ÇOK ŞÜKÜR, HAZRET-İ ZEKERİYYA, HAZRET-İ YAHYA, HAZRET-İ MERYEM, VE HAZRET-İ İSÂ'NIN HAYATLARI İLE İLGİLİ KISSALARI TAMAMLADIK... HEM KUR'AN-I KERİM'DEN, HEM DE DÖRT İNCİL VERSİYONUNDAN BULABİLDİĞİMİZ ÂYET VE BÖLÜMLERLE, MÜMKÜN OLDUĞU KADAR HAZRET-İ İSÂ'NIN DOĞUMU VE HAYÂTI İLE İLGİLİ GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARMAYA ÇALIŞTIK... SONRA HAZRET-İ İSÂ'NIN KUR'AN-I KERİM'DE İŞÂRET EDİLEN MUCİZELERİNİ, DÖRT İNCİL VERSİYONUNDAN NAKLETTİK... GERİYE HAZRET-İ İSÂ'NIN BU DÜNYÂDAN ÇEKİLMESİ, BABA-OĞUL MESELESİ, MESİH-MEHDİ MESELESİ, VE TABİİ MİSYONERLERİN İDDİALARINA CEVAP VERME MESELESİ KALDI... YÂNİ DAHA ÇOK İŞİMİZ VAR. BÂZI İTİKAT SÂHİBİ MÜSLÜMAN DOSTLARIMIZ, NİÇİN HAZRET-İ İSÂ
VE İNCİL ÜZERİNDE BU KADAR ÇOK DURDUĞUMUZU SORABİLİRLER... ÇOK AÇIK...
BİRİNCİSİ, BİZ DÖRT KİTÂB'A VE BÜTÜN RESÜLLERE İNANIRIZ. ONUN İÇİN
İSÂ BİZE HIRİSTİYANLAR'A OLDUĞUNDAN DAHA YAKINDIR. GERÇEK İNCİL,
HIRİSTİYANLAR'DAN DAHA ÇOK BİZİM KITABIMIZDIR. HEM HAZRET-İ İSÂ'NIN
HURAFELERLE DONATILMASINI, HÂŞÂ, ALLAH'IN OĞLU DİYE TANITILMASINI
ÖNLEMEK İÇİN, HEM GERÇEK İNCİL'İ HER TÜRLÜ TAHRİFATTAN KURTARMAK
İÇİN, HEM DE MİSYONERLERİN SAF, CÂHİL MÜSLÜMANLAR'I KANDIRMALARINA
ENGEL OLMAK İÇİN BU ÇALIŞMAYI YAPIYORUZ...
- "... VE O KİMSELER Kİ, 'PEYGAMBERLERİN
- "ALLAH'A VE PEYGAMBERLERİNE İYMAN
ÖYLEYSE, KALDIĞIMIZ YERDEN, YİNE İNCİL VERSİYONLARINDAN BAŞLAYARAK İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN SON DEMLERİNİ ANLATALIM: MATTA'YA GÖRE, YAHUDA İSKARİYOT, İSÂ'YI 30 GÜMÜŞE SATAR. SON
AKŞAM YEMEĞİNDE İSÂ ŞAKİRTLERİNE AYRILACAĞINI, PETROS'UN KENDİSİNİ
İNKÂR EDECEĞİNİ SÖYLER. SONRA ONLARLA BERABER GETSAMANİ DENİLEN
YERE GİDER, VE ONLARA VAAZDA BULUNUR.
- "İsâ daha konuşurken, onikilerden biri olan Yahuda geldi. yanında, başkâhinlerle halkın ihtiyarları tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı büyük bir kalabalık vardı. İsâ'yı ele veren Yahuda, 'kimi öpersem, İsâ odur, onu tutuklayın,' diye onlarla sözleşmişti. Dosdoğru İsâ'ya gidip, 'Selâm, rabbî!' diyerek onu öptü. İsâ ona, 'Arkadaş, bunun için mi geldin?' dedi. Bunun üzerine adamlar yaklaştı, İsâ'yı yakalayıp tutukladılar. İsa'yla birlikte olanlardan biri, âni bir hareketle kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu. O zaman İsâ ona, 'kılıcını yerine koy!' dedi. 'Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. Yoksa babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir. Ama böyle olması gerektiğini bildiren kutsal yazılar o zaman nasıl yerine gelir? Bundan sonra İsâ kalabalığa dönüp şöyle seslendi: 'Bir haydudun peşindeymiş gibi beni kılıç ve sopalarla mı yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup ders veriyordum, beni tutuklamadınız. Ama bütün bunlar, peygamberlerin yazdıkları yerine gelsin diye oldu.' O zaman öğrencilerin hepsi onu bırakıp kaçtı." - "İsâ'yı tutuklayanlar, onu başkâhin Kayafa'ya götürdüler. Din bilginleriyle ihtiyarlar da orada toplanmışlardı. Petrus, İsâ'yı uzaktan, ta başkâhinin avlusuna kadar izledi. Sonucu görmek için içeri girip nöbetçilerin yanına oturdu. Başkâhinlerle yüksek kurulun tamamı, İsâ'yı ölüm cezâsına çarptırmak için kendisine karşı yalancı tanıklar arıyorlardı. Ortaya birçok yalancı tanık çıktığı halde, aradıklarını bulamadılar. Sonunda iki tanık çıktı ortaya. 'Bu adam" dediler, >Ben Tanrı'nın tapınağını yıkıp üç günde yeniden kurabilirim,< dedi.' Başkâhin ayağa kalkıp İsâ'ya, 'Hiç cevap vermeyecek misin?' dedi. 'Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?' Ne var ki, İsâ susmaya devam etti. Başkâhin ise ona, 'Yaşayan Tanrı hakkı için sana yemin ettiriyorum, söyle bize, Tanrı'nın oğlu Mesih sen misin?' dedi. İsâ, 'söylediğin gibidir,' karşılığını verdi. 'Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu'nun, Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz.' Bunun üzerine başkâhin giysilerini yırtarak, 'Tanrı'ya küfretti!' dedi. 'Artık tanıklara ne ihtiyacımız kaldı? İşte küfürü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?' 'ölümü hak etti!' diye cevap verdiler. Bunun üzerine isâ'nın yüzüne tükürüp onu yumrukladılar. Bâzıları da onu tokatlayıp, 'Ey Mesih, peygamberliğini göster bakalım, sana vuran kim?' dediler." - "Petrus ise dışarıda, avluda oturuyordu. bir hizmetçi kız
yanına gelip, 'Sen de Celileli İsâ'yla birlikteydin,' dedi.
Ama Petrus bunu herkesin önünde inkâr ederek şöyle dedi:
'Senin neden söz ettiğini anlamıyorum.' Sonra avlu kapısının
önüne çıktı. Onu gören başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara,
'Bu adam Nâsırâlı İsâ'yla birlikteydi,' dedi. Petrus yemin
ederek, 'Ben o adamı tanımıyorum,' diye yine inkâr etti.
Orada duranlar az sonra Petrus'a yaklaşıp, 'Gerçekten sen de
onlardansın. Lehçen seni ele veriyor,' dediler. Petrus kendine
lânet okuyup yemin ederek, 'O adamı tanımıyorum!' dedi. Tam
o anda horoz öttü. Petrus, İsâ'nın, 'Horoz ötmeden sen beni
üç kez inkâr edeceksin,' dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp
acı acı ağladı."
- "Sabah olunca başkâhinlerle halkın ihtiyarlarının hepsi, İsâ'yı ölüm cezasına çarptırmak konusunda anlaştılar. Onu bağladılar, götürüp vâli Pilatus'a teslim ettiler. İsâ'yı ele veren Yahuda, onun mahkûm edildiğini görünce yaptığına pişman oldu. Otuz gümüş parayı başkâhinlere ve ihtiyarlara geri götürdü. 'Ben suçsuz birini ele vermekle günah işledim,' dedi. Onlar ise, 'Bundan bize ne? onu sen düşün,' dediler. Yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı, gidip kendini astı. Paraları toplayan başkâhinler, 'Kan pahası olan bu paraları tapınağın hazinesine koymak doğru olmaz,' dediler. Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar için mezarlık yapmak üzere çömlekçi tarlasını satın aldılar. Bunun için bu tarlaya bugüne dek 'kan tarlası' denilmektedir. Böylece Yeremya peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu: İsrâiloğulları'ndan bâzılarının ona biçtikleri değerin karşılığı olan otuz gümüşü aldılar ve Rabbin bana buyurduğu gibi, çömlekçinin tarlasını satın almak için harcadılar." - "İsâ vâlinin önüne çıkarıldı. vâli ona, 'Sen Yahudiler'in kralı mısın?' diye sordu. İsâ, 'Söylediğin gibidir,' dedi. Başkâhinlerle ihtiyarlar onu suçlayınca hiç karşılık vermedi. Pilatus ona, 'Senin aleyhinde yaptıkları bunca tanıklığı duymuyor musun?' dedi. İsâ bir tek konuda bile ona cevap vermedi. Vâli buna çok şaştı. Her fısıh bayramında vâli, halkın istediği bir tutukluyu salıvermeyi âdet edinmişti. O günlerde Barabas adında ünlü bir tutuklu vardı. Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, 'Sizin için kimi salıvereyim istersiniz, Barabas'ı mı, Mesih denilen İsâ'yı mı?' diye sordu. İsâ'yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Pilatus yargıç kürsüsünde otururken karısı ona, 'O doğru adama dokunma. Dün gece rüyamda onun yüzünden çok sıkıntı çektim,' diye haber gönderdi. Başkâhinler ve ihtiyarlar ise, Barabas'ın salıverilmesini ve İsâ'nın öldürülmesini istesinler diye halkı kışkırttılar. Vâli onlara şunu sordu: 'Sizin için ikisinden hangisini salıvereyim istersiniz?' 'Barabas'ı,' dediler. Pilatus, "Öyleyse Mesih denen İsâ'yı ne yapayım?' dedi. Hep bir ağızdan, 'Çarmıha gerilsin!' dediler. Pilatus, 'O ne kötülük yaptı ki?' diye sordu. Onlar ise daha yüksek sesle, 'Çarmıha gerilsin!' diye bağırıp durdular. Pilatus, elinden bir şey gelmediğini, tersine, bir kargaşalığın başladığını görünce su aldı, kalabalığın önünde ellerini yıkayıp şöyle dedi: 'Bu adamın kanından ben sorumlu değilim. bu işe siz bakın!' Bütün halk şu karşılığı verdi: 'Onun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun!' Bunun üzerine Pilatus onlar için Barabas'ı salıverdi. İsâ'yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti." - "Sonra vâlinin askerleri İsâ'yı vâli konağına götürüp tüm taburu başına topladılar. Onu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler. Dikenlerden bir taç örüp başına koydular, sağ eline de bir kamış tutturdular. önünde diz çöküp, 'Yaşa, ey Yahudiler'in Kralı!' diyerek onunla alay ettiler. Üzerine tükürdüler, kamışı alıp başına vurdular. Onunla böyle alay ettikten sonra kaftanı üzerinden çıkarıp ona yine kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere onu alıp götürdüler. Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsâ'nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. Golgota, yâni kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsâ'ya ödle karışık şarap verdiler. İsâ bunu tadınca içmek istemedi. Askerler onu çarmıha gerdikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. Sonra oturup yanında nöbet tuttular. Başının üzerine, 'Bu, Yahudiler'in Kralı İsâ'dır' diye yazan bir suç yaftası astılar. İsâ'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsâ'ya sövüyor, 'Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı'nın oğluysan, çarmıhtan in!' diyorlardı. Başkâhinler, din bilginleri ve ihtiyarlar da aynı şekilde onunla alay ederek, 'Başkalarını kurtardı da, kendini kurtaramıyor,' diyorlardı. 'İsrail'in kralı imiş! şimdi çarmıhtan aşağı insin de, ona imân ederiz. Tanrı'ya güveniyordu; Tanrı onu seviyorsa, kurtarsın bakalım! çünkü, >Ben Tanrı'nın oğluyum,< demişti.' İsâ'yla birlikte çarmıha gerilmiş olan haydutlar da ona aynı şekilde hakaret ettiler." - "Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar
süren bir karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsâ yüksek sesle,
'elî, elî, lema şevaktani?' yâni, "Tanrım, Tanrım, beni niçin
terkettin?' diye bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu
işitince, 'Bu adam İlyas'ı çağırıyor,' dediler. İçlerinden biri
hemen koşup bir sünger getirdi, ekşimiş üzüm suyuna batırıp bir
kamışın ucuna takarak İsâya içirdi. Diğerleri ise, 'Dur bakalım,
İlyas gelip o'nu kurtaracak mı?' dediler. İsâ, yüksek sesle bir
kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti."
MATTA'YA GÖRE İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN ÇARMIHTA RUHUNU TESLİM EDİŞİ BÖYLE ANLATILMIŞ... HEMEN HATIRLATALIM, BU MATTA, ONİKİ ŞAKİRTTEN BİRİ OLAN MATTA DEĞİL, ÇOK DAHA SONRA HIRİSTİYANLARA KATILAN VE MARKOS'TAN KOPYA ÇEKEN İNCİL YAZARI, ONUN ADINI KULLANMIŞ... DİKKAT ÇEKEN BİR KAÇ HUSUS VAR... BİRİNCİSİ ELBETTE "ALLAH'IN OĞLU" İFÂDESİNİ ŞİDDETLE REDDEDİYORUZ!.. İKİNCİSİ, İSÂ ALEYHİSSELÂM, KENDİSİNİ YAKALAMAYA GELENLERİ HİÇ DİRENMİYOR, AMA ÇEVRESİNDEKİLER BİR SÜRE SONRA ORTALIKTAN KAYBOLUYOR!.. VE DAHA SONRA ONUN ÇARMIHA GERİLMESİNİ İSTEYEN BÜYÜK BİR KALABALIK ORTAYA ÇIKIYOR!.. BUNLARIN HEMEN HEPSİNİN YAHUDİ OLDUĞU ANLAŞILIYOR... SONRA ROMALI VÂLİ, KENDİNİ BU CİNÂYETİN SORUMLULUĞUNDAN SIYIRIYOR, HATTA ELLERİNİ YIKAYARAK İSÂ'NIN KANININ ONA BULAŞMADIĞINI GÖSTERİYOR. BU, "NÂHAK YERE PEYGAMBERLERİ ÖLDÜRDÜLER," ÂYETİ İLE YAKINDAN BAĞDAŞIYOR. BİLİYORUZ Kİ, HAZRET-İ ZEKERİYYA'YI, HAZRET-İ YAHYA'YI YAHUDİLER ÖLDÜRMÜŞLERDİR. İSÂ'YI DA ÖLDÜRDÜLER Mİ, ÖLDÜRMEDİLER Mİ, İLERDE AÇIKLAYACAĞIZ. ANCAK YAHUDİLER, BU İSYÂNLARI SEBEBİYLE KUR'AN'DA ŞİDDETLE LÂNETLENMİŞLERDİR. ÜÇÜNCÜSÜ, İSÂ ALEYHİSSELÂM FAZLA KONUŞMUYOR, İTİRÂZ ETMİYOR, KADERİNİ KABULLENİYOR. YANİ İNSANOĞLU, MERYEMOĞLU GİBİ DAVRANIYOR, HÂŞÂ, ALLAH'IN OĞLU GİBİ DEĞİL! BÖYLE BİR DURUM ZÂTEN SÖZ KONUSU DEĞİL!.. NE ZEKERİYYA, NE YAHYA, NE DE İSÂ,NE DE RUHULKÜDS, YÂNİ CEBRÂİL ALLAH'A KUL OLMAKTAN KAÇINMAMIŞLARDIR. - "MESİH TE, MELEKLERİN ULULARI DA ALLAH'A
DÖRDÜNCÜSÜ, BİR İLYA/İLYAS KONUSU VAR Kİ, ONA İLERDE TEMAS EDECEĞİZ. İLYA, BİR İSRÂİL KAHRAMANI, İLYÂS İSE GÖĞE ÇEKİLMİŞ BİR BAŞKA PEYGAMBER... İKİSİ AYNI KİŞİ Mİ, ONU ARAŞTIRACAĞIZ. İNCİL VERSİYONLARI BİR YANA, GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ TERCÜMELERDE BİLE FARKLILIKLAR VAR. BU KISIM İNTERNETTEN MATTA İNCİLİ SAYFASINDAN ALINMIŞTIR. KİTÂB-I MUKADDES TERCÜMESİNDEN EPEY FARKLI... ÖTE YANDAN İLK İNCİL YAZARI VE MATTA İLE LUKA'NIN İLHAM
KAYNAĞI OLAN MARKOS'A GÖRE, YAHUDA İSKARİYOT, İSÂ'YI PARA KARŞILIĞI
SATAR. İSÂ ALEYHİSSELÂM İSE İKİ ŞAKİRDİNİ BİR ADAMIN PEŞİNDEN
GÖNDEREREK ONUN EVİNDE FISIH YİYECEĞİNİ SÖYLER. SON AKŞAM YEMEĞİNDE
İSÂ AYRILACAĞINI, PETROS'UN KENDİSİNİ İNKÂR EDECEĞİNİ BELİRTİR.
SONRA ONLARLA BERABER GETSAMANİ DENİLEN YERE GİDER, VE ONLARA
VAAZDA BULUNUR. - "Tam o anda, İsâ daha konuşurken, onikilerden biri olan
Yahuda çıkageldi. Yanında başkâhinler, din bilginleri ve
ihtiyarlar tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı bir kalabalık
vardı. İsâ'yı ele veren Yahuda, 'Kimi öpersem, İsâ odur.
onu tutuklayın, güvenlik altına alıp götürün,' diye onlarla
sözleşmişti. Gelir gelmez İsâ'ya yaklaştı, 'Rabbî,' diyerek
onu öptü. Onlar da İsâ'yı yakalayıp tutukladılar. İsâ'nın
yanında bulunanlardan biri kılıcını çekti, başkâhinin kölesine
vurup kulağını uçurdu. İsâ onlara, 'Bir haydudun peşindeymiş
gibi beni kılıç ve sopalarla mı yakalamaya geldiniz?' dedi.
'Her gün tapınakta, yanıbaşınızda ders veriyordum, beni
tutuklamadınız. Ama bu, kutsal yazılar yerine gelsin diye oldu.'
O zaman öğrencilerinin hepsi o'nu bırakıp kaçtı."
- "İsâ'nın ardından sadece keten beze sarınmış bir genç
gidiyordu. Bu genç de yakalandı. Ama keten bezin içinden sıyrılıp
çıplak olarak kaçtı. İsâ'yı başkâhine götürdüler. Bütün
başkâhinler, ihtiyarlar ve din bilginleri de orada toplandı.
Petrus, başkâhinin avlusunun içine kadar İsâ'yı uzaktan izledi.
Avluda nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya
başladı. Başkâhinler ve yüksek kurulun tamamı, İsâ'yı ölüm
cezâsına çarptırmak için kendisine karşı tanıklar arıyor, ama
bulamıyorlardı. Birçok kişi ona karşı yalan yere tanıklık ettiyse
de, tanıklıkları birbirini tutmuyordu. Bâzıları kalkıp ona karşı
yalan yere şöyle tanıklık ettiler: 'Biz onun, >Elle yapılmış bu
tapınağı yıkacağım ve üç günde, elle yapılmamış başka bir tapınak
kuracağım,< dediğini işittik.' Ama bu noktada bile tanıklıkları
birbirini tutmadı. Sonra başkâhin topluluğun ortasında ayağa
kalkarak İsâ'ya, "hiç cevap vermeyecek misin? Nedir bunların sana
karşı ettiği bu tanıklıklar?' diye sordu. Ne var ki, İsâ susmaya
devam etti, hiç cevap vermedi. Başkâhin ona yeniden, 'Yüce Olan'ın
oğlu Mesih sen misin?' diye sordu. İsâ, 'Benim,' dedi. 'Ve
sizler, İnsanoğlu'nun Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve
göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.' Başkâhin giysilerini
yırtarak, 'Artık tanıklara ne ihtiyacımız kaldı?' dedi. 'Küfürü
işittiniz. buna ne diyorsunuz?' İsâ'nın ölüm cezâsını hak ettiğine
oybirliğiyle karar verdiler. Bâzıları onun üzerine tükürmeye,
gözlerini bağlayarak onu yumruklamaya başladılar. 'Haydi,
peygamberliğini göster!' diyorlardı. Nöbetçiler de onu aralarına
alıp tokatladılar."
- "Petrus aşağıda, avludayken, başkâhinin hizmetçi kızlarından
biri geldi. Isınmakta olan Petrus'u görünce onu dikkatle süzüp,
'Sen de Nâsırâlı İsâ'yla birlikteydin,' dedi. Petrus ise bunu
inkâr ederek, 'Senin neden söz ettiğini bilmiyorum, anlamıyorum,'
dedi ve dışarıya, dış kapının önüne çıktı. Bu arada horoz öttü.
Hizmetçi kız onu görünce, etrafta duranlara yine, 'Bu adam
onlardan biri,' demeye başladı. Petrus tekrar inkâr etti. Çevrede
duranlar az sonra Petrus'a yine, 'Gerçekten onlardansın; sen de
Celileli'sin,' dediler. Petrus kendine lânet okuyup yemin ederek,
'Sözünü ettiğiniz o adamı tanımıyorum,' dedi. Tam o anda horoz
ikinci kez öttü. Petrus, İsâ'nın kendisine, 'Horoz iki kez ötmeden
sen beni üç kez inkâr edeceksin,' dediğini hatırladı ve hüngür
hüngür ağlamaya başladı."
- "Sabah olunca başkâhinler, ihtiyarlar, din bilginleri ve
yüksek kurulun tüm diğer üyeleri bir danışma toplantısı yaptıktan
sonra İsâ'yı bağladılar, götürüp Pilatus'a teslim ettiler.
Pilatus ona, 'Sen Yahudiler'in kralı mısın?' diye sordu. İsâ ona,
'Söylediğin gibidir,' cevabını verdi. Başkâhinler ona karşı birçok
suçlamada bulundular. Pilatus ona yeniden, 'Hiç cevap vermeyecek
misin?' diye sordu. 'Bak, seni ne kadar çok şeyle suçluyorlar.'
Ama İsâ artık hiç cevap vermiyordu. Pilatus buna şaştı. Pilatus,
her fısıh bayramında halkın istediği bir tutukluyu salıverirdi.
O sırada hapishanede, ayaklanma sırasında adam öldürmüş olan
isyancılarla birlikte tutuklu bulunan Barabas adında biri vardı.
Halk, Pilatus'a gelip her zamanki gibi kendileri için birini
salıvermesini istedi. Pilatus onlara, 'Sizin için Yahudiler'in
kralını salıvermemi ister misiniz?' dedi. Başkâhinlerin İsâ'yı
kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu.
Ne var ki başkâhinler, İsâ'nın değil, Barabas'ın salıverilmesini
istemeleri için halkı kışkırttılar. Pilatus onlara tekrar
seslenerek, 'Öyleyse Yahudiler'in kralı dediğiniz adamı ne
yapayım?' diye sordu. 'Onu çarmıha ger!' diye bağırdılar yine.
Pilatus onlara, 'O ne kötülük yaptı ki?' dedi. Onlar ise daha
yüksek sesle, 'Onu çarmıha ger!' diye bağırdılar. Halkı memnun
etmek isteyen Pilatus, onlar için Barabas'ı salıverdi. İsâ'yı
ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim
etti."
- "Askerler İsâ'yı, Pretoryum denilen vâli konağına götürüp
tüm taburu topladılar. Ona mor renkte bir giysi giydirdiler,
dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. 'Yaşa, ey Yahudiler'in
kralı!' diyerek onu selamlamaya başladılar. Başına bir kamışla
vuruyor, üzerine tükürüyor, diz çöküp önünde yere kapanıyorlardı.
Onunla böyle alay ettikten sonra mor giysiyi üzerinden çıkarıp
ona yine kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere
onu dışarı götürdüler. Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli
bir adam oradan geçiyordu. İskender ve Rufus'un babası olan bu
adama İsâ'nın çarmıhını zorla taşıttılar. İsâ'yı Golgota, yâni
kafatası denilen yere götürdüler. Ona mürle karışık şarap vermek
istediler, ama içmedi. Sonra onu çarmıha gerdiler ve kim ne alacak
diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.
- "İsâ'yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. Üzerindeki suç
yaftasında, 'Yahudiler'in Kralı' diye yazılıydı. İsâ'yla birlikte,
biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha
gerdiler. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsâ'ya sövüyor,
'Hey, hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın?
Çarmıhtan in de kurtar kendini!' diyorlardı. Aynı şekilde
başkâhinler ve din bilginleri de onunla alay ederek aralarında,
'Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor,' diye konuşuyorlardı.
'İsrâil'in kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görelim ve imân
edelim.' İsâ'yla birlikte çarmıha gerilmiş olanlar da ona hakaret
ettiler."
- "Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar
süren bir karanlık çöktü. Saat üçte İsâ yüksek sesle, 'elohi,
elohi, lema şevaktani' yâni, 'Tanrım, Tanrım, beni niçin terkettin?'
diye bağırdı. Orada duranlardan bâzıları bunu işitince, 'Bakın,
İlyas'ı çağırıyor,' dediler. Aralarından biri koşup bir süngeri
ekşimiş üzüm suyuna batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsâ'ya
içirdi. 'Dur bakalım, İlyas gelip onu indirecek mi?' dedi adam.
Ama İsâ yüksek sesle bağırarak ruhunu verdi."
BURADA DA DURUP BİR KAÇ HUSUSU DİLE GETİRELİM... BİRİNCİSİ,
İLK VERDİĞİMİZ MATTA, MARKOS'TAN ALINTILAR YAPMASINA RAĞMEN,
FARKLILIKLAR GÖZE ÇARPIYOR. İLKİ, MARKOS'TA HOROZ PETROS'UN HER
İHÂNET EDİŞİNDE ÖTÜYOR... İKİNCİSİ, MARKOS'TA İSÂ ÖLÜRKEN,
"ELOHİ, ELOHİ, LEMA ŞEVAKTANİ," DİYOR, MATTA İNCİLİ'NDE İSE,
'ELİ, ELİ, LEMA ŞEVAKTANİ?" DİYOR... BU İFÂDENİN TERCÜMESİNİN
VERİLENDEN FARKLI OLDUĞUNU SÖYLEYENLER DE VAR...
BİR DE "ELLE YAPILMIŞ BU TAPINAĞI YIKACAĞIM, VE ÜÇ GÜNDE
ELLE YAPILMAMIŞ BAŞKA BİR TAPINAK KURACAĞIM," İFÂDESİ VAR...
YUHANNA BUNA "HALBUKİ İSÂ BEDEN MÂBEDİ İÇİN SÖYLÜYORDU., DİYE
BİR AÇIKLAMA GETİRMİŞ. (2. BÂB, 21) İNSAN VÜCUDUNUN, ÖZELLİKLE
KALBİNİN BEYTULLAH (ALLAH'IN GERÇEK EVİ) OLDUĞUNU KABUL EDEBİLİRİZ.
TASAVVUFTA DA ÖYLE GEÇER. ANCAK İLK TAPINAĞIN "ELLE YAPILMIŞ OLDUĞU"
NE DEMEKTİR?.. EĞER İSÂ ALEYHİSSELÂM BÖYLE BİR SÖZ ETTİYSE, BELKİ
DE İNSANLARIN OLUŞTURDUĞU YANLIŞ İNANÇ SİSTEMİNİ KASTETMİŞTİR,
DİYORUZ... DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
BU KISIM DA İNTERNETTEN,
MARKOS İNCİLİ SAYFASINDAN ALINMIŞTIR. KİTÂB-I
MUKADDES'TEN FARKLI BİR TERCÜME...
GELELİM LUKA'YA... ŞEYTAN YAHUDA İSKARİYOT'U KANDIRIR, O DA
İSÂ'YI PARA KARŞILIĞI SATAR. İSÂ PETRUS VE YUHANNA'YI TESTİ TAŞIYAN
BİR ADAMIN PEŞİNDEN GÖNDERİR, ONUN EVİNDE FISIH SOFRASI HAZIRLANIR.
SON AKŞAM YEMEĞİNDE İSÂ AYRILACAĞINI, PETROS'UN KENDİSİNİ İNKÂR
EDECEĞİNİ SÖYLER. SONRA ONLARLA BERABER ZEYTİNDAĞI'NA
GİDER, VE ONLARA VAAZDA BULUNUR. (22. BÂB , 3-38)...
BAKALIM ONDAN SONRASINI NASIL RİVÂYET ETMİŞ:
- "İsâ daha konuşurken bir kalabalık çıkageldi. Onikilerden biri,
Yahuda adındaki kişi, kalabalığa öncülük ediyordu.
İsâ'yı öpmek üzere yaklaşınca İsâ ona, 'Yahuda,' dedi, 'İnsanoğlu'nu
bir öpücükle mi ele veriyorsun?' İsâ'nın çevresindekiler
olacakları anlayınca, 'Rab, kılıçla vuralım mı?' dediler.
İçlerinden biri başkâhinin kölesine vurarak sağ kulağını uçurdu.
Ama İsâ, 'Bırakın, yeter!' dedi, ve kölenin kulağına dokunarak
onu iyileştirdi. İsâ, üzerine yürüyen başkâhinler, tapınak
koruyucularının komutanları ve ihtiyarlara şöyle dedi: 'Bir
haydudun peşindeymiş gibi, kılıç ve sopalarla mı geldiniz?
Her gün tapınakta sizinle birlikteydim, bana el sürmediniz. Ama
bu saat sizindir, karanlığın egemen olduğu saattir.' İsâa'yı
tutukladılar, alıp başkâhinin evine götürdüler. Petrus ise onları
uzaktan izliyordu. Avlunun ortasında ateş yakıp çevresinde
oturduklarında Petrus da gelip onlarla birlikte oturdu. Bir
hizmetçi kız ateşin ışığında oturan Petrus'u gördü. Onu dikkatle
süzerek, 'Bu da onunla birlikteydi,' dedi. Ama Petrus, 'Kadın,
ben onu tanımıyorum,' diye inkâr etti. Biraz sonra onu gören
başka biri, 'Sen de onlardansın,' dedi. Petrus, 'Be adam,
onlardan değilim,' dedi. Yaklaşık bir saat sonra yine başka
biri, 'Gerçekten bu da onunla birlikteydi,' diye ısrar etti.
Çünkü Celileli'dir.' Petrus, 'Sen ne diyorsun be adam,
anlamıyorum!' dedi. Tam o anda, Petrus daha konuşurken horoz öttü.
Rab arkasına dönüp Petrus'a baktı. O zaman Petrus, Rabbin
kendisine, 'Bu gece horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin,'
dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı."
- "İsâ'yı göz altında tutan adamlar onunla alay ediyor, onu
dövüyorlardı. Gözlerini bağlayıp, 'Peygamberliğini göster
bakalım, sana vuran kim?' diye soruyorlardı. Ve kendisine daha
bir sürü küfür yağdırdılar. Gün doğunca halkın ihtiyarları,
başkâhinler ve din bilginleri toplandılar. İsâ, bunlardan oluşan
yüksek kurulun önüne çıkarıldı. Ona, 'Sen Mesih isen, söyle
bize,' dediler. İsâ onlara şöyle dedi: 'Size söylesem,
inanmazsınız. Size soru sorsam, cevap vermezsiniz. Ne var ki,
bundan böyle İnsanoğlu, Kudretli Tanrı'nın sağında oturacaktır.'
Onların hepsi, 'Yâni, sen Tanrı'nın Oğlu musun?' diye sordular.
O da onlara, 'Söylediğiniz gibi, ben oyum,' dedi. 'Artık tanıklığa
ne ihtiyacımız kaldı?' İşte kendimiz onun ağzından
işittik!' dediler."
- "Sonra bütün kurul üyeleri kalkıp İsâ'yı Pilatus'a
götürdüler. Onu şöyle suçlamaya başladılar: 'Bu adamın ulusumuzu
yoldan saptırdığını gördük. Sezar'a vergi ödenmesine engel oluyor,
kendisinin de Mesih, yâni bir kral olduğunu söylüyor.' Pilatus
İsâ'ya, 'Sen Yahudiler'in kralı mısın?' diye sordu. İsâ,
'Söylediğin gibidir,' diye cevap verdi. Pilatus, başkâhinlerle
halka, 'Bu adamda hiçbir suç görmüyorum,' dedi. Ama onlar
üstelediler: 'Yahudiye'nin her tarafında öğretişini yayarak halkı
kışkırtıyor; Celile'den başlayıp ta buraya kadar geldi,' dediler.
Pilatus bunu duyunca, 'Bu adam Celileli mi?' diye sordu. İsâ'nın,
Hirodes'in yönetimindeki bölgeden geldiğini öğrenince, kendisini
o sırada Kudüs'te bulunan Hirodes'e gönderdi. Hirodes İsâ'yı
görünce çok sevindi. Ona ilişkin haberleri duyduğu için çoktandır
onu görmek istiyor, onun yapacağı bir mucizeye tanık olmayı
umuyordu. Ona birçok soru sordu, ama o hiç karşılık vermedi.
0 orada duran başkâhinlerle din bilginleri, İsâ'yı ağır bir dille
suçladılar. Hirodes de askerleriyle birlikte onu aşağılayıp alay
etti. Ona gösterişli bir kaftan giydirip Pilatus'a geri gönderdi.
Bu olaydan önce birbirine düşman olan Hirodes'le Pilatus, o gün
dost oldular."
- "Pilatus, başkâhinleri, yöneticileri ve halkı toplayarak
onlara, 'Siz bu adamı bana, halkı saptırıyor diye getirdiniz,'
dedi. 'Oysa ben bu adamı sizin önünüzde sorguya çektim ve kendisini
suçladığınız konularda onda hiçbir suç bulmadım. Hirodes de
bulmamış olmalı ki, onu bize geri gönderdi. Görüyorsunuz, ölüm
cezâsını gerektiren hiçbir şey yapmadı. Bu nedenle ben onu
dövdürüp salıvereceğim.' Ama onlar hep bir ağızdan, 'Yok et bu
adamı, bize Barabas'ı salıver!' diye bağırdılar. Barabas, kentte
çıkan bir ayaklanmaya katılmaktan ve adam öldürmekten hapse
atılmıştı. İsâ'yı salıvermek isteyen Pilatus onlara yeniden
seslendi. Onlar ise, 'Onu çarmıha ger, çarmıha ger!' diye bağırıp
durdular. Pilatus üçüncü kez onlara, 'Bu adam ne kötülük yaptı ki?
dedi. 'Ölüm cezâsını gerektirecek hiçbir suç bulmadım onda. Bu
nedenle onu dövdürüp salıvereceğim.' Ne var ki onlar, yüksek sesle
bağrışarak İsâ'nın çarmıha gerilmesi için direttiler. Sonunda
bağırışları baskın çıktı ve Pilatus, onların isteğinin yerine
getirilmesine karar verdi. İstedikleri adamı, ayaklanmaya
katılmaktan ve adam öldürmekten hapse atılmış olan adamı salıverdi.
İsâ'yı ise onların isteğine bıraktı."
- "Askerler İsâ'yı götürürken, kırdan gelmekte olan Simun adında
Kireneli bir adamı yakaladılar, çarmıhı sırtına yükleyip İsâ'nın
arkasından yürüttüler. Büyük bir halk topluluğu da İsâ'nın ardından
gidiyordu. Aralarında İsâ için dövünüp ağıt yakan kadınlar vardı.
İsâ bu kadınlara dönerek, 'Ey Kudüs kızları, benim için ağlamayın,'
dedi. 'Kendiniz ve çocuklarınız için ağlayın. Çünkü öyle günler
gelecek ki, >Kısır olan kadınlara, hiç doğurmamış olan rahimlere,
emzirmemiş olan memelere ne mutlu!< diyecekler. O zaman dağlara,
>Üzerimize düşün!< ve tepelere, >Bizi örtün!< diyecekler. Çünkü
yaş ağaca böyle yaparlarsa, kuruya neler olacaktır?' İsâ'yla
birlikte idam edilmek üzere ayrıca iki suçlu da götürülüyordu."
- "Kafatası denilen yere vardıklarında İsâ'yı, biri sağında
öbürü solunda olmak üzere, iki suçluyla birlikte çarmıha gerdiler.
İsâ, 'Baba, onları bağışla,' dedi. 'Çünkü ne yaptıklarını
bilmiyorlar.' Onun giysilerini aralarında paylaşmak için kura
çektiler. Halk orada durmuş, olanları seyrediyordu. Yöneticiler
ise onunla alay ederek, 'Başkalarını kurtardı; eğer Tanrı'nın
Mesihi, Tanrı'nın seçtiği o ise, kendini de kurtarsın,' diyorlardı.
Askerler de yaklaşıp İsâ'yla eğlendiler. ona ekşimiş üzüm suyu
sunarak, 'Sen Yahudiler'in kralıysan, kurtar kendini!' dediler.
Başının üzerinde şu yafta vardı: 'Yahudiler'in Kralı budur'.
Çarmıhta asılı duran suçlulardan biri ona, 'Sen Mesih değil misin?
Haydi, kendini de, bizi de kurtar!' diye küfür etti.
Ne var ki, öbür suçlu onu azarladı: 'Sende Tanrı korkusu da mı yok?'
diye karşılık verdi, 'Sen de aynı cezayı çekiyorsun. Nitekim biz
haklı olarak cezâlandırılıyor, yaptıklarımızın karşılığını
alıyoruz. Oysa bu adam hiçbir kötülük yapmamıştır.' Sonra, 'Ey İsâ,
kendi egemenliğine girdiğinde beni an,' dedi. İsâ ona, 'Sana
doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte cennette
olacaksın,' dedi."
- "Saat öğleyin oniki sularında güneş karardı ve bütün ülkenin
üzerine saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü. Tapınaktaki perde
ortasından yırtıldı. İsa yüksek sesle, 'Baba, ruhumu senin ellerine
bırakıyorum!' diye seslendi. Ve bunu söyledikten sonra ruhunu
verdi."
LUKA OLAYI DAHA TEATRATİK ANLATMIŞ... BİZİM ANLAMADIĞIMIZ, İSÂ
ALEYHİSSELÂM, "İNSANOĞLU TANRI'NIN SAĞ YANINDA OTURACAK," DİYOR.
İNSANOĞLU, MERYEMOĞLU OLDUĞUNU SÖYLÜYOR, DİN BİLGİNLERİ HEMEN,
"SEN TANRI'NIN OĞLU MUSUN?" DİYE SORUYORLAR. İSÂ, "TANRI'NIN
OĞLU SAĞ YANINDA OTURACAK," DEMİYOR Kİ!.. O DİN ADAMLARI NEREDEN
ÇIKARIYORLAR "TANRI'NIN OĞLU" SORUSUNU?.. ELBETTE Kİ, BİZ BU
ANLAYIŞI TÜMDEN REDDEDİYORUZ.
İKİNCİSİ, BURADA DA ROMALI PİLATUS'UN YAHUDİ DİNADAMLARINDAN VE
HATTA YAHUDİ HALKINDAN DAHA İNSAFLI OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. LUKA'YA
GÖRE, ÜÇ DEFÂ İSÂ'YI O ZÂLİMLERİN ŞERRİNDEN KURTARMAYA ÇALIŞIYOR,
AMA SONUNDA PES EDİYOR.
ÜÇÜNCÜSÜ, İKİ SUÇLU MAHKÛMDAN BİRİNİN İSÂ'YA İNANMASI, DİĞERİNİN
KÜFÜR ETMESİ... "ALLAH'A VE PEYGAMBERİNE İYMAN EDENLER KURTULUR,
SELÂMETE ERER, YANİ MÜSLÜMAN OLUR" PRENSİPİNDEN HAREKETLE İSÂ
ALEYHİSSELÂM, "SEN DE BENİMLE BİRLİKTE CENNETTE OLACAKSIN," DİYOR
Kİ, DOĞRUDUR.
DÖRDÜNCÜSÜ, "ALLAH'IM, BENİ NEDEN TERKETTİN?" ŞİKÂYETİ LUKA'NIN
AKLINA PEK YATMAMIŞ OLACAK Kİ, "RUHUMU SENİN ELLERİNE TESLİM
EDİYORUM," İFÂDESİNİ SON CÜMLE OLARAK VERMİŞ... DOĞRUSUNU ELBETTE
ALLAH BİLİR.
BU KISIM İNTERNETTEN
LUKA İNCİLİ SAYFASINDAN ALINMIŞTIR.
VE GELDİK YUHANNA İNCİLİ'NDEKİ İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN SON DEMLERİNE.
İSÂ SON ZAMANLARINDA HALK ARASINDA FAZLA GEZMEZ, EFRAİM'E ÇEKİLMİŞTİR.
ANCAK FISIH İÇİN KUDÜS'E GELİR. YAHUDA İSKARİYOT, İSÂ'YI SATAR.
SON AKŞAM YEMEĞİNDE İSÂ ŞAKİRTLERİNİN AYAKLARINI YIKAR. AYRILACAĞINI,
PETROS'UN KENDİSİNİ İNKÂR EDECEĞİNİ SÖYLER. UZUN UZUN VAAZ EDER.
(11. BÂB , 54-57 / 12. BÂB , 1-50 / 13. BÂB , 1-38 / 14. BÂB , 1-31
/ - "İsâ bu sözleri söyledikten sonra öğrencileriyle (şakirtleriyle)
birlikte
dışarı çıkıp Kidron vâdisinin ötesine geçti. orada bir bahçe vardı.
İsâ'yla öğrencileri bu bahçeye girdiler. Onu ele veren Yahuda da
burayı biliyordu. Çünkü İsâ, öğrencileriyle orada sık sık buluşurdu.
Böylece Yahuda, yanına bir bölük askerle başkâhinlerin ve
Ferisiler'in gönderdiği görevlileri alarak oraya geldi. onların
ellerinde fenerler, meşaleler ve silahlar vardı. İsâ, başına
geleceklerin hepsini biliyordu. Öne çıkıp onlara, 'Kimi arıyorsunuz?'
diye sordu. 'Nâsırâlı İsâ'yı,' diye karşılık verdiler. İsâ onlara,
'Benim,' dedi. Onu ele veren Yahuda da onlarla birlikte duruyordu.
İsâ, 'Benim,' deyince gerileyip yere düştüler. Bunun üzerine İsâ
onlara yine, 'Kimi arıyorsunuz?' diye sordu. 'Nâsırâlı İsâ'yı,'
dediler. İsâ, 'Size söyledim, benim,' dedi. 'Eğer beni arıyorsanız,
bunları bırakın gitsinler.' Kendisinin daha önce söylediği, 'Senin
bana verdiklerinden hiçbirini yitirmedim,' şeklindeki sözü yerine
gelsin diye böyle konuştu. Simun Petrus yanında taşıdığı kılıcı
çekti, başkâhinin Malkus adındaki kölesine vurup sağ kulağını
kopardı. İsâ petrus'a, 'Kılıcını kınına koy! Baba'nın bana verdiği
kâseden içmeyeyim mi?' dedi. Bunun üzerine asker bölüğü, komutan
ve Yahudiler'in gönderdiği görevliler İsâ'yı tutup bağladılar.
Onu önce, o yılın başkâhini Klan Kayafa'nın kayınbabası Hanna'ya
götürdüler. Halkın uğruna bir tek adamın ölmesinin daha uygun
olduğunu Yahudiler'e öğütleyen Kayafa idi. Simun Petrus'la başka
bir öğrenci İsâ'nın ardından gidiyorlardı. O öğrenci başkâhinin
tanıdığı olduğu için İsâ'yla birlikte başkâhinin avlusuna girdi.
Petrus ise dışarıda, kapının yanında duruyordu. başkâhinin tanıdığı
öbür öğrenci dışarı çıkıp kapıcı kızla konuştu ve Petrus'u içeri
götürdü. Kapıcı kız Petrus'a, 'Sen de bu adamın öğrencilerinden
değil misin?' diye sordu. Petrus, "Hayır, değilim,' dedi. Hava
soğuk olduğu için köleler ve nöbetçiler yaktıkları kömür ateşinin
çevresinde durmuş ısınıyorlardı. Petrus da onlarla birlikte durmuş
ısınıyordu. Başkâhin İsâ'ya, öğrencileri ve öğretişiyle ilgili
sorular sordu. İsâ ona şöyle cevap verdi: 'Ben söylediklerimi
dünyâya açıkça söyledim. Her zaman bütün Yahudiler'in toplandıkları
havralarda ve tapınakta ders verdim. Gizli hiçbir şey söylemedim.
Beni neden sorguya çekiyorsun? Konuştuklarımı işitenlerden sor.
Onlar ne söylediğimi biliyorlar.' İsâ bunları söyleyince, yanında
duran görevlilerden biri, 'Başkâhine nasıl böyle karşılık verirsin?'
diyerek ona bir tokat attı. İsâ ona, 'Eğer yanlış bir şey
söyledimse, yanlışımı göster!' diye cevap verdi. 'Ama söylediklerim
doğruysa, niçin bana vuruyorsun?' (dedi.) Bunun üzerine Hanna onu
bağlı olarak başkâhin Kayafa'ya gönderdi. Simun Petrus hâlâ ateşin
yanında durmuş ısınıyordu. Ona, 'Sen de onun öğrencilerinden değil
misin?' dediler. 'Hayır, değilim,' diyerek inkâr etti.Başkâhinin
kölelerinden biri, Petrus'un, kulağını kestiği adamın akrabasıydı.
Bu köle Petrus'a, 'Bahçede, seni onunla birlikte görmedim mi?'
diye sordu. Petrus yine inkâr etti ve tam o anda horoz öttü."
- "Sabah erkenden Yahudiler İsâ'yı Kayafa'nın yanından alarak
vâli konağına götürdüler. Dinsel kuralları bozmamak ve fısıh
yemeğini yiyebilmek için kendileri vâli konağına girmediler. Bunun
üzerine Pilatus dışarı çıkıp yanlarına geldi. 'Bu adamı neyle
suçluyorsunuz?' diye sordu. Ona şu karşılığı verdiler: 'Bu adam
kötülük eden biri olmasaydı, onu sana getirmezdik.' Pilatus onlara,
'Onu siz alın, kendi yasanıza göre yargılayın,' dedi. Yahudiler,
'Bizim hiç kimseyi ölüm cezâsına çarptırmaya yetkimiz yok,' dediler.
Bu şeyler, İsâ'nın nasıl öleceğini belirtmek için söylediği sözler
yerine gelsin diye oldu. Pilatus yine vâli konağına girdi. İsâ'yı
çağırıp ona, 'Sen Yahudiler'in kralı mısın?' diye sordu. İsâ şöyle
karşılık verdi: 'Bunu kendiliğinden mi söylüyorsun, yoksa benim
hakkımda başkaları mı sana söyledi?'Pilatus, 'Ben Yahudi miyim?'
dedi, "Seni bana kendi ulusun ve başkâhinlerin teslim ettiler. Ne
yaptın?' İsâ, 'Benim krallığım bu dünyâdan değildir,' diye karşılık
verdi, 'Krallığım bu dünyâdan olsaydı, yandaşlarım, Yahudiler'e
teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım buradan
değildir.' Pilatus, 'Demek sen bir kralsın, öyle mi?' dedi. İsâ,
'Söylediğin gibi, ben kralım,' karşılığını verdi. 'Ben gerçeğe
tanıklık etmek için doğdum, bunun için dünyaya geldim. Gerçekten
yana olan herkes benim sesimi işitir.' Pilatus ona, 'Gerçek
nedir?' diye sordu. Bunu söyledikten sonra Pilatus yine dışarıya,
Yahudiler'in yanına çıktı. Onlara, 'Ben onda hiçbir suç görmüyorum,'
dedi. "Ama sizin bir geleneğiniz var, her fısıh bayramında sizin
için birini salıveriyorum. Yahudiler'in kralını sizin için
salıvermemi ister misiniz?' Onlar yine, 'Bu adamı değil, Barabas'ı
isteriz!' diye bağrıştılar. Oysa Barabas bir hayduttu."
- "O zaman Pilatus İsâ'yı tutup kamçılattı. Askerler de
dikenlerden bir taç örüp onun başına geçirdiler. sonra ona mor
renkte bir kaftan giydirdiler. Önüne geliyor, 'Yaşa, ey Yahudiler'in
kralı!' diyor, yüzüne tokat atıyorlardı. Pilatus yine dışarı çıktı.
Yahudiler'e, 'İşte, onu dışarıya, size getiriyorum. onda hiçbir
suç bulmadığımı bilesiniz,' dedi. Böylece İsâ, başındaki dikenli
taç ve üzerindeki mor kaftanla dışarı çıktı. Pilatus onlara, 'İşte
o adam!' dedi. Başkâhinler ve görevliler İsâ'yı görünce, 'Çarmıha
ger, çarmıha ger!' diye bağırdılar. Pilatus, 'Onu kendiniz alın,
çarmıha gerin!' dedi. 'Ben onda bir suç görmüyorum!' Yahudiler şu
karşılığı verdiler: 'Bizim bir yasamız var, o yasaya göre onun
ölmesi gerekir. Çünkü kendisinin Tanrı oğlu olduğunu ileri sürüyor.'
Pilatus bu sözü işitince daha çok korktu. Yine vâli konağına girip
İsâ'ya, 'Sen nereden geliyorsun?' diye sordu. İsâ ona cevap vermedi.
Pilatus, 'Benimle konuşmayacak mısın?' dedi. 'Seni salıvermeye
yetkim olduğu gibi, çarmıha germeye de yetkim olduğunu bilmiyor
musun?' İsâ, 'Sana gökten verilmemiş olsaydı, benim üzerimde hiçbir
yetkin olmazdı,' diye karşılık verdi. 'Bu nedenle beni sana teslim
edenin günahı daha büyüktür.' Bunun üzerine Pilatus İsâ'yı
salıvermek istedi. Ama Yahudiler, 'Bu adamı salıverirsen, Sezar'ın
dostu değilsin!' diye bağrıştılar. 'Kral olduğunu ileri süren
herkes Sezar'a karşı gelmiş olur.' Pilatus bu sözleri işitince
İsâ'yı dışarı çıkardı. Taş döşeme – İbranî'de gabbata – denilen
yerde yargı kürsüsüne oturdu. O gün fısıh bayramına hazırlık
günüydü. Saat on iki sularıydı. Pilatus Yahudiler'e, 'İşte, sizin
kralınız!' dedi. Onlar, 'Yok et o'nu! Yok et, çarmıha ger!' diye
bağrıştılar. Pilatus, 'Kralınızı mı çarmıha gereyim?' diye sordu.
Başkâhinler, 'Sezar'dan başka kralımız yok!' karşılığını verdiler.
Bunun üzerine Pilatus İsâ'yı, çarmıha gerilmek üzere onlara teslim
etti. Askerler İsâ'yı alıp götürdüler. İsâ çarmıhını kendisi
taşıyıp Kafatası – İbranî'de golgota – denilen yere çıktı. Onu
orada çarmıha gerdiler. Onunla birlikte iki kişiyi daha, İsâ
ortada, onlar da iki yanında olmak üzere çarmıha gerdiler.
Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle
yazılıydı: 'Nâsırâlı İsâ – Yahudiler'in Kralı'. İsâ'nın çarmıha
gerildiği yer kente yakındı. Böylece İbranca, Latince ve Grekçe
yazılmış olan bu yaftayı Yahudiler'in birçoğu okudu. Bu yüzden
Yahudiler'in başkâhinleri Pilatus'a, '>Yahudiler'in kralı< diye
yazma,' dediler. 'Kendisi, >Ben Yahudiler'in kralıyım, dedi< diye
yaz.' Pilatus, 'Ne yazdımsa, yazdım,' karşılığını verdi."
- "Askerler İsâ'yı çarmıha gerdikten sonra onun giysilerini
aldılar. Her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya
böldüler. Mintanını da aldılar. Mintan boydan boya dikişsiz bir
dokumaydı. Birbirlerine, 'Bunu yırtmayalım,' dediler, 'Kimin olacak
diye kura çekelim.' Bu olay, şu kutsal yazı yerine gelsin diye
oldu: 'Giysilerimi aralarında paylaştılar, Elbisem üzerine kura
çektiler.' Bunları askerler yaptı."
- "İsâ'nın çarmıhının yanında ise annesi, annesinin kızkardeşi,
Klopa'nın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu. İsa,
annesiyle sevdiği öğrencinin yakınında durduğunu görünce annesine,
'Anne, işte oğlun!' dedi. Sonra öğrenciye, 'İşte, annen!' dedi.
O andan itibaren öğrenci, Meryem'i kendi evine aldı. Daha sonra
İsâ, her şeyin artık tamamlandığını bilerek kutsal yazının yerine
gelmesi için, 'Susadım!' dedi. Orada ekşimiş üzüm suyu dolu bir
kap vardı. Üzüm suyuna batırılmış bir süngeri zufa dalına takarak
onun ağzına uzattılar. İsâ üzüm suyunu tadınca, 'Tamamlandı!' dedi
ve başını eğerek ruhunu teslim etti."
EVET, YUHANNA DA ÖLÜM OLAYINI TEFERRUATLI ANLATMIŞ... YİNE
DİKKATİMİZİ ÇEKEN BİR KAÇ HUSUS VAR. SONDAN BAŞLIYARAK GİDELİM:
"KUTSAL YAZI" DİYE GEÇEN ŞEY, BİZİM "ALIN YAZISI-KADER" DEDİĞİMİZ
HUSUSTUR. İSÂ ALEYHİSSELÂM, "NE YAZILMIŞSA O OLUR," DİYEREK ÜZÜM
SUYUNU İÇİP RUHUNU TESLİM ETMİŞ. HIRİSTİYANLAR KUTSAL YAZI İFÂDESİNİ,
ESKİ AHİT'TEKİ BÖLÜMLER OLARAK ANLIYORLAR.
İKİNCİSİ, HAZRET-İ İSÂ'NIN MİNTANININ DİKİŞSİZ OLMASI...
BİLİRSİNİZ, KEFEN BEZİ DİKİŞSİZ OLUR. SEBEPSİZ DEĞİLDİR. YÜCE
ALLAH'IN KUR'AN İFÂDESİYLE "DİKİŞSİZ BİRBİRİNE TUTTURDUĞU
HÜCRELERDEN OLUŞAN BEDEN" MUCİZESİNİ BİZE HATIRLATMAK İÇİN
ÖYLE TENSİP BUYRULMUŞTUR. HER BİRİ AYRI ÇEPERİ, DUVARI OLAN
HÜCRELERİN BİRBİRİNE NASIL TUTUNDUĞU, NASIL HÜCRELERDEN DOKULAR,
DOKULARDAN DA ORGANLAR, ORGANLARDAN DA BEDENİN MEYDANA GELDİĞİ,
AKILLARA DURGUNLUK VEREN BİR MUCİZEDİR. İŞTE BU BEDEN DAĞILMAK
ÜZERE ÇIKACAĞI SON YOLCULUĞA DİKİŞSİZ BİRBİRİNE TUTTURULMUŞ
İPLİKLERDEN ÖRÜLEN KEFENLE TOPRAĞA VERİLİR. HAZRET-İ İSÂ'NIN
MİNTANI ASLINDA ONUN KEFENİ İMİŞ... SIRTINDAN ALSALAR DAHİ,
PARÇALAMAYIP BÜTÜN HALDE TUTMUŞLAR!
RİVÂYETİ DOĞRU KABUL EDERSEK, İSÂ ALEYHİSSELÂM, ANNESİ HAZRET-İ
MERYEM'İ BİR ŞAKİRDİNE EMÂNET EDİYOR, VE MERYEM O GÜNDEN SONRA
O ŞAKİRDİN EVİNE YERLEŞİYOR. ZÂTEN ÇARMIHIN BAŞINDA DA KENDİSİ
VE KIZKARDEŞİ YALNIZ DURUYORDU. BUNDAN KOCASI YUSUF'UN ÖLMÜŞ
OLDUĞUNU, MERYEM'İN HİMÂYEYE MUHTAÇ KALDIĞINI ANLIYORUZ...
DOĞRUSUNU YİNE ALLAH BİLİR.
HER DÖRT İNCİL VERSİYONUNDA DA YER ALAN BU "KRALLIK" MESELESİNİ
DE BİRAZ AÇIKLAMAK GEREKİYOR. ÇÜNKÜ KRALLIK KAVRAMI HRISTİYAN BATI
AVRUPALILAR'IN İLİKLERİNE SİNMİŞTİR. KRALSIZ YAPAMAZLAR. DİKKAT
EDİN, BÜTÜN DEMOKRATİK GEÇİNEN AVRUPA ÜLKELERİ YA KRALLIKLA, YA DA
PRENSLİK OLARAK VARLIĞINI SÜRDÜRÜR. BİR TEK SON KRALINI ÖLDÜREN
FRANSIZLAR BUNUN DIŞINDA GÖRÜNÜR, AMA ONLAR DA 1789'DAN BERİ
EFENDİM, HÂKİMİYET, HÜKÜMDÂR KAVRAMLARI AYNI KÖKTEN GELİR.
KÂİNATTA TEK HÂKİM ALLAH'TIR. ARŞ VE KÜRS O'NUNDUR! YÂNİ,
BAŞKASININ HÜKMÜ GEÇMEZ!. İŞTE HIRİSTİYANLAR BUNA "ALLAH'IN
KRALLIĞI" DİYORLAR. YERYÜZÜNDE KRALLIĞIN İSE, PAPA'NIN KUTSAMASIYLA
VERİLDİĞİNE İNANIYORLAR... YUHANNA'NIN İSÂ ALEYHİSSELÂM
AĞZINDAN RİVÂYET ETTİĞİ HUSUS, BİZCE "BENİM DÜNYA KRALLIĞI İLE
FALAN İŞİM YOK, BEN ALLAH'IN HÜKMÜNE TÂBİYİM, BU DÜNYÂDA GÖREVİMİ
YAPTIM, ÖBÜR ÂLEMDE SALTANAT SÜRECEĞİM," ANLAMINDADIR, VE SON
DERECE YERİNDEDİR.
YUKARIDAKİ KISIM İNTERNETTEN
YUHANNA İNCİLİ SAYFASINDAN ALINMIŞTIR.
BU METİNLERDE GEÇEN, VE MİSYONERLERİN SIK SIK KULLANDIĞI
"YAŞAYAN TANRI" İFÂDESİ KADAR ZIPIR BİR ŞEY OLAMAZ!.. BİR DE "ÖLÜ
TANRI" MI VAR?.. "YARI ÖLÜ TANRI" DA VAR MI? VEYÂ "UYUYAN TANRI",
"UYANIK TANRI" GİBİLERİ DE MEVCUT MU?.. İSÂ ALEYHİSSELÂM'I
KASTEDİYORLARSA, KENDİ İNANÇLARINA GÖRE O ÖLMÜŞTÜR. SONRADAN
DİRİLSE DE, "ÖLEN TANRI" OLUR MU HİÇ?..
TANRI, YÂNİ ALLAH GERÇEK
HAYAT SÂHİBİDİR, HERKESE HAYÂTINI O VERİR!.. HAA, EĞER KASTETTİKLERİ
"HAYY ALLAH" İSE, YÂNİ HAYAT SÂHİBİ ALLAH İSE, O ZAMAN O BOZUK İFÂDEYE
RAĞMEN, BÜTÜN SÖYLEDİKLERİMİZİ GERİ ALIRIZ!
YÜCE ALLAH KENDİLERİNE BİR PEYGAMBER VE MESİH OLARAK MUCİZELERLE
GÖNDERİMESİNE RAĞMEN, İSÂ ALEYHİSSELÂM'I HORLAYAN, İNKÂR EDEN
YAHUDİLER'İN YAPTIKLARI YANLIŞLARI, BAKIN, NASIL SAYIYOR:
- "... ONLARDAN SAĞLAM BİR MİSÂK (AHİT, SÖZ) ALMIŞTIK."
- "FAKAT VERDİKLERİ MİSÂKI BOZMALARI,
- "BİR DE İSÂ'YA KÜFÜRLERİ,
- "VE 'ALLAH'IN PEYGAMBERİ MESİH MERYEM
SONRA DA EKLİYOR:
- "HALBUKİ ONLAR ONU ÖLDÜRMEDİLER, ASMADILAR DA!
İSLÂM MÜFESSİRLERİNİN PEK ÇOĞU BU "İSÂ'YI ÖLDÜRMEDİLER,
KENDİLERİNE ÖYLE GÖSTERİLDİ," İFÂDESİNDEN HAREKETLE, OLAYIN NASIL
CEREYAN ETTİĞİ HUSUSUNDA TAHMİNLERDE BULUNMUŞLARDIR...
BİR KİŞİNİN ÇARMIHA GERİLDİĞİ BELLİ, VE TÂRİHTE SÂBİT OLDUĞU,
VE KUR'AN TARAFINDAN TASDİK EDİLDİĞİ İÇİN, "O GERİLEN KİŞİNİN
İSÂ OLMADIĞINI, BAŞKA BİRİNİN ALLAH TARAFINDAN ONA BENZETİLEREK
ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ" ÖNE SÜRMÜŞLERDİR. BU KİŞİ İÇİN İSÂ'YI İHBAR EDEN
YAHUDA İSKARİYOT, ONUN ADAMI TAYTAYUS GİBİ ADLAR VERMİŞLERDİR.
ONLARA GÖRE, İSÂ DA BEDENLİ OLARAK GÖĞE ÇEKİLMİŞTİR.
HEMEN BELİRTELİM, YÜCE ALLAH NE DİLERSE, O OLUR!.. EĞER İSÂ
ALEYHİSSELÂM'IN YERİNE BAŞKA BİRİNİN ÇARMIHA GERİLMESİNİ DİLEMİŞSE,
ELBETTE ÖYLE OLMUŞTUR. BİRİNİ ONA BENZETİP ÖNE SÜRMEK İSTEMİŞSE,
ELBETTE ÖYLE OLMUŞTUR.
ANCAK, NE KUR'AN'DA BUNA DÂİR BİR İŞÂRET GÖRÜYORUZ, NE DE İNCİL
VERSİYONLARINDAKİ ÇARMIH KISSASI BU TEFSİRLERE UYGUN DÜŞÜYOR.
BİRİNCİSİ, BİLİYORUZ Kİ, YAHUDA İSÂ'YI İHBAR ETTİ... VE
ROMALILAR GELİP İSÂ'YI YAKALADI... ACABA BU YER DEĞİŞTİRME O
ANDA MI CEREYAN ETTİ?..
YÂNİ, İSÂ ALEYHİSSELÂM KAÇIP KAYIPLARA KARIŞTI, BİR KARGAŞA
OLDU, VE ROMALILAR İSÂ YERİNE YAHUDA'YI MI YAKALADILAR?..
EĞER ÖYLE OLMUŞSA, AKLIMIZA PEK ÇOK SORU GELİYOR... YAHUDA,
"DURUN, BEN İSÂ DEĞİLİM, İSÂ KAÇTI," DİYE BAĞIRMAZ MIYDI?.. BU
İTİRÂZINI PİLATUS'UN KARŞISINDA, HEROD'UN KARŞISINDA, HATTA
KIRBAÇLANIRKEN, ÇARMIHA GERİLİRKEN SÜRDÜRMEZ MİYDİ?.. HADİ,
DİYELİM ALLAH AĞZINI DİLİNİ BAĞLADI, KENDİNDEN GEÇMİŞ HÂLE GETİRDİ...
O ZAMAN SESSİZ SEDÂSIZ ADAMI GÖTÜRÜP ÇARMIHA GERDİLER, DİYECEĞİZ AMA,
İNCİL VERSİYONLARINDA BUNA DÂİR EN UFAK BİR İMÂ DAHİ GÖRMÜYORUZ.
TAM TERSİNE, ÇARMIHA GERİLEN KİŞİ, KENDİSİNE YÖNELTİLEN "İTHAMLAR"I
KABULLENİYOR, VE ÇARMIHTA MESİH OLARAK CAN VERİYOR!
PEKİ, İSÂ İLE YAHUDA, VEYÂ HER KİM İSE, YAKALANDIĞI ANDA DEĞİL
DE, ÇOK SONRA, MESELÂ ÇARMIHA GERİLİRKEN YER DEĞİŞMİŞ OLAMAZ MI?..
İSÂ HEROD'UN, PİLATUS'UN KARŞISINDA MESİHLİĞİNİ, HATTÂ İNCİL
VERSİYONLARINA GÖRE YAHUDİ KRALI OLDUĞUNU KABUL EDER, KIRBAÇLANIR,
HAKARET GÖRÜR, ÇARMIHINI TEPEYE KADAR TAŞIR; FAKAT ORADA ÇIKAN BİR
KARGAŞA ESNÂSINDA, İSÂ KAÇIRILIR, VE ÂCİZ KALAN ROMALILAR,
SORUMLULUKTAN KURTULMAK İÇİN,
MARİFETİNİ SEYRETMEYE GELMİŞ OLAN YAHUDA'YI YAKALAYIP İSÂ DİYE
ÇARMIHA GERERLER... ZÂTEN ÇARMIH "HAÇ" DEMEK DEĞİL: CİHAR-MIH
"DÖRT ÇİVİ" DEMEKTİR. KALDI Kİ, ROMALILAR'DA ÇİVİ DEĞİL, İP
KULLANILDIĞINI ÖNE SÜREN TÂRİHÇİLER DE VAR.. HER NEYSE, BU ŞAHIS,
ÇARMIHA GERİLİRKEN, "AMAN, DURUN!.. YANLIŞLIK YAPIYORSUNUZ, BEN
İSÂ FALAN DEĞİLİM, İSÂ KAÇTI," DİYE BAĞIRMAZ MIYDI?.. HADİ, ONU
SUSTURDULAR, BAŞINDA HAZRET-İ MERYEM, VE DİĞER İSÂ'YI SEVEN
KADINLAR NİYE BEKLESİN?.. İSÂ OLMAYAN BİRİ İÇİN HIRİSTİYANLAR NİYE
"MEZARDA KAYBOLUP DİRİLDİĞİ" MASALINI UYDURSUNLAR?.. GERÇEK İSÂ
ARALARINDA OLDUĞU İÇİN ONU DAHA EMİN BİR YERE ULAŞTIRMAYA ÇALIŞIR,
BELKİ DE ONUNLA BİRLİKTE GİDERLERDİ.
KISACASI, DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR, VE TEKRAR EDİYORUZ, HERŞEY
ALLAH'IN KUDRETİ DÂHİLİNDEDİR, AMA BU SENARYO BİZE HİÇ İNANDIRICI
GELMİYOR!!.. ÜSTELİK, PEYGAMBERİMİZDEN İNTİKAL EDEN HİÇ BİR HADİS
TE YOK BU MEVZUDA... MÜFESSİRLERİN GÖRÜŞLERİ DE TAMÂMEN BEŞERÎDIR,
YÂNİ HER İNSAN GİBİ YANILABİLİRLER. BİZ DE YANILIYOR OLABİLİRİZ.
BİR BAŞKA İHTİMAL, (Kİ, HIRİSTİYANLAR'IN BİR KISMI DA BUNA
İNANIYOR,) İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN ÇARMIHA GERİLDİĞİ, ANCAK ÇARMIHTA
ÖLMEYİP, İNDİRİLDİKTEN SONRA KURTULDUĞU ŞEKLİNDEDİR... EVET, İSÂ'NIN
ÇARMIHTA İKEN SON OLARAK BÖĞRÜNE SAPLANAN MIZRAKTAN KAN AKMASI,
O ANDA ÖLÜ OLMADIĞINA İŞÂRET SAYILABİLİR. BU MIZRAK DARBESİNDEN
SONRA ASKERLERİN ONU ÖLÜ SANIP ÂİLESİNE VE YAKINLARINA TESLİM
ETTİĞİ, İSÂ'NIN SONRADAN TEDÂVİ EDİLİP İYİLEŞTİĞİ, SONRA BİR
YERLERE KAÇIP SAKLANARAK UZUN SÜRE ÂİLESİYLE BİRLİKTE YAŞADIĞI,
ÇOLUK ÇOCUĞA KARIŞTIĞI DÜŞÜNÜLEBİLİR... NİTEKİM DAN BROWN'UN
LİSTELEDİĞİ KİTAPLAR HEP BU SENARYO ÜZERİNE KURULMUŞTUR. HATTÂ
BU İHTİMAL, AŞAĞIDA TÜMÜNÜ VERDİĞİMİZ "SENİ O KÂFİRLERDEN
ARINDIRIR VE HALÂS EYLERİM," ÂYETİNE DE UYGUNDUR. ALLAH,
İSÂ'YI YAHUDİ KÂFİRLERİN ELİNDEN BU ŞEKİLDE KURTARMIŞ OLABİLİR...
AMA SONRA NE OLUR?.. İSÂ ALEYHİSSELÂM YAŞLANIR, 50-70-90 YAŞINDA
ECELİNE KAVUŞUR, VE ALLAH ONU KENDİSİNE YÜKSELTİR!.. ECELDEN
KAÇIŞ YOKTUR!
BAKIN, ŞÛRA YAYINLARI TARAFINDAN SÂDELEŞTİRİLEREK NEŞREDİLEN
M. HAMDİ YAZIR'IN "HAK DİNİ, KUR'AN DİLİ" TEFSİRİ'NDE ÜSTÂT NE
DİYOR:
- "İMAM FAHRU'DDİN ER RÂZİ DER Kİ: ÂLİMLERİN ÇOĞU DA BU
(BELİRTECEĞİM) GÖRÜŞTEDİR. ÇÜNKÜ SÂBİTTİR Kİ, İNSAN MADDÎ
CİSİMDEN İBÂRET DEĞİLDİR. BEDENİ İDÂRE EDEN, RUHÂNÎ BİR ÖZDÜR.
BUNDAN DOLAYI, ÖLDÜRME OLAYI, O BEDEN ÜZERİNDE GERÇEKLEŞMİŞ,
GERÇEKTE İSÂ ALEYHİSSELÂM OLAN RUH, ÖLDÜRÜLMEMİŞTİR!"
YÂNİ ASIL İSÂ'YI ÖLDÜREMEDİLER!.. BİLÂKİS ALLAH ONU KENDİSİNE
YÜKSELTTİ!.. VE BÂZI MÜFESSİRLERE RAĞMEN MÜSLÜMAN DİN ÂLİMLERİNİN
ÇOĞU İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN BİR ŞEKİLDE ECELİNE KAVUŞUP ÖLDÜĞÜNE,
VE RUHUNUN ALLAH'A YÜKSELDİĞİNE İNANMAKTADIR, BİZ DE, ÂLİM
OLMASAK TA, BÖYLE DÜŞÜNENLERDENİZ. NE VAR Kİ, PİYASAYI SARMIŞ OLAN
KİTAPLAR VE TEFSİRLER İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN HİÇ ÖLMEDİĞİNİ, ÖYLE
BEDEN OLARAK GÖĞE ÇEKİLDİĞİNİ İDDİA ETMEKTEDİRLER Kİ, BİZCE BU
YUKARIDAKİ KUR'AN ÂYETİNE BİLE AYKIRIDIR. 2000 YILDIR İSÂ GÖKTE
NE YER, NE İÇER, HELÂ KULLANIR MI, YIKANIR MI, YAŞLANMIŞ MIDIR,
ONA DA CEVAP VERMEZLER... HALBUKİ BEDENLİ DURUMUNDAKİ PEYGAMBERLER
İÇİN YÜCE ALLAH HEP "SİZİN GİBİ YER İÇERDİ, HİÇ AKIL ETMEZ MİSİNİZ?"
DİYEREK BİZE IŞIK TUTMUŞTUR.
ENTERESAN BULACAĞINIZ İKİ HADİS RİVÂYETİNİ VERELİM. İLKİ
PEYGAMBERİMİZİN MİRÂÇ HÂDİSESİNDE HAZRET-İ İSÂ İLE KARŞILAŞMASINI
ANLATIYOR :
- "Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa'ya kavuştum.
Bir de gördüm ki, O Şenüe kabilesi erkeklerinden biri gibi kara
yağız, uzun boylu, balık etli, düz saçlı bir zattır."
- "İsa'ya da kavuştum İsa, orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış
gibi al çehreliydi." (Sahih-i Müslim, 2/1053)
NE DİKKATİNİZİ ÇEKTİ?.. HAZRET-İ MUHAMMED, HEM MUSÂ ALEYHİSSELÂM'I,
HEM DE İSÂ ALEYHİSSELÂM'I GÖRÜYOR, TANRI KATINA YÜKSELİRKEN... ANCAK
İKİSİNİ DE BENZER ŞEKİLDE GÖRÜYOR!..YÂNİ BİRİSİNİ ÖLMÜŞ RUH (MUSÂ),
DİĞERİNİ CANLI-BEDENLİ OLARAK GÖRMÜYOR!.. ARALARINDA FARK OLDUĞUNA
DÂİR EN UFAK BİR İMÂDA BULUNMAMIŞ... DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR AMA,
BİZ DİYORUZ Kİ, İSÂ ALEYHİSSELÂM DA HER İNSAN GİBİ ECELİNE
KAVUŞTURULDUKTAN SONRA TANRI KATINA YÜKSELTİLMİŞTİR.
PEKİ BUNA DELİLİMİZ NE?.. PEK ÇOK!.. HEM DE KUR'AN-I KERİM'DEN!..
- "ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLMÜŞ OLANLAR İÇİN, 'ÖLÜLER'
- "ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERİ SAKIN ÖLÜ
NE GÜZEL ÂYETLER BUNLAR!.. YÜCE ALLAH, ALLAH YOLUNDA ÖLENLER,
YÂNİ GERÇEK ŞEHİTLER İÇİN HEM "ÖLDÜ" DİYOR, HEM DE "ÖLÜ
SANMAYIN," DİYOR!.. YÂNİ İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN DURUMUNUN AYNI!
O DA ALLAH YOLUNDA DEĞİL MİYDİ?..
ŞEHİT DEYİNCE, AKLIMIZA GELDİ, SON ZAMANLARDA BU YÜCE KAVRAM
ÂDETÂ AYAĞA DÜŞÜRÜLDÜ. HERKES ŞEHİT!.. BİR ARA MEDYATİK SEMRA
HANIM BİLE UYUŞTURUCU ALIP ÖLEN OĞLU ATA İÇİN "ŞEHİT" DEME
CÂHİLLİĞİNİ GÖSTERMİŞTİ!.. (2006)
ŞEHİTLİK, ALLAH YOLUNDA, ÜLKESİNİ, İNSANLARINI, ADÂLETİ
SAVUNURKEN ÖLÜME BİLEREK GİTMEDİR... ANLAMAYI KOLAYLAŞTIRMAK
İÇİN, ÜNİFORMALI BİR SUBAYI ÖRNEK VERELİM... YÜZBAŞI NİYÂZİ
VATANINI DÜŞMANLAR, KÂFİRLER İŞGÂL ETMESİN, MÜSLÜMANLAR ZULÜM
GÖRMESİN DİYE SAVUNURKEN VURULUP ÖLÜRSE, O ŞEHİTTİR... AMA YÜZBAŞI
NİYÂZİ OTOMOBİLLE EVRAK GÖTÜRÜRKEN DEVRİLİP TE ÖLÜRSE,
ŞEHİT DEĞİL, VAZİFE KURBANIDIR... YİNE YÜZBAŞI NİYÂZİ YOLDA YÜRÜRKEN
KAFASINA SAKSI DÜŞÜP ÖLSE, O ANDA ÜNİFORMALI DA OLSA, ŞEHİT DEĞİL,
KAZÂ KURBANIDIR... AYNI YÜZBAŞI MEYHÂNEDE RAKI İÇERKEN KAVGAYA TUTUŞUP
BIÇAKLANARAK ÖLSE, "NE ŞEHİTTİR, NE GAAZİ / BOK YOLUNA GİTTİ
NİYÂZİ" OLUR!.. ÖYLE HERKESİ "BASIN ŞEHİDİ, DEMOKRASİ ŞEHİDİ" FALAN
İLÂN ETMEKTEN VAZGEÇELİM, BÖYLE YAPIP TA GERÇEK ŞEHİTLERİMİZE
HAKAARET ETMEYELİM!.. ELBETTE YİNE EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR!
DEMEKKİ ŞEHİTLERİ ÖLÜ SANANLAR, TIPKI "İSÂ'YI ÖLDÜRDÜK,"
SANANLAR İLE AYNI KONUMDA!.. HALBUKİ HAK YOLUNDA ÖLENLER ÖLMEZ!..
ŞEHİTLER ÖLMEZ!.. HAK ÂŞIKLARI ÖLMEZ!.. NE DİYORDU KOCA YUNUS:
BU HUSUSTA TEK İTİRÂZ, "RUH ÖLMEZSE, HERKESİN RUHU ÖLMEZ.
O ZAMAN İSÂ'NIN, ŞEHİTLERİN, HAK ÂŞIKLARININ DİĞERLERİNDEN
FARKI OLMAZ," ŞEKLİNDE GELEBİLİR... DOĞRUDUR, BEDEN ÖLÜR, RUH
VARLIĞINI SÜRDÜRÜR. ANCAK ALLAH İNDİNDE "DİRİ" OLMAK, BAMBAŞKA
BİR ANLAM TAŞIR. HANİ, ARAMIZDA FAZLA BİR İLİM VE CEMİYET HAYÂTI
OLMAYAN KİŞİLER İÇİN "OT GİBİ YAŞIYOR," DERİZ YA, BU DA ONA
BENZER. DÜNYÂDA OT GİBİ YAŞIYANLAR İLE ELBETTE HAK ÂŞIKLARI,
ŞEHİTLER VE HAZRET-İ İSÂ ARASINDA, "DİRİ" OLMAK AÇISINDAN, HELE
ALLAH İNDİNDE "DİRİ" OLMAK AÇISINDAN BİR
FARK VARDIR VE BU FARK ÇOK BÜYÜKTÜR.
"İSÂ'YI ASTIK, ÖLDÜRDÜK," SANANLAR BİR YANILGISI DAHA VAR...
"ONLARA ÖYLE GÖSTERİLDİ," DİYOR ALLAH. YÂNİ, "ONLAR NE YAPTILARSA,
KENDİLERİ YAPTI SANIYORLAR, AMA ESAS İCRÂ EDEN KUDRET SÂHİBİ
ALLAH'TIR," MÂNÂSINA DA GELİYOR BU ÂYET:
- "ONLARI SİZ ÖLDÜRMEDİNİZ, FAKAT ALLAH ÖLDÜRDÜ.
YÜCE ALLAH PEYGAMBERİMİZE BİLE, "SEN ÖLDÜRMEDİN, ALLAH ÖLDÜRDÜ,"
DERSE; YAHUDİLER, ROMALILAR NASIL KALKAR DA, "BİZ YAPTIK,"
DİYEBİLİRLER Kİ?
"TAMAM DA, HAZRET-İ İSÂ'NIN MUTLAKA ÖLMESİ GEREKTİĞİNİ NEREDEN
ÇIKARIYORSUN," DİYENLER VARSA, CEVAP YİNE KUR'AN'DAN :
- "HANİ ALLAH: 'EY İSÂ!.. ŞÜPHESİZ Kİ BEN, SENİ ECELİNE
- " 'FAKAT O KÂFİR OLANLARI, DÜNYÂDA VE ÂHIRETTE
KUR'AN-I KERİM'DE BAŞKA HİÇ BİR PEYGAMBER İÇİN BÖYLE
KESİN "ŞÜPHESİZ Kİ, BEN SENİ ÖLDÜRÜRÜM," GİBİ İFÂDELERLE
ÖLÜM HATIRLATMASI YAPILMAMIŞTIR!.. PEKİ, NİYE HAZRET-İ
İSÂ'YA YAPILMIŞ?.. ÇÜNKÜ OLMEDİĞİ SÖYLENEN O!.. YÜCE ALLAH
HAZRET-İ İSÂ'YI KENDİNE YÜKSELTECEĞİNİ SÖYLÜYOR, AMA ÖNCE
"ECELİNE YETİŞTİRİR, ÖLDÜRÜRÜM," DİYOR!.. EĞER ŞU ANDA HAZRET-İ
İSÂ'NIN GÖĞE ÇEKİLDİĞİNE İNANIYORSAK, ECELİNE KAVUŞTUĞUNA DA
İNANMAMIZ GEREK!.. BUNDA DA GARİPSENECEK BİR ŞEY YOK. HAZRET-İ
MUHAMMED ÖLMÜŞ, DÜNYÂ, SULTAN (HAZRET-İ) SÜLEYMÂN'A BİLE KALMAMIŞ,
ELBETTE İSÂ DA ÖLECEK. ÇÜNKÜ,
- HER NEFİS ÖLÜMÜ TADICIDIR."
- "HER NEFİS ÖLÜMÜ TADICIDIR. BİZ SİZİ
BELKİ HAZRET-İ İSÂ RÜCÛ EDENLERİN ÖNCÜLERİNDENDİR, GÖĞE
ÇEKİLME İLE BU KASTEDİLMİŞTİR... DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
BU ÂYETLERDE DİLE GELEN ÇOK ÖNEMLİ BİR HUSUS, YÜCE ALLAH'IN
İSÂ'YA TÂBİ OLANLARI, YÂNİ GERÇEK HIRİSTİYANLARI, ONA KÜFREDEN,
ONA ZULMEDEN YAHUDİLER'DEN ÜSTÜN TUTACAĞINI VAAD ETMESİ!.. HEM DE
KIYÂMET GÜNÜNE KADAR! BUNA İNANMAK ZOR, FAKAT HAKİKATIN TA
KENDİSİ!.. YAHUDİLER NE KADAR ZENGİN, NE KADAR GÜÇLÜ, NE KADAR
ZÂLİM OLURLARSA OLSUNLAR, HIRİSTİYANLAR'IN DESTEĞİ OLMADAN
AYAKTA DURAMIYORLAR. AMERİKA ONLARI DESTEKLEMESE, BİR KAÇ YILDA
İSRÂİL DEVLETİ PERİŞÂN OLUR, DAĞILIR. AMA HIRİSTİYANLAR BU
DESTEK İLE DOĞRUYU MU YAPIYORLAR, O DA AYRI BİR MESELE!
BU KISMA SON VERİRKEN, ÇOK ÖNEMLİ BULDUĞUMUZ BİR ÂYETİ DE
DİKKATİNİZE SUNMADAN EDEMEDİK. YÜCE ALLAH YAHUDİLER'İ VE
HIRİSTİYANLARI, (HATTÂ BELKİ MÜSLÜMANLARI DA) KASTEDEREK ŞÖYLE
DİYOR:
- "KİTÂP EHLİNDEN HİÇ BİR KİMSE YOKTUR Kİ,
HAZRET-İ İSÂ HAKKINDA YANLIŞ DÜŞÜNEN, İFTİRÂ EDEN, HAKSIZ
ZANDA BULUNAN TEVRAT EHLİ, İNCİL EHLİ VE (BELKİ DE KUR'AN EHLİ)
ÖLÜMÜNDEN EVVEL İSÂ'NIN GERÇEK DURUMUNA İYMAN EDECEK, O DA
KIYÂMET GÜNÜ YANLIŞ DÜŞÜNENLERİN ALEYHİNE ŞÂHİTLİK EDECEKTİR.
O YÜZDEN, ALLAH BİZİ PEYGAMBERLER HUSUSUNDA, HELE MUSA, İSÂ VE
MUHAMMED HUSUSUNDA YANLIŞ BEYÂNDA BULUNMAKTAN KORUSUN!
|
HZ. İSA MUAMMASI VE MESİH-MEHDİ MESELESİ - 8 |
İÇİNDEKİLER |