Allah’ı aldatıyorlar, aslında aldanan kendileridir:

وَإِذَا قَامُوا إِلَى الصَّلاَةِ قَامُوا كُسَالَى

 

Çünkü namaza kalkarken üşene sıkıla kalkıyorlar,

يُرَاءُونَ النَّاسَ

 

insanlara gösteriş yapıyorlar,

وَلاَ يَذْكُرُونَ اللهَ إِلاَّ قَلِيلاً

 

'Allah' adını çok az telaffuz ediyorlar.

مُذَبْذَبِينَ بَيْنَ ذَلِكَ لاَ إِلَى هَؤُلاَءِ وَلاَ إِلَى هَؤُلاَءِ

143.

Dalgalı akım gibi, bir aşağı bir yukarı dalgalanıp duruyorlar.

وَمَنْ يُضْلِلِ اللهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً

 

Resulüm! Eğer bir insanı Allah şaşırttı ise, artık sen bile ona çare bulamazsın…

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

144.

Sevgili müminler!

لاَ تَتَّخِذُوا الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ

 

İnananlar varken inkarcıları dost edinmeyin.

أَتُرِيدُونَ أَنْ تَجْعَلُوا لِلَّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُبِينًا

 

Kendinize karşı kullanılmak üzere Allah'a açık koz mu vermek istiyorsunuz?

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ اْلأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ

145.

İki yüzlüler, cehennemin dibini boylayacak ve

وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا

 

sen onlara arka çıkacak birini göremeyeceksin.

إِلاَّ الَّذِينَ تَابُوا وَأَصْلَحُوا

146.

Tövbe edip kendilerini yenileyenler,

وَاعْتَصَمُوا بِاللهِ وَأَخْلَصُوا دِينَهُمْ لِلَّهِ

 

Allah'a sarılanlar, Allah'tan başka yüz tanımayanlar

فَأولاَئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ

 

müminlerle birlikte olacaklar ve

وَسَوْفَ يُؤْتِ اللهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا

 

o gün Allah, müminlere muhteşem ödülünü takdim edecektir.

مَا يَفْعَلُ اللهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ

147.

Allah’a inanır, verdiklerine şükrederseniz, Allah ne diye sizi cezalandırsın ki!

وَكَانَ اللهُ شَاكِرًا عَلِيمًا

 

Allah, teşekküre teşekkürle karşılık verir ve teşekküre lâyık olanı da bilir.