Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

سورة المجادلة: مدنية 22 آية

28.c.

Mücadele: 58 / 1 - 6. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

قَدْ سَمِعَ اللهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللهِ

1.

Resulüm! Allah, kocası hakkında sana baş vuran ve sıkıntısını, Allah'a arz eden kadının yakınmalarını duymuştur.

وَاللهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ

 

Allah, karşılıklı konuştuklarınızı da duyuyordu. Çünkü Allah, her şeyi duyup izlemektedir:

اَلَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَائِهِمْ

2.

Karısına: Anamsın dediği için sırtını dönen erkekler, şunu iyi bilsinler ki,

مَا هُنَّ أُمَّهَاتِهِمْ إِنْ أُمَّهَاتُهُمْ إِلاَّ اللاَّئِي وَلَدْنَهُمْ

 

Hanımlar, asla kocalarının anası olamaz, kocaların anası, onları doğuran kadındır.

وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَرًا مِنَ الْقَوْلِ وَزُورًا

 

Bu yeminler, saçma bir söylentiden ibarettir.

وَإِنَّ اللهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ

 

Allah, herhalde affedip bağışlayacaktır.

وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا

3.

Ama, bu tür yeminlerle hanımlarına sırtını dönüp ardından pişmanlık duyanlar,

فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا

 

cinsel temasta bulunmadan önce bir köle azat etmelidirler.

ذَلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

 

Size yapılan bu öğütleri dikkate alın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberlidir.

فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا

4.

Buna imkânı olmayanlar, cinsel temasta bulunmadan önce ardarda iki ay oruç tutmalıdırlar.

فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا

 

Bunu da yapamayan altmış yoksulu doyurmalıdır.

ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ

 

Bunlar, Allah ve resulüne imanınızı perçinlemelidir.

وَتِلْكَ حُدُودُ اللهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Allah'ın getirdiği bu şartları kabul etmeyenin canı yanacaktır… 

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللهَ وَرَسُولَهُ

5.

Allah ve resulünün yasaklarına karşı gelenler,

كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ

 

daha öncekiler gibi sindirilecektir.

وَقَدْ أَنْزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ

 

Bizim sözlerimiz gayet açıktır,

وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُهِينٌ

 

İnkarcıların ise cezaları, aşağılayıcı olacaktır.

يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللهُ جَمِيعًا

6.

Bir gün Allah, herkesi toptan diriltecek ve

فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا

 

yapıp ettiklerini kendilerine haber verecektir.

أَحْصَاهُ اللهُ وَنَسُوهُ

 

Çünkü Allah, olanları kaydeder, insan unutur.

وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

 

Çünkü Allah, her şeyin doğrudan tanığıdır...

سورة المجادلة: مدنية 22 آية

28.c.

Mücadele: 58 / 7 - 11. Ayetler

 

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

7.

Acaba insanoğlu, Allah'ın göklerde ve yerde olup bitenleri bildiğini tahmin edemiyor mu?

مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاَثَةٍ إِلاَّ هُوَ رَابِعُهُمْ

 

Gizli konuşan üç kişiden dördüncüsü Allah'tır.

وَلاَ خَمْسَةٍ إِلاَّ هُوَ سَادِسُهُمْ

 

Beş kişiden altıncısı da Allah'tır.

وَلاَ أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ وَلاَ أَكْثَرَ إِلاَّ هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا

 

Bundan daha az ya daha fazla, kim nerede ve kiminle olursa olsun, Allah onların hemen yanıbaşındadır ve

ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ

 

kıyamet gününde tüm yapıp ettiklerini kendilerine haber verecektir.

إِنَّ اللهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

Çünkü Allah, her şeyi tüm ayrıntısıyla bilir...

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَى

8.

Resulüm! Görüyor musun bak, gizli konuşmaları kendilerine yasaklandığı halde

ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ

 

yasakları nasıl da deliyorlar!?

وَيَتَنَاجَوْنَ بِاْلإثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَةِ الرَّسُولِ

 

Hem de ağır ve düşmanca laflar ederek, resule isyan ayakları yapıyorlar.

وَإِذَا جَاءُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللهُ

 

Nasıl mı? Meselâ seni, Allah'ın sana hiç öğretmediği bir selâmla selâmlıyorlar.

وَيَقُولُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ لَوْلاَ يُعَذِّبُنَا اللهُ بِمَا نَقُولُ

 

" söylediklerimiz yüzünden Allah bize ceza verse ya. " diye söyleniyorlar.

حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمَصِيرُ

 

Girecekleri cehennem, tam da onlara göre. Ne kötü bir son…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلاَ تَتَنَاجَوْا بِاْلإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَةِ الرَّسُولِ

9.

Sevgili müminler! Birbirinize açılırken, ağzınızı bozmayın, işi Allah resulüne isyana ve düşmanlığa vardırmayın.

وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

 

Kendinizi güzel güzel ve dürüstçe ifade edin. Huzuruna çıkacağınız Allah'a karşı kendinizi sağlama alın.

إِنَّمَا النَّجْوَى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلاَّ بِإِذْنِ اللهِ

10.

Gizli ve şeytanî fısıldaşmalar, inananları üzer ama, Allah'ın izniyle onlara herhangi bir zarar veremez.

وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

 

Yeter ki müminler işlerini, sağlamasını yaparak Allah'a havale etsinler.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللهُ لَكُمْ

11.

Sevgili müminler! Eğer bir toplantıda size: " yer açın " denirse, yer açın ki, Allah da size yer açsın.

وَإِذَا قِيلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا يَرْفَعِ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ

 

" Kalkın " denirse hemen kalkın ki Allah, içinizdeki bilgili müminlerin saygınlığını arttırsın.

وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

 

Allah, tüm yaptıklarınızdan haberlidir…

 

سورة المجادلة: مدنية 22 آية

28.c.

Mücadele: 58 / 12 - 21. Ayetler

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً

12.

Ey inananlar! Resul ile gizli bir görüşme yapmak istediğinizde, bu görüşmeden önce sadaka verin. [1]

ذَلِكَ خَيْرٌ لَكُمْ وَأَطْهَرُ فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Bu sizin için daha iyi ve daha nezih bir davranış olur. Buna imkânınız olmaz ise Allah tabiki engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

أَ أَشْفَقْتُمْ أَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللهُ عَلَيْكُمْ

13.

Yapacağınız gizli görüşmeden önce, sadaka vermek konusunda ikilemde mi kaldınız? Korkmayın Allah sizi bağışlar.

فَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللهَ وَرَسُولَهُ وَاللهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

 

Ama namaza devam edin, zekatı verin, Allah ve resulüne saygılı olun. Çünkü Allah, yaptıklarınızın farkındadır…

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ تَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللهُ عَلَيْهِمْ مَا هُمْ مِنْكُمْ وَلاَ مِنْهُمْ

14.

Resulüm! Allah'ın öfke duyduğu bir toplum ile sıkı ilişki kuranlara dikkat et! Aslında onlar, ne sizden ne de onlardan yanadır,

وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

 

Bunlar, iddialarının yalan olduğunu bile bile yemin ederler.

أَعَدَّ اللهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا

15.

Allah, onlar için çok ağır cezalar hazırladı.

إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

Çünkü, yaptıkları çok çok kötü bir şeydi…

اِتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ

16.

Yeminlerini bahane edip Allah yolcusunu yolundan edenlere de çok aşağılık cezalar verilecektir.

لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُمْ مِنَ اللهِ شَيْئًا

17.

Ne malları ne evlatları, onlar için Allah'tan en ufak bir taviz koparamayacaktır.

أُولاَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 

Bunlar, sonsuza kadar ateş mahkumudurlar.

يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ عَلَى شَيْءٍ

18.

Onlar, Allah'ın herkesi dirilteceği bir günde tıpkı size ettikleri gibi, faydası olur umuduyla  Allah'a da yemin billah edeceklerdir.

أَلاَ إِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ

 

Sizi yalancılar!…

اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللهِ أُولاَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ

19.

Şeytan önce onların etrafını sardı, sonra onlara Allah adını unutturdu. Sonunda hepsi şeytancı / satanist olup çıktılar.

أَلاَ إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ

 

Ama şeytancılar, yenilmeye mahkumdur…

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللهَ وَرَسُولَهُ أُولاَئِكَ فِي الأَذَلِّينَ

20.

Allah ve resulünün yasaklarını ihlal edenler, sürüm sürüm sürüneceklerdir.

كَتَبَ اللهُ َلأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي

إِنَّ اللهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

21.

Çünkü Allah, ezelde: " ben ve elçilerim kazanacağız " diye yazmıştır.

Allah, her daim güçlü ve görkemlidir.

سورة المجادلة: مدنية 22 آية

28.c.

Mücadele: 58 / 22 - 22. Ayetler

 

لاَ تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ

22.

Allah'a ve ahirete inanan bir toplum,

يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللهَ وَرَسُولَهُ

 

Allah ve resulüne diş bileyenlerle sıkı fıkı olmamalıdır.

وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ

 

Bunlar, isterse müslümanların babaları, oğulları, kardeşleri ya da aşiretleri olsun, hiç farketmez.

أُولاَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ اْلإِيمَانَ وَأَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ

 

Allah, onlara imanı nasib etmiş ve kendinden aktardığı güçle onları, yüreklendirmiştir.

وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ

 

Dahası ilerde onları, içinde şarıl şarıl derelerin çağladığı cennetine alacaktır.

خَالِدِينَ فِيهَا

 

Hem de sonsuza kadar.

رَضِيَ اللهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ

 

Allah onlardan; onlar da Allah'tan razıdır.

أُولاَئِكَ حِزْبُ اللهِ أَلاَ إِنَّ حِزْبَ اللهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

 

Bunlar, Allah'a gönül verenlerdir. Allah'a gönül verenler, kesinkes kazanacaktır.

 

سورة الحشر: مدنية 24 آية

 

 

Haşr: 59 / 1 - 3. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

سَبَّحَ ِللهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

1.

Göklerde ve yerde olan her şey, durmadan Allah'ın o erişilmez yüceliğini dile getirirler.

وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Çünkü Allah her şeye, bu muhteşem gücüyle egemendir.

هُوَ الَّذِي أَخْرَجَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ ِلأَوَّلِ الْحَشْرِ

2.

İnkara sapan ehlikitabı, daha ilk toplu sürgün olayında yurtlarından sürüp çıkaran da Allah'tır.

مَا ظَنَنْتُمْ أَنْ يَخْرُجُوا

 

Siz, onların teslim olmayacağını sanmıştınız.

وَظَنُّوا أَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللهِ

 

Onlar da kalelerinin, kendilerini İslâm ordusuna karşı koruyacağını sanmışlardı.

فَأَتَاهُمُ اللهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا

 

Ama Allah, onlara hiç ummadıkları yerden gelip

وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ

 

yüreklerine öyle bir korku saldı ki

يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُمْ بِأَيْدِيهِمْ وَأَيْدِي الْمُؤْمِنِينَ

 

evlerini, adeta müminlerle bir olup yıktılar.

فَاعْتَبِرُوا يَا أُولِي اْلأَبْصَارِ

 

İleriyi görenler bu olayı iyi değerlendirmelidir!

وَلَوْلاَ أَنْ كَتَبَ اللهُ عَلَيْهِمُ الْجَلاَءَ

3.

Eğer Allah, ezelde onlara sürgün cezasını yazmasaydı,

لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي اْلآخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ

 

Onları bu dünyada cezasız bırakmazdı. Kaldı ki ahirette, daha ateş cezaları olacak.

 

سورة الحشر: مدنية 24 آية

28.c.

Haşr: 59 / 4 - 9. Ayetler

 

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللهَ وَرَسُولَهُ

4.

Neden mi? Çünkü Allah ve resulüne, karşı geldiler.

وَمَنْ يُشَاقِّ اللهَ فَإِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

 

Allah'a karşı gelenler bilsinler ki, Allah'ın sorgulaması çok serttir…

مَا قَطَعْتُمْ مِنْ لِينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَائِمَةً عَلَى أُصُولِهَا

5.

Hazine arazisinde bulunan bir ağacı kesip kesmemek,

فَبِإِذْنِ اللهِ

 

Allah'ın iznine tabidir.

وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِقِينَ

 

Allah, keyfî hareket edenleri rezil edecektir.

وَمَا أَفَاءَ اللهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ

6.

Allah'ın, sürgüncülerden resulüne ayırdığı ganimete göz dikmeyin,

فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ

 

Çünkü siz, onu hak etmek için ne at bindiniz ne de deve.

وَلَكِنَّ اللهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلَى مَنْ يَشَاءُ

 

Allah, elçilerini istediğine egemen kılabilir.

وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Çünkü Allah, her şeye kadirdir.

مَا أَفَاءَ اللهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَى

7.

Allah'ın şehir halkından resulüne bıraktığı ganimet:

فـلِلّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ

 

Allah / hazine, resul, yakınlar, yetimler, yoksullar, yol mağdurları arasında pay edilecektir.

كَيْ لاَ يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ اْلأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ

 

Bu taksim, paranın sırf zenginler arasında dolaşıp bir güç haline gelmemesi içindir.

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا

 

Resulün size verdiğini alın, yasakladığından geri durun.

وَاتَّقُوا اللهَ

 

Allah'a karşı kendinizi sağlama alın.

إِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

 

Çünkü Allah'ın sillesi çok serttir.

لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِياَرِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللهِ وَرِضْوَانًا

8.

Ganimette, Allah'ın rıza ve erdemini umarak yurdundan yuvasından çıkarılan fakir göçmenlerin de hakkı vardır.

وَيَنْصُرُونَ اللهَ وَرَسُولَهُ أُولاَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ

 

Çünkü onlar, Allah ve resulüne yardım eden dürüst kişilerdir…

وَالَّذِينَ تَبَوَّءُوا الدَّارَ وَاْلإِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ

9.

Muhacir'lerden önce Medine'ye imanı getiren Ensâr'dan da söz etmek gerekirse:

يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلاَ يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّا أُوتُوا

 

Onlar, şehirlerine gelen Muhacirlere kucak açtılar, onlara verilen ganimet için içlerinde zerrece kıskançlık duymadılar.

وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ

 

Çünkü onlar, vaktiyle de, ihtiyaçlarına rağmen Muhacirleri kendilerine tercih etmişlerdi.

وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَـأُولاَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

 

Mala karşı kendilerine, Ensâr misali hakim olabilenler kurtuldu demektir.

سورة الحشر: مدنية 24 آية

28.c.

Haşr: 59 / 10 - 16. Ayetler

 

وَالَّذِينَ جَاءُوا مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ

10.

Daha sonra gelen kuşaklar, Ensâr’ı hayırla anıp şöyle dua edeceklerdir:

رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَِلإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِاْلإِيمَانِ

 

" Ya Rab! N'olur bizi de, imanda bize öncülük eden kardeşlerimizi de bağışla.

وَلاَ تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذِينَ آمَنُوا

 

N'olur önceki müminler için içimizde ufacık bir kin bırakma bizim!

رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ

 

Ya Rab! artık duyarlı olan ve seven sensin… "

أَلَمْ تَر إِلَى الَّذِينَ نَافَقُوا

11.

Resulüm! iki yüzlülere bak?

يَقُولُونَ ِلإِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ

 

Ehlikitabtan inkarcı kardeşlerine:

لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ

 

" Şayet siz sürülürseniz, biz de sizinle geliriz.

وَلاَ نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا وَإِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْ

 

size karşı kimsenin güdümüne girmeyiz savaş açılırsa size yardım ederiz. " diyorlardı.

وَاللهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

 

Allah ise yalan söylediklerini pekâlâ biliyordu.

لَئِنْ أُخْرِجُوا لاَ يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لاَ يَنْصُرُونَهُمْ

12.

Sürgün edilmeleri halinde asla onlarla gitmeyeceklerini, savaşmaları halinde onlara kesinlikle yardım etmeyeceklerini de biliyordu.

وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ اْلأَدْبَارَ ثُمَّ لاَ يُنْصَرُونَ

 

Yardıma gitseler bile, dönüp kaçacaklar, bu sefer de yüzlerine bakan olmayacaktı…

َلأَنْتُمْ أَشَدُّ رَهْبَةً فِي صُدُورِهِمْ مِنَ اللهِ

13.

Aslında münafıkların yüreğine korku salan, Allah'tan çok, siz Müslümanlarsınız.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَ يَفْقَهُونَ

 

Çünkü onlar, anlayışsız bir toplumdur.

لاَ يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلاَّ فِي قُرًى مُحَصَّنَةٍ أَوْ مِنْ وَرَاءِ جُدُرٍ

14.

Bu yüzden sizinle yüz yüze savaşamazlar. Olsa olsa kale korumalı kentlerde ya da cephe gerisinde savaşabilirler.

بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ

 

Aralarındaki düşmanlık had safhadadır.

تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى

 

Birlik sanırsın ama, içten param parçadırlar.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَ يَعْقِلُونَ

 

Neden mi? Çünkü onlar, kafaları sarmayan bir toplumdur.

كَمَثَلِ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَرِيبًا ذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ

15.

Tıpkı, çok yakınlarda / Bedir'de ağızlarının payını alanlar gibi.

وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Onları da, kıvrandıran acılar bekliyor.

كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنْسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ

16.

Münafık, şeytan gibidir: Nitekim şeytan önce insana: " inkar et " der. İnkar edince de:

قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكَ إِنِّي أَخَافُ اللهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ

 

" Ben seni tanımıyorum, yoo ben, Allah'tan korkarım " deyip çıkar.

 

 

سورة الحشر: مدنية 24 آية

28.c.

Haşr: 59 / 17 - 24. Ayetler

 

فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَا أَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ فِيهَا

17.

Sonuç olarak şeytan da münafık da müebbet ateş mahkumudurlar.

وَذَلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ

 

Kendisine saygısızlık edenlerin cezası budur..

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ

18.

Sevgili müminler! Allah'a karşı kendinizi sağlama alın.

وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ

 

Herkes, yarın için ne yapabildiğine baksın.

وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

 

Allah'a karşı kendinizi sağlama alın. Çünkü Allah, tüm yaptıklarınızın farkındadır.

وَلاَ تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفُسَهُمْ

19.

Allah’ı unuttukları için; kişiliklerini yitirenler gibi olmayın.

أُولاَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

 

Çünkü bu gibiler çürüktür / işe yaramaz.

لاَ يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ

20.

Cennetlikle cehennemlik de bir olmaz.

أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ

 

Çünkü cennetlik, sınavı başaran demektir…

لَوْ أَنْزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ

21.

Eğer biz, bu Kuran’ı bir dağa indirse idik,

لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللهِ

 

dağın Allah korkusuyla eriyip yok olduğunu görürdün,

وَتِلْكَ اْلأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

 

İnsanlara bu tür benzetmeler yapmamızın sebebi, onları düşünceye salmaktır.

هُوَ اللهُ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ

22.

Kendisinden başka tanrı tanımayan Allah:

عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ

 

göze görüneni de görünmeyeni de bilir,

هُوَ الرَّحْمَانُ الرَّحِيمُ

 

O, her şeye sevgi ile hakim olan Allah'tır.

هُوَ اللهُ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ

23.

Kendisinden başka tanrı tanımayan Allah: evrenin tek saygın hakimidir, ayrıca

السَّلاَمُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ

 

esenli, güvenli, egemen, yenilmez, söz geçiren ve mağrur hakimidir.

سُبْحَانَ اللهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

 

Allah, müşriklerin aracı tanrılarıyla mukayese edilemeyecek kadar erişilmez yücedir.

هُوَ اللهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ

24.

O, her şeyi yaratan, tasarlayıp biçimleyen bir Tanrı'dır,

لَهُ اْلأَسْمَاءُ الْحُسْنَى

 

En güzel isimler onundur.

يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

 

Göklerde ve yerde olan her şey hep onun bu erişilmez yüceliğini dile getirirler.

وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

O, muhteşem gücüyle her şeye egemendir.

 

 

سورة الممتحنة: مدنية 13 آية

28.c.

Mümtehıne: 60 / 1 - 5. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ

1.

Sevgili müminler! Bana ve size düşman olanları dost kabul etmeyin, onlara sevgi ifade eden sözler de sarfetmeyin.

وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّ

 

Çünkü onlar vaktiyle bir yandan, size gelen hakikati inkar ederken

يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ أَنْ تُؤْمِنُوا بِاللهِ رَبِّكُمْ

 

bir yandan da resulle beraber sizi, sırf Allah'a inandığınız için Mekke'den atıyorlardı.

إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي

 

Şimdi ise bir yandan benim için, benim rızam için cihada çıkıyorsunuz, bir yandan da

تُسِرُّونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ

 

onlara, için için sevgi besliyorsunuz.

وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنْتُمْ

 

Ben, sizin neyi gizleyip neyi açtığınızı bilirim.

وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ

 

Bundan böyle düşmana sır verenler, düz yolda yürümeyi şaşıracaklardır.

إِنْ يَثْقَفُوكُمْ

2.

Eğer onlar size hakim olabilselerdi,

يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَاءً وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ

 

tepenize binerlerdi, elleriyle dilleriyle baskı kurup sizin tekrar inkara dönüş yapmanızı sağlamaya çalışırlardı.

لَنْ تَنْفَعَكُمْ أَرْحَامُكُمْ وَلاَ أَوْلاَدُكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

3.

Kıyamet gününde ne yakınlarınızın ne de çocuklarınızın size bir yararı olmayacaktır.

يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ

 

Çünkü Allah, aranıza mesafe koyacaktır.

وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

 

Allah, yaptıklarınızı her an gözlemektedir…

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ

4.

İbrahim ve arkadaşları sizin için güzel bir örnektir:

إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَآءُ مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللهِ

 

Arkadaşları halka hitaben: " Biz sizden farklıyız, sizin Allah diye taptığınız putlarla dahi en ufak bir alâkamız yok,

كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاءُ أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللهِ وَحْدَهُ

 

artık sizi kabul edemeyiz, bundan böyle siz, tek Tanrı'ya inanıncaya kadar aramızda kin ve düşmanlık hakim olacak " derken,

إِلاَّ قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ ِلأَبِيهِ َلأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللهِ مِنْ شَيْءٍ

 

İbrahim dayanamayıp babasına : " Baba! Seni bağışlaması için Allah'a yalvaracağım ama başka bir şey yapamam " deyivermişti.

رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

 

Arkadaşları da: " Ya Rab! Artık biz elimizden geleni yaptık, sana döndük, sana geliyoruz.

رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا

5.

N'olur! bizleri, inkarcıların oyununa getirme! Affet bizi! "

رَبَّنَا إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Artık güçlü ve egemen olan sensin " diye yalvarıyorlardı.

سورة الممتحنة: مدنية 13 آية

28.c.

Mümtehıne: 60 / 6 - 11. Ayetler

 

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِيهِمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللهَ وَالْيَوْمَ اْلآخِرَ

6.

Doğrusu şu ki İbrahimler, Allah'tan ve ahıret günü nimetlerinden ümitli olanlar için çok güzel bir örnektir.

وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ

 

Gerçeğe sırtını dönenler şunu bilsinler ki Allah, saygı duyulası bir varlık sahibidir.

عَسَى اللهُ أَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذِينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةً

7.

Şunu da unutmayın ki Allah, sizinle düşmanlarınız arasında her an sıcak bağlantılar kurabilir.

وَاللهُ قَدِيرٌ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Çünkü güç, hoşgörü ve sevginin öz kaynağı Allah'tır.

لاَ يَنْهَاكُمُ اللهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ

8.

Allah, din konusunda size hiç sataşmayanlar için bir şey demiyor,

وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ

 

Sizi ülkenizden sürüp çıkarmayanlara da bir şey demiyor:

أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ

 

Onlara karşı nazik ve adil olmalısınız.

إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ

 

Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.

إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ

9.

Allah, din konusunda size savaş açanlarla dostluk kurmanızı yasaklıyor,

وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ

 

sizi yurdunuzdan çıkaranlarla, çıkarılmanıza destek olanları yasaklıyor,

أَنْ تَوَلَّوْهُمْ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَـأُولاَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

 

onlarla yüz yüzgöz olmanızı istemiyor, onlara yüz verenler kendilerine yazık ederler…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا جَاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ اللهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِهِنَّ

10.

Sevgili müminler! Eğer Müslüman bayanlar size sığınacak olursa, Allah içyüzlerini bilmekle beraber, imanlarını sınayın.

فَإِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلاَ تَرْجِعُوهُنَّ إِلَى الْكُفَّارِ

 

Müslüman olduklarına inandıysanız onları müşrik kocalarına iade etmeyin.

لاَ هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلاَ هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّ

 

Artık ne bu bayanlar kafirlere helâldir, ne de kafirler onları nikahlarına alabilir.

وَآتُوهُمْ مَا أَنْفَقُوا

 

çeyiz masraflarını eski kocalarına iade edin.

وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ أَنْ تَنْكِحُوهُنَّ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ وَلاَ تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ

 

Mehirlerini vermek şartıyla sığınmacı müslüman bayanları nikahlayabilirsiniz. Müşrik bayanları ise nikahınızda tutmayın.

وَاسْأَلُوا مَا أَنْفَقْتُمْ وَلْيَسْأَلُوا مَا أَنْفَقُوا

 

Yaptığınız masrafları müşrik kocalarından isteyin. Onlar da kendi masraflarını istesinler.

ذَلِكُمْ حُكْمُ اللهِ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

 

Allah'ın aranızdaki yargısı bu şekildedir. Allah her şeye bilgi gücüyle hakimdir.

وَإِنْ فَاتَكُمْ شَيْءٌ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ إِلَى الْكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَآتُوا الَّذِينَ ذَهَبَتْ أَزْوَاجُهُمْ مِثْلَ مَا أَنْفَقُوا

11.

Sizden onlara, onlardan size kaçan eşleriniz yüzünden bir kaybınız olursa, mağdur kocalara masraflarını verin.

وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي أَنْتُمْ بِهِ مُؤْمِنُونَ

 

İnandığınız Allah'a karşı kendinizi sağlama alın…

سورة الممتحنة: مدنية 13 آية

28.c.

Mümtehıne: 60 / 12 - 13. Ayetler

 

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا جَاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ

12.

Sevgili resulüm! mümin bayanlar gelip sana bağlılık sözü verirlerse, yani:

عَلَى أَنْ لاَ يُشْرِكْنَ بِاللهِ شَيْئًا

 

Allah'a aracı / şirk koşmayacaklarsa,

وَلاَ يَسْرِقْنَ وَلاَ يَزْنِينَ وَلاَ يَقْتُلْنَ أَوْلاَدَهُنَّ

 

hırsızlık yapmayacak, zina etmeyecek ve çocuklarını öldürmeyeceklerse,

وَلاَ يَأْتِينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَرِينَهُ بَيْنَ أَيْدِيهِنَّ وَأَرْجُلِهِنَّ

 

kocalarını aldatmayacaklarsa,

وَلاَ يَعْصِينَكَ فِي مَعْرُوفٍ

 

yasa konusunda sana karşı gelmeyeceklerse

فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللهَ

 

kendilerini kabul et. Onlar için Allah'a dua et.

إِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللهُ عَلَيْهِمْ

13.

Sevgili müminler! Allah'ın öfke duyduğu bir toplum ile içli dışlı olmayın.

قَدْ يَئِسُوا مِنَ اْلآخِرَةِ كَمَا يَئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَابِ الْقُبُورِ

 

Çünkü onların, ahiret hayatından beklentileri yoktur. Zaten inkarcılar ölülerin dirileceğine inanmazlar.

 

سورة الصف: مدنية 14 آية

 

 

Saff: 61 / 1 - 5. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

سَبَّحَ ِللهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

1.

Göklerde ve yerde olan tüm varlıklar, hep Allah'ın erişilmez yüceliğini dile getirirler.

وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

O, muhteşem gücüyle her şeye hakimdir.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لاَ تَفْعَلُونَ

2.

Sevgili müminler! Yapmayacağınız şeyleri neden söylersiniz ki!?

كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لاَ تَفْعَلُونَ

3.

Yapmayacağınız şeyleri söylemek Allah'a göre büyük suçtur.

إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُمْ بُنيَانٌ مَرْصُوصٌ

4.

Şüphesiz Allah, kendisi için düşmana karşı, sıradağlar gibi saf tutup savaşan müminleri sever…

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ يَاقَوْمِ

5.

Bir gün Musa, halkına: " Be adamlar dedi!

لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَدْ تَعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللهِ إِلَيْكُمْ

 

Tanrı elçisi olduğumu bile bile neden bana bu kadar eziyet edersiniz ki? "

فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللهُ قُلُوبَهُمْ

 

Gönülsüzdüler. Allah da içlerini büsbütün karartıverdi.

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

 

Allah, başınabuyruk toplumlara yol vermez…

وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَابَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللهِ إِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ

6.

Bir gün Meryemoğlu İsa: " İsrailoğulları dedi! Ben bir Tanrı elçisiyim. Elimdeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak beni Tanrı görevlendirdi.

سورة الصف: مدنية 14 آية

28.c.

Saff: 61 / 6 - 14. Ayetler

 

وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ

-6.

Ayrıca ben, benden sonra gelecek Ahmed adında bir elçiyi de müjdelemeye geldim. "

فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُبِينٌ

 

İsa'nın kendilerine getirdiği mucizelere: " sihir " deyip çıktılar…

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَى إِلَى اْلإِسْلاَمِ

7.

Bir yandan İslâm’a davet edilip dururken, öbür yandan Allah'a yakışıksız ithamlarda bulunan zalimin tekidir?

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

 

Allah, saygısız toplumlara yol vermez.

يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ

8.

Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmeye çalışıyorlar.

وَاللهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

 

İnkarcıların hoşuna gitmese de Allah, bu nuru sonuna kadar yakacaktır.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ

9.

Resulüne Kuran’ı ve İslâm’ı öğretme görevi veren Allah,

لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ

 

İslâm’ı bütün dinlerin üstüne çıkaracaktır, ara tanrıcılar hoşlanmasa da…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنْجِيكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ

10.

Sevgili müminler! Sizlere, hepinizin derdine son verecek kârlı bir alış veriş önereyim mi ne dersiniz?

تُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ

11.

Allah ve resulüne inanacaksınız, Allah için mallarınızla ve canlarınızla mücadele edeceksiniz.

ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

 

Bu öneri, sizin için çok hayırlı olacaktır. Artık takdir sizin.

يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ

12.

Ayrıca Allah, günahlarınızı bağışlayacak ve sizleri, içinde derelerin çağladığı, Adin cennet köşklerinde ağırlayacaktır.

ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

Bu, muhteşem bir zaferdir.

وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا

13.

Seveceğiniz daha neler neler olacak…

نَصْرٌ مِنَ اللهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

 

Resulüm! müminlere müjde verebilirsin: Allah'ın izniyle Fetih yakındır.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللهِ

14.

Müminler! Artık Allah için hizmete talip olun.

كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللهِ

 

Bildiğiniz gibi İsa Havarîlerine: " Allah'a giden yolda acaba kimler bana yardımcı olabilir " dediğinde,

قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللهِ

 

Havarîler atılıp: " Biz, Allah'a hizmete talibiz " diye karşılık vermişlerdi.

فَآَمَنَتْ طَائِفَةٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَتْ طَائِفَةٌ

 

Sonunda İsrailoğullarından bir kısmı inanmış bir kısmı da inkar etmişti.

فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَى عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ

 

Ama düşmanlarına karşı desteklediğimiz için müminler muzaffer oldular.

سورة الجمعة: مدنية 11 آية

28.c.

Cum'a: 62 / 1 - 8. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يُسَبِّحُ ِللهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

1.

Göklerde ve yerde olan tüm varlıklar, Allah'ın erişilmez yüceliğini dile getirirler. Allah,

الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

 

her şeyin başı, saygın, güçlü ve egemendir.

هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولاً مِنْهُمْ

2.

Allah'ın, ümmî bir topluma yine kendi içlerinden seçip gönderdiği elçinin görevi:

يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ

 

Allah'ın ayetlerini okumak, toplumu temiz toplum haline getirmek, yazı ile egemenlik sanatını öğretmekti.

وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلاَلٍ مُبِينٍ

 

Çünkü, vaktiyle bu toplumun bireyleri, tamamen yalnızlığa terkedilmişlerdi.

وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ

3.

Lakin bizim elçimiz, henüz bu toplum saflarına katılmamış kuşaklara da egemen olacaktır.

وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Çünkü Allah, her şeye gücüyle egemendir.

ذَلِكَ فَضْلُ اللهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ

4.

Elçilik görevi, Allah'ın uygun bulduğu bir topluma nasip ettiği bir erdem nişanıdır.

وَاللهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ

 

Allah, muhteşem bir erdem hazinesine sahiptir…

مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا

5.

Tevrat gibi bir kitaba sahip olup da ona hiç el sürmeyenlerin durumu,

كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًا

 

değerli kitaplar taşıyan eşeğe benzer.

بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللهِ

 

Hiçbir durum, Allah kelâmını inkar eden bir toplum kadar kötü olamaz.

وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

 

Allah, adaleti hiçe sayan topluma yol vermez.

قُلْ يَاأَيُّهَا الَّذِينَ هَادُوا

6.

Resulüm de ki: " Ey Yahudiler! "

إِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ ِللهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ

 

" Kendinizi, halktan farklı olarak Tanrı erleri sanıyorsanız,

فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِنْ كُنتُمْ صَادِقِينَ

 

eğer samimî iseniz, hadi ölmeye hazır olun. "

وَلاَ يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ

7.

Yaptıklarına bakılırsa bunu asla isteyemezler.

وَاللهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

 

Çünkü Allah, zalimleri bilir.

قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلاَقِيكُمْ

8.

Resulüm de ki: " Hep kaçıp durduğunuz ölüm, bir gün gelip karşınıza dikilecek,

ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ

 

sonra bu âlemin ötesini berisini bilen bir Tanrı huzuruna çıkarılacaksınız,

فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

o da tüm yaptıklarınızı, sayıp dökecek…"

 

سورة الجمعة: مدنية 11 آية

28.c.

Cum'a: 62 / 9 - 11. Ayetler

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلاَةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ

9.

Sevgili müminler! Cuma günü namaza çağrı yapıldığında, derhal alış-verişi bırakarak Allah’a ibadete koşun.

ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

 

Bu, sizin için hayırlı olacaktır, artık takdir sizin.

فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلاَةُ فَانْتَشِرُوا فِي اْلأَرْضِ

10.

Namaz kılınınca yeryüzüne tekrar dağılıp

وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللهِ

 

Allah'ın rızık sepintisinden nasibinizi arayın.

وَاذْكُرُوا اللهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

 

Kurtuluşunuz için Allah adı hep dilinizde olsun / her işe besmele ile başlayın.

وَإِذَا رَأَوْا تِجَارَةً أَوْ لَهْوًا نِانْفَضُّوا إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَائِمًا

11.

Resulüm! insanlar kârlı bir iş ya da eğlence gördüler mi seni ortada bırakıp hemen oraya dönüveriyorlar.

قُلْ مَا عِنْدَ اللهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ

 

De ki: " Tanrı katındakiler, eğlenceden de ticaretten de daha önemlidir.

وَاللهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ

 

Çünkü Allah, rızkın öz kaynağıdır. "

 

سورة المنافقون: مدنية 11 آية

 

 

Münafikûn: 63 / 1 - 4. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللهِ

1.

İki yüzlüler sana gelip: " Senin Allah resulü olduğunu kabul ediyoruz " diyorlar.

وَاللهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ

 

Allah, senin resul olduğunu zaten biliyor.

وَاللهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ

 

Allah şahittir ki münafıklar, yalancının tekidir.

اِتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللهِ

2.

Yeminlerini bahane edip Hak yoldan saptılar.

إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

Yaptıkları ne kadar çirkin bir davranış.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا

3.

Neden mi? Çünkü önce inandılar, sonra inkar ettiler.

فَطُبِعَ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ يَفْقَهُونَ

 

Bu yüzden kalpleri damgalandı. Artık kavrayamazlar.

وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ

4.

Kalıplarına bakınca kendilerini adam sanırsın.

وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ

 

Konuştuklarını duysan, konuşma demezsin. Odun gibi laflar.

يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ

 

Her sesi, kendilerine düşman bilip pirelenirler.

فَاحْذَرْهُمْ

 

Resulüm! iki yüzlülere dikkat et!

قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ

 

Kahrolasıcalar fena kıvırtıyorlar.

سورة المنافقون: مدنية 11 آية

28.c.

Münafikûn: 63 / 5 - 11. Ayetler

 

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللهِ

5.

Kendilerine: " Hadi gelin de Allah resulü sizin için Tanrıdan af dilesin " denince,

لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ

 

gözlerini kaçırırlar.

وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ

 

Derken bir bakmışsın havalanıp gitmişler.

سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ  أَاسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ

6.

Resulüm! Artık onlar için af dilesen de dilemesen de farketmez.

لَنْ يَغْفِرَ اللهُ لَهُمْ

 

Çünkü Allah onları, asla bağışlamayacaktır.

إِنَّ اللهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

 

Çünkü Allah, başına buyruk toplumlara yol vermez.

هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لاَ تُنْفِقُوا عَلَى مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللهِ حَتَّى يَنْفَضُّوا

7.

Neden mi? Çünkü: " Resulüllah’a yakın olanlara yardım etmeyin ki dağılsınlar " diyen onlardır.

وَِللهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

 

Halbuki göklerin, yerin hazineleri Allah'ındır.

وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لاَ يَفْقَهُونَ

 

ama, münafıklar bunu kavrayamazlar.

يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ

8.

Diyorlar ki: " Salimen Medine'ye varırsak,

لَيُخْرِجَنَّ اْلأَعَزُّ مِنْهَا اْلأَذَلَّ

 

göreceksiniz güçlü olan, zayıf olanı sürecek. "

وَِللهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ

 

Aslında güç, Allah'ın, resulün ve müminlerin elinde

وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لاَ يَعْلَمُونَ

 

ama, münafıklar bunun da farkında değiller…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

9.

Sevgili müminler!

لاَ تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلاَ أَوْلاَدُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللهِ

 

Ne malınız, ne çocuklarınız sizi, Allah demekten alıkoymasın.

وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَـأُولاَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

 

Aksini yapanlar, kaybeder.

وَأَنْفِقُوا مِنْ مَا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ

10.

Ecel gelip çatmadan, size emanet ettiğimiz malların bir kısmını, ihtiyaç sahipleri için harcayın, yoksa:

فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلاَ أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ

 

" Ya Rab! n'olur bana biraz daha süre tanı da hayratımı yapıp

وَأَكُنْ مِنَ الصَّالِحِينَ

 

durumumu düzelteyim " demeniz bir işe yaramayacaktır.

وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللهُ نَفْسًا إِذَا جَاءَ أَجَلُهَا

11.

Çünkü Allah, vadesi gelene ek süre vermez.

وَاللهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

 

Ayrıca Allah, tüm yaptıklarınızdan haberlidir.

 

 

سورة التغابن: مدنية 18 آية

28.c.

Tegâbün: 64 / 1 - 9. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يُسَبِّحُ ِللهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ

1.

Göklerde ve yerde olan tüm varlıklar Allah'ın, o erişilmez yüceliğini dile getirirler.

لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Yönetim ona aittir, teşekkür de ona yapılır. O, her şeye kadirdir.

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌ

2.

Kimini inkarcı, kimini inançlı yaratan Allah'tır.

وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

 

Allah, tüm yaptıklarınızı görüp izlemektedir.

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ

3.

Gökleri ve yeri dengede yarattı, sizi tasarladı,

فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ

 

Çok da özendi, dönüşünüz de ona olacak.

يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ

4.

ِAllah, göklerde ve yerde olup bitenleri bilir.

وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ

 

Gizlediklerinizi de bilir açığa vurduklarınızı da.

وَاللهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

 

aklınızdan geçenleri de bilir…

أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ

5.

Eski inkarcıların öyküsünü duydunuz mu?

فَذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Onlar, yaptıklarının cezasını kısmen çektiler. Ama asıl kıvrandıran acılar daha sonra.

ذَلِكَ بِأَنَّهُ كَانَتْ تَأْتِيهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ

6.

Neden? Çünkü kendilerine Tanrıdan belgeli elçiler geldi ve:

فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا

 

" Bir beşer mi bize yön verecek " deyip çıktılar burun kıvırıp gittiler.

وَاسْتَغْنَى اللهُ وَاللهُ غَنِيٌّ حَمِيدٌ

 

Vazgeçilmez olan ise Allah idi. Çünkü Allah, saygı duyulası muhteşem bir varlığa sahipti…

زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنْ لَنْ يُبْعَثُوا

7.

İnkarcılar tekrar diriltilmeyeceklerini iddia ediyorlar.

قُلْ بَلَى وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ

 

De ki: " Yoo. Hem de nasıl diriltileceksiniz, öyle ki yaptıklarınız size bir bir söylenecek. "

وَذَلِكَ عَلَى اللهِ يَسِيرٌ

 

Allah'a göre ise bu, basittir.

فَآمِنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنْزَلْنَا

8.

Allah'a, resulüne ve indirdiğimiz Nur'a inanın.

وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

 

Çünkü Allah, tüm yaptıklarınızdan haberlidir.

يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ

9.

Bir gün Allah, sizleri bir araya getirecek. O gün yaptığınız saçmalıklara çıldıracaksınız.

وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ

 

O gün Allah, kendisine inanıp yararlı işler yapanları, tüm günahlarını silerek, gürül gürül suların çağladığı cennetine buyur edecektir.

خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

Hem de sonsuza kadar. İşte zaferse zafer…

سورة التغابن: مدنية 18 آية

28.c.

Tegâbün: 64 / 10 - 18. Ayetler

 

وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا

10.

İnkar edip sözlerimize yalan diyenler ise,

أُولاَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ خَالِدِينَ فِيهَا

 

sonsuza kadar cehennemde kalacaklar.

وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

 

Aman ne berbat bir son.

مَا أَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللهِ

11.

Başa gelen her musibet, Allah’ın onayından geçer,

وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللهِ يَهْدِ قَلْبَهُ

 

Allah, inanacak olanın kalbine girip yön verir.

وَاللهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

Çünkü Allah, her şeyi bilir.

وَأَطِيعُوا اللهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ

12.

Allah’a itaat edin, resule itaat edin.

فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَى رَسُولِنَا الْبَلاَغُ الْمُبِينُ

 

Kabul etmezseniz, resulün görevi sadece açık duyurudan ibarettir.

اَللهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ

13.

Allah’tan başka tanrı yoktur.

وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

 

Müminler sağlamasını yapmadan, işlerini Allah’a havale etmesinler…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

14.

Sevgili müminler!

إِنَّ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ وَأَوْلاَدِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ

 

Eşleriniz ve çocuklarınız arasında size düşman olanlar olabilir.

فَاحْذَرُوهُمْ وَإِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا

 

Onlara dikkat edin. Affeder, hoş görür veya bağışlarsanız,

فَإِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

bilin ki Allah, hoşgörü ve sevgi deryasıdır.

إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ

15.

Mallarınız ve çocuklarınız bir sınavdır.

وَاللهُ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ

 

Önemli olan, Allah katındaki büyük ödüldür.

فَاتَّقُوا اللهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا

16.

Kendinizi olabildiğince Allah’a karşı sağlama alın, söz dinleyin ve itaat edin.

وَأَنْفِقُوا خَيْرًا ِلأَنْفُسِكُمْ

 

Kendi geleceğiniz için, özveride bulunun.

وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فـأُولاَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

 

İçindeki hepbana çemberini kırabilen, kurtuldu demektir.

إِنْ تُقْرِضُوا اللهَ قَرْضًا حَسَنًا

17.

Eğer Allah için harcanmak üzere, malî yatırım yaparsanız

يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ

 

Allah, buna misliyle mukabele edip sizi bağışlayacaktır.

وَاللهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ

 

Allah teşekkür edene karşılık vermeye bayılır.

عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

18.

Evrenin içini dışını bilen Allah, her şeye yine bu sınırsız gücüyle egemendir.

 

سورة الطلاق: مدنية 12 آية

28.c.

Talâk: 65 / 1 - 9. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ

1.

Sevgili resulüm! kadınları boşarken temizlik dönemlerinde boşayın.

وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللهَ رَبَّكُمْ

 

Üç temizlik dönemini sayın ve kendinizi, sizi yöneten Allah'a karşı sağlama alın.

لاَ تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ

 

Bu süre zarfında kadınları evlerinde tutun.

وَلاَ يَخْرُجْنَ إِلاَّ أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ

 

Kadınlar bu süre zarfında çok açık bir kabalık yapmadıkları sürece evi terketmesinler.

وَتِلْكَ حُدُودُ اللهِ

 

Bunlar, Allah'ın getirdiği sınırlamalardır.

وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ

 

Allah'ın belirlediği bu sınırları ihlal eden, kendisine saygısızlık eder.

لاَ تَدْرِي لَعَلَّ اللهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْرًا

 

hiç bilemezsin, bakarsın Allah, bu bekleme süresini boşananlar lehine çevirebilir…

فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ

2.

Kadınların bekleme süreleri dolunca,

فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ

 

ya kendilerine güzel davranarak geçinmeye devam edersiniz ya da güzellikle bırakırsınız.

وَأَشْهِدُوا ذَوَىْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ ِللهِ

 

İçinizden iki adlî şahit ile durumu belgeleyin. Tanıklığı da Allah için / hakça yapın.

ذَلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ

 

Allah'a ve ahiret gününe inananlar bu öğütleri dikkate almalıdır.

وَمَنْ يَتَّقِ اللهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا

 

Allah, kendisini sağlama alana, elbet bir çıkış yolu gösterecek ve

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ

3.

hiç ummadığı yerden geçimini sağlayacaktır.

وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ فَهُوَ حَسْبُهُ

 

İşini, sağlamasını yaparak, Allah’a havale edenlere Allah yeter.

إِنَّ اللهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

 

Her şeye belli bir ölçü ve ömür biçen Allah, kendi fermanını mutlaka işletecektir.

وَاللاَّئِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِنْ نِسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ

4.

-Eğer merak ediyorsanız- âdetten kesilen kadınlarınızın

فَعِدَّتُهُنَّ ثَلاَثَةُ أَشْهُرٍ وَاللاَّئِي لَمْ يَحِضْنَ

 

bekleme süreleri, üç aydır. Henüz âdet görmemiş olanların durumu da böyledir.

وَأُولاَتُ اْلأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ

 

Hamilelerin bekleme süreleri ise doğum yapana kadardır.

وَمَنْ يَتَّقِ اللهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا

 

Allah, işini sağlam yapana, bir kolaylık ferman edecektir.

ذَلِكَ أَمْرُ اللهِ أَنْزَلَهُ إِلَيْكُمْ

5.

Bu size indirilen bir, Tanrı fermanıdır.

وَمَنْ يَتَّقِ اللهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا

 

Allah, işini sağlam yapanın günahlarını bağışladığı gibi, sevabını da arttıracaktır.

 

 

سورة الطلاق: مدنية 12 آية

28.c.

Talâk: 65 / 10 - 12. Ayetler

 

أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ

6.

Mümkün ise kadınları kendi oturduğunuz yerde tutun.

وَلاَ تُضَارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّ

 

Kendilerini baskı altında tutmak için bir takım dayatmalarda bulunmayın.

وَإِنْ كُنَّ أُولاَتِ حَمْلٍ فَأَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتَّى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ

 

Hamile iseler, doğumlarını yapana kadar nafakalarını verin. Bebeğinizi emzirirlerse ücretlerini verin

وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍ وَإِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ أُخْرَى

 

Ücret konusunu aranızda güzellikle halledin. Zorluk çıkarırsanız, bebeği başkası emzirecek demektir.

لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ

7.

Durumu müsait olan özveride bulunsun.

وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللهُ

 

Darda olan da yapabileceğini yapsın.

لاَ يُكَلِّفُ اللهُ نَفْسًا إِلاَّ مَا آتَاهَا

 

Allah, bir insanı kendisine sunduğu imkân oranında sorumlu tutar.

سَيَجْعَلُ اللهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا

 

Allah, her zora bir kolaylık getirecektir.

وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ

8.

Biz, Tanrının buyruğuna ve resulüne karşı gelmiş nice kent halkını

فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدِيدًا وَعَذَّبْنَاهَا عَذَابًا نُكْرًا

 

önce mahkemelerde süründürdük, ardından de görülmedik acılar çektirdik,

فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا

9.

hepsi cezalarını çektiler, sonuç hüsrandı.

أَعَدَّ اللهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللهَ

10.

Allah onlar için çok ağır cezalar ayarladı. Artık Allah'a karşı kendinizi sağlama alın…

يَاأُولِي اْلأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا

 

Ey imanlı gönül erleri!

قَدْ أَنْزَلَ اللهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا

 

Allah size, tam gönlünüze bir Anı indirdi.

رَسُولاً يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللهِ مُبَيِّنَاتٍ

11.

Ayrıca Allah kelâmını, size açık açık okuması için bir görevli gönderdi.

لِيُخْرِجَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

 

Amaç: inanıp yararlı etkinliklerde bulunanları,

مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ

 

karanlıktan aydınlığa çıkarmaktı.

وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا

 

Artık bundan böyle Allah, kendisine inanıp yararlı faaliyette bulunanları,

يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ

 

çağlayanlı bahçelerde ağırlayacaktır.

خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا قَدْ أَحْسَنَ اللهُ لَهُ رِزْقًا

 

Hem de sonsuza kadar. Hem de güzelim nimetler sunarak.ِ

اَللهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ اْلأَرْضِ مِثْلَهُنَّ

12.

Yedi göğü yaratan Allah, bir o kadar da dünya yarattı.

يَتَنَزَّلُ اْلأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا

 

Allah'ın ferman dağılımı, bunlar arasında olur. Artık varın takdir edin, Allah'ın nelere kadir olup nasıl bir bilgi hakimiyeti sağladığını.

سورة التحريم: مدنية 12 آية

28.c.

Tahrîm: 66 / 1 - 7. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاةَ أَزْوَاجِكَ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

1.

Sevgili resulüm! Eşlerini memnun etmek için Allah'ın helâl kıldığını, kendine nasıl haram edersin? Bereket Allah, hoşgörü deryasıdır.

قَدْ فَرَضَ اللهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ

2.

Allah, yeminlerinizi nasıl bozabileceğinizi size açıklamıştır.

وَاللهُ مَوْلاَكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

 

Sizin sırdaşınız Allah'tır, Allah ise her şeye bilgi ile hakimdir…

وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا

3.

Bir gün resul, eşlerinden birine bir sır verdi.

فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللهُ عَلَيْهِ

 

Ama sırdaşı hanım, bunu kumasına anlatınca Allah, resulünü durumdan haberdar etti.

عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَنْ بَعْضٍ

 

Resul de, ayrıntıya girmeden, sırdaşı eşine durumu çıtlattı.

فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنْبَأَكَ هَذَا

 

Resul, durumu bu şekilde belli edince, sırdaşı: " bunu sana kim söyledi " diye sordu.

قَالَ نَبَّأَنِي الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ

 

Resul de: " Her şeyi bilip duyan. " dedi. …[2]

إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا

4.

Hanımlar! İkiniz de Allah'a tövbe etmelisiniz. Çünkü kalbinizi bozdunuz.

وَإِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللهَ هُوَ مَوْلاَهُ

 

Eğer resule karşı işbirliği yaparsanız, Allah onu koruyacaktır.

وَجِبْرِيلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمَلاَئِكَةُ

 

Allah, Cibril, duyarlı müminler ve melekler

بَعْدَ ذَلِكَ ظَهِيرٌ

 

bundan sonra da ona arka çıkacaktır.

عَسَى رَبُّهُ إِنْ طَلَّقَكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ

5.

Eğer o sizi boşayacak olursa, Allah ona, sizin yerinize sizden daha hayırlı eşler verebilir:

مُسْلِمَاتٍ مُؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَائِبَاتٍ

 

hem de daha uysal, inançlı, uyumlu, tövbeli

عَابِدَاتٍ سَائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَأَبْكَارًا

 

ibadet ve seyahate düşkün dullar ve bakireler.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا

6.

Sevgili müminler! Kendinizi ve ailenizi, ateşe karşı sağlama alın,

وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

 

ki bu ateşin yakıtı insanlar ve taşlardır.

عَلَيْهَا مَلاَئِكَةٌ غِلاَظٌ شِدَادٌ

 

Bu ateşin ocakçı melekleri çok kaba ve serttir.

لاَ يَعْصُونَ اللهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

 

Kendilerine emri veren Allah'a, asla karşı gelmezler. Emredileni harfiyyen yaparlar…

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ كَفَرُوا لاَ تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَ

7.

Ey inkarcılar! Artık Allah'tan özür dilemeyin.

إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

Çünkü yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

سورة التحريم: مدنية 12 آية

28.c.

Tahrîm: 66 / 6 - 12. Ayetler

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللهِ تَوْبَةً نَصُوحًا

8.

Sevgili müminler! Allah'a tövbe ederken, bir daha yapmamak üzere, Nasûh tövbesi edin.

عَسَى رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ

 

Rabb’iniz, belki o zaman suçlarınızı örtüp

وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ

 

sizi, çağlayanlı bahçelerinde ağırlayabilir.

يَوْمَ لاَ يُخْزِي اللهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ

 

O gün Allah, resulünü ve beraberindeki müminleri  utandırmayacaktır.

نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ

 

O gün onlar, önden ve yandan bir ışık demeti eşliğinde yol alırlarken,

يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا

 

bir yandan da dualar edip: " Ya Rab! n'olur, ışığımızı daim eyle! bağışla bizi " diyecekler,

إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

" sen, her şeye kadirsin " diyecekler…

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ

9.

Sevgili resulüm! inkarcı ve münafıklarla mücadelene devam et.

وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

 

Onlara sert çık. Artık sığınabilecekleri tek yer cehennemdir. Ne berbat bir son…

ضَرَبَ اللهُ مَثَلاً لِلَّذِينَ كَفَرُوا

10.

Allah'ın verdiği şu örnek inkarcılara ders olsun:

اِمْرَأَةَ نُوحٍ وَاِمْرَأَةَ لُوطٍ

 

Yani, Nûh'un karısı ile Lût'un karısı örneği

كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ

 

Her ikisi de iki değerli kulumuzun karısı iken

فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللهِ شَيْئًا

 

kocalarına ihanet etmiş, kendilerini Allah'ın gazabından kurtaramamışlardı.

وَقِيلَ ادْخُلاَ النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ

 

Her ikisine de: " ötekilerle birlikte canınız cehenneme " dendi o kadar…

وَضَرَبَ اللهُ مَثَلاً لِلَّذِينَ آمَنُوا اِمْرَأَةَ فِرْعَوْنَ

11.

Fıravun'un karısı örneği de Allah'ın, inananlara verdiği örnek bir derstir:

إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِنْدَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ

 

Hani bir gün: " Ya Rab! N'olur cennetinde bana da bir yer ver,

وَنَجِّنِي مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ

 

Fıravun'dan ve onun pisliklerinden kurtar beni.

وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ

 

kurtar beni şu zalim toplumun elinden " diye yalvarmıştı…

وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا

12.

İmrân ailesinin kızları iffetli Meryem de örnek bir kadındı.

فَنَفَخْنَا فِيهِ مِنْ رُوحِنَا

 

Ona canımızdan can üfledik.

وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ

 

Meryem, Tanrının sözlerini ve kitaplarını kabul eden,

وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ

 

Tanrıya karşı son derece saygılı bir kadındı.

 



[1] Sanırım mesele her önüne gelenin kişisel sorunlarıyla resulü ulu orta rahatsız etmemeleri için hafif bir uyarıdır.

[2] Rivayete göre resul, eşi Hafsa'ya, muhtemelen hilâfet sıralaması ile ilgili bir sır vermiş. Bir gün, Hafsa’nın evde olmadığı bir sırada onun odasına cariyesi Mariye'yi almış. Hafsa durumdan rahatsız olmuş. Resul de: " sırrına sahip ol, Mariye de bana haram olsun " demiş. Ama Hafsa, yine de bu sırrı, gidip kuması Aişe'ye ifşa etmiş.