ana sayfa

hukuk

Hukuki çalismalar

 

 

 

 

(Son kontrol yapıldıktan sonra aşağıdaki konuları içeren kitap, bölüm bölüm yayınlanacaktır.Şimdilik sadece cevap ve düzeltme konusu yayınlanmıştır)

 

Taner KAYGUSUZ

Avukat

 

 

 

 

Hukuksal Bütün Yönleriyle

 

Medya

 

 

*Tazminat,

*Hakaret, sövme ve terör suçları

*Cevap ve düzeltme

*İnternet yayını

*Kuruluşu,teşkilat şeması

*Çalışanların hukuku

*Vergi

*İçtihatları-Yayın,

*Örnek sözleşmeler

-reklam,

-ajans sözleşmeleri,

-yayın sözleşmeleri

*Mevzuat

 

 

 

Ocak  2000  Ankara

 

 

 

Önsöz ve Giriş:

 

 

Küçük özel işletmeciler tarafından yapılan tahta baskı bültenler ile başlayan yayınlar, gittikçe yerlerini bölgesel gazetelere, sonra ulusal gazete, dergi kitap ve daha bir yığın yayın türlerine bırakmıştır.

Dünyada genelde yazılı basın alanında özel sektöre girişimcilik yönünde bir sınırlandırma getirilmemiştir. Radyo yayınları bir süre Belediyeler tarafından kamu hizmeti olarak yürütülmüş, daha sonra kurulan TRT tekelinde radyo ve televizyon yayınları devam etmiştir.

Yazılı basında her zaman önemli yer kaplamış olan özel sektör, büyük rant kaynağı olan televizyon ve radyo alanına, serbest pazar ekonomisinin ağırlıklı benimsenmesi döneminde, önce kamu tekelini kabul eden anayasa hükmünü fiilen delerek, sonra da değiştirilmesini baskı gücüyle sağlayarak girmiştir.

24 Ocak kararlarının doğal sonucu olarak, kamu hizmeti anlayışı yerini serbest piyasa koşullarına teslim ettikçe yayının kamu tarafından yürütülmesi işlevi de zayıflamış ve neredeyse sadece kar amaçlı, ilkesiz yayın yapma dönemi başlamıştır. Herhangi bir sınırlandırma olmadan yapılan ilkesiz yayınların denetlenmesi endişesinin bir sonucu olarak, özellikle yayın ilkeleri konusunda belirsiz ve son derece geniş yetkilerin verilmiş olduğu Radyo ve Televizyon İzleme Üst Kurulu oluşturulmuş, ayrıca başta frekans sınırlanması olmak üzere, bir çok yasal düzenleme yoluna da gidilmiştir. Bütün bu gelişmeler sonucunda, ülkemizde 16 ulusal, 15 bölgesel, 9 yerel olmak üzere toplam 40 televizyon ve 36 ulusal, 45 bölgesel, 62 yerel olmak üzere 143 radyo yayın hayatına girmiştir[1].

Yukarıdaki basit tarihsel süreçte uluslararası bilgisayar ağı dönemi hariç, iletişim şekline göre başlıca üç tür yayın ortaya çıkmıştır:Birincisi gazetede, dergi gibi yazılı olanlar; İkincisi televizyon, sinema gibi görsel ve üçüncüsü de radyo gibi dinletisel olanlar.

Bu genel üç ayrım, görüşümüze göre uluslararası bilgisayar ağının toparlayıcılığı karşısında hızla önemini yitirmeye başlamıştır. Uluslararası dijital bilişim ağıyla yayın yapma döneminde internet dünyası sırtında gezinen kitaplar, filmler, televizyonlar, radyolar ve daha bir yığın iletişim araçları yeni medya oluşumunu ve yeni hukuksal sorunları doğurmaktadır. Şimdilik serbest gezinti kuralları egemen ve denetleyeni yoktur. Ancak tarihte, yeniliklerin kendi baskın hukuk kurallarını uyguladığı hep görülmüştür. Bilgisayarın hukuksal ilişkilerdeki kuralları da mutlaka giderek oluşacak ve yaygınlaşacaktır. Hukuk düzenimizde bilgisayar ağı ile yayın yapma konusunda yasal düzenlemeler bugünlük sadece kırpıntılar halindedir. Ancak, özel sektör dijital yayın piyasasına milyonlarca dolarlık yatırımları gözünü kırmadan yapmaktadır. Bu yatırımların ortaya çıkaracağı ilişkiler ağı potansiyeli sayesinde, özellikle ulusal-uluslararası veya özel-kamu alanında geçerli hukuk kurallarının devreye girmesi kaçınılmaz olacaktır.

Özel televizyon yayınları ile fikri ve sınai sözleşmeler, reklam sözleşmeleri gibi bir dizi özel sözleşme türleri önem kazanmaya başlamıştır. Televizyon ve radyo yayınlarından dolayı HUMK'daki kanıt araçlarına yeni boyutlar kazandırılmıştır. Televizyon ve radyoda yaşanan farklılıklara şimdi, dijital bilgisayar ağı ile yayından kaynaklı henüz net çözümü bulunmamış yeni hukuksal sorunlar eklenmiştir. Bir gazetenin İnternetteki kişilik haklarına saldıran yayınını durdurmanın yasal yolu üzerinde bu güne kadar düşünülmemiştir bile. Araştırmalarımızda herhangi bir dava konusuna da rast gelinmemiştir.

Dünyada ciddi örgütlenmeler daha yeni başlamıştır. Uluslararası İnternet Üst Kurulları oluşarak uluslararası anlaşmaları hazırlanmıştır.

Ülkemizde Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde toplanan ve önemi resmi olmasından kaynaklı İnternet Üst Kurulu toplantısında alınan kararlar daha çok internetin ortaya çıkardığı sorunları tespit etme çalışmalarıyla sınırlı kalmıştır. Bu Kurul toplantısında medya hukukuna çok az değinilmiş, deyim yerindeyse geçiştirilmiştir. Tarafımızca yapılan araştırmalarda, Türkiye'de internet ile yayın hukuku konusunda detaylı bir hukuksal çalışmaya rast gelinmemiştir.

Bu araştırmada, yukarıda yapılan çok kısa tarihsel sıralama ile ortaya çıkan yelpazeye uyumlu, mümkün olduğu kadar çok geniş bir alana değinilmeye çalışılmıştır. Böylece medya hukuku ile ilgili, sadece kişilik haklarına saldırıdan kaynaklı ceza, tazminat ve tekzip ya da basın yoluyla terör suçu gibi konularla sınırlı kalınmamıştır.

Kitapta, radyo ve televizyonların kuruluş işlemlerinin ana hatları da dahil yayın hukuku kapsamında kişilik hakları, fikri ve sınai haklar, yayın hakkı ve yayından kaynaklı çeşitli sözleşme ilişkileri gibi geniş bir konu yelpazesine yer verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, bilgisayar ağı ile internette dijital yayın hukuku konusunda bir deneme yapılmış ve bilgisayar ağının hukuk düzenine etkisi konusunda pratik sonuçlar çıkarılmaya çalışılmıştır.

İdare hukuku alanında RTÜK ve Kültür Bakanlığı ile ilişkilere değinilmiştir.

Medya çalışma hukuku alanında yayın şirketleri ile çalışanların karşılıklı hak ve yükümlülükleri, personel şeması ve personelin görevlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Türk Ceza Kanunu ve gerekse Terörle Mücadele Kanunu'nda yer alan ve terör suçu sayılan yayınlara ayrıca değinilmiştir.

Vergi hukukuna ise kısaca değinilerek kitap tamamlanmıştır.

Kitabın en sonuna yayın, ajans, reklam, hizmet sözleşmeleri, tazminat, ceza, tekzip, idari dava dilekçe örnekleri eklenmiştir. Mevzuatın ise sadece önemli olanları seçilmiştir.

 

Ocak 2000 - Ankara                                                        Taner KAYGUSUZ

 

 

 

 

 

 

(3)ÜÇÜNCÜ KISIM

YAYIN VE KİŞİLİK HAKLARININ ÇATIŞMASI:

 

(3.1.)Tazminat:

 

(3.2.)Ceza:

 

(3.3.)Cevap ve Düzeltme

 

Ülkemiz de ne yazı ki basın haberleri deyince ilk akla gelen hemen kişilerin haklarının ihlali gelmektedir. Oysa basının da yayın yapmasından kaynaklı bir çok korunma imkanları bulunmaktadır. Yayın yapmadan kaynaklı haklar, sadece basının haber verme hakkını sağlamak için değil, aynı zamanda yayının hedefi kitlelerin haber alma hakkının da en geniş şekilde korunması için de gereklidir. Cevap ve düzeltme hakkı da, aynen diğer haklar gibi, sadece menfaati zarar uğrayan kişiye başvuru hakkı tanmış olmakla birlikte, özünde doğru haber aktarma ve alma hakkının da gereğidir.

 

1982 Anayasasının 32/1. maddesinin gerekçesinde; düzeltme ve cevap hakkının sınırlanması, kişilerin şeref ve haysiyetlerinin korunması, "gerçeğe aykırı yayımların düzeltildiği veya cevaplanması ereklerinin, amaçlandığı açıkça kabul edilmiştir.Anayasanın 32/2.fıkrasının gerekçesi olarak da, düzeltme ve cevap hakkını kullandığı iddiasında olan kişi ile yayımcı arasında ortaya çıkacak görüş ve değerlendirme uyuşmazlığın, bağımsız ve tarafsız hakem durumunda olan hakim tarafından çözümleneceği kabul dilmiştir.Gerekçede, mahkemelerin azami 7 gün içinde karar vermesi zorunluluğuna ise, hakkın kullanımının sürüncemede bırakılmaması gerekçesi getirilmiştir[2].

 

3.3.1.Yazılı Yayında Cevap ve Düzeltme:

 

(Anayasa m.32, Basın Kanunu m.19, 29, 4455 sayılı Yasa)

 

İlk detaylı düzenlemeler 1864 Matbuat Nizamnamesi'inde yer almıştır. Abdülhamit rejimi dönemindeki sansür döneminden sonra 2.Meşrutiyette özgürlük alanı artırılmış, 1924 Anayasası'nda yine kısıtlı özgürlük kabul edilmiştir. 1950'de, 1931 tarihli Matbuat Karun'un yetersizlikleri ve kısıtlamaları, 1950 yılında yürürlüğe giren 5680 sayılı Basın Kanunu ile giderilmeye çalışılmıştır. 5680 sayılı Basın Kanunu'nun 19. maddesinin ilk şekli ile cevap ve düzeltme metninin doğrudan sorumlu müdüre göndermesi hakkı tanınmıştır. Yazı işleri müdürünün bu tekzip metnine itiraz etmesi üzerine Sulh Ceza Mahkemesinin kararı kesin olarak kabul edilmiştir. 5680 sayılı Yasada 1956 yılında yapılan değişiklikle, tekzip metninin doğrudan C.Başsavcılığına verilmesi kabul edilmiş, Savcılığın vereceği karara itiraz hakkı da tanınmamıştır. Bu düzenlemeye, 1960 yılında 143 sayılı Yasa ile son verilmiştir.

 

1961 Anayasasının 27. maddesi ile, kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunan, gerçeğe aykırı yayınların tekzip hakkı doğuracağı kabul edilmiştir.

 

1961 Anayasasındaki benzer hüküm 2709 sayılı 1982 Anayasasının 32. maddesinde korunmuştur."Düzeltme ve cevap hakkı" başlıklı Anayasanın 32. maddesine göre, "Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve  şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayın yapılması hallerinde tanınır ve düzenlenir."

 

Anayasanın 32.maddesi, öncelikle yayın için başvuru, yayınlanmazsa mahkemece tekzip kararının verilmesi kabul etmiştir. Mahkemeye karar için verilen süre, ilgilinin başvuru tarihinden itibaren en fazla 7 gündür. Ancak bu düzenleme, Basın Kanununda yer alan sulh ceza mahkemesine ve itiraz üzerine asliye ceza mahkemesine tanınan 2 günlük karar verme sürelerinden daha uzundur. Bu sürelerin Basın Kanunundaki düzenlemesi, anayasaya aykırı veya hak düşürücü olup olmadığı aşağıda incelenecektir. Ancak öncelikle cevap ve düzeltme hakkının doğum, kullanım ve sona erme koşullarına değinmek mecburiyeti bulunmaktadır.

 

3.3.1.1.Tekzip Hakkının Doğum, Kullanım ve Sona Erme Sebepleri:

 

Basın Kanunu'nun 19/1. maddesine göre, "haysiyet ve şerefine dokunan veya kendisi ile ilgili gerçeğe aykırı hareketler, sözler ve düşünceler izafesi sureti ile açık veya kapalı şekilde bir mevkutede yapılan yayımdan dolayı ilgili veya yetkili temsilci yayımın yapıldığı tarihten itibaren iki ay içinde imzasını taşıyan cevap ve düzeltme yazısını mevkutenin sorumlu yazı işleri müdürüne verebilir veya gönderebilir."

 

Yasanın bu hükmüne göre,  tekzip hakkının doğması, kullanılması ve sona ermesi şartları ortaya çıkmaktadır.

 

3.3.1.1.1.Doğum Şartları:

 

3.3.1.1.1.1.Yayım:

 

Basın Kanunu'nun 3/2. maddesine göre yayım, "Basılmış eserlerin herkesin görebileceği yerlerde gösterilmesi veya asılması veya dağıtılması veya dinletilmesi veya satılması veya satışa arzı "neşir" sayılır."

 

5680 sayılı Yasanın 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına göre, "bir mevkutede yapılan yayımdan dolayı"ilgili veya yasal temsilcisi, yayımın yapıldığı tarihten itibaren iki ay içinde imzasını taşıyan cevap ve düzeltme metnini mevkutenin sorumlu müdürüne verebilir veya gönderebilir.

 

Mevkutenin ne olduğu ise, Basın Kanunu'nun 3/1. maddesinde tanımlanmıştır. Anılan hükme göre, "Gazetelere, haber ajansları neşriyatına ve belli aralıklarla yayınlanan diğer bütün basılmış eserlere bu kanunda "mevkute" denir."

 

 

Yasanın mevkutede yapılan yayında cevap ve düzeltme hakkını tanıması karşısında, gayri-mevkut yani sürekli olmayan, bir kez yapılan bir yayından dolayı cevap ve hakkını kullanılması söz konusu değildir.Sürekli olmayan bildiriler, bültenler gayri-mevkute kapsamdadır.

Mevkute günlük, haftalık veya aylık olabilir. Burada önemli olan periyotlar halinde yayınlanmasıdır.Mevkute, periyot halinde değil veya sadece bir kez yayınlanmış ise, doğal olarak tekzip hakkı söz konusu olmamaktadır. Yazılı, resimli, mizah veya başka bir tür olması mevkute olmasına engellemez.

 

3.3.1.1.1.2.Gerçeğe Aykırılık:

 

Gerçeğe aykırılık çeşitli ihtimallerde olabilir. Birinci ihtimal, gerçek aktarılan bir olay ile şahıs arasında olmayan bir bağlantının kurulması ya da olan bir bağlantının gerçeğe aykırı aksettirilmesi olabilir.İkinci ihtimal, gerçek olmayan bir olayla şahıs arasında bağlantı kurulmasıdır. Üçüncü ihtimal, gerçeğe gerçek dışı olayların eklenerek, şahıs ile bağlantı kurulmasıdır.

 

"Gerçeğe aykırı yayının cevaplandırılıp, düzeltilmesi için, bu haberin kişinin menfaatine dokunması veya şeref ve haysiyetini zedelemesi zorunlu değildir. Gerçek dışı haberin kişi ile ilgili olması yeterlidir."[3]

 

Yayında kullanılan ifadelerde şahsı hakkında kamuoyunda küçük düşmeyi sağlayacak şüpheli ifadelerin kullanılması cevap ve düzeltme hakkını doğurur. Basın Kanunu'nun 19/1. maddesinde "açık veya kapalı şekilde bir mevkutede" yapılan yayının cevap ve düzeltme hakkını doğuracağının kabul edilmesi ile, sadece kişiyi çağrıştıracak ifadelerle küçük düşürme değil, aynı zamanda şüpheli duruma düşürülme de amaçlanmıştır.

 

Görünen gerçeğin aktarılması, hukuka uygunluk için yeterlidir. Bu durumda tekzip hakkı doğmaz.

 

İÇTİHATLAR:

 

"... isnat olunan ve yargılama nedeni olarak gösterilen eylemin "RP'li Başkana Rüşvet Suçlaması" başlığı altın yayınlana yazı ile ilgisinin bulunmadığı cihetle, 5680 sayılı Basın Kanunu'nun 19/1.maddesinde belirtildiği üzere gerçeğe aykırı hareketlerin, düşüncelerin ve sözlerin bir kişiye izafe edilmesi suretiyle kişinin cevap ve düzeltme hakkını doğduğu, kişiye yüklene düşünce, söz ve hareketler bu kişiyi küçük düşürücü olmasa dahi, gerçeğe aykırılığın cevap ve düzeltme gönderme hakkını yaratması karşısında ilgili kişinin değerlendirmesini cevap hakkını kullanabilmesi açısından yeterli saymak gerekeceği gözetilmelidir." 7.CD.3.10.1996 T., 1996/6017 E., 1996/6291 K. [4]

 

3.3.1.1.1.3.Haysiyet ve şerefe dokunma:

 

Açıklamaları veya davranışları ile yayına sebep olan şahsın tekzip hakkı doğmaz. Bu durumda yayına sebep olan şahsa tekzip hakkının kullanılmasını hakkın kötüye kullanılması olarak kabul eden yazarlar da bulunmaktadır[5].

 

 

 

3.3.1.1.2.Kullanım Şartları:

 

3.3.1.1.2.1     B a ş v u r u:

 

3.3.1.1.2.1.1. Başvuruyu Yapabilecek Olanlar:

 

Basın Kanununun 19/1. maddesine göre, "yayımdan dolayı ilgili veya yetkili temsilcisi" bu hakkı kullanabilir.

Bu anlamda olmak üzere bir avukat müvekkili adına tekzip metnini imzalayarak kullanabilir. Şahsi görüşümüz bu olmakla birlikte Sayın Çetin ÖZEK metin ile yanıt verme hakkının şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu, bu nedenle mutlaka yanıt hakkın kullanan şahıs tarafından imzalanması gerektiğini kabul etmiştir[6].Bu görüş kanaatimizce kabul edilebilir nitelikte değildir.Şahsa sıkı sıkıya bağlı olması gerekçesiyle, temsilci aracılığıyla da olsa kullanılmayacağının düşünülmesi, hakkın tamamen yok edilmesi ,sonucuna da yol açabilir. Örnek vermek gerekir ise yasal kısıtlıların mutlaka bu hakkı yetkili temsilci aracılığıyla kullanmaları şarttır. Sayın ÖZEK'e göre metnin mutlaka ilgili tarafından imzalanması şarttır. Bunun dışında, yurt dışında olan bir şahsın son derece kısa ve hak düşürücü süreler ve olanaksızlıklar nedeniyle metni imzalayamamasından dolayı, hakkın tamamen kullanılamaz hale gelmesi söz konusu olabilir. Bütün bunları bir yana bırakalım, Basın Kanunun 19/1. maddesinde tekzip metni ya da ihtarname üst yazısı ayrımı yapılmadan, doğrudan "ilgili veya yetkili temsilcisi cevap ve düzeltme yazısı" denilmek suretiyle hakkın temsilci aracılığıyla kullanılabileceğini açıkça kabul etmiştir.

 

Mirasçılar da bu hakkı kullanabilir. Ancak, "mirası ret eden" şahıs mirasçı niteliğine sahip olmadığından, tekzip hakkını kullanamaz[7].Varislerden birisi acele hallerde tekzip hakkını kullanmış ise diğerleri de bu hakkı kullanamazlar. Zira bu hak bir kez kullanılmakla sona eren bir hak niteliğindedir.Basın Kanunu'nun 19/8 inci fıkrasında,  bir kimsenin cevap ve düzeltme hakkını kullanmadan ölmesi durumunda bu hakkın varislerden sadece biri tarafından kullanabileceği açıkça kabul edilmiştir. Ölüm tekzip için başvuru sürelerini ve diğer şartları değiştirmez.Ölen hangi şartlarda bu hakkı kullanabilecek ise, mirasçı da aynı şartlarda bu hakkı kullanabilir. Mirasçı, kanuni veya iradi atanmış olabilir. Yasa bu konuda herhangi bir sınırlayıcı ayrım yapmamıştır.

 

Gerçek kişiler gibi, tüzel kişiler de bu hakkı kullanabilirler.Tüzel kişinin yetkili organı belirli bir kişiyi yetkili kılabilir. Basın Kanunu'nun  19/VII.maddesine göre, "Devlet daireleri, kamu müesseseleri ve tüzel kişiler tarafında gönderilecek cevap ve düzeltmeler" hakkında da bu madde hükmü uygulanır.

 

3.3.1.1.2.2.Metin:

 

3.3.1.1.2.2.1.Şekil Şartları:

 

Basın Kanununun 19/2. maddesinde, metnin cevap verenle ilgili kısmının iki katından fazla olamayacağı hükme bağlanmıştır. Sorumlu Müdür miktar fazla ise herhangi bir kısaltma yapamaz. Yasal miktarı aştığı için metni yayınlamayabilir. Ancak yayınlanma talebi ile metnin önüne gelen hakim, kısaltma yapabileceği gibi metni değiştirebilir de. Basın Kanununun 19/2. maddesinde, metnin cevap verenle ilgili kısma yanıt niteliğinde olacağının belirtilmiş olması karşısında, bir çok kişiyi ilgilendiren yayınlarda, yanıt verme bahanesiyle, ilgisiz bölümler de muhatap alınmamalıdır.Aynı şekilde miktar yönünden de ilgili hakkında yapılan yayın kısmı ölçü alınmalıdır.

 

Yayın yirmi satırdan az ise, cevap ve düzeltme en fazla otuz satır olabilir.

 

3.3.1.1.2.2.2.Metnin İçerik Şartları:

 

Cevap ve düzeltme metnin de yayında ne yer almış ise o yanıtlanmalı, yayın konusunun ve kamu oyunda uyandırdığı görüntünün izlerini silme, doğru haberin aktarılması amacından öteye geçmemelidir.

 

Konusu suç olacak açıklamalara yer verilmemesi gerekmektedir. Bütün bu hususlar metnin yayınlanmasına karar verecek hakim tarafından da denetlenmelidir.

 

 

3.3.1.1.2.3.Başvuru Yapılacak Kişi:

 

3.3.1.1.2.3.1.Sorumlu Yazı İşler Müdürü:

 

Basın Kanununun 19/1. maddesinde "yazı işleri müdürüne verebilir veya gönderebilir" denilmiştir. Sorumlu müdürün kim olduğu künyede belirtilmek zorundadır.Sorumlu yazı işleri müdürü belirtilmemişse bu durumda, cevap ve düzetme yazısının yazı işleri müdürü olarak gösterilen kişiye, bu da yoksa sadece yazı işleri müdürlüğüne hitaplı gönderilmesi yeterlidir[8].

 

Her müdür, kendi döneminden sorumludur. Yayını yapılması sırasın A şahsı, tekzip metnini alan B şahsı, tekzip kararını uygulamayan C şahsı ise her şahıs kendi dönemi ile sorumludur. Ancak sorumlu müdürlerdeki bu değişiklik, diğerlerinin sorumluluktan kurtulmasına ya da tekzip şartlarının gerçekleşmemesine yol açmaz. Başka bir deyişle, A şahsı döneminde yapılan bir yayından dolayı gönderilen cevap ve düzetme metnini, yeni sorumlu müdür yayınlamazsa yine tekzip için sorumlu müdüre başvurma şartı gerçekleşmiş olur.

 

Cevap ve düzeltme metninin, metnin gönderildiği kişiye gönderilmesi yeterlidir. Cevap ve düzeltme metninin gazeteye ulaşıncaya kadar yeni bir sorumlu müdür atanmış ise yayınlanmadan bu müdür sorumludur. Üç günlük yasal yayın süresi içinde sorumlu müdür değiştirilmiş ise, müdürlerin hepsi de objektif sorumludurlar.

 

3.3.1.1.2.3.2.Cevap ve Düzeltme Metninin Tebliği:

 

Basın Kanununun 19/1. maddesinde cevap ve düzeltme metninin sorumlu yazı işleri müdürüne verilebileceği ya ad gönderilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu madde ilk görünümüyle hiçbir tebligat sorunu yokmuş gibi masumane, bir görüntüdedir. Ancak uygulamada bir çok soruna yol açmaktadır. Bunun sebebi, Basın Kanunu'nun 19/4. maddesinde yer alan, cevap ve düzeltmenin yayınlanması gereken tarihten itibaren 20 gün  içinde ilgiliye bulunduğu yer sulh ceza mahkemesine tekzip kararı için başvuru şartı arayan hükümdür. Bu hükme göre, ilgili, sorumlu müdüre cevap ve metnini verdiği, yasal süresi içinde metnin sorumu müdür tarafından yayınlanmadığı ve sorumlu müdürün yayınlanması gereken süreden itibaren 20 günü geçirmeden sulh ceza mahkemesine başvurduğunu kanıtlama yükümlülüğü nedeniyledir. Bu durumda metnin sorumlu müdüre tebliğ edilmiş olması son derece önemlidir.

 

Tebligatın ya da metnin nasıl gönderileceğine dair herhangi bir hüküm yoktur. İadeli taahhütlü gönderilebilir. Ancak bu durumda metnin içeriğinin kanıtlanması zordur. Telgraf şeklinde olabilir, ancak bu durumda da metnin içeriğinin telgraf olarak değişmesi kuvvetle muhtemeldir. Faks, e-mail veya benzeri bir şekilde de göndermek mümkün olmakla beraber, sorumlu müdürün eline geçmiş olduğunu kanıtlamak son derece sordur. Noter yoluyla göndermeler en sağlıklı yol olmakla birlikte, tebligat parçasının geç gidiş ve dönüşü sebebiyle, tekzip başvuru süresi kaçırılmaktadır. Bu sorunu çözmenin en pratik noter vasıtasıyla ve memur eliyle tebligat olmakla birlikte, sorumlu müdür ile ilgilinin başka şehirlerde olması durumunda fiili imkansızlıklar nedeniyle bu hakkın kullanımı fiilen kısıtlanabilmektedir.

 

Basın Kanunu'nun 41. maddesine göre, "Kanuni tebliğ muamelelerinde mevkutenin idare yeri, sahibi ve mesul müdürün kanuni ikametgahı sayılır." Bu durumda, tebligatın mutlaka sorumlu müdürün imzasına yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Basın Kanununun 41. maddesine göre, yayının idare merkezinde çalışan kapıdaki bekçi veya sorumlu müdürün sekreterine ya da başka bir çalışanına yapılan tebligat yeterlidir.

 

 

Metnin yayınlanmamsı veya yayınlanmış olmakla birlikte şekil ve içerik şartların uygun olmaması durumunda ilgili sulh ceza mahkemesine cevap ve düzeltme için başvurabilir. Cevap ve düzeltmenin yayım şartlarına aşağıda detaylı olarak değinilecektir.

 

 

3.1.1.2.4.Mahkeme Süreci:

 

 

3.1.1.2.4.1.Sulh Ceza Mahkemesine Başvuru:

 

Yetkili ve Görevli Mahkeme:

 

İlgilinin bulunduğu yer sulh ceza mahkemesi görevli ve yetkilidir.

 

Mahkemenin İnceleyeceği Hususlar:

 

Başvuru Şekli:

 

Sulh ceza mahkemesine başvuru yapılırken, yayın yapılan gazete, sorumlu müdür tebliğ şerhi içeren tekzip metni, tekzip metninin yayınlanması gereken gazeteler de dilekçeye eklenmelidir.

 

Başvuru Süresi:

 

Mahkemeye başvuru süresi, yayın süresine bağlı olarak değişmektedir. Basın Kanunu'nun 19/2. maddesine göre, sorumlu müdürüne cevap ve düzeltme metnini incelemesi için üç günlük süre verilmiştir. Sorumlu Müdür bu üç günlük sürenin geçmesinden sonraki 4.gün en geç düzeltme metnini yayınlamak zorundadır. Sorumlu Müdür 3 günlük inceleme süresinden sonraki 4. gün metni yayınlamazsa, ilgili, bu 4. günden itibaren 20 günlük hak düşürücü süre içinde sulh ceza mahkemesine başvurmalıdır.

 

Yasada, sulh ceza mahkemelerinin yayın kararlarının yerine getirilmesi süresi konusunda günlük süreli yayınlar ile günlük olmayan süreli yayın ayrımı yapılış olmakla birlikte, mahkeme safhasından önce bu konuda bir ayrım yapılmamıştır. Kanaatimizce günlük olmayan süreli yayınlarda da, Basın Kanunu'nun 19/IV. Maddesinin uygulanması gerekmektedir. Yani, günlük süreli yayınlarda 3 günlük inceleme süresinden sonra en geç 4. gün yayın yapılmalı, günlük olmayan süreli yayınlarda ise en az üç günlük inceleme süresinden sonraki ilk sayıda yayını yapılması gerekmektedir. Bu durumda, sulh ceza mahkemesine başvuru yapılması için gereken 20 günlük süre de yayının yapılması gereken günden itibaren başlamalıdır. Bir örnek vermek gerekir ise, ,Perşembeleri çıkan bir haftalık dergiye gönderilen tekzip metni, 27.12.1999 Pazartesi günü tebliğ dilmiş ise üç günlük inceleme süresi, pazartesinden sonraki 30.12.1999 Perşembe günü dolacak, tekzibin yayınının ise, ancak bir sonraki 01.06.2000 Perşembe yapılması, yapılmaması halinde sulh ceza mahkemesine 20. günün dolduğu en son 26.01.2000 tarihinde başvurunun yapılması gerekecektir. Bu durumda 20 günlük sulh ceza mahkemesine başvuru süresi de yayının yapılması gerektiği bu günden itibaren başlayacaktır.

 

Tekzip metni, 4. günden sonra, hatta 20 günlük süreden sonra yayınlanmış olmakla birlikte, Basın Kanunu'nun aradığı şekil ve içerikte değilse, örneğin yorum katılarak ya da çok küçük olarak yayınlanmışsa, yayın tarihinden itibaren 20 gün içinden ilgili yine sulh ceza mahkemesine bu kez Basın Kanunu'nun 19/III. maddesine göre ilk olarak değil ama, 19/VI. maddesine göre "yeniden" cevap ve düzelme talebiyle başvurabilecektir.

 

 

Yayın Kararı:

 

Mahkemenin İnceleyeceği Noktalar:

 

Süresinde tekzibin yapılıp yapılmadığı.

 

 

 

 

 

-Kararın Tebliği:

-Karar Üzerine Yayım:

            Aynen yayımlamama:

            Yayım Yapmama:

 

 

 

3.3.2.Görsel yayınlarda cevap ve düzeltme:

 

 

 

TEKZİP İÇTİHATLAR:

 

 

7.CD.

E: 1994/6321  K: 1994/9088

23.9.1994 T.

 

            5680 sk 19/3 5680 sk 29

 

·          ·          5680 sayılı kanuna aykırı davranış

·          ·          cevap ve düzeltme hakkı

·          ·         

·          ·          düzenleyici nitelikli süre

 

ÖZET: 5680 sayılı Basın Kanununun 19. maddesinin 3. bendinde öngörülen, Sulh Ceza ve Asliye Ceza Mahkemelerinin başvuru ve itirazı sonuçlandırması için konulmuş olan ikişer günlük süreler düzenleyici nitelikte süreler olup, uyulmaması halinde müeyyidesi yoktur. Sürenin kaçırılması halinde de hak kaybı sözkonusu olmaz.

            Başvuru ve itirazın mahkemece iki gün içinde karara bağlanmaması halinde, bunu sebep göstererek cevap ve düzeltmeyi yayınlamayan sorumlu yazı işleri müdürü aynı Yasanın 29. maddesindeki cezai sonuçtan kurtulamaz.

            Bu itibarla, maddi olayda Sulh Ceza Mahkemesinin tekzip yazısının yayınlanmasına ilişkin kararına vaki itirazı incelenip itirazı reddeden Asliye Ceza Mahkemesinin iki gün içinde karar vermediğinden bahisle beraat kararı verilmesi yasaya aykırıdır.

 

                               (YKD. OCAK 1995)

 

 

 

 



[1] Cevat ÖZEL, Ekim 1999, İstanbul,  Alfa Yayıncılık, Türk Medya Hukuku, Sayfa 619 v.d.

[2] 1982 Anayasasının 32. maddesinin gerekçesi:

"Kitle haberleşmesi faaliyetini sürdüren organların, bu faaliyetlerinde serbest kalması esastır. Bu serbestiyi kısıtlayan unsurlardan birisi de, sürekli yayınlarda "zorunlu yayım" denilen yayımlardır.Bunlar yayın organına dış çevreden gönderilen ve  organca yayımı mecburi olan mütalaa yahut mülahazalardır. Böylece süreli yayının sınırlı hacmi doldurulmakta ve serbest yayına yer kalmamaktadır.

İkinci olarak süreli haberleşme organının hizmet gereklerinden biri de kamuoyuna doğru haber ve bilgi sunmaktadır.

Nihayet süreli haberleşme organları faaliyetlerinde kişilerin haysiyet ve şereflerine saygılı olmakla yükümlüdürler.

Maddenin birinci fıkrası ile bu üç gerek yerine getirilmekte; diğer bir deyimle düzeltme ve cevap hakkı sınırlanmakta, kişilerin şeref ve haysiyetleri de korunarak gerçeğe aykırı yayımlar düzeltilmekte veya cevaplanmaktadır.Kişilere tanınan bu hakkın kullanış şartlarını kanun düzenleyecektir.

Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen düzeltme ve cevap yazılarının yayımı zorunludur. Fakat süreli yayına ilgililer tarafından  gönderilen bu yazıların gerçekten belirtilen niteliğe uygun bulunup bulunmadığı konusunda, düzeltme ve cevap hakkını kullandığı iddiasında olan kişi ile yayımcı arasında görüş ve değerlendirme farkı olabilir.Bu halde ihtilaf bağımsız ve tarafsız hakem durumunda olan hakim tarafında çözülecektir. Bu husus da maddenin ikinci fıkrasında öngörülmüş bulunmaktadır.

Maddenin ikinci fıkrasına, düzeltme ve cevap yayımlanmadığı taktirde yayımlanmasına gerek olup olmadığının en geç yedi gün içinde karar verilmesi hükmü getirilmek suretiyle düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasının sürüncemede kalmaması öngörülmüştür."

[3] ÖZEK, Çetin, 1978, İstanbul Türk Basın Hukuku,, Sf: 101

[4] Karar İçin Bkz:ÖZEL, Cevat; İstanbul, Ekim 1999,Türk Medya Hukuku, Sf:48, 49

[5] Özek, ÇETİN, age, sf:106, 107:"kendi menfaatine söz söyleyen, bir harekette bulunan, bir düşünce açıklayan kişinin, menfaatini kendisinin düşünmesi ve belirtilen sözü söylememesi, hareketi yapmaması, düşünceyi açıklamaması gerekir. Hem bu davranışları gerçekleştirip, hem de menfaatine dokunduğu için bunlara cevap hakkının kendisine tanınması hakkın kötüye kullanılması olanağının kanun tarafından tanınması ve düzenlenmesi demektir."

[6]ÖZEK,Ç. Age.sf.111: "... cevap metninin doğrudan doğruya cevap ve düzeltmeyi gönderen şahıs tarafından imzalanmış olması... belirtilen hakkın şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olmasının dışında, 19. maddenin açık ifadesi de aynı hususu zorunlu kılmaktadır. Gerçekten, maddede "... imzası ile..." ifadesi yer almış bulunmaktadır... Kanunumuz, cevap metninde ilgili kişinin imzasını da aramaktadır. Bu açıdan, kişinin avukatI aracılığıyla cevap ve düzeltme hakkını kullanması, vekaletnamede özel hüküm olsa dahi mümkün değildir. Avukat, vekaletnamesindeki özel hükme dayanarak cevap ve düzeltme göndermekle ilgili yasal işlemleri gerçekleştirebilir; cevap ve düzetme metnini ise imzalayamaz."

 

[7] Aynı görüş için Bkz.ÖZEK,Çetin; İst.1978,Türk Basın Hukuku, Fakülteler Matbaası, Sf.109,110)

[8]"... gazetenin mahsus bölümünde sorumlu yazı işleri müdürünün gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle müştekinin cevap ve düzeltme yazısını (yazı işleri müdürlüğüne) göndermesini yasaya uygun ve yeterli bir başvuru olarak kabul etmek gerekir."7.C:D:28.12.1992 T., 1992/6305 E., 1992/7883 K. Karar İçin Bkz:ÖZEL, Cevat, Ekim 1999, İstanbul, Türk Medya Hukuku, Sf:45