İCRA İFLAS YASASINDAKİ BANKALARA İLİŞKİN ÖZEL HÜKÜMLER
(m.68b, m.150a, m.150ı)

AV. HALİL İBRAHİM ASİLBAY

Hukuki Çalışmalar

Hukuk

I. GİRİŞ

1988 yılında İcra İflas Yasasında yapılan bir değişiklikle, bu yasaya 68b, ve 150ı maddeleri eklenmiş; böylelikle borçlu cari hesap, kredi ve ipotek sözleşmeleri için özel hükümler öngörülmüştür. Özellikle kredi sözleşmeleri ile üst sınır ipoteklerine dayalı icra takiplerinde alacaklı tarafa önemli kolaylıklar sağlayan bu hükümler, uygulamada beklenilen ölçüde yer bulamamış; bir anlamda da değişiklikle hedeflenen amaca ulaşılamamıştır. Kanımca gerek öğreti gerekse Yargıtay kararları da bu hükümlerin kabul görüp yerleşmesine -yeterince- yardımcı olamamışlardır.

Böyle bir makalenin amacı ise, bu hükümlerin alacaklıya (bankalara) sağlayacağı yararları kısaca sıralamak ve hukuksal yaşama geçmesine kendi ölçeğinde katkı sağlamaktır.

II. İCRA İFLAS YASASININ (68b), (150a) ve (150ı) MADDELERİ

A. Kredi Sözleşmelerine Dayanan İlamsız İcra Takipleri (m.68b)

1. Madde Metni

Borçlu Cari Hesap veya Kısa, Orta, Uzun Vadeli Kredi Şeklinde İşleyen
Kredilerde İtirazın Kesin Olarak Kaldırılması

MADDE 68b - (Ek: 3494 - 9.11.1988)

Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi ancak noter aracılığı ile krediyi kullandıran tarafa bildirildiği takdirde hüküm ifade eder.

Süresi içinde aldığı hesap özetinin muhtevasına, alındığından itibaren bir ay içinde itiraz etmeyen krediyi kullanan taraf, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir. 

Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar bu Kanunun 68'inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar. Krediyi kullanan taraf, itiraz etmediği hesap özetinin dayandığı belgelerde kendisine izafe edilen imzayı kabul etmiş sayılır. Bu hüküm bu Kanunun 150/a maddesinin söz konusu olduğu hallerde de aynen uygulanır.

2. Alacaklıya Sağladığı Haklar

Kredi sözleşmeleri kayıtsız, koşulsuz, açık bir borç ikrarı (kabulü) içermediklerinden İcra İflas Yasasının 68.maddesinde sayılan nitelikleri taşımazlar. Dolayısıyla kredi sözleşmelerine dayanılarak başlatılan (ilamsız) icra takiplerine borçlunun itirazı halinde, itirazın icra tetkik merciinde kaldırılması ve takibin devamına karar verilmesi olanaklı değildir. İtirazın iptali talebiyle genel mahkemelere başvurulması halinde ise, gerek bu davanın sonuçlanmasının zaman alması, gerekse davalı tarafından uzatılması olasılığı bulunması nedeniyle, başlatılan icra takibi uzun süre sürünceme de kalabilmekte; %40 inkar tazminatının varlığına karşın kötüniyetli borçluların itiraz yoluyla takibi durdurup süre kazanmalarına yol açabilmektedir.

İşte yukarıda metni verilen hükümle, kredi sözleşmelerinin 68.maddedeki belgelerden sayılmasına olanak tanınmış; böylelikle alacaklının icra tetkik merciinden "itirazın kaldırılması"nı talep etmesinin yolu açılmıştır. Hiç kuşku yok ki icra tetkik merciinin dar görevli olması; sadece "inceleme=tetkik" yapması ve bir anlamda da "uzmanlaşmış" bir yargı organı olması nedeniyle buradan "itirazın kaldırılması" kararı alınması, genel mahkemelere oranla daha kısa sürede olacak; dolayısıyla itirazla duran takibin fazla sürüncemede kalmadan tekrar başlaması sağlanacaktır.

3. Uygulanma Koşulları

a) Alacak, borçlu cari hesap ya da kredi sözleşmesinden doğmalı ve buna ilişkin bir hesap özeti çıkarılmalıdır.

Bu hükmün uygulanabilmesi için öncelikle borçlu cari hesap sözleşmesi ya da kredi sözleşmesi ve bundan doğmuş bir alacak olmalıdır. Bu sözleşmelere dayanılarak hazırlanacak hesap özeti ise, hazırlandığı tarih itibariyle borç bakiyesini gösterdiği gibi, istenirse kredi sözleşmesinin ilgili hükmüne dayanılarak kredinin kapatılması için de kullanılabilir. Bu durumda borç tümüyle muaccel (talep edilebilir) hale gelecektir. Her ne kadar hesabın kat edilmesine (kesilmesine) maddede yer verilmemişse de borcun bir kısmını muaccel hale getiren hesap özetinin, tümünü muaccel hale getireceğinden de kuşku etmemek gerekir. Kaldı ki anılan Yasanın 150ı maddesi hükmü kıyasen uygulanarak da bu sonuca ulaşılabilecektir.

Diğer yandan madde metninde yalnızca borçludan sözedilmişse de kredi sözleşmesini müteselsil borçlu ve kefil sıfatıyla imza edenler için de bu hükmün uygulanması ve onlara da hesap özetinin gönderilmesi gerekmektedir.

b) Hesap özeti, sözleşmede kararlaştırılan dönemleri izleyen 15 gün içinde borçlunun sözleşmede belirttiği adresine gönderilmelidir.

Kredi sözleşmelerinde süre belirlenirken, uygulamada "karşılıklar genelgesi" olarak adlandırılan tebliğ hükümlerinde yer alan 30 günlük süre dikkate alınmadan sözleşmede belirlenmiş faiz tahakkuk dönemini izleyen 15 gün içinde, hesap özetinin borçluya gönderilmesi gerekmektedir.

c) Hesap özeti borçluya noter aracılığı ile gönderilmelidir.

Hesap özetinin hüküm ifade edebilmesi için mutlaka noter aracılığıyla gönderilmesi gerekmektedir. Başka yollarla hesap özeti borçluya tebliğ edilmiş olsa bile bu geçerli olmayacaktır.

d) Hesap özeti, sözleşmede belirtilen adrese gönderilmelidir. Eğer borçlu sözleşmedeki adresini değiştirmiş ve bunu noter aracılığıyla bildirmişse artık hesap özeti bildirilen bu yeni adrese gönderilmelidir.

Hesap özetinin gönderileceği adresin ilk fıkrada açıkça belirtilmiş olmasına karşın sözleşmede birden çok adres bulunması ya da belirtilen adrese tebliğ yapılamaması halinde nasıl bir yol izleneceği konusunda ise incelenen madde metninde bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay'ın eleştiriye açık bir kararında, sözleşmede birden çok adres gösterilmiş olması halinde, bu adreslerden biri değişmiş ve yeni adres alacaklıya bildirilmemiş dahi olsa bundan borçlunun sorumlu tutulamayacağına; diğer adresine tebligat yapılamasının gerekeceğine hükmedilmiştir. Bu karara göre, sözleşmede birden çok adres bulunması halinde tebligat sağlanıncaya kadar bu adreslerin tümüne hesap özeti göndermek gerekecektir.

Sözleşmede belirtilen adres ya da adreslere tebligat yapılamaması halinde ise kanımızca Tebligat Yasasının 35'inci maddesini uygulama ya da ilanen tebligat yoluna başvurma olanağı yoktur. Zira maddenin açık ifadesinden anlaşılacağı üzere, adres değişikliği usulüne uygun biçimde (noter aracılığıyla) alacaklıya bildirilmedikçe hüküm ifade etmeyecek; yani borçlu kendisine hesap özeti tebliğ edilememesini itiraz olarak ileri süremeyecektir.

e) Borçlu hesap özetini aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde hesap özetinin içeriğine itiraz etmemiş olmalıdır.

Ne yazık ki maddenin alacaklıya sağladığı tüm hak ve kolaylıkları tamamen ortadan kaldıran bu hükmün konuluş amacını anlamak olanaklı değildir. Gerçekten de borçlu hesap özetine itiraz ettiği takdirde gerek hesap özeti, gerekse kredi sözleşmesi 68.maddede belirlenen nitelikleri taşıyamayacak dolayısıyla, borca itiraz edilmesi halinde icra tetkik merciine başvurulamayacaktır. Halbuki 150ı maddesindeki hükme paralel olarak hesap özetine yapılmış itirazı da icra tetkik merciinin inceleyebileceği öngörülebilirdi.

B. İpotek Sözleşmelerine Dayanılarak Başlatılan İcra Takipleri (m.150a, m.150ı)

1. İpotek Sözleşmeleri Hakkında Genel Bilgi

İpotek sözleşmeleri kayıtsız, koşulsuz bir borç ikrarını içerebilecekleri gibi ileride doğması olası bir hak ya da alacağın teminatı olarak da yapılabilirler. İkinci tür ipotek sözleşmelerinde alacak miktarı belli olmadığından, ipoteğin teminat oluşturacağı üst sınır (azami, maksimal) bir miktar belirlenip sözleşme bu miktar üzerinden yapılır; dolayısıyla ipotek borçlusunun sorumluluğu da bu miktarla sınırlı olur. Bu sorumluluğun temerrüt halinde dahi değişmeyeceğine (artmayacağına) hükmeden birçok Yargıtay kararını ise, gerek yasal bir hükme dayanmadığı, gerekse çıkarlar dengesini borçlu lehine bozduğu daha önemlisi bir anlamda ipotek borçlusunun temerrüdünü yaptırımsız bırakarak adeta onu temerrüde zorladığı için doğru bulmuyoruz.

İpotek sözleşmelerine dayanılarak başlatılacak takipler, sözleşmesinin niteliğine göre değişiklik gösterir. Buna göre eğer alacaklının elindeki sözleşme kayıtsız, koşulsuz bir borç ikrarı içeriyorsa bu halde İcra İflas Yasasının 149.maddesi uyarınca borçluya bir icra emri gönderilir. Bu icra emrinde borcun 30 gün içinde ödenmesi; borç ödenmez ya da icranın geri bırakılması kararı getirilmezse alacaklının taşınmazın satışını isteyeceği ihtarı yer alır. Görüldüğü gibi burada, borçlu itiraz hakkına sahip olmadığından aleyhindeki icra takibini durduramayacaktır. Bu takip yolu öğretide "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip" olarak adlandırılmıştır.

Alacaklının elindeki ipotek sözleşmesi kayıtsız, koşulsuz borç ikrarı içermeyen, bir üst sınır ipoteğiyse bu halde borçluya icra emri gönderilemeyecek, ancak ödeme emri gönderilebilecektir. Anılan Yasanın 149b maddesine göre düzenlenen bu ödeme emriyle, borçluya (7) gün içinde borca itiraz ederek takibi durdurma olanağı tanınmıştır. Bu takip yolu ise öğretide "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip" olarak adlandırılmıştır.

Bankacılık uygulamasında ipotek sözleşmeleri üst sınır ipoteği biçiminde olduğundan, bunlara dayanılarak başlatılacak icra takiplerinde borçluya ödeme emri gönderilmesi gerektiği açıktır. Ne var ki bu takip yolunda yukarıda açıklandığı üzere borçlunun itirazı ile takip durmakta, itiraz kaldırılıncaya kadar ipotekli taşınmazın satışıyla ilgili hiçbir işlem yapılamamaktadır. Ancak burada alacaklı, kredi sözleşmelerine dayanan ilamsız takip yolundan ayrı olarak, -elinde ihtarname olmasa dahi- icra tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını talep edebilecektir.(m.150a)

Buna karşın elinde 150ı maddesinde koşulları belirlenmiş bir belge (ihtarname) bulunan alacaklı dilerse borçluya icra emri gönderilmesini sağlayabilecektir. Gerçekten de 1988 yılında Yasaya eklenen 150ı maddesiyle, alacaklının elinde üst sınır ipoteği biçiminde bir belge olsa bile maddede öngörülen koşulları taşıyan bir ihtarnamenin borçluya gönderilmiş olması koşuluyla alacaklıya karşı yukarıda sözüedilen "ilamlı" takibi başlatabilecek; böylelikle borçlunun takibi uzatma girişimi kesin biçimde önlenmiş olacaktır.

Özetlemek gerekirse, elindeki ipotek belgesi üst sınır ipoteği olan alacaklı, 150ı maddesine göre gönderilmiş bir ihtarnameye de sahipse ipotek borçlusu hakkında "ilamlı" takip yapabilecektir. Eğer alacaklı ihtarname göndermeden doğrudan icra takibine başlar; ancak sözkonusu takip borçlunun itirazı ile durursa bu halde de ihtarname olmamasına karşın icra tetkik merciinden itirazın kaldırılması istenebilecektir.

a) İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla "İlamsız" Takip (m.150a)

aa) Madde Metni

İtirazın İncelenmesi Usulü ve Hükümleri

MADDE 150a - (Değişik: 538 - 18.2.1965)

Ödeme emrine itiraz hakkında 62'den 72'inci maddeye kadar olan hükümler uygulanır. Ancak, İpotek, bir cari hesap veya işleyecek kredi vesaire gibi bir mukavelenin teminatı olarakverilmişse, tetkik mercii bu mukavele ve bununla ilgili sair belge ve makbuzları 68'inci maddedeki esaslara göre incelemek yetkisini haizdir.

İtirazın kaldırılması kararının temyizi halinde 149a maddesinin son fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.

bb) Genel Bilgi ve İtiraz

Bankalar açısından kanımızca pek uygulanma olanağı kalmayan bu hüküm, aşağıda anlatılacak 150ı maddesi ile bir anlamda zımnen ilga edilmiştir. Gerçekten de elindeki ipotek sözleşmesi kayıtsız, koşulsuz bir borç ikrarı içermeyen alacaklı (banka), borçlunun itirazı ile duracak bir ilamsız takip yapıp sonra da bu hükümden yararlanarak itirazı kaldırmakla uğraşmak yerine, 150ı maddesine göre bir hesap özeti göndererek ilamlı takip yapmasına olanak verecek bir belgeye sahip olmayı; dolayısıyla yapacağı böyle bir takiple borçlunun itirazını tümüyle ortadan kaldırmayı tercih edecektir.

Ne yazık ki uygulamada, 150ı maddesindeki koşulları taşıyan bir belgeye (ihtarnameye) sahip olunduğu halde ilamsız icra takibi yapılmakta, borca itiraz halinde ise bu hükümden (m.150a) yararlanıp itirazın icra tetkik merciinde kaldırılması yerine, genel mahkemelerde itirazın iptali davası açılmaktadır.

Sonuç olarak, ihtar çekmeyi ihmal ederek böyle bir takip yolunu seçen alacaklı, borçlunun itirazının kaldırılması için icra tetkik merciine başvurabilecek; burada yapılan incelemede ipotek sözleşmesi ile banka kayıt ve defterleri 68.maddede nitelikleri belirtilen belgelerden sayılacaktır.

b) İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla "İlamlı" Takip (m.150ı)

aa) Madde Metni

Borçlu Cari Hesap veya Kısa, Orta, Uzun Vadeli Kredi Şeklinde İşleyen Nakdi Kredileri ve Gayri Nakdi Kredileri Teminen Alınan İpotekler

MADDE 150ı - (Ek:3494 - 9.11.1988)

Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrî nakdî krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek âkit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayri nakdî kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin noter marifetiyle krediyi kullanan tarafa gönderildiğine dair noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse icra müdürü bu Kanununun 149'uncu maddesi uyarınca işlem yapar. Şu kadar ki, krediyi kullanan tarafın noter marifetiyle sekiz gün içinde bu hesap özetine veya gayri nakdi kredi nedeniyle tazmin talebine itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle tetkik merciine şikâyette bulunmak hakkı saklıdır. Bu takdirde krediyi kullandıran taraf bu Kanunun 68/b maddesi çerçevesinde alacağını diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa krediyi kullanan tarafın şikâyeti reddedilir.

bb) Alacaklıya Sağladığı Haklar

Yukarıda da açıklandığı gibi bu maddeyle ipotek takiplerinde alacaklının durumu kuvvetlendirilmiş; borçlunun itiraz hakkı elinden alınarak ipotek sözleşmesine bir anlamda "ilam" niteliği kazandırılmıştır.

Gerçekten de bu hükme göre bankalar tarafından başlatılacak ipoteğe dayalı tüm icra takiplerinin "ilamlı" takip biçiminde olması; yani borçluya icra emri gönderilmesi olanaklıdır. Şöyle ki alacağı ipotekle temin edilmiş banka, hazırladığı bir hesap özetini noter aracılığıyla borçluya göndermek suretiyle elindeki ipotek belgesine -bir anlamda- ilam niteliği kazandıracak; böylece bu takip yoluna kolayca başvurabilecektir. Esasen böyle bir olanağa karşın halen uygulamada, ilamsız icra yolunun seçilerek borçluya itiraz hakkı verilmesi dahası bu itirazı icra tetkik merciinde kaldırmak yerine, itirazın iptali yoluna başvurulması pek anlaşılır bir yaklaşım değildir. 

cc) Uygulanma Koşulları

aaa) Alacak borçlu cari hesap ya da kredi sözleşmesinden doğmalı ve buna ilişkin bir hesap özeti çıkarılmalıdır.

Yukarıda da belirtildiği gibi, bu hükümlerin uygulanabilmesi için öncelikle mevcut bir borçlu cari hesap ya da kredi sözleşmesinin olması gerekmektedir. Bu maddeye göre hazırlanacak hesap özeti ise 68b maddesinden farklı biçimde, bir döneme ilişkin alacağın muaccel hale getirilmesi yerine hesabın tümüyle kat edilmesine yöneliktir. Öte yandan hesap özetinin gönderilmesi de yine 68b maddesinden farklı olarak herhangi bir süreye bağlanmamıştır.

bbb) Hesap özeti borçluya noter aracılığı ile gönderilmelidir.

Yukarıda değinildiği gibi hesap özetinin geçerli olabilmesi için mutlaka noter tarafından onaylanıp gönderilmesi gerekir.

dd) İpotek Borçlususun 3.Kişi Olması ve İtiraz

İpotek borçlusunun 3.kişi olması halinde ise kanımızca ona da hesap özeti gönderilmelidir. Böylelikle hakkında başlatılması olası, bir icra takibini öğrenen 3.kişinin takip başlamadan önce borcu kapatması olasılığı göz ardı edilmemiş olacaktır.

Hesap özetine itiraz edilmesi halinde ise bu itiraz borçlu hakkında icra takibi yapılmasına engel olmayacak; ancak borçlu bunu icra tetkik merciine şikayet yoluyla götürebilecektir. Kuşkusuz bu şikayetin dinlenebilmesi için itirazın yasal süre olan 8 günde yapılmış olması gerekmektedir.

III. SONUÇ

İcra İflas Yasasında bankalar için özel düzenlemeler öngören hükümlerin, genel hatlarıyla kısaca incelendiği bu çalışmada özetle:

1. Banka alacaklarının tahsilini kolaylaştırmayı ve çabuklaştırmayı sağlamaya yönelik hükümlerin uygulamada yeterince bilinip uygulanmadığının üzerinde durulmuş;

2. İpotekle temin edilmiş alacakların tahsilinin zor ve uzun bir süreç olmasının aslında bu hükümlerin uygulanmamasından kaynaklandığına; özellikle de kötüniyetli borçluların takibi uzatmaya yönelik itiraz haklarının tamamen ortadan kaldırdığına dikkat çekilmiştir.

Sonuç olarak, bu hükümlere ilişkin uygulamaya yönelik kısa açıklamalarla uygulayıcılara yol gösterilerek yardımcı olunmaya çalışılmıştır.