سورة
النبأ:
مكية 40
آية |
30.c. |
Nebe':
78/ 1 - 30 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
عَمَّ
يَتَسَاءَلُونَ |
1. |
Birbirilerine ne
soruyorlar? |
عَنِ
النَّبَإِ
الْعَظِيمِ//
اَلَّذِي
هُمْ فِيهِ
مُخْتَلِفُونَ |
2-3. |
İçinden
çıkamadıkları // büyük olayı tabiki. |
كَلاَّ
سَيَعْلَمُونَ |
4. |
Hiç sormasınlar.
Çünkü yakında görecekler. |
ثُمَّ
كَلاَّ
سَيَعْلَمُونَ |
5. |
Evet evet
yakında öğrenecekler: |
أَلَمْ
نَجْعَلِ اْلأَرْضَ
مِهَادًا //
وَالْجِبَالَ
أَوْتَادًا |
6-7. |
yeryüzünü beşik,
// dağları kazık yaptığımızı? |
وَخَلَقْنَاكُمْ
أَزْوَاجًا //
وَجَعَلْنَا
نَوْمَكُمْ
سُبَاتًا |
8-9. |
sizi çift
yarattığımızı? // uykunuzu dinlence, |
وَجَعَلْنَا
اللَّيْلَ
لِبَاسًا //
وَجَعَلْنَا
النَّهَارَ
مَعَاشًا |
10-1. |
geceyi örtü, //
gündüzü geçimlik yaptığımızı? |
وَبَنَيْنَا
فَوْقَكُمْ
سَبْعًا
شِدَادًا |
12. |
Dahası üstünüze
sapasağlam yedi gök çattık. |
وَجَعَلْنَا
سِرَاجًا
وَهَّاجًا |
13. |
Güneşi, hem
ışık hem güç kaynağı yaptık. |
وَأَنْزَلْنَا
مِنَ
الْمُعْصِرَاتِ
مَاءً
ثَجَّاجًا |
14. |
Sırılsıklam
bulutlardan şarıl şarıl sular indirdik. |
لِنُخْرِجَ
بِهِ حَبًّا
وَنَبَاتًا //
وَجَنَّاتٍ
أَلْفَافًا |
15-6. |
Su ile bitkiler
tahıllar,// yemyeşil bağlar ürettik. |
إِنَّ
يَوْمَ
الْفَصْلِ
كَانَ
مِيقَاتًا |
17. |
Kıyamet günü,
zaman ayarlıdır. |
يَوْمَ
يُنْفَخُ
فِي
الصُّورِ
فَتَأْتُونَ
أَفْوَاجًا |
18. |
Sûra üflenecek ve
dalga dalga geleceksiniz. |
وَفُتِحَتِ
السَّمَاءُ
فَكَانَتْ
أَبْوَابًا |
19. |
O gün gökler
açılıp, kapılar oluşacak. |
وَسُيِّرَتِ
الْجِبَالُ
فَكَانَتْ
سَرَابًا |
20. |
Dağlar
yürütülüp, serap olacak. |
إِنَّ
جَهَنَّمَ
كَانَتْ
مِرْصَادًا //
لِلْطَّاغِينَ
مَآبًا |
21-2. |
Cehennem ise,
tarayıp // azgınları çekecek. |
لاَبِثِينَ
فِيهَا
أَحْقَابًا |
23. |
Orada asırlarca
tıkılıp kalacaklar. |
لاَ
يَذُوقُونَ
فِيهَا
بَرْدًا وَلاَ
شَرَابًا//إِلاَّ
حَمِيمًا
وَغَسَّاقًا |
24-25. |
Orada ne bir serinlik
ne içecek tadamayacak-lar. // yiyip içecekleri sıcak su ve irin olacak. |
جَزَاءً
وِفَاقًا |
26. |
Tam suça göre bir
ceza. |
إِنَّهُمْ
كَانُوا لاَ
يَرْجُونَ
حِسَابًا |
27. |
Hiç sorgulama
olmayacak sanıyorlardı. |
وَكَذَّبُوا
بِآيَاتِنَا
كِذَّابًا |
|
Habire ayetlerimizi
inkar ediyorlardı. |
وَكُلَّ
شَيْءٍ
أَحْصَيْنَاهُ
كِتَابًا |
29. |
Biz ise her şeyi
bir bir sayıp dökmüştük. |
فَذُوقُوا
فَلَنْ
نَزِيدَكُمْ
إِلاَّ
عَذَابًا |
30. |
Artık
tadın. Daha ne acılar tattıracağız
|
سورة
النبأ: مكية
40
آية |
30.c. |
Nebe':
78/ 31 - 40 Ayetler |
إِنَّ
لِلْمُتَّقِينَ
مَفَازًا//حَدَائِقَ
وَأَعْنَابًا |
31-2. |
Artık zafer
sağlamcılarındır.// Bağlar bahçeler |
وَكَوَاعِبَ
أَتْرَابًا//وَكَأْسًا
دِهَاقًا |
33-4. |
yaşına
uygun eşler // dolu dolu kadehler, |
لاَ
يَسْمَعُونَ
فِيهَا
لَغْوًا
وَلاَ كِذَّابًا |
35. |
Ne anlamsız bir söz
ne de yalan duymazlar. |
جَزَاءً
مِنْ
رَبِّكَ
عَطَاءً
حِسَابًا |
36. |
Tam Rabb'inin
sorgulamasına uygun ikramlar, |
رَبِّ
السَّمَاوَاتِ
وَاْلأَرْضِ
وَمَا بَيْنَهُمَا
الرَّحْمَانِ
لاَ
يَمْلِكُونَ
مِنْهُ
خِطَابًا |
37. |
yani, kimsenin
konuşmaya cesaret edemediği göklere yere ve bu ikisi arasında
her şeye sevgi ile hakim olan Tanrı'nın ikramları...
|
يَوْمَ
يَقُومُ
الرُّوحُ
وَالْمَلاَئِكَةُ
صَفًّا لاَ
يَتَكَلَّمُونَ
إِلاَّ مَنْ أَذِنَ
لَهُ
الرَّحْمَانُ
وَقَالَ
صَوَابًا |
38. |
O gün, Cebrail dahil tüm melekler saf tutacaklar.
Sadece Sevgi'nin izin verdiği konuşacak ve sadece
doğruyu söyleyecek. |
ذَلِكَ
الْيَوْمُ
الْحَقُّ
فَمَنْ
شَاءَ اتَّخَذَ
إِلَى
رَبِّهِ
مَآبًا |
39. |
Bir gün bütün bunlar
olacak. Artık herkes ayağını denk atıp
Tanrı'nın yolunu tutsun. |
إِنَّا
أَنْذَرْنَاكُمْ
عَذَابًا
قَرِيبًا |
40. |
Biz sizi, bu
kaçınılmaz felakete karşı uyarıyoruz: |
يَوْمَ
يَنْظُرُ
الْمَرْءُ
مَا
قَدَّمَتْ
يَدَاهُ |
|
O gün insan,
yaptıklarını gözüyle görecek, |
وَيَقُولُ
الْكَافِرُ
يَالَيْتَنِي
كُنْتُ
تُرَابًا |
|
inkarcı ise:
" keşke toprak olaydım " diyecek. |
سورة
النازعات: مكية 46 آية |
|
|
Naziât: 79/
1 - 14 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالنَّازِعَاتِ
غَرْقًا |
1. |
Söke söke alanlara! |
وَالنَّاشِطَاتِ
نَشْطًا//وَالسَّابِحَاتِ
سَبْحًا |
2-3. |
Güle oynaya
çalışanlara! // yüzer gibi koşanlara! |
فَالسَّابِقَاتِ
سَبْقًا//فَالْمُدَبِّرَاتِ
أَمْرًا |
4-5. |
Hışım
gibi geçenlere! // önlem alanlara yemin ederim ki |
يَوْمَ
تَرْجُفُ
الرَّاجِفَةُ//تَتْبَعُهَا
الرَّادِفَةُ |
6-7. |
O gün çarpan çarpacak
// bunu artçı şoklar izleyecek. |
قُلُوبٌ
يَوْمَئِذٍ
وَاجِفَةٌ//أَبْصَارُهَا
خَاشِعَةٌ |
8-9. |
O gün yürekler
hoplayacak // gözler yuvasından fırlayacak, |
يَقُولُونَ
أَئِنَّا
لَمَرْدُودُونَ
فِي الْحَافِرَةِ
// أَئِذَا
كُنَّا
عِظَامًا نَخِرَةً |
10-1. |
" Aaâ diye
şaşıracaklar, hayata geri mi dönüyoruz ne! // hem de
kemiklerimiz un ufak olmuş iken !! " |
قَالُوا
تِلْكَ
إِذًا
كَرَّةٌ
خَاسِرَةٌ |
12. |
Zaten eskiden de:
" eğer yeniden diriliş doğru ise, yandık "
derlerdi. |
فَإِنَّمَا
هِيَ
زَجْرَةٌ
وَاحِدَةٌ |
13. |
Derken bir patlama
daha, |
فَإِذَا
هُمْ بِالسَّاهِرَةِ |
14. |
sonunda herkes
meydanda
|
سورة
النازعات: مكية 46 آية |
30.c. |
Naziât: 79/ 15 - 46 Ayetler |
هَلْ
أتَاكَ
حَدِيثُ
مُوسَى
|
15. |
Resulüm! Sen, Musa olayını
biliyor musun? |
إِذْ
نَادَاهُ
رَبُّهُ
بِالْوَادِ
الْمُقَدَّسِ
طُوًى// اِذْهَبْ
إِلَى
فِرْعَوْنَ
إِنَّهُ
طَغَى |
16-7. |
Bir gün Allah,
Tuvâ'nın, kutsal / güzel bir vadisinde Musa'ya seslendi: " Fıravun'a
git, çünkü o azdı " dedi. |
فَقُلْ
هَلْ لَكَ
إِلَى أَنْ
تَزَكَّى //
وَأَهْدِيَكَ
إِلَى
رَبِّكَ
فَتَخْشَى |
18-9. |
Musa Firavun'a
vardı: " kendini temizlemeye ne dersin? // gel seni
Rabb'ine götüreyim de, kendine biraz çeki düzen ver! " dedi, |
فَأَرَاهُ
اْلآيَةَ
الْكُبْرَى //
فَكَذَّبَ
وَعَصَى |
20-1. |
|
ثُمَّ
أَدْبَرَ
يَسْعَى //
فَحَشَرَ
فَنَادَى |
22-3. |
Harekete geçmek üzere
gidip // halkını topladı şöyle hitap etti: |
فَقَالَ
أَنَا
رَبُّكُمُ
اْلأَعْلَى |
24. |
" Sizin en
büyük tanrınız benim " dedi. |
فَأَخَذَهُ
اللهُ
نَكَالَ اْلآخِرَةِ
وَاْلأُولَى |
25. |
Allah da ona dünya
ahiret ibretlik acıyı tattırdı. |
إِنَّ
فِي ذَلِكَ
لَعِبْرَةً
لِمَنْ
يَخْشَى |
26. |
Firavun
olayında, içinde Allah korkusu olanlar için gerçekten alınacak
dersler vardır
|
أَأَنْتُمْ
أَشَدُّ
خَلْقًا أَمِ
السَّمَاءُ
بَنَاهَا |
27. |
Be adamlar! sizi yaratmak mı daha zor,
yoksa Allah'ın yaptığı semayı mı? |
رَفَعَ
سَمْكَهَا
فَسَوَّاهَاوَأَغْطَشَ
لَيْلَهَا
وَأَخْرَجَ
ضُحَاهَا |
28-9. |
Allah göğün
tavanını yükseltip dengelemiş, gecesini karartırken
gündüzünü ağartmıştır. |
وَاْلأَرْضَ
بَعْدَ
ذَلِكَ
دَحَاهَا |
30. |
Daha sonra yeryüzünü
ayarlamış, |
أَخْرَجَ
مِنْهَا
مَاءَهَا
وَمَرْعَاهَا |
31. |
yerden sular
çıkarmış, otlaklar yerleştirmiş, |
وَالْجِبَالَ
أَرْسَاهَا//
مَتَاعًا
لَكُمْ وَِلأَنْعَامِكُمْ |
32-3. |
yeri, dağlarla
sağlamlaştırmış, // sizin ve
hayvanlarınızın istifadesine sunmuştur
|
فَإِذَا
جَاءَتِ
الطَّامَّةُ
الْكُبْرَى |
34. |
Büyük bir felakete
uğradığı zaman, |
يَوْمَ
يَتَذَكَّرُ
اْلإِنْسَانُ
مَا سَعَى |
35. |
insanoğlu hemen
yaptıklarını hatırlar. |
وَبُرِّزَتِ
الْجَحِيمُ
لِمَنْ
يَرَى |
36. |
Cehennem, gözünün
önüne gelir. |
فَأَمَّا
مَنْ طَغَى //
وَآثَرَ
الْحَيَاةَ
الدُّنْيَا |
37-8. |
Azıp // dünyaya
sımsıkı sarılan mı var? |
فَإِنَّ
الْجَحِيمَ
هِيَ
الْمَأْوَى |
39. |
İşte
cehennem, tam onlara göre bir yer. |
وَأَمَّا
مَنْ خَافَ
مَقَامَ
رَبِّهِ
وَنَهَى
النَّفْسَ
عَنِ
الْهَوَى |
40. |
Allah huzurunda
mahcup olmaktan korkup şeytanî dürtülerine hakim olanlar mı var? |
فَإِنَّ
الْجَنَّةَ
هِيَ
الْمَأْوَى |
41. |
İşte
cennet, tam onlara lâyık bir yer
|
يَسْأَلُونَكَ
عَنِ
السَّاعَةِ
أَيَّانَ
مُرْسَاهَا |
42. |
Resulüm! Sana kıyamet ne zaman
diyorlar. |
فِيمَ
أَنْتَ مِنْ
ذِكْرَاهَا//
إِلَى
رَبِّكَ مُنْتَهَاهَا |
43-4. |
Sen onu nereden
bileceksin? // bu sorunun muhatabı Allah'tır. |
إِنَّمَا
أَنْتَ مُنْذِرُ
مَنْ
يَخْشَاهَا |
45. |
Senin görevin,
kıyametten korkanı uyarmaktır. |
كَأَنَّهُمْ
يَوْمَ
يَرَوْنَهَا
لَمْ يَلْبَثُوا
إِلاَّ
عَشِيَّةً
أَوْ ضُحَاهَا |
46. |
İnsan, o büyük
felaketi gördüğünde dünyada, ikindi ya da kuşluk kadar
kaldığını sanacak. |
سورة
عبس: مكية
42
آية |
30.c. |
Abese:
80/ 1 - 33 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
عَبَسَ
وَتَوَلَّى//
أَنْ
جَاءَهُ
اْلأَعْمَى |
1-2. |
A'mâ geldi diye //
surat asıp sırtını döndü. |
وَمَا
يُدْرِيكَ
لَعَلَّهُ
يَزَّكَّى |
3. |
Ne biliyorsun belki
de adam arınacak. |
أَوْ
يَذَّكَّرُ
فَتَنْفَعَهُ
الذِّكْرَى |
4. |
Belki de ders
alıp istifade edecek. |
أَمَّا
مَنِ
اسْتَغْنَى//
فَأَنْتَ
لَهُ
تَصَدَّى |
5-6. |
|
وَمَا
عَلَيْكَ أَلاَّيَزَّكَّى |
7. |
Adam aklanmak
istemiyorsa sana n'oluyor! |
وَأَمَّا
مَنْ
جَاءَكَ
يَسْعَى//
وَهُوَ يَخْشَى |
8-9. |
A'ma olan
koşarak - heyecanla- sana geliyor |
فَأَنْتَ
عَنْهُ
تَلَهَّى |
10. |
ve sen onunla
ilgilenmiyorsun. |
كَلاَّ
إِنَّهَا
تَذْكِرَةٌ |
11. |
Böyle yapma, çünkü
ayetler eğitmek içindir. |
فَمَنْ
شَاءَ
ذَكَرَهُ/فِي
صُحُفٍ
مُكَرَّمَةٍ/مَرْفُوعَةٍ
مُطَهَّرَةٍ |
12-4. |
Onu arzu eden
alır // Çünkü Kuran, kıymetli kağıtlara // yüksek ve
tertemiz bir ortamda |
بِأَيْدِي
سَفَرَةٍ//
كِرَامٍ
بَرَرَةٍ |
15-6. |
yazıcılar
eliyle yazılıyor // değerli ve saygın
|
قُتِلَ
اْلإِنْسَانُ
مَا
أَكْفَرَهُ |
17. |
Ah şu insan! Ne kadar da nankör! |
مِنْ
أَيِّ
شَيْءٍ
خَلَقَهُ |
18. |
Allah insanı, neden
mi yarattı? |
مِنْ
نُطْفَةٍ
خَلَقَهُ
فَقَدَّرَهُ//
ثُمَّ
السَّبِيلَ
يَسَّرَهُ |
19-0. |
İçinde her
şeyi önceden ayarlı bir damladan yarattı, // sonra doğum
kanallarını kolayladı. |
ثُمَّ
أَمَاتَهُ
فَأَقْبَرَهُ//
ثُمَّ إِذَا
شَاءَ
أَنْشَرَهُ |
21-2. |
Sonra öldürüp
kabirledi. // artık canı ne zaman isterse tekrar diriltir
|
كَلاَّ
لَمَّا
يَقْضِ مَا
أَمَرَهُ |
23. |
Ne yazık ki insan, hiçbir zaman kendisine
verilen görevi yerine getirmemiştir. |
فَلْيَنْظُرِ
اْلإِنْسَانُ
إِلَى
طَعَامِهِ |
24. |
İnsan önce
yediğine bir baksın. |
أَنَّا
صَبَبْنَا
الْمَاءَ
صَبًّا |
25. |
Suyu nasıl
akıttığımıza baksın. |
ثُمَّ
شَقَقْنَا
اْلأَرْضَ
شَقًّا |
26. |
Yeryüzünü nasıl
dilimlediğimize baksın. |
فَأَنْبَتْنَا
فِيهَا
حَبًّا |
27. |
Tohumları
nasıl çimlendirdiğimize baksın. |
وَعِنَبًا
وَقَضْبًا //
وَزَيْتُونًا
وَنَخْلاً |
28-9. |
Üzümlere yoncalara,
// zeytinlere hurmalara, |
وَحَدَائِقَ
غُلْبًا//
وَفَاكِهَةً
وَأَبًّا |
30-1. |
yemyeşil
bahçelere, // meyvelere sebzelere, |
مَتَاعًا
لَكُمْ وَِلأَنْعَامِكُمْ |
32. |
hepsi de sizin için,
hayvanlarınız için
|
سورة
عبس: مكية 42
آية |
30.c. |
Abese:
80/ 34 - 42 Ayetler |
فَإِذَا
جَاءَتِ
الصَّاخَّةُ |
33. |
O müthiş patlama olduğu zaman, |
يَوْمَ
يَفِرُّ
الْمَرْءُ
مِنْ
أَخِيهِ |
34. |
insan
kardeşinden kaçacak, |
وَأُمِّهِ
وَأَبِيهِ //
وَصَاحِبَتِهِ
وَبَنِيهِ |
35-6. |
anadan babadan,// yârdan
yavrudan geçecek. |
لِكُلِّ
امْرِئٍ
مِنْهُمْ
يَوْمَئِذٍ
شَأْنٌ
يُغْنِيهِ |
37. |
O gün herkes, kendi
derdine düşecek. |
وُجُوهٌ
يَوْمَئِذٍ
مُسْفِرَةٌ //
ضَاحِكَةٌ
مُسْتَبْشِرَةٌ |
38. |
O gün kimi yüzler
vardır aydın // güler, mutlu, |
وَوُجُوهٌ
يَوْمَئِذٍ
عَلَيْهَا
غَبَرَةٌ //
تَرْهَقُهَا
قَتَرَةٌ |
40. |
kimi yüzler toprak
gibi // solgun ve perişan. |
أُولاَئِكَ
هُمُ
الْكَفَرَةُ
الْفَجَرَةُ |
42. |
Hepsi de
inançsız ve pislik saçan. |
سورة
التكوير: مكية 29 آية |
|
|
Tekvîr:
81/ 1 - 20 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
إِذَا
الشَّمْسُ
كُوِّرَتْ //
وَإِذَا
النُّجُومُ
انْكَدَرَتْ |
1-2. |
Güneş sönecek //
yıldızlar dökülecek, |
وَإِذَا
الْجِبَالُ
سُيِّرَتْ //
وَإِذَا الْعِشَارُ
عُطِّلَتْ |
3-4. |
dağlar
yürütülecek // değerler boş verilecek, |
وَإِذَا
الْوُحُوشُ
حُشِرَتْ //
وَإِذَا
الْبِحَارُ
سُجِّرَتْ |
5-6. |
Hayvanlar toplanacak
// denizler kabaracak, |
وَإِذَا
النُّفُوسُ
زُوِّجَتْ |
7. |
ruhlar
kaynaşacak. |
وَإِذَا
الْمَوْءُودَةُ
سُئِلَتْ
بِأَيِّ
ذَنْبٍ
قُتِلَتْ |
8-9. |
Sabıya, niçin
öldürüldüğü sorulacak. |
وَإِذَا
الصُّحُفُ
نُشِرَتْ //
وَإِذَا
السَّمَاءُ
كُشِطَتْ |
10-1. |
Kitaplar
açılacak, // gökler sökülüp atılacak, |
وَإِذَا
الْجَحِيمُ
سُعِّرَتْ //
وَإِذَا الْجَنَّةُ
أُزْلِفَتْ |
12-3. |
ateş
körüklenecek // cennet yaklaştırılacak, |
عَلِمَتْ
نَفْسٌ مَا
أَحْضَرَتْ |
14. |
İşte o gün,
herkes ne yaptığını bilecek
|
فَلاَ
أُقْسِمُ
بِالْخُنَّسِ |
15. |
Görünmeyen yıldızlara, |
الْجَوَارِ
الْكُنَّسِ |
16. |
kayıp
gezegenlere, |
وَاللَّيْلِ
إِذَا
عَسْعَسَ |
17. |
çöken
karanlıklara, |
وَالصُّبْحِ
إِذَا
تَنَفَّسَ |
18. |
söken şafaklara
yemin ederim ki |
إِنَّهُ
لَقَوْلُ
رَسُولٍ
كَرِيمٍ |
19 |
bu Kuran, çok
saygın bir meleğin getirdiği sözlerdir. |
ذِي
قُوَّةٍ
عِنْدَ ذِي
الْعَرْشِ
مَكِينٍ |
20. |
Bu meleğin,
Allah katında çok saygın ve sağlam bir yeri vardır. |
سورة
التكوير: مكية 29 آية |
30.c. |
Tekvîr: 81/ 21 - 29 Ayetler |
مُطَاعٍ
ثَمَّ
أَمِينٍ |
21. |
İtaatli ve de
güvenilir bir melektir. |
وَمَا
صَاحِبُكُمْ
بِمَجْنُونٍ
// وَلَقَدْ رَآهُ
بِاْلأُفُقِ
الْمُبِينِ |
22-3. |
Hepinizin
bildiği Muhammed, deli değildir. // O, bu meleği parlayan
ufukta gördü. |
وَمَا
هُوَ عَلَى
الْغَيْبِ
بِضَنِينٍ |
24. |
Resul, gaip
bilgilerini sizden esirgemiyor. |
وَمَا
هُوَ
بِقَوْلِ
شَيْطَانٍ
رَجِيمٍ |
25-6. |
Naklettikleri,
lanetlik şeytan sözü de değildir. |
فَأَيْنَ
تَذْهَبُونَ
// إِنْ هُوَ
إِلاَّ ذِكْرٌ
لِلْعَالَمِينَ |
27. |
Yahu siz, ne
diyorsunuz!!? // Artık Kuran, herkesin dilindedir. |
لِمَنْ
شَاءَ
مِنْكُمْ
أَنْ
يَسْتَقِيمَ |
28. |
istikamet isteyen
herkesin gönlündedir. |
وَمَا
تَشَاءُونَ
إِلاَّ أَنْ
يَشَاءَ اللهُ
رَبُّ
الْعَالَمِينَ |
29. |
Sizin değil,
Allah'ın dediği olacaktır!! |
سورة
الانفطار: مكية 19 آية |
|
|
İnfitar: 82/ 1 - 19 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
إِذَا
السَّمَاءُ
انْفَطَرَتْ//وَإِذَا
الْكَوَاكِبُ
انْتَثَرَتْ
|
1-2. |
Gökler yarılacak
// yıldızlar dökülecek, |
وَإِذَا
الْبِحَارُ
فُجِّرَتْ//وَإِذَا
الْقُبُورُ
بُعْثِرَتْ |
3-4. |
denizler kabaracak //
kabirler saçılacak, |
عَلِمَتْ
نَفْسٌ مَا
قَدَّمَتْ
وَأَخَّرَتْ |
5. |
İşte o gün
herkes ne yapmış neyi yapamamış bilecek
|
يَاأَيُّهَا
اْلإِنْسَانُ
مَا غَرَّكَ
بِرَبِّكَ
الْكَرِيمِ //
اَلَّذِي
خَلَقَكَ
فَسَوَّاكَ
فَعَدَلَكَ |
6-7. |
Ey insan! Seni özene bezene yaratan //
yüce Rabb'inin adını ağzına alarak, seni yanıltan
kim ve nedir!? |
فِي
أَيِّ
صُورَةٍ مَا
شَاءَ
رَكَّبَكَ |
8. |
Be adam!, sen önce
seni tasarlayana bir bak. |
كَلاَّ
بَلْ
تُكَذِّبُونَ
بِالدِّينِ |
9. |
Aslında siz,
ahiret hayatına inanmıyorsunuz. |
وَإِنَّ
عَلَيْكُمْ
لَحَافِظِينَ |
10. |
Ama üzerinizde gözcü
melekler var. |
كِرَامًا
كَاتِبِينَ //
يَعْلَمُونَ
مَا تَفْعَلُونَ |
11-2. |
Bu değerli
yazıcılar // tüm yaptıklarınızı bilir. |
إِنَّ
اْلأَبْرَارَ
لَفِي
نَعِيمٍ //
وَإِنَّ
الْفُجَّارَ
لَفِي
جَحِيمٍ |
13-4. |
iyiler nimete
kavuşurken // kötüler ateşi |
يَصْلَوْنَهَا
يَوْمَ
الدِّينِ//وَمَا
هُمْ
عَنْهَا
بِغَائِبِينَ |
15-6. |
boylayacak // bir
daha oradan çıkamayacak. |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا يَوْمُ
الدِّينِ/ثُمَّ
مَا
أَدْرَاكَ
مَا يَوْمُ
الدِّينِ |
17-8. |
Kıyamet nedir biliyor musun? // Peki
nedir kıyamet? |
يَوْمَ
لاَ
تَمْلِكُ
نَفْسٌ
لِنَفْسٍ
شَيْئًا |
19. |
Kıyamet: hiç
kimsenin başkası için bir şey yapamayacağı bir
gündür. |
وَاْلأَمْرُ
يَوْمَئِذٍ ِللهِ |
|
O gün sadece
Allah'ın dediği olacak. |
سورة
المطففين: مكية 36 آية |
30.c. |
Mütaffifîn: 83/ 1
- 26 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَيْلٌ
لِلْمُطَفِّفِينَ
|
1. |
Eksik çekenlerin
çekeceği var! |
اَلَّذِينَ
إِذَا
اكْتَالُوا
عَلَى
النَّاسِ
يَسْتَوْفُونَ |
2. |
Yani
başkalarından alırken tastamam alıp |
وَإِذَا
كَالُوهُمْ
أَوْ
وَزَنُوهُمْ
يُخْسِرُونَ |
3. |
başkalarına
verirken eksik tartanların. |
أَلاَ
يَظُنُّ أُولاَئِكَ
أَنَّهُمْ
مَبْعُوثُونَ
// لِيَوْمٍ عَظِيمٍ |
4-5. |
Ne yazık ki
onlar, dirileceklerine inanmıyorlar? // Halbuki o müthiş günde |
يَوْمَ
يَقُومُ
النَّاسُ
لِرَبِّ
الْعَالَمِينَ |
6. |
tüm insanlık,
Allah huzurunda divan duracak. |
كَلاَّ
إِنَّ
كِتَابَ
الفُجَّارِ
لَفِي سِجِّينٍ |
7. |
Sakın
yanlış yapmayın. Çünkü tüm kötülerin amelleri karanlık
işler dosyasındadır. |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
سِجِّينٌ
//كِتَابٌ
مَرْقُومٌ |
8-9. |
Peki dosya
nedir? // özel şifreli bir kütük. |
وَيْلٌ
يَوْمَئِذٍ
لِلْمُكَذِّبِينَ
// اَلَّذِينَ
يُكَذِّبُونَ
بِيَوْمِ
الدِّينِ |
10-1. |
Ahiret
hesabını inkar edenlerin çekeceği var. |
وَمَا
يُكَذِّبُ
بِهِ إِلاَّ
كُلُّ
مُعْتَدٍ
أَثِيمٍ |
12. |
Ahiret
hayatını etse etse suç delileri inkar eder. |
إِذَا
تُتْلَى
عَلَيْهِ
آيَاتُنَا
قَالَ أَسَاطِيرُ
اْلأَوَّلِينَ |
13. |
Bu gibilere
ayetlerimiz okundu mu: " eskilerin palavrası " deyip
geçerler. |
كَلاَّ
بَلْ. رَانَ
عَلَى
قُلُوبِهِمْ
مَا كَانُوا
يَكْسِبُونَ |
14. |
Ne yazık ki
geçim aracı yaptıkları suçlar, bunların içini
karartmıştır. |
كَلاَّ
إِنَّهُمْ
عَنْ
رَبِّهِمْ
يَوْمَئِذٍ
لَمَحْجُوبُونَ |
15. |
Kıyamet günü
utançtan Sahip'lerinin yüzüne bakamayacaklar. |
ثُمَّ
إِنَّهُمْ
لَصَالُوا
الْجَحِيمِ |
16. |
Ardından
ateşe atılacaklar, atılırken de: |
ثُمَّ
يُقَالُ
هَذَا
الَّذِي كُنْتُمْ
بِهِ
تُكَذِّبُونَ |
17. |
" inkar
ettikleriniz " diye belgeler kendilerine gösterilecek
|
كَلاَّ
إِنَّ
كِتَابَ
اْلأَبْرَارِ
لَفِي عِلِّيِّينَ |
18. |
İyilerin amelleri ise özel bir dosyadadır. |
وَمَا أَدْرَاكَ
مَا
عِلِّيُّونَ |
19. |
Peki özel dosya
nedir? |
كِتَابٌ
مَرْقُومٌ//يَشْهَدُهُ
الْمُقَرَّبُونَ |
20-1. |
Özel dosya, sadece
gözde meleklerin ulaşabildiği // özel şifreli bir kütüktür. |
إِنَّ
اْلأَبْرَارَ
لَفِي
نَعِيمٍ |
22. |
İyiler, nimetler
içinde yüzecekler, |
عَلَى
اْلأَرَائِكِ
يَنْظُرُونَ |
23. |
divanlara kurulup
yaslanacaklar, |
تَعْرِفُ
فِي
وُجُوهِهِمْ
نَضْرَةَ
النَّعِيمِ |
24. |
|
يُسْقَوْنَ
مِنْ
رَحِيقٍ
مَخْتُومٍ |
25. |
Kendilerine,
ağzı mühürlü özel içecekler ikram edilecek, |
خِتَامُهُ
مِسْكٌ
وَفِي
ذَلِكَ
فَلْيَتَنَافَسِ
الْمُتَنَافِسُونَ |
26. |
ağızlarda
nefis bir tat bırakan. Artık yarış isteyen bunun için
yarışsın. |
سورة
المطففين: مكية 36 آية |
30.c. |
Mütaffifîn: 83/ 27
- 36 Ayetler |
وَمِزَاجُهُ
مِنْ تَسْنِيمٍ
// عَيْنًا
يَشْرَبُ
بِهَا
الْمُقَرَّبُونَ |
27-8. |
Çünkü bu içecekler,
-gözdelerin içtiği- doruk suyu katkılı özel bir
karışımdır... |
إِنَّ
الَّذِينَ
أَجْرَمُوا
كَانُوا مِنَ
الَّذِينَ
آمَنُوا
يَضْحَكُونَ |
29. |
Vaktiyle inkarcılar, inananlarla alay
ederlerdi. |
وَإِذَا
مَرُّوا
بِهِمْ
يَتَغَامَزُونَ |
30. |
İnananlar
yanlarından geçerken birbirilerine göz edip gülerlerdi. |
وَإِذَا
انْقَلَبُوا
إِلَى
أَهْلِهِمُ
انْقَلَبُوا
فَكِهِينَ |
31. |
eve
vardıklarında zevkten dört köşe olurlardı. |
وَإِذَا
رَأَوْهُمْ
قَالُوا إِنَّ
هَؤُلاَءِ
لَضَالُّون |
32. |
Onları topluca
gördüklerinde: " yahu bunların hepsi şaşkın "
derlerdi. |
وَمَا
أُرْسِلُوا
عَلَيْهِمْ
حَافِظِينَ |
33. |
Onların üzerine
ne vazife ise! |
فَالْيَوْمَ
الَّذِينَ
آمَنُوا مِنَ
الْكُفَّارِ
يَضْحَكُونَ |
34. |
Bugün alay etme
sırası inananlarda. |
عَلَى
اْلأَرَائِكِ
يَنْظُرُونَ |
35. |
İnananlar,
koltuklarına kurulup süzülürken: |
هَلْ
ثُوِّبَ
الْكُفَّارُ
مَا كَانُوا
يَفْعَلُونَ |
36. |
acaba
inkarcılar, yaptıklarının cezasını çekiyorlar
mı ki diye
düşünürler. |
سورة
الانشقاق: مكية 25 آية |
|
|
İnşikâk: 84/ 1 - 13 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
إِذَا
السَّمَاءُ
انْشَقَّتْ //
وَأَذِنَتْ
لِرَبِّهَا
وَحُقَّتْ |
1-2. |
Gök yarılacak //
Tanrı'nın verdiği yıkım emri harfiyyen uygulanacak. |
وَإِذَا
اْلأَرْضُ
مُدَّتْ |
3. |
Yeryüzü de
uzunlamasına gerilecek, |
وَأَلْقَتْ
مَا فِيهَا
وَتَخَلَّتْ
// وَأَذِنَتْ
لِرَبِّهَا
وَحُقَّتْ |
4-5. |
Yine Sahib'inin
verdiği emirler doğrultusunda // içindekileri fırlatıp
atacak
|
يَاأَيُّهَا
اْلإِنْسَانُ
إِنَّكَ
كَادِحٌ
إِلَى
رَبِّكَ
كَدْحًا
فَمُلاَقِيهِ |
6. |
Ey insan! Nihayet sen, sahibine
vardım varacağım derken sonunda ona kavuşursun. |
فَأَمَّا
مَنْ
أُوتِيَ
كِتَابَهُ
بِيَمِينِهِ |
7. |
Artık
kitabı sağından verilenin |
فَسَوْفَ
يُحَاسَبُ
حِسَابًا
يَسِيرًا |
8. |
sorgulaması
çabucak biter |
وَيَنْقَلِبُ
إِلَى
أَهْلِهِ
مَسْرُورًا |
9. |
ve eşine dostuna
mutlu döner. |
وَأَمَّا
مَنْ
أُوتِيَ
كِتَابَهُ
وَرَاءَ ظَهْرِهِ |
10. |
Kitabı arka
tarafından verilen ise, |
فَسَوْفَ
يَدْعُو
ثُبُورً |
11. |
kendi felaketini
bizzat çağıracak ve |
وَيَصْلَى
سَعِيرًا |
12. |
kendisini aleve bizzat
atacaktır. |
إِنَّهُ
كَانَ فِي
أَهْلِهِ
مَسْرُورًا |
13. |
Zavallı, ailesi
yanında ne kadar da mutlu idi. |
سورة
الانشقاق: مكية 25 آية |
30.c. |
İnşikâk: 84/ 14 - 25 Ayetler |
إِنَّهُ
ظَنَّ أَنْ
لَنْ
يَحُورَ
|
14. |
Asla
düşmeyeceğini sanıyordu. |
بَلَى
إِنَّ
رَبَّهُ
كَانَ بِهِ
بَصِيرًا |
15. |
Ama Sahibi onu görüp
izlemekte idi
|
فَلاَ
أُقْسِمُ
بِالشَّفَقِ |
16. |
Kızıllanan mağribî ufuklara yemin
ederim ki, |
وَاللَّيْلِ
وَمَا
وَسَقَ //
وَالْقَمَرِ
إِذَا
اتَّسَقَ |
17-18. |
geceye ve
getirdiklerine // tombullaşan aya yemin ederim ki |
لَتَرْكَبُنَّ
طَبَقًا
عَنْ طَبَقٍ |
19. |
siz bakalım daha
ne hallere gireceksiniz. |
فَمَا
لَهُمْ لاَ
يُؤْمِنُونَ |
20. |
Acaba onlar neden
hâlâ inanmıyorlar ki! |
وَإِذَا
قُرِئَ
عَلَيْهِمُ
الْقُرْآنُ
لاَ
يَسْجُدُونَ |
21.
scd |
Kendilerine Kuran
okunduğu zaman saygı göstermek şöyle dursun |
بَلِ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
يُكَذِّبُونَ |
22. |
inkar edip
yalanlıyorlar. |
وَاللهُ
أَعْلَمُ
بِمَا
يُوعُونَ |
23. |
Onların
kafalarında dönenleri en iyi Allah bilir. |
فَبَشِّرْهُمْ
بِعَذَابٍ
أَلِيمٍ |
24. |
Resulüm! Onlara,
inleten acıları hatırlat. |
إِلاَّ
الَّذِينَ
آمَنُوا
وَعَمِلُوا
الصَّالِحَاتِ
|
25. |
İnanıp
yararlı faaliyetlerde bulunanlara da, |
لَهُمْ
أَجْرٌ
غَيْرُ
مَمْنُونٍ |
|
kesintisiz nimetlere
konacaklarını haber ver. |
سورة
البروج:
مكية 22
آية |
|
|
Bürûc: 85/ 1 - 11 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالسَّمَاءِ
ذَاتِ
الْبُرُوجِ // وَالْيَوْمِ
الْمَوْعُودِ |
1-2. |
Burçlu göklere, //
söz verilen güne, |
وَشَاهِدٍ
وَمَشْهُودٍ//
قُتِلَ
أَصْحَابُ اْلأُخْدُودِ |
3-4. |
Tanığa,
sanığa yemin ederim ki, // müminlerin kuyusunu kazanların
canı cehenneme! |
النَّارِ
ذَاتِ
الْوَقُودِ //
إِذْ هُمْ
عَلَيْهَا
قُعُودٌ |
5-6. |
Bol yakıtlı
ateş yakıp // etrafına oturmuşlar, |
وَهُمْ
عَلَى مَا
يَفْعَلُونَ
بِالْمُؤْمِنِينَ
شُهُودٌ |
7. |
müminlere
yapılan işkenceleri seyrediyorlardı. |
وَمَا
نَقَمُوا
مِنْهُمْ
إِلاَّ أَنْ
يُؤْمِنُوا
بِاللهِ
الْعَزِيزِ
الْحَمِيدِ |
8. |
Sırf şükre
lâyık yüce Tanrı'ya inandıkları için onlardan intikam
alıyorlardı. |
اَلَّذِي
لَهُ مُلْكُ
السَّمَاوَاتِ
وَاْلأَرْضِ
|
9. |
Yerin ve göklerin
sahibi olan |
وَاللهُ
عَلَى كُلِّ
شَيْءٍ
شَهِيدٌ |
|
Allah ise, her
şeyi görüp izliyordu... |
إِنَّ
الَّذِينَ
فَتَنُوا
الْمُؤْمِنِينَ
وَالْمُؤْمِنَاتِ
ثُمَّ لَمْ
يَتُوبُوا فَلَهُمْ
عَذَابُ
جَهَنَّمَ
وَلَهُمْ
عَذَابُ
الْحَرِيقِ |
10. |
Bay ve bayan müminler aleyhine
işler çevirip de tövbe etmeyenler, hem bu dünyada hem öbür dünyada
yanacaklardır. |
إِنَّ
الَّذِينَ
آمَنُوا
وَعَمِلُوا
الصَّالِحَاتِ
لَهُمْ
جَنَّاتٌ
تَجْرِي
مِنْ تَحْتِهَا
اْلأَنْهَارُ
ذَلِكَ
الْفَوْزُ الْكَبِيرُ |
11. |
İnanıp
yararlı faaliyetlerde bulunanlar ise, çağlayanlı bahçelere
ağırlanacaklardır. Artık, zaferse, zafer dediğin
böyle olur
|
سورة
البروج:
مكية 22
آية |
30.c. |
Bürûc: 85/ 12 - 22 Ayetler |
إِنَّ
بَطْشَ
رَبِّكَ
لَشَدِيدٌ //
إِنَّهُ هُوَ
يُبْدِئُ
وَيُعِيدُ
|
12. |
Rabb'inin sillesi pek yamandır.
// yoktan var eden de, tekrar diriltecek olan da odur. |
وَهُوَ
الْغَفُورُ
الْوَدُودُ //
ذُو الْعَرْشِ
الْمَجِيدُ |
14-5. |
Allah,
hoşgörülü, sevecen olup // evrenin saygın sahibidir. |
فَعَّالٌ
لِمَا
يُرِيدُ |
16. |
Dilediğini yapar
|
هَلْ
أَتَاكَ
حَدِيثُ
الْجُنُودِ |
17. |
Resulüm sen ordular olayını
duydun mu? |
فِرْعَوْنَ
وَثَمُودَ |
18. |
Yani Firavun
ve Semûd olayını. |
بَلِ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
فِي
تَكْذِيبٍ |
19. |
Hani bizim
inkarcıların inkar edip durduğu. |
وَاللهُ
مِنْ
وَرَائِهِمْ
مُحِيطٌ |
20. |
Aslında
kendileri de Allahın kuşatmasındadır. |
بَلْ
هُوَ
قُرْآنٌ مَجِيدٌ |
21. |
İddiaların
aksine Kuran, saygın bir kitap olup |
فِي
لَوْحٍ
مَحْفُوظٍ |
22. |
korumalı bir
düzlem üzerindedir. |
سورة
الطارق:
مكية 17
آية |
|
|
Târık: 86/ 1 - 17 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالسَّمَاءِ
وَالطَّارِقِ |
1. |
Göğe ve sabah
yıldızına yemin ederim! |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
الطَّارِقُ //
النَّجْمُ
الثَّاقِبُ |
3. |
Sabah
yıldızı nedir biliyor musun? // Karanlığı
yırtan bir yıldızdır. |
إِنْ
كُلُّ
نَفْسٍ
لَمَّا
عَلَيْهَا
حَافِظٌ |
4. |
Herkesin bir koruyucu
meleği vardır
|
فَلْيَنْظُرِ
اْلإِنْسَانُ
مِمَّ
خُلِقَ |
5. |
İnsan neden
yaratıldığını bir düşünsün. |
خُلِقَ
مِنْ مَاءٍ
دَافِقٍ//يَخْرُجُ
مِنْ بَيْنِ
الصُّلْبِ
وَالتَّرَائِبِ |
6-7. |
İnsan,
fışkıran bir sıvıdan
yaratılmıştır.// kadın erkek çiftinin bel
nahiyesinden. |
إِنَّهُ
عَلَى رَجْعِهِ
لَقَادِرٌ |
8. |
Allah, insanı
tekrar diriltmeye elbet kadirdir. |
يَوْمَ
تُبْلَى
السَّرَائِرُ
// فَمَا لَهُ مِنْ
قُوَّةٍ
وَلاَ
نَاصِرٍ |
9-10. |
Tüm
sırların ortaya döküleceği kıyamet gününde // insan,
çaresiz ve desteksizdir... |
وَالسَّمَاءِ
ذَاتِ
الرَّجْعِ //
وَاْلأَرْضِ
ذَاتِ
الصَّدْعِ |
11-2. |
Dönüşümlü mevsimlere ve // susuzluktan
çatlayan topraklar aşkına derim ki |
إِنَّهُ
لَقَوْلٌ
فَصْلٌ |
13. |
Kuran, kılı
kırk yaran bir sözdür. |
وَمَا
هُوَ
بِالْهَزْلِ |
14. |
Şaka falan
değildir. |
إِنَّهُمْ
يَكِيدُونَ
كَيْدًا //
وَأَكِيدُ
كَيْدًا |
15-6. |
İnkarcılar
var güçleriyle pusu kuradursunlar // ben de pusularına pusu kuruyorum. |
فَمَهِّلِ
الْكَافِرِينَ
أَمْهِلْهُمْ
رُوَيْدًا |
17. |
Resulüm! Artık
inkarcılara süre tanı. Biraz daha ağırdan al. |
سورة
الأعلى: مكية
19
آية |
30.c. |
A'lâ: 87/ 1 - 19 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم |
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
سَبِّحِ
اسْمَ
رَبِّكَ
اْلأَعْلَى //
اَلَّذِي
خَلَقَ
فَسَوَّى |
1-2. |
Ulu
Tanrı'nın adı hep dilinde olsun, // çünkü seni özene bezene
yaratan, |
وَالَّذِي
قَدَّرَ
فَهَدَى |
3. |
Yapı taşlarını
ayarlayıp ivme veren, |
وَالَّذِي
أَخْرَجَ
الْمَرْعَى //
فَجَعَلَهُ
غُثَاءً
أَحْوَى |
4-5. |
otlakları
yeşerten // sonra onları çörçöp haline getiren odur
|
سَنُقْرِئُكَ
فَلاَ تَنْسَى
// إِلاَّ مَا
شَاءَ اللهُ |
6-7. |
Resulüm! sana öyle bir belleteceğiz
ki -Allah aksini istemedikçe- asla unutmayacaksın. |
إِنَّهُ
يَعْلَمُ
الْجَهْرَ
وَمَا
يَخْفَى |
-7. |
Çünkü her şeyin
içini dışını en iyi Allah bilir. |
وَنُيَسِّرُكَ
لِلْيُسْرَى |
8. |
Senin işlerini
olabildiğince kolaylaştıracağız. |
فَذَكِّرْ
إِنْ
نَفَعَتِ
الذِّكْرَى |
9. |
Sen öğütlerine
devam et. Çünkü öğüt, mutlaka fayda verecektir. |
سَيَذَّكَّرُ
مَنْ
يَخْشَى |
10. |
İçinde ilahî bir
korku hisseden herkes, dersini alacaktır. |
وَيَتَجَنَّبُهَا
اْلأَشْقَى //
اَلَّذِي
يَصْلَى
النَّارَ
الْكُبْرَى |
11-2. |
Sadece
eşkıya tabiatlılar öğüde yanaşmazlar. // Zaten
bunlar en büyük ateşe atılacaklardır. |
ثُمَّ
لاَ يَمُوتُ
فِيهَا
وَلاَ
يَحْيَى |
13. |
Artık ne
ölümleri ölüm, ne de yaşamları yaşamdır
|
قَدْ
أَفْلَحَ
مَنْ
تَزَكَّى //
وَذَكَرَ
اسْمَ
رَبِّهِ
فَصَلَّى |
14-5. |
Allah diye diye namaz kılıp
// içini temizleyen ise kurtulmuş demektir. |
بَلْ
تُؤْثِرُونَ
الْحَيَاةَ
الدُّنْيَا // وَاْلآخِرَةُ
خَيْرٌ
وَأَبْقَى |
16-7. |
Sizler, dünya
hayatını tercih ediyorsunuz, // halbuki ahiret hayatı daha
hayırlı ve kalıcıdır. |
إِنَّ
هَذَا لَفِي
الصُّحُفِ اْلأُولَى
// صُحُفِ
إِبْرَاهِيمَ
وَمُوسَى |
18-9. |
Bütün bu bilgiler,
ilk kitaplarda // yani İbrahim ve Musa'nın kitaplarında dahi
aynen mevcuttur. |
سورة
الغاشية: مكية 26 آية |
|
|
Gâşiye: 88/ 1 - 11 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
هَلْ
أَتَاكَ
حَدِيثُ
الْغَاشِيَةِ |
1. |
Resulüm! sen
sıkıntı olayını biliyor musun? |
وُ
جُوهٌ
يَوْمَئِذٍ
خَاشِعَةٌ //
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ
// تَصْلَى
نَارًا
حَامِيَةً //
تُسْقَى
مِنْ عَيْنٍ
آنِيَةٍ |
2-5. |
O gün bazı
yüzler gergindir: // çünkü tüm emekleri iptal edilmiştir, // üstelik
kızgın ateşe atılacak // kaynar sular içecektir? |
لَيْسَ
لَهُمْ
طَعَامٌ
إِلاَّ مِنْ
ضَرِيعٍ // لاَ
يُسْمِنُ
وَلاَ
يُغْنِي
مِنْ جُوعٍ |
6-7. |
Yiyip yiyecekleri, -
besin değeri olmadığı gibi açlığı da
bastırmayan - sadece pis kokulu ot yemekleridir
|
وُجُوهٌ
يَوْمَئِذٍ
نَاعِمَةٌ //
لِسَعْيِهَا
رَاضِيَةٌ |
8-9. |
O gün bazı yüzler vardır
sakin ve yumuşak. // yaptıklarından memnun. |
فِي
جَنَّةٍ
عَالِيَةٍ //
لاَ
تَسْمَعُ
فِيهَا
لاَغِيَةً |
10-1. |
Yüksek bahçelerde //
boş laflardan uzak, |
سورة
الغاشية: مكية
26 آية |
30.c. |
Gâşiye: 88/ 12 - 26 Ayetler |
فِيهَا
عَيْنٌ
جَارِيَةٌ
|
12. |
büngül büngül
kaynayan su başlarında, |
فِيهَا
سُرُرٌ
مَرْفُوعَةٌ
//
وَأَكْوَابٌ
مَوْضُوعَةٌ |
13-4. |
yüksek yüksek
sedirler // dizi dizi kupalar, |
وَنَمَارِقُ
مَصْفُوفَةٌ
// وَزَرَابِيُّ
مَبْثُوثَةٌ |
15-6. |
sıra sıra
yastıklar // sere serpe kilimler
|
أَفَلاَ
يَنْظُرُونَ
إِلَى اْلإِبِلِ
كَيْفَ
خُلِقَتْ |
17. |
Acaba bu insanlar bir devenin
nasıl yaratıldığına bakmazlar mı, |
وَإِلَى
السَّمَاءِ
كَيْفَ
رُفِعَتْ |
18. |
göklerin nasıl
yükseltildiğine, |
وَإِلَى
الْجِبَالِ
كَيْفَ
نُصِبَتْ |
19. |
dağların
nasıl dikildiğine, |
وَإِلَى
اْلأَرْضِ
كَيْفَ
سُطِحَتْ |
20. |
yeryüzünün nasıl
düzlendiğine
|
فَذَكِّرْ
إِنَّمَا
أَنْتَ
مُذَكِّرٌ //
لَسْتَ
عَلَيْهِمْ
بِمُسَيْطِرٍ |
21-2. |
Resulüm! sen sadece hatırlat, senin görevin
bu. // Sen onların başında bir zorba değilsin. |
إِلاَّ
مَنْ
تَوَلَّى
وَكَفَرَ //
فَيُعَذِّبُهُ
اللهُ
الْعَذَابَ
اْلأَكْبَرَ |
23-4. |
Eğer hiç
aldırmayıp inkar eden olursa // Allah onları, en büyük cezaya
çarptıracaktır. |
إِنَّ
إِلَيْنَا
إِيَابَهُمْ
// ثُمَّ إِنَّ
عَلَيْنَا
حِسَابَهُمْ |
25-6. |
Çünkü nasıl olsa
bize dönecekler // ve biz de onların hesabını göreceğiz. |
سورة
الفجر:
مكية 30
آية |
|
|
Fecr:
89/ 1 - 14 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالْفَجْرِ//وَلَيَالٍ
عَشْرٍ// وَالشَّفْعِ
وَالْوَتْرِ//
وَاللَّيْلِ
إِذَا
يَسْرِ// هَلْ
فِي ذَلِكَ
قَسَمٌ
لِذِي حِجْرٍ |
1-5. |
Fecre, // on geceye
// teke - çifte // ve akıp giden gece aşkına! // aklı
başında olan biri için acaba bu yeminlerin değeri nedir
? |
أَلَمْ
تَرَ كَيْفَ
فَعَلَ
رَبُّكَ
بِعَادٍ |
6. |
Rabbin Âd kavmine ne yaptı biliyor
musun? |
إِرَمَ
ذَاتِ
الْعِمَادِ |
7-8. |
Sütûn sütûn İrem
şehrine! |
اَلَّتِي
لَمْ
يُخْلَقْ
مِثْلُهَا
فِي الْبِلاَدِ |
|
Yani eşi benzeri
olmayan bu şehre ne yaptı? |
وَثَمُودَ
الَّذِينَ
جَابُوا
الصَّخْرَ بِالْوَادِ |
9. |
Ya vadideki
kayaları yontup ev yapan Semûd'a, |
وَفِرْعَوْنَ
ذِي
اْلأَوْتَادِ |
10. |
ya dünyaya kazık
çaktığını sanan, |
اَلَّذِينَ
طَغَوْا فِي
الْبِلاَدِ |
11. |
baskıyla payidar
olabileceğine inanan, |
فَأَكْثَرُوا
فِيهَا
الْفَسَادَ |
12. |
azdıkça azan
Firavun'lara ne yaptı biliyor musun? |
فَصَبَّ
عَلَيْهِمْ
رَبُّكَ
سَوْطَ
عَذَابٍ |
13. |
Rabbin ne kadar
acı varsa, onlar üzerine boşaltıverdi. |
إِنَّ
رَبَّكَ
لَبِالْمِرْصَادِ |
14. |
Çünkü Rabb'in, her
şeyi görüp duruyordu
|
سورة
الفجر: مكية
30
آية |
30.c. |
Fecr:
89/ 15 - 30 Ayetler |
فَأَمَّا
اْلإِنْسَانُ
إِذَا مَا
ابْتَلاَهُ
رَبُّهُ
فَأَكْرَمَهُ
وَنَعَّمَهُ
فَيَقُولُ
رَبِّي أَكْرَمَنِ |
15. |
İnsanoğlu hep böyledir. Eğer Allah,
deneme sadedinde kendisine biraz değer vermiş ise, " Rabb'im
yüzüme baktı " der. |
وَأَمَّا
إِذَا مَا
ابْتَلاَهُ
فَقَدَرَ
عَلَيْهِ
رِزْقَهُ فَيَقُولُ
رَبِّي
أَهَانَنِ |
16. |
Tam aksine eğer
Allah, yine deneme sadedinde nimetini biraz kısmışsa: " Rabbim
beni horladı " der. |
كَلاَّ
بَل لاَ
تُكْرِمُونَ
الْيَتِيمَ |
17. |
Hiç olur mu? Yetimin
hakkını vermeyen siz, |
وَلاَ
تَحَاضُّونَ
عَلَى
طَعَامِ
الْمِسْكِينِ |
18. |
yoksulu doyurmaya
yanaşmayan siz, |
وَتَأْكُلُونَ
التُّرَاثَ
أَكْلاً
لَمًّا |
19. |
mirası hapur
hupur yutan siz, |
وَتُحِبُّونَ
الْمَالَ
حُبًّا
جَمًّا |
20. |
malı abur cubur
toplayan da siz. |
كَلاَّ
إِذَا
دُكَّتِ اْلأَرْضُ
دَكًّا
دَكًّا |
21. |
Ama olmaz ki. Yer
paldır küldür sallanınca, |
وَجَاءَ
رَبُّكَ
وَالْمَلَكُ
صَفًّا صَفًّا |
22. |
melekler Rabb'in
huzurunda saf tutunca, |
وَجِيءَ
يَوْمَئِذٍ
بِجَهَنَّمَ
|
23. |
cehennem, önünüze
serilince, |
يَوْمَئِذٍ
يَتَذَكَّرُ
اْلإِنْسَانُ
وَأَنَّى
لَهُ
الذِّكْرَى |
|
insanın
aklı başına gelir ama, neye yarar ki: |
يَقُولُ
يَالَيْتَنِي
قَدَّمْتُ
لِحَيَاتِي |
24. |
" keşke
bir daha hayata dönebilsem " der. |
فَيَوْمَئِذٍ
لاَ
يُعَذِّبُ
عَذَابَهُ
أَحَدٌ |
25. |
Artık o gün,
kimse onun kadar acı veremez. |
وَلاَ
يُوثِقُ
وَثَاقَهُ
أَحَدٌ |
26. |
Kimse onun gibi güven
de veremez
|
يَاأَيَّتُهَا
النَّفْسُ
الْمُطْمَئِنَّةُ |
27. |
Ey huzurlu nefis der bir ses! |
اِرْجِعِي
إِلَى
رَبِّكِ
رَاضِيَةً
مَرْضِيَّةً |
28. |
Rabb'ine dön, artık seven de memnun sevilen
de. |
فَادْخُلِي
فِي
عِبَادِي //
وَادْخُلِي
جَنَّتِي |
29-0. |
katıl
kullarıma // atıl cennetime! |
سورة
البلد:
مكية 20
آية |
|
|
Beled:
90/ 1 - 7 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
لاَ
أُقْسِمُ
بِهَذَا
الْبَلَدِ //
وَأَنْتَ حِلٌّ
بِهَذَا
الْبَلَدِ |
1-2. |
Mekke şehrine yemin edip derim ki
// " bir gün sen, bu şehre özgürce gireceksin. " |
وَوَالِدٍ
وَمَا
وَلَدَ |
3. |
Bu şehre
emeği geçen baba evlat hakkı için |
لَقَدْ
خَلَقْنَا اْلإِنْسَانَ
فِي كَبَدٍ |
4. |
biz insanı, hep
zora koştuk. |
أَيَحْسَبُ
أَنْ لَنْ يَقْدِرَ
عَلَيْهِ
أَحَدٌ |
5. |
Acaba bu yüzden mi,
kimsenin kendisini alt edemeyeceğini sanıyor? |
يَقُولُ
أَهْلَكْتُ
مَالاً
لُبَدًا //
أَيَحْسَبُ
أَنْ لَمْ
يَرَهُ أَحَدٌ |
6-7. |
" çok mal
sarfettim " derken acaba // kimsenin kendisini görmediğini mi
sanıyor? |
سورة
البلد:
مكية 20
آية |
30.c. |
Beled:
90/ 8 - 20 Ayetler |
أَلَمْ
نَجْعَلْ
لَهُ
عَيْنَيْنِ //
وَلِسَانًا
وَشَفَتَيْنِ
//
وَهَدَيْنَاهُ
النَّجْدَيْنِ |
8-10. |
Acaba biz, kendisine
bir çift göz, // bir dil ve iki dudak vermedik mi? // kendisine iki seçenek
önermedik mi? |
فَلاَ
اقْتَحَمَ
الْعَقَبَةَ |
11. |
Fakat insan, zoru
göze alamadı. |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
الْعَقَبَةُ
// فَكُّ رَقَبَةٍ |
12-3. |
Zor nedir biliyor musun? // Köle azat
etmek, |
أَوْ
إِطْعَامٌ
فِي يَوْمٍ
ذِي
مَسْغَبَةٍ // يَتِيمًا
ذَا
مَقْرَبَةٍ //
أَوْ مِسْكِينًا
ذَا
مَتْرَبَةٍ |
14-6. |
Zor: özellikle
sıkıntılı dönemlerde // en başta yetim akrabalar
olmak üzere // açlıktan kıvranan yoksulları doyurmak, |
ثُمَّ
كَانَ مِنَ
الَّذِينَ
آمَنُوا
وَتَوَاصَوْا
بِالصَّبْرِ
وَتَوَاصَوْا
بِالْمَرْحَمَةِ |
17. |
Zor: inananlar arasına
karışarak kendilerine sabır tavsiye etmek, sevgi ve
şefkat göstermektir. |
أُولاَئِكَ
أَصْحَابُ
الْمَيْمَنَةِ |
18. |
İşte
yüzlerinde huzur ifadesi olanlar. |
وَالَّذِينَ
كَفَرُوا
بِآيَاتِنَا
هُمْ أَصْحَابُ
الْمَشْأَمَةِ |
19. |
Ayetlerimizi inkar
eden mutsuzlar ise |
عَلَيْهِمْ
نَارٌ مُؤْصَدَةٌ |
20. |
tam bir ateş
çemberindedirler. |
سورة
الشمس:
مكية 15
آية |
|
|
Şems: 91/ 1 - 15 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالشَّمْسِ
وَضُحَاهَا //
وَالْقَمَرِ
إِذَا
تَلاَهَا |
1-2. |
Güneşe ve
aydınlığına! // onu izleyen aya, |
وَالنَّهَارِ
إِذَا جَلاَّهَا
//
وَاللَّيْلِ
إِذَا
يَغْشَاهَا |
3-4. |
güneşi gösteren
gündüze // onu örten geceye |
وَالسَّمَاءِ
وَمَا
بَنَاهَا //
وَاْلأَرْضِ
وَمَا
طَحاهَا |
5-6. |
göğe ve onu
yapana // yere ve onu döşeyene, |
وَنَفْسٍ
وَمَا
سَوَّاهَا //
فَأَلْهَمَهَا
فُجُورَهَا
وَتَقْوَاهَا |
7-8. |
kişiye denge
verene, // ona iyiliği ve kötülüğü yükleyene yemin ederim ki |
قَدْ
أَفْلَحَ
مَنْ
زَكَّاهَا //
وَقَدْ خَابَ
مَنْ
دَسَّاهَا |
9-10. |
içini arıtan
kurtulmuş // kirleten kaybetmiştir
|
كَذَّبَتْ
ثَمُودُ
بِطَغْوَاهَا |
11. |
Semûdlar azıp inkar ettiler. |
إِذِ
انْبَعَثَ
أَشْقَاهَا |
12. |
Halkın
belâlısı ortaya atılınca, |
فَقَالَ
لَهُمْ
رَسُولُ
اللهِ
نَاقَةَ اللهِ
وَسُقْيَاهَا |
13. |
Allah resulü: Sakın
Allah devesine ilişmeyin! suyuna dikkat edin diye diller
döktüyse de |
فَكَذَّبُوهُ
فَعَقَرُوهَا
فَدَمْدَمَ
عَلَيْهِمْ
رَبُّهُمْ
بِذَنْبِهِمْ
فَسَوَّاهَا |
14. |
onu dinlemediler, ve
deveyi kestiler. Allah da yaptıklarını yanlarına
koymadı, üzerlerine gidip hepsini yerle bir etti. |
وَلاَ
يَخَافُ
عُقْبَاهَا |
15. |
Hem de sonucundan hiç
korkmadan. |
سورة
الليل: مكية
21
آية |
30.c. |
Leyl:
92/ 1 - 21 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَاللَّيْلِ
إِذَا
يَغْشَى //
وَالنَّهَارِ
إِذَا
تَجَلَّى |
1. |
Bürünen gece, //
ağaran gündüz aşkına |
وَمَا
خَلَقَ
الذَّكَرَ
وَاْلأُنْثَى |
3. |
erkeği ve
dişiyi yaratan aşkına derim ki: |
إِنَّ
سَعْيَكُمْ
لَشَتَّى |
4. |
sizin emekleriniz
farklı farklı değerlendirilecek. |
فَأَمَّا
مَنْ
أَعْطَى
وَاتَّقَى |
5. |
Vericilere,
sağlamcılara ve |
وَصَدَّقَ
بِالْحُسْنَى |
6. |
en güzel Sözü kabul
edenlere, |
فَسَنُيَسِّرُهُ
لِلْيُسْرَى |
7. |
kolayı, daha da
kolay ederiz. |
وَأَمَّا
مَنْ بَخِلَ
وَاسْتَغْنَى |
8. |
Avucunda tutana,
kasım kasım kasılana, |
وَكَذَّبَ
بِالْحُسْنَى |
9. |
en güzel Söze hayır
diyene ise |
فَسَنُيَسِّرُهُ
لِلْعُسْرَى |
10. |
zoru, daha da
zorlaştırırız. |
وَمَا
يُغْنِي
عَنْهُ
مَالُهُ
إِذَا تَرَدَّى |
11. |
Bu gibiler,
düştü mü artık malı işine yaramaz. |
إِنَّ
عَلَيْنَا
لَلْهُدَى //
وَإِنَّ
لَنَا لَلْآخِرَةَ
وَاْلأُولَى |
12-3. |
Önderlik bizim
işimiz, // dünya da bizim ahıret de. |
فَأَنْذَرْتُكُمْ
نَارًا
تَلَظَّى |
14. |
Sizi, harlı
ateşe karşı uyardım: |
لاَ
يَصْلاَهَا
إِلاَّ
اْلأَشْقَى //
اَلَّذِي
كَذَّبَ
وَتَوَلَّى |
15-6. |
Ateşe en
belâlılar atılacak. // yani burun kıvırıp
inanmayanlar
|
وَسَيُجَنَّبُهَا
اْلأَتْقَى //
اَلَّذِي
يُؤْتِي
مَالَهُ يَتَزَكَّى |
17-8. |
Sadece malını aklansın
diye veren // sağlamcılar ise, ateşten uzak tutulacaktır. |
وَمَا ِلأَحَدٍ
عِنْدَهُ
مِنْ
نِعْمَةٍ
تُجْزَى |
19. |
Nitekim Ebûbekir
verdiğini başkalarından takdir toplamak için değil,
sırf |
إِلاَّ
ابْتِغَاءَ
وَجْهِ
رَبِّهِ اْلأَعْلَى |
20. |
yüce Rabb'inin
rızasını kazanmak için verirdi. |
وَلَسَوْفَ
يَرْضَى |
21. |
Allah ondan, tabi ki
razı olacaktır. |
سورة
الضحى:
مكية 11
آية |
|
|
Duhâ:
93/ 1
3 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالضُّحَى |
1. |
Kuşluk vaktine, |
وَاللَّيْلِ
إِذَا سَجَى |
2. |
çöken
karanlığa yemin ederim ki |
مَا
وَدَّعَكَ
رَبُّكَ
وَمَا قَلَى |
3. |
Rabbin seni
bırakmadı, darılmadı da. |
سورة
الضحى: مكية
11
آية |
30.c. |
Duhâ: 93/ 4 - 11 Ayetler |
وَلَلْآخِرَةُ
خَيْرٌ لَكَ
مِنَ اْلأُولَى |
4-5. |
Resulüm! senin için
sonuç, başlangıçtan elbet daha hayırlı olacaktır. |
وَلَسَوْفَ
يُعْطِيكَ
رَبُّكَ
فَتَرْضَى |
|
Rabbin sana daha
neler neler verecek, sen de pek memnun olacaksın |
أَلَمْ
يَجِدْكَ
يَتِيمًا
فَآوَى |
6. |
Nitekim seni yetim
bulup kucak açmadı mı? |
وَوَجَدَكَ
ضَالاًّ
فَهَدَى |
7. |
Seni
şaşkın bulup kolundan tutmadı mı? |
وَوَجَدَكَ
عَائِلاً
فَأَغْنَى |
8. |
Yoksul iken seni
zengin etmedi mi? |
فَأَمَّا
الْيَتِيمَ
فَلاَ
تَقْهَرْ |
9. |
Bundan böyle yetimi
horlama! |
وَأَمَّا
السَّائِلَ
فَلاَ
تَنْهَرْ |
10. |
İsteyeni
azarlama! |
وَأَمَّا
بِنِعْمَةِ
رَبِّكَ
فَحَدِّثْ |
11. |
Her fırsatta
Rabb'inin bu iyiliklerini yad et. |
سورة
الانشراح: مكية 8 آية |
|
|
İnşirah: 94/ 1 - 8. Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
أَلَمْ
نَشْرَحْ
لَكَ
صَدْرَكَ |
1. |
Resulüm! senin
yüreğine su serpmedik mi? |
وَوَضَعْنَا
عَنْكَ
وِزْرَكَ // اَلَّذِي
أَنْقَضَ
ظَهْرَكَ |
2-3. |
Üstünden ambargoyu
kaldırmadık mı // belini büken? |
وَرَفَعْنَا
لَكَ
ذِكْرَكَ |
4. |
Adını
dillere destan etmedik mi senin? |
فَإِنَّ
مَعَ
الْعُسْرِ
يُسْرًا |
5. |
Her yokuşun bir
inişi olduğu gibi, |
إِنَّ
مَعَ
الْعُسْرِ
يُسْرًا |
6. |
her
sıkıntının bir sonu vardır. |
فَإِذَا
فَرَغْتَ
فَانْصَبْ |
7. |
Bir işi bitirir
bitirmez diğerine başla. |
وَإِلَى
رَبِّكَ
فَارْغَبْ |
8. |
Allah'a
sığın boşluktan. |
سورة
التين:
مكية 8
آية |
|
|
Tîn: 95/ 1 - 5 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالتِّينِ
وَالزَّيْتُونِ//وَطُورِ
سِينِينَ//وَهَذَا
الْبَلَدِ
اْلأَمِينِ |
1-3. |
İncire, zeytine,
// Tûr dağına ve // bu güvenli Mekke şehrine yemin ederim ki |
لَقَدْ
خَلَقْنَا اْلإِنْسَانَ
فِي
أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ |
4. |
biz insanı, her
bakımdan mükemmel yarattık. |
ثُمَّ
رَدَدْنَاهُ
أَسْفَلَ
سَافِلِينَ |
5. |
Sonra da onu
aşağıların en aşağısına ittik. |
سورة
التين:
مكية 8
آية |
30.c. |
Tîn: 95/ 6 - 8. Ayetler |
إِلاَّ
الَّذِينَ
آمَنُوا
وَعَمِلُوا
الصَّالِحَاتِ
|
6. |
İnanıp
yararlı işler yapanların |
فَلَهُمْ
أَجْرٌ
غَيْرُ
مَمْنُونٍ |
|
sevab geliri, asla
kesilmeyecektir. |
فَمَا
يُكَذِّبُكَ
بَعْدُ
بِالدِّينِ |
7. |
Resulüm! ahretteki
yargılamadan dolayı kim sana laf edebilir ki. |
أَلَيْسَ
اللهُ
بِأَحْكَمِ
الْحَاكِمِينَ |
8. |
Hakimlerin hakimi
Allah değil mi? |
سورة
العلق:
مكية 19
آية |
|
|
Alak:
96/ 1 - 19 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
اِقْرَأْ
بِاسْمِ
رَبِّكَ
الَّذِي
خَلَقَ |
1. |
Yaratan Allah
adıyla oku! |
خَلَقَ
اْلإنْسَانَ
مِنْ عَلَقٍ |
2. |
O, insanı bir damla
karışımdan yarattı. |
اِقْرَأْ
وَرَبُّكَ
اْلأَكْرَمُ |
3. |
Oku da Rabb'inin
iyiliklerini düşün: |
اَلَّذِي
عَلَّمَ
بِالْقَلَمِ |
4. |
Nitekim insana
kalemle yazmayı öğretti. |
عَلَّمَ
اْلإِنْسَانَ
مَا لَمْ
يَعْلَمْ |
5. |
Bu sayede
bilmediğini belletti. |
كَلاَّ
إِنَّ اْلإِنْسَانَ
لَيَطْغَى //
أَنْ رَآهُ
اسْتَغْنَى |
6-7. |
Yoo. İnsan
kendini yeterli gördü mü azar. |
إِنَّ
إِلَى
رَبِّكَ
الرُّجْعَى |
8. |
Hem de Rabb'ine
döneceğini bile bile. |
أَرَأَيْتَ
الَّذِي
يَنْهَى //
عَبْدًا
إِذَا
صَلَّى |
9-10. |
Namaz kılan kula
yasak getirene bak! |
أَرَأَيْتَ
إِنْ كَانَ
عَلَى
الْهُدَى |
11. |
A mübarek sen önce
adam doğru yolda mı |
أَوْ
أَمَرَ
بِالتَّقْوَى |
12. |
ya da
sağlamcılığı mı öneriyor baksana bir! |
أَرَأَيْتَ
إِنْ
كَذَّبَ
وَتَوَلَّى |
13. |
İnkar mı
ediyor, yüz mü vermiyor düşünsene! |
أَلَمْ
يَعْلَمْ
بِأَنَّ
اللهَ يَرَى |
14. |
Acaba bu adam,
Allah'ın her şeyi görüp ettiğini bilmiyor mu? |
كَلاَّ
لَئِنْ لَمْ
يَنْتَهِ
لَنَسْفَعاً
بِالنَّاصِيَةِ |
15. |
Artık fazla
oluyor. Eğer eziyetlerine bir son vermez ise onun saçını
yolarız. |
نَاصِيَةٍ
كَاذِبَةٍ
خَاطِئَةٍ |
16. |
Hem de aksi
perçeminden tutup rezil ederiz. |
فَلْيَدْعُ
نَادِيَهُ |
17. |
Hadi o zaman kulüp
arkadaşlarını çağırsın, |
سَنَدْعُ
الزَّبَانِيَةَ |
18. |
biz de zebanîleri
çağırırız. |
كَلاَّ
لاَ
تُطِعْهُ
وَاسْجُدْ
وَاقْتَرِبْ |
19.
scd |
Resulüm! sakın o
adama yüz verme! Secdeye varıp Tanrı'ya yaklaş. |
سورة
القدْر: مكية
5
آية |
30.c. |
Kadr:
97/ 1 - 5 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
إِنَّا
أَنْزَلْنَاهُ
فِي
لَيْلَةِ
الْقَدْرِ |
1. |
Biz Kuranı Kadir
gecesinde indirdik. |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
لَيْلَةُ
الْقَدْرِ |
2. |
Kadir gecesi, nedir biliyor musun? |
لَيْلَةُ
الْقَدْرِ
خَيْرٌ مِنْ
أَلْفِ شَهْرٍ |
3. |
Kadir gecesi, bin aydan daha
hayırlıdır. |
تَنَزَّلُ
الْمَلاَئِكَةُ
وَالرُّوحُ
فِيهَا بِإِذْنِ
رَبِّهِمْ
مِنْ كُلِّ
أَمْرٍ |
4. |
O gece, Cibril ve her
işin görevli melekleri, Rab'lerinin fermanı ile habire inerler. |
سَلاَمٌ
هِيَ حَتَّى
مَطْلَعِ
الْفَجْرِ |
5. |
O gece, taa fecre
kadar bir esenliktir gider. |
سورة
البينة:
مدنية 8 آية |
|
|
Beyyine:
98/ 1 - 8 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
لَمْ
يَكُنِ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
مِنْ أَهْلِ
الْكِتَابِ
وَالْمُشْرِكِينَ
مُنْفَكِّينَ
حَتَّى
تَأْتِيَهُمُ
الْبَيِّنَةُ |
1. |
İnkarcı
ehlikitap ile çok tanrıcı müşrikler arasında, Kuran nazil
olana kadar hiçbir sorun yoktu. |
رَسُولٌ
مِنَ اللهِ
يَتْلُوا
صُحُفًا
مُطَهَّرَةً
// فِيهَا
كُتُبٌ قَيِّمَةٌ |
2-3. |
Yani Allah resulü,
içinde çok değerli bilgiler bulunan pırıl pırıl
Kuran ayetlerini okuyana kadar. |
وَمَا
تَفَرَّقَ
الَّذِينَ
أُوتُوا
الْكِتَابَ
إِلاَّ مِنْ
بَعْدِ مَا
جَاءَتْهُمُ
الْبَيِّنَةُ |
4. |
Ancak Kuran, tüm
çıplaklığı ile gerçekleri dile getirdikten sonradır
ki, ehli kitabın kafaları karıştı. |
وَمَا
أُمِرُوا
إِلاَّ
لِيَعْبُدُوا
اللهَ
مُخْلِصِينَ
لَهُ
الدِّينَ
حُنَفَاءَ
وَيُقِيمُوا
الصَّلاَةَ
وَيُؤْتُوا
الزَّكَاةَ |
5. |
Halbuki, Allah'a
tertemiz bir kalp ile ibadet etmeleri, namaz kılıp zekat vermeleri
onlara da emredilmiş ve: |
وَذَلِكَ
دِينُ
الْقَيِّمَةِ |
|
" bütün ilahî
kitapların dini budur " denmişti. |
إِنَّ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
مِنْ أَهْلِ
الْكِتَابِ
وَالْمُشْرِكِينَ
|
6. |
İnkarcı
ehlikitap ile çok tanrıcı müşrikler, |
فِي
نَارِ
جَهَنَّمَ
خَالِدِينَ
فِيهَا
أُولاَئِكَ
هُمْ شَرُّ
الْبَرِيَّةِ |
|
sonsuza kadar
yanacaklardır. Bunlar, bütün yaratıkların yüz
karasıdırlar. |
إِنَّ
الَّذِينَ
آمَنُوا
وَعَمِلُوا
الصَّالِحَاتِ
|
7. |
İnanıp
yararlı faaliyetlerde bulunanlar ise |
أُولاَئِكَ
هُمْ خَيْرُ
الْبَرِيَّةِ |
|
tüm
yaratıkların yüz akıdırlar. |
جَزَاؤُهُمْ
عِنْدَ
رَبِّهِمْ
جَنَّاتُ عَدْنٍ
تَجْرِي
مِنْ
تَحْتِهَا
اْلأَنْهَارُ
خَالِدِينَ
فِيهَا
أَبَدًا |
8. |
Bunların
Rableri katındaki ödülü, çağlayanlı Adin bahçeleridir. Orada
sonsuza kadar kalacaklardır. |
رَضِيَ
اللهُ
عَنْهُمْ
وَرَضُوا
عَنْهُ |
|
Allah onlardan, onlar
da Allah'tan razıdır. |
ذَلِكَ
لِمَنْ
خَشِيَ
رَبَّهُ |
|
Cennet, içinde Allah
korkusu olanlar içindir. |
سورة
الزلزال: مدنية 8 آية |
30.c. |
Zilzâl: 99/ 1 - 8 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
إِذَا
زُلْزِلَتِ
اْلأَرْضُ
زِلْزَالَهَا |
1. |
Yer zangır
zangır sallanacak, |
وَأَخْرَجَتِ
اْلأَرْضُ
أَثْقَالَهَا |
2. |
tüm
ağırlıklarını atacak, |
وَقَالَ
اْلإِنْسَانُ
مَا لَهَا |
3. |
insan: " n'oluyor
buna ? " diyecek. |
يَوْمَئِذٍ
تُحَدِّثُ
أَخْبَارَهَا |
4. |
O gün yer, içini
döküp tüm bildiklerini ve |
بِأَنَّ
رَبَّكَ
أَوْحَى
لَهَا |
5. |
Allah'ın
kendisine neler söylediğini anlatacak, |
يَوْمَئِذٍ
يَصْدُرُ
النَّاسُ
أَشْتَاتًا
لِيُرَوْا
أَعْمَالَهُمْ |
6. |
O gün insanlar,
amellerini görmek için her yandan sökün edecekler. |
فَمَنْ
يَعْمَلْ
مِثْقَالَ
ذَرَّةٍ
خَيْرًا
يَرَهُ |
7. |
Zerre miktarı
iyilik yapan iyiliğini görecek. |
وَمَنْ
يَعْمَلْ
مِثْقَالَ
ذَرَّةٍ
شَرًّا
يَرَهُ |
8. |
Zerre miktarı
kötülük yapan da kötülüğünü görecek. |
سورة
العاديات: مكية 11 آية |
|
|
Adiyât: 100/ 1 - 11 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم |
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالْعَادِيَاتِ
ضَبْحًا |
1. |
Soluk soluğa
koşanlara! |
فَالْمُورِيَاتِ
قَدْحًا |
2. |
Nallarından
kıvılcım saçanlara! |
فَالْمُغِيرَاتِ
صُبْحًا |
3. |
Alaca karanlıkta
akın edenlere! |
فَأَثَرْنَ
بِهِ
نَقْعًا |
4. |
Tozu dumana
katanlara! |
فَوَسَطْنَ
بِهِ
جَمْعًا |
5. |
Kalabalığı
yarıp geçenlere yemin ederim ki |
إِنَّ
اْلإِنْسَانَ
لِرَبِّهِ
لَكَنُودٌ |
6. |
İnsanoğlu Sahib'ine
karşı çok nankördür. |
وَإِنَّهُ
عَلَى ذَلِكَ
لَشَهِيدٌ |
7. |
Zaten kendisi de buna
bizzat tanıktır. |
وَإِنَّهُ
لِحُبِّ
الْخَيْرِ
لَشَدِيدٌ |
8. |
İnsanoğlu
aşırı mal canlısıdır. |
أَفَلاَ
يَعْلَمُ |
9. |
Ama insan, şunu
iyi bilmelidir ki, |
إِذَا
بُعْثِرَ
مَا فِي
الْقُبُورِ |
|
bir gün gelecek,
kabirdekiler dışarı atılacak, |
وَحُصِّلَ
مَا فِي
الصُّدُورِ |
10. |
içerdeki tüm
sırlar, ortaya dökülecek, |
إِنَّ
رَبَّهُمْ
بِهِمْ
يَوْمَئِذٍ
لَخَبِيرٌ |
11. |
işte o gün
Allah, her şeyi kendilerine bir bir sayıp dökecektir. |
سورة
القارعة: مكية 11 آية |
30.c. |
Kâria': 101/ 1 - 11 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
اَلْقَارِعَةُ |
1. |
Gümleten. |
مَا
الْقَارِعَةُ |
2. |
Gümleten nedir? |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
الْقَارِعَةُ |
3. |
Gümleten nedir
bilmiyor musun? |
يَوْمَ
يَكُونُ
النَّاسُ
كَالْفَرَاشِ
الْمَبْثُوثِ |
4. |
O gün insanlar
kelebekler gibi savrulacak. |
وَتَكُونُ
الْجِبَالُ
كَالْعِهْنِ
الْمَنْفُوشِ |
5. |
Dağlar
atılmış yün gibi uçuşacak. |
فَأَمَّا
مَنْ
ثَقُلَتْ
مَوَازِينُهُ |
6. |
Tartısı
ağır olanlar, |
فَهُوَ
فِي عِيشَةٍ
رَاضِيَةٍ |
7. |
mutlu bir yaşama
dalarken, |
وَأَمَّا
مَنْ
خَفَّتْ
مَوَازِينُهُ |
8. |
tartısı
eksi olanların |
فَأُمُّهُ
هَاوِيَةٌ |
9. |
Anası dipsize atlayacak. |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا هِيَهْ |
10. |
Dipsiz nedir biliyor musun? |
نَارٌ
حَامِيَةٌ |
11. |
Kızgın kor
yatağı. |
سورة
التكاثر: مكية 8 آية |
|
|
Tekâsür: 102/ 1 - 8 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
أَلْهَاكُمُ
التَّكَاثُرُ |
1. |
Büyüme olayı,
sizi öylesine sardı ki |
حَتَّى
زُرْتُمُ
الْمَقَابِرَ |
2. |
sonunda mezarı
boyladınız. |
كَلاَّ
سَوْفَ
تَعْلَمُونَ |
3. |
Yoo. İşin
iç yüzünü yakında öğreneceksiniz. |
ثُمَّ
كَلاَّ
سَوْفَ
تَعْلَمُونَ |
4. |
Hem de çok
yakında öğreneceksiniz. |
كَلاَّ
لَوْ
تَعْلَمُونَ
عِلْمَ
الْيَقِينِ |
5. |
Zaten işin iç
yüzünü yakînen bilebilseydiniz, |
لَتَرَوُنَّ
الْجَحِيمَ |
6. |
cehennemi de
görecektiniz. |
ثُمَّ
لَتَرَوُنَّـهَا
عَيْنَ
الْيَقِينِ |
7. |
Ama daha sonra,
nasıl olsa onu göreceksiniz. |
ثُمَّ
لَتُسْأَلُنَّ
يَوْمَئِذٍ
عَنِ
النَّعِيمِ |
8. |
O gün, tüm nimetlerin
hesabını vereceksiniz. |
سورة
العصر: مكية
3
آية |
30.c. |
Asr:
103/ 1 - 3 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَالْعَصْرِ |
1. |
Asra yemin ederim ki, |
إِنَّ
اْلإِنْسَانَ
لَفِي
خُسْرٍ |
2. |
insanoğlu,
gerçekten çok perişan durumdadır. |
إِلاَّ
الَّذِينَ
آمَنُوا
وَعَمِلُوا
الصَّالِحَاتِ
|
3. |
inanıp
yararlı faaliyette bulunanlar ile |
وَتَوَاصَوْا
بِالْحَقِّ
وَتَوَاصَوْا
بِالصَّبْرِ |
|
gerçeği ve
sabrı önerenler ise, esenliktedir. |
سورة
الهمزة:
مكية 9
آية |
|
|
Hümeze: 104/ 1 - 9 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
وَيْلٌ
لِكُلِّ
هُمَزَةٍ
لُمَزَةٍ |
1. |
Ah şu kaş
göz ederek dedikodu üretenler, |
اَلَّذِي
جَمَعَ
مَالاً
وَعَدَّدَهُ |
2. |
Malı biriktirip
tekrar tekrar sayanlar! |
يَحْسَبُ
أَنَّ
مَالَهُ
أَخْلَدَهُ |
3. |
Sanki malı,
kendisini ölümsüz kılacakmış gibi. |
كَلاَّ
لَيُنْبَذَنَّ
فِي
الْحُطَمَةِ |
4. |
Ama o, kesinlikle
kırana atılacak. |
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
الْحُطَمَةُ |
5. |
Peki kıran
nedir biliyor musun? |
نَارُ
اللهِ
الْمُوقَدَةُ |
6. |
Kıran, Allah'ın
yaktırdığı bir ateş olup |
اَلَّتِي
تَطَّلِعُ
عَلَى
اْلأَفْئِدَةِ |
7. |
öncelikle yürekleri
dağlayacak, |
إِنَّهَا
عَلَيْهِمْ
مُوصَدَةٌ |
8. |
ardından
kapıları üzerilerine kapanacak ve, |
فِي
عَمَدٍ
مُمَدَّدَةٍ |
9. |
upuzun sütunlar
arasında kalakalacaklar. |
سورة
الفيل:
مكية 5
آية |
|
|
Fîl: 105/ 1 - 5 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
أَلَمْ
تَرَ كَيْفَ
فَعَلَ
رَبُّكَ
بِأَصْحَابِ
الْفِيلِ |
1. |
Resulüm! Rabb'in Fil
ordusuna ne mi yaptı? |
أَلَمْ
يَجْعَلْ
كَيْدَهُمْ
فِي
تَضْلِيلٍ |
2. |
Tüm
hesaplarını boşa çıkardı. |
وَأَرْسَلَ
عَلَيْهِمْ
طَيْرًا
أَبَابِيلَ |
3. |
Üzerine kuş
sürüleri salıp |
تَرْمِيهِمْ
بِحِجَارَةٍ
مِنْ
سِجِّيلٍ |
4. |
damgalı
taşlar attırarak, |
فَجَعَلَهُمْ
كَعَصْفٍ
مَأْكُولٍ |
5. |
hepsini güve
yemiş ekine çevirdi. |
سورة
قريش: مكية
4
آية |
30.c. |
Kureyş: 106/ 1 - 4 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
ِلإِيلاَفِ
قُرَيْشٍ |
1. |
|
إِيلاَفِهِمْ
رِحْلَةَ
الشِّتَاءِ
وَالصَّيْفِ |
2. |
kendilerini yaz ve
kış turlarıyla kaynaştıran |
فَلْيَعْبُدُوا
رَبَّ هَذَا
الْبَيْتِ |
3. |
Kabenin Sahib'ine kulluk etsinler. |
اَلَّذِي
أَطْعَمَهُمْ
مِنْ جُوعٍ |
4. |
yani
karınlarını doyurup |
وَآمَنَهُمْ
مِنْ خَوْفٍ |
|
korkuyu güvene
dönüştürene şükretsinler. |
سورة
الماعون: مكية 7 آية |
|
|
Mâûn: 107/ 1 - 7 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
أَرَأَيْتَ
الَّذِي
يُكَذِّبُ
بِالدِّينِ
|
1. |
|
فَذَلِكَ
الَّذِي
يَدُعُّ
الْيَتِيمَ |
2. |
Yetimi itip kakana, |
وَلاَ
يَحُضُّ
عَلَى
طَعَامِ
الْمِسْكِينِ |
3. |
yoksulu doyurmaya
yanaşmayana bak! |
فَوَيْلٌ
لِلْمُصَلِّينَ |
4. |
Ah şu
namazcılar! |
اَلَّذِينَ
هُمْ عَنْ
صَلاَتِهِمْ
سَاهُونَ |
5. |
yani
namazlarında ikide bir yanılıp duranlar! |
اَلَّذِينَ
هُمْ
يُرَاءُونَ |
6. |
gösteriş yapanlar! |
وَيَمْنَعُونَ
الْمَاعُونَ |
7. |
birbirilerine kap
kacağı bile esirgeyenler! |
سورة
الكوثر:
مكية 3
آية |
|
|
Kevser:
108/ 1 - 3 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
إِنَّا
أَعْطَيْنَاكَ
الْكَوْثَرَ
|
1. |
Resulüm! biz cennette
en güzel köşeyi sana ayırdık. |
فَصَلِّ
لِرَبِّكَ
وَانْحَرْ |
2. |
Bu nedenle Rabb'in
için namaz kıl ve kurban kesmelisin. |
إِنَّ
شَانِئَكَ
هُوَ
اْلأَبْتَرُ |
3. |
Şunu bil ki,
asıl ocağı sönecek olan, seni çekiştirip durandır. |
سورة
الكافرون: مكية 6 آية |
30.c. |
Kâfirûn: 109/ 1 - 6 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
قُلْ
يَاأَيُّهَا
الْكَافِرُونَ
|
1. |
Resulüm de ki: "
Ey inkarcılar! |
لاَ
أَعْبُدُ
مَا
تَعْبُدُونَ |
2. |
ben, sizin
taptıklarınıza tapmıyorum. |
وَلاَ
أَنْتُمْ
عَابِدُونَ
مَا
أَعْبُدُ |
3. |
siz de benim
taptığıma tapmıyorsunuz. |
وَلاَ
أَنَا
عَابِدٌ مَا
عَبَدتُّمْ |
4. |
ben, sizin
taptıklarınıza tapacak değilim, |
وَلاَ
أَنْتُمْ
عَابِدُونَ
مَا
أَعْبُدُ |
5. |
siz de, benim
taptığıma tapacak değilsiniz. |
لَكُمْ
دِينُكُمْ
وَلِيَ
دِينِ |
6. |
o halde sizin
dininiz size, benim dinim bana. " |
سورة
النصر:
مدنية 3 آية |
|
|
Nasr:
110/ 1 - 3 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
إِذَا
جَاءَ
نَصْرُ
اللهِ
وَالْفَتْحُ
|
1. |
Resulüm! Bir gün
Allahın da yardımıyla Fetih nasip olur da, |
وَرَأَيْتَ
النَّاسَ
يَدْخُلُونَ
فِي دِينِ
اللهِ أَفْوَاجًا |
2. |
insanların,
bölük bölük İslâma girdiğini görürsen, |
فَسَبِّحْ
بِحَمْدِ
رَبِّكَ
وَاسْتَغْفِرْهُ
|
3. |
Rabb'inin
erişilmez yüceliğini yadet. Teşekkür edip af dile. |
إِنَّهُ
كَانَ
تَوَّابًا |
|
Çünkü Allah, affetmeye
bayılır. |
سورة
تبتْ:
مكية 5
آية |
|
|
Tebbet:
111/ 1 - 5 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
تَبَّتْ
يَدَا أَبِي
لَهَبٍ
وَتَبَّ
|
1. |
Ocağı
sönesice Ebûleheb! Zaten söndü sönecek. |
مَا
أَغْنَى
عَنْهُ
مَالُهُ
وَمَا
كَسَبَ |
2. |
Ne malı
işine yarayacak ne de kazandıkları. |
سَيَصْلَى
نَارًا
ذَاتَ
لَهَبٍ |
3. |
Yakında
harlı ateşe girecek. |
وَامْرَأَتُهُ
حَمَّالَةَ
الْحَطَبِ |
4. |
Odun hamalı
karısı da, |
فِي
جِيدِهَا
حَبْلٌ مِنْ
مَسَدٍ |
5. |
hem de boynundaki
hurma lifinden ipiyle. |
سورة
الإخلاص: مكية 4 آية |
30.c. |
İhlâs: 112/ 1 - 4 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
قُلْ
هُوَ اللهُ
أَحَدٌ
|
1. |
De ki: " Allah,
birdir. |
اَللهُ
الصَّمَدُ |
2. |
Allah, çok
saygındır. |
لَمْ
يَلِدْ
وَلَمْ
يُولَدْ |
3. |
Doğmamış
ve doğurmamıştır. |
وَلَمْ
يَكُنْ لَهُ
كُفُوًا
أَحَدٌ |
4. |
Hiç kimse ona denk
olamaz. " |
سورة
الفلق:
مدنية 5 آية |
|
|
Felak:
113/ 1 - 5 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
قُلْ
أَعُوذُ
بِرَبِّ
الْفَلَقِ |
1. |
De ki: " Aydınlığın
Sahibine sığınırım, |
مِنْ
شَرِّ مَا
خَلَقَ |
2. |
tüm
yaratıkların şerrinden, |
وَمِنْ
شَرِّ
غَاسِقٍ
إِذَا
وَقَبَ |
3. |
çöken
karanlığın şerrinden |
وَمِنْ
شَرِّ
النَّفَّاثَاتِ
فِي الْعُقَدِ |
4. |
düğümlere
üfleyen üfürükçülerin şerrinden, |
وَمِنْ
شَرِّ
حَاسِدٍ
إِذَا
حَسَدَ |
5. |
kıskanıp
çekemeyenlerin şerrinden. |
سورة
الناس:
مكية 6
آية |
|
|
Nâs: 114/ 1 - 6 Ayetler |
بسم
الله الرحمن
الرحيم
|
0. |
Bismillâhirrahmânirrahîm |
قُلْ
أَعُوذُ
بِرَبِّ
النَّاسِ
|
1. |
De ki: "
insanı çekip çevirene sığınıyorum, " |
مَلِكِ
النَّاسِ |
2. |
"
yani insana egemen olan, " |
إِلَهِ
النَّاسِ |
3. |
"
Tanrı'ya. " |
مِنْ
شَرِّ
الْوَسْوَاسِ
الْخَنَّاسِ |
4. |
" sinsi
şeytanların, " |
اَلَّذِي
يُوَسْوِسُ
فِي صُدُورِ
النَّاسِ |
5. |
" insanı
ikileme sevk eden, " |
مِنَ
الْجِنَّةِ
وَالنَّاسِ |
6. |
" cin ve
insan kılıklı şeytanların şerrinden. " |