Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

سورة الملك: مكية 30 آية

29.c.

Mülk: 67 / 1 - 12. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ

1.

Yönetimi elinde tutan Allah, tüm iyiliklerin de kaynağıdır.

وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

O her şeye kadirdir.

َالَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ

2.

Sizi sınamak, en güzel eseri kimin yapacağını belirlemek için ölümü ve dirimi yaratan Allah, güç ve hoşgörünün de kaynağıdır.

َالَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا

3.

Yedi kat göğü yaratan ve

مَا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَانِ مِنْ تَفَاوُتٍ

 

evrene sevgi ile hakim olan Tanrı'nın işinde, herhangi bir kusur bulamazsın.

فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِنْ فُطُورٍ

 

Şöyle bir bak, var mı bir çatlak?

ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ

4.

İstersen bir daha bak.

يَنْقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ

 

Gözlerin yorgun ve bitkin düşecektir.

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ

5.

Dünya semasını ışıl ışıl kandiller ile süsledik.

وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ

 

Bunları şeytanî güçleri püskürtmek için yaptık.

وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ

 

Bu şeytanlar için alevli silahlar hazırladık;

وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

6.

Gerçek Sahip’lerini inkar edenlere ise yakma cezası ayarladık. Ne berbat bir son.

إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ

7.

İnkarcılar cehenneme atılırken onun hırıltılı solumasını işitirler.

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ

8.

Sanki, öfkeden patlayacak gibi olur.

كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ

 

İnkarcılar, bölükler halinde oraya atılırken her defasında

سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ

 

Ambarcılar, kendilerine sorar ve: " size uyarıcı gelmemiş miydi? " derler.

قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا

9.

İnkarcılar: " Evet, gelmişti gelmesine de, yalanladık,

وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللهُ مِنْ شَيْءٍ إِنْ أَنْتُمْ إِلاَّ فِي ضَلاَلٍ كَبِيرٍ

 

Allah, bir şey göndermiş değil, dedik, herhalde siz, bunalımdasınız dedik.

وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ

10.

Vaktiyle kafamızı çalıştırsak da söylenenlere kulak verse idik, şimdi şu çılgın alevcilerinden olmaz idik " derler ve

فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْ فَسُحْقًا ِلأَصْحَابِ السَّعِيرِ

11.

suçlarını kabul ederler. Vah alev kurbanları!…

إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ

12.

Görmediği halde Tanrı'dan için için korkanlar ise, hem hoşgörüye hem de büyük bir ödüle sahip olacaklar.

 

سورة الملك: مكية 30 آية

29.c.

Mülk: 67 / 13 - 26. Ayetler

 

وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ

13.

İster gizli konuşun ister açık, farketmez.

إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

 

Çünkü Allah, gönlünüzden geçenleri de bilir.

أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ

14.

Yaratan bilmez mi? O, saydamdır, her şeyin içini dışını görür.

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اْلأَرْضَ ذَلُولاً

15.

Yeryüzünü tam size göre ayarlamıştır.

فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهِ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ

 

Dünyayı kıyı bucak dolaşıp Allah'ın nimetlerini görün, çünkü bir gün ona hesap vereceksiniz.

أَأَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ

16.

Yukarda olanın, her an dünyanızı karartma ihtimaline karşı bir güvenceniz var mı?

فَإِذَا هِيَ تَمُورُ

 

O zaman yer yerinden oynayacak.

أَمْ أَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا

17.

Peki yukarda olanın, her an üstünüze taş yağdırma ihtimaline karşı güvende misiniz?

فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ

 

Yani benim uyarılarım nasılmış yakında / BEDİR’de göreceksiniz.

وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ

18.

Nitekim daha öncekiler de inanmamıştı ama, beni inkar nasılmış gördüler…

أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ

19.

Acaba bu insanlar, havada kanat çırparak yol alan dizi dizi kuşları görmezler mi?

مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلاَّ الرَّحْمَانُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ

 

Onları havada tutan, her şeye sevgi ile hakim olan Tanrının gücüdür. O her şeyi görüp izler.

أَمَّنْ هَذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمَانِ

20.

Yoksa, her şeye sevgi ile hakim olan Tanrı dışında, size ordularıyla yardım edecek biri mi var?

إِنِ الْكَافِرُونَ إِلاَّ فِي غُرُورٍ

 

İnkarcılar, büyük bir yanılgı içindedirler…

أَمَّنْ هَذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ

21.

Peki, Allah rızkını kesiverirse, size kim bakar.

بَلْ لَجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ

 

Ne yazık ki! hâlâ büyük bir kin ve nefretle direnişlerini sürdürüyorlar.

أَفَمَنْ يَمْشِي مُكِبًّا عَلَى وَجْهِهِ أَهْدَى

22.

Resulüm! yalpalayarak yürüyen mi daha iyidir;

أَمَّنْ يَمْشِي سَوِيًّا عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ

 

yoksa düz yolda düzgün yürüyen mi?

قُلْ هُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَاْلأَبْصَارَ وَاْلأَفْئِدَةَ قَلِيلاً مَا تَشْكُرُونَ

23.

Resulüm de ki: " sizi yaratan, size gözler kulaklar ve duyarlı kalpler veren, Allah olduğu halde teşekkürünüz çok az.

قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي اْلأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

24.

Sizi yeryüzüne serpiştiren odur. En sonunda onun huzurunda toplanacaksınız. "

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ

25.

Bazıları durup durup: " Madem samimîsiniz, bu felaket ne zaman olacak? " diyorlar.

قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ

26.

De ki: " Bunun vakti saatini Allah bilir. Ben sadece bir uyarıcıyım o kadar. "

 

سورة الملك: مكية 30 آية

29.c.

Mülk: 67 / 27 - 30. Ayetler

 

فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا

27.

Felaketi yakından gördüklerinde inkarcıların yüzü kapkara kesilecek.

وَقِيلَ هَذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تَدَّعُونَ

 

" işte merak edip durduğunuz an " denecek.

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللهُ وَمَنْ مَعِيَ أَوْ رَحِمَنَا

28.

Resulüm onlara şunu sor: " O gün Allah beni ve arkadaşlarımı imha ya da ihya etti diyelim.

فَمَنْ يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ

 

Peki, inkarcıları o kıvrandıran acılardan kim kurtaracak o zaman? “

قُلْ هُوَ الرَّحْمَانُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا

29.

Deki: “ Bu kurtarıcı, her şeye sevgi ile hakim Allah'tır, biz yalnız ona inanır, ona güveniriz.

فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلاَلٍ مُبِينٍ

 

Zaten yakında şaşkın kim imiş göreceksiniz. “

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَأْتِيكُمْ بِمَاءٍ مَعِينٍ

30.

Şunu da sor: “ su kaynaklarının çekilebileceği  ihtimalini düşündünüz mü hiç?. Söyler misiniz kim o zaman size kaynak su getirebilir? "

 

سورة القلم: مكية 52 آية

 

 

Kalem: 68 / 1 - 16. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

نۤ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ

1.

Nûn. Kalem ve yazdıkları aşkına derim ki!

مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ

2.

Rabb’inin özeni sayesinde sen, deli değilsin.

وَإِنَّ لَكَ َلأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ/ وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ

3-4.

Senin, sürekli ve içe sinesi bir hak edişin var. // çünkü sen eşsiz bir ahlâk yapısına sahipsin.

فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ //  بِأَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ

5-6.

Kimin aklından zoru olduğunu // yakında sen de göreceksin onlar da görecek.

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ

7.

Çünkü, yoldan çıkanı en iyi Allah bilir.

وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ

 

Doğru yolda olanları da en iyi o bilir.

فَلاَ تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ // وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ

8-9.

İnkarcılara uyma! // Çünkü onlar, seni de kendileri gibi yağcı yapmak istiyorlar.

وَلاَ تُطِعْ كُلَّ حَلاَّفٍ مَهِينٍ

10.

Vara yoğa yemin eden adî heriflere aldırma!

هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ

11.

mıdılcıya, laf taşıyan gezentiye de.

مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ

12.

İyiliğe düşman, suç delisine,

عُتُلٍّ بَعْدَ ذَلِكَ زَنِيمٍ

13.

hem küt hem hodula da.

أَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ

14.

Çünkü bütün bunlar, iki kırık mal sahibi olmaktan kaynaklanıyor.

إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ اْلأَوَّلِينَ

15.

Ayetlerimiz okununca masal deyip geçene de.

سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ

16.

Yakında / BEDİR’de burnunu yere sürteceğiz:

سورة القلم: مكية 52 آية

29.c.

Kalem: 68 / 16 - 42. Ayetler

 

إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ // وَلاَ يَسْتَثْنُونَ

17-8.

Mekke'lilerin başına gelenler, erkenden ürün toplamaya niyet eden kardeşlerin işine benziyor, // hem de dua ne etmeden.

فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ

19.

Ama onlar uykuda iken, bir Tanrı görevlisi, bahçelerinin üzerinde şöyle bir gezinmiş ve

فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ // فَتَنَادَوا مُصْبِحِينَ

20-1.

onu hurda haş etmişti. // Gençler ise sabahın köründe birbirlerine sesleniyorlar:

أَنِ اغْدُوا عَلَى حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ

22.

" ürün toplayacaksanız, hadi elinizi çabuk tutup bağa gelin " diyorlardı.

فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ

23.

Yolda giderlerken kıs kıs gülüşüyorlardı:

أَنْ لاَ يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكِينٌ

24.

" artık bugün dilenciler gelse bile havalarını alacaklar " diyorlardı.

وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ

25.

Büyük bir hırsla pehlivanlar gibi bağa dalınca,

فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ// بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

26-7.

afalladılar: " Aaa! Galiba yeri şaşırdık. // Yoo. Olamaz! Mahvolduk " dediler.

قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلاَ تُسَبِّحُونَ

28.

" Ben dedi ortancaları: Biraz da Allah’ı hatırlasanıza dememiş miydim size? "

قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ

29.

Bunun üzerine: " Büyüksün Allah’ım! biz gerçekten saygısızlık ettik " dediler.

فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَلاَوَمُونَ

30.

Kafa kafaya verdiler, ah tuh edip sızlandılar.

قَالُوا يَاوَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ

31.

" Aah ah dediler, ne kadar azgınmışız meğer.

عَسَى رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا رَاغِبُونَ

32.

Allah durumumuzu hayra tebdîl eylese bari. Allah'tan tek dileğimiz bu "  diye yalvardılar.

كَذَلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ اْلآخِرَةِ أَكْبَرُ

33.

Acı böyle olur. Ahret acısı daha büyük tabi ki.

لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

 

Ah bir bilebilseler!…

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ

34.

Allah'ın Naîm cenneti, sağlamcılara özeldir.

أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ

35.

İslâm’a gönül verenle günahkarı bir tutar mıyız hiç!

مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

36.

Size n'oldu da bu kanaate vardınız?

أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ

37.

Yoksa ayrı bir kitabınız var da ondan mı

إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ

38.

öğreniyorsunuz en iyinin size ait olduğunu?

أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ// سَلْهُم أَيُّهُمْ بِذَلِكَ زَعِيمٌ

39.

40.

Yoksa kıyamete kadar sürecek yeminleriniz mi var? Mutlaka böyle bir kanaatiniz olmalı. // Resulüm onlara bu kanaatin sebebini sor.

أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ

41.

Yoksa güvendikleri birileri mi var. Samimî iseler bunları çağırsınlar.

يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلاَ يَسْتَطِيعُونَ

42.

Aslında o gün onların paçaları tutuşacak. Kendilerinden secde etmeleri istenecek ama, edemeyecekler.

سورة القلم: مكية 52 آية

29.c.

Kalem: 68 / 43 - 52. Ayetler

 

خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ

43.

Gözleri belerecek. Secde edememekten kan ter içinde kalacaklar. Halbuki onlar, hayatta iken secdeye davet edilmişlerdi.

فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَذَا الْحَدِيثِ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لاَ يَعْلَمُونَ

44.

Resulüm! Kura’na yalan diyenlerin işini bana bırak. Çünkü biz onları, hiç beklemedikleri bir yerden avlayacağız.

وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ

45.

Onlara biraz süre tanıyorum. Çünkü benim düzeneğim sağlamdır…

أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ

46.

Resulüm! yoksa sen onlardan ücret talep ediyorsun da, bu haraca mı bozuluyorlar?

أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

47.

Yoksa gayb bilgileri var da bu bilgileri kendileri mi yazıyorlar?

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلاَ تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ

48.

Resulüm! Rabb’inin kararına saygılı ol. Sakın dev balığın karnında, kendi kaderine ah edip haykıran Yûnus gibi olma.

لَوْلاَ أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ

49.

Eğer Allah Yûnus'a değer vermeseydi onun imdadına yetişmez, cesedini kumsala atıverirdi.

فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ

50.

Ama Sahib’i onu tutup gözde kullardan eyledi.

وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ

51.

İnkarcılar bu Anı'yı can kulağı ile dinleyince, seni neredeyse gözleriyle devirecekler ve " tam bir cinli " diyeceklerdir.

وَمَا هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ

52.

Artık Kuran, herkesin dilindedir.

 

سورة الحاقة: مكية 52 آية

 

 

Hâkka: 69 / 1 - 8. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

اَلْحَاقَّةُ

1.

Gerçek !

مَا الْحَاقَّةُ

2.

Gerçek nedir?

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ

 

Gerçeği sana kim öğretti?

كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ

4.

Semûd ve âd kavimleri kıyameti yalanladı.

فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ

5.

Semûd halkı büyük bir sesle şok oldu.

وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ

6.

Âd halkı ise kırıp döken fırtına ile yok oldu.

سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَى كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ

7.

Yedi gece sekiz gündüz üzerlerine kasırga saldı, hepsini yere serdi. Görseydin, içi boş hurma kütükleri gibi savrulup duruyorlardı.

فَهَلْ تَرَى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ

8.

Bak şimdi onlardan bir iz görebiliyor musun?

سورة الحاقة: مكية 52 آية

29.c.

Hâkka: 69 / 9 - 34. Ayetler

 

وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ

9.

Fıravunlar ve ataları ve diğer felaket kurbanları da fahiş hatalar yapmışlardı:

فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً

10.

Tanrı elçilerine baş kaldırmışlar, o da onları kaldırıp yere çalmıştı...

إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ

11.

Sular kabarınca sizi, gemiye aldık.

لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ

12.

Bu olayı dillere destan, kulaklara küpe ettik.

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ

13.

Sûra bir kere üflendi mi,

وَحُمِلَتِ اْلأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً

14.

dağlar taşlar yerinden oynatılıp da yeryüzü bir vuruşta dümdüz edildi mi,

فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ

15.

işte o zaman olan olur.

وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ

16.

Gök yarılıp da kuru yaprak misali ezilirken,

وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ

17.

o gün tüm melekler, göğün bütün kapılarında hazrolda duracak. Sekiz melek de Tanrı'nın tüm mülkünü el üstünde tutacaklar.

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لاَ تَخْفَى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ

18.

O gün siz her şeyden haberli olarak ortaya davet edileceksiniz.

فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ

19.

Amel defteri sağdan verilenler:

فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ

 

" hayat hikayemi okuyun hadi " diye sabırsızlanırken

إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلاَقٍ حِسَابِيَهْ

20.

" zaten hesabımın böyle olacağını biliyordum " diyecek.

فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ // فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ // قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ

21-23.

Onlar yüksek mevkilerde // yerlere kadar sarkan meyveler arasında // mutlu bir yaşam içinde iken

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي اْلأَيَّامِ الْخَالِيَةِ

24.

kendilerine: " vaktiyle yaptıklarınıza karşılık artık yiyin için afiyet olsun " denecek…

وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ

25.

Amel defteri soldan verilen ise:

فَيَقُولُ يَالَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ

 

" keşke kitabım hiç verilmeseydi ! " diyecek.

وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ // يَالَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ

26-27.

" keşke hesabımı bilmez olaydım! // keşke ilk ölümle her şey, olup bitseydi !

مَا أَغْنَى عَنِّي مَالِيَهْ // هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ

28-29.

malım beni kurtarmadı. // Artık saltanatım sona erdi " diyecek.

خُذُوهُ فَغُلُّوهُ // ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ

30-1.

Bir ses: " tutup bağlayın//sonra ateşe sallayın

ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ

32.

bir de yetmiş arşınlık zincire vurun. " diyecek.

إِنَّهُ كَانَ لاَ يُؤْمِنُ بِاللهِ الْعَظِيمِ

33.

Neden mi? Çünkü ulu Tanrı’ya inanmaz,

وَلاَ يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ

34.

yoksul doyurmaya hiç yanaşmazdı.

 

سورة الحاقة: مكية 52 آية

29.c.

Hâkka: 69 / 35 - 52. Ayetler

 

فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ // وَلاَ طَعَامٌ إِلاَّ مِنْ غِسْلِينٍ // لاَ يَأْكُلُهُ إِلاَّ الْخَاطِئُونَ

35-37.

Artık o gün hiçbir dostu, ona yüz vermez. // yemeği ise pis atık sulardır. // yani yanlış yapanların yiyeceği...

فَلاَ أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ // وَمَا لاَ تُبْصِرُونَ

38-39.

Gördükleriniz // göremedikleriniz aşkına derim ki:

إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ // وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلاً مَا تُؤْمِنُونَ

40-41.

Bu Kuran, değerli bir elçinin sözleridir. // Şair sözü değildir: Siz, imanı ağzınızda geveleyip duruyorsunuz.

وَلاَ بِقَوْلِ كَاهِنٍ قَلِيلاً مَا تَذَكَّرُونَ

42.

Hele Kuran, kâhin sözü hiç değildir. İnsan en azından şöyle bir düşünür.

تَنْـزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ

43.

Kuran, evreni yöneten Tanrı'nın indirmesidir.

وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ اْلأَقَاوِيلِ

44.

Eğer Muhammed kendi sözlerinden sadece birini, bize yutturmaya kalkışsaydı,

َلأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ // ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ

45-6.

tuttuğumuz gibi // hayat damarını koparırdık.

فَمَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ

47.

Hiçbiriniz de ona siper olamazdınız…

وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ

48.

Kuran, sağlamcıların diline tespih olmuştur.

وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّبِينَ

49.

Ama biz, aranızda hâlâ inkarcılar olduğunu biliyoruz.

وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ

50.

Kuran, inkarcılar için hep bir özlem olacaktır.

وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ

51.

Çünkü Kuran, gözün görüp gönlün çektiği bir gerçektir.

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ

52.

Bu nedenle sen, ulu Tanrı'nın adını düşürme dilinden.

 

سورة المعارج: مكية 44 آية

 

 

Meâric: 70 / 1 - 10. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ // لِلْكَافِرينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ // مِنَ اللهِ ذِي الْمَعَارِجِ

1-3.

Birisi, olası bir felaketi soruyor. // İnkarcıların başında patlayacak önlenemez bir felaketi. // hem de katmanlar sahibi Allah tarafından.

تَعْرُجُ الْمَلاَئِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ

4.

Melekler, özellikle de Cibrîl, bu kata ancak bir günde çıkabilir ki size göre bu süre, elli bin yıl eder.

فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلاً// إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا/وَنَرَاهُ قَرِيباً

5-7.

Sabırlı ol. // insanlar bunu uzak gibi görse de // bize göre felaket / BEDİR, yakındır.

يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاءُ كَالْمُهْلِ

8.

O gün gökyüzü kana boyanacak,

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ

9.

dağlar / devler devrilip parçalanacak.

وَلاَ يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا

10.

Dost dostundan geçecek.

سورة المعارج: مكية 44 آية

29.c.

Meâric: 70 / 11 - 39. Ayetler

 

يُبَصَّرُونَهُمْ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ // وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ

11-12.

O gün yakınlarını uzaktan süzen bir suçlu, bu felaketten kurtulmak için kendi çocuklarını feda edecek, // eşini ve kardeşini de,

وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْويهِ

13.

hatta kendisini bağrına basan öz ailesini bile,

وَمَنْ فِي اْلأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ

14.

hattâ tüm dünyayı verip kurtulmak isteyecek:

كَلاَّ إِنَّهَا لَظَى// نَزَّاعَةً لِلشَّوَى

15-16.

Çünkü böylesi korkunç bir alev görülmemiştir, // deriyi kızartıp hoplatan.

تَدْعُوا مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّى// وَجَمَعَ فَأَوْعَى

17-18.

Bu alev gerçeğe sırtını dönüp gideni çekecek, // özellikle de depolayıp tekelcilik yapanı …

إِنَّ اْلإِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا

19.

İnsanoğlu gerçekten çok bencil yaratılmıştır.

إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا // وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا

20-21.

Bu gibiler, başlarına bir iş geldi mi yaygaracı; // bir mala sahip oldu mu yasakçı oluverirler.

إِلاَّ الْمُصَلِّينَ // اَلَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلاَتِهِمْ دَائِمُونَ

22-3.

Namazlarını hiç aksatmayanlar ise:

وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ

24.

kazandıkları her kuruşta belli bir miktarın,

لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ/وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ

25-26.

doğrudan istekte bulunanlara, yoksullara, // ahiretin varlığını kabul edenlere;

وَالَّذِينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ

27.

ceza korkusuyla hop oturup hop kalkanlara,

إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ

28.

- kimse Tanrı'nın cezasından emin olamaz.-

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

29.

avret mahallerine sahip olanlara,

إِلاَّ عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ// فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولاَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

30-31.

- ki bunlar, sadece kendi eş ve cariyelerinden sakınmayabilirler, çünkü onlar yadırganmaz,// artık fazlasını isteyen, ileri gidiyor demektir.-

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ

32.

emanete ve sözlerine sahip olanlara,

وَالَّذِينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ

33.

dürüstçe tanıklık edenlere ve

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلاَتِهِمْ يُحَافِظُونَ

34.

namazlarına dikkat edenlere ait olduğunu bilirler.

أُولاَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ

35.

Bunlar, cennet bahçelerinde ağırlanacaklar…

فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ

36.

Resulüm! şu inkarcıların haline bak. Nasıl da ilgi ile sana doğru koşuyorlar

عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ

37.

sağdan soldan, birer ikişer.

أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ

38.

Acaba her biri, Naîm cennetine girmeyi mi umuyorlar?

كَلاَّ إِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ

39.

Boşuna. Çünkü biz, onları da, o malum çamurdan yarattık…

 

سورة المعارج: مكية 44 آية

29.c.

Meâric: 70 / 40 - 44. Ayetler

 

فَلاَ أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ

40.

Doğu - batı yarım kürelerinin sahibine yemin edip derim ki: güçlü olan biziz.

عَلَى أَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ

41.

Bu toplum yerine daha hayırlısını getirebiliriz, kimse de önümüze geçip bizi durduramaz.

فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلاَقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ

42.

Resulüm! sen bırak onları da, kendilerine sözü edilen güne kadar, kendi çöplüklerinde çalıp oynasınlar.

يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ اْلأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَى نُصُبٍ يُوفِضُونَ

43.

Nitekim o gün geldiğinde hızla kabirlerden fırlayıp sanki kazık yutmuş gibi okudoğrusuna habire koşacaklar.

خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ذَلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ

44.

Gözler baygın, yüzler solgundur. Artık en sonunda kendilerine sözü edilen gün gelip çatmıştır.

 

سورة نوح: مكية 28 آية

 

 

Nûh: 71 / 1 - 10. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ

1.

Biz Nûh'u kendi halkına elçi olarak görevlendirdik.

أَنْ أَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

Kıvrandıran acılar gelmeden halkını uyar dedik.

قَالَ يَاقَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ

2-3.

O da: " Sevgili milletim dedi sizi açıkça  uyarıyorum:

أَنِ اعْبُدُوا اللهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ

 

Allah'a kulluk edin, kendinizi sağlama alın, eğer sözümü dinlerseniz,

يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى

4.

Allah, günahlarınızı bağışlayıp cezanızı belki bir süre daha erteleyebilir.

إِنَّ أَجَلَ اللهِ إِذَا جَاءَ لاَ يُؤَخَّرُ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

 

Allah'ın verdiği süre bir daha ertelenmez. Ah bunun anlamını bir bilebilseniz. "

قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلاً وَنَهَارًا

5.

" Ya Rab dedi Nûh: halkımı gece gündüz Hakk'a davet ettim,

فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائِي إِلاَّ فِرَارًا

6.

ama her nedense benim davetim hep onların nefretini azdırdı,

وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ

7.

her ne zaman affetmen için kendilerini sana dua etmeye çağırsam, davetime kulaklarını tıkadılar,

وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًا

 

kafalarını kuma gömdüler, direndiler, giderek daha da havalandılar.

ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا

8.

Davetimi haykırdım olmadı,

ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنْتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا

9.

açık yaptım, gizli yaptım yine olmadı. "

فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا

10.

" Rabb'inizden özür dileyin, çünkü o, affetmeye bayılır " dedim.

سورة نوح: مكية 28 آية

29.c.

Nûh: 71 / 11 - 28. Ayetler

 

يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا

11.

üzerinize bol yağmurlar yağdırabilir dedim,

وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا

12.

size mal ve evlat verebilir, bağ bahçe sahibi yapabilir, hattâ sizin için nehirler akıtabilir " dedim.

مَا لَكُمْ لاَ تَرْجُونَ ِللهِ وَقَارًا

13.

Size n'oluyor da onun büyüklüğünü takdir edemiyorsunuz?

وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا

14.

Hem de sizi farklı kişiliklerde yaratmış iken

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا

15.

Yoksa siz, Allah'ın yedi kat göğü nasıl bir uyum içinde yarattığını göremiyor musunuz?

وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا

16.

Evren içinde ayı yansıtıcı; güneşi ışık kaynağı yaptığını da mı göremiyorsunuz…?

وَاللهُ أَنْبَتَكُمْ مِنَ اْلأَرْضِ نَبَاتًا

17.

Sizi, bir bitki gibi yerden bitiren Allah,

ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا

18.

sizi, bir kere daha toprağa verecek, sonra tekrar diriltip çıkaracak. 

وَاللهُ جَعَلَ لَكُمُ اْلأَرْضَ بِسَاطًا

19.

Allah, yeryüzünü halı gibi önünüze sererken,

لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلاً فِجَاجًا

20.

kendinize geniş yollar açıp araziye dalmanızı istemiştir…

قَالَ نُوحٌ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلاَّ خَسَارًا

21.

Sonunda Nûh: " Ya Rab diye yakındı. Bunlar bana karşı geldiler, mal ve evlat yüzünden hep başı derde girmiş ağalara uydular,

وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًا

22.

bu ağalar bana çok büyük oyunlar ettiler,

وَقَالُوا لاَ تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلاَ تَذَرُنَّ وَدًّا وَلاَ سُوَاعًا وَلاَ يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا

23.

halka hitaben: " Sakın ola tanrılarınızı bırakmayın, sakın ola Ved'i, Süvâ'yı, Yagûs'u, Yaûk'u ve Nesr'i terk etmeyin " dediler,

وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا وَلاَ تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلاَّ ضَلاَلاً

24.

çoklarını yoldan çıkardılar. Tanrım! N'olur sen de bu saygısızlara hadlerini bildir artık! "

مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللهِ أَنْصَارًا

25.

Sırf kendi hataları yüzünden boğuldular, cehennemi boyladılar, kendilerine Allah'tan başka bir yâr bulamadılar.

وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لاَ تَذَرْ عَلَى اْلأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا

26.

Sonunda Nûh: " Ya Rab! N'olur yeryüzünde hiçbir inkarcıya tutunma imkanı verme " diye yalvardı ve ekledi:

إِنَّكَ إِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلاَ يَلِدُوا إِلاَّ فَاجِرًا كَفَّارًا

27.

Eğer onları kendi haline bırakırsan, senin kullarını baştan çıkarıp yine pis inkarcılar doğururlar.

رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِي مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ

28.

Ya Rab! n'olur beni, anamı babamı, evime mümin gireni, hasılı bay-bayan tüm müminleri bağışla.

وَلاَ تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلاَّ تَبَارًا

 

saygısızlık edenlere de hadlerini bildir artık !! "

سورة الجن:ّ مكية 28 آية

29.c.

Cin: 72 / 1 - 13. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

 

قُلْ

1.

Anlat resulüm:

أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ

 

Resul: " Allah tarafından bana bildirildiğine göre, birkaç cin neferi beni dinlemişler ve "

فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا

 

kendi cin halkına varıp şöyle demişler: " Yahu biz, öyle harika bir Kuran dinledik ki

يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ

2.

aklımızı başımıza getirdi, bu yüzden de ona hemen inandık,

وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا

 

artık bundan böyle Tanrı'ya aracı koymak yok.

وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلاَ وَلَدًا

3.

Duyduğumuza göre bizim yüce Tanrı'mız, hiçbir zaman, eş ve çocuk sahibi olmamış,

وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللهِ شَطَطًا

4.

Meğer bizim sefil İblis, Allah hakkında bize hep yalan yanlış şeyler söylemiş,

وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ تَقُولَ اْلإِْنسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللهِ كَذِبًا

5.

hattâ iblisin yanlış bilgilendirmesi yüzünden biz, 'ins ve cin, Allah'a yalan söyleyemez' diye biliyormuşuz.

وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ اْلإِْنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا

6.

Dinlediğimize göre, insan türünden birkaç adam, cinlere sığınmışlar cinler de kendilerini bir şey sanıp şımarmışlar.

وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ أَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللهُ أَحَدًا

7.

Hattâ bu sığınmacılar, tıpkı siz cinler gibi, 'Allah kimseyi tekrar diriltmez' sanıyormuş…

وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا

8.

Duyduğumuza göre, biz cinler, vaktiyle fezayı kolaçan ederken, oraları güçlü bekçiler ve parlak gök taşlarıyla dopdolu görmüşüz,

وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ

9.

hattâ, vaktiyle biz, fezanın bazı noktalarında oturup dinleme görevi bile yapmışız.

فَمَنْ يَسْتَمِعِ اْلآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا

 

-halbuki şimdi birimiz, fezayı dinleyecek olsa, hemen karşısında ışınlı bir bekçi buluyor- 

وَأَنَّا لاَ نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَنْ فِي اْلأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا

10.

Ancak, Allah bizi bu görevden alırken dünya halkına kötülük mü etti, yoksa onları daha ileri bir aşamaya mı geçirdi bize bilgi verilmemiş…

وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَلِكَ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَدًا

11.

Duyduğumuza göre biz cinler arasında iyiler de varmış kötüler de, boy boy farklı imişiz.

وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ نُعجِزَ اللهَ فِي اْلأَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَبًا

12.

Artık yeryüzünde nereye kaçarsak kaçalım, Allah'ın takibinden kurtulmayacağımızı anlamış bulunuyoruz.

وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ

13.

Bu yüzden biz, daha duyar duymaz Kuran’a inandık.

فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ فَلاَ يَخَافُ بَخْسًا وَلاَ رَهَقًا

 

Artık biz, Allah'a yürekten inanan bir kimsenin zerrece haksızlığa uğramayacağını biliyoruz.

 

 

سورة الجنّ: مكية 28 آية

29.c.

Cin: 72 / 14 - 28. Ayetler

 

وَأَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَ

14.

Anladığımız kadarıyla cinler içinde Hakka teslim olanlar da varmış, asîler de.

فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُولاَئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا

 

Hakk'a gönül verenler, doğruyu yakalamış,

وَأَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَبًا

15.

asîler de, cehenneme odun olmuş… "

وَأَنْ

16.

Allah diyor ki:

لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ َلأَسْقَيْنَاهُمْ مَاءً غَدَقًا

 

Eğer hep dosdoğru gitselerdi, biz insanlara bol bol sular verir,

لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ

17.

bu bol su ile kendilerini denerdik.

وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًا

 

Ama Allah, adını ağzına almak istemeyenleri, giderek şiddetlenen acılara boğacaktır…

وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ ِللهِ فَلاَ تَدْعُوا مَعَ اللهِ أَحَدًا

18.

Camiler Allah'ın evidir. Orada dua ederken sakın ola, devreye başka birini sokmayın.

وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا

19.

Eğer bir tanrı kulu, Allah'a doğrudan el açıp yalvarırsa, bütün melekler, onun etrafında etten duvar oluştururlar.

قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلاَ أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا

20.

Resulüm de ki: " Ben dahi Allah'a dua ederken, hiç kimseyi araya sokmam,

قُلْ إِنِّي لاَ أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلاَ رَشَدًا

21.

Meselâ ben, lehte ve aleyhte sizin için Allah'a torpil yapma yetkisine sahip değilim,

قُلْ إِنِّي لَنْ يُجِيرَنِي مِنَ اللهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَدًا

22.

Aksi halde hiçbir kimse beni, Allah'ın elinden alamaz. Zaten, kendime onun olmadığı bir yer de bulamam

إِلاَّ بَلاَغًا مِنَ اللهِ وَرِسَالاَتِهِ وَمَنْ يَعْصِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا

23.

Benim işim, Allah'ın emrini duyurmaktır. Çünkü Allah'a ve resulüne karşı gelenler, sonsuza kadar yanmaya mahkumdur… "

حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ

24.

Sonunda inkarcılar, sözü edilen tehlikeyi sezdiler.

فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا

 

Artık kimin desteği daha zayıf, kimin sayısı daha azmış yakında / BEDİR’de anlayacaklar.

قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا

25.

De ki: " size sözü edilen bu tehlike, yakın mı, yoksa Rabb'im onun süresini biraz daha uzatır mı bilemem,

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلاَ يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا

26.

çünkü gaybı bilen Tanrım, onun esrarını kimselere açmaz.

إِلاَّ مَنِ ارْتَضَى مِنْ رَسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا

27.

Bu sırrı açsa açsa, hem önden hem arkadan sürekli gözetim altında tuttuğu sevgili elçilerine açabilir,

لِيَعْلَمَ أَنْ قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالاَتِ رَبِّهِمْ

28.

bunu da, Rab'lerinin buyruklarını cesurca tebliğ etmelerini sağlamak için yapar,

وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا

 

çünkü, elçilerin durumunu yakından bilen Allah, her şeyi inceden inceye hesap etmiştir."

 

سورة المزّمِّل: مكية 20 آية

29.c.

Müzzemmil: 73 / 1 - 19. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يَاأَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ

1.

Ey içine kapanan!

قُمِ اللَّيْلَ إِلاَّ قَلِيلاً

2.

Geceleri biraz kalk:

نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلاً

3.

Tam gece yarısı, biraz er

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلاً

4.

biraz geç. Kuran’ı, içine sindire sindire oku.

إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلاً ثَقِيلاً

5.

Çünkü sana, ağır bir sorumluluk vereceğiz.

إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلاً

6.

Çünkü gece işi daha dingin, daha etkin olur.

إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلاً

7.

Çünkü gündüzleri senin çok yoğun işin oluyor.

وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلاً

8.

Allah adı hep ağzında olsun, kendini ona ver.

رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلاً

9.

Doğunun ve batının sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur. Onu kendine yâr eyle.

وَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلاً

10.

Söylenenlere aldırma. Onlara hoşça veda et.

وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلاً

11.

Varlıklı inkarcıları bana bırak, biraz da sabır.

إِنَّ لَدَيْنَا أَنكَالاً وَجَحِيمًا

12.

Çünkü tutup cezalandırma işi bizim elimizde.

وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا

13.

boğaza duran lokmalar, kıvrandıran acılar da bizde.

يَوْمَ تَرْجُفُ اْلأَرْضُ وَالْجِبَالُ

14.

O gün yeryüzü ve dağlar tir tir titreyecek,

وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلاً

 

dağlar ığıl ığıl akıp, tümsekler oluşturacak.

إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولاً شَاهِدًا عَلَيْكُمْ

15.

Biz, size karşı tanıklık edecek elçi gönderdik..

كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولاً

 

Firavuna da aynı şekilde elçi göndermiştik.

فَعَصَى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ

16.

Firavun elçiye karşı geldi,

فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلاً

 

biz de ona sert vurduk.

فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا

17.

İnkar ederseniz, çocukların saçını ağartacak bir güne karşı kendinizi nasıl koruyacaksınız.

اَلسَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولاً

18.

O gün gökyüzü yarıldı mı, artık Allah'ın sözü yerine geldi demektir.

إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلاً

19.

Bu sadece bir hatırlatmadır. Artık isteyen Tanrı'nın yolunu tutar.

 

 

 

سورة المزّمِّل: مكية 20 آية

29.c.

Müzzemmil: 73 / 20 - 20. Ayetler

 

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ

20.

Senin ve bazı arkadaşlarının gecenin üçte ikisine doğru bazen gece yarısında, bazen üçte birinde kalktığınızı Rabb'in biliyordu.

وَاللهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ

 

Gece - gündüz ayarlamasını yapan Allah, sizin bunu yapamayacağınızı biliyordu.

فَتَابَ عَلَيْكُمْ

 

Bunun için tövbenizi kabul edip sizi rahatlattı.

فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ

 

Bundan böyle geceleri biraz Kuran okuyun.

عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَى

 

Allah, sizin hasta olabileceğinizi de biliyordu.

وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي اْلأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللهِ

 

Allah'ın rızkından nasip uğruna tabana kuvvet koşuşturmalarınızı da biliyordu.

وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ

 

Allah uğruna mücadele edenleri de biliyordu.

فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ

 

Bundan böyle Kuran’dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın, zekatı verin.

وَأَقْرِضُوا اللهَ قَرْضًا حَسَنًا

 

Allah için harcanmak üzere yatırım yapın.

وَمَا تُقَدِّمُوا ِلأنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ

 

Bugün kendiniz için yaptığınız her iyiliği,

تَجِدُوهُ عِنْدَ اللهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا

 

yarın Allah katında aynen, fakat değeri artmış olarak bulacaksınız.

وَاسْتَغْفِرُوا اللهَ إِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

 

Allah'tan özür dileyin. Çünkü Allah, engin hoşgörülü bir sevgi selidir.

 

سورة المدّثِّر: مكية 56 آية

 

 

Müddessir: 74 / 1 - 17. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

يَاأَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ//قُمْ فَأَنْذِرْ//وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ

1-3.

Ey kendisini gizleyen! // ortaya çık ve anlat // Rabb'ini yücelt.

وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ//وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ

4-5.

Giysilerini temizle! // pis şeylerden uzak dur.

وَلاَ تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ//وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ

6-7.

İyiliklerini sayarak başa kakma. // Allah için sabret.

فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ//فَذَلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ

8-9.

Boru çalınınca // çok zor bir gün olacak.

عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ

10.

O gün inkarcıların işi, hiç de kolay değil.

ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا

11.

Sen, tek başıma yarattığımı bana bırak.

وَجَعَلْتُ لَهُ مَالاً مَمْدُودًا // وَبَنِينَ شُهُودًا

12-13.

Çünkü ben, yaptıklarına şahit olarak mal ve evlat verdiğimi,

وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا//ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ

14-15.

imkânlar verdiğimi, // yine de kalkıp: daha diyeni,

كَلاَّ إِنَّهُ كَانَ ِلآيَاتِنَا عَنِيدًا//سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا

16-7.

sözlerime direteni, // yokuşa süreceğim.

 

سورة المدّثِّر: مكية 56 آية

29.c.

Müddessir: 74 / 18 - 47. Ayetler

 

إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ//فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ

18-9.

Düşündü taşındı, // haince hesaplar yaptı,

ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ//ثُمَّ نَظَرَ

20-1.

tekrar tekrar alıp verdi // bir güzel süzdü,

ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ//ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ

22-3.

surat etti, kaş çattı, // sonra döndü kabardı:

فَقَالَ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ يُؤْثَرُ//إِنْ هَذَا إِلاَّ قَوْلُ الْبَشَرِ

24-5.

" bu bildik bir oyun // üstelik beşer sözü " dedi.

سَأُصْلِيهِ سَقَرَ//وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ//لاَ تُبْقِي وَلاَ تَذَرُ

26-28.

Ben onu sakara yatıracağım. // Sakar nedir biliyor musun? // Sakar, her şeyi silip süpüren

لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ//عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ

29-0.

yakıp kavuran, // on dokuz meleğin yönettiği bir ocaktır.

وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلاَّ مَلاَئِكَةً

31.

Zaten bizim ateşçilerimizin hepsi melektir.

وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلاَّ فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا

 

Biz bu sayı ile inkarcıların kafasını karıştırdık.

لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا وَلاَ يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ

 

Ehlikitap iyice anlasın, müminler daha da yüreklensin, gerek ehlikitap gerek müminlerin içinde kuşku kalmasın istedik.

وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللهُ بِهَذَا مَثَلاً

 

En azından kötü niyetliler ve inkarcıların: " Allah, bu sayı örneği ile ne kastetti acaba ? " demelerini sağladık. 

كَذَلِكَ يُضِلُّ اللهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ

 

Allah sapacağını bildiği kimseleri sapıtır; yola geleceğini bildiği kimseleri de yola getirir.

وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلاَّ هُوَ

 

Rabb'inin asker sayısını sadece kendisi bilir.

وَمَا هِيَ إِلاَّ ذِكْرَى لِلْبَشَرِ

 

Ölüm ötesi hayat, insanın hep aklını kurcalar.

كَلاَّ وَالْقَمَرِ/وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ/وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ

32-4

Yoo hayır! Ay aşkına, // çekip giden karanlık aşkına // söküp gelen şafak aşkına derim ki,

إِنَّهَا َلإِحْدَى الْكُبَرِ// نَذِيرًا لِلْبَشَرِ

35-36.

Cehennem olayı, başa gelebilecek en büyük felakettir, // insanlık için bir uyarıdır.

لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ

37.

Özellikle ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen milletler için.

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ //إِلاَّ أَصْحَابَ الْيَمِينِ

38-9.

Herkes, yaptığının rehinesidir. // Sağcılar ise,

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ // عَنِ الْمُجْرِمِينَ

40-1.

bahçeler içerisinde, suçluları merak ederler:

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ

42.

" Sizin sakara girmenize sebep olan nedir? "

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ

43.

Cevap verirler: " hiç namaz niyaz bilmedik, "

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ

44.

Hiç, aç-yoksul doyurmadık,

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ

45.

el âlemin sözüne uyup pisliğe atladık,

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ//حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُ

46-7.

ahirete inanmadık, // meğer doğru imiş. "

 

سورة المدّثِّر: مكية 56 آية

29.c.

Müddessir: 74 / 48 - 56. Ayetler

 

فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ

48.

Artık o gün şefaatçilerin şefaati de sökmez.

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ

49.

İnsanoğlu, neden öğütten bu kadar ürker ki!

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ//فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ

50-1.

aslan görüp // ürken, güre eşekler gibi.

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَى صُحُفًا مُنَشَّرَةً

52.

Yoo aslında herkes kendisine, kendisine göre yazılmış kitapçıklar verilsin istiyor

كَلاَّ بَلْ لاَ يَخَافُونَ اْلآخِرَةَ

53.

Hayır olamaz. Onlar ahiretten korkmuyorlar.

كَلاَّ إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ//فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ

54-55.

İyi de bu, sadece bir hatırlatmadır. // isteyen dersini alır.

وَمَا يَذْكُرُونَ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ اللهُ

56.

Ama dersi, sadece Allah'ın ders almaya müsait kıldığı kimseler alır.

هُوَ أَهْلُ التَّقْوَى وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ

 

Çünkü koruma ve af yetkisi onun elindedir.

 

سورة القيامة: مكية 40 آية

 

 

Kıyame: 75 / 1 - 19. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

لاَ أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ//وَلاَ أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ

1-2.

Kıyamet gününe! ve // ah çeken nefse!

أَيَحْسَبُ اْلإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ

3.

Acaba insan, kemiklerini tekrar bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?

بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ

4.

Bırakın bir araya getirmeyi, parmak uçlarını bile düzeceğiz.

بَلْ يُرِيدُ اْلإِنْسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ

5.

Ah şu insan! istikbalini karartma pahasına da olsa hâlâ:

يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ

6.

" kıyamet günü de ne zamanmış " diye sorabiliyor.

فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ// وَخَسَفَ الْقَمَرُ//وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ // يَقُولُ اْلإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ

7-10.

Gözlerde şimşek çaktığı, // Ay karardığı // ayla güneş birleştiği zaman insan: " nereye kaçsak acaba " diye soracak ama,

كَلَّا لاَ وَزَرَ

11.

boşuna. Çünkü hiçbir çıkış yoktur.

إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ

12.

Çünkü o gün tüm yollar, Rabb’ine varacak.

يُنَبَّأُ اْلإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ

13.

O gün insana yaptıkları ve yapamadıkları haber verilecek.

بَلِ اْلإِنْسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ/وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ

14-15.

Mazeretler savursa da // insan, kendi içini ayna gibi görecek…

لاَ تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ

16.

Resulüm! Acele ederek Cebrail'in ardından dilini oynatıp durma.

إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ

17.

Kuran’ı sana yükleyip okutmak bizim işimiz.

فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ // ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ

18-19.

Biz onu okurken, sen sadece okunanı dinle. // Gerekli açıklamaları biz, daha sonra yaparız.

سورة القيامة: مكية 40 آية

29.c.

Kıyame: 75 / 20 - 40. Ayetler

 

كَلاَّ بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ // وَتَذَرُونَ اْلآخِرَةَ

20-1.

Yo siz, dünyayı sevip // ahreti bırakıyorsunuz!

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ // إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ

22-3.

O gün yüzler vardır aydın, // Sahib'ini süzen.

وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ // تَظُنُّ أَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ

24-5.

Yüzler vardır sıkıntılı, // beli kırılacakmış gibi.

كَلاَّ إِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَ // وَقِيلَ مَنْ . رَاقٍ

26-7.

Can boğaza gelince // çare yok mu denince,

وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ // وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ

28-9.

ayrılık telaşı sarınca // el ayağa dolaşınca,

إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ

30.

artık o gün tüm yollar, gerçek Sahib’ine çıkar..

فَلاَ صَدَّقَ وَلاَ صَلَّى

31.

Onaylamadı, namaz niyaz bilmedi.

وَلَكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّى

32.

Ama inkar edip dönüverdi.

ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى

33.

Sonra da kasıla gerine evine gitti.

أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى // ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى

34-5.

Artık sonun geldi! // Tam sana göre bir son…

أَيَحْسَبُ اْلإِنْسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى

36.

İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?

أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنَى

37.

Bir damla atık sudan olmadı mı?

ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى

38.

Bir çiğnem et, derken yoğurup biçimledi,

فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَاْلأُنثَى

39.

sonra ondan tekrar erkek ve dişi çiftleri.

أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى

40.

Bunları yapan Allah, ölüleri diriltemez mi?

 

سورة الإنسان: مدنية 31 آية

 

 

İnsan: 76 / 1 - 5. Ayetler

 

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

هَلْ أَتَى عَلَى اْلإِنْسَانِ حِينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا

1.

İnsan, insan olana kadar, üzerinden insan demeye dilin varmadığı çok uzun bir zaman geçmiştir.

إِنَّا خَلَقْنَا اْلإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ

2.

Biz insanı, erkek dişi karışımı bir damladan yarattık. Maksadımız onu denemekti.

فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا

 

Bu yüzden onu duyarlı ve akıllı yarattık.

إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا

3.

Ona doğruyu gösterdik. Artık teşekkür eder veya etmez…

إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلاَسِلاَ وَأَغْلاَلاً وَسَعِيرًا

4.

Nankörler, hazırladığımız zincir ve tasmaya vurulup çılgın alevlere tutulurken,

إِنَّ اْلأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا

5.

iyiler, kâfûr karışımlı billur kadehlerden içer.

سورة الإنسان: مدنية 31 آية

29.c.

İnsan: 76 / 6 - 25. Ayetler

 

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا

6.

seçkin kulların köpürte köpürte doldurup içtiği kaynak sularından.

يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا

7.

Çünkü vaktiyle onlar, kötülüğün kol gezdiği bir günden korkarak sözlerinde dururlardı.

وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا

8.

Kendi ihtiyaçlarına rağmen, yoksulu, yetimi ve esiri doyururlardı.

إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللهِ

9.

" Biz sizi, Allah rızası için doyuruyoruz,

لاَ نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلاَ شُكُورًا

 

sizden karşılık ve teşekkür beklemiyoruz,

إِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا

10.

açıkçası biz, Rabb'imizin o, karabasan sıkıntılı gününden korkuyoruz. " derlerdi.

فَوَقَاهُمُ اللهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا

11.

Şimdi de Allah, onları o günün şerrinden koruyup yüzlerini güldürmüştür.

وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا

12.

Sabırlarına karşılık onları cennet ve ipeklerle ödüllendirmiştir.

مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى اْلأَرَائِكِ

13.

Divanlara yaslanaraktan,

لاَ يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلاَ زَمْهَرِيرًا

 

güneş ve soğuk yüzü görmeden.

وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلاَلُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلاً

14.

Sakinlerin başını eğip geçtiği gölgeler, yerlere kadar sarkan meyveler,

وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا

15.

hizmetliler, ellerinde gümüş tepsiler, içinde pırıl pırıl kadehler, çevrelerinde durmadan dönerler.

قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا

16.

zarif tasarımlı, güzelim gümüş taslardan,

وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبِيلاً

17.

enfes karışımlı kadehler yudumlanır,

عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلاً

18.

dolumu, Selsebîl adı verilen çeşmeden.

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا

19.

Hele hizmetlileri cennet sakinleri arasında dolaşırken bir görsen, sanki yere saçılmış inciler sanırsın.

وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا

20.

Nereye bakarsan bak, bolluk ve mükemmel bir düzenleme görürsün.

عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا

21.

Her yerde, gümüş bilezikler takmış, ipekli ve atlas giysiler içinde, Tanrı'nın sunduğu tertemiz içecekleri yudumlayan sakinler...

إِنَّ هَذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا

22.

Artık, emeğinize teşekkür bağlamında bunların hepsi sizindir.

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنْزِيلاً

23.

Resulüm! sana Kuran’ı, aralıklarla indiriyoruz.

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ

24.

Artık Rabb'inin bu kararına saygılı ol.

وَلاَ تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا

 

Sakın suçlu ve inkarcı kesime boyun eyme!

وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلاً

25.

Sabah akşam Allah adı hep dilinde olsun.

سورة الإنسان: مدنية 31 آية

29.c.

İnsan: 76 / 26 - 31. Ayetler

 

وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَوِيلاً

26.

İlk akşam Allah için secdeye var. Geceleri, onun erişilmezliğini düşün uzun uzun.

إِنَّ هَؤُلاَءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ

27.

Aslında insanlar, dünyayı seviyor,

وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلاً

 

daha zorlu bir hayatı gözardı ediyorlar.

نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ

28.

Onları yaratan biz, eklemlerini bağlayan biz,

وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلاً

 

istersek benzerleriyle hepten değiştirebiliriz.

إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلاً

29.

Bunlar küçük hatırlatmalardır. Artık isteyen Tanrı'nın yolunu tutar.

وَمَا تَشَاءُونَ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ اللهُ

30.

Sizin değil, sadece Allah'ın dediği olur.

إِنَّ اللهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

 

Çünkü Allah, her şeye bilgi ile hakimdir.

يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ

31.

Değer bulduğu kimseleri sevgi halkasına alır.

وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا

 

Saygısızları ise kıvrandıran cezalara çarptırır.

 

سورة المرسلات: مكية 50 آية

 

 

Mürselât: 77 / 1 - 19. Ayetler

 

بسم الله الرحمن الرحيم

0.

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَالْمُرْسَلاَتِ عُرْفًا // فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا

1-2.

Dalga dalga gelenler! // toz duman edenler!

وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا // فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا

3-4.

Vızır vızır yayanlar! // kılı kırk yaranlar!

فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا // عُذْرًا أَوْ نُذْرًا

5-6.

Acı tatlı // öğüt verenler aşkına derim ki:

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ

7.

Size sözü edilen felaket mutlaka gelecektir.

فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ // وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ

8-9.

Yıldızlar kararınca // gökyüzü yarılınca,

وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ // وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ

10-1.

dağlar sökülünce // tanıklar görününce,

ِلأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ

12.

sahi elçilerin tanıklığı ne güne ertelenmişti?

لِيَوْمِ الْفَصْلِ // وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ

13-4.

Eleme gününe mi? // Peki, nedir eleme günü?

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

15.

İşte o gün, çekeceği var inkarcıların:

أَلَمْ نُهْلِكِ اْلأَوَّلِينَ // ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ اْلآخِرِينَ

16-7.

yahu biz eskileri helâk etmedik mi ? // Sonra onlara başkalarını ilave edeceğiz.

كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ

18.

Biz suçlulara hep böyle yaparız.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

19.

İşte o gün, çekeceği var inkarcıların!

سورة المرسلات: مكية 50 آية

29.c.

Mürselât: 77 / 20 - 50. Ayetler

 

أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ

20.

Sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı ?

فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ // إِلَى قَدَرٍ مَعْلُومٍ

21-2.

bir süre // güvenli bir yerde tutmadık mı?

فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ

23.

özene bezene şekil vermedik mi?

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

24.

O gün çekeceği var inkarcıların.

أَلَمْ نَجْعَلِ اْلأَرْضَ كِفَاتًا // و أحْيَاءً وَأَمْوَاتًا

25-26.

Ölüsüyle dirisiyle // yeryüzünü bir toplanga yapmadık mı?

وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا

27.

Ara ara, sıra dağlar yerleştirip, size tatlı sular sağlamadık mı?

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

28.

O gün, çekeceği var inkarcıların.

اِنْطَلِقُوا إِلَى مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ

29.

Hadi vaktiyle inanmadığınız şeyi görmeye!

اِنْطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلاَثِ شُعَبٍ

30.

Hadi üç bacalı duman altına!,

لاَ ظَلِيلٍ وَلاَ يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ

31.

Hem gölgesiz, hem de alev korumasız.

إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ // كَأَنَّهُ جِمَالَةٌ صُفْرٌ

32-3.

Her biri, -bakır sarısı- dev kıvılcımlar saçan…

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

34.

O gün, çekeceği var inkarcıların.

هَذَا يَوْمُ لاَ يَنْطِقُونَ

35.

O gün, kimsenin ağzını bıçak açmaz.

وَلاَ يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ

36.

özür dilemelerine bile müsaade edilmez.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

37.

O gün çekeceği var, inkarcıların.

هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَاْلأَوَّلِينَ

38.

Sizi eskilerle harman edip elediğimiz günde,

فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ

39.

ne yaparsanız yapın elimden kurtulamazsınız.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

40.

O gün çekeceği var inkarcıların.

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلاَلٍ وَعُيُونٍ // وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ // كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

41. 42. 43.

Sağlamcılar ise pınar başlarında gölgelerde, // canlarının çektiği meyvelerle. // Yaptığınıza karşılık, buyurun afiyet olsun!!

إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنينَ

44.

Biz, iyilikseverleri bu şekilde ödüllendireceğiz.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

45.

Ama o gün, çekeceği var inkarcıların.

كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلاً إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ

46.

Şimdilik yiyip içip keyfinize bakın ama, suçlusunuz.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

47.

O gün, çekeceği var inkarcıların:

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لاَ يَرْكَعُونَ

48.

Çünkü, vaktiyle kendilerine: " Allah'a karşı saygılı olun " dendikçe hiç oralı olmazlardı.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ

49.

O gün, çekeceği var inkarcıların:

فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ

50.

Artık Kuran’dan öte daha neye inanacaklar ki!