Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

سورة الأَنْفال: مدنية 75 آية

10. c.

Enfâl: 8 / 41 - 45. ayetler

 

وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ

41.

Savaş gelirlerinin beşte biri

فَأَنَّ ِللهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى

 

Allah'a, resulüne, yakınlara,

وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ

 

yetimlere, yoksullara ve yol mağdurlarına aittir.  [1]

إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللهِ وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَى عَبْدِنَا

 

Eğer Allah'a ve kulumuz Muhammed'e indirdiğimize inanıyorsanız,

يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ

 

Hele de iki birliğin karşılaştığı o ana-baba gününe şahit olduysanız, bu böyledir.

وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Allah her şeye kadirdir…

إِذْ أَنْتُمْ بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى

42.

Bedir'de siz şehre yakın bir noktada, düşman ise daha uzak bir noktada konuşlanmıştınız.

وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنْكُمْ

 

Kervan ise sizden daha aşağıda sahilde idi.

وَلَوْ تَوَاعَدتُّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ

 

Doğrusu önceden sözleşmiş olsaydınız, zamanlamada bu kadar dakik olamazdınız.

وَلَكِنْ لِيَقْضِيَ اللهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً

 

Ne varki Allah, olmuş bitmiş bir kader olayını tekrar edecekti.

لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍ

 

Yani, bu savaşta ölen, gözler önünde ölecek kalan da, gözler önünde sağ kalacaktı.

وَإِنَّ اللهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ

 

Allah elbette her şeyleri duyup bilmekte idi…

إِذْ يُرِيكَهُمُ اللهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلاً

43.

Allah, sana onları, rüyanda az gösteriyordu.

وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي اْلأَمْرِ

 

Eğer sana onları çok gösterseydi, kendinizi bırakır birbirinize düşerdiniz.

وَلَكِنَّ اللهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

 

Fakat Allah, işi sağlama aldı. Çünkü, aklınızdan geçenleri biliyordu.

وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلاً وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ

44.

Hatırlasana, tam karşı karşıya geldiğiniz zamanlarda bile, onları size; sizi de onlara hâlâ az gösteriyordu.

لِيَقْضِيَ اللهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً

 

Çünkü Allah, tamamen olmuş bitmiş bir kader olayını tekrar ediyordu.

وَإِلَى اللهِ تُرْجَعُ اْلأَمُورُ

 

Çünkü her iş, sonunda Allah' tan bitecekti…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

45.

Sevgili müminler! bir düşman saldırısına karşı ayağınızı denk alır da, Allah adını dilinizden düşürmezseniz, başarabilirsiniz.

سورة الأَنْفال: مدنية 75 آية

10. c.

Enfâl: 8 / 46 - 52. Ayetler

 

وَأَطِيعُوا اللهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُوا

46.

Allah ve resulüne itaat edin. Birbirinizle dalaşmayın,

فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ

 

sonra ruhsal dengeniz bozulur, kaybedersiniz.

وَاصْبِرُوا إِنَّ اللهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

 

Sabırlı olun. Çünkü Allah, sabredenlerin yanındadır.

وَلاَ تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللهِ

47.

Şehirden, nâralar atarak gösteri ve törenler düzenleyerek, Hak yolcularını yolundan etmeye gidenler gibi olmayın.

وَاللهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ

 

Allah, onların yaptıklarını her yönden yakın takibe almıştır.

وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ

48.

O gün şeytan, onlara kendi yaptıklarını beğendirmek için:

وَقَالَ لاَ غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَكُمْ

 

" Ben, yanınızdayım, Artık bugün hiç bir kuvvet sizi alt edemez " diyor,

فَلَمَّا تَرَاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَى عَقِبَيْهِ

 

ama iki tarafın savaş birlikleri, birbirilerini görme menziline geldi mi hemen çark edip:

وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكُمْ إِنِّي أَرَى مَا لاَ تَرَوْنَ

 

" Artık sizinle işim bitti, çünkü ben, sizin göremediğiniz birtakım güçler görüyorum.

إِنِّي أَخَافُ اللهَ وَاللهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ

 

Açıkçası Allah'tan korkuyorum. Çünkü onun tokadı serttir " gibi bahaneler uyduruyordu.

إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ

49.

Münafıklar ise, kötü niyetlilerle bir olup:

غَرَّ هَؤُلاَءِ دِينُهُمْ

 

" Yazık bunları, dinleri mahvedecek " diyorlardı.

وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ

 

Halbuki işini, sağlama bağladıkdan sonra Allah'a havale edenler,

فَإِنَّ اللهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

 

bilirler ki, asıl güç ve egemenlik Allah'ın elindedir.

وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُوا الْمَلاَئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ

50.

Resulüm! asıl sen onları, melekler canlarını: " hadi bakalım çekin cezanızı " diyerek sille tokat cehenneme postalarken görmeliydin.

ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللهَ لَيْسَ بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ

51.

Bu kötü muamele, tabiki yapılan yanlışa bir misillemedir. Herhalde Allah, kullarına haksızlık edecek değildir…

كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ

52.

Fıravunlar ile onlardan önceki toplumlar da aynı yanlışı yaptılar.

كَفَرُوا بِآيَاتِ اللهِ

 

Onlar da Tanrı kelâmını inkar ettiler.

فَأَخَذَهُمُ اللهُ بِذُنُوبِهِمْ

 

Allah onları da bu hatalarından dolayı kıskıvrak yakalayıp canlarına okudu

إِنَّ اللهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ

 

Çünkü Allah, güçlüdür, cezayı anında bastırır.

 

 

سورة الأَنْفال: مدنية 75 آية

10. c.

Enfâl: 8 / 53 - 61. ayetler

 

ذَلِكَ بِأَنَّ اللهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَى قَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ

53..

İşin özü şudur: Bir millet kendi öz değerlerini bozmadığı sürece Allah, o millete verdiği yüksek notu değiştirmez.

وَأَنَّ اللهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

 

Çünkü  Allah, erişilmez bilgi gücüyle her şeyi duyup bilmektedir…

كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ

54.

Fıravunlar ve daha önceki toplumlar da benzer yanlışlar yaptılar:

كَذَّبُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ

 

Rablerinin sözlerini yalanladılar, biz de onları bu suçlarından dolayı helâk ettik.

وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ وَكُلٌّ كَانُوا ظَالِمِينَ

 

Fıravunların hepsini suda boğduk. Çünkü zulümleri ayyuka çıkmıştı.

إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللهِ الَّذِينَ كَفَرُوا

55.

Allah'a göre ise inkarcı, en tehlikeli yaratıktır.

فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

 

Böyle kimseler güvensiz olurlar.

اَلَّذِينَ عَاهَدْتَ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ

56.

Bu gibilerle sözleşme yapsan bile iki de bir ihlâl ederler.

وَهُمْ لاَ يَتَّقُونَ

 

Çünkü sağlamcılığı önemsemezler.

فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِمْ مَنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ

57.

Bu gibileri savaşta canlı olarak ele geçirecek olursan, öyle bir korkut ki geridekilere ders olsun. Mutlaka dikkate alacaklardır.

وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ إِلَيْهِمْ

58.

Eğer bir topluluğun ihanetinden korkuyorsan, sen de sözleşmeyi önlerine fırlatabilirsin.

عَلَى سَوَاءٍ إِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ الْخَائِنِينَ

 

Bu şekilde durumu eşitlemiş olursunuz. Çünkü Allah, hainleri sevmez.

وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَبَقُوا إِنَّهُمْ لاَ يُعْجِزُونَ

59.

İnkarcılar, kendilerini ileri sanmasınlar, artık kimseyi sindiremezler.

وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ

60.

Yine de siz onlara karşı olabildiğince güçlü ve hazırlıklı olun.

وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللهِ وَعَدُوَّكُمْ

 

Her an, düşmana göz dağı verebileceğiniz eğitimli atlarınız olsun.

وَآخَرِينَ مِنْ دُونِهِمْ لاَ تَعْلَمُونَهُمْ َاللهُ يَعْلَمُهُمْ

 

Allah'ın gördüğü, sizin göremediğiniz gizli güçler için de caydırıcı gücünüz olsun.

وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ

 

Allah için yaptığınız bütün harcamalar tekrar size dönecek ve

وَأَنْتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ

 

size asla haksızlık edilmeyecektir…

وَإِنْ جَنَحُوا لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا

61.

Sevgili resulüm! barış isterlerse sen de iste.

وَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ

 

İşini sağlama al, gerisini Allah'a bırak.

إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

 

Çünkü, engin bilgi gücüyle her şeyi duyup eden odur.

 

سورة الأَنْفال: مدنية 75 آية

10. c.

Enfâl: 8 / 62 - 69. Ayetler

 

وَإِنْ يُرِيدُوا أَنْ يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللهُ

62.

Resulüm! sana oyun tezgâhlayanlara karşı, Allah sana yeter.

هُوَ الَّذِي أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ

 

Nitekim, vaktiyle sana ve müminlere zaferi nasip eden Allah idi.

وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ

63.

Kalpleri uzlaştıran da Allah idi.

لَوْ أَنْفَقْتَ مَا فِي اْلأَرْضِ جَمِيعًا مَا أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ

 

Çünkü sen, dünya kadar mal da harcasan, onların kalplerini böylesine uzlaştıramazdın.

وَلَكِنَّ اللهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

 

Ama Allah, bu uzlaşıyı sağladı. Çünkü o, erişilmez gücü ile her şeye egemendi.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

64.

Resulüm! Allah sana da yeter, sana uyan müminlere de…

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ إِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِ

65.

Sevgili resulüm! Müminleri savaşa hazırla: Çünkü, sizin savaş eğitimli yirmi eriniz, iki yüz düşman erini alt edebilir.

وَإِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ يَغْلِبُوا أَلْفًا مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا

 

Aynı şekilde yüz eğitimli eriniz, inkarcıların bin erini mağlûb edebilir.

بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَ يَفْقَهُونَ

 

Çünkü inkarcıların, kafası çalışmaz.

اَ ْلآنَ خَفَّفَ اللهُ عَنْكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا

66.

Ancak şu an itibariyle Allah, notunuzu biraz düşürdü. Çünkü eğitimde bir gevşeklik var.

فَإِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِ

 

Şu haliyle sizin yüz eriniz, ancak iki yüz eri mağlûp edebilir.

وَإِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُوا أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللهِ

 

Aynı şekilde sizin bin eriniz, Allah'ın izniyle iki bin erin hakkından gelebilir. [2]

وَاللهُ مَعَ الصَّابِرِينَ

 

Allah ise, yüksek dayanma gücü olanların yanındadır…

مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَنْ يَكُونَ لَهُ أَسْرَى حَتَّى يُثْخِنَ فِي اْلأَرْضِ

67.

Hiçbir Tanrı elçisi, er meydanında galip gelmeden, tazminat için kimseyi esir almamıştır.

تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللهُ يُرِيدُ اْلآخِرَةَ

 

Sizler dünya getirisini Allah ise ahireti istiyor.

وَاللهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

 

Allah, erişilmez gücüyle her şeye hakimdir.

لَوْلاَ كِتَابٌ مِنَ اللهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

68.

Eğer Allah’ın daha önce verilmiş, yazılı bir emri olmasaydı, aldıklarınızdan dolayı size çok ağır bir ceza gelirdi.

فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلاَلاً طَيِّبًا

69.

Ama bundan böyle, savaşta ele geçirdiğiniz ganimetleri gönül rahatlığı ile yiyebilirsiniz.

وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Kendinizi Allah’a karşı sağlama alın. Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

 

سورة الأَنْفال: مدنية 75 آية

10. c.

Enfâl: 8 / 70 - 75. ayetler

 

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِمَنْ فِي أَيْدِيكُمْ مِنَ اْلأَسْرَى

70.

Sevgili resulüm! Elinizde bulunan savaş esirlerine şunu söyle:

إِنْ يَعْلَمِ اللهُ فِي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِمَّا أُخِذَ مِنْكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ

 

" Eğer Allah, sizde bir samimiyet görürse size sizden alınandan daha iyisini verebilir, hattâ sizi bağışlayabilir de.

وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir."

وَإِنْ يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللهَ مِنْ قَبْلُ

71.

Eğer sana hıyanet etmeye kalkışırlarsa ki vaktiyle, Allah'a da hainlik etmişlerdi,

فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

ama Allah, onlardan güçlü idi. Çünkü Allah, engin bilgi gücü ile her şeye hakimdi.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا

72.

Müslüman olduktan sonra göç etmek zorunda kalanlar,

وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللهِ

 

Allah yolunda mallarıyla canlarıyla mücadele edenler ve

وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا

 

göçmenlere kucak açıp yardım edenler,

أُولاَئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ

 

birbirilerinin velisi durumundadırlar.

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلاَيَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتَّى يُهَاجِرُوا

 

Müslüman olup da göç edemeyenlere ise, göç etmedikleri sürece sizin velayetiniz söz konusu değildir.

وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ

 

Eğer onlar, dinî konularda sizden yardım talep ederlerse, kendilerine yardım edin.

إِلاَّ عَلَى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ

 

Ama bu yardım, yaptığınız siyasî sözleşmeler çerçevesinde olmalıdır.

وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

 

Allah, yaptıklarınızı görüp duruyor.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ

73.

İnkarcılar da birbirilerine arka çıkarlar.

إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي اْلأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ

 

Bu nedenle, siyasî sözleşmeyi, siz ihlâl ederseniz, kargaşa çıkar, belirsizlik başlar.

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللهِ

74.

İnandıktan sonra göç edenler, Allah yolunda mücadele edenler ve

وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولاَئِكَ هُمُ المُؤْمِنُونَ حَقًّا

 

göçmenlere kucak açıp yardım edenler, dört dörtlük Müslüman’dır.

لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

 

Onlar, hoşgörü yanı sıra sımsıcak bir ilgi ve ikrama mazhar olacaklardır.

وَالَّذِينَ آمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَأُولاَئِكَ مِنْكُمْ

75.

Daha sonra Müslüman olup göç edenler ve sizin saflarınızda mücadeleye devam edenler de sizin kardeşleriniz olmakla beraber,

وَأُولُوا اْلأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللهِ

 

bundan böyle mirasta öncelik, kan bağı olanlarındır. Bu bir Tanrı fermanıdır.

إِنَّ اللهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

Allah, her şeyi tüm ayrıntısıyla bilir.

 


سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 1 - 6. Ayetler

 

( Bir önceki surenin devamı mahiyetinde olduğu için geçişte besmele çekilmez. Ama aralarda çekilir.)

 

بَرَاءَةٌ مِنَ اللهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدْتُّمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

1.

Bu ferman, siyasî sözleşme yaptığınız çoktanrıcı müşriklere Allah ve resulünden bir uyarı bildirgesidir:

فَسِيحُوا فِي اْلأَرْضِ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ

2.

Bundan böyle anlaşmalı topraklarda dört ay daha serbestçe dolaşabilirsiniz.

وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللهِ وَأَنَّ اللهَ مُخْزِي الْكَافِرِينَ

 

Sakın ola bu fermanı, Allah’ı dize getirdik gibi yorumlamayın, bilakis Allah, inkarcıları rezil edecektir.

وَأَذَانٌ مِنَ اللهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ اْلأَكْبَرِ

3.

Ayrıca bu, hac ibadeti esnasında Allah ve resulünden tüm insanlığa yapılan açık bir duyurudur:

أَنَّ اللهَ بَرِيءٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَرَسُولُهُ

 

Bundan böyle Allah ve resulü, çoktanrıcı müşriklerle tüm bağlarını koparmıştır.

فَإِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

 

Tövbe ederseniz, iyiliğinize olur.

وَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللهِ

 

Kabul etmezseniz siz bilirsiniz, ama şunu bilin ki Allah’ı yıldıramazsınız…

وَبَشِّرِ الَّذِينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

 

Resulüm inkarcılara, kendilerini büyük bir felaketin beklediğini haber ver.

إِلاَّ الَّذِينَ عَاهَدْتُّمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْئًا وَلَمْ يُظَاهِرُوا عَلَيْكُمْ أَحَدًا

4.

siyasî sözleşme yaptığınız çoktanrıcı müşrikler, size değer vermiş, size karşı başkalarıyla işbirliği içinde olmamışlarsa,

فَأَتِمُّوا إِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ إِلَى مُدَّتِهِمْ

 

sözleşmeyi sonuna kadar devam ettirin.

إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ

 

Çünkü Allah, sağlamcıları sever…

فَإِذَا انْسَلَخَ اْلأَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِكِينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ

5.

Resulüm! yasaklı aylar boyunca kendilerine tanıdığın süre biter bitmez, artık müşriklere acımayın.

وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍ

 

yakalayın, kuşatın, belli noktalarda gözetleyin.

فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ

 

Pişman olurlar, namazı kılarlar ve zekatı verirlerse

فَخَلُّوا سَبِيلَهُمْ إِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

yol verin gitsinler, çünkü Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ

6.

Hattâ çoktanrıcı müşriklerden biri sana sığınmak isterse hemen korumaya al.

حَتَّى يَسْمَعَ كَلاَمَ اللهِ

 

En azından Allah kelâmını dinlesinler.

ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَ يَعْلَمُونَ

 

Sonra onu kendi güvenlik bölgesine ulaştır. Ne de olsa yol iz bilmezler.

 

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 7 - 13. Ayetler

 

كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللهِ وَعِنْدَ رَسُولِهِ إِلاَّ الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ

7.

Allah ve resulünün, Kabe avlusunda yapılan sözleşme dışında,müşriklere verilmiş herhangi bir sözü yoktur.

فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَقِيمُوا لَهُمْ

 

Resulüm! Kabe’de sözleştikleriniz size dürüst olurlarsa siz de onlara dürüst olun.

إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ

 

Çünkü Allah, sağlamcıları sever.

كَيْفَ

8.

Acaba aksi olsaydı n'olurdu:

وَإِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لاَ يَرْقُبُوا فِيكُمْ إِلاَّ وَلاَ ذِمَّةً

 

Yani müşrikler sizi yenseydi, akrabayı gözetir yabancı hukukuna riayet ederler miydi?

يُرْضُونَكُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ

 

Yoksa sizi yürekten olmasa da lafla avutmaya mı çalışırlardı?…

وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ

 

Resulüm! müşriklerin çoğu dik kafalıdır.

اِشْتَرَوْا بِآيَاتِ اللهِ ثَمَنًا قَلِيلاً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِهِ

9.

Allah kelâmına zerrece değer vermezler, Hak yolcusunu yolundan ederler.

إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

Yaptıkları ancak bu kadar berbat olabilir.

لاَ يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً

10.

Ne bir Müslüman’ın akrabalığını dikkate alırlar, ne de yabancıya saygı gösterirler.

وَأُولاَئِكَ هُمُ المُعْتَدُونَ

 

Hepsi aşırı kaba ve acımasızdırlar.

فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ وَآتَوْا الزَّكَاةَ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ

11.

Buna rağmen, pişman olup tövbe ederlerse, namazı kılıp vergiyi verirlerse, din kardeşiniz olabilirler.

وَنُفَصِّلُ اْلآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

 

Biz bu açılımı bilgi toplumu için yapıyoruz…

وَإِنْ نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ

12.

Sevgili resulüm! Eğer sözleşme yaptığınız müşrikler yeminlerini bozarlarsa,

وَطَعَنُوا فِي دِينِكُمْ فَقَاتِلُوا أَئِمَّةَ الْكُفْرِ

 

dininize dil uzatırlarsa, o zaman siz de inkarcı başlarıyla savaşın.

إِنَّهُمْ لاَ أَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ

 

Çünkü inkarcıların yeminine güven olmaz. İnşallah bu güvensizliğe bir son verirler…

أَلاَ تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ

13.

Sevgili resulüm! Dikkat edin şimdi siz, kendi yeminlerini hiçe sayan bir toplumla,

وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ

 

hem de Tanrı elçisini sürgün etmeye kalkışan bir toplumla mücadele ediyorsunuz.

وَهُمْ بَدَءُوكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ أَتَخْشَوْنَهُمْ

 

Savaşı önce onlar başlattılar. Onlardan korkuyor musunuz?

فَاللهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَوْهُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

 

Eğer yürekten inanıyorsanız asıl korkulası olan Allah'tır.

 

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 14 - 20. Ayetler

 

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ

14.

Onlarla savaşın, çünkü Allah, acıyı sizin elinizle tattırarak onları aşağılamak istiyor.

وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ

 

Ayrıca Allah, size sağladığı zaferle inançlı toplumların yüreklerine su serpecek,

وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ

15.

ve içlerinde biriken öfkeyi sıfırlayacak,

وَيَتُوبُ اللهُ عَلَى مَنْ يَشَاءُ

 

belki de Allah değer bulduğu bir kulun tövbesini kabul edecektir.

وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Çünkü her şeye engin bilgi gücüyle hakim olan sadece Allah'tır…

أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ

16.

Durun hele! Şimdi siz, Allah’ın aranızdaki özverili kulları belirlemeden sizi bırakacağını mı sanıyorsunuz?

وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللهِ وَلاَ رَسُولِهِ وَلاَ الْمُؤْمِنِينَ وَلِيجَةً

 

Allah'tan, resulden ve müminlerden başka bir yüz tanımayan kulları es geçeceğini mi sandınız?

وَاللهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

 

Allah, yaptıklarınızı tüm ayrıntısıyla biliyor.

مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللهِ شَاهِدِينَ عَلَى أَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ

17.

Çok tanrıcı müşrikler, inkarcı olduklarını itiraf edip dururlarken, kalkıp da Beytullah’ı tamir edemezler.

أُولاَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ

 

Yaptıkları boşunadır. Onlar sonsuza kadar ateş mahkumudurlar.

إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللهِ مَنْ آمَنَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ وَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلاَّ اللهَ

18.

Camileri, Allah'a ve ahirete inanan, namazı kılan, temizlik vergisini veren ve Allah'tan başka korku tanımayanlar tamir edebilirler.

فَعَسَى أُولاَئِكَ أَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَدِينَ

 

Çünkü olsa olsa bunlar doğru yolda olabilirler.

أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ

19.

Ama hacı sulama ve Kabe tamiri gibi işler,

كَمَنْ آمَنَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللهِ

 

Allah'a ve ahirete inanıp Allah yolunda mücadele etmekle bir tutulamaz.

لاَ يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللهِ

 

Allah'a göre bunlar bir değildir.

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

 

Allah, haksızlık yapan milletlere yol vermez.

الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ

20.

Müslüman olduktan sonra göç etmek zorunda kalanlar, Allah için mallarıyla canlarıyla mücadele edenler,

أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللهِ

 

Tanrı katında en büyük makama sahip olacaklardır.

وَأُولاَئِكَ هُمُ الفَائِزُونَ

 

Evet murat başarı ise onlar murada erdiler.

 

 

سورة التوبة: مدنية129  آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 21 - 26. Ayetler

 

يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُقِيمٌ

21.

Allah onlara sevgisini, rızasını ve bitmez tükenmez nimetlerle dopdolu cennetini vadediyor.

خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ

22.

Hem de sonsuza kadar kalacakları. Artık Tanrı katında daha ne muhteşem ödüller …

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

23.

Sevgili müminler!

لاَ تَتَّخِذُوا آبَاءَكُمْ وَإِخْوَانَكُمْ أَوْلِيَاءَ إِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الإيمَانِ

 

Eğer inkarı, imana tercih etmişler ise babanız ve kardeşleriniz bile olsa artık defterinizden silin:

وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَأُولاَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

 

Onlarla sıkı fıkı olanlar, kendilerine ederler.

قُلْ

24.

Resulüm şunu söyle:

إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ

 

" Eğer, babalarınız, oğullarınız,

وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ

 

kardeşleriniz, eşleriniz, hatta tüm sülaleniz,

وَأَمْوَالٌ نِاقْتَرَفْتُمُوهَا

 

emek verip kazandığınız mallar,

وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا

 

kötüye gitmesinden korktuğunuz ticarî hayatınız, hoşlandığınız evler,

أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ

 

eğer sizin için, Allah'tan, resulünden ve hak yolunda mücadele etmekten daha değerli ise,

فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللهُ بِأَمْرِهِ

 

Allah'ın ölüm fermanı gelene kadar bekleyin."

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

 

Allah, asî ruhlu / uyumsuz milletlere yol vermez…

لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللهُ فِي مَوَاطِنَ كَثِيرَةٍ

25.

Allah size birçok yerde yardım etmiştir.

وَيَوْمَ حُنَيْنٍ

 

Huneyn savaşında dahi yardım etmiştir.

إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْئًا

 

Hatırlarsın, hani o gün kalabalıktan dört köşe olmuştunuz ama, hiçbir işe yaramamıştı.

وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ

 

Onca genişliğine rağmen dünya başınıza dar gelmiş,

ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِرِينَ

 

gerisin geri kaçıp gitmiştiniz.

ثُمَّ أَنْزَلَ اللهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ

26.

Bereket versin Allah, resulüne ve müminlere sükûnet verip

وَأَنْزَلَ جُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذِينَ كَفَرُوا

 

üstünüze göremediğiniz askerler indirdi de inkarcıların canlarına okudu.

وَذَلِكَ جَزَاءُ الْكَافِرِينَ

 

İşte inkarın sonu budur.

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 27 - 31. Ayetler

 

ثُمَّ يَتُوبُ اللهُ مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ عَلَى مَنْ يَشَاءُ

27.

Buna rağmen Allah yine de dilediği kulunun tövbesini kabul eder.

وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Çünkü Allah,engin hoşgörülü bir sevgi selidir…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ

28.

Sevgili müminler! Müşrikler pis olurlar.

فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا

 

Artık bu yıldan itibaren Kabe’ye yaklaşmasınlar.

وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً

 

Geçim sıkıntısından endişe etmeyin,

فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللهُ مِنْ فَضْلِهِ إِنْ شَاءَ

 

çünkü Allah isterse sağladığı itibar sayesinde sizi zengin edecektir.

إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Çünkü Allah, her şeye engin bilgi gücü ile hakimdir.

قَاتِلُوا الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَلاَ بِالْيَوْمِ اْلآخِرِ

29.

Siz, Allah'a ve ahiret hayatına inanmayanlarla savaşın,

وَلاَ يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللهُ وَرَسُولُهُ

 

Allah ve resulünün yasakladığı şeyleri yasak saymayanlarla savaşın.

وَلاَ يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ

 

İslâm’ı kabul etmeyen ehlikitap ile mücadeleyi ise,

حَتَّى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ

 

azınlık olmayı ve kelle vergisini / cizyeyi vermeyi kabul edene kadar sürdürün…

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ نِابْنُ اللهِ

30.

Yahudiler: " Üzeyr, Allah'ın oğludur " diyor.

وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللهِ

 

Hristiyanlar: " Mesih, Allah'ın oğludur " diyor.

ذَلِكَ قَوْلُهُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ

 

Ağızlarında geveledikleri bu sözler,

يُضَاهِئُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ

 

eski inkarcı söylemlerinden aynen alıntıdır.

قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ

 

Kahrolasıcalar nasıl da kıvırtıyorlar.

اِتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ

31.

Yahudi ve Hristiyanlar, haham ve rahiplerini, nasıl araya koyup Allah’ı öteledilerse

وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ

 

Meryemoğlu Mesîh’i de aynı şekilde araya oturtup aratanrı yapıverdiler.

وَمَا أُمِرُوا إِلاَّ لِيَعْبُدُوا إِلَهًا وَاحِدًا

 

Halbuki kendilerine Tek Tanrı'ya aracısız kulluk etmeleri emredilmişti.

لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ

 

Hem de kendisinden başka tanrı tanımayan,

سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ

 

ve müşriklerin havsalasına sığmayacak kadar erişilemez bir Tanrıya.

 

 

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 32 - 36. Ayetler

 

يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ

32.

Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar

وَيَأْبَى اللهُ إِلاَّ أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

 

ama Allah, inkarcıların hoşuna gitmese de nurunu tamamlayacaktır.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ

33.

Bir gün Allah, resulün önderliğinde bu dini,

لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ

 

bütün dinlere egemen kılacaktır. Çok tanrıcı / torpilci zihniyet çatlasa da…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

34.

Sevgili müminler!

إِنَّ كَثِيرًا مِنَ اْلأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ

 

Birçok Yahudi hahamı ve Hristiyan rahibi, halkın malını hapır hupur yiyerek haksız kazanç sağlıyorlar,

وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللهِ

 

insanları Allah yolundan alıkoyuyorlar.

وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ

 

Resulüm! Altın ve gümüş depolayanlara,

وَلاَ يُنْفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللهِ

 

bunları halkın istifadesine sunmayanlara,

فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

 

çok ağır cezalar verileceğini haber ver.

يَوْمَ يُحْمَى عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ

35.

Tedavüle sürülmeyen bu paralar bir gün, cehennem ateşinde kızdırılacak,

فَتُكْوَى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ

 

sahiplerinin alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve:

هَذَا مَا كَنَزْتُمْ لأَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ

 

bunlar, kendi şahsınız için topladıklarınız, tadın şimdi bunların acısını denecek…

إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا

36.

Allah'a göre ayların sayısı on ikidir.

فِي كِتَابِ اللهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ

 

Yerler ve gökler kuruldu kurulalı, Allah'ın kitabında bu, böyledir.

مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ

 

Bunlardan dördünde savaşmak yasaktır.

ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلاَ تَظْلِمُوا فِيهِنَّ أَنْفُسَكُمْ

 

Bu, Allah'ın benimsediği bir yoldur. Ama bunu kendinize sorun etmeyin.

وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً

 

çok tanrıcı müşrikler nasıl size karşı birlik olup savaşıyorlarsa siz de öylece savaşacaksınız.

وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ

 

Unutmayın ki Allah, geleceğini sağlama alanların yanındadır.

 

 

 

 

 

 

 

سورة التوبة: مدنية129  آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 37 - 40. Ayetler

 

إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ

37.

Ancak, yasak ayları gelişi güzel ileri geri almak, inkarı hortlatmak demek olur.

يُضَلُّ بِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا

 

Unutmayın ki inkarı hortlatan hep bu tür tavizlerdir.

يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا

 

Nitekim, Araplar, yasaklı ayları kafalarına göre bir yıl haram bir yıl helâl sayıyorlardı.

لِيُوَاطِئُوا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللهُ

فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللهُ

 

Allah'ın yasakladığı süreye denk düşürmek için de, Allah'ın yasakladığı kadarını helâl sayıyorlardı.

زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ أَعْمَالِهِمْ

 

Böyle yapmak pek de hoşlarına gidiyordu.

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ

 

Allah, gerçekleri göz ardı eden toplumlara yol vermez…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى اْلأَرْضِ

38.

Sevgili müminler! N'oldu da size: " Allah için sefere çıkın " emri verildiği halde yere çakılıp kaldınız! (30 bin askerle Bizansa yapılan Tebûk Seferi)

أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ اْلآخِرَةِ

 

dünya hayatını ahiretten daha çok mu sevdiniz?

فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي اْلآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌ

 

Halbuki dünya zevkleri, ahirettekilere oranla bir hiç sayılır.

إِلاَّ تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا

39.

Eğer sefere çıkmaz iseniz, Allah'ın size vereceği ceza pek ağır olacaktır:

وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّوهُ شَيْئًا

 

yerinize başka bir millet getirebilir hiçbir şey de yapamazsınız.

وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Çünkü Allah her şeyi yapmaya kadirdir…

إِلاَّ تَنْصُرُوهُ

40.

Eğer Muhammed'e yardım etmez iseniz, unutmayın ki

فَقَدْ نَصَرَهُ اللهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ

 

inkarcılar onu Mekke'den sürdüklerinde, Allah yanına birini vererek, ona yardım etmişti.

إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ

 

Hattâ mağaraya sığındıklarında

إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللهَ مَعَنَا

 

yoldaşı Ebûbekir'e: " sakın korkma. Allah bizimle " diyordu.

فَأَنْزَلَ اللهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ

 

Allah bir yandan resulünü bu şekilde teskin ederken,

وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا

 

bir yandan da ona, sizin göremediğiniz güçler ile destek oluyor,

وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى

 

inkarcıların inkarını ayaklar altına alıyordu.

وَكَلِمَةُ اللهِ هِيَ الْعُلْيَا

 

Çünkü en yüce söz, Allah'ın sözüydü.

وَاللهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

 

Çünkü Allah, muhteşem gücü ile her şeye egemendi.

 

سورة التوبة: مدنية129  آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 41 - 47. Ayetler

 

اِنْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللهِ

41.

Hafif piyade ve ağır mühimmatlı olarak sefere çıkıp Allah için malınızla ve canınızla kıyasıya mücadele edin.

ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

 

Eğer iyice düşünürseniz, seferin sizin için daha hayırlı olacağını anlarsınız.

لَوْ كَانَ عَرَضًا قَرِيبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا

42.

Sevgili resulüm! Eğer bu sefer, kısa mesafeli biraz da kazançlı bir sefer olsaydı,

لاَتَّبَعُوكَ

 

hemen sana katılırlardı.

وَلَكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُ

 

Fakat, uzun mesafeli olması onlara zor geldi.

وَسَيَحْلِفُونَ بِاللهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ

 

Neredeyse " gücümüz olsa seninle sefere çıkardık " diye yemin bile edecekler.

يُهْلِكُونَ أَنْفُسَهُمْ

 

Kendilerini harap ediyorlar

وَاللهُ يَعْلَمُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

 

ama Allah, yalan söylediklerini pekâla biliyor.

عَفَا اللهُ عَنْكَ لِمَ أَذِنتَ لَهُمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِبِينَ

43.

Hay Allah iyiliğini versin! doğru söyleyenler belli olmadan, yalancıları ortaya çıkarmadan neden onlara izin verdin ki?

لاَ يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ

44.

Allah'a ve ahiret gününe inananlar, malları ve canları ile mücadele söz konusu olunca senden izin istemez.

وَاللهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ

 

Çünkü Allah, sağlamcıları gayet iyi bilir.

إِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ

45.

Senden, istese istese Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar izin isteyebilirler,

وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ فِي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ

 

bir de kalpleri şüphe içinde olanlar ve şüphe içinde bocalayanlar.

وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ َلأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً

46.

Onlar, gerçekten sefere katılmak isteselerdi, zaten sefer için gerekli hazırlığı yaparlardı.

وَلَكِنْ كَرِهَ اللهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ

 

Fakat Allah, davranışlarını beğenmedi ve onları oyaladı:

وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِينَ

 

" yaşlılar gibi oturun " bakalım.

لَوْ خَرَجُوا فِيكُمْ مَا زَادُوكُمْ إِلاَّ خَبَالاً

47.

Zaten onlar sizinle sefere çıksalardı, ortalığı karıştırmaktan başka bir iş yapmazlardı,

وَ َلأَوْضَعُوا خِلاَلَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الفِتْنَةَ

 

aranıza sadece kargaşa çıkarmak amacıyla sokulurlardı.

وَفِيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ

 

Ama içinizde onlara ilgi duyanlar da var.

وَاللهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

 

Allah, bu saygısızları da biliyor elbet.

 

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 48 - 54. Ayetler

 

لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ

48.

Resulüm! Bu adamlar daha önce Uhut 'ta da huzursuzluk çıkarıp

وَقَلَّبُوا لَكَ اْلأُمُورَ

 

seni zor durumda bırakmışlardı.

حَتَّى جَاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ أَمْرُ اللهِ وَهُمْ كَارِهُونَ

 

Neyse ki o zaman Allah imdadınıza yetişmiş de onlara rağmen Hak galip gelmişti.

وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ لِي وَلاَ تَفْتِنِّي

49.

Şimdi de: " bana müsaade et, aman beni bu işe bulaştırma " diyenler var.

أَلاَ فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُوا

 

Ne yazık ki tam pisliğin ortasına düştüler.

وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ

 

Artık inkarcılar, tam bir ateş çemberindedirler…

إِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ

50.

Resulüm! sana gelen iyilik, onlara dokunuyor.

وَإِنْ تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ يَقُولُوا قَدْ أَخَذْنَا أَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ

 

Senin başına bir iş gelince de: " Valla biz önceden tedbirimizi almıştık " diyerek

وَيَتَوَلَّوا وَهُمْ فَرِحُونَ

 

sevinçten deliye dönüyorlar.

قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا

51.

Resulüm! onlara de ki: " Allah'ın kaderinden kaçamayız, çünkü bizim Sahib'imiz odur.

وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

 

Müslüman’a düşen, Allah'a güvenmektir.

قُلْ هَلْ تَربَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ

52.

Siz, bizim başımıza iki güzelden başka bir şey geleceğini mi sanıyorsunuz?

وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ

 

Ama bizim, sizinle ilgili beklentimizi merak ediyorsanız, söyleyelim:

أَنْ يُصِيبَكُمُ اللهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا

 

Siz belânızı ya Allah'tan ya da bizden bulacaksınız. 

فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ

 

Bekleyin, çünkü sonucu sizin kadar biz de merak ediyoruz.

قُلْ أَنْفِقُوا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْ

53.

gönüllü gönülsüz verdikleriniz de yarın makbule geçmeyecektir.

إِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْمًا فَاسِقِينَ

 

Çünkü siz, tamamen asî bir milletsiniz."

وَمَا مَنَعَهُمْ أَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ

54.

Aslında onların yaptığı harcamaların makbule geçmemesi için sebep yoktu,

إِلاَّ أَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللهِ وَبِرَسُولِهِ

 

Ne var ki Allah ve resulünü hiçe sayıyorlar,

وَلاَ يَأْتُونَ الصَّلاَةَ إِلاَّ وَهُمْ كُسَالَى

 

namaza gönülsüz geliyorlar,

وَلاَ يُنْفِقُونَ إِلاَّ وَهُمْ كَارِهُونَ

 

verdiklerini gönülsüz veriyorlardı…

 

 

 

 

سورة التوبة: مدنية129  آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 55 - 61. Ayetler

 

فَلاَ تُعْجِبْكَ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُمْ

55.

Resulüm! onların ne malları ne çocukları seni imrendirmesin.

إِنَّمَا يُرِيدُ اللهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا

 

Allah, varlıkları yüzünden bu dünyada onlara çok çektirecektir.

وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ

 

Gerçek imana eremeden can vereceklerdir.

وَيَحْلِفُونَ بِاللهِ إِنَّهُمْ لَمِنْكُمْ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ

56.

Sizden olmadıkları halde, sizden olduklarını söyleyerek yemin billah ediyorlar ama,

وَلَكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ

 

sizden değiller, takiye yapıyorlar.

لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَأً أَوْ مَغَارَاتٍ أَوْ مُدَّخَلاً

57.

Eğer bir sığınak, bir inemek ya da bir girinti bulabilselerdi,

لَوَلَّوْا إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ

 

Çoktan oraya gidip saklanırlardı...

وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِ

58.

Resulüm! bazıları sadaka konusunda sana laf çıtlatıyor,

فَإِنْ أُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا

 

kendilerine pay verilirse mutlu oluyor,

وَإِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَا إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ

 

verilmezse, küplere biniyorlar.

وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُوا مَا آتَاهُمُ اللهُ وَرَسُولُهُ

59.

Halbuki onlar, Allah ve resulünün verdiği ile yetinmeli ve

وَقَالُوا حَسْبُنَا اللهُ سَيُؤْتِينَا اللهُ مِنْ فَضْلِهِ وَرَسُولُهُ

 

" Allah bize yeter, Allah ve resulü bize daha neler neler verecek kim bilir,

إِنَّا إِلَى اللهِ رَاغِبُونَ

 

zaten biz Allah'a muhtacız " demeliydiler…

إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا

60.

Sadaka / zekat: yoksullara, düşkünlere, vergi toplayan görevlilere,

وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ

 

kalpleri kazanılacak olanlara, köle ve esirlere, ödeme güçlüğü çekenlere,

وَفِي سَبِيلِ اللهِ وَاِبْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِنَ اللهِ

 

Hak yolcularına, yol mağdurlarına yapılacak zorunlu bir ödemedir. İlahî bir fermandır.

وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Allah, engin bilgi gücüyle her şeye hakimdir.

وَمِنْهُمُ الَّذِينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ

61.

Kimileri de resulü: " her şeye kulak kesiliyor " diyerek rahatsız ediyorlar.

قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ

 

De ki: " evet o, Allah'a inanan, müminlerin  güvencesi ve sizin en dikkatli dinleyicinizdir.

وَرَحْمَةٌ لِلَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ

 

ayrıca içinizdeki müminlerin sevgi ve ilgi odağıdır. "

وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Allah resulüne eziyet edenlerin cezası çok ağır olacaktır.

 

 

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 62 - 68. Ayetler

 

يَحْلِفُونَ بِاللهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ

62.

Münafıklar, gönlünüzü alabilmek için, size yeminler ediyorlar.

وَاللهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَنْ يُرْضُوهُ إِنْ كَانُوا مُؤْمِنِينَ

 

Eğer gerçekten inanıyorlarsa, önce Allah ve resulünü ikna etmeliler.

أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللهَ وَرَسُولَهُ

63.

Acaba bunlar, Allah ve resulüne karşı gelenin,

فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا فِيهَا

 

sonsuza kadar yanacağını bilmiyorlar mı?

ذَلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ

 

Bu çok ağır ve aşağılayıcı bir cezadır.

يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ أَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا فِي قُلُوبِهِمْ

64.

Kendileri hakkında bir sure inecek de, içlerindekini ortaya dökecek diye iki yüzlülerin neredeyse ödü patlayacak.

قُلِ اسْتَهْزِئُوا إِنَّ اللهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ

 

De ki: " siz alay ede durun. Çünkü, nasıl olsa korktuğunuz başınıza gelecek."

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ

65.

Onlara bakarsan: " biz sadece biraz laflayıp eğleniyorduk " diyeceklerdir.

قُلْ أَ بِاللهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ

 

De ki: " Allah ile, onun sözleri ve elçisini alaya alarak mı eğleniyordunuz ? "

لاَ تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ

66.

Boşuna özür dilemeyin. Önce inandık dediniz sonra da bal gibi inkar ettiniz.

إِنْ نَعْفُ عَنْ طَائِفَةٍ مِنْكُمْ نُعَذِّبْ طَائِفَةً

 

Sizden bir kısmınızı affetsek bile bir kısmınıza ceza vermek zorundayız.

بِأَنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ

 

Çünkü, suçludurlar…

الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍ

67.

Münafıklar hep aynı, al birini vur birine.

يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ

 

Bunlar, kötülüğü yaygınlaştırıp, milleti millet yapan değerleri hiçe sayıyorlar.

وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُوا اللهَ فَنَسِيَهُمْ

 

Elleri sıkı mı sıkıdır. Allah’ı unuttukları için, Allah da onları unutmuştur.

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الفَاسِقُونَ

 

Münafıklar gerçekten asî ruhlu insanlardır.

وَعَدَ اللهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ

68.

Allah, münafıkları da cehennemlik saymıştır, inkarcılar gibi,

خَالِدِينَ فِيهَا

 

sonsuza kadar.

هِيَ حَسْبُهُمْ

 

Artık cehennem onların her şeyidir:

وَلَعَنَهُمُ اللهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُقِيمٌ

 

Allah, onları huzurundan kovmuş ve sonsuz acılara mahkum etmiştir.

 

 

 

 

 

سورة التوبة: مدنية  129آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 69 -72. Ayetler

 

كَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ

69.

Tıpkı sizden öncekileri mahkum ettiği gibi.

كَانُوا أَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَأَكْثَرَ أَمْوَالاً وَأَوْلاَدًا

 

Hattâ eskilerin, malı mülkü ve asker gücü sizden çok çok fazla idi.

فَاسْتَمْتَعُوا بِخَلاَقِهِمْ

 

Onlar bu dünyanın sefasını sürdüler.

فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِخَلاَقِكُمْ

 

Siz de bu dünyanın sefasını sürdünüz.

كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ بِخَلاَقِهِمْ

 

Hattâ en az onlar kadar.

وَخُضْتُمْ كَالَّذِي خَاضُوا

 

Siz de onlar gibi pisliklere belendiniz.

أُولاَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ

 

Ama onların dünya ahiret, bütün yaptıkları boşa gitti..

وَأُولاَئِكَ هُمُ الخَاسِرُونَ

 

Her şeylerini kaybettiler…

أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ

70.

Acaba bunlar daha öncekilerin öykülerini hiç duymadılar mı?

قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ

 

Nuh, Ad ve Semûd halkının, İbrahim halkının,

وَأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ

 

Medyen gibi daha nice yerebatan şehir öykülerini ?

أَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالبَيِّنَاتِ

 

Hepsine de Tanrı elçileri belgeleriyle gelmişti.

فَمَا كَانَ اللهُ لِيَظْلِمَهُمْ

 

Allah, onlara hiç haksızlık etmemiş,

وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

 

bilakis onlar kendilerine saygısızlık etmişlerdi…

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ

71.

Bay - bayan bütün Müslümanlar birbirilerine yâr ve yardımcı olurlar.

يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللهَ وَرَسُولَهُ

 

Hep milleti millet yapan değerleri savunur, her türlü kötülüğü savar, namazı kılar ve zekatı verirler, Allah'a ve resulüne itaat ederler.

أُولاَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللهُ

 

Allah onları, sevgi halkasına alacaktır.

إِنَّ اللهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

 

çünkü, görkemli gücü ile her şeye egemen olan sadece Allah'tır.

وَعَدَ اللهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا

72.

Allah, bay bayan inanan herkese çağlayanlı ve içinde sonsuza kadar kalacakları bahçeler sözü vermiştir.

وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ

 

Güzelim köşkler, hem de Adin bahçelerinde.

وَرِضْوَانٌ مِنَ اللهِ أَكْبَرُ

 

En önemlisi ise, Allah'ın beğeni ifadesi.

ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

İşte, zafer dediğin budur.

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 73 - 79. Ayetler

 

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ

73.

Sevgili resulüm! İnkarcı ve ikiyüzlü takımıyla kıyasıya mücadele et ve daha sert çık.

وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

 

onların varıp varacağı yer cehennemdir, aman ne yer.

يَحْلِفُونَ بِاللهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ

74.

Münafıklar kimseye küfredip sövmedik diye yemin ededursunlar ama ettiler.

وَكَفَرُوا بَعْدَ إِسْلاَمِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُوا

 

Hem bunu Müslüman kimliği ile yaptılar, altından kalkamayacakları bir işe kalkıştılar..

وَمَا نَقَمُوا إِلاَّ أَنْ أَغْنَاهُمُ اللهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِهِ

 

Hem de Allah ve resulü kendilerine o kadar değer vermiş iken onu öldürmeye kalktılar.

فَإِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْرًا لَهُمْ

 

Artık onlar için en hayırlısı tövbe etmektir.

وَإِنْ يَتَوَلَّوْا

 

Eğer suçlarını kabul etmezlerse,

يُعَذِّبْهُمُ اللهُ عَذَابًا أَلِيمًا فِي الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ

 

Allah da onlara, dünya-ahiret dayanılmaz acılar tattıracak,

وَمَا لَهُمْ فِي اْلأَرْضِ مِنْ وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

 

kimseler de kendilerine yâr ve yardımcı olmayacaktır.

وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللهَ

75.

Kimileri de Allah'a şartlı söz veriyor ve:

لَئِنْ آتَانَا مِنْ فَضْلِهِ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ الصَّالِحِينَ

 

" Allah bize bol bol versin biz de vergimizi verip, itibarlı olalım " diyorlardı.

فَلَمَّا آتَاهُمْ مِنْ فَضْلِهِ بَخِلُوا بِهِ

76.

Ne gezer, Allah kendilerine verdikçe daha da cimrileşiyor,

وَتَوَلَّوا وَهُمْ مُعْرِضُونَ

 

yüzlerini yıkıp gidiyorlardı.

فَأَعْقَبَهُمْ نِفَاقًا فِي قُلُوبِهِمْ إِلَى يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ

77.

Sonunda Allah onların kalbine ölünceye kadar sürecek bir huzursuzluk yerleştirdi.

بِمَا أَخْلَفُوا اللهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

 

Neden mi? Çünkü Allah'a verdikleri sözü tutmadılar. Çünkü hep yalan söylediler.

أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ

78.

Acaba bunlar Allah'ın, her sır ve fısıltıdan haberi olduğunu bilmiyor mu?

وَأَنَّ اللهَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ

 

Fizik ötesini bilme gücünün sadece Allah'ta olduğunu da mı bilmiyorlar ?

الَّذِينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّعِينَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذِينَ لاَ يَجِدُونَ إِلاَّ جُهْدَهُمْ

79.

Seferberlik hazırlıkları sürerken el emeğinden başka bir şey getiremeyen gönüllü özverili Müslümanlara dil uzatıyorlar:

فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ

 

onları alaya alıyorlar ama,

سَخِرَ اللهُ مِنْهُمْ

 

aslında kendileriyle alay eden Allah'tır.

وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Daha kendilerini kıvrandıran acılar bekliyor.

 

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 80 - 86. Ayetler

 

اِسْتَغْفِرْ لَهُمْ أَوْ لاَ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ

80.

Resulüm! onlar için Allah'a ne kadar yalvarırsan yalvar farketmez:

إِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللهُ لَهُمْ

 

Onlar adına istersen yetmiş kere özür dile, Allah onları yine de affetmeyecektir.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ

 

Neden mi? Çünkü Allah ve resulünü inkar ettiler.

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

 

Çünkü Allah, asî ruhlu toplumlara yol vermez.

فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلاَفَ رَسُولِ اللهِ

81.

Bakıyorum da Allah resulünün çabalarına inat oturma eylemini sürdüren gericiler pek neşeli.

وَكَرِهُوا أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللهِ

 

Bu adamlar, sefer için, mallarıyla canlarıyla mücadeleye yanaşmadıkları gibi:

وَقَالُوا لاَ تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّ

 

" Bu sıcakta sakın sefere çıkmayın " diyorlar.

قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

 

Sen de: " Cehennem ateşi daha sıcak " deyiver, akılları alıyorsa tabi.

فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلاً وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

82.

Artık bundan böyle, işledikleri suçun sonucu hakkında kara kara düşünsünler, az gülsünler çok ağlasınlar.

فَإِنْ رَجَعَكَ اللهُ إِلَى طَائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ

83.

Allah seni onlarla yüz yüze getirir, onlar da sefere katılmak için sana başvururlarsa,

فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ أَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّا

 

de ki: " Artık benimle asla çıkamaz ve benim safımda asla düşmanla dövüşemezsiniz.

إِنَّكُمْ رَضِيتُمْ بِالْقُعُودِ أَوَّلَ مَرَّةٍ

 

Çünkü siz ilk başta oturmayı tercih ettiniz.

فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِفِينَ

 

artık ayrılıkçılarla birlikte keyfinize bakın…"

وَلاَ تُصَلِّ عَلَى أَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ أَبَدًا

84.

Resulüm! Onlardan biri ölürse, asla cenaze namazını kılma,

وَلاَ تَقُمْ عَلَى قَبْرِهِ إِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ

 

kabri başında durma: çünkü onlar Allah ve resulünü inkar etmiş ve

وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ

 

asî olarak ölmüşlerdir.

وَلاَ تُعْجِبْكَ أَمْوَالُهُمْ وَأَوْلاَدُهُمْ

85.

Onların malı mülkü, çoluk çocuğu seni cezbetmesin.

إِنَّمَا يُرِيدُ اللهُ أَنْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الدُّنْيَا

 

Çünkü Allah, dünya malını onlara zehir edecektir.

وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ

 

Hepsinin canını inkarcı olarak alacaktır…

وَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ أَنْ آمِنُوا بِاللهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ أُولُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ

86.

" Allah'a inanın, resulünün yanında olun " şeklinde bir sûre indirildi mi, biraz varlıklı olanları senden müsaade isteyip:

وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِدِينَ

 

" bizi, çağ dışı sayıver de oturalım " derler.

 

 

سورة التوبة: مدنية 129 آية

10. c.

Tevbe / Berâe: 9 / 87 - 93. ayetler

 

رَضُوا بِأَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ

87.

Yani geride, karıları yanında olmak istiyorlar.

وَطُبِعَ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ يَفْقَهُونَ

 

Onların ferasetleri köreltildi: bu yüzden kafaları çalışmıyor…

لَكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ

88.

Allah ve resulü safında yer alarak onunla birlikte, mallarıyla canlarıyla mücadele edenlere ne mi olacak!?

وَأُولاَئِكَ لَهُمُ الخَيْرَاتُ وَأُولاَئِكَ هُمُ المُفْلِحُونَ

 

Artık bütün iyilikler onların emrindedir, artık hepsi kurtulmuştur.

أَعَدَّ اللهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ

89.

Allah onlar için, şarıl şarıl derelerin çağladığı bahçeler hazırladı.

خَالِدِينَ فِيهَا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

Hem de sonsuza kadar kalmak üzere. İşte zafer değin böyle olur.

وَجَاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ اْلأَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ

90.

Mazereti Araplar gelip senden izin rica ederken,

وَقَعَدَ الَّذِينَ كَذَبُوا اللهَ وَرَسُولَهُ

 

Allah'a ve resulüne yalancı diyenler ise çakılıp kaldılar.

سَيُصِيبُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Bu Araplar içinde bulunan inkarcılar ilerde kıvrandıran acılara maruz kalacaklar…

لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَاءِ وَلاَ عَلَى الْمَرْضَى وَلاَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ

91.

Güçsüzler, hastalar, sarfedecek malı olmayanlar savaşa katılmayıp beklemede kalabilirler.

إِذَا نَصَحُوا ِللهِ وَرَسُولِهِ مَا عَلَى الْمُحْسِنِينَ مِنْ سَبِيلٍ

 

Allah ve resulü için çalıştıkları sürece, temiz kalplilere, zaten kimsenin laf edecek bir sebebi olamaz.

وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

وَلاَ عَلَى الَّذِينَ إِذَا مَا أَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ

قُلْتَ لاَ أَجِدُ مَا أَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِ

92.

Kendilerine bir binek aracı ayarlaman için sana gelip de senin: " sizi götürebilecek bir taşıt bulamıyorum " dediğinde,

تَوَلَّوا وَأَعْيُنُهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا أَلاَّ يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَ

 

savaşa sarfedecek bir şeyleri olmadığı için, duygulanıp iki gözü iki çeşme dönenler de mazeretli sayılırlar.

إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ أَغْنِيَاءُ

93.

Savaşa katılmamak için senden izin talep etmenin bir yolu da zenginliktir.

رَضُوا بِأَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ

 

Onlar geride yaşlı kadınlarla oturmaya çoktan razıdırlar.

وَطَبَعَ اللهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ

 

Allah onların da ferasetini köreltmiştir.

فَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

 

Bu yüzden, ileriyi göremiyorlar.

 



[1] Ayette, milli gelirden beşte birinin sahipleri sıralanıyor: Bu paylar günümüz şartlarına göre, devletin yapması gereken: yol, su, aydınlatma, ısınma ve sağlıkla ilgili alt yapı hizmetleri, dul, yetim, kimsesiz, yaşlı, trafik ve doğal afet kurbanı gibi kimselerin bakım, eğitim ve iaşesine yönelik toplumsal hizmetler; kapsamında düşünülmesi gerekir. Beşte birin Allah'a ait payı ise sigorta, teşvik, araştırma kapsamında özel hizmet fonları olarak düşünülebilir. Bu ayette zikredilmeyen beşte dörtlük pay ise kamu harcamaları olarak yorumlanabilir.

[2] Bir önceki ayette bire on derken, hemen ardından bire iki oranına düşülmesi ilk bakışta çelişki gibi algılanabilir. Ancak ayette çelişki yoktur. Durum farkı vardır: ayette galibiyet için, yönetim yanı sıra askerî eğitim ve özellikle savaş öncesi özgüvenin önemi vurgulanıyor.