Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

سورة التوبة: مكية 129 آية

11. c.

Tevbe / Berâe: 9 /  94- 99. Ayetler

 

يَعْتَذِرُونَ إِلَيْكُمْ إِذَا رَجَعْتُمْ إِلَيْهِمْ

94.

Bunlar, Tebuk seferinden döndüğünüzde sizden özür dileyeceklerdir.

قُلْ لاَ تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ

 

O zaman kendilerine şunu dersin: " Hiç özür dilemeyin, artık size güvenemeyiz.

قَدْ نَبَّأَنَا اللهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ

 

Allah bize sizin durumunuzu bildirdi.

وَسَيَرَى اللهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ

 

Allah ve resulü sizin işlerinizi biraz daha seyredecek.

ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ

 

Bir gün her şeyin içini dışını bilen Allah huzuruna çıkarılacaksınız.

فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

O da size yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecek. "

سَيَحْلِفُونَ بِاللهِ لَكُمْ إِذَا انْقَلَبْتُمْ إِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْ

95.

Tebuk seferinden dönüp de kendilerine yüz vermediğinizi görünce size yemin billah edeceklerdir.

فَأَعْرِضُوا عَنْهُمْ إِنَّهُمْ رِجْسٌ

 

Onlara bulaşmayın. Çünkü onlar pisliktir.

وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

 

Onlar yaptıklarının cezasını çekmek üzere cehennemi boylayacaklardır.

يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْ فَإِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ

96.

Kendilerini beğendirmek için size ne diller dökecekler. Artık onları beğenseniz bile

فَإِنَّ اللهَ لاَ يَرْضَى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ

 

bu sefer Allah, bu asî toplumdan razı olmayacaktır.

اَْلأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا

97.

Nankörlük ve ikiyüzlülük konusunda bedevî Arapların üstüne yoktur.

وَأَجْدَرُ أَلاَّ يَعْلَمُوا حُدُودَ مَا أَنْزَلَ اللهُ عَلَى رَسُولِهِ

 

Bu nedenle Allah'ın resulüne indirdiği kuralları tanımamak tam onlara göredir.

وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Allah, engin bilgi gücüyle her şeye hakimdir.

وَمِنَ اْلأَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَمًا

98.

Bazı bedevî Araplar, düzen için verdiklerini, kayıp kabul ediyor ve

وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَائِرَ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ

 

feleğin sizi vurmasını bekliyorlar. Başlarına felek kadar taş düşsün!

وَاللهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

 

Allah her şeyleri duyar ve tüm ayrıntısı ile bilir.

وَمِنَ اْلأَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ

99.

Bedevî Araplar arasında, Allah'a ve ahirete inananlar da var.

وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِ

 

harcamalarını, Allah'a bir yaklaşım, resule saygı kabul edenler de vardır.

أَلاَ إِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْ سَيُدْخِلُهُمُ اللهُ فِي رَحْمَتِهِ

 

Tabi ya, bu harcamalar, Allah'ın sevgi halkasına alacağının işareti yaklaşımlardır.

إِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Çünkü Allah engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

 

 

سورة التوبة: مكية 129 آية

11. c.

Tevbe / Berâe: 9 /  100-106. Ayetler

 

وَالسَّابِقُونَ اْلأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَاْلأَنْصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ

100.

Medine’ye gelen ilk göçmenler, onlara kucak açan yerliler, yerlilerin güzel geleneklerini devam ettiren yeni kuşaklar!!!

رَضِيَ اللهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ

 

Evet Allah onları, onlar da Allah’ı sevdiler.

وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا اْلأَنْهَارُ

 

Allah, onlar için çağlayanlı bahçelerde neler hazırladı neler!

خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

Hem de sonsuza kadar. İşte zaferse zafer.

وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ اْلأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ

101.

Çevredeki Bedevî Araplar arasında bulunan bazı ikiyüzlüler, şehir halkı içindekilerle bir olup yalakalık denemesi yapıyorlar.

لاَ تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ

 

Resulüm! onları sen değil, biz biliriz.

سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍ

 

Onlara hayatı iki kere zindan edeceğiz. Daha  sonra da, daha büyük acılara salacağız.

وَآخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ

102.

Bazıları da suçlarını itiraf ettiler.

خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا عَسَى اللهُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Bunlar, iyi kötü tüm amellerini harman edip kabul eder umuduyla Allah'a sundular. Çünkü Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا

103.

Resulüm! Onların mallarından yüklü bir vergi al, çünkü pisliklerini ancak temizleyip paklar.

وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ

 

Onları hayırla yad et. Çünkü senin onları hatırlayıp sorman kendilerini rahatlatır.

وَاللهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

 

Allah her şeyi duyup görmektedir...

أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ

104.

Acaba bu insanlar, tövbeleri kabul edenin, vergileri toplayanın sadece Allah olduğunu daha anlayamadılar mı?

وَأَنَّ اللهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

 

Kullarını bağışlayıp sevgiyle kucaklayanın Allah olduğunu da mı bilmiyorlar?

وَقُلِ اعْمَلُوا

105.

Sevgili resulüm! onlara şunu söyle: " Artık kendinizi ispatlamak zorundasınız,

فَسَيَرَى اللهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ

 

çünkü yaptıklarınızı yalnız Allah değil, resulü ve diğer müminler de görecek.

وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ

 

Sonra toptan her şeyin içini dışını gören Tanrı huzuruna çıkarılacaksınız.

فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

O da size yaptıklarınızı bir bir gösterecek. "

وَآخَرُونَ مُرْجَوْنَ لأَمْرِ اللهِ

106.

Sefere katılmayan diğerleri de Allah'tan ümitli olsunlar.

إِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْ

 

Allah onlara ceza verebilir de vermeyebilir de.

وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Çünkü her şeye bilgi ile egemen olan Allah'tır.

 

سورة التوبة: مكية 129 آية

11. c.

Tevbe / Berâe: 9 /  107-111. Ayetler

 

وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْرِيقًا بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ

107.

İkiyüzlüler bir mescit inşa ettiler. Maksatları, dedi kodu üretmek, karşıt bir görüş geliştirip Müslümanları bölmekti.

وَ إِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُ

 

Amaçları ise vaktiyle Allah'a ve resulüne karşı bayrak açmış birini başa getirmekti.

وَلَيَحْلِفُنَّ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ الْحُسْنَى

 

Bunlar: " biz, sadece iyilik olsun istiyoruz " diye yemin edeceklerdir.

وَاللهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

 

Ne kadar pis yalancı olduklarını ise, Allah bilir.

لاَ تَقُمْ فِيهِ أَبَدًا

108.

Resulüm! Asla o mescitte namaz kılma.

لَمَسْجِدٌ أُسِّسَ عَلَى التَّقْوَى مِنْ أَوَّلِ يَوْمٍ أَحَقُّ أَنْ تَقُومَ فِيهِ

 

Medine'ye adımını atar atmaz samimî bir ortamda yapılan mescidi ihya etmen daha hakça olur.

فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَنْ يَتَطَهَّرُوا

 

Hem orada arınmaya can atan insanlar var.

وَاللهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ

 

Allah da zaten temizleri sever...

أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى تَقْوَى مِنَ اللهِ وَرِضْوَانٍ

109.

Resulüm! binasının temelini sağlam zemine atıp Allah'ın rızasına nail olan mı

خَيْرٌ أَمْ مَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ

 

daha iyidir, yoksa temeli, toprak duvarlı yatık kuyu kenarına attığı için,

فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ

 

göçük altında kalıp cehennemi boylayan mı ?

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

 

Allah, kendisine saygısı olmayan toplumlara yol vermez.

لاَ يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الذِي بَنَوْا رِيبَةً فِي قُلُوبِهِمْ

110.

Bu gibilerin yaptığı yapılar, kendileri için hep yürek sıkıntısı olacak ve

إِلاَّ أَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْ

 

bu sıkıntı ancak kalbin durmasıyla son bulacaktır.

وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Allah her şeye engin bilgi gücü ile hakimdir...

إِنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ

111.

Allah, Allah yolunda tüm varlığı ile mücadele eden müminlerin, hem mallarını hem canlarını, cennete mukabil satın almış,

وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَاْلإنجِيلِ وَالْقُرْآنِ

 

Tevrat ve İncil'de verdiği bu sözü, Kuran’da dahi tekrar ederek teyit etmiştir.

وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللهِ

 

Kim Allah'tan daha sağlam söz verebilir ki!?

فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ

 

Artık yaptığınız bu kârlı alışverişten dolayı birbirinizi kutlayabilirsiniz.

وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

Çünkü en büyük zafer budur.

 

 

 

سورة التوبة: مكية 129 آية

11. c.

Tevbe / Berâe: 9 /  112-117. Ayetler

 

اَلتَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ

112.

Pişman olanlar, Hakk'a hizmet edenler, teşekkür edenler, seyahat edenler!

الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ

 

Allah için eğilip yerlere kapananlar!

اَْلآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللهِ

 

öz değerlere sahip çıkmayı önerip kötülerden vazgeçirenler, Allah'ın koyduğu yasalara saygı gösterenler!

وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

 

Resulüm! bu müminleri de kutlayabilirsin…

مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ

113.

Hiçbir peygamber, hiçbir mümin, çok tanrıcı müşrikler için Allah'tan af talep edemez.

وَلَوْ كَانُوا أُولِي قُرْبَى

 

isterse en yakın akrabaları olsun,

مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ

 

hele hele cehennemlik oldukları belli olmuşsa.

وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ ِلأَبِيهِ

114.

İbrahim'in, müşrik babası için af talebi ise,

إِلاَّ عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ

 

sadece, vaktiyle ona verdiği sözden ötürü idi.

فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ ِللهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ

 

Sonunda azılı bir Allah düşmanı olduğu ayan beyan belli olunca ondan ayrıldı.

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ َلأَوَّاهٌ حَلِيمٌ

 

İbrahim gerçekten çok ince ruhlu ve duyarlı biriydi.

وَمَا كَانَ اللهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ إِذْ هَدَاهُمْ

115.

Allah, hidayet nasibettiği bir toplumu, tekrar şaşırtacaksa

حَتَّى يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَ

 

sakınmaları gereken şeyleri göstermeden bunu yapmaz.

إِنَّ اللهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

Çünkü Allah, her şeyi tüm ayrıntısıyla bilir.

إِنَّ اللهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

116.

Çünkü Allah yerlerin ve göklerin tek hakimidir.

يُحْيِ وَيُمِيتُ

 

Canı veren de alan da odur…

وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

 

Sevgili müminler! sizin biricik yâriniz ve yardımcınız Allah'tır.

لَقَدْ تَابَ اللهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَاْلأَنْصَارِ

117.

Allah, peygamberin, muhacirlerin ve Ensârın tüm seferî falsolarını affetmiştir,

الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ فِي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ

 

Sıkıntılı sefer hengamesinde onun saflarında yer alanların tövbelerini de kabul etmiştir.

مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِنْهُمْ

 

Hattâ sıkıntıdan neredeyse sefere katılmama tehlikesi atlatmış kalplerin de

ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ

 

tövbelerini kabul etmiştir.

إِنَّهُ بِهِمْ رَءُوفٌ رَحِيمٌ

 

Çünkü Allah, müminlere karşı son derece duyarlı ve sevgi doludur.

 

سورة التوبة: مكية 129 آية

11. c.

Tevbe / Berâe: 9 /  118-122. Ayetler

 

وَعَلَى الثَّلاَثَةِ الَّذِينَ خُلِّفُوا

118.

Allah, sefere katılmayıp geride kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etmişti.

حَتَّى إِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ اْلأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ

 

Hattâ, onca genişliğine rağmen dünya kendilerine zindan olmuş,

وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ أَنْفُسُهُمْ

 

sıkıntıdan içlerine daral gelmişti.

وَظَنُّوا أَنْ لاَ مَلْجَأَ مِنَ اللهِ إِلاَّ إِلَيْهِ

 

Sonunda Allah'tan başka hiçbir sığınak olmadığını anladılar.

ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُوا

 

Pişman oldular, Allah onları da affetti.

إِنَّ اللهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

 

Çünkü Allah, yalvaranları sevgi ile kucaklar...

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ

119.

Sevgili müminler! Eğer Allah'a karşı kendinizi sağlama almak istiyorsanız,

وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ

 

doğrudan yana olun.

مَا كَانَ ِلأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ اْلأَعْرَابِ أَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللهِ

120.

Tebûk seferi gündeme gelince Medine halkının, çevredeki Bedevî Araplarla bir olup ağırdan almaları, Tanrı elçisine katılmayıp

وَلاَ يَرْغَبُوا بِأَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِهِ

 

kendilerini resulden önemliymiş gibi görmeleri bu şehre yakışmayan bir durumdur.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ لاَ يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ

 

Neden mi? Çünkü Müslümanların seferde maruz kaldığı her susuzluk,

وَلاَ نَصَبٌ وَلاَ مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللهِ

 

Allah yolunda çektiği her çile ve açlık,

وَلاَ يَطَئُونَ مَوْطِئًا يَغِيظُ الْكُفَّارَ

 

inkarcıları çileden çıkaran her adım,

وَلاَ يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلاً

 

düşmana karşı kazandıkları her başarı,

إِلاَّ كُتِبَ لَهُمْ بِهِ عَمَلٌ صَالِحٌ

 

her Müslüman neferin kendi hanesine, salih amel olarak anında kaydedilmiştir.

إِنَّ اللهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ

 

Çünkü Allah, gönül erlerinin ecrini asla zayi etmez.

وَلاَ يُنْفِقُونَ نَفَقَةً صَغِيرَةً وَلاَ كَبِيرَةً

121.

Onların küçüklü büyüklü yaptıkları her harcama,

وَلاَ يَقْطَعُونَ وَادِيًا إِلاَ كُتِبَ لَهُمْ

 

katettikleri her mesafe, kendi hanelerine anında işlenmiştir.

لِيَجْزِيَهُمُ اللهُ أَحْسَنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

İlerde ise Allah onlara, yaptıklarından çok daha güzelini verecektir…

وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَافَّةً

122.

Müslümanların topyekûn savaşa katılmaları doğru olmaz.

فَلَوْلاَ نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ

 

Her bölüğü temsilen bir tim, sefere katılmayıp geride kalmalı,

لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوا إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ

 

bunlar, dinî eğitimi devam ettirmeli, seferden dönenlerin ruhsal tedavileri için huzurlu bir ortam hazırlamalıdırlar.

 

سورة التوبة: مكية 129 آية

11. c.

Tevbe / Berâe: 9 /  123-129. Ayetler

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قَاتِلُوا الَّذِينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ

123.

Sevgili müminler! Sizi takip eden düşmanla vuruşun ki

وَلْيَجِدُوا فِيكُمْ غِلْظَةً

 

sizin ne kadar çetin ceviz olduğunuzu görsünler.

وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ

 

Ama Allah'ın, hep sağlamcıların yanında olduğunu da unutmayın…

وَإِذَا مَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ

124.

Allah tarafından bir sûre indirildi mi

فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَذِهِ إِيمَانًا

 

kimileri: " Ya hu, der. Şimdi bu sure, sizden hanginizin imanını arttırdı? "

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا فَزَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ

 

İnananlar ise imanlarını arttırdığı için tebrikleşirler.

وَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ

125.

Ancak bu sûreler, kalpleri hasta olanların

فَزَادَتْهُمْ رِجْسًا إِلَى رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا وَهُمْ كَافِرُونَ

 

derdine dert katar, sonunda iman şerefine eremeden, bu dertten ölüp giderler.

أَوَلاَ يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ

126.

Acaba onlar, yılda bir iki defa bir felaketle sınandıklarını farketmiyorlar mı?

ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ

 

Hani tövbe edip, Allah adını ağızlarına pek almıyorlar da.

وَإِذَا مَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ

127.

Evet bir sûre indirildi mi birbirlerine bakıp

هَلْ يَرَاكُمْ مِنْ أَحَدٍ ثُمَّ انْصَرَفُوا

 

" Sizi gören oldu mu ?" diye soruyor, sonra da çekip gidiyorlar.

صَرَفَ اللهُ قُلُوبَهُمْ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَ يَفْقَهُونَ

 

Allah, görüş mesafelerini daralttığı için algılayamıyorlar.

لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ

128.

A mübarekler! Anlasanıza size gelen elçi, sizden biri,

عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ

 

sizin derdinizle dertlenen,

حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ

 

sizin üzerinize titreyen,

بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ

 

inananlara karşı son derece yufka yürekli ve sevecen…

فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ

129.

Resulüm! senden uzaklaşanlara şunu söyle:

حَسْبِيَ اللهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ

 

" Bana, tek başına Allah'ım yeter,

عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ

 

Ben sadece ona güvenirim,

وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

 

Çünkü, muhteşem kainatın tek hakimi odur. "

 

 

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  1 - 6. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

الۤرٰ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ

1.

Elif, Lâm, . Bunlar, egemen bir Kitab'ın sözleridir.

أَكَانَ لِلنَّاسِ عَجَبًا أَنْ أَوْحَيْنَا إِلَى رَجُلٍ مِنْهُمْ

2.

Acaba insanları şaşkına çeviren, kendilerinden birine hitaben:

أَنْ أَنْذِرِ النَّاسَ وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنَّ لَهُمْ قَدَمَ صِدْقٍ عِنْدَ رَبِّهِمْ

 

" Halkı uyar, inananlara Rab'leri katında yüksek mevkiler olduğunu haber ver " demiş olmamız mı?

قَالَ الْكَافِرُونَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ مُبِينٌ

 

Acaba inkarcılar, bu yüzden mi: " Aaa resmen büyücü! " deyip çıktılar…?

إِنَّ رَبَّكُمُ

3.

Sizin gerçek sahibiniz,

اللهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ

 

gökleri ve yeri altı zamanda yaratan Allah'tır.

ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ اْلأَمْرَ

 

Sonra, ivme vermek üzere evreni dengeledi.

مَا مِنْ شَفِيعٍ إِلاَّ مِنْ بَعْدِ إِذْنِهِ

 

Artık onun izni olmadan hiç kimse bu işleyişe karışamaz.

ذَلِكُمُ اللهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ

 

Sizi çekip çeviren de Allah'tır. Bu yüzden ona hizmet etmeniz gerekiyor.

أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ

 

Düşünerek de bunu anlayabilirsiniz.

إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا

4.

Sonunda hepiniz ona döneceksiniz.

وَعْدَ اللهِ حَقًّا إِنَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ

 

Allah’ın dedikleri kesinkes olacaktır: Önce yaratacak, sonra yıkıp tekrar yaratacak:

لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ بِالْقِسْطِ

 

çünkü Allah, inanıp yararlı faaliyetlerde bulunanları lâyık oldukları yere oturturken,

وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ

 

inkar edenlere de, nankörlüklerine karşılık, kaynar sular içirip dayanılmaz acılar tattıracaktır…

هُوَ الَّذِي جَعَلَ الشَّمْسَ ضِيَاءً وَالْقَمَرَ نُورًا

5.

Allah, güneşi ışık kaynağı; ayı da ışık yansıtıcısı yaptı.

وَقَدَّرَهُ مَنَازِلَ لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ

 

Ayı dilimledi, güneş ve ay takvimleri derken, hesap yeteneğinizi harekete geçirdi.

مَا خَلَقَ اللهُ ذَلِكَ إِلاَّ بِالْحَقِّ

 

Allah, bütün bunları, denge için yarattı.

يُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

 

Bu ayetleri de bilgi toplumu için ayrıntılıyor.

إِنَّ فِي اخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللهُ

6.

Gece ile gündüz farkında, ayrıca Allah'ın yarattığı her şeyde,

فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ

 

göklerde ve yerde, sağlamcı toplumlar için birtakım işaretler vardır.

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  7 - 14. Ayetler

 

إِنَّ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاطْمَأَنُّوا بِهَا وَالَّذِينَ هُمْ عَنْ آيَاتِنَا غَافِلُونَ

7.

Bize hesap vereceklerine inanmayanlar, her türlü huzur ve mutluluğu dünyada arayanlar, sözlerimizi duymazdan gelenler,

أُولاَئِكَ مَأْوَاهُمُ النَّارُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

8.

bu düşüncelerinden dolayı yanacaklardır.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

9.

İnanıp yararlı faaliyetlerde bulunanlara ise,

يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ اْلأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ

 

Rab'leri, sırf imanları şerefine, şırıl şırıl akan derelerden Naîm cennetine giden yolda bizzat eşlik edecektir.

دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ

10.

her yerde: " büyüksün Allah'ım! " sesleri,

وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ

 

her yerde: " merhaba! " selâmlaşmalar,

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

 

Her yerde: " Şükür Allah'a! Şükür kainatı çekip çevirene " sözleriyle noktalanan dualar..

وَلَوْ يُعَجِّلُ اللهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ

11.

Eğer Allah, insanları kendi çıkarlarına eviştirdiği gibi, kötülüklere de eviştirseydi, işleri çoktan biterdi.

فَنَذَرُ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءَنَا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ

 

Onun için bize hesap verme derdi olmayanları biraz daha azmaya bırakırız itiş kakış.

وَإِذَا مَسَّ الإنْسَانَ الضُّرُّ

12.

İnsanoğlu başına bir iş geldi mi,

دَعَانَا لِجَنْبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا

 

yatakta, işte kayıtta hemen bize yalvarır.

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ

 

Sıkıntısını giderdiğimizde ise,

مَرَّ كَأَنْ لَمْ يَدْعُنَا إِلَى ضُرٍّ مَسَّهُ

 

uğradığı sıkıntıdan dolayı sanki bize hiç el açmamış gibi çekip gider.

كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

İşte böylesi aşırılar hep kendi yaptığını beğenir…

وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُوا

13.

Resulüm! sizden önceki çağlarda, hep haksızlık edenlerin hayatına son verdik.

وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا

 

Kendilerine elçiler belgeler getirdiler, yine de inanmadılar.

كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ

 

Bizim suçlu toplumlara verdiğimiz ceza hep böyle olmuştur.

ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلاَئِفَ فِي اْلأَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ

14.

Şimdi de, onlar yerine sizleri getirip yeryüzü temsilcisi yaptık.

لِنَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ

 

Bakalım sizler neler yapacaksınız.

 

 

 

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  15 - 20. Ayetler

 

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ

15.

Kendilerine ayetlerimiz açık seçik okununca,

قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءَنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَذَا أَوْ بَدِّلْهُ

 

Bize hesap verme beklentisinde olmayanlar: " bize bundan başka bir Kuran getir ya da onu değiştir " diyorlar.

قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي

 

Resulüm! onlara şunu söyle: " onu benim değiştirmem mümkün değil.

إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ

 

Çünkü ben, sadece bana vahyedilene uymak zorundayım.

إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ

 

Çünkü ben, Rabb’ime karşı gelerek ahiret cezasını göze alamam.

قُلْ لَوْ شَاءَ اللهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَدْرَاكُمْ بِهِ

16.

Hem Allah isteseydi, bunları size okumaz, pekâlâ size bu bilgileri vermeyebilirdim.

فَقَدْ لَبِثْتُ فِيكُمْ عُمُرًا مِنْ قَبْلِهِ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ

 

Ayrıca ben, yaklaşık bir ömür boyudur sizin aranızdayım, düşünsenize bir... "

فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ

17.

Uydurduğu yalanı Allah'a mal etmeye kalkan, ya da onun sözlerini inkar edenden daha zalim kim olabilir ?

إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ

 

Suç suçluyu asla iflah etmez.

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنْفَعُهُمْ

18.

Allah diye kendilerine hiçbir fayda ve zararı olmayan şeylere tapınıp duruyorlar.

وَيَقُولُونَ هَؤُلاَءِ شُفَعَاؤُنَا عِنْدَ اللهِ

 

Bir de kalkıp: " bunlar bizim yarın Allah huzurundaki şefaatçilerimiz " diyorlar.

قُلْ أَ تُنَبِّئُونَ اللهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي اْلأَرْضِ

 

Resulüm de ki: " Yahu siz, yerde ve gökte, farkında olmadığı bir şey var da, Allah'a bunu mu hatırlatıyorsunuz? "

سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ

 

Hiç olur mu? Ulu Tanrının erişilmezliği, müşriklerin havsalasına sığmıyor o kadar…

وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلاَّ أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُوا

19.

Vaktiyle insanlık bir tek millet idi. Giderek çeşitlendi.

وَلَوْلاَ كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ

 

Eğer Allah'ın vaktiyle verilmiş bir sözü olmasaydı,

لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

 

ayrımcılık yapan milletlerin defteri çoktan dürülürdü.

وَيَقُولُونَ لَوْلاَ أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِنْ رَبِّهِ

20.

" Allah tarafından Muhammed'e bir mucize indirilmeliydi " diyorlar.

فَقُلْ إِنَّمَا الْغَيْبُ ِللهِ فَانْتَظِرُوا

 

De ki: " Gayb, Allah'a özeldir. Bekleyin.

إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ

 

Çünkü sizin gibi ben de bekliyorum. "

 

 

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  21 - 25. Ayetler

 

وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً مِنْ بَعْدِ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُمْ

21.

Büyük bir sıkıntıdan sonra insanlara ne zaman bir nefes aldırıp rahatlatsak

إِذَا لَهُمْ مَكْرٌ فِي آيَاتِنَا

 

Hemen sözlerimize saldırılar başlar.

قُلِ اللهُ أَسْرَعُ مَكْرًا

 

Ama: " Allah, saldırıya anında karşılık verir. "

إِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ

 

Çünkü bizim görevli meleklerimiz onların saldırı plânlarını bir bir kaydederler…

هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ

22.

Sizleri karada ve denizde yürüten Allah'tır.

حَتَّى إِذَا كُنْتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِمْ بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا

 

Yelkenli bir gemidesiniz, gemi, çok tatlı ve insana ferahlık veren bir rüzgâr eşliğinde yolcuları ile birlikte akıp giderken,

جَاءَتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءَهُمُ الْمَوْجُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ

 

birden müthiş bir fırtına patlıyor, dalgalar her yandan saldırıyor, tam bir kuşatma altında olduklarını zanneden yolcular,

دَعَوُا اللهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ

 

dört dörtlük bir sofu kesilip Allah'a şöyle yalvarıyorlar:

لَئِنْ أَنْجَيْتَنَا مِنْ هَذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ

 

" Ya Rab! bizi bu durumdan kurtarırsan, sana ömrü billah teşekkür, borcumuz olsun."

فَلَمَّا أَنْجَاهُمْ إِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي اْلأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ

23.

Oysa daha kurtulur kurtulmaz, başlamıştır haksız talepler ve taşkınlıklar…

يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَى أَنْفُسِكُمْ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا

 

Ey insanlar! Kısa süreli şu dünya hayatında iki kırık mal için yaptığınız taşkınlıklar, aleyhinize olur.

ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

Nasıl olsa bize döneceksiniz, biz de size yapıp ettiklerinizi bir bir göstereceğiz.

إِنَّمَا مَثَلُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَاءٍ أَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ

24.

Şu dünya hayatı, gökten indirdiğimiz suya benzer:

فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ اْلأَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَاْلأَنْعَامُ

 

yani insan ve hayvanların besin kaynağı olan bitkilerin muhtaç olduğu suya.

حَتَّى إِذَا أَخَذَتِ اْلأَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ

 

Gün gelir, yer ürünleri, bütün takılarını takıp takıştırır, bütün güzelliği ile ortaya çıkar,

وَظَنَّ أَهْلُهَا أَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَا

 

hattâ insanlar: artık mahsuller elimizde sayılır demeye başlar,

أَتَاهَا أَمْرُنَا لَيْلاً أَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَاهَا حَصِيدًا

 

Derken bir gece, ya da güpegündüz bir felaket bütün bu güzellikleri çöpe çevirir.

كَأَنْ لَمْ تَغْنَ بِاْلأَمْسِ

 

Her şey, sanki dün hiç yokmuş gibi olur.

كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

 

Bu sözlerimiz düşünce toplumuna hitap eder.

وَاللهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ

25.

Allah, kullarını esenliğe çağırır ama,

وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ

 

sadece dilediği kulunu doğru yola iletir.

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  26 - 33. Ayetler

 

لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ

26.

Davranışları güzel olanlara, daha güzeli verilecektir, hem de fazlasıyla.

وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ

 

Bu gibilerin yüzünde, sıkıntı ve aşağılık ifadesi yoktur.

أُولاَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 

Bunlar, cennetlik olup sonsuza kadar orada kalacaklardır.

وَالَّذِينَ كَسَبُوا السَّيِّئَاتِ جَزَاءُ سَيِّئَةٍ بِمِثْلِهَا

27.

Davranışları bozuk olanlara ise, cezaları bire bir verilecektir.

وَتَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ مَا لَهُمْ مِنَ اللهِ مِنْ عَاصِمٍ

 

Allah'tan yüz bulamadıkları için bunların yüzü son derece sıkıntılıdır,

كَأَنَّمَا أُغْشِيَتْ وُجُوهُهُمْ قِطَعًا مِنَ اللَّيْلِ مُظْلِمًا

 

sanki yüzlerine, gece karanlığından bir parça yapıştırılmış gibidir.

أُولاَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 

Bunlar da cehennemlik olup sonsuza kadar orada kalacaklardır.

وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا

28.

O gün herkesi bir araya topladığımızda,

ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا مَكَانَكُمْ أَنْتُمْ وَشُرَكَاؤُكُمْ

 

önce aratanrıcı müşriklere: " Siz ve yapay tanrılarınız yerinizde kalın! " diye gürler

فَزَيَّلْنَا بَيْنَهُمْ

 

aralarını açarız.

وَقَالَ شُرَكَاؤُهُمْ مَا كُنْتُمْ إِيَّانَا تَعْبُدُونَ

 

O zaman uyduruk tanrılar sert çıkarlar: " siz bize ibadet etmiyordunuz ki!

فَكَفَى بِاللهِ شَهِيدًا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ إِنْ كُنَّا عَنْ عِبَادَتِكُمْ لَغَافِلِينَ

29.

Buyurun Allah söylesin, sizin bize ibadet ettiğinizden, bizim haberimiz var mıydı yok muydu. " derler.

هُنَالِكَ تَبْلُو كُلُّ نَفْسٍ مَا أَسْلَفَتْ

30.

Tam bu sırada herkes geçmişini süzer.

وَرُدُّوا إِلَى اللهِ مَوْلاَهُمُ الْحَقِّ

 

Daha sonra hepsi gerçek sahipleri Allah'a sevk edilirler.

وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

 

Artık ortada uyduruk tanrı falan kalmamıştır.

قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَاْلأَرْضِ أَمَّنْ يَمْلِكُ السَّمْعَ وَاْلأَْبْصَارَ

31.

Resulüm! onlara şunu sor: " yerden ve gökten sizi kim besliyor? Gözlerin kulakların gerçek sahibi kim?

وَمَنْ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَنْ يُدَبِّرُ اْلأَمْرَ

 

Ölüden canlı üreten, canlıya ölümü getiren kim ? Acaba kim bütün bu işleri çekip çeviriyor ? "

فَسَيَقُولُونَ اللهُ فَقُلْ أَفَلاَ تَتَّقُونَ

 

" Allah " diyeceklerdir. Sen de: " O halde kendinizi kollamalısınız " diyebilirsin.

فَذَلِكُمُ اللهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلاَّ الضَّلاَلُ فَأَنَّا تُصْرَفُونَ

32.

Sizin gerçek sahibiniz Allah, gerçeğin zıddı da yanlış olduğuna göre nasıl böyle tersine gidersiniz ki!?

كَذَلِكَ حَقَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ فَسَقُوا أَنَّهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

33.

Resulüm görüyor musun bak! Rabb’inin asiler hakkında söylediği: " inanmayacaklar " sözü nasıl da gerçek oldu.

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  34 - 42. Ayetler

 

قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ

34.

Sor: "uyduruk tanrılarınız sil baştan yaratıp sonra bunu tekrar edebilir mi ? "

قُلِ اللهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ فَأَنَّا تُؤْفَكُونَ

 

Cevap: " İlkin yaratan da Allah'tır, yaratmaya devam eden de, aklınızı kim çeliyor sizin ? "

قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ

35.

Sor: " uyduruk tanrılarınız arasında doğruya götürebilecek biri var mı? "

قُلِ اللهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ

 

Cevap: " Sadece Allah, doğruya götürdüğüne göre

أَفَمَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَنْ يُتَّبَعَ

 

doğruya götüren birine mi uymak daha doğru

أَمَّنْ لاَ يَهِدِّي إِلاَّ أَنْ يُهْدَى فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

 

yoksa, yedilmeden yönünü bile bulamayan birine mi? N'oluyor size, ne biçim karar veriyorsunuz ?… "

وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إِنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

36.

Resulüm! Onların çoğu varsayımlarla hareket ediyor. Halbuki varsayım gerçeği ifade etmez. Allah, onların yaptıklarını görüp duruyor.

وَمَا كَانَ هَذَا الْقُرْآنُ أَنْ يُفْتَرَى مِنْ دُونِ اللهِ

37.

Bu Kuran, Allah'tan başka biri tarafından uydurulmuş değildir.

وَلَكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ

 

Fakat o, mevcut ilahî kitapların sağlaması ve ayrıntılı açıklamasından ibarettir.

َلاَ رَيْبَ فِيهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ

 

Kuran’ın, kainatın sahibi tarafından indirildiğinde hiç şüphe yoktur.

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِهِ

38.

Kuran’ı Muhammed kendisi uydurdu diyorlar ise " benzeri bir sure getirin " de sen de.

وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

 

Eğer ciddî iseniz, Allah'tan başka kimi isterseniz yardıma çağırabilirsiniz.

بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُحِيطُوا بِعِلْمِهِ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْوِيلُهُ

39.

Yoo onlar, açıklama yapılmadan algılamaları imkânsız olan bir şeyi yalanlıyorlar.

كَذَلِكَ كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ

 

Nitekim eskiler de hep bu şekilde yalanlamışlardı.

فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ

 

Haksızlık edenlerin akıbeti n'olmuş görüyorsun değil mi?

وَمِنْهُمْ مَنْ يُؤْمِنُ بِهِ وَمِنْهُمْ مَنْ لاَ يُؤْمِنُ بِهِ

40.

O toplumlar içerisinde Allah'a inananlar da vardı, inanmayanlar da.

وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِالْمُفْسِدِينَ

 

Senin Rabb'in, toplumdaki bozukları elbette daha iyi bilir.

وَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ لِي عَمَلِي وَلَكُمْ عَمَلُكُمْ

41.

Sana yalancı derlerse kendilerine şunu söyle: " benim işim bana, sizin işiniz size.

أَنْتُمْ بَرِيئُونَ مِمَّا أَعْمَلُ وَأَنَا بَرِيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ

 

Siz benim yaptıklarıma karışmayın, zaten ben de sizin yaptıklarınıza karışmıyorum. "

وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ وَلَوْ كَانُوا لاَ يَعْقِلُونَ

42.

Toplum içerisinde sana kulak verenler var ama sen, sağırlara laf anlatamazsın ki. Hele de kafaları almıyorsa.

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  43 - 53. Ayetler

 

وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْظُرُ إِلَيْكَ أَفَأَنْتَ تَهْدِي الْعُمْيَ وَلَوْ كَانُوا لاَ يُبْصِرُونَ

43.

Arada bir seni seyre gelenler de var, ama sen kafasızları yola getiremezsin ki, hele bir de ferasetleri yoksa.

إِنَّ اللهَ لاَ يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْئًا وَلَكِنَّ النَّاسَ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

44.

Allah, insanlara zerrece haksızlık etmez. Ama inkarla kendi özüne saygısızlık eden, insanın bizzat kendisidir…

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَأَنْ لَمْ يَلْبَثُوا إِلاَّ سَاعَةً مِنَ النَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْ

45.

Allah, bir gün insanlığı bir araya getirdiğinde, dünyada sadece birkaç saat kaldıklarını sanacaklar, o da tanışacak kadar.

قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللهِ

 

Vaktiyle Allah'a hesap verme olayını inkar edenler, o gün çok perişandır.

وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

 

Durumlarının düzelmesi de mümkün değil...

وَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ

46.

Resulüm biz, onlara tattıracağımız birkaç acıyı, henüz ölmeden sana göstereceğiz.

فَإِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ اللهُ شَهِيدٌ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ

 

Zaten bize döndüklerinde, yaptıklarına bizzat Allah tanıklık edecektir.

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ رَسُولٌ

47.

Her milletin bir Tanrı habercisi vardır.

فَإِذَا جَاءَ رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

 

Bu haberci gelir gelmez, tüm ülkeye adalet hakim olur. Bundan böyle kimseye haksızlık edilmez…

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

48.

Resulüm! Habire: " Allah aşkına bu acı olay ne zaman? " diye soruyorlar.

قُلْ لاَ أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا إِلاَّ مَا شَاءَ اللهُ

49.

De ki: " Ben, Allah'ın izni olmadan, kendim için dahi, iyi kötü bir şey yapamam.

لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ

 

Her milletin belli bir ömrü vardır.

إِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَلاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ

 

Bu ömür bitti mi milletler bu süreyi ne geri alabilirler ne de ileri.

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتًا أَوْ نَهَارًا

50.

Allah'ın felaketi, size gece yarısı ya da güpegündüz geldiğinde,

مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ

 

suçlular buna karşı acele etse ne yazar!

أَثُمَّ إِذَا مَا وَقَعَ آمَنْتُمْ بِهِ آلْآنَ

51.

Daha sonra mı, yani felaket gelince mi Allah’a inanacaksınız, yani son anda mı ?

وَقَدْ كُنْتُمْ بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ

 

Hani felaket hemen gelsin istiyordunuz !!…"

ثُمَّ قِيلَ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ

52.

O gün haksızlık yapanlara şöyle denecek: " sonu gelmez acıları çekin artık.

هَلْ تُجْزَوْنَ إِلاَّ بِمَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ

 

Artık sadece yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz. "

وَيَسْتَنْبِئُونَكَ أَحَقٌّ هُوَ

53.

Sana: " doğru mu bu ? " diye soruyorlar.

قُلْ إِي وَرَبِّي إِنَّهُ لَحَقٌّ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ

 

De ki: " He vallahi… Doğru. Artık çaresizsiniz.

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  54 -61. Ayetleri

 

وَلَوْ أَنَّ لِكُلِّ نَفْسٍ ظَلَمَتْ مَا فِي اْلأَرْضِ لاَفْتَدَتْ بِهِ وَأَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ

54.

Keşke azabı görünce pişman olan zalimler, yeryüzündeki tüm mal varlıklarını verip de kurtulabilse!?

وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ

 

aralarında hakça bir yargılama yapılacak ve

وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

 

kimseye haksızlık edilmeyecektir.

أَلاَ إِنَّ ِللهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

55.

Unutmayın ki göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır.

أَلاَ إِنَّ وَعْدَ اللهِ حَقٌّ

 

Allah'ın sözünü ettiği kıyamet olayı doğrudur.

وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

 

Ne varki çoğu insan, bunun bilincinde değildir.

هُوَ يُحْيِ وَيُمِيتُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

56.

Canı veren de alan da odur. Sonunda onun huzuruna çıkarılacaksınız…

يَاأَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ

57.

Ey insanlar! Size Rabb’iniz tarafından bir öğüt, ruhsal sıkıntılara karşı bir şifa, müminler için ise, sevgi dolu bir önder gelmiştir.

قُلْ بِفَضْلِ اللهِ وَبِرَحْمَتِهِ

58.

Resulüm de ki: " Allah'ın bu iyiliği, ve ilgisi sebebiyle

فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا

 

müminler ne kadar sevinseler yeridir.

هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ

 

Çünkü bu ilahî ilgi, bir insanın sahip olduğu her şeyden daha değerlidir…

قُلْ أَرَأَيْتُمْ مَا أَنْزَلَ اللهُ لَكُمْ مِنْ رِزْقٍ فَجَعَلْتُمْ مِنْهُ حَرَامًا وَحَلاَلاً

59.

Acaba siz, Allah'ın verdiği gıda maddelerinin bir kısmını neden haram ya da neden helâl ettiğinizi bana açıklayabilir misiniz?

قُلْ آللهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللهِ تَفْتَرُونَ

 

Size bu konuda Allah mı izin verdi? Yoksa uydurup Allah'ın üstüne mi atıyorsunuz ? "

وَمَا ظَنُّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللهِ الْكَذِبَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

60.

Uydurduğu yalanı Allah'a yamamaya çalışan, kıyamet hakkında ne düşünürse düşünsün,

إِنَّ اللهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ

 

Allah kullarına çok değer verir.

وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَشْكُرُونَ

 

Ama çoğu insan, daha teşekkür etmesini bile bilmiyor…

وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُوا مِنْهُ مِنْ قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ

61.

Resulüm! Sen hangi konumda olursan ol, Kuran’dan ne okursan oku, yani siz iş olarak ne yaparsanız yapın,

إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ

 

biz, bütün girişimlerinizi, anında görüntüleriz.

وَمَا يَعْزُبُ عَنْ رَبِّكَ مِنْ مِثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي اْلأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاءِ وَلاَ أَصْغَرَ مِنْ ذَلِكَ وَلاَ أَكْبَرَ

 

Yer yüzündeki ufacık zerreden, fezada yüzen irili ufaklı nice gök maddesine kadar  hiçbir şey Allah’tan bağımsız hareket edemez.

إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُبِينٍ

 

Hepsinin hareketi önceden bellidir.

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  62 - 70. Ayetler

 

أَلاَ إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللهِ

62.

Unutmayın. Allah'a gönül verenler,

لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

 

korku ve keder yüzü görmeyecekler.

اَلَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ

63.

İmanıyla kendisini sağlama alan herkese

لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي اْلآخِرَةِ

64.

her iki cihanda mutluluklar dilerim!

لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللهِ

 

Hiç kimse Allah'ın bu hükmünü bozamaz.

ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

Eh işte, zafer dediğin böyle olur…

وَلاَ يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ

65.

Resulüm! Onların sözü seni üzmesin.

إِنَّ الْعِزَّةَ ِللهِ جَمِيعًا

 

Güç, Allah'ın tekelindedir.

هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

 

O her şeyi duyar ve tüm ayrıntısıyla bilir.

أَلاَ إِنَّ ِللهِ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي اْلأَرْضِ

66.

Şunu iyi bilin ki, yer gök bütün akıllı varlıklar da Allah'a hizmet için vardır.

وَمَا يَتَّبِعُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللهِ شُرَكَاءَ

 

Hattâ şu zavallıların Allah diye el açıp yalvardıkları tanrılar bile.

إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلاَّ الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَخْرُصُونَ

 

Bu zavallılar, sadece varsayımlar ve tahminler doğrultusunda hareket ederler…

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا

67.

Allah geceyi sizin için bir dinlence, gündüzü de görünce yapmıştır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ

 

Bunlarda duyarlı bir toplum için, bir takım ipucu / simgeler vardır…

قَالُوا اتَّخَذَ اللهُ وَلَدًا

68.

" Allah'ın çocuğu var " diyorlar.

سُبْحَانَهُ هُوَ الْغَنِيُّ

 

Hiç olur mu? Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

 

Yer gök her ne var ise hepsi zaten onundur.

إِنْ عِنْدَكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ بِهَذَا

 

Yanınızda buna dair bir belgeniz mi var?

أَتَقُولُونَ عَلَى اللهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

 

Yoksa gelişi güzel Allah'a yakıştırmalarda mı bulunuyorsunuz ?

قُلْ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ

69.

Resulüm de ki: " bir yalan uydurup bunu Allah söylüyormuş gibi sunan, asla iflah olmaz. "

مَتَاعٌ فِي الدُّنْيَا ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ

70.

Dünyada biraz geçim telaşı, ardından bize dönüş.

ثُمَّ نُذِيقُهُمُ الْعَذَابَ الشَّدِيدَ

 

Sonra sürüp gidecek dayanılmaz acılar. 

بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ

 

Neden? Hep Allah’ı yok sandıkları için…

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  71 - 78. Ayetler

 

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ نُوحٍ

71.

Resulüm! insanlara, Nuh'un öyküsünü anlat.

إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ يَاقَوْمِ إِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُمْ مَقَامِي وَتَذْكِيرِي بِآيَاتِ اللهِ

 

Nuh halkına şöyle diyordu: " Sevgili milletim! görevim sebebiyle ikide bir size Allah kelâmını anımsatıyor olmam, zorunuza gidiyorsa,

فَعَلَى اللهِ تَوَكَّلْتُ فَأَجْمِعُوا أَمْرَكُمْ وَشُرَكَاءَكُمْ

 

bakın benim Allah'tan başka güvencem yok. Siz ve ortaklarınız bana karşı işbirliği edin.

ثُمَّ لاَ يَكُنْ أَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً

 

yapacağınız iş, içinize dert olmasın.

ثُمَّ اقْضُوا إِلَيَّ وَلاَ تُنْظِرُونِ

 

Bitirin benim işimi, bekletmeyin beni.

فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَأَلْتُكُمْ مِنْ أَجْرٍ

72.

Yok eğer vazgeçerseniz, ben sizden bir ücret istemiyorum, çünkü benim ücretimi

إِنْ أَجْرِىَ إِلاَّ عَلَى اللهِ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ

 

zaten Allah veriyor. Bana sadece Allah'a teslim olmam emredildi hepsi bu. "

فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ

73.

Onu yalanladılar. Biz onu ve gemidekileri kurtarıp

وَجَعَلْنَاهُمْ خَلاَئِفَ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا

 

ardından yepyeni nesiller yarattık. Sözlerimizi yalanlayanları ise sulara gömdük.

فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ

 

Uyarıya kulak asmayanların sonu n'oldu bak!

ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِ رُسُلاً إِلَى قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ

74.

Ardından yeni nesillere de elçiler gönderdik. Hepsinin belgeleri de vardı.

فَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا بِمَا كَذَّبُوا بِهِ مِنْ قَبْلُ

 

onlara da aynı bahanelerle inanmadılar.

كَذَلِكَ نَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِ الْمُعْتَدِينَ

 

Aşırıların gözünü hep bu şekilde kör ederiz…

ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَى وَهَارُونَ

75.

Daha sonra Musa ve Hârun’u,

إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ بِآيَاتِنَا

 

mucizelerle birlikte Fıravunlar'a gönderdik.

فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا مُجْرِمِينَ

 

Hemen horozlandılar. Zaten suça belenmiş bir toplumdular.

فَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا إِنَّ هَذَا لَسِحْرٌ مُبِينٌ

76.

Kendilerine fermanımız okununca: " büyü " deyip çıktılar.

قَالَ مُوسَى أَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَكُمْ أَسِحْرٌ هَذَا

77.

Musa cevap verdi: " şimdi siz bu gerçeğe göz göre göre büyü mü diyorsunuz?

وَلاَ يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ

 

Büyücüler iflah olmaz ki. "

قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَلْفِتَنَا عَمَّا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا

78.

Musa’ya çıkıştılar: " Siz bizi geleneklerimizden koparmaya mı geldiniz ?

وَتَكُونَ لَكُمَا الْكِبْرِيَاءُ فِي اْلأَرْضِ

 

Yoksa ülke yöneticilerini yanınıza almak mı istiyorsunuz?

وَمَا نَحْنُ لَكُمَا بِمُؤْمِنِينَ

 

Açıkçası size güvenemeyiz. "

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  79 - 88. Ayetler

 

وَقَالَ فِرْعَوْنُ ائْتُونِي بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ

79.

Bunun üzerine Fıravun ferman etti: " Bütün büyücüleri getirin bana " dedi.

فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ

80.

Büyücüler geldiler:

قَالَ لَهُمْ مُوسَى أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ

 

Musa: " buyurun atacağınızı atın " dedi.

فَلَمَّا أَلْقَوْا

81.

Büyücüler attılar.

قَالَ مُوسَى مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللهَ سَيُبْطِلُهُ

 

Musa: " yaptığınız bir göz boyama, ancak, göreceksiniz ki Allah bunu bozacaktır.

إِنَّ اللهَ لاَ يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ

 

Çünkü Allah, düzenbazlara onay vermez.

وَيُحِقُّ اللهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ

82.

Çünkü Allah, kötüler beğenmese de hep doğru söyler. "

فَمَا آمَنَ لِمُوسَى إِلاَّ ذُرِّيَّةٌ مِنْ قَوْمِهِ

83.

Musa'ya kendi halkından pek az bir topluluk güven işareti verdi.

عَلَى خَوْفٍ مِنْ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِمْ أَنْ يَفْتِنَهُمْ

 

Onlar da Fıravun ve kurmaylarının kendilerine zarar vermesinden korka korka.

وَإِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي اْلأَرْضِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِفِينَ

 

Çünkü bu ülkede Fıravun, gerçekten karşı konamaz dev bir güç olmuştu.

وَقَالَ مُوسَى يَاقَوْمِ إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا إِنْ كُنْتُمْ مُسْلِمِينَ

84.

Musa: " Sevgili milletim dedi! Eğer Allah'a  inanıyorsanız ve eğer esenlik istiyorsanız yalnız ona güvenin. "

فَقَالُوا عَلَى اللهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ

85.

Onlar da hemen: " Artık tek güvencemiz, sahibimiz olan Allah'tır, ya Rab, n'olur bizi zalim güçlere yem etme " deyip eklediler:

وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

86.

N'olur acı bize, kurtar bizi şu inançsız toplumun elinden! "

وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَنْ تَبَوَّأَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ

87.

Musa ve kardeşine şöyle fısıldadık: " Şehirde halkevleri kurun. Bu evleri mihraplı yapın. Halkla bütünleşip birlikte dua edin.

وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

 

Allah'a inananları yüreklendirin. "

وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالاً فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا

88.

Bu emir üzerine Musa şöyle yalvardı: Ya Rab bu dünyada Fıravun ve hanedanına türlü çeşit donanım yan ısıra nice zenginlikler verdin.

رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ

 

Senin yolundan saptırsınlar diye mi ya Rab! N'olur varlıklarına son ver onların.

وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُوا حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ اْلأَلِيمَ

 

Kalplerini de öylesine katılaştır ki, senin inim inim inleten acılarını tatmadan imana gelmesinler. " 

 

 

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  89 -97. Ayetler

 

قَالَ قَدْ أُجِيبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا

89.

Allah buyurdu ki: " ikinizin de duası kabul edilmiştir, artık yolunuza devam edin.

وَلاَ تَتَّبِعَانِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ

 

Ama cahillerin peşine takılmayacaksınız. "

وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ

90.

İsrailoğullarını denizden geçirdik.

فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا

 

Fıravun onları, ordusu ile birlikte büyük bir hırsla takip ediyordu.

حَتَّى إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ

 

Fıravun tam boğulmak üzereyken imana gelip:

قَالَ آمَنْتُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ

 

" Tamam inandım. İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı yokmuş, artık canım sana teslim  " diyebildi sadece.

آلْآنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ

91.

Şimdi mi? Daha demin asî ve bozguncubaşı iken öyle mi?

فَالْيَوْمَ نُنَجِّيكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنْ خَلْفَكَ آيَةً

92.

Artık şimdi, daha sonrakilere bir işaret olmak üzere senin, sadece cesedini kurtaracağız.

وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ عَنْ آيَاتِنَا لَغَافِلُونَ

 

Çünkü çoğu insan, bizim işaretlerimizi farkedemiyor…

وَلَقَدْ بَوَّأْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مُبَوَّأَ صِدْقٍ

93.

İsrailoğullarını güzel bir yere konuşlandırdık.

وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ

 

Kendilerine sağlıklı ürünler verdik.

فَمَا اخْتَلَفُوا حَتَّى جَاءَهُمُ الْعِلْمُ

 

Ancak, halkın bilgi düzeyi arttıkça, her kafadan bir ses çıkmaya başladı.

إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

 

Artık senin Rabb'in, onların uzlaşmadığı konularla ilgili kararını ta kıyamet gününde verecektir…

فَإِنْ كُنْتَ فِي شَكٍّ مِمَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ

94.

Resulüm! Eğer sana bildirdiğimiz bazı olaylar hakkında içinde bir kuşku belirdi ise,

فَاسْأَلِ الَّذِينَ يَقْرَءُونَ الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكَ

 

varıp eski Tevrat’ı okuyanlara sor.

لَقَدْ جَاءَكَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ المُمْتَرِينَ

 

Ama, hiç kuşkun olmasın, sana Rabb'inden gelen, gerçeğin ta kendisidir. 

وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللهِ

95.

Sakın Allah kelâmını inkar edenler gibi olma!

فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِرِينَ

 

Yoksa kaybedersin.

إِنَّ الَّذِينَ حَقَّتْ عَلَيْهِمْ كَلِمَةُ رَبِّكَ

96.

Resulüm! Allah'ın inkarcılar hakkında söylediği söz, artık gerçek olmuştur:

لاَ يُؤْمِنُونَ // وَلَوْ جَاءَتْهُمْ كُلُّ آيَةٍ حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ اْلأَلِيمَ

96-97.

Yani sen onların önüne mucizeler de yığsan, Fıravun gibi kıvrandıran acıları görmeden // inanmayacaklardır…

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  98 -106. Ayetler

 

فَلَوْلاَ كَانَتْ قَرْيَةٌ آمَنَتْ فَنَفَعَهَا إِيمَانُهَا إِلاَّ قَوْمَ يُونُسَ

98.

Acaba Yunus kavmi gibi, inanıp da imanının faydasını gören başka bir millet varmola! Keşke olsaydı.

لَمَّا آمَنُوا كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ

 

Sırf inandıkları için, Yunus halkının bu dünyadaki aşağılanma cezalarını kaldırıp bir süre daha refah sürmelerini sağladık.

وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ َلآمَنَ مَنْ فِي اْلأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا

99.

Eğer Rabb’in isteseydi, yeryüzündekilerin tamamı inanırdı.

أَفَأَنْتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ

 

İnanmaları için, insanlara baskı mı yapacaksın?

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللهِ

100.

Allah'ın izni olmadan, kimse imana gelmez.

وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ

 

Allah, kafasını çalıştırmayanları pis işlere bulaştırır.

قُلِ انْظُرُوا مَاذَا فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

101.

Sen istediğin kadar: " göklerde ve yeryüzünde neler olduğuna bakın " de,

وَمَا تُغْنِي اْلآيَاتُ وَالنُّذُرُ عَنْ قَوْمٍ لاَ يُؤْمِنُونَ

 

hiçbir uyarı, hiçbir olağan üstü olay, inançsız toplumlar için bir anlam ifade etmez.

فَهَلْ يَنْتَظِرُونَ إِلاَّ مِثْلَ أَيَّامِ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ

102.

Bu adamlar, eskilerin yaşadığına benzer bir savaş sıkıntısı mı istiyor?

قُلْ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ

 

" bekleyin o zaman de, çünkü sizin kadar ben de merak ediyorum. "

ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا

103.

Zamanı gelince biz elçilerimizi ve müminleri kurtarırız.

كَذَلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنْجِ الْمُؤْمِنِينَ

 

Hep yaptığımız gibi inananları kurtarmak bizim işimizdir.

قُلْ يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي شَكٍّ مِنْ دِينِي

104.

Sevgili resulüm şunu söyle: " Ey insanlar! eğer benim dinimden kuşkunuz varsa,

فَلاَ أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللهِ

 

Şunu iyi bilin ki ben, sizin Allah diye tapınıp durduğunuz uyduruk putlara kulluk edemem.

وَلَكِنْ أَعْبُدُ اللهَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ

 

Ama ben, sizin canınıza okuyacak olan Allah'a kulluk ederim.

وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

 

Bana, İslâm’a inanmam emredildi.

وَأَنْ أَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا

105.

Yani bana: yüzünü, doğa kadar saf olan İslâm’a çevir!

وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

 

Sakın çoktanrıcı müşriklerden olma!

وَلاَ تَدْعُ مِنْ دُونِ اللهِ مَا لاَ يَنْفَعُكَ وَلاَ يَضُرُّكَ

106.

Allah'ı bırakıp da sana hiçbir fayda ve zararı olmayan çaresiz putlara yalvarma!

فَإِنْ فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِنَ الظَّالِمِينَ

 

Eğer bunu yaparsan, kendine yazık edersin " dendi…

 

 

 

سورة يونس: مكية 109 آية

11. c.

Yunus: 10 /  107 - 109. Ayetler

 

وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللهُ بِضُرٍّ

107.

Resulüm! Eğer Allah sana bir zarar verecek olursa,

فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ

 

bu zararı yine ondan başka kimse telafi edemez.

وَإِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَادَّ لِفَضْلِهِ

 

Allah, sana bir varlık verecek olursa buna da kimse engel olamaz.

يُصِيبُ بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

 

Dilediği kulunun başına devlet kondurur, çünkü o, engin hoşgörülü bir sevgi selidir…

قُلْ يَاأَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ

108.

Resulüm! de ki: " ey insanlar! Rabb'iniz size gerçek dini takdim ediyor.

فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ

 

Artık yola gelen, kendi iyiliği için gelir.

وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنَا عَلَيْكُمْ بِوَكِيلٍ

 

Yoldan çıkan da kendine eder. Ben sizin savunma vekiliniz değilim. "

وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتَّى يَحْكُمَ اللهُ

109.

Resulüm! Sen sadece sana vahyedilene uy, Allah, son kararını verene kadar sabret.

وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ

 

Çünkü en büyük hakim odur.

 

سورة هود: مكية 123 آية

 

 

Hûd: 12 / 1-5. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

الۤرٰ كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ

1.

Elif, lâm, . Bu, sözleri sağlamalı bir Kitaptır.

ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ

 

Bu sözler, her şeye muhteşem bilgi ağı ile hakim olan Allah tarafından ayrıntılanmıştır.

أَلاَّ تَعْبُدُوا إِلاَّ اللهَ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ

2.

Artık, Allah'a kulluk etmelisiniz. Ben de zaten ondan size kâh iyi kâh kötü haber taşıyorum.

وَأَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ

3.

Rabb'inizden af isteyin ve ona tövbe edin ki, vadeniz dolana kadar size ağız tadı bir hayat sağlasın, değerliye de değerini versin.

وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ

 

Eğer tövbeye yanaşmaz iseniz, korkarım yarın çok çekersiniz.

إِلَى اللهِ مَرْجِعُكُمْ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

4.

Çünkü nasıl olsa onun huzuruna geleceksiniz. O da her şeyi yapmaya kadirdir.

أَلاَ إِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُوا مِنْهُ

5.

Şunlara bakın, Kuran’dan kaçmak için sancılanıyorlar.

أَلاَ حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ

 

Zavallılar! başlarına çarşaf da örtseler,

يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ

 

Allah onların neyi saklayıp neyi açtıklarını biliyor.

إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

 

hattâ akıllarından geçenleri de biliyor.