Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

سورة العنكبوت: مكية 69 آية

21.c.

Ankebût: 29/  46.- 52. Ayetler

 

وَلاَ تُجَادِلُوا أَهْلَ الْكِتَابِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ

46.

Ehlikitaba karşı en etkili ‏şekilde mücadele edin.

إِلاَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ

 

Ancak, haksızlık edenlerin de üstüne gidin.

وَقُولُوا آمَنَّا بِالَّذِي أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَأُنْزِلَ إِلَيْكُمْ

 

Onlara deyin ki: " Biz, hem bize gelene hem de size gelene inanıyoruz.

وَإِلَهُنَا وَإِلَهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

 

Tanrımız da bir. Şu farkla ki biz, Allah'a doğrudan bağlıyız. " …

وَكَذَلِكَ أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ

47.

Resulüm! Biz bu Kitabı, sana da aynı şekilde indirdik.

فَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يُؤْمِنُونَ بِهِ

 

Bu nedenle ehlikitabın Kuran’a inanması doğaldır.

وَمِنْ هَؤُلاَءِ مَنْ يُؤْمِنُ بِهِ

 

Kaldı ki, Mekkeliler arasında dahi ona inananlar var.

وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلاَّ الْكَافِرُونَ

 

Bizim sözlerimizi, sadece gerçeğe düşman olanlar inkar ederler…

وَمَا كُنْتَ تَتْلُو مِنْ قَبْلِهِ مِنْ كِتَابٍ

48.

Resulüm! Sen daha önceleri herhangi bir kitap okumadığın gibi,

وَلاَ تَخُطُّهُ بِيَمِينِكَ إِذًا لاَرْتَابَ الْمُبْطِلُونَ

 

Yazı da bilmiyordun. Yoksa bozguncular hemen yaygarayı basarlardı.

بَلْ هُوَ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ فِي صُدُورِ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ

49.

Zaten bu Kitap, ehlikitabın yakinen bildiği, anlamı açık sözlerden ibarettir.

وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلاَّ الظَّالِمُونَ

 

Bizim sözlerimizi, sadece kişiliksiz olanlar inkar ederler.

وَقَالُوا لَوْلاَ أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ

50.

Bu gibiler: " Muhammed'e Allah tarafından birtakım mucizeler de indirilmeliydi " derlerse,

قُلْ إِنَّمَا اْلآيَاتُ عِنْدَ اللهِ

 

sen: " Mucize Allah'ın elinde olan bir şey.

وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ

 

Ben sadece açık bir uyarıcıyım " de yeter.

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ

51.

Acaba kendilerine okuduğun bu Kitabı, sana indirmiş olmamız, onlar için yeterli değil mi?

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

 

Halbuki bu Kitap'ta, inanç toplumu için gerekli olan sevgi de vardır ibret dolu anılar da.

قُلْ كَفَى بِاللهِ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًا

52.

Resulüm ehlikitaba deki: " aramızda tanık olarak Allah yeterlidir. "

يَعْلَمُ مَا فِي السَّماَوَاتِ وَاْلأَرْضِ

 

Çünkü, göklerde ve yerde hiçbir şey Allah'a gizli kalamaz.

وَالَّذِينَ آمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللهِ

 

Puta çaputa bel bağlayıp Allah’ı inkar edenler,

أُولاَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

 

her şeylerini kaybettiler demektir.

 

 

 

سورة العنكبوت: مكية 69 آية

21.c.

Ankebût: 29/  53.- 63. Ayetler

 

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ

53.

Resulüm onlar, felaket konusunda senin acele etmeni istiyorlar.

وَلَوْلاَ أَجَلٌ مُسَمًّى لَجَاءَهُمُ الْعَذَابُ

 

Eğer ecel, süreli olmasaydı, felaket çoktan tepelerine binmişti.

وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَ

 

Yakında öyle anî bir acıya maruz kalacaklar ki, neye uğradıklarını bilemeyecekler.

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ

54.

Senin felaketini ivedilikle bekleyenler

وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ

 

şunu bilsinler ki, bir gün cehennem inkarcıları mutlaka saracaktır.

يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ

55.

O gün bütün felaketler, aşağıdan yukarıdan üzerlerine sökün ederken bir ses:

وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

" Çekin yaptıklarınızın cezasını " diyecek…

يَاعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا

56.

Ey benim inançlı kullarım!

إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ

 

Benim topraklarım geniştir. Bana, her yerde kulluk edebilirsiniz.

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

57.

Her can ölümü tadacaktır. siz de bir gün bizim karşımıza getirileceksiniz.

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

58.

İnanıp yararlı faaliyetlerde bulunanları,

لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا

 

içinde derelerin çağladığı cennet köşklerinde konuşlandıracağız. Hem de sonsuza kadar kalmak üzere.

نِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ

 

Emeğinin karşılığını almak ne güzel!

اَلَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

59.

Hele bir de sabırla ve sırf Allah'a güvenerek çalışmışsa.

وَكَأَيِّن مِنْ دَابَّةٍ لاَ تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ

60.

Rızkını temin edemeyen her canlının rızkını Allah verir. Tıpkı size verdiği gibi, 

وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

 

Çünkü Allah, her şeyi duyup bilmektedir…

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللهُ

61.

Kendilerine: " gökleri ve yeri yaratan kim, güneşi ve ayı hizmete sokan kim " diye soracak olsan. " Allah " tabi ki derler.

فَأَنَّا يُؤْفَكُونَ

 

Madem öyle, neden kıvırtıyorlar o zaman.

اللهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ

62.

Allah nimetini kimine saçar, kimine gıdım gıdım ölçüp verir.

إِنَّ اللهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

Çünkü, her şeyin ayrıntısını sadece Allah bilir.

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَحْيَا بِهِ اْلأَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللهُ

63.

Yine kendilerine: " Gökten suyu indiren kim, ölü toprağa can veren kim " diye soracak olsan, herhalde " Allah " diyeceklerdir.

قُلِ الْحَمْدُ ِللهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ

 

Resulüm!: " Tanrıya şükür ki çoklarının aklı ermiyor " de bari…

سورة العنكبوت: مكية 69 آية

21.c.

Ankebût: 29/  64.- 69. Ayetler

 

وَمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَهْوٌ وَلَعِبٌ

64.

Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden ibarettir.

وَإِنَّ الدَّارَ اْلآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

 

Ahret hayatı ise, gerçek yaşamdır. Ah bir bilebilseler!…

فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ

65.

İnsanlar, bir yelkenliye binip denize açıldı mı,

دَعَوُا اللهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ

 

dört dörtlük Müslüman edasıyla başlar Allah'a yalvarmaya.

فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ

 

Ama karaya varır varmaz, hemen şirk başlar.

لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ وَلِيَتَمَتَّعُوا

66.

Görmezden geldikleri nimetlerimin, biraz daha sefasını sürsünler bakalım.

فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

 

Nasıl olsa yakında öğrenecekler…

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا آمِنًا وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ

67.

Acaba bunlar, az ilerde insanlar birbirlerini yer iken, Kabe harîmini, nasıl güvenli bir yer yaptığımızı göremiyor mu?

أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ اللهِ يَكْفُرُونَ

 

Hâlâ mı batıla inanıp Allah'ın nimetlerini göz ardı ediyorlar?

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُ

68.

Yalan uydurup, Allah'ın üstüne atan, ayağına kadar gelen iman nimetini tependen daha zalim kim olabilir?

أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرِينَ

 

Cehennemde bu gibi nankörler için yer yok mu sanki?

وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا

69.

Biz, bizim için yırtınanlara, tüm nimetlerimizi tattıracağız.

وَإِنَّ اللهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ

 

Allah, kesinlikle iyilik sevdalılarının yanında olacaktır.

 

سورة الروم: مكية 60 آية

 

 

Rûm: 30/ 1.- 5. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

الۤمۤ // غُلِبَتْ الرُّومُ

1-2.

Elif, Lâm, Mîm. // Bizanslılar yenildiler. [1]

فِي أَدْنَى اْلأَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ

3.

Önasya'da. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra galip gelecekler.

فِي بِضْعِ سِنِينَ  ِللهِ اْلأَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُ

4.

Birkaç sene zarfında. Ama eninde sonunda Allah'ın dediği olacak ve

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ // بِنَصْرِ اللهِ

4-5.

o gün tüm inananlar bu ilahî zaferle bayram edecekler,

يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

5-5.

Allah, zaferi hak edene verir. // Çünkü Allah, sevginin harman olduğu bir erdemdir.

سورة الروم: مكية 60 آية

21.c.

Rûm: 30/  6.- 15. Ayetler

 

وَعْدَ اللهِ لاَ يُخْلِفُ اللهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

6.

Allah sözünde durur. Allah, sözünden asla dönmez. Ama çoğu insan, bunun anlamını bilemez.

يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنْ اْلآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ

7.

İnsanlar, dünya hayatının sadece göze görünen yüzünü bilirler. Öbür dünyadan ise tamamen habersizdirler

أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ

8.

Acaba insanlar, kendi bedenleri üzerinde hiç kafa yormazlar mı ?…

مَا خَلَقَ اللهُ السَّماَوَاتِ وَاْلأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلاَّ بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُسَمًّى

 

Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri, tam bir denge içerisinde, fakat süreli olarak yaratmıştır.

وَإِنَّ كَثِيرًا مِنْ النَّاسِ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ

 

Bunu idrak edemeyen çoğu insan, Allah'a varıp hesap vereceğine de inanamaz.

أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي اْلأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ

9.

Acaba insanlar, yeryüzünde gezip de daha önceki milletlerin sonu ne olmuş diye hiç düşünmez mi ?

كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا اْلأَرْضَ

 

O milletler, bunlardan daha güçlü idiler. Yeryüzünde iz bıraktılar.

وَعَمَرُوهَا أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا

 

Dünyayı, bunların imarından daha çok imar ettiler.

وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ

 

Derken Tanrı elçileri belgelerle geldiler.

فَمَا كَانَ اللهُ لِيَظْلِمَهُمْ

 

Allah, onlara haksızlık etmedi.

وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

 

Ama onlar, kendilerine saygısızlık ettiler.

ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا السُّوءَى

10.

Kötülük edenlerin akıbetine uğradılar.

أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُنَ

 

Çünkü onlar, Allah'ın sözlerini inkar etmekle yetinmeyip, bir de bunlarla alay etmişlerdi…

َاللهُ يَبْدَؤُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ

11.

Her şeyi sıfırdan yaratan Allah, öldürüp yaratma işini bir daha tekrar edecektir.

ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

 

Sonra hepiniz onun huzuruna çıkarılacaksınız.

وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ

12.

Kıyametin kopmasına yakın tüm suçlular, durgunlaşırlar.

وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ مِنْ شُرَكَائِهِمْ شُفَعَاءُ

13.

Çünkü aracı tanrılardan beklentileri kalmamıştır.

وَكَانُوا بِشُرَكَائِهِمْ كَافِرِينَ

 

hatta onları, çoktan inkar etmişlerdir.

وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ

14.

Derken kıyamet kopacak, iyi kötü belli olacak.

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

15.

İnanıp yararlı faaliyetlerde bulunanlar,

فَهُمْ فِي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ

 

nezih ortamlarda ağırlanacaklar.

سورة الروم: مكية 60 آية

21.c.

Rûm: 30/  16.- 24. Ayetler

 

وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاءِ اْلآخِرَةِ

16.

vaktiyle ayetlerimizi ve ahretteki sorgulamayı inkar edenler ise,

فَأُولاَئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ

 

ceza duruşmasına tutuklu getirileceklerdir...

فَسُبْحَانَ اللهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ

17.

Sabah - akşam vakitleri, sübhânellah diyerek Allah'ın ihtişamını düşünme zamanı iken

وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ

18.

öğle ve ikindi vakitleri, göklerde ve yerde elhamdülillâh diyerek Allah'a teşekkür etme zamanıdır…

يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ

19.

Ölüye can veren, canlıya ölüm veren Allah’tır.

وَيُحْيِ اْلأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ

 

Ölü toprağa hayat veren de Allah'tır. Tekrar dirilişiniz de böyle olacak.

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ

20.

Sizi topraktan yaratması ve beşer olarak her yere yayılmanızı sağlaması Allah'ın mucizelerindendir.

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً

21.

Koynuna sokulup huzur bulduğunuz eşleri sizden yaratmış olması, aranızdaki ilgiyi sevgiye dönüştürmesi de onun mucizesidir.

إِنَّ فِي ذَلِكَ  َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

 

Bilgi toplumu, sevgi konusunu irdelemelidir.

وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

22.

Yerlerin ve göklerin yaratılması da onun mucizesidir.

وَاخْتِلاَفُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ

 

Dillerinizi ve renklerinizi farklı yaratması da onun bir harikasıdır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ  َلآيَاتٍ لِلْعَالِمِينَ

 

Bu olayda, herkes için birtakım veriler vardır.

وَمِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ

23.

Gece ve gündüz uykularınız da onun harikalarındandır,

وَابْتِغَاؤُكُمْ مِنْ فَضْلِهِ

 

ya onun hazinesinden pay isteminiz.

إِنَّ فِي ذَلِكَ  َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ

 

Bu olayda duyarlı toplumlar için bir takım ipuçları vardır.

وَمِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا

24.

Şimşeği gösterip içinize biraz korku biraz umut salması,

وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً

 

gök yüzünden su indirip

فَيُحْيِ بِهِ اْلأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا

 

ölmüş toprağa can vermesi de onun harikalarındandır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ  َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

 

Bu olayda akılcı toplumlar için alınacak çok dersler vardır.

 

 

 

 

سورة الروم: مكية 60 آية

21.c.

Rûm: 30/  25.- 32. Ayetler

 

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ تَقُومَ السَّمَاءُ وَاْلأَرْضُ بِأَمْرِهِ

25.

Göğün ve yerin Allah'ın emri doğrultusunda  hareketi de onun mucizelerindendir…

ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنْ اْلأَرْضِ

 

Bir gün Allah, yer altından sizlere öyle bir seslenecek ki

إِذَا أَنْتُمْ تَخْرُجُونَ

 

hop diye çıkıvereceksiniz.

وَلَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ

26.

Göklerde ve yerde olan her şey Allah’a  gönülden bağlıdır.

وَهُوَ الَّذِي يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ

27.

İlk önce yaratan, sonra bu yaratma işini tekrar edecek olan da odur.

وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ وَلَهُ الْمَثَلُ اْلأَعْلَى فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

 

İkinci yaratma birincisinden daha kolaydır. Çünkü Allah, göklerde ve yerde yaratmanın en güzel örneklerine sahiptir.

وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Her şeye görkemli gücüyle egemendir…

ضَرَبَ لَكُمْ مَثَلاً مِنْ أَنْفُسِكُمْ

28.

Allah, size sizden örnek vererek der ki:

هَلْ لَكُمْ مِنْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ مِنْ شُرَكَاءَ فِي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَأَنْتُمْ فِيهِ سَوَاءٌ

 

Hizmetçilerinizi, sizinle aynı haklara sahip olarak, size verdiğimiz mal varlığınıza ortak edebilir misiniz?

تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ

 

Birbirinizden çekindiğiniz gibi, onlardan da korkup çekinmeyi göze alabilir misiniz?

كَذَلِكَ نُفَصِّلُ اْلآيَاَتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

 

Biz bu açılımı, akılcı toplumlara yapıyoruz.

بَلِ اتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَهْوَاءَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ

29.

Ne yazık ki insan, hiç araştırıp etmeden körü körüne itaat uğruna kendine ediyor.

فَمَنْ يَهْدِي مَنْ أَضَلَّ اللهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ

 

Allah'ın bu şekilde şaşırttığını kimse yola getiremez! onlara arka çıkan da olmaz…

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا

30.

Resulüm! sen bütün dikkatini, su kadar aziz olan bu dine ver. Yani

فِطْرَةَ اللهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا

 

Allah'ın bir bebek kadar saf yarattığı İslâm’a.

لاَ تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللهِ

 

Kimse, Allah'ın bu doğal yapısını bozamaz

ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

 

Bozulmamış değerleri ile din, budur. Fakat çoğu insan, bu değerlerin farkında değildir.

مُنِيبِينَ إِلَيْهِ

31.

Gözünüzü Allah'tan ayırmayın.

وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ

 

Ona karşı kendinizi sağlama alın. Namaza devam edin.

وَلاَ تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ

 

Sakın ola aratanrıcı olmayın.

مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا

32.

Sakın ola, dinlerini bölük pörçük edip halkı kutuplara ayıran, sonra da,

كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

 

kendilerinden başka alkışlayanı olmayan particiler gibi olmayın.

سورة الروم: مكية 60 آية

21.c.

Rûm: 30/  33.- 41. Ayetler

 

وَإِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُنِيبِينَ إِلَيْهِ

33.

İnsanların başlarına bir iş geldi mi, hemen gözünü Allah'a dikip yalvarır da yalvarır.

ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً

 

Ama Allah, kendilerine azıcık ilgi gösterdi mi

إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ

 

bir bakmışsın bir kısmı hemen tanrı ile aralarına birilerini oturtuvermiş.

لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا

34.

İnkar edilen nimetlerimizin, biraz daha sefasını sürün bakalım.

فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ

 

Nasıl olsa yakında öğreneceksiniz.

أَمْ أَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِهِ يُشْرِكُونَ

35.

Acaba biz kendilerine yetkili birini gönderdik de, Allah'a aracı ile dua etmelerini, o adam mı öneriyor?

وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا

36.

İnsanlara biraz ilgi gösterdik mi aman ne sevinirler.

وَإِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ

 

Ama kendi hataları yüzünden başlarına bir iş geldi mi, hemen ümitsizliğe düşerler.

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ

37.

Acaba bunlar Allah'ın, rızkı kimine saçıp kimine ölçüp verdiğini düşünmez mi hiç?

إِنَّ فِي ذَلِكَ  َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

 

Rızk dağılımında inanç toplumunun çıkaracağı çok dersler vardır…

فَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ

38.

Resulüm! Malî yardımda önceliği, yakın akraba, yoksul ve yol mağdurlarına ver.

ذَلِكَ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللهِ

 

Allah rızasını talep edenler için en iyisi budur.

وَأُولاَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

 

İşlerinde Allah rızasını gözeten, mutlu olur.

وَمَا آتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلاَ يَرْبُو عِنْدَ اللهِ

39.

Milletin malını çoğaltmak için ne kadar faiz artışı verirseniz verin bunun Allah katında bir artışı olmaz.

وَمَا آتَيْتُمْ مِنْ زَكاَةٍ تُرِيدُونَ وَجْهَ اللهِ فَأُولاَئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ

 

Fakat, zekatı / aklama vergisini, sadece Allah rızası için verenler, mallarında yüzde yüz artış sağlayabilirler.

اَللهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ

40.

Sizi yaratan Allah, sizleri önce bakıp besleyecek, sonra öldürecek sonra tekrar diriltecektir.

هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذَلِكُمْ مِنْ شَيْءٍ

 

Ancak, aracı tanrılarınız içinde, acaba bunları yapabilecek biri var mı?

سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ

 

Allah, aratanrı düşüncesinde olanların havsalasına sığmayacak kadar erişilmezdir.

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ

41.

İnsanlığın hataları yüzünden, eğer kara ve deniz dengelerinde bir bozulma olacak olursa,

لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

 

Allah, geri adım atmalarını sağlamak için, verilen hasarın bir kısmını bu dünyada kendilerine mutlaka ödetecektir…

 

سورة الروم: مكية 60 آية

21.c.

Rûm: 30/  42.- 50. Ayetler

 

قُلْ سِيرُوا فِي اْلأَرْضِ

42.

Resulüm! de ki: " yeryüzünü gezip dolaşın

فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلُ

 

ve daha öncekilerin akıbeti n'olmuş bakın. "

كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُشْرِكِينَ

 

Bunların çoğu aratanrıcı idiler…

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ الْقَيِّمِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ

43.

Ey insan! felaket gelip çatmadan yüzünü şu değerli dine çevir.

لاَ مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ

 

Çünkü insanların darmadağın olacağı bir günde kimse Allah'a engel olamayacaktır.

مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَِلأَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ

44.

İnkar eden kendine eder. Yararlı iş yapanlar ise kendi geleceklerine yatırım yapıyorlar demektir.

لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْ فَضْلِهِ

45.

Allah, inanıp yararlı iş yapanlara, bizzat iltifat edecektir.

إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ

 

nankörlere asla yüz vermeyecektir…

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ

46.

İnsanlara umut veren meltemleri harekete geçirmesi de, Allah'ın harikalarındandır.

وَلِيُذِيقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ

 

Çünkü bu sayede onun nimetlerini tadarsınız. Gemiler onun emriyle denize açılırken ve

وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

 

onun hazinesinden payınıza düşeni ararken, belli mi olur belki ona teşekkür edersiniz…

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلاً إِلَى قَوْمِهِمْ

47.

Resulüm! biz senden önce de, kendi halkı içinden birtakım elçiler gönderdik.

فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ

 

Elçiler kendilerine belgeler sundular. Bu vesile ile bazen suçluların canına okurken bazen de, inananlara yardım üzerimize farz oldu…

اَللهُ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا

48.

Rüzgarı gönderen Allah, bununla bulutları harekete geçirir,

فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَاءِ كَيْفَ يَشَاءُ

 

onları gökyüzüne gerektiği gibi yayar.

وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلاَلِهِ

 

Sonra onları yoğunlaştırır. Sonra aralarından sicim sicim yağmur yağdığını görürsün.

فَإِذَا أَصَابَ بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ

 

Hele bir de muhtaç kullarına isabet ederse,

إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ

 

insanların yüzleri güler mutluluktan.

وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلِ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ مِنْ قَبْلِهِ لَمُبْلِسِينَ

49.

Halbuki yağmur yağmadan önce ne kadar da üzgün ve suskundular.

فَانْظُرْ إِلَى آثَارِ رَحْمَةِ اللهِ

50.

Şimdi sevgi yağmurunun etkilerine bir bak.

كَيْفَ يُحْيِ اْلأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا

 

Ölü topraklara nasıl can verdiğini seyret.

إِنَّ ذَلِكَ لَمُحْيِي الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Bunu yapan Allah, elbette ölülere de can verecektir. O, her şeye kadirdir…

سورة الروم: مكية 60 آية

21.c.

Rûm: 30/  51.- 60. Ayetler

 

وَلَئِنْ أَرْسَلْنَا رِيحًا فَرَأَوْهُ مُصْفَرًّا

51.

Eğer, bir rüzgâr daha göndersek de ekinlerinin olgunlaştığını bizzat görselerdi,

لَظَلُّوا مِنْ بَعْدِهِ يَكْفُرُونَ

 

nankörlüğe yine de devam ederlerdi.

فَإِنَّكَ لاَ تُسْمِعُ الْمَوْتَى

52.

Resulüm! sen, sesini ölülere duyuramazsın.

وَلاَ تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ

 

Ürküp kaçan sağırlara söz dinletemezsin.

وَمَا أَنْتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلاَلَتِهِمْ

53.

Sen, daha kendini tanıyamamış körleri de yedemezsin.

إِنْ تُسْمِعُ إِلاَّ مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ

 

Sen sadece bizim ayetlerimize inanıp İslâm'a gönül verenlere söz geçirebilirsin…

اَللهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ

54.

Allah sizi ilk yarattığında, çok çaresizdiniz,

ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً

 

sonra bu çaresizliğinizi güce dönüştürdü,

ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً

 

sonra bu gücü, tekrar çaresizlik ve yaşlılığa çevirdi.

يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ

 

O nasıl isterse öyle yapar. Çünkü o, engin bilgi gücüne sahiptir.

وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ

55.

Kıyamet kopunca suçlular,

يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍ

 

dünyada çok az kaldıklarına yemin ederler.

كَذَلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ

 

Bunlar eskiden de hep böyle atıp savarlardı.

وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَاْلإِيمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللهِ إِلَى يَوْمِ الْبَعْثِ

56.

Bilgi ile imanı birleştirenler ise: " Siz Allah'ın yazdığı süre gereğince, ta ikinci diriliş gününe kadar dünyada kaldınız.

فَهَذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلَكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ

 

Bu, ikinci diriliş günüdür. Ama sizler vaktiyle bunu hiç kale almıyordunuz " derler.

فَيَوْمَئِذٍ لاَ يَنْفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ

57.

O gün zalimlerin mazereti işe yaramaz.

وَلاَ هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

 

Artık sızlanmaya bile hakları yoktur…

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ

58.

Resulüm! biz bu Kuran’da, insanlara her türlü örneği sergiledik.

وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِآيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا

 

Sen kendilerine bir mucize de getirsen onların ilk sözü:

إِنْ أَنْتُمْ إِلاَّ مُبْطِلُونَ

 

" sizler palavracısınız " demek olacaktır.

كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللهُ عَلَى قُلُوبِ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ

59.

Allah, bilgisizlerin kalplerini böyle karartır.

فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللهِ حَقٌّ

60.

Resulüm! Sabret. Allah'ın dediği olacaktır.

وَلاَ يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لاَ يُوقِنُونَ

 

İmanları iyice kökleşmemiş olanların seni hafife almalarına fırsat verme.

سورة لقمن: مكية 34 آية

21.c.

Lokmân: 31/  1.- 11. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

الۤمۤ

1.

Elif, Lâm, Mîm.

تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ

2.

Bunlar, her şeye egemen olan bir Kitabın sözleridir.

هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِنِينَ

3.

Bu Kitap, iyilik sevdalıları için sevgi dolu bir kılavuzdur.

اَلَّذِينَ يُقِيمُونَ  الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكاَةَ وَهُمْ بِاْلآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

4.

Ayrıca, namazına devam edenlerin, zekatını verenlerin ahrete yürekten inananların da güç kaynağıdır.

أُولاَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ

5.

Rablerinin öncülüğünde yol alanların

وَأُولاَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

 

hepsi, kurtuldu demektir…

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ

6.

Biri de kalkmış, kelime oyunu yapıyor.

لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللهِ

 

Aklı sıra insanları Allah yolundan edecek.

بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا

 

Bilir bilmez laflar edip ayetleri alaya alıyor.

أُولاَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ

 

Bu gibilerin cezası, pek aşağılayıcı olacak.

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّى مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا

7.

Kendisine ayetlerimiz okunurken sanki kulağında ağırlık var da o yüzden duymazmış gibi yaparak kaçıp gidiyor.

فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

 

Resulüm ona, kıvrandıran acılardan söz et…

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

8.

İnanıp yararlı işler yapanlar,

لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ

 

Na'îm cennetlerine sahip olacaklardır.

خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

9.

Hem de sonsuza kadar. Her şeye gücü ile egemen olan Tanrının dediği olacaktır.

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا

10.

Gördüğünüz gibi o, göğü direksiz yaratmış,

وَأَلْقَى فِي اْلأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ

 

sizi silkeleme ihtimaline karşı yeryüzünü dağlarla sağlamlaştırmış,

وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً

 

yeryüzüne her türlü canlıyı yaymıştır. Gökten su indiren de biziz.

فَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ

 

Nitekim su sayesinde muhteşem çiftler ürettik.

هَذَا خَلْقُ اللهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِنْ دُونِهِ

11.

Bu bir Allah yapısıdır. Onun dışındaki tanrılar ne yapabilmiş bana gösterebilir misiniz?

بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلاَلٍ مُبِينٍ

 

Toplumda saygınlığı yitirenler, dışlanmışlığın o dayanılmaz acısı içindedirler.

 

سورة لقمن: مكية 34 آية

21.c.

Lokmân: 31/  12.- 19. Ayetler

 

وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ

12.

Biz Lokman'a hakimiyet bilgisi yükledik:

أَنِ اشْكُرْ ِللهِ وَمَنْ يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ

 

Allah'a teşekkür et. Çünkü teşekkür eden saygı görür.

وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ

 

Teşekküre dili varmayan bilsin ki Allah, saygın bir şükür zenginidir, dedik.

وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ ِلإِبْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ

13.

Lokman da oğluna nasihat ederken:

يَا بُنَيَّ لاَ تُشْرِكْ بِاللهِ

 

" Yavrum! Sakın ola birini Allah'a aracı etme!

إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ

 

Çünkü aracılık / şirk , Allah'a karşı çok büyük bir saygısızlıktır " demişti.

وَوَصَّيْنَا اْلإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ

14.

Zaten biz insana hiçbir sevgiyi ata sevgisiyle bir tutmamasını önermişizdir.

حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ

 

-hele de kendisini, binbir sıkıntıyla karnında taşımış, iki yıl da emdirmiş olan anasına.-

أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ

 

" Bana ve iki atana teşekkür et. Zira sonunda bana gelip hesap vereceksin " demişizdir.

وَإِنْ جَاهَدَاكَ عَلى أَنْ تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ

15.

" Lâkin, herhangi bir şeyi, bana aracı yapman için sana baskı yaparlarsa,

فَلاَ تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا

 

O zaman onlara itaat etme. Ancak hayatta iken kendilerine iyiliğini devam ettir.

وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ

 

Bir de, bana gönül verenlerin yolunu izle.

ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

Çünkü dönüşünüz bana olacak, ben de size yaptıklarınızı sayıp dökeceğim. " demişizdir.

يَابُنَيَّ إِنَّهَا إِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ

16.

Lokman sözlerine devamla: " Sevgili yavrum! İyilik isterse bir hardal tanesi kadar olsun,

فَتَكُنْ فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي اْلأَرْضِ

 

ister bir taşın altında, ister göklerde ya da yerin derinliklerinde olsun,

يَأْتِ بِهَا اللهُ إِنَّ اللهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ

 

Allah onu bulup getirir. Çünkü zaten zerreye sinmiş olan Allah, her şeyden haberlidir. "

يَابُنَيَّ أَقِمِ الصَّلاَةَ

17.

" Yavrucuğum! Namazı kılıp dua et.

وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ

 

Öz değerlere sahip ol, kötülerini bırak.

وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ اْلأُمُورِ

 

Başına gelenlere sabret. Sabır, azim işidir. "

وَلاَ تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلاَ تَمْشِ فِي اْلأَرْضِ مَرَحًا

18.

" İnsanlara surat asma. Çalımlı yürüme.

إِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ

 

Çünkü Allah hava atan övüngenleri sevmez. "

وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ

19.

" Yürürken tabii ol. Sesini biraz kıs.

إِنَّ أَنكَرَ اْلأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ

 

Çünkü en kötü ses, eşek sesidir…"

 

سورة لقمن: مكية 34 آية

21.c.

Lokmân: 31/  20.- 28. Ayetler

 

أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

20.

Şimdi siz, Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi sizin hizmetinize sunduğunu göremiyor musunuz?

وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً

 

Ya üzerinize boca ettiği iç ve dış nimetlerini !?

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللهِ

 

Bazıları, Allah hakkında kısır çekişmeye girip

بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلاَ هُدًى وَلاَ كِتَابٍ مُنِيرٍ

 

elinde belgesi, önünde rehberi olmadan bilir bilmez laf ediyor.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللهُ

21.

Bu gibilere : " Allah'ın indirdiklerini kabul edin " dendiği zaman:

قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا

 

" Yok diyorlar, biz, atalarımızın gittiği yoldan gideriz. "

أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ

 

Peki, şeytan kendilerini ateşe çağırsa da mı?

وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ

22.

Güzellik uğruna gözünü Allah'tan alamayan

فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى

 

en güvenli yatırımı yapmış demektir.

وَإِلَى اللهِ عَاقِبَةُ اْلأُمُورِ

 

Çünkü her iş, Allah'ın onayından geçer.

وَمَنْ كَفَرَ فَلاَ يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ

23.

Resulüm! İnkarcıların inadı seni üzmesin.

إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا

 

Çünkü nasıl olsa bir gün bize dönecekler, biz de, tüm yaptıklarını bir bir sayıp dökeceğiz.

إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

 

Çünkü Allah, içlerinde ne varsa hepsini biliyor.

نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَى عَذَابٍ غَلِيظٍ

24.

Şimdilik biraz daha sefamızı sürsünler, çünkü az sonra hepsini ateşe süreceğiz.

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ

25.

Onlara: " gökleri ve yeri kim yarattı? " diye soracak olsan,

لَيَقُولُنَّ اللهُ

 

" Tabi ki Allah " diyeceklerdir.

قُلِ الْحَمْدُ  ِللهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

 

Resulüm o zaman sen de: " Allah'a şükür ki çoklarının aklı ermiyor " de bari.

ِللهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

26.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır.

إِنَّ اللهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ

 

Zaten Allah, saygın bir şükür zenginidir.

وَلَوْ أَنَّمَا فِي اْلأَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ أَقْلاَمٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللهِ

27.

Resulüm! Yeryüzündeki tüm ağaçlar kalem, tüm denizler mürekkep olsa tükenir, Allah'ın kelimeleri yine de tükenmezdi.

إِنَّ اللهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

 

Çünkü Allah, gücü ile her şeye egemendir.

مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ إِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ

28.

Sizi yaratıp yeniden diriltmek, Allah'a göre tek can yaratmak gibidir.

إِنَّ اللهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ

 

Allah, her şeyin gözü kulağıdır.

 

سورة لقمن: مكية 34 آية

21.c.

Lokmân: 31/  29.- 34. Ayetler

 

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ

29.

Baksana Allah, geceyi gündüze; gündüzü geceye nasıl da çevirip duruyor, ayı ve güneşi nasıl da uyumlu çalıştırıyor

كُلٌّ يَجْرِي إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى

 

Her biri, belli bir sona doğru akıp gidiyor.

وَأَنَّ اللهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

 

Allah'ın, yaptıklarınızdan her daim haberli olduğunu da unutmayın.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللهَ هُوَ الْحَقُّ

30.

Bütün bunlar, Allah'ın varlığını ifade eder.

وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُ

 

Onun dışında yalvardıklarının aslı yoktur.

وَأَنَّ اللهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ

 

Gerçekten yüce ve büyük olan sadece Allah'tır…

أَلَمْ تَرَ أَنَّ الْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَةِ اللهِ

31.

Allah'ın, su nimeti sayesinde deryada süzülen gemilere bak!

لِيُرِيَكُمْ مِنْ آيَاتِهِ

 

Allah, size harikalarından birkaçını gösterecek.

إِنَّ فِي ذَلِكَ  َلآيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

 

Çünkü bu olay, sabretmesini ve şükretmesini bilen herkes için bir ibrettir.

وَإِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ

32.

Az önce, dev dalgalarla boğuşup

دَعَوُا اللهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ

 

dört elle Allah'a sarılıp yalvarırken,

فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ

 

karaya varır varmaz her şeyi unuturlar, içlerinden çok az kişi insaf eder,

وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلاَّ كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ

 

Bizim nimetlerimizi göremeyen nankörlükler ise inkara devam ederler…

يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ

33.

Ey insanlar! Allah'a karşı kendinizi sağlama alın.

وَاخْشَوْا يَوْمًا لاَ يَجْزِي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ

 

Babanın öz evladından geçeceği,

وَلاَ مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهِ شَيْئًا

 

çocuğun da öz babasından kaçacağı günden korkun.

إِنَّ وَعْدَ اللهِ حَقٌّ

 

Allah'ın va'di mutlaka gerçekleşecektir.

فَلاَ تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا

 

Sakın ola, dünya hayatı sizi aldatmasın.

وَلاَ يَغُرَّنَّكُمْ بِاللهِ الْغَرُورُ

 

Şeytan Allah adını kullanarak sizi yanıltmasın.

إِنَّ اللهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ

34.

Kıyamet bilgileri, Allah'ın elindedir.

وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي اْلأَرْحَامِ

 

Yağmuru indiren, rahimlerdekini bilen odur.

وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا

 

Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.

وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ

 

Hiç kimse nerede nasıl öleceğini de bilemez.

إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

 

Her şeyin uzman bileni, sadece Allah'tır.

سورة السجدة: مكية 73 آية

21.c.

Secde: 32/  1.- 11. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

الۤمۤ

1.

Elif, Lâm, Mîm.

تَنْـزِيلُ الْكِتَابِ لاَ رَيْبَ فِيهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ

2.

Bu Kitap, kesinlikle kainatı çekip çeviren Allah tarafından indirilmiştir.

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ

3.

Yoksa: " onu kendisi uydurdu " mu diyorlar?

بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ

 

Hayır bu Kitap, Tanrı'nın gerçek sözleridir.

لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا أَتَاهُمْ مِنْ نَذِيرٍ مِنْ قَبْلِكَ

 

Bununla sen, senden önce uyarıcı yüzü görmemiş bir toplumu uyaracaksın.

لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

 

Artık yola gelen gelir.

اَللهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ

4.

Gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri altı zamanda yaratan Allah, evreni dengesine oturttu.

مَا لَكُمْ مِنْ دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ شَفِيعٍ

 

Sizi Allah'tan başka koruyup gözeten yoktur.

أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ

 

Düşünsenize bir:

يُدَبِّرُ اْلأَمْرَ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى اْلأَرْضِ

5.

Yer gök her şeyin çalışma ayarını o yapar.

ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ

 

Bu ayarlar, bir gün zarfında Allah'a iletilir.

كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ

 

Size göre ise bu süre, bin yıllık bir zamandır.

ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

6.

Görünen görünmeyen tüm evreni sevgi ile kuşatan görkemli Tanrı budur:

اَلَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ

7.

Tanrı yarattığı her şeyi güzel yaptı,

وَبَدَأَ خَلْقَ اْلإِنسَانِ مِنْ طِينٍ

 

insanı yaratma işine topraktan başladı,

ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلاَلَةٍ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ

8.

sonra soyunu, dölleme ile devam ettirdi,

ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِنْ رُوحِهِ

9.

sonra ceninin yapı taşlarını yerine oturtup kendi canından can üfledi,

وَجَعَلَ لَكُمْ السَّمْعَ وَاْلأَبْصَارَ وَاْلأَفْئِدَةَ

 

göz kulak ve kalp taktı.

قَلِيلاً مَا تَشْكُرُونَ

 

Buna rağmen öyle az şükrediyorsunuz ki!

وَقَالُوا أَئِذَا ضَلَلْنَا فِي اْلأَرْضِ أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ

10.

Diyorlar ki: " Yeryüzünde yok olup gittikten sonra mı, yeni bir yaratılış içinde olacağız? "

بَلْ هُمْ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ

 

Aslında onlar, Allah'a hesap verme olayına inanmıyorlar.

قُلْ يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ

11.

De ki: " Sizin için görevlendirilen ölüm meleği önce sizin canınızı alacak, sonra Rabb'inize geri döneceksiniz o kadar… "

سورة السجدة: مكية 73 آية

21.c.

Secde: 32/  12.- 20. Ayetler

 

وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُوا رُءُوسِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ

12.

Senin de göreceğin gibi! O gün suçlular, Rab'lerine boyunlarını büküp yalvaracaklar:

رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا

 

" Efendimiz! Bizzat gördük duyduk, n'olur bizi geri gönder de

نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ

 

biraz da yararlı işler yapalım. Artık aklımız başımıza geldi " diyecekler

وَلَوْ شِئْنَا  َلآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا

13.

Biz isteseydik, elbette herkesi yola getirirdik.

وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي َلأََمْـَلأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ

 

Ama vaktiyle benim: " cehennemi cinlerle, insanlarla dolduracağım " şeklindeki sözümün gereği yapılmıştır.

فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَذَا

14.

Artık bugünü unutmanızın cezasını çekin.

إِنَّا نَسِينَاكُمْ

 

Şimdi de, biz sizi unutacağız.

وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

Yaptığınıza karşı tadın sonu gelmez acıları…

إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا

15. scd

Halbuki bize inananlar, ayetlerimizi duyar duymaz yere kapanırlardı.

وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ

 

Hiç gönül kibir etmeden Rab'lerine teşekkür edip onun erişilmezliğini dile getirirlerdi.

تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ

16.

Gece yarılarında yataklarından kalkıp

يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا

 

Biraz korku biraz umutla Allah'a yalvarırlardı.

وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

 

Verdiklerimizin birazını yoksula dağıtırlardı.

فَلاَ تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

17.

Hiç kimse, iyiliklerine mukabil, kendisi için saklanan göz aydınlığını, ne zaman görüp sevineceğini tahmin edemez…

أَفَمَنْ كَانَ مُؤْمِنًا كَمَنْ كَانَ فَاسِقًا لاَ يَسْتَوُونَ

18.

Hiç inananla asî bir olur mu? Olmaz tabiki.  [2]

أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

19.

İnanıp yararlı işler yapanlar,

فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلاً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

yaptıklarına karşılık olmak üzere, bahçeli evlere konuk edilip ağırlanacaklardır.

وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمْ النَّارُ

20.

Gerçeğe kafa tutanların ise sonu, ateştir.

كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا

 

Bunlar, alevlerden kurtulmaya yeltendikçe, tekrar tekrar geri tıkılacaklar ve

وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ

 

kendilerine: " vaktiyle inkar edip durduğunuz cehennem azabını tadın bakalım " denecek.

 

 

سورة السجدة: مكية 73 آية

21.c.

Secde: 32/  21.- 30. Ayetler

 

وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ اْلأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ اْلأَكْبَرِ

21.

Onlara, ahretteki o büyük cezadan başka, dünyada iken de ufak ufak acılar tattıracağız,

لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

 

bakarsın yanlıştan dönerler.

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا

22.

Kendisine Allah kelâmı hatırlatılınca burun kıvırıp gidenden daha saygısız kim olabilir?

إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنْتَقِمُونَ

 

Biz suçlulardan öcümüzü mutlaka alırız…

وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ

23.

Musa'ya da Kitap vermiştik.

فَلاَ تَكُنْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَائِهِ

 

Musa'nın tanrı ile yaptığı söyleşiden hiç kuşkun olmasın.

وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَنِي إِسْرَائِيلَ

 

Tevrat’ı İsrailoğullarına kılavuz etmiştik.

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً

24.

İsrailoğulları arasından önderler yetiştirdik.

يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا

 

talimatımız doğrultusunda sabırla yol aldılar,

وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ

 

bizim sözlerimize yürekten bağlı idiler…

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

25.

Resulüm! Rabb’in, onların uzlaşamadıkları konularla ilgili kararını artık kıyamet günü kendisi verecektir.

أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ

26.

Daha önce nice nesilleri yok etmemiz acaba insanlara bir şey ifade etmiyor mu?

يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ

 

Hem de harabeleri içinde gezinip duruyorlar.

إِنَّ فِي ذَلِكَ  َلآيَاتٍ

 

Bu harabelerde ne ipuçları var!

أَفَلاَ يَسْمَعُونَ

 

Ah bu sessizliği bir dinleyebilseler

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاءَ إِلَى اْلأَرْضِ الْجُرُزِ

27.

Acaba hiç mi dikkat etmediler bizim, çatlayan topraklara su verişimize?.

فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنْفُسُهُمْ

 

Su sayesinde, hem kendileri hem hayvanları için besin maddesi üretişimize?

أَفَلاَ يُبْصِرُونَ

 

Ah! Şu insanlar, çevrelerini bir görebilseler!

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْفَتْحُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

28.

" Ciddi misiniz bu fetih dediğiniz olay ne zamanmış? " diyorlar.

قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لاَ يَنْفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ

29.

Resulüm de ki: " İnkarcıların, fetih gününde imana gelmeleri işlerine yaramayacak.

وَلاَ هُمْ يُنْظَرُونَ

 

Hatta yüzlerine bakan bile olmayacak. "

فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانْتَظِرْ

30.

Resulüm! Onlara aldırma! Bekle.

إِنَّهُمْ مُنْتَظِرُونَ

 

Zaten onlar da beklemede.

سورة الأحزاب: مدنية 73 آية

21.c.

Ahzâb: 33/  1.- 6. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللهَ

1.

Sevgili resulüm! Allah'a karşı kendini sağlama al!.

وَلاَ تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ

 

Sakın ola inkarcı ve iki yüzlü takımına uyma.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

 

Allah, her şeye bilgi gücüyle hakimdir.

وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ

2.

Sen, Rabb’inden sana vahyedilene bak.

إِنَّ اللهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا

 

Allah'ın, tüm yaptıklarınızdan haberlidir.

وَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ وَكَفَى بِاللهِ وَكِيلاً

3.

Allah'a güven, güvence olarak Allah yeter…

مَا جَعَلَ اللهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ فِي جَوْفِهِ

4.

Allah, bir erkeğin içine iki kalp koymadı.

وَمَا جَعَلَ أَزْوَاجَكُمُ اللاَّئِي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ أُمَّهَاتِكُمْ

 

Eşleriniz, anamsın demekle ananız olmaz.

وَمَا جَعَلَ أَدْعِيَاءَكُمْ أَبْنَاءَكُمْ

 

Keza  oğulluklarınız da kendi oğlunuz sayılmaz.

ذَلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِأَفْوَاهِكُمْ

 

Bunlar sizin kendi kuruntularınızdır.

وَاللهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ

 

Allah doğru söylüyor ve yol gösteriyor.

اُدْعُوهُمْ  ِلآبَائِهِمْ

5.

Oğulluklarınızı, öz babalarının adıyla çağırın.

هُوَ أَقْسَطُ عِنْدَ اللهِ

 

Allah'a göre en doğrusu budur.

فَإِنْ لَمْ تَعْلَمُوا آبَاءَهُمْ

 

Eğer babalarını tanımıyorsanız,

فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَمَوَالِيكُمْ

 

sizin din kardeşiniz ya da dostlarınız demektir.

وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُمْ بِهِ

 

Sehven yapılan bir iş, sorumluluk getirmez.

وَلَكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ

 

Kasten yapılan işler cezayı gerektirir.

وَكَانَ اللهُ غَفُورًا رَحِيمًا

 

Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir…

اَلنَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنْفُسِهِمْ

6.

Resul, müminlere kendilerinden de yakındır.

وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ

 

Hanımları ise, müminlerin anası sayılır.

وَأُولُو اْلأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ

 

Mirasta ise, Allah'ın Kitab'ına göre, Kan bağı olanlar, kendi yakınlarına , diğer mümin ve muhacirlerden daha önceliklidir.

إِلاَّ أَنْ تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُمْ مَعْرُوفًا

 

Ama, dostlarınıza da bir şeyler ayırabilirsiniz.

كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا

 

Bu konu, Kuran’da ayrıntılı ele alınmıştır...

 

سورة الأحزاب: مدنية 73 آية

21.c.

Ahzâb: 33/  7.- 15. Ayetler

 

وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنْكَ

7.

Biz tüm Tanrı elçilerinden ezelde söz aldık. Senden de aldık.

وَمِنْ نُوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ

 

Nûh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa'dan da.

وَأَخَذْنَا مِنْهُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا

 

Hem de çok sağlam sözler aldık.

لِيَسْأَلَ الصَّادِقِينَ عَنْ صِدْقِهِمْ

8.

Allah, bir yandan doğruların doğruluğunu sorgulamak için böyle sözler alırken,

وَأَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًا

 

bir yandan da inkarcılar için, ağır cezalar ayarladı…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللهِ عَلَيْكُمْ

9.

Sevgili müminler! Allah'ın size yaptıklarını düşünün:

إِذْ جَاءَتْكُمْ جُنُودٌ

 

meselâ orduların, size yardıma geldiği günü hatırlayın,

فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا

 

düşman üzerine, rüzgârla birlikte sizin göremediğiniz askerler saldığımızı hatırlayın.

وَكَانَ اللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا

 

Allah Hendek savaşı sırasında yaptıklarınızı hep görüyordu.

إِذْ جَاؤُكُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنْكُمْ

10.

O gün düşmanlar, hem yukarıdan hem aşağıdan saldırıya geçmişlerdi.

وَإِذْ زَاغَتِ اْلأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ

 

Gözlerin yuvasından fırladığı, yüreklerin ağızlara geldiği böyle bir günde,

وَتَظُنُّونَ بِاللهِ الظُّنُوناَ

 

Allah hakkında aklınıza kötü kötü şeyler geliyordu.

هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَدِيدًا

11.

O gün müminler, böylesi büyük bir ruhsal çöküntü içerisinde sınav veriyorlardı.

وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ

12.

Münafıklar ve kalplerinde sakatlık bulunanlar:

مَا وَعَدَنَا اللهُ وَرَسُولُهُ إِلاَّ غُرُورًا

 

" Allah ve resulü, resmen bizi kandırdı " diyorlardı.

وَإِذْ قَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ يَاأَهْلَ يَثْرِبَ لاَ مُقَامَ لَكُمْ

13.

Bir kısmı: " Medineliler! burası size göre değil,

فَارْجِعُوا

 

Hemen geri dönün " diyorlar,

وَيَسْتَأْذِنُ فَرِيقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ إِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ

 

bir kısmı da peygamberden: " Evlerimiz açık kaldı " diye izin istiyorlardı.

وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍ إِنْ يُرِيدُونَ إِلاَّ فِرَارًا

 

Aslında açık falan değildi. Niyetleri kaçmaktı.

وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ أَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ

14.

Hatta şehir her yandan işgal edilse de kendilerinden fitne çıkarmaları istenseydi.

َلآتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَا إِلاَّ يَسِيرًا

 

Hiç tereddüt etmeden bu pisliği yapabilirlerdi.

وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللهَ مِنْ قَبْلُ لاَ يُوَلُّونَ اْلأَدْبَارَ

15.

Halbuki daha önce kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi.

وَكَانَ عَهْدُ اللهِ مَسْئُولاً

 

Allah'a verilen sözler de sorgulanacaktı…

 

سورة الأحزاب: مدنية 73 آية

21.c.

Ahzâb: 33/  16.- 22. Ayetler

 

قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ إِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ

16.

Resulüm! de ki: " Kaçmanın size bir yararı olmayacak, çünkü ölümden

أَوِ الْقَتْلِ وَإِذًا لاَ تُمَتَّعُونَ إِلاَّ قَلِيلاً

 

ya da öldürülmekten kurtulsanız bile, geri kalan hayatınızın tadı tuzu kalmayacak.

قُلْ مَنْ ذَا الَّذِي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوءًا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةً

17.

Söyler misiniz eğer Allah, size bir kötülük ya da iyilik edecek olursa, acaba kim onun elini sizin üstünüzden çekebilir? "

وَلاَ يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللهِ وَلِيًّا وَلاَ نَصِيرًا

 

Zaten Allah'tan başka, kendilerine kol kanat olacak birini bulamazlar.

قَدْ يَعْلَمُ اللهُ الْمُعَوِّقِينَ مِنْكُمْ وَالْقَائِلِينَ  ِلإِخْوَانِهِمْ

18.

Allah içinizdeki tembelleri de biliyordu, kardeşlerine:

هَلُمَّ إِلَيْنَا وَلاَ يَأْتُونَ الْبَأْسَ إِلاَّ قَلِيلاً

 

" hadi bize katılın. Bunların çoğu sıkıntıya gelemez " diyen caydırıcıları da.

أَشِحَّةً عَلَيْكُمْ فَإِذَا جَاءَ الْخَوْفُ

19.

Size karşı oldukça cimri oldukları halde, ölüm korkusu ortalığı sarınca,

رَأَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ تَدُورُ أَعْيُنُهُمْ

 

gözleri fırıl fırıl sana yalvarırlar.

كَالَّذِي يُغْشَى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ

 

sanki korkudan ölecek gibidirler.

فَإِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ

 

Korkuları geçince de

سَلَقُوكُمْ بِأَلْسِنَةٍ حِدَادٍ أَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِ

 

sanki iyiliğini istiyorlarmış gibi sizi çok sert eleştirirler.

أُولاَئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا

 

Bunlar, hiç inanmadılar.

فَأَحْبَطَ اللهُ أَعْمَالَهُمْ وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللهِ يَسِيرًا

 

Bu yüzden Allah, amellerini geçersiz kılmıştır. Bu ise, Allah'a göre basit bir iştir…

يَحْسَبُونَ اْلأَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا

20.

Münafıklar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı.

وَإِنْ يَأْتِ اْلأَحْزَابُ

 

Eğer düşman birlikleri geri dönecek olursa,

يَوَدُّوا لَوْ أَنَّهُمْ بَادُونَ فِي اْلأَعْرَابِ

 

Kendileri de bedevî Araplar arasına karışıp

يَسْأَلُونَ عَنْ أَنْبَائِكُمْ

 

Sizin durumunuzu uzaktan izlemeyi düşünüyorlardı.

وَلَوْ كَانُوا فِيكُمْ مَا قَاتَلُوا إِلاَّ قَلِيلاً

 

Zaten aranızda kalsalardı, sizin yanınızda göstermelik savaşırlardı…

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ

21.

Allah resulü, sizin için güzel bir örnektir.

لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللهَ وَالْيَوْمَ اْلآخِرَ وَذَكَرَ اللهَ كَثِيرًا

 

Hele de Allah’ı, ahreti düşünüp, Allah adını dilinden düşürmeyenler için,

وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ اْلأَحْزَابَ قَالُوا

22.

hele hele düşman birliklerini görünce sevinip:

هَذَا مَا وَعَدَنَا اللهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللهُ وَرَسُولُهُ

 

" Nihayet! Allah ve resulün bize vadettikleri! Allah ve resulü tabiki doğru söylemişlerdi "

وَمَا زَادَهُمْ إِلاَّ إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا

 

Diyerek imanları tazelenen müminler için…

 

سورة الأحزاب: مدنية 73 آية

21.c.

Ahzâb: 33 /  23 - 30. Ayetler

 

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللهَ عَلَيْهِ

23.

Nitekim müminler arasında, Allah'a vermeye yemin ettiği can borcunu

فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ

 

ödeyenler de vardı, ayrıca geride daha can vermeye can atanlar da var,

وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً

 

hem de verdiği sözden asla sapmadan.

لِيَجْزِيَ اللهُ الصَّادِقِينَ بِصِدْقِهِمْ

24.

Allah bütün bunları, doğruları doğruluklarıyla ödüllendirmek için yaptı,

وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ إِنْ شَاءَ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ

 

Artık münafıkları da, ya cezalandıracak ya da affedecektir.

إِنَّ اللهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا

 

Çünkü Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir…

وَرَدَّ اللهُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًا

25.

Hendek'te Allah, inkarcıları, hiçbir başarı elde edemeden kinleriyle birlikte yüz geri ederken,

وَكَفَى اللهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ

 

müminlere dayanma gücü verdi.

وَكَانَ اللهُ قَوِيًّا عَزِيزًا

 

Çünkü, görkemli güce sahip olan Allah idi.

وَأَنْزَلَ الَّذِينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ

26.

İnkarcılara destek veren ehlikitabı ise,

مِنْ صَيَاصِيهِمْ وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ

 

kalelerinden indirip ödlerini koparan da o idi.

فَرِيقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَرِيقًا

 

Hatta siz, bu ihanetçilerden bir kısmını öldürüp bir kısmını esir almıştınız.

وَأَوْرَثَكُمْ أَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ

27.

Sonunda Allah, onların topraklarını, yurtlarını, mallarını

وَأَرْضًا لَمْ تَطَئُوهَا

 

hatta hiç ayak basmadığınız topraklarını bile size bırakmıştı.

وَكَانَ اللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا

 

Çünkü her şeye kadir olan Allah idi …

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ  ِلأَزْوَاجِكَ

28.

Sevgili resulüm! Hanımlarına söyle:

إِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا

 

" Eğer bu dünya hayatını ve ziynetini istiyorsanız,

فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلاً

 

gelin istediklerinizi verip sizi güzellikle serbest bırakayım. "

وَإِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ اْلآخِرَةَ

29.

Eğer, Allah’ı, resulünü ve ahret hayatını istiyorsanız,

فَإِنَّ اللهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا

 

herhalde Allah, güzel geçimli bayanlar için güzel şeyler hazırlamıştır. "

يَانِسَاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ

30.

Peygamber hanımları! Eğer sizden biriniz ispatlı kanıtlı bir ahlâksızlık yaparsa,

يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ

 

cezası ikiye katlanır.

وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللهِ يَسِيرًا

 

Allah'a göre bu, çok kolaydır.

 



[1] İmparator Herakliyus zamanında 613-14 yıllarında Bizans ile İran arasında çıkan savaş.

[2]  18-21. Ayetlerin Medine döneminde nazil olduğu rivayeti var.