Ana sayfa | Hukuk Sayfası | Mevzuat Sayfası
KANUN
NO: 743
TÜRK KANUNU MEDENİSİ
17
Şubat 1926
(Resmi
Ceride ile neşir ve ilânı: 4 Nisan 1926 - Sayı : 339)
3.t. Düstur,
c.7 - s.237
BAŞLANGIÇ
A) KANUNU
MEDENİNİN TATBİKİ :
MADDE 1 -
Kanun, lâfziyle veya ruhiyle temas ettiği bütün meselelerde mer'idir. Hakkında
kanuni
bir hüküm
bulunmıyan meselede hâkim örf ve adete göre, örfü âdet dahi yok ise kendisi vazıı
kanun olsaydı
bu meseleye dair nasıl bir kaide vazedecek idiyse ona göre hükmeder.
Hâkim hükümlerinde,
ilmî içtihatlardan ve kazai kararlardan istifade eder.
B) MEDENİ
HAKLARIN ŞÜMULÜ
I - UMUMİ
VAZİFELER
MADDE 2 -
Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle
mükelleftir.
Bir hakkın sırf
gayri izrar eden suiistimalini kanun himaye etmez.
II - HÜSNÜ NİYET
MADDE 3 -
Bir hakkın doğumu için kanunen hüsnü niyet şart kılınan hallerde asil olan,
onun
vücududur.
Ancak, icabı hale göre kendisinden beklenen ihtimamı sarfetmiyen kimse hüsnü
niyet
iddiasında
bulunamaz.
III - HAKİMİN
TAKDİRİ
MADDE 4 -
Kanun takdir hakkı verdiği ve icabı hale yahut muhik sebeplere nazaran hüküm
vermekle mükellef
tuttuğu hususlarda hâkim, hak ve nesafetle hükmeder.
C) BORÇLARIN
UMUMİ KAİDELERİ
MADDE 5 -
Akitlerin inikadına ve hükümlerine ve sukutu sebeplerine taalûk eden borçlar
kısmında
beyan olunan umumi kaideler medeni hukukun diğer kısımlarında dahi caridir.
D) BEYYİNE
I - BEYYİNE
KÜLFETİ
MADDE 6 -
Kanun, hilafını emretmedikçe tarafeynden her biri müddeasını ispata mecburdur.
II - RESMİ SİCİL
VE SENETLER
MADDE 7 -
Resmi sicil ve senetlerin doğru olmadığı sabit oluncaya kadar menderecatı ile
amel
olunur. Bu münderecatın
doğru olmadığını ispat, bir şekli mahsusa bağlı değildir.
B İ R İ N C İ
K İ T A P
Şahsın
Hukuku
B İ R İ N C İ
B A P
Hakiki Şahıslar
B İ R İ N C İ
F A S I L
Şahsiyet
(A) ŞAHSİYET:
I - MEDENİ
HAKLARDAN İSTİFADE
MADDE 8 -
Her şahıs medeni haklardan istifade eder.
Binaenaleyh
kanun dairesinde haklara ve borçlara ehil olmakta herkes müsavidir.
II - MEDENİ
HAKLARIN KULLANILMASI
1 - MEVZUU
MADDE 9 -
Medeni hakları kullanmağa salâhiyettar olan kimse iktisaba da iltizama da
ehildir.
2 - ŞARTLARI
a) UMUMİYET İTİBARİYLE
MADDE 10 - Mümeyyiz
olan reşit, medenî hakları kullanmağa salâhiyettardır.
b) RÜŞT
MADDE 11 - Rüşt,
on sekiz yaşın ikmaliyle başlar. Evlenme, kişiyi reşit kılar.
c) KAZAİ RÜŞT
MADDE 12 -
On beş yaşını ikmal eden küçük, kendi rızası ve ana ve babanın muvafakatı ile
mahkemei
asliyece mezun kılınabilir. Vesayet altında ise, vasi de dinlenir.
d) TEMYİZ
KUDRETİ
MADDE 13 -
Yaşının küçüklüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk
ve
bunlara
benzer sebeplerden biriyle makul surette hareket etmek iktidarından mahrum
olmayan her
şahıs,
Kanunu Medenice mümeyyizdir.
III - MEDENİ
HAKLARI KULLANMAĞA EHLİYETSİZLİK
1 - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 14 - Mümeyyiz
olmayan ile küçükler ve mahcurlar medeni hakları kullanmak
salâhiyetinden
mahrumdurlar.
2 - TEMYİZ
KUDRETİNİ HAİZ OLMAMAK
MADDE 15 - Mümeyyiz
olmayan şahsın tasarrufu, hukuki bir hüküm ifade etmez. Kanunda
muayyen
istisnalar bakidir.
3 - TEMYİZ
KUDRETİNİ HAİZ KÜÇÜK VEYA MAHCUR
MADDE 16 - Mümeyyiz
bulunan küçükler ile mahcurlar, kanuni mümessillerinin rızaları
olmadıkça
bizzat kendi tasarruflariyle iltizam edemezler. Ivazsız iktisapta ve münhasıran
şahsa
merbut
hakları kullanmakta bu rızaya muhtaç değillerdir. Haksız fiilerinden mütevellit
zararlardan
mesuldurlar.
IV. HISIMLIK
VE SIHRİ HISIMLIK
1 - KAN
HISIMLIĞI
MADDE 17 - Hısımlığın
derecesi, nesillerin adedi ile taayyün eder.
Birbirinin
sulbünden gelenler arasındaki hısımlık usul ve füru hısımlığı ve birbirinin
sulbünden
gelmeyip de
müşterek bir sulpten gelenler arasındaki hısımlık civar hısımlığıdır.
2 - SIHRİ
HISIMLIK
MADDE 18 -
Karı ve kocadan her birinin kan hısımları diğerinin aynı derece sıhri hısımları
olur.
Evlenmenin
zevaliyle, sıhri hısımlık zail olmaz.
V - İKAMETGAH
1 - TARİFİ
MADDE 19 -
Bir kimsenin ikametgâhı, yerleşmek niyetiyle oturduğu yerdir.
Bir kimsenin
aynı zamanda birden ziyade ikametgâhı olamaz.
Bu fıkranın
hükmü, ticari ve sınai müesseseler hakkında cari değildir.
2 - İKAMETGAHIN
DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 20 -
Bir ikametgâh değişmesi, yenisinin ittihazına mütevakkıftır.
Bir kimsenin
evvelce bir ikametgâhı mevcut olduğu tayin edilemediği veyahut memaliki
ecnebiyedeki
ikametgâhını terketmekle beraber Türkiye'de henüz yeni bir ikametgâha sahip
olmadığı
takdirde elyevm sakin olduğu mahalle, ikametgâhı nazariyle bakılır.
3 - KANUNİ İKAMETGAHI
MADDE 21 -
Kocanın ikametgâhı karının ve ana ve babanın ikametgâhı velayetleri altındaki
çocuğun ve
mahkemenin bulunduğu yer vesayet altındaki kimsenin ikametgâhı addolunur.
İkametgâhı
belli olmayan kimsenin karısı veya kocasından ayrı yaşamağa mezun olan kadın
kendisine
ayrı bir ikametgâh ittihaz edebilir.
4 - MÜESSESELERDE
BULUNMAK
MADDE 22 -
Mektebe devam için bir yerde bulunmak veya bir terbiye müessesesine, bir
hastaneye ve
darülacezeye ve bir ceza müessesesine konulmak ikametgâh ittihazını tazammun
etmez.
B) ŞAHSİYETİN
HİMAYESİ
I - UMUMİYET
İTİBARİYLE
1 - DEVİR VE
TAKYİT YASAĞI VE İSTİSNALARI
MADDE 23 -
Kimse, medeni haklardan ve onları kullanmaktan kısmen olsun feragat edemez.
Kimse, hürriyetini
ferağ edemediği gibi kanuna veya âdâbı umumiyeye mugayir surette takyit dahi
edemez.
(Ek Fıkra:
3678 - 14.11.1990)
Ancak yazılı
rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli
mümkündür. Şu
kadar ki; biyolojik madde verme borcu altına giren kimse aleyhine ifa talebinde
bulunulamayacağı
gibi maddî ve manevî tazminat dâvası da açılamaz.
2 - TECAVÜZ
HALİNDE
a) İLKE
MADDE 24 -
(Değişik: 3444 - 4.5.1988) Hukuka aykırı olarak şahsiyet hakkına tecavüz edilen
kişi,
hakimden, tecavüzde bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Şahsiyet
hakkı ihlal edilenin rızasına veya üstün nitelikte bir özel ya da kamu yararına
veya
kanunun
verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüz hukuka aykırıdır.
b) DAVA
HAKLARI
MADDE 24a -
(Ek:3444 - 4.5.1988) Şahsiyet hakkı hukuka aykırı olarak tecavüze uğrayan veya
bir tecavüz
tehlikesi karşısında bulunan kişi, tecavüze son verilmesini veya tecavüz
tehlikesinin
önlenmesini
talep edebileceği gibi, sona ermesine rağmen etkisi devam eden tecavüzün hukuka
aykırılığının
tespitini ve gerekiyorsa kararın yayınlanmasını ya da üçüncü kişilere
bildirilmesini talep
edebilir.
Maddî ve
manevî tazminat davaları açma hakkı ile birlikte bu tecavüzden elde edilen
kazançları
vekaletsiz iş
görme hükümleri uyarınca talep etme hakkı saklıdır.
Manevi
tazminat talebi karşı tarafça kabul edilmedikçe devredilemez ancak miras
yoluyla intikal
eder.
Davacı şahsiyet
haklarının himayesi için kendi ikametgâhı veya davalının ikametgâhı
mahkemesinde
de davâ açabilir.
Davacı aynı
zamanda maddî ve manevî tazminat ile vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca
tecavüzden
elde edilen kazancın kendisine verilmesini birlikte talep etmiş ise, bu davaları
da
kendi
ikametgâhı mahkemesinde de açabilir.
II - İSİM ÜZERİNDEKİ
HAK
1 - İSMİN HİMAYESİ
MADDE 25 - İsmi
ihtilâfa mahal veren kimse, hâkimden hakkının tanınmasını talep edebilir. İsmi
gasbolunmasiyle
mutazarrır olan kimse, bunun menini ve taksir vukuu takdirinde maddi tazminat
talebi hakkına
halel gelmemek üzere maruz kaldığı haksızlığın mahiyeti icab ediyorsa manevi
tazminat
namiyle bir meblâğ itasını da talep edebilir.
2 - İSMİN DEĞİŞMESİ
MADDE 26 -
Muhik sebeplerden binaen bir kimse isminin değiştirilmesini isteyebilir. İsmin
değişmesi nüfus
siciline kayıt ve ilân olunur.
Şahsın ismi
değişmekle ahvali değişmez.
Bir ismin değişmesinden
mutazarrır olan kimse ıttıla gününden itibaren bir sene içinde tebdil
kararına itiraz
edebilir.
C) ŞAHSİYETİN
BAŞLANGICI VE SONU
I - DOĞUM VE
ÖLÜM
MADDE 27 - Şahsiyet,
çocuğun sağ olarak tamamiyle doğduğu andan başlar ve ölüm ile nihayet
bulur.
Çocuk sağ doğmak
şartiyle ana rahmine düştüğü andan itibaren medenî haklarından istifade
eder.
II - SAĞLIĞIN
VE ÖLÜMÜN İSPATI
1 - BEYYİNE
KÜLFETİ
MADDE 28 -
Bir hakkın kullanılması için bir kimsenin vücudunu yahut öldüğünü yahut muayyen
bir zamanda
veya diğer bir şahsın vefatında sağ bulunduğunu iddia eden kimse, iddiasını
ispata
mecburidir.
Hangisinin
evvel veya sonra öldüğünü tayin mümkün olmaksızın ölenler, bir anda ölmüş
sayılırlar.
2 - AHVALİ ŞAHSİYE
BEYYİNELERİ
a) UMUMİYET İTİBARİYLE
MADDE 29 -
Doğum ve ölüm nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur. Nüfus sicilinde kayıt
bulunmaz
veya mevcut kaydın doğru olmadığı tahakkuk ederse keyfiyet her hangi bir delil
ile
ispat
olunabilir.
(Ek Fıkra:
3444 - 4.5.1988) Doğumdan sonra meydana gelen cinsiyet değişikliğinin asgarî sağlık
kurulu
raporu ile belgelendirilmesi halinde nüfus sicilinde gerekli düzeltme yapılır.
Bu konuda
açılacak
davalarda cinsiyeti değiştirilen kişi evli ise, eşe de husumet yöneltilir ve
aynı mahkeme,
varsa ortak çocukların
velayetinin kime verileceğini de tayin eder,cinsiyet değişikliği kararının
kesinleştiği
tarihte, evlilik kendiliğinden son bulur.
b) ÖLÜME KARİNE
MADDE 30 - Ölüsü
bulunamıyan bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmağı icab edecek
ahval içinde
kaybolmuş ise o kimse hakikaten ölmüş addolunur.
III - GAİPLİK
KARARI
1 - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 31 - Ölüm
tehlikesi içinde kaybolan veya çoktan beri kendisinden haber alınamıyan bir
kimsenin ölümü
pek muhtemel görünürse, hakları ölüme muallak kimselerin talebi hâkim gaipliğe
karar
verebilir.
Salâhiyettar
hâkim gaibin Türkiye'deki son ikametgâhı hâkimdîr Eğer gaip Türkiye'de asla
ikamet
etmemiş ise
nüfus sicilinde mukayyet bulunduğu ve bu kayıt yoksa pederinin mukayyet olduğu
mahallin hâkimidir.
2 - USULÜ
MAHKEME
MADDE 32 -
Gaiplik kararı talep olunabilmek için, ölüm tehlikesinden en aşağı bir sene
yahut
gaibin son
haberinden beş sene geçmiş olmak lâzımdır.
Hâkim, gaip
hakkında malûmatı olan kimseler muayyen bir müddet içinde malûmatlarını
bildirmek için
usulü dairesinde ilân edilen bir tebliğ ile dâvet eder. Bu müddet birinci ilân
tarihinden
itibaren en aşağı bir senedir.
3 - TALEBİN
SUKUTU
MADDE 33 -
Kaybolan kimse, ilân müddeti bitmeden meydana çıkar veya kendisinden haber
alınır yahut
öldüğü tarih tebeyyûn ederse gaiplik talebi sakıt olur.
4 - HÜKMÜ
MADDE 34 - İlan
semeresiz kaldığı takdirde hâkim, gaiplik kararını verir.
Ölüme müteallik
haklar, tıpkı gaibin ölümü tebeyyûn etmiş gibi kullanılır.
Gaiplik
kararı ölüm tehlikesi yahut son haber gününden itibaren hüküm ifade eder.
İKİNCİ FASIL
AHVALİ ŞAHSİYE
SİCİL KAYITLARI
A) UMUMİYET İTİBARİYLE
I - SİCİL
MADDE 35 -
Ahvali şahsiye, buna mahsus sicil kayıtları ile taayyün eder. Bu sicilin nasıl
tutulacağı
ve kanunun
emreylediği beyanların nasıl ve kimler tarafından yapılacağı, nizamnamesine
tabidir.
II -
MEMURLAR
MADDE 36 -
Ahvali şahsiye sicilleri, her halde Devletçe mansup memurları tarafından
tutulur.
Ahvali şahsiye
kayıtlarını tutmak ve suretlerini vermek bu memurlara mahsustur.
(Değişik: 2.
fıkra: 3612 - 7.2.1990)
Yabancı
memleketlerdeki Türkiye temsilcilerine, Dışişleri Bakanlığının teklifi, İçişleri
Bakanlığının
katılması ve
Başbakanın onayı ile nüfus memurluğu yetkisi verilebilir.
III - MESULİYET
MADDE 37 -
Ahvali şahsiyeyi kayıtla mükellef nüfus memurları, kendilerinin ve
maiyetlerinin
kusurlarından
ileri gelen zarardan şahsan mesuldürler.
IV - TASHİH
MADDE 38 -
Hakimin hükmü olmadıkça ahvali şahsiye sicilinin hiç bir kaydı tashih edilemez.
B) DOĞUM SİCİLİ
I - DOĞUMUN
BİLDİRİLMESİ
MADDE 39 -
Her doğum bir ay içinde nüfus memuruna bildirilir. Anası babası belli olmayan
bir
çocuk bulan
kimse, çocuğu Hükümete teslim eder.
II - TADİLE
UĞRAYAN KAYITLAR
MADDE 40 -
Ahvali şahsiyet vukua gelen değişmeler ezcümle evlenme haricinde doğan bir
çocuğun
babası tarafından tanınması, hakimin babalığa hükmetmesi, nesebin tashihi,
evlatlık
edinme veya
bulunmuş bir çocuğun nesebi taayyün etmek hususlarından ileri gelen tebeddüller
alakadarların
talebi veya resmi bir iş'ar üzerine sicilde ait olduğu künye kenarına yazılır.
C) ÖLÜM SİCİLİ
I - ÖLÜMÜN BİLDİRİLMESİ
MADDE 41 -
Her ölüm ve bulunan her ölü, nihayet on gün içinde nüfus memuruna bildirilir.
II - ÖLÜSÜ
BULUNMAYAN
MADDE 42 -
Bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmağı icab edecek haller içinde
kaybolursa, ölüsü
bulunmamış bile olsa mahallinin en büyük mülkiye memurunun emriyle
künyesine ölmüş
kaydı düşürülebilir. Bununla beraber her alâkadar, kaybolan kimsenin ölü veya
sağ olduğunun
hâkim tarafından hükmedilmesini talep edebilir.
III - GAİPLİK
KARARI
MADDE 43 -
Gaiplik kararı hakimin iş'arı ile ölüm siciline kaydolunur.
IV -
KAYITLARIN TASHİHİ
MADDE 44 -
Sicille düşürülen bir kaydın doğru olmadığı anlaşılmak veya hüviyeti meçhul
diye
kaydedilen
bir kimsenin hüviyeti tayin olunmak veya gaiplik kararı feshedilmek sebepleri
ile zaruri
olan sicil
tashihleri, künyesinin kenarına şerh verilmek suretiyle icra edilir.
İ K İ N C İ
B A P
Hükmi şahıslar
B İ R İ N C İ
F A S I L
Umumi hükümler
A) HÜKMİ ŞAHSİYET
MADDE 45 -
Başlı başına mevcudiyeti haiz olmak üzere teşekkül eden cemiyet ve şirketler
ile
kendilerine
has bir mevcudiyeti ve muayyen bir gayesi bulunan müesseseler, sicillerine kayıtlarını
icra
ettirmekle şahsiyet iktisab ederler.
Gayeleri
kanuna ve ahlaka mugayir olan cemiyet ve şirketler ve müesseseler şahsiyet
İktisab edemez.
B) MEDENİ
HAKLARDAN İSTİFADE
MADDE 46 - Hükmî
şahıslar; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış icabı olarak ancak insana hâs
olanlardan
maada bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler.
C) MEDENİ
HAKLARI KULLANMAK SALAHİYETİ
I - ŞARTLARI
MADDE 47 - Hükmî
şahısların medeni hakları kullanmağa salâhiyeti, kanuna ve
nizamnamelerine
göre bu husus için muktazi uzuvlara malik olmalariyle başlar.
II -
KULLANMAK TARZI
MADDE 48 - Hükmî
şahsın iradesi, uzuvları vasıtasiyle ifade olunur.
Uzuvlar;
hukuki tasarrufları veya diğer herhangi fiileri ile hükmî şahsı ilzam ederler.
Uzuvların
irtikâb ettiği
kusurlar şahsan kendilerini dahi mesul kılar.
D) İKAMETGAH
MADDE 49 - Hükmî
şahsın ikametgâhı, nizamnamesinde hilâfına hükümler bulunmadıkça
muamelelerinin
tedvir olunduğu mahaldir.
E) ŞAHSİYETİN
ZEVALİ
I - MALLARIN
TAHSİSİ
MADDE 50 -
Zeval bulan hükmî şahsın malları kanunda, nizamnamesinde veya tesis senedinde
hilâfına hükümler
bulunmaz yahut salahiyettar uzvu hilâfına karar vermiş olmazsa gayesinin
taalluk ettiği
hukuku âmme müesseselerine intikal eder. Bu malların evvelki ciheti tahsisi mümkün
mertebe
muhafaza edilir. Gayesi kanuna veya âdaba umumiyeye mugayir olduğu için hâkim
tarafından
feshedilen hükmî şahsiyetlerin malları hilâfına dair olan şartlara bakılmaksızın
hukuku
âmme müessesesine
intikal eder.
II - TASFİYE
MADDE 51 - Hükmî
şahsın malları, kooperatif şirketlere tatbik edilen hükümlere tevfikan tasfiye
olunur.
F) HUKUKU
AMME MÜESSESELERİNE VE ŞİRKETLERE DAİR HÜKÜMLERİN MAHFUZİYETİ
MADDE 52 -
Hukuku âmme müesseseleri, Hukuku Amme Kanunlarına tabidir. İktisadi bir gaye
takip eden
cemiyetler, şirketler hakkındaki hükümlere tabidir.
İ K İ N C İ
F A S I L
Cemiyetler
A) CEMİYET
NASIL TEŞEKKÜL EDER
I - CEMİYET
TEŞKİLATI
MADDE 53 -
Siyasi, dinî, ilmî, bediî, hayrî cemiyetler ile eğlence ve idman cemiyetleri ve
asıl
gayesi
iktisadı olmıyan diğer cemiyetler; nizamnamelerinde cemiyet olarak teşekkül
arzusunu izhar
etmekle şahsiyet
iktisab ederler.
Her
cemiyetin bir nizamnamesi vardır. Bu nizamname cemiyetin gayesi ve varidat
membaları ve
teşkilatı
hakkında lüzumu olan hükümleri ihtiva eder.
II - TESCİL
MADDE 54 -
Nizamnamesi müesseseleri tarafından kabul edilmiş ve idare heyetini teşkil etmiş
olan
her cemiyet,
kendisini sicille kaydettirebilir.
Gayesine erişmek
için ticari şekilde icrayı sanat eden bir cemiyet, kendisini sicille
kaydettirmekle
mükelleftir.
Kayıt
talebine, nizamname ile idare heyetini teşkil edenlerin bir listesi raptedilir.
III - ŞAHSİYETİ
OLMAYAN CEMİYETLER
MADDE 55 - Şahsiyet
iktisab etmesi kanunen mümkün olmıyan yahut henüz şahsiyet
iktisab etmemiş
bulunan bir cemiyet, adi şirket hükmündedir.
IV - CEMİYET
İLE NİZAMNAMENİN KANUN İLE MÜNASEBETİ
MADDE 56 -
Cemiyetin nizamnamesinde cemiyetin teşkilatına ve azasiyle münasebetine dair
hükümler yok
ise aşağıdaki maddeler tatbik olunur.
Nizamname,
kanunen tatbikleri mecburi olan kaidelerden ayrılamaz.
B) TEŞKİLAT
I - HEYETİ
UMUMİYE
1 - VAZİFE
VE DAVET
MADDE 57 -
Heyeti umumiye cemiyetin en yüksek merciidir; İdare heyetinin veya müdürünün
daveti üzerine
içtima eder. Davet nizamname ile muayyen halde yapılır. Bundan başka âzadan
beşte biri
isterse, heyeti umumiyenin behemehal davet edilmesi kanunen lâzım gelir.
2 - SELAHİYET
MADDE 58 -
Heyeti umumiye, âzanın kabul ve ihracı hakkında karar verir;
idare
heyetini intihab eder ve cemiyetin diğer bir uzvuna tevdi edilmemiş olan işlere
tesviye eyler.
Heyeti
umumiye cemiyetin diğer uzuvlarını teftiş eder. Mukavele ile haiz oldukları
haklara halel
gelmeksizin
onları her zaman azledebilir.
Muhik
sebepler için azil salâhiyeti, heyeti umumiyenin kanuni bir hakkıdır.
3 - KARARLAR
a) ŞEKLİ
MADDE 59 -
Cemiyet kararlarını heyeti umumiye halinde verir.
Bütün âzanın
tahriren iltihak ettiği bir teklif, heyeti umumiye kararı gibidir.
b) REY HAKKI
VE EKSERİYET
MADDE 60 -
Cemiyetin her azası, heyeti umumiyede aynı rey hakkını haizdir.
Kararlar hazır
olan azanın ekseriyeti ârasiyle verilir.
Nizamname,
sarahaten müsait olmadıkça ruzname haricinde karar verilemez.
c) REY
HAKKINDAN MAHRUMİYET
MADDE 61 -
Bir cemiyet azası kendi veya karı ve kocası yahut usul ve füruu ile cemiyet
arasındaki
bir işe veya
davaya dair ittihazı lazım gelen kararlarda rey veremez.
II - İDARE
HEYETİ
MADDE 62 - İdare
heyeti, cemiyetin işlerini görmek ve nizamnameye tevfikan onu temsil
eylemek hak
ve vazifesini haizdir.
C) AZALAR
I - AZALIĞA
GİRMEK VE ÇIKMAK
MADDE 63 -
Cemiyet her zaman yeni aza kabul edebilir. Her aza, altı ay evvel istifa
arzusunu
bildirmek şartiyle
cemiyetten çıkmak hakkını haizdir.
II - İŞTİRAK
HİSSESİ
MADDE 64 - İştirak
hissesi, cemiyetin nizamnamesiyle muayyendir.
Nizamnamede
tayin edilmemiş ise cemiyetin gayesi ve borçlarının tediyesi için muktezi
masrafları
cemiyet azası
mütesaviyen verirler.
III - İHRAÇ
MADDE 65 -
Nizamname, âzadan birinin cemiyetten çıkarılmasını mucip esbabı tayin edebileceği
gibi sebep
beyan olunmaksızın ihraç müsaadesini dahi verebilir. Her iki takdirde ihraç
aleyhine
ikamei dâva
olunamaz.
Nizamnamede,
ihraca dair bir hüküm mevcut değil ise ihraç ancak cemiyet karariyle muhik
sebeplere müsteniden
olabilir.
IV - CEMİYETTEN
ÇIKMANIN VEYA ÇIKARILMANIN HÜKMÜ
MADDE 66 -
Cemiyetten çıkan veya çıkarılan âza cemiyetin mallarında bir gûna hak iddia
edemez; azalıkta
bulundukları müddete ait iştirak hissesini vermeğe mecburdur.
V - CEMİYETİN
GAYESİNİ VİKAYE
MADDE 67 -
Hiç bir âza, cemiyetin gayesini tebdil eden kararı kabule icbar edilemez.
VI - AZANIN
HUKUKUNU VİKAYE
MADDE 68 -
Azadan her biri kanuna veya cemiyetin nizamnamesine uygun olmayıp ta kendi
muvafakatine
iktiran etmemiş bulunan bir karar aleyhine ona ıttıladan itibaren bir ay içinde;
mahkemeye müracaatla
itiraz etmeğe kanunen salâhiyettardır.
D) FESİH VE
FESİH KARARI
MADDE 69 -
Cemiyet, kendisini feshe her zaman karar verebilir.
I - BİHAKKIN
İNFİSAH
1 - CEMİYETİN
KARARİYLE
2 - KANUNEN
MADDE 70 -
Cemiyet, hali acze düşer veya idare heyetinin nizamnameye tevfikan teşkiline
imkân
kalmazsa,
kendiliğinden münfesih olur.
3 - HAKİM
TARAFINDAN FESİH
MADDE 71 -
Bir cemiyetin gayesi kanuna, yahut adabı umumiyeye mugayir olursa,
müddeimumilik
makamının veya bir alâkadarın talebi üzerine, o cemiyet fesholunur.
II - KAYDIN
TERKİNİ
MADDE 72 - Eğer
cemiyet sicille kaydolunmuş ise fesih ve infisah keyfiyeti, idare heyeti yahut
hâkim tarafından
terkini kayıt için memuruna tebliğ olunur.
Ü Ç Ü N C Ü
F A S I L
VAKIF
A) KURULUŞ
I - GENEL
OLARAK
MADDE 73 -
(Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakıf, başlı başına mevcudiyeti haiz olmak üzere,
bir
malın belli
bir gayeye tahsisidir.
Bir
mamelekin bütünü veya gerçekleşmiş veya gerçekleşeceği anlaşılan her türlü
geliri veya
ekonomik değeri
olan haklar vakfedilebilir.
II - VAKFIN ŞEKLİ
MADDE 74 -
(Değişik:903 - 13.7.1967) Vakıf, resmi senetle veya vasiyet yolu ile kurulur ve
vakfedenin ikametgâhı
asliye mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzük kişilik kazanır.
Mahkeme,
tescil hususunu Vakıflar Genel Müdürlüğündeki merkezi sicile kaydolunmak üzere,
resen tebliğ
eder.
Kanuna, ahlâka
ve âdaba veya millî menfaatlere aykırı olan veya siyasî düşünce veya belli bir ırk
veya cemaat
mensuplarını desteklemek gayesi ile kurulmuş olan vakıfların tesciline karar
verilemez.
Tescil kararının
tebliği tarihinden itibaren, Vakıflar Genel Müdürlüğü, iki ay içinde bu karara
karşı temyiz
yoluna başvurabilir.
Merkezi
sicile kaydedilen vakıf, Resmi Gazete ile ilân edilir.
Tescilin
tarzı, kimler tarafından yaptırılacağı ve sicillerin ne suretle tutulacağı,
ilanın muhtevası ve
ne suretle
yapılacağı tüzük ile tayin edilir.
Bir vakfın
tescili ile birlikte vakfedilen malların mülkiyeti ve haklar vakfa intikal
eder.
Mahkeme,
vakfedilen gayri menkulün vakıf kişiliği adına tescilini resen ve derhal tapu
idaresine
bildirir.
III - VAKIF
SENEDİNİN MUHTEVASI
MADDE 75 -
(Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakıf senedinde, vakfın gayesi, uzuvları, bu gayeye
tahsis
edilen
mallar ve haklar, vakfın teşkilatı, ikametgâhı ve ismi gösterilir.
IV - MİRASÇILARIN
VE ALACAKLILARIN DAVA HAKKI
MADDE 76 -
Bağışlamada olduğu gibi vakfedenin mirasçıları ve alacaklıları tarafından vakfa
itiraz
olunabilir.
B) VAKFIN TEŞKİLATI
I - GENELLİKLE
MADDE 77 -
(Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakfın bir idare uzvunun bulunması mecburidir.
Vakfeden
bundan başka lüzumlu göreceği diğer uzuvları, vakıf senedinde gösterebilir.
Vakıf
senedinde vakfın uzuvları, idare sureti ve temsil tarzı kafi derecede gösterilmemiş
olur veya
sonradan bir
imkansızlık doğarsa teftiş makamı bunları vakfedene tamamlattırır. Vakfedenin ölümü
veya bu
tamamlamayı yapamıyacak bir durumda bulunması halinde, teftiş makamı noksanların
ikmali için
düşüncesi ile birlikte mahkemeye müracaat eder.
74 üncü
maddenin ikinci fıkrası gereğince vakfın tescili yahut vakfın gayesine göre teşkili
mümkün
olmadığı
veya vakfa tahsis edilen mallar gayenin tahakkukuna yetmediği takdirde,
vakfeden itiraz
etmedikçe
veya vakıf senedinde aksine açık bir hüküm bulunmadıkça; vakfedilmiş mallar
mahkeme
tarafından,
teftiş makamının mütalâası alınarak, mümkün mertebe gayece aynı olan bir vakfa
tahsis
olunur.
Bu
hususlarda yetkili mahkeme, vakfedenin ikametgâhı âsliye mahkemesidir.
II - İSTİHDAM
EDİLENLERE VE İŞÇİLERE YARDIM VAKIFLARI
MADDE 77/A -
(Ek:903 - 13.7.1967) Türk Ticaret Kanununun 48 inci maddesi gereğince kurulan
istihdam
edilenler ve işçilere yardım vakıfları ayrıca aşağıdaki hükümlere tabidirler:
Vakfın
uzuvları, faydalananlara, vakfın teşkilatı, faaliyeti ve mâli durumu hakkında
gerekli
bilgiyi
vermeye mecburdurlar.
İstihdam edilenler
ve işçiler vakfa aidat ödedikleri takdirde, en az bu ödemeleri nispetinde
idareye
iştirak
ederler. Mümkün olduğu nispette personel arasından gösterilecek temsilcileri
bizzat seçerler.
İstihdam
edilenler ve işçilerin ödemelerine tekabül ettiği nispetinde, kaideten vakfın
mamelekinin
istihdam
edene karşı bir alacaktan ibaret olması yalnız bu alacağın temin edilmiş olması
halinde
caizdir.
Faydalananlar
vakfa aidat ödedikleri veya vakfı düzenliyen hükümler onlara edayı talep
hususunda
bir hak bahşettiği takdirde, vakfın edalarını dâva yoluyla taleb edebilirler.
C) TEFTİŞ
MADDE 78 -
(Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftişine
tabidir.
Teftiş makamı,
vakıf senedi hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğini, vakıf malların gayeye
uygun
surette ve tarzda idare ve sarf edilip edilmediğini denetler.
Teftişin
tarzı ve nasıl yapılacağı, neticeleri ve bu kanuna göre kurulmuş olsun veya
olmasın
bilcümle vakıfların,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödeyecekleri teftiş ve denetleme masraflarına
katılma payı,
sâfi gelirin yüzde beşini geçmemek üzere, tüzük ile belli edilir.
D) İDARE VE
GAYEDE DEĞİŞİKLİK, MALLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ
I - İDARENİN
DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 79 -
(Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakfın mallarının muhafaza veya gayesini devam
ettirmek için
kesin ihtiyaç bulunduğu halde yetkili asliye mahkemesi, idare uzvunun teklifi üzerine,
teftiş makamının
yazılı düşüncesini aldıktan sonra vakfın idare şeklini değiştirebilir.
Yetkili
asliye mahkemesi, teftiş makamının tüzükte gösterilen sebeplere dayanarak
yapacağı
müracaat üzerine
duruşma yaparak idare edenleri işten uzaklaştırabilir ve vakıf senedinde ayrı
bir
hüküm yoksa
yenisini seçebilir.
İstihdam
edilenlere ve işçilere yardım vakıflarında vakıf senedinin, faydalananların vakıftan
faydalanma şartlarına
ve idareye iştiraklerine dair hükümlerinde yapılacak değişiklikler, vakıf
senedinde bu
hususta yetkili olduğu belirtilen uzvun kararı üzerine, teftiş makamının yazılı
düşüncesi alındıktan
sonra asliye mahkemesi tarafından kararlaştırılır.
Bu kanunda gösterilen
yetkili merciler dışında bir kişi veya kuruluşun vakfın idaresinde doğrudan
doğruya veya
dolaylı olarak müdahale etmesi halinde, bu müdahaleye yer veren göz yuman,
idare
edenler,
yukarıdaki fıkra hükmü gereğince her halde işten uzaklaştırılır ve yerlerine
yenileri
seçilir.
II - GAYENİN
DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 80 -
(Değişik: 903 - 13-7-1967) Vakfın asıl gayesinin mahiyet ve şumulü vakfedenin
arzusuna açıktan
açığa uymıyacak derecede değişmiş olursa, yetkili asliye mahkemesi idare
uzvunun veya
teftiş makamının müracaatı üzerine duruşma yaparak vakfın gayesini değiştirebilir.
Gayeyi
tehlikeye koyan mükellefiyet ve şartların kaldırılması veya değiştirilmesi de
aynı hükme
tabidir.
III -
MALLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 80/A -
(Ek: 903 - 13.7.1967) Geliri giderini karşılamıyan veya kıymetine uygun gelir
getirmiyen
vakfın malları, daha yararlı bir mal veya para ile değiştirilebilir. Bu değiştirmeye,
teftiş
makamının
teklifi üzerine idare uzvunun düşüncesi alındıktan sonra yetkili asliye
mahkemesi
karar verir.
E) VAKFIN
GELİRLERİ VE İSTİSAP
MADDE 81 -
(Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakfın gelirleri ile yapılan iktisaplar veya hükmî
tahsislerle
temellük edilen mal ve haklar, vakıf senedinde yazılı mallara ilâve edilerek her
takvim
yılı başında
teftiş makamına bildirilir.
Vakıf idare
uzuvları, her takvim yılı, başındaki mâli durumu münasip vasıta ile ilân veya
neşretmeye
ve siciline tescil ettirmeye mecburdur.
F) VAKFIN NİHAYETE
ERMESİ
MADDE 81/A -
(Ek: 903 - 13.7.1967) Gayesinin tahakkuku imkansız hale gelen vakıf
kendiliğinden
dağılmış olur.
Keyfiyet
idare uzvu tarafından sicile tescil ettirilir.
Gayesi 74 üncü
maddenin ikinci fıkrası hükmüne aykırı hale gelen vakıf yetkili asliye
mahkemesi
tarafından, teftiş makamının müracaatı üzerine, taraflar çağırılıp duruşma yapılarak
kararla dağıtılır
ve sicile bildirilir.
ZİLYETLİKLE İKTİSAP
YASAĞI
MADDE 81/B -
(Ek:903 - 13.7.1967) Vakıfların malları üzerine ziynetlik yolu ile iktisap hükümleri
tatbik
olunmaz.
İ K İ N C İ
K İ T A P
Aile Hukuku
B İ R İ N C İ
K I S I M
Karı Koca
Ü Ç Ü N C Ü
B A P
Evlenme
B İ R İ N C İ
F A S I L
Nişanlanma
A) NİŞANLANMA
MADDE 82 -
Nişanlanma, evlenmek vadiyle olur.
Nişanlanma,
kanuni mümessilleri tarafından muvafakat edilmedikçe küçük veya
mahcuru
ilzam etmez.
B) HÜKÜMLERİ
I - EVLENMEK
İÇİN DAVA HAKKININ BULUNMAMASI
MADDE 83 -
(Değişik: 3678 - 14.11.1990) Nişanlılık evlenmeye zorlamak için dâva hakkı
vermez.
Evlenmeden
kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dâva edilemez;
ancak
yapılan ödemeler
de geri istenemez.
II - NİŞANI
BOZMANIN NETİCESİ
1 - MADDİ
TAZMİNAT
MADDE 84 -
Nişanlılardan biri, muhik bir sebep yok iken nişanı bozduğu veya iki taraftan
birine
atfedilecek
bir kusur yüzünden nişân bozulduğu takdirde taksiri olan taraf; diğer tarafa,
ana ve
babasına
veya bu hususta onlar gibi hareket eden sair kimselere hüsnü niyet ile ve nikâhın
icra
olunacağı
kanaati ile ihtiyar ettikleri masarife mukabil münasip bir tazminat vermeğe
mecburdur.
2 - MANEVİ
TAZMİNAT
MADDE 85 -
Bir taraf kendi kusuru olmaksızın nişanın bozulmasından şahsen fahiş bir
surette
mutazarrır
olmuş ise, hâkim onun zararı manevisini telâfi için münasip bir tazminat hükmedebilir.
Manevi
tazminat dâvası; mirasçıya intikal etmez; şu kadar ki; miras açıldığı zaman
iddia kabul
edilmiş veya
dava ikame olunmuş ise mirasçılara intikal eder.
III - HEDİYELERİN
İADESİ
MADDE 86 -
(Değişik: 3678 - 14.11.1990) Nişan bozulur veya nişanlılardan biri ölür veya
gaipliğine
karar verilirse nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi
hareket
edenlerin diğer
nişanlıya vermiş oldukları mutad dışı hediyeler verenler tarafından geri
istenebilir.
Hediye aynen
mevcut değil ise, karşılığı sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade edilir.
IV - MÜRURU
ZAMAN
MADDE 87 -
Nişanlanmaktan mütevellik dâvalar, nişanın bozulduğu tarihten itibaren bir sene
sonra sakıt
olur.
İKİNCİ FASIL
EVLENMEYE
EHLİYET VE MANİLER
A) EHLİYET ŞARTLARI
I - YAŞ
MADDE 88 -
(Değişik: 3453 - 15.6.1938) Erkek on yedi, kadın on beş yaşını ikmal etmedikçe
evlenemez.
Şu kadar ki;
hakim fevkalâde hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni on beş yaşını ikmal etmiş
olan bir
erkeğin veya on dört yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade
edebilir.
Karardan önce
ana, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır.
II - MÜMEYYİZ
MADDE 89 -
Evlenmeye, yalnız mümeyyiz olanlar ehildir. Akıl hastalıklarından birine müptelâ
olan kimse
asla evlenemez.
III - KANUNİ
MÜMESSİLLERİN RIZASI
1 - KÜÇÜKLER
HAKKINDA
MADDE 90 - Küçük,
ana ve babasının veya vasisinin rızası olmadıkça evlenemez. Evlenmenin
ilanı esnasında
ana ve babadan yalnız biri velâyeti haiz ise onun rızası kâfidir.
2 -
MAHCURLAR HAKKINDA
MADDE 91 -
Mahcur, vasisinin rızası olmadıkça evlenemez.
Vasinin
imtinaı takdirde mahcur mahkemeye müracaat edebilir.
B) MANİLER
I - HISIMLIK
MADDE 92 - Aşağıdaki
kimseler arasında evlenmek memnudur:
1 - Nesep
sahih olsun olmasın usul ve füru arasında, ana baba bir veya baba bir yahut ana
bir
kardeşler
arasında, bir kimse ile amca, dayı, hala ve teyzesi arasında,
2 - Sıhriyet
hısımlığını tevlit etmiş olan evlenme feshedilmiş veya vefat yahut boşanma ile
zail
olmuş ise
bile karı ile kocanın usul ve füruu ve koca ile karının usul ve füruu arasında,
3 - Evlâtlık
ile evlâtlık edinen ve bunlardan biriyle diğerinin koca veya karısı arasında,
II - EVVELKİ
EVLENME
1 -
ALELITLAK ZEVALİNİN İSPATI
a) UMUMİYET İTİBARİYLE
MADDE 93 -
Tekrar evlenmek isteyen kimse, vefat veya boşanma ile yahut butlan hükmü ile
evliliğinin
zail olduğunu ispata mecburdur.
b) GAİPLİK
HALİNDE
MADDE 94 -
(Değişik:3444 - 4.5.1988) Gaipliğine hükmolunan kimsenin kocası veya karısı
evlilik
feshedilmedikçe evlenemez.
Gaibin karı
veya kocası ya gaiplik davası ile birlikte evliliğin feshini ister ya da
gaiplik kararı
verilip de nüfusa
tescil edilmiş ise nüfus idaresine müracaat ile evliliğin feshinin tescilini
talep eder.
Bu tescil
evliliğin feshinin tüm neticelerini hasıl eder.
Evliliğin
feshinin gaiplik davası ile birlikte talep edilmesi halinde boşanma hakkındaki
usul burada
dahi
caridir.
2 - MÜDDETLER
a) KADIN İÇİN
MADDE 95 -
Kocasının vefatı veya boşanma sebebiyle dul kalan yahut evliliğin butlanına
hükmedilen
kadın; vefattan, boşanmadan veya butlan hükmünden itibaren üç yüz gün geçmedikçe
tekrar
evlenemez. Doğurmakla müddet biter.
Kadının gebe
kalması mümkün olmadığı veya boşanma ile ayrılmış olan karı ve koca tekrar
birbirleriyle
evlenmek istedikleri takdirde, hakim bu müddeti kısaltabilir.
b) BOŞANAN
KADIN İÇİN
MADDE 96 -
(4 Mayıs 1988 tarih ve 3444 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır..)
Ü Ç Ü N C Ü
F A S I L
Evlenme İlânı
ve akdi
A) İLAN
I - EVLENME
KARARINI BEYANIN TARZI
MADDE 97 -
Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, evlenme kararlarını, belediye reisine veya
reisin
evlenme işlerine
memur ettiği belediye dairesindeki vekiline ve köylerde ihtiyar heyetine beyan
edince, bu
karar ilân olunur. İlan müddeti on beş gündür.
Bu beyan,
kendileri tarafından şifahen yapıldığı gibi imzaları musaddak olmak şartiyle
tahriren
de olur
İlan için müracaat
eden evlenecek erkek ve kadından her biri, hüviyet cüzdanını ve iktiza
ediyorsa ana
ve baba veya vasilerinin tahriri rızalarını ve karı veya kocanın vefat vesikasını
yahut
butlan ve boşanma
ilamını belediye veya ihtiyar heyetine tevdi mecburdur.
II - BEYAN
VE İLANIN MERCİİ
MADDE 98 -
Beyan için, evlenecek erkeğin ikametgâhı belediyesine müracaat olunur.
Evlenecek
erkek; ikametgâhı ecnebi memlekette olan bir Türk ise, beyan için sicilinde
mukayyet
bulunduğu ve
bu kayıt yok ise, pederinin mukayyet olduğu yerin belediyesine müracaat
olunabilir.
İlân; hem
iki tarafın ikametgâhlarında hem sicilinde mukayyet bulundukları ve bu kayıt
yok ise
pederlerinin
mukayyet olduğu mahalde, belediyeler tarafından yapılır.
III - İLAN
TALEBİNİN REDDİ
MADDE 99 -
Beyan, usulü dairesinde yapılmaz veya evlenecek erkek ve kadından biri
evlenmeye
ehil olmazsa
yahut evlenme için bir mani bulunursa ilân talebi red olunur.
B) İTİRAZ
I - İTİRAZ
HAKKI
MADDE 100 -
Alâkadar olan her kimse evlenecek erkek ve kadından birinin evlenmeye ehil
olmadığı
veya evlenmek için kanuni bir mani bulunduğu iddiasiyle ilân müddeti için
evlenmenin
akdine
itiraz edebilir.
İtiraz, ilanı
yapan belediyelerden her hangi birine tahriren vuku bulur.
Ehliyetsizlik
veya kanuni bir mani bulunduğu iddiasına müstenit olmayan itirazlar, belediye
reisi
veya
vekilince yahut ihtiyar heyetlerince nazara alınmaz.
II - RESEN İTİRAZ
MADDE 101 -
Mutlak butlan sebeplerinden birinin vücudu halinde, müddeiumumilik makamı
evlenmenin
akdine resen itiraz ile mükelleftir.
III - USULÜ
MUHAKEME
1 - İTİRAZIN
TEBLİĞİ
MADDE 102 - İlan
talebi kendisine vakı olan belediye reis veya vekili yahut ihtiyar heyeti;
itirazı,
ilân müddetinin
hitamında evlenecek erkek ve kadından her birine derhal tebliğ eder. Bunlardan
biri itirazın
haksızlığını iddia ederse itiraz sahibi keyfiyetten hemen haberdar edilir.
2 - DAVA
MADDE 103 - İtiraz
sahibi itirazında ısrar ederse, ilân talebinin vakı olduğu mahal hakimi
huzurunda
evlenmenin menini dava edebilir.
3 - MÜDDETLER
MADDE 104 - İtiraz
ve haksızlığını iddia hususlariyle evlenmenin men'i davasının her birinin
müddeti on gündür.
Bu müddet;
itiraz için ilân gününden, haksızlık iddiası için itirazın evlenecek erkek ve
kadına
tebliği gününden
ve evlenmenin men'i davası için itiraz sahibinin haksızlık iddiasından haberdar
edildiği günden
itibaren başlar.
C) EVLENME
AKDİ
I - ŞARTLARI
1 - AHVALİ ŞAHSİYE
MEMURLARI
MADDE 105 - İlan
talebi kendisine vakı olan belediyenin reisi yahut evlenme işlerine memur ettiği
vekili veya
ihtiyar heyeti, itiraz eden bulunmazsa, evlenecek erkek ve kadının talebi ile
evlenmeyi
akit veya ilânın
icra olunduğuna dair bir vesika itası ile mükelleftir.
Evlenmenin
men'i davası ikame edilmediği veya reddedildiği takdirde dahi hüküm böyledir. İlan
vesikası,
evleneceklere vesika tarihinden itibaren altı ay içinde Türkiye'nin her tarafında
belediye
reislerinin
yahut reislerin evlenme işlerine memur ettiği vekillerinin huzurunda
evlenebilmek
salâhiyetini
verir.
2 - MEMURUN İMTİNAI
MADDE 106 -
Evlenmenin akdi için kendisine müracaat edilen belediye reisi yahut evlenme
işlerine
memur ettiği vekil veya ihtiyar heyeti, ilanın icrasına mani bir sebep görürse
akdi icradan
imtina ile mükelleftir.
Üzerinden altı ay geçen ilanın hükmü kalmaz.
3 - AKDİN İLANSIZ
İCRASI
MADDE 107 -
Evleneceklerden biri hasta olur ve kanuni müddetlere riayet halinde evlenmenin
akdine imkan
kalmamasından da korkulursa, belediyeye ve ihtiyar heyetine sulh mahkemesi
tarafından müddetleri
azaltmak hatta evlenmeyi ilansız akdetmek için, müsaade olunabilir.
II - EVLENME
MERASİMİ
1 - ALENİYET
MADDE 108 -
Evlenme; Reşit iki şahit muvacehesinde belediye dairesinde veya heyeti
ihtiyariyede,
belediye reisi veya reisin evlenme işlerine memur ettiği vekili veya muhtar
tarafından
alenen
akdolunur. Evleneceklerden birinin belediye veya heyeti ihtiyariyeye
gelemiyecek derecede
hastalığı
tabip raporuyla tebeyyün ederse, evlenme başka bir yerde dahi akdolunabilir.
2 - MERASİMİN
ŞEKLİ
MADDE 109 -
Evlendirmeye memur olanlar evleneceklerden her birine, birbiriyle evlenmek
isteyip
istemediklerini
sorar; muvafakat cevapları üzerine evlenmenin her ikisinin rızasiyle kanunen
akdedilmiş
olduğunu beyan eder.
III -
EVLENME KADIĞI VE DİNİ MERASİM
MADDE 110-
Evlendirme memuru merasimin hitamı üzerine derhal karı ve kocaya bir evlenme
kağıdı
verir. Evlenme kağıdı ibraz edilmeden, evlenmenin dinî merasimi yapılamaz.
Bununla
beraber
evlenmenin tamamiyeti dinî merasimin icrasına mütevakkıf değildir.
D) NİZAMNAMELER
MADDE 111 - İlan
ve evlenme merasimine ve evlenme sicillerine dair hükümler nizamname ile
muayyendir.
# 105, 106, 108, ve 111 nci maddelerin,
5.5.1972 sayılı Nüfus Kanununda değişiklik ve ekler
yapan
13.6.1984 tarih ve KHK/239'a aykırı hükümleri, 6 ncı maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.
D Ö R D Ü N
C Ü F A S I L
Batıl Olan
Evlenmeler
A) MUTLAK
BUTLAN SEBEPLERİ
I - ŞARTLARI
MADDE 112 -
Aşağıdaki hallerde evlenme batıldır:
1 - Karı
kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında evli ise,
2 - Karı
kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında bir akıl hastalığı veya daimî
bir
sebep
neticesi mümeyyiz değilse,
3 - Karı
koca arasında kanuen memnu bir derecede kan veya sıhriyet hısımlığı varsa.
II - DAVA
HAKKI
MADDE 113 -
Butlan davası müddeiumumi tarafından resen ikame olunur.
Alâkadarlardan
her biri dahi butlan dâvasını ikame edebilir.
III - DAVA
HAKKININ TAHDİDİ VEA NEZ'İ
MADDE 114 -
Zail olan bir evlenmenin butlanı resen dâva olunamaz. Fakat alâkadarlardan her
biri butlanı
hüküm altına aldırabilir.
Mümeyyiz
olmamanın veya bir akıl hastalığı ile mâlûliyetin zevali halinde, evlenmenin
butlanı
ancak karı
veya koca tarafından dâva olunabilir.
Evli iken
yine evlenen bir kimsenin bu evlenmesine butlan hükmü verilmeden evvel, vefat
ve sair
sebeplerle
evvelki evlenme zail olmuş olur ve yeni evlenmede de diğer taraf hüsnü niyet
sahibi
bulunursa
butlana hükmolunamaz.
B) NİSBİ
BUTLAN
I - KARI
KOCADAN BİRİNİN DAVA HAKKI
1 - TEMYİZ
KUDRETİNDEN MAHRUMİYET
MADDE 115 -
Evlenme merasiminin icrası zamanında geçici bir sebeple temyiz kudretinden
mahrum
bulunmuş olan karı veya koca evlenmenin feshini dâva edebilir.
2 - HATA
MADDE 116 -
Aşağıdaki hallerde karı kocadan biri evlenmenin feshini dâva edilebilir;
1 - Evlenmeği
hiç istemediği yahut karı ve kocası olan şahıs ile evlenmeği kasdetmediği halde
hataen
evlenmeye rızası olduğunu beyan etmiş ise,
2 - Karı ve
kocasında bulunmaması olunla birlikte yaşamağı kendisi için çekilmez bir hale
koyacak
derecede ehemmiyetli bir vasıf hakkında hataya düşerek evlenmiş ise.
3 - HİLE
MADDE 117 -
Aşağıdaki hallerde karı kocadan biri evlenmenin feshini dâva edilebilir;
1 - Karı
veya koca diğerinin namus ve haysiyeti hakkında gerek bizzat onun tarafından,
gerek
onun malumatı
ile üçüncü bir şahıs tarafından iğfal edilerek akde razı olmuş ise,
2 - Davacının
veya neslinin sıhhati için vahim bir tehlike arz eden bir hastalık kendisinden
gizlenmiş
ise.
4 - TEHDİT
MADDE 118 -
Kendisinin veya yakıni olan bir kimsenin hayat ve sıhhat veya namusuna karşı
vahim ve o
zamanda mevcut veya karib bir tehkile tehdidi altında evlenen karı veya koca,
evlenmenin
feshini dâva edebilir.
5 - MÜRURU
ZAMAN
MADDE 119 -
Fesih davası, hak sahibinin fesih sebebine vukufu veya tehdidin zevali gününden
itibaren altı
ay ve her halde evlenmenden itibaren beş sene sonra müruru zamana uğrar.
II - ANA VE
BABA VEYA VASİNİN FESİH DAVASI
MADDE 120 -
Evlenmeleri ana ve babalarının veya vasilerinin iznine mütevakkıf olanlar, bu
izni
almaksızın
evlenirlerse, ana ve baba veya vasi feshi dava edebilir.
Evlenmenin
feshine hüküm olunmazdan evvel karı koca, ana ve baba veya vasinin iznine muhtaç
olmaktan
kurtulur veya karı gebe kalırsa evlenme fesh olunamaz.
C) BUTLANI
MUCİP OLMAYAN NOKSANLAR
I - EVLATLIK
RABITASI
MADDE 121 -
Evlâtlık edinme sebebiyle evlenmeleri kanunen memnu olan kimselerin,
evlenmesi
fesholunamaz. Evlenme ile, evlâtlık hükmü kalmaz.
II - MÜDDETLERE
RİAYETSİZLİK
MADDE 122 -
Kanuni ve kazai müddetler içinde evlenmesi memnu olan kimsenin bu müddetler
geçmezden
evvel tekrar evlenmiş olması, evlenmenin feshine sebep olmaz.
III - ŞEKİL
NOKSANI
MADDE 123 -
Belediye reisi veya vekili veya köylerde ihtiyar heyeti huzurunda akdedilmiş
olan
evlenme,
kanuni şekillere riayet edilmemiş olması sebebi ile fesholunamaz.
D) BUTLAN
KARARI
I - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 124 -
Evlenmenin butlanı, ancak hâkimin karariyle hüküm ifade eder.
Evlenme,
mutlak bir butlan ile mâlul olsa bile hâkimin kararına kadar sahih bir
evlenmenin bütün
hükümlerini
haizdir.
II -
BUTLANIN HÜKÜMLERİ
1 - ÇOCUKLAR
MADDE 125 -
Feshine hükmolunan bir evlenmeden doğan çocukların nesebi, baba ve anaları
hüsnü niyet
sahibi olmasalar bile sahihtir.
Çocuklar ile
ana ve baba arasındaki haklar ve borçlar, boşanma hükümlerine tabidir.
2 - KARI,
KOCA
MADDE 126 -
Hüsnü niyetle evlenen kadın, feshine hükmedilmiş olsa bile evlenme ile iktisab
ettiği
vaziyeti muhafaza eder; fakat evlenmeden evvelki aile ismini tekrar alır.
Karı koca
emvalinin tasfiyesi karı veya koca tarafından talep olunan maddi veya manevi
tazminat ve
nafaka; boşanmadaki hükümlere tabidir.
H) MİRASÇILARIN
HAKKI
MADDE 127 -
Evlenmedeki fesih dâvası mirasçılara intikal etmez. Ancak ikame edilmiş dâvaya
mirasçılar
devam edebilirler.
V) SALAHİYET
VE USULÜ MUHAKEME
MADDE 128 -
Evliliğin feshi dâvasında salâhiyet ve usulü muhakeme boşanmadaki hükümlere
tabidir.
DÖRDÜNCÜ BAP
Boşanma
A) BOŞANMA
SEBEPLERİ
I - ZİNA
MADDE 129 -
Karı kocadan her biri, diğerinin zina etmesi sebebiyle boşanma dâvasında
bulunabilir.
Dâvaya hakkı olan karı veya kocanın, boşanma sebebine muttali olduğu günden
itibaren altı
ay ve her halde zinanın vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmesiyle boşanma
dâvası sakıt
olur.
Af halinde dâva
mesmu olmaz.
II - CANA
KAST, PEK FENA MUAMELELER
MADDE 130 -
Karı kocadan her biri, diğeri tarafından hayatına kasdedilmesi veya kendisine
pek
fena
muamelede bulunulması sebebiyle boşanma dâvası ikame edebilir.
Dâvaya hakkı
olan karı ve kocanın, sebebine muttali olduğu günden itibaren altı ay ve her
halde
mezkûr
sebebin vukuundan beş sene geçmesiyle boşanma davası sakıt olur.
Af halinde dâva
mesmu olmaz.
III - CÜRÜM
VE HAYSİYETSİZLİK
MADDE 131 -
Karı kocadan her biri, terzil edici bir cürüm işleyen yahut kendisiyle birlikte
yaşamağı çekilmez
bir hale koyacak derecede haysiyetsiz bir hayat süren diğeri aleyhine her zaman
boşanma dâvası
ikame edebilir.
IV - TERK
MADDE 132 -
Karı kocadan biri, evlenmenin kendisine tahmil ettiği vazifeleri ifa etmemek
maksadiyle
diğerini terkettiği veya muhik bir sebep olmaksızın evine dönmediği takdirde,
ayrılık en
az üç ay sürmüş
ve devam etmekte bulunmuş ise diğeri boşanma dâvasında bulunabilir. Dâvaya
hakkı olan
tarafın talebi ile hâkim, diğer tarafa bir ay zarfında evine avdet etmesini
ihtar eder.
Bu ihtar
icabında ilân tarikiyle yapılır. Şu kadar ki boşanma dâvasını ikame için
muayyen
müddetin
ikinci ayı hitam bulmadıkça ihtar talebinde bulunulamaz ve ihtar vukuunda bir
ay
bitmeden dâva
ikame olunamaz.
V - AKIL
HASTALIĞI
MADDE 133 -
Karı kocadan biri üç seneden beri devam eden bir akıl hastalığına düçar olup ta
bu
hastalık müşterek
hayatın devamını diğer taraf için çekilmez hale koymuş ve şifası kabil olmadığı
dahi ehli
hibre tarafından tasdik edilmiş bulunursa o taraf, her zaman boşanma dâvasında
bulunabilir.
VI - EVLİLİK
BİRLİĞİNİN SARSILMASI VEYA
MÜŞTEREK
HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI
MADDE 134 -
(Değişik:3444 - 4b5b1988) Evlilik birliği, müşterek hayatı sürdürmeleri
kendilerinden
beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma
davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada
belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya
itiraz hakkı
vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise
ve evlilik
birliğinin
devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa
boşanmaya
karar verilebilir.
Evlilik en
az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını
kabul
etmesi
halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı
verilebilmesi için,
hâkimin
bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi
ve
boşanmanın
malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi
uygun bulması
şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini nazara alarak bu anlaşmada
gerekli gördüğü
değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya
hükmolunur.
Bu halde 150 nci maddenin (3) numaralı bendi hükmü uygulanmaz.
Boşanma
sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi
ve bu
kararın
kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa
olsun müşterek
hayat
yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir.
B) DAVA
I - MEVZUU
MADDE 135 -
Boşanma dâvasının ikameye hakkı olan taraf; dilerse boşanma, dilerse ayrılık
isteyebilir.
II - SALAHİYET
MADDE 136 -
Salâhiyettar hâkim dâvacının ikametgâhı hâkimidir.
III - GEÇİCİ
TEDBİRLER
MADDE 137 -
(Değişik: 3444- 4.5.1988) Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın
devamı süresince
gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, infakına, karı koca mallarının
yönetimine
ve çocukların bakımına dair geçici tedbirleri kendiliğinden alır.
C) HÜKÜM
I - BOŞANMA
VEYA AYRILIK
MADDE 138 -
Boşanma sebeplerinden biri sabit olunca hâkim, ya boşanmaya veya ayrılığa
hüküm ile mükelleftir.
Dâva yalnız
ayrılığa dair ise, boşanmaya hükmolunamaz. Dâva boşanmaya dair olup karı
kocanın barışmaları
ihtimali bulunduğu takdirde, ayrılığa hükmedilebilir.
II - AYRILIK
MÜDDETİ
MADDE 139 -
Ayrılığa bir seneden üç seneye kadar bir müddet için hükmedilir. Tâyin olunan
müddetin
hitamında tefrik kendiliğinden nihayet bulur.
Fakat karı
koca bu müddet içinde barışmamışlarsa, iki taraftan her biri boşanma talebinde
bulunabilir.
III - AYRILIĞIN
HİTAMINDA VERİLECEK HÜKÜM
MADDE 140 -
Ayrılık hükmünde muayyen müddetin hitamında bu hükme esas olan hadiseler
münhasıran
talibin aleyhine bulunmadıkça karı kocadan yalnız birisi tarafından talebedilmiş
olsa
bile, boşanmaya
hükmedilir.
Bununla
beraber diğer taraf müşterek hayata avdetten imtina ederse, ayrılık hükmüne
esas olan
hadiseler münhasıran
talip aleyhine olsa bile, yine boşanmaya hükmolunur.
Hüküm, ayrılık
davasının muhakemesi esnasında tahakkuk eden ve ayrılıktan sonra hâdis olan
ahval nazara
alınmak suretiyle verilir.
IV - BOŞANAN
KADININ KİŞİSEL DURUMU
MADDE 141 -
(Değişik: 3678 - 14.11.1990) Boşanan kadın evlenme ile kazandığı kişisel durumu
korur,
ancak; bekârlık soyadını yeniden alır.
Şayet boşandığı
kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar
vermeyeceği
sabit olursa, talebi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.
Koca, şartların
değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
V - MEMNUİYET
MÜDDETİ
MADDE 142 -
( 4 Mayıs 1988 tarih ve 3444 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.)
VI - BOŞANMA
HALİNDE TAZMİNAT
1 - MADDİ VE
MANEVİ
MADDE 143 -
Mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan
kabahatsız
karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine
hakkı
vardır.
Bundan başka
boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi
menfaatlerini
ağır bir suretle haleldar etmiş ise, hâkim manevi tazminat namiyle muayyen bir
meblâğ dahi
hükmedebilir.
2 -
YOKSULLUK NAFAKASI
MADDE 144 -
(Değişik: 3444 - 4.5.1988) Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru
daha ağır
olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten malî gücü oranında süresiz olarak
nafaka
isteyebilir.
Ancak, erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için, kadının hali
refahta
bulunması
gerekir.
Nafaka yükümlüsünün
kusuru aranmaz.
3 - TAZMİNAT
VE NAFAKANIN ÖDENME ŞEKLİ
MADDE 145 -
(Değişik: 3444 - 4.5.1988) Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya
durumun
gereklerine göre irad şeklinde ödenmesine karar verilebilir.
Manevî
tazminata irad şeklinde hükmedilemez.
Sözleşme
veya hüküm ile kendisine maddî tazminat veya nafaka olarak bir irad tahsis
edilmiş eşin
yoksulluğunun
zail olması, haysiyetsiz hayat sürmesi, bir evlenme akdi olmadan fiilen karı
koca gibi yaşaması, yeniden evlenmesi veya eşlerden birinin ölmesi halinde,
aksi, taraflarca
kararlaştırılmadıkça
bu irad kesilir.
İrad şeklinde
maddî tazminat veya nafakayı gerektiren sebep ortadan kalkar ya da önemli ölçüde
azalır veya
borçlunun malî gücü önemli ölçüde eksilirse iradın indirilmesine veya kaldırılmasına
karar
verilebileceği gibi değişen durumlara göre ve hakkaniyet gerektiriyorsa iradın
artırılması da
istenebilir.
VII -
MALLARIN TASFİYESİ
1 - BOŞANMA
HALİNDE
MADDE 146 -
Karı koca, mallarının idaresi hakkında hangi usulü kabul etmiş olursa olsun
boşanma
vukuunda her biri kendi şahsi emvalini geri alır. Husule gelmiş olan ziyade,
kabul ettikleri
usulün hükümlerine
tevfikan aralarında, taksim olunur. Zuhur eden noksan, karısı tarafından
sebebiyet
verildiğini ispat etmedikçe kocaya aittir.
Boşanan karı
koca, birbirinin kanuni mirasçısı olamaz ve evlenme mukavelesi ile veya
boşanmadan
evvel yapılmış ölüme bağlı bir tasarruf ile temin olunan menfaatleri zayi eder.
2 - AYRILIK
HALİNDE
MADDE 147 -
Ayrılık vukuunda hâkim ayrılığın müddetine, karı ve kocanın vaziyetlerine göre
mallarının
idaresi hakkında kabul ettikleri usulün feshini veya ipkasını emreder. Fakat
karı ve
kocadan biri
tarafından talep vukuunda hâkim mallarını ayırmakla mükelleftir.
VIII - ANA
VE BABANIN HUKUKU
1 - HAKİMİN
TAKDİR HAKKI
MADDE 148 -
Boşanma veya ayrılık vukuunda, hâkim, ana ve babayı dinledikten sonra hakkı
velâyetin
kullanılmasına ve ana ve baba ile çocuklar arasındaki şahsi münasebetlere dair
iktiza
eden
tedbirleri ittihaz eyler.
Çocuk
kendisine tevdi edilmemiş olan taraf, kudretine göre onun infak ve terbiye
masraflarına
iştirak ile
mükelleftir;
Çocuk ile
icabi hale muvafık surette şahsi münasebetta bulunmak hakkını da haizdir.
2 - YENİ HADİSELER
MADDE 149 -
Ana veya babanın başkasiyle evlenmesi, başka bir yere gitmesi, ölümü gibi bir
halin tahaddüsünde
hâkim, resen veya ana ve babadan birinin talebi üzerine hadisenin iktiza
ettirdiği
tedbirleri ittihaz eyler.
D) BOŞANMA
VE USULÜ MUHAKEMESİ
MADDE 150 -
Boşanma ve ayrılık dâvalarında, hâkim, aşağıdaki kaidelere riayetle mükelleftir:
1 - Hâkim,
boşanma veya ayrılık için sebep gösterilen hadiseleri mevcudiyetlerine vicdanen
kani
olmadıkça
sabit addedemez.
2 - Bu
hadisler hakkında gerek resen gerek iki tarafın talebi ile yemin teklif olunamıyacağı
gibi
yemin makamına
kaim beyanatta bulunulması dahi istenilemez.
3 - İki
tarafın bu bapta sevk edecek her türlü ikrarları dahi hâkimi takyit etmez.
4 - Hâkim
beyyinatı serbestçe takdir eder.
5 - Boşanma
veya ayrılığın fer'i hükümlerine dair iki taraf arasında akdedilen mukavelât, hâkimin
tasdikine
iktiran etmedikçe muteber olmaz.
B E Ş İ N C İ
B A P
Evlenmenin
umumi hükümleri
A) HAKLAR VE
VAZİFELER
I - KARI VE
KOCANIN
MADDE 151 -
Evlenme merasiminin icrasiyle, evlilik birliği vücut bulur.
Karı koca
yekdiğerine karşı bu birliğin saadetini müttehhiden temin ve çocukların iaşe ve
terbiyesine
beraberce ihtimam etmek hususlarını iltizam etmiş olurlar.
Karı koca,
birbirine sadakat ve müzaharetle mükelleftir.
II - KOCANIN
MADDE 152 -
Koca, birliğin reisidir.
Evin intihabı
karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi, ona aittir.
III -
KARININ
MADDE 153 –
(Değişik 1. fıkra: 4248 – 14.5.1997) Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır;
ancak
evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile
kocasının
soyadı önünde
önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan
sadece bir
soyadı için yararlanabilir.
Kadın, müşterek
saadeti temin hususunda gücü yettiği kadar kocasının muavin ve müşaviridir.
Eve, kadın
bakar.
B) BİRLİĞİN
TEMSİLİ
I - KOCA
TARAFINDAN
MADDE 154 -
Birliği koca temsil eder. Mallarını idare hususunda karı koca hangi usulü kabul
etmiş olursa
olsun koca, tasarruflarından şahsen mesul olur.
II - KARI
TARAFINDAN
1 - HAKLARI
a) MEVZUU
MADDE 155 -
Evin daimî ihtiyaçları için koca gibi kadın dahi birliği temsil hakkını
haizdir. Karının
üçüncü şahıslar
tarafından malûm olabilecek surette salâhiyetini tecavüz etmeyen tasarruflarından
koca mesuldür.
b) NEZİ
MADDE 156 -
Karı, Kanunen haiz olduğu temsil salâhiyetini sui istimal eder yahut kullanmaktan
âciz olursa
koca, bu salâhiyeti kendisinden tamamen veya kısmen nez edebilir.
Bu nezi kâtibi
adil marifetiyle ilân edilmedikçe hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm
ifade etmez.
c) SALAHİYETİN
İADESİ
MADDE 157 -
Hâkim, karının talebi üzerine nez'in sebepsiz olduğunu ispat etmesi şartiyle
salâhiyetini
iade eder.
Nezi ilân
edilmiş ise iade kararı dahi ilân olunur.
2 - SALAHİYETİN
TEVSİİ
MADDE 158 -
Koca sarahaten veya zımnen izin verilmedikçe karı, kanunen haiz olduğu temsil
salâhiyetini,
tecavüz edemez.
C) KARININ
MESLEK VEYA SANATI
MADDE 159 -
(Anayasa Mahkemesinin 2.7.1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan,
29.11.1990 gün ve E.1990/31 sayılı kararıyla iptal edilmekle hükmü kalmamıştır.)
D) HUSEMET
EHLİYETİ
MADDE 160 -
Karı ve koca, mallarını idare için hangi usulü kabul etmiş olursa olsun karı
husumet
ehliyetini
haizdir. Şu kadar ki emvali şahsiyesi hakkında üçüncü şahıslar ile mütehaddis dâvalarda
karıyı, koca
temsil ile mükelleftir.
H) BİRLİĞİN
SIYANETİ
I - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 161 -
Karı kocadan biri; aile vazifelerini ihmal eder yahut diğerini tehlikeye,
hacalete
veya zarara
maruz bırakırsa müteessir olan taraf hâkimin müdahalesini talep edebilir.
Hâkim,
kabahatli olan tarafa vazifelerini ihtar eder ve bu ihtar semeresiz kalırsa
birliğin menafiini
sıyaneten
kanunda muayyen tedbirler ittihaz eyler.
II - MÜŞTEREK
HAYATIN TATİLİ
MADDE 162 -
Karı kocadan her biri, müşterek hayatın devamı yüzünden, sıhhâti, şöhreti veya
işinin
terakkisi ciddi surette tehlikeye düştüğü müddetçe ayrı bir mesken
edinebilirler.
Boşanma veya
ayrılık dâvası ikame edildikten sonra karı kocadan her biri, dâva devam ettikçe,
diğerinden
ayrı yaşamak hakkını haizdir.
Karı kocadan
biri taleb eder ve ayrı yaşamak keyfiyeti haklı olursa, hâkim hangisi tarafından
diğerinin iaşesi
için ne miktar muavenette bulunulacağını tayin eder.
III - KARI
KOCANIN BORÇLULARINA AİT TEDBİRLER
MADDE 163 -
Koca aile vazifelerini ihmal ederse karı kocanın mallarını idare hususunda
kabul
ettikleri
usul ne olursa olsun hâkim, karı ve kocanın borçlularına borçlarının tamamını
veya bir
kısmını karıya
ödemelerini emreder.
IV - KAZAİ
TEDBİRLERİN MÜDDETİ
MADDE 164 -
Hâkim tarafından alınan tedbirler; sebeplerinin zevali halinde karı kocadan
birinin
talebi ile
ref olunur.
V - CEBRİ İCRA
1 - UMUMİ KAİDELER
MADDE 165 -
Karı koca, evlenmenin devamı müddetince kanunen muayyen haller haricinde
yekdiğerine
karşı cebrî icra talebinde bulunamaz.
Kanunen
cebri icra caiz olan hallerde dahi karı kocadan birinin diğer taraf yüzünden uğradığı
ziyan o taraf
hakkında iflas veya semeresiz kalan hacizde cari mahrumiyetleri müstelzim
olmaz.
2 - İSTİSNALAR
a) KARI
KOCADAN BİRİ BORÇLU İSE
MADDE 166 -
Karı kocadan biri aleyhine bir üçüncü şahıs tarafından icra takibatına başlanmış
olursa, diğeri
kendi hakkından dolayı hacze veya iflas masasına iştirak edebilir.
b) KARI
KOCADAN BİRİ ALACAKLI İSE
MADDE 167 -
Karı veya kocadan biri haciz suretiyle takibata düçar olup da malları borcunu
ifaya
kafi gelmediği
takdirde, diğerindeki alacakları muacceliyet kesbeder ve haczedilebilir.
Karı kocadan
birinin iflası halinde diğerindeki alacakları iflas masasına dâhil olunur.
c) MAL
AYRILIĞI İLE İAŞE BEDELLERİNİN TAHSİLİ HALİNDE
MADDE 168 -
Kanuni veya kazai mal ayrılığının tenfizi için her zaman cebri icra talep
olunabilir.
Hâkim
karariyle karı kocadan birine iaşe için muayyen muvanet miktarının tahsili hakkında
dahi bu
hüküm tatbik
olunur.
V) KARI KOCA
ARASINDAKİ HUKUKİ MUAMELELER VE
KOCA LEHİNE İCRA
OLUNAN MUAMELELER
MADDE 169 -
Karı koca arasında her nevi hukuki tasarruf caizdir. Karının şahsi mallarına
veya
mal ortaklığı
usulüne tabi mallara dair karı koca arasındaki hukuki tasarruflar, sulh hâkimi
tarafından
tasdik olunmadıkça muteber olmaz.
Koca
menfaatine olarak karı tarafından üçüncü şahsa karşı iltizam olunan borçlar için
dahi
hüküm böyledir.
ALTINCI BAP
ESASLAR
BİRİNCİ
FASIL
KARI KOCA
MALLARININ İDARESİ
A) KANUNİ
USUL
MADDE 170 -
Karı koca, evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini
kabul
etmedikleri takdirde veya kabul edipte kanunda gösterilen sebeplerden birinin hüdusu
halinde,
aralarında mal ayrılığı cereyan eder.
B) AKDİ USUL
I - USUL İNTİHABI
MADDE 171 -
Evlenme mukavelesi evlenme merasiminden evvel veya sonra yapılabilir. İki
taraf,
mukavelelerinde
bu kanunda gösterilen usullerden birini kabule mecburdurlar. Evlenmeden sonra
yapılan
mukavele karı kocanın malları üzerinde başkalarının haiz olduğu hakları ihlâl
edemez.
II - İKİ
TARAFIN EHLİYETİ
MADDE 172 -
Evlenme mukavelesini akit veya tadil yahut feshetmek isteyen kimsenin, temyiz
kudretini haiz
olması şarttır. Küçük ile mahcurun kanuni mümessilleri tarafından mezun kılınmaları
lâzımdır.
III -
EVLENME MUKAVELESİNİN ŞEKLİ
MADDE 173 -
Evlenme mukavelesini akdi veya tadili ve feshi resmi şekilde olmak ve iki taraf
ile
kanuni mümessilleri
tarafından imza edilmek lâzımdır.
Evliliğin
devamı sırasında yapılan evlenme mukaveleleri mahkemenin de tasvibine iktiran
etmek
lâzımdır.
Evlenme
mukavelesi, tesciline mütaallik hükümler dairesinde iki taraftan başkasına karşı
müessir
olur.
C) FEVKALEDE
USUL
I - AKDİ
USULÜN KENDİLİĞİNDEN MAL AYRILIĞINA İNKILABI
MADDE 174 -
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile birinin iflâsından
müflisin
veya diğer tarafın alacaklıları zarar gördükleri surette mal ayrılığı usulü
tatbik olunur.
II - AKDİ
USULÜN HAKİMİN HÜKMİYLE MAL AYRILIĞINA İNKILABI
1 - KARININ
TALEBİ ÜZERİNE
MADDE 175 -
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile karının talebi
üzerine aşağıdaki
hallerde mal ayrılığına hükmolunur:
1 - Koca karısının
ve çocuklarının infak ve iaşesini ihmal ederse,
2 - Karının şahsi
malları için istediği teminatı vermezse,
3 - Kocanın
veya mal ortaklığı usulünde ortalığın borç ödemekten aczi sabit olursa.
2 - KOCANIN
TALEBİ ÜZERİNE
MADDE 176 -
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile kocanın talebi
üzerine aşağıdaki
hallerde mal ayrılığına hükmolunur:
1 - Karının
borcunu ödemekten aczi sabit olursa,
2 - Ortaklığa
veya birliğe giren mallar üzerinde koca tarafından yapılabilmesi kanuna veya
akde
göre kadının
iznine bağlı olan tasarruflar için karı sebep olmaksızın muvafakattan imtina
ederse,
3 - Karı, şahsi
malları için teminat isterse.
3 -
ALACAKLILARIN TALEBİ İLE
MADDE 177 -
Karı kocadan biri aleyhinde yapılan hacizde zarar gören alacaklıların talebi üzerine
mal ayrılığına
hükmolunur.
III - MAL
AYRILIĞININ MEBDEİ
MADDE 178 - İflâstan
dolayı yapılan mal ayrılığı borç ödemekten âciz olmanın sübutiyle başlar ve
iflâs kararından
sonra karı ve kocanın miras sebebiyle veya diğer bir suretle kazandıkları
mallar
ayrılık usulüne
tabi olur.
Mahkemenin
mal ayrılığına dair olan ilâmının hükmü mal ayrılığının talep edildiği günden
başlar.
İflâs veya hüküm
neticesi olan mal ayrılığı tescil edilmek üzere kâtibi adile doğrudan doğruya
tebliğ
olunur.
IV - MAL
AYRILIĞININ HİTAMI
MADDE 179 - İflâs
ile veya haciz halinde zarar dolayısiyle mal ayrılığı borçlu olan karı veya
koca
tarafından
yalnız alacaklıların alâkası kesilmekle nihayet bulmaz.
Şu kadar ki;
hâkim, karı kocadan birinin talebi üzerine kendilerinin tabi olduğu eski usulün
iadesine
karar verebilir. Ve bu karar tescil edilmek üzere kâtibi adle doğrudan doğruya
tebliğ
olunur.
D) USULÜN
TEBEDDÜLÜ
I -
ALACAKLILARIN HAKLARININ TESİRİ
MADDE 180 -
Karı koca arasında vukubulan tasfiye muameleleri ve mevcut usuldeki tebeddüller
karı veya kocadan
birinin veya ortaklığın alacaklılarını, üzerlerinden haklarını alabilecekleri
mallardan
mahrum bırakamaz.
Bu kabil
mallar kendisine geçen karı veya koca, alacaklıların alacaklarını şahsan ödemeğe
mecburdur; şu
kadar ki kendisine geçen malların matluba kifayet etmediğini ispat ederse
fazlasından
beri olur.
Kocanın iflâs
masasına veya aleyhine yapılan hacze iştirakinden dolayı karının elde ettiği
mal
hakkında aynı
zamanda kendisinin de alacaklısı olmadıkça kocanın alacaklıları dâva edemezler.
II - MAL AYRILIĞI
HALİNDE TASFİYE
MADDE 181 -
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olup ta evliliğin devamı
esnasında
akit veya diğer bir sebeple mal ayrılığı vukuunda alacaklıların hakları mahfuz
kalmak
şartiyle karı
kocadan her biri kendi mallarını geri alır.
Mal ayrılığından
evvel husule gelmiş olan ziyade, mevcut usule göre aralarında taksim olunur;
vukua gelen
noksan, karısının sebebiyet verdiğini ispat etmedikçe kocaya aittir. Karı
tasfiye
sırasında
kocanın tasarrufunda kalan malları için dahi teminat talep edebilir.
H) MAHFUZ
MALLAR
I - TESİS
1 - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 182 -
Karı koca arasında mal ortaklığı veya birliği cari olduğu takdirde her iki
tarafın
ortaklık
veya birlikten hariç kalacak malları evlenme mukavelesi ile veya kanun ile ve üçüncü
şahıs
tarafından
yapılan teberrularda teberru edenin arzusu ile taayyün eder. Bu suretle hariç
kalan
mallara
mahfuz mallar denir. Karı kocadan birinin mahfuz miras hissesi mahfuz malları
arasına
konulamaz.
2 - KANUNUN
HÜKMÜ İLE
MADDE 183 -
Aşağıdaki mallar kanunen mahfuz mallardandır:
1 - Karı
kocadan her birinin zatî eşyası,
2 - Karının
iş veya sanatının icrasına yarayan malları,
3 - Karının
ev işleri haricindeki çalışmasının mahsulü.
II - HÜKÜMLERİ
MADDE 184 -
Mahfuz mallar, karının aile masraflarına iştiraki hususunda mal ayrılığı
hükümlerine
tabidir.
III - İSPAT
MADDE 185 -
Karı kocadan biri, bir malın mahfuz mallardan olduğunu iddia ettiği surette
dâvasını
ispata mecburdur.
İKİNCİ FASIL
MAL AYRILIĞI
A) MÜLKİYET,
İDARE, İNTİFA HAKLARI
MADDE 186 -
Karı kocadan her birinin bütün mallarının mülkiyet ve idare ve intifa haklarını
muhafaza
etmesine, mal ayrılığı denir.
Karı, mallarının
idaresini kocasına bırakmış olduğu takdirde evliliğin devamı müddetince hesap
sormaktan
vaz geçtiği ve mallarının bütün gelirini ev masrafına karşı kocasına bıraktığı
farzolunur.
Karı, kocasına
bıraktığı idare hakkını her zaman geri alabilir ve geri almak hakkını iskat
etmesi
muteber değildir.
B) BORÇLAR
I - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 187 -
Mal ayrılığı usulünde koca, evlenmeden evvelki borçlarından ve evliliğin devamı
sırasında
gerek kendisi gerek evlilik birliğinin mümessili sıfatiyle edilen borçlardan şahsan
mesuldür.
Karı,
borcunu ödemekten âciz kalan kocası veya kendisi tarafından aile masrafları için
edilen
borçlardan
mesuldür.
II - HACİZ
HALİNDE
MADDE 188 -
Karı, mallarının idaresini kocasına bırakmış olsa bile ne kocasının iflâsında
ne de
kocası
aleyhinde konulan hacizde kendi alacaklarından dolayı hiç bir imtiyaz iddiasında
bulunamaz.
III - GELİR
VE KAZANÇ
MADDE 189 - Karı
kocadan her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları, kendisine aittir.
C) KARI
KOCANIN MASRAFA İŞTİRAKI
MADDE 190 -
Koca, karısının münasip bir derecede aile masrafına iştirakini isteyebilir. İştirakin
miktarında
ihtilâf ederlerse her biri iştirak miktarının tesbit edilmesini, mahkemeden
isteyebilir.
Karının bu
suretle iştiraki kocanın hiç bir vakitte iade ve tazmin mükellefiyetini
icabetmez.
ÜÇÜNCÜ FASIL
MAL BİRLİĞİ
A) MÜLKİYET
I - BİRLİĞE
DAHİL MALLAR
MADDE 191 -
Karı koca, evlilik mukavelesiyle mal birliği usulünü kabul edebilirler. Bu usul
kabul
edildiği
takdirde, evlilik mukavelesinde birliğe dâhil olmayacakları tasrih edilenler müstesna
olmak
üzere
evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı sırasında
iktisap eylediği
bütün mallar
birliğe dâhil olur.
II - BİRLİĞE
İTHALİ CAİZ OLMIYAN MALLAR
Teberru
tarikiyle iktisab edilmiş olup ta birlikten hariç kalması teberru edenin arzusu
muktezası
olan yahut
kanunen mahfuz mallardan addedilen mallar,birliğe ithal edilemez.
III - KARI KOCANIN
ŞAHSİ MALLARI
MADDE 192 -
Birliğe dahil olup ta evlenme zamanında karının malı bulunan yahut evliliğin
devamı sırasında
miras veya ıvazsız iktisap tariklerinden biriyle kendisine intikal eden malların
mülkiyeti,
karıya aittir. Bu mallara, karının şahsi malları denir. Koca, kendi şahsi
mallarının ve
karının şahsi
malları hariç olmak üzere birliğe dâhil diğer bütün malların mülkiyetine
sahiptir.
Mahfuz
mallara mütaallik hükümler müstesna olmak üzere karısının geliri edası lâzım
olduğu
tarihten ve şahsi
mallarının tabii hasılatı toplandıkları zamandan itibaren kocasının mülkü olur.
IV - BEYYİNELER
MADDE 193 -
Bir malın karının şahsi mallarından olduğunu iddia eden karı veya koca, dâvasını
ispate
mecburdur. Evliliğin devamı sırasında karının şahsi mallarını istibdal
suretiyle iktisabedilen
mallar, karının
şahsi malı olur.
V - MÜFREDAT
DEFTERİ
1 - ŞEKLİ,
KUVVEİ İSPATİYESİ
MADDE 194 -
Karı ve koca, her zaman şahsi mallarının kâtibi adil marifetiyle bir defterinin
yazılmasını
isteyebilirler. Şahsi mallarının birliğe dâhil oldukları tarihten itibaren altı
ay zarfında
tutulmuş
olan resmi defter, hilâfı sabit olmadıkça muteberdir.
2 - KIYMET
TAKDİRİNİN HÜKMÜ
MADDE 195 -
Tutulan defter, şahsi malların takdir olunan kıymetlerini de ihtiva ediyor ise
bu
mallarda
veya kıymetlerinde vukua gelen zamanı mucip noksanların karı ve koca arasında
karşılıklı
tazmininde
bu kıymetler esas tutulur.
B) İDARE VE İNTİFA
VE TASARRUF SALAHİYETİ
I - İDARE
MADDE 196 -
Birliğe giren malları koca idare eder ve idare masrafı kendisine ait olur.
Karı ancak
evlilik birliğini temsildeki salâhiyeti nisbetinde idare hakkını haizdir.
II - İNTİFA
MADDE 197 -
Koca, karısının şahsi mallarından intifa hakkını haiz ve bu cihetten ayniyle
bir
intifa hakkı
sahibi gibi mesuldür.
Resmî müfredat
defteri ile kıymet takdir edilmiş olması bu mesuliyeti artırmaz. Karının parası,
misliyattan
olan diğer malları ve hamile muharrer esham ve senetleri kocanın mülkiyetine geçer
ve
koca bunların
kıymetini borçlu olur.
III - BİRLİĞE
DAHİL MALLARDA TASARRUF HAKKI
1 - KOCANIN
MADDE 198 -
Koca, kendi mülkiyetine geçmemiş olan karıya ait şahsi mallarda alelâde idari
muamelât müstesna
olmak üzere karısının rızası olmaksızın tasarruf edemez. Şu kadar ki rızanın
verilmediğini
bilenler veya bilmesi lâzım gelenler yahut kadına aidiyetine herkesin
anlayabileceği
mallar üzerinde
vâkı tasarrufta alâkadar olanlar müstesna olmak üzere bu rıza üçüncü şahıslar
lehine
mevcut addolunur.
2 - KARININ
a) UMUMİYET İTİBARİYLE
MADDE 199 -
Karı, Birliği temsildeki salâhiyeti nisbetinde birliğe dâhil olan mallarda
tasarruf
edebilir.
b) MİRASIN
REDDİ
MADDE 200 -
Kadın, bir mirası ancak kocasının rızasiyle reddebilir. Koca, razı olmazsa karı
sulh
mahkemesine
müracaat edebilir.
C) KARIYA
TEMİNAT İTASI
MADDE 201 -
Koca, karısının şahsi mallarının ne halde bulunduğuna dair kendisinden her
zaman
isteyebileceği izahatı vermekle mükelleftir.
Karı, bu
mallar hakkında her zaman kocasından teminat talep edebilir.
Kocanın
borcunu ödemekten aczi tahakkuk eder veya iflâsına hükolunursa aczin tahakkuku
veya
hükmün
suduru tarihinden evvelki altı ay içinde karıya verilen teminatın iptali,
alacaklılar
tarafından
talep olunabilir.
D) BORÇLAR
I - KOCANIN
MESULİYETİ
MADDE 202 -
Koca, âtideki borçlardan mesuldür:
1 -
Kendisinin evlenmeden evvelki borçlarından,
2 - Kendisinin,
evliliğin devamı sırasındaki borçlarından,
3 - Karı
tarafından evlilik birliğinin mümessili sıfatiyle edilen borçlardan.
II - KARININ
MESULİYETİ
1 - BÜTÜN
EMVALİYLE
MADDE 203 -
Mal birliği usulünün kocaya verdiği haklar nazarı itibara alınmaksızın karı, âtideki
borçlardan bütün
mallariyle mesuldür:
1 -
Kendisinin evlenmeden evvelki borçlarından,
2 - Kocasının
rızasiyle ettiği borçlar ile kocası lehinde sulh hâkiminin tasvibi ile ettiği
borçlardan,
3 - Meslek
veya sanatın mutad üzere icrasından mütevellit borçlardan,
4 -
Kendisine isabet etmiş bir mirasa terettüp eden borçlardan,
5 - Haksız
fiilerinden mütevellit borçlardan.
Karı, müşterek
aile masrafları için kocası veya kendisi tarafından edilen borçlardan ancak
kocanın
borcunu ödemekten
aczi halinde mesul olur.
2 - MAHFUZ
MALLARİYLE
MADDE 204 -
Karı evliliğin devamı sırasında ve evliliğin zevalinden sonra âtideki borçlardan
ancak mahfuz
mallarının kıymeti nisbetinde mesuldür:
1 - Yalnız
mahfuz mallarından mesul olmak üzere ettiği borçlardan,
2 - Kocasının
rızası olmaksızın ettiği borçlardan,
3 - Birliği
temsil hususundaki salâhiyetini tecavüz ederek ettiği borçlardan.
Bigayri hakkın
mal edinmeden mütevellit dâva hakkı mahfuzdur
H) ALINANI
NAKDEN YERİNE KOYMAK MÜKELLEFİYETİ
I - İSTEME
ZAMANI
MADDE 205 -
Karı kocadan birinin şahsi mallarına terettüp eden her hangi bir borç, diğerinin
şahsi malları
ile ödenmiş olduğu takdirde bu suretle alınan miktar yerine konur.
Alınan
miktarın yerine konulması, kanunen muayyen müstesnalardan maada ahvalde ancak
mal
birliğinin
hitamından sonra talep edilebilir.
Karının
mahfuz mallarına terettüp eden borçlar mal birliğina dâhil mallar üzerinden
veya mal
birliğine dâhil
mallara terettüp eden borçlar koca veya karının mahfuz malları üzerinden ödendiği
takdirde alınan
miktarın yerine konulması talebi, evliliğin devamı esnasında dahi kabildir.
II - KOCANIN
İFLASI VE MALLARININ HACZİ
1 - KARININ
HAKKI
MADDE 206 -
Kocanın iflâsı veya mallarının haczi halinde karı, iflâs masasına veya hacze iştirak
ederek kendi
şahsi mallarında veya kıymetlerinde vukua gelen zamanı mucip noksanların nakden
yerine
konmasını talep edebilir.
Kocanın karısındaki
alacakları karının matlubundan tenzil edilir.
Karı, şahsi
mallarından aynen mevcut olanları malik sıfatiyle istirdat eder.
2 - İMTİYAZ
MADDE 207 - Şahsi
mallarının yarısını elde edemiyen veya yarısı derecesinde teminata sahip
olamayan karı,
bu yarıdan noksan kalan miktar nisbetinde mümtazdır.
Bu imtiyazın
âhara devri ve imtiyazdan bazı alacaklılar lehine feragat, batıldır.
V) MAL BİRLİĞİNİN
HİTAMI
I - KARININ
VEFATI SEBEBİYLE
MADDE 208 -
Karının vefatında şahsi malları kocanın miras hakkı mahfuz olmak üzere
mirasçılarına
intikal eder.
Koca, karısının
şahsi mallarında vuku bulmuş olan zamanı mucip noksanları, karısındaki
alacaklarının
mahsubunu icra ettikten sonra, mirasçılara ödemekle mükelleftir.
II - KOCANIN
VEFATI SEBEBİYLE
MADDE 209 -
Kocanın vefatında karı, mevcut şahsi mallarını istirdat eder.
Vukua gelmiş
olan zamanı mucip noksanları mirasçılara tazmin ettirir.
III - ZİYADE
VE NOKSAN
MADDE 210 - İki
taraf, şahsi mallarının tefrikinden sonra fazla bir şey kalırsa bu ziyadenin üçte
biri karıya
veya füruuna ve mütebaki dahi koca veya mirasçılarına ait olur.
Birliğe
dahil olan mallarda vukua gelen noksan, karı tarafından sebebiyet verildiği
ispat
edilmedikçe
koca veya mirasçılarına ait olur.
Evlenme
mukavelenamesinde, ziyade ve noksan hakkında başka bir taksim sureti kabul
olunabilir.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
MAL ORTAKLIĞI
A) MAL
ORTAKLIĞI
I - ORTAKLIĞA
GİRMESİ CAİZ OLMIYAN MALLAR
II - UMUMİ İŞTİRAK
III - ORTAKLIĞA
GİREN MALLAR
MADDE 211 -
Karı koca, evlenme mukavelesiyle mal ortaklığı usulünü kabul edebilirler.
Bu usulde
karı ve koca, mal ortaklığına giren mallara ve gelirlere şayian sahip olur ve
hiç biri
hissesinde müstakilen
tasarruf edemez.
Teberru tarikiyle
iktisab edilmiş olup ta mal ortaklığından hariç kalması teburru edenin arzusu
muktezası
olan yahut kanunen mahfuz mallardan addedilen mallar, ortaklığa ithal edilemez.
Karı kocanın
bütün mallarına ve gelirlerine şamil olan mal ortaklığı usulüne, umumi mal
ortaklığı
usulü
denilir.
Bir malın
ortaklığa dahil olmadığını iddia eden karı veya koca, dâvasını ispata
mecburdur.
IV - İDARE
VE TASARRUF
1 - İDARE
MADDE 212 -
Mal ortaklığına giren malların idaresi kocaya aitir. İdare masrafı bu mallardan
ödenir. Karı
evlilik birliğini temsildeki salâhiyeti nisbetinde idare hakkını haizdir.
2 - MAL
ORTAKLIĞINA TASARRUF
a) UMUMİYET İTİBARİYLE
MADDE 213 -
Karı ve koca, alelâde idari muamelât müstesna olmak üzere ortaklığa giren
mallar
üzerinde
ancak müştereken veya yekdiğerinin rızası ile tasarruf edebilir. Şu kadar ki rızanın
verilmediğini
bilenler veya bilmesi lâzım gelenler yahut ortaklığa dahil olduğu herkesin
anlayabileceği
mallar üzerinde vaki tasarrufta alâkadar olanlar müstesna olmak üzere bu rıza,
üçüncü şahıs
lehine mevcut addolunur.
b) MİRAS
REDDİ
MADDE 214 -
Karı kocadan biri evliliğin devamı sırasında, diğerinin rızası olmaksızın bir
mirası
red edemez.
Bu rıza kendisine verilmeyen taraf, sulh hâkimine müracaat edebilir.
V) BORÇLAR
1 - KOCANIN
MESULİYETİ
MADDE 215 -
Koca aşağıdaki borçlardan gerek şahsen gerek ortaklığa giren mallar ile
mesuldür:
1 - Karı
kocanın evlenmeden evvelki borçlarından,
2 - Karı
tarafından birlik mümessili sıfatı ile edilen borçlardan,
3 - Evliliğin
devamı sırasında kendisi tarafından edilen borçlar karı tarafından ortaklığa
ait
olmak üzere
edilen sair bütün borçlardan.
2 - KARININ
MESULİYETİ
a) KENDİ
MALLARI VE MAL ORTAKLIĞINA GİREN MALLAR İLE
MADDE 216 -
Karı, aşağıdaki borçlardan gerek şahsen gerek ortaklığa giren mallar ile
mesuldür:
1 -
Evlenmeden evvelki borçlardan,
2 - Kocanın
rızasiyle ettiği borçlarla kocası lehine sulh hâkiminin tasvibi ile ettiği borçlardan,
3 - Meslek
veya sanatının mutad üzere icrasından mütevellit borçlardan,
4 -
Kendisine isabet etmiş bir mirasa terettüp eden borçlardan,
5 - Haksız
fiilerinden mütevellit borçlardan.
Karı, müşterek
aile masrafları için kocası veya kendisi tarafından edilen borçlardan ancak
ortaklık
malları
bunları ödemeğe kâfi gelmediği takdirde mesul olur.
Karı, ortaklığa
giren mallara müterettip diğer borçlardan şahsen mesul değildir.
b) MAHFUZ
MALLARİYLE
MADDE 217 -
Karı, evliliğin devamı esnasında ve evliliğin zevalinden sonra âtideki borçlardan
ancak mahfuz
mallarının kıymeti nisbetinde mesul olur.
1 - Yalnız
mahfuz mallarından mesul olmak üzere ettiği borçlardan,
2 - Kocasının
rızası olmaksızın ettiği borçlardan,
3 - Birliğin
temsildeki salâhiyetini tecavüz ederek yaptığı borçlardan.
Bi gayri hakkin
mal edinmeden mütevellit dâva hakkı mahfuzdur.
3 - İCRA TAKİBATI
MADDE 218 -
Ortaklığa terettüp eden borçlardan dolayı ortaklığın devamı esnasında yapılacak
her türlü
icra takibatı kocaya karşı vuku bulmak lâzımdır.
VI - ALINANI
NAKDEN YERİNE KOYMA MÜLKELLEFİYETİ
1 - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 219 -
Mal ortaklığına terettüp eden bir borcu ödemek için bu mallardan alınan meblâğın
yerine
konmasını, karı koca yekdiğerinden hiç bir zaman taleb edemez.
Mal ortaklığına
terettüp eden bir borcun mahfuz mallardan veya mahfuz mallara terettüp eden
borcun
ortaklık mallarından ödenmesi halinde alınan paranın yerine konması evliliğin
devamı
esnasında
dahi istenebilir.
2 - KARININ
ALACAĞI
MADDE 220 -
Karı, kocanın iflâsından veya ortaklık malları üzerine haciz vazedildiği
takdirde
şahsi mallarının
nakden baliğ olduğu miktarı isteyebilir.
Karının bu
alacağının, yarısı mümtazdır.
Bu imtiyazın,
başkasına devri ve imtiyazdan bazı alacaklılar lehine feragat, batıldır.
VII - MAL
ORTAKLIĞININ HİTAMI
1 - TAKSİM
a) KANUNİ
TAKSİM
MADDE 221 -
Karı kocadan birinin vefatında ortaklık mallarının yarısı, hayatta kalan karı veya
kocaya
intikal eder. Diğer yarısı, hayatta kalan karı veya kocanın miras hakları baki
olmak üzere
ölenin mirasçılarına
geçer.
Hayatta kalıpta
mirastan mahrum bulunan karı veya kocanın, ortaklık mallarından iddia
edebileceği
hak; boşanma halinde haiz olduğu hakları tecavüz edemez.
b) MUKAVELE
MUCİBİNCE TAKSİM
MADDE 222 -
Karı koca evlilik mukavelesinde yarı yarıya taksim yerine, başka bir taksim
tarzı
kabul
edebilirler. Diğerinden evvel vefat eden karı veya kocanın füruu, hini vefatta
mevcut ortaklık
mallarının dörtte
birinden hiç bir veçhile mahrum edilemez.
2 - KARI VE
KOCADAN SAĞ KALANIN MESULİYETİ
MADDE 223 -
Karısının vefatından sonra hayatta kalan koca, ortaklık mallarına terettüp eden
borçlardan şahsan
mesul kalır.
Kocasının
vefatında hayatta kalan karı, ortaklık mallarındaki hissesini red etmekle
ortaklık
mallarına
terettüp edipte şahsen dahi mesul olmadığı ortaklık borçlarından, beri olur.
Kabul
halinde, karı
mesul olmakla beraber aldığı malların alacaklılara tediyeye kâfi gelmediğini
ispat
ettiği
nisbette mesuliyetten, beri olabilir.
3 - ŞAHSİ
MALLARIN TAHSİSİ
MADDE 224 -
Hayatta kalan karı veya koca, kendi tarafından ortaklığa ithal edilen malların
mahsubu
hissesinden icra edilmek üzere, kendisine tahsisini isteyebilir.
B) ORTAKLIĞIN
UZATILMASI
I - ŞARTLAR
MADDE 225 -
Hayatta kalan karı veya koca, müteveffadan olan çocuklariyle birlikte ortaklığa
devam
edebilir. Çocuklar, küçük iseler ortaklığın devamı için sulh hâkiminin tasvibi
lâzımdır.
Ortaklığın
devamı halinde miras hakları,ortaklığın hitamına kadar kullanılamaz.
II -
UZATILAN ORTAKLIK MALLARI
MADDE 226 -
Uzatılan ortaklık, esasen ortaklığa dahil mallardan başka;
mahfuz
malları müstesna olmak üzere, iki tarafın gelir ve kazançlarını dahi ihtiva
eder.
Uzatılan
ortaklık sırasında hayatta kalan karı veya kocaya veya çocuklara, miras veya ıvazsız
iktisap
tariklerinden biriyle intikal eden mallar; hilâfına bir hüküm bulunmadıkça,
mahfuz
mallardan
addolunur.
Ortaklık âzası
arasında dahi, karı koca arasındaki hükümler dairesinde cebri icra, caiz değildir.
III - İDARE
VE TEMSİL
MADDE 227 -
Uzatılan ortaklık, çocuklar küçük ise hayatta kalan karı veya koca tarafından
idare
ve temsil
olunur; çocuklar reşit ise hilâfına mukavele yapılabilir.
IV - FESİH
1 - ORTAKLIĞIN
ALAKADARLAR TARAFINDAN FESHİ
MADDE 228 -
Hayatta kalan karı veya koca, uzatılan ortaklığı her zaman fesh edebilir.
Reşit olan çocuklar
dahi münferiden veya cümlesi birlikte her zaman ortaklıktan çıkabilir.
Ortaklıktan çıkmak
salâhiyeti, küçük çocuklar namına sulh hâkimi tarafından kullanılır.
2 - KENDİLİĞİNDEN
İNFİSAH
MADDE 229 -
Uzatılan ortaklık aşağıdaki hallerde kendiliğinden bozulur.
1 - Hayatta
kalan karı veya kocanın ölümü veya evlenmesi ile,
2 - Hayatta
kalan karı veya kocanın veya çocukların iflâsı ile.
Çocuklardan
yalnız birinin iflâsı halinde diğer alâkadarlar onun ortaklıktan çıkarılmasını
isteyebilirler.
Babanın iflâsı
veya ortaklık malları üzerine haciz vaz'ı halinde, çocuklar, ölmüş olan analarının
hakkını
kullanabilirler.
3 - HAKİMİN
KARARİYLE FESİH
MADDE 230 -
Karı veya koca yahut çocuklardan biri aleyhine konulan hacizde, zarara uğrayan
alacaklı, hâkimden
ortaklığın feshine karar verilmesini isteyebilir. Talep, çocuklardan birinin
alacaklısı
tarafından vaki olduğu takdirde diğer alâkadarlar o çocuğun ortaklıktan çıkarılmasını
isteyebilirler.
4 - BİR ÇOCUĞUN
EVLENMESİ VEYA VEFATI SEBEBİYLE FESİH
MADDE 231 - Çocuklardan
biri evlenirse, diğer alâkadarlar onun ortaklıktan
çıkarılmasını
isteyebilir.
Çocuklardan
biri vefat ederse, diğer alâkadarlar onun füruunun ortaklıktan çıkarılmasını
isteyebilirler.
Füruu olmaksızın vefat eden çocuğun hissesi, ortaklıkta dahil olmayan mirasçıların
hakları
mahfuz kalmak şartiyle, ortaklık malları arasında kalır.
5 - TAKSİM
VEYA TASFİYE
MADDE 232 -
Temdit olunan ortaklığın hitamı veya çocuklardan birinin ortaklıktan çıkarılması
hallerinde
taksim veya çıkarılan çocuğun haklarının tasfiyesi, ortaklığın hitamı veya çocuğun
çıkarıldığı
anda mevcut olan mallar üzerinden icra olunur.
Hayatta
kalan karı veya koca, çocukların hissesi üzerinde miras haklarını muhafaza
eder. Tasfiye
ve taksim, münasip
olmayan bir zamanda yapılamaz.
C) MAHDUT
ORTAKLIK
I - MAL
AYRILIĞI ŞARTİYLE
MADDE 233 -
Karı koca, evlenme mukavelesiyle bazı malların bilhassa gayri menkullerin
ortaklıktan çıkarılmasını
şart ederek mahdut bir mal ortaklığı usulü kabul edebilirler.
II - MÜKTESEP
MALLARA MÜNHASIR ORTAKLIK
1 - ŞUMULÜ
MADDE 234 -
Karı koca, ortaklığa dahil olacak malların; yalnız evliliğin devamı esnasında
iki
taraf şahsi
mallarının ve bunlardan birinin istibdali suretiyle elde edecekleri malların
hasılatiyle
kocanın yine
evliliğin devamı esnasında ıvazsız olmayan her türlü kazancından ve kadının
kanunen
mahfuz
mallarından bulunmayan bu kabil kazançlarından teşekkül etmesini, evlenme
mukavelelerinde,
kabul edebilirler. Bu mallara müktesep mallar denir.
2 - TAKSİM
MADDE 235 -
Mahdut ortaklığın hitamında ortaklık mallarında husule gelmiş bir ziyade var
ise,
bu ziyade,
karı koca veya mirasçıları arasında yarı yarıya taksim olunur. Noksan vukua
geldiğinde,
karı tarafından
sebebiyet verildiği ispat edilmedikçe koca veya mirasçılarına ait olur. Evlenme
mukavelesinde,
ziyade veya noksan hakkında başka bir taksim sureti kabul olunabilir.
D) CİHAZ
USULÜ
MADDE 236 -
Karı koca evlenme mukavelesiyle cihaz usulünü kabul edebilirler. Bu usul karının
kendi mallarının
bir kısmını aile masrafına medar olmak üzere kocasına terk etmesinden
ibarettir.
Cihaz olarak
karının kocasına terk ettiği malların mal ortaklığı usulüne göre müşterek mal
olacağı
veya koca
cihazın mülkiyetine dahi müstakil olarak malik bulunacağı evlenme mukavelesinde
tasrih
edilmiş
olmadıkça cihaz ittihaz olunan mallar hakkında, mal birliği usulünde karının şahsi
mallarının
tabi olduğu hükümler cari olur.
BEŞİNCİ
FASIL
KARI KOCA
MALLARI HAKKINDAKİ USULE DAİR SİCİL
A) TESCİLİN
HÜKÜMLERİ
MADDE 237 -
Evlenme mukaveleleri ve karı koca arasındaki usule müteallik mahkemeye
kararlariyle
ortaklık mallarına veya karının şahsi mallarına dair aralarında yapacakları
mukaveleler
kâtibi adile tescil ve ilân ettirilmiş olmadıkça üçüncü şahsa karşı hüküm ifade
etmez.
Bu hususta
karı kocanın mirasçıları üçüncü şahıstan madut değildir.
B) TESCİL
I - MEVZUU
MADDE 238 -
Evlenme mukavelesinin muhtevi olduğu maddelerden, üçüncü şahsa karşı hüküm
ifade etmesi
karı koca için mültezem olanları, tescil olunur.
Kanun hilâfını
emir etmiş veya evlenme mukavelesinde mukavelenin tescil edilememesi
sarahaten
kabul edilmiş olmadıkça, karı kocadan her biri, tescili isteyebilirler.
II - MAHAL
MADDE 239 -
Tescil, kocanın ikametgâhı kâtibi adilliğince icra edilir.
Koca,
ikametgâhını tebdil ettiği takdirde, tebdilden itibaren üç ay zarfında, bu yeni
ikametgâhta
dahi
tescilin tecdidi lâzımdır.
İkametgâhın
tebeddülünden itibaren üç ay geçince, eski tescilin hükmü kalmaz.
C) SİCİLLİN
TUTULMASI
MADDE 240 -
Kâtibiadil, evlenme mukavelelerini ve karı koca mallarının idaresine tallüku
olup
tescili lâzımgelen
kanunen muayyen kararları ve mukaveleleri hususi bir sicille kayıt ile mükelleftir.
Bu sicil,
aleni olup herkes kendisine muktazi kayıtların musaddak bir suretini meccanen
isteyebilir.
Evlenme mukavelesinin ilânında yalnız, karı kocanın kabul ettikleri usulün,
hangi usul
olduğunu,
beyan ile iktifa olunur.
İKİNCİ KISIM
HISIMLAR
Y E D İ N C İ
B A P
Nesebi Sahih
Çocuklar
BİRİNCİ
FASIL
NESEBİN
SIHHATI
MADDE
241 - Evlilik mevcut iken veya zevalinden itibaren üç yüz gün içinde doğan çocuğun
babası,
kocadır. Bu müddet geçtikten sonra asıl olan, doğan çocuğun nesebi sahih
addolunmamaktır.
B)
NESEBİ RET
I
- KOCA TARAFINDAN
1
- MÜDDET
MADDE
242 - Koca doğduğuna muttali olduğu günden itibaren bir ay içinde çocuğu
reddedebilir.
Ret
dâvası, çocuk ile anası aleyhine ikame olunur.
2
- EVLİLİK MEVCUT İKEN DOĞAN ÇOCUK
MADDE
243 - Koca, evlendikten en az yüz seksen gün sonra doğan çocuğun kendisinden
olması
ihtimali
bulunmadığını ispat etmedikçe çocuğu reddedemez.
3
- EVLENMEDEN EVVEL VEYA AYRILDIKTAN SONRA ANA RAHMİNE DÜŞEN ÇOCUK
MADDE
244 - Çocuğun, evlenme akdinden itibaren yüz seksen günden az bir müddette doğduğu
yahut
kadının gebe kaldığı zamanda kocasının ayrılığına hükmedilmiş olduğu tebeyyün
ederse
koca
ret dâvasında başka beyyine ikamesine mecbur değildir.
Şu
kadar ki, kadının gebe kaldığı zaman kocasiyle birlikte ikametinin tahakkuku
halinde aslı olan,
yine
nesebin sıhhatıdır.
II
- DİĞER ALAKADARLAR
MADDE
245 - Ret müddetinin mürurundan evvel kocanın vefat etmesi veya temyiz
kudretinden
mahrum
olması yahut bulunduğu yerin bilinmemesi veya her hangi bir sebepten dolayı çocuğun
doğumundan
haberdar edilememesi halinde, çocukla birlikte mirasçı veya çocuk sebebi ile
mirastan
mahrum olanlar, doğuma ıttılaları tarihinden itibaren bir ay içinde ret dâvasını
ikame
edebilirler.
Kadın;
evlenmeden evvel gebe kaldığı takdirde; koca tanımış olsa bile müddeiumumi,
onun
babası
olması ihtimali bulunmadığını dâva ve ispat edebilir.
C)
RET HAKKININ SUKUTU
MADDE
246 - Koca, sarahaten veya delâleten çocuğu tanıdıktan yahut bu bapta muayyen
müddet
geçtikten sonra, ret dâvası edemez. Şu kadar ki çocuğu tanımak veya müddetinde
reddetmemek
hususunda iğfal olunduğunu iddia ve ispat edebilir.
Bu
hallerde, iğfale ıttıla tarihinden itibaren ret için, yeniden bir aylık müddet
başlar.
Kezalik
ret dâvasının müddeti içinde ikame edilmemesi muhik bir sebepten ileri gelmiş
ise
müddetin
geçmesine bakılmaksızın dâva mesmu olur.
İKİNCİ
FASIL
NESEBİN
TASHİHİ
A)
EVLENME İLE TASHİH
I
- ŞARTLARI
MADDE
247 - Evlilik haricinde doğan çocukların nesebi, ana babanın birbirleriyle
evlenmesiyle,
kendiliğinden
sahih olur.
II
- BEYAN
MADDE
248 - Ana baba, doğan çocuklarını ikametgâhlarının bulunduğu veya evlendikleri
mahal
nüfus
memuruna ihbara mecburdur bu ihbar, akit ile birlikte veya hemen akitten sonra
yapılır.
İhbarın
yapılmaması nesebin sahih olmasına mani değildir.
B)
HAKİMİN HÜKMÜ İLE
I
- ŞARTLARI
MADDE
249 - Birbirleri ile evlenmeyi vaad edipte birinin vefatı veya evlenme
ehliyetinin zevali
sebebiyle
evlenemeyen ana babadan doğan çocukların nesebi, diğerinin talebi veya çocuğun
müracaatı
üzerine, hâkim tarafından tashih olunur. Ancak çocuk reşit ise tashih talebi rızası
alınmadıkça
mesmu olmaz.
Çocuğun
vefatından sonra müracaat hakkı füruuna intikal eder.
II
- SALAHİYET
MADDE
250 - Nesebin tashihi için salâhiyetdar olan hâkim, dâvacının ikametgâhı hâkimidir.
Hâkim
tashih talebini hukuku âmmenin sıyaneti için nüfus memuruna tebliğe mecburdur.
C)
BUTLAN DAVASI
MADDE
251 - Ana babanın kanuni mirasçıları ile müddeiumumi, nesebin tashihine muttali
oldukları
günden itibaren üç ay içinde itiraz edebilirler.
Çocuğun
o ana ve babadan olmadığını ispat, dâvacılara aittir.
İtiraz
dâvasının mercii tashih kararının verildiği mahal veya ana ve babanın ikametgâhı
hâkimidir.
D)
TASHİHİN HÜKMÜ
MADDE
252 - Nesebi tashih edilen çocuk, ana ve babasına ve onların hısımlarına karşı
ayniyle
nesebi
sahih olan çocuğun hukukunu haizdir; nesebi sahih füruu dahi tashihten müstefit
olur.
Tashih,
hem ana babanın mukayyet olduğu hem çocuğun doğduğu mahallin nüfus memuruna
tebliğ
edilir.
Ü
Ç Ü N C Ü F A S IL
Evlat
Edinme
A)
EVLAT EDİNME ŞARTLARI
I
- EVLAT EDİNEN İÇİN
MADDE
253 - (Değişik:2846 - 16.6.1983) Evlât edinme hakkı en az otuzbeş yaşında olup
da
nesebi
sahih füruu bulunmayanlara mührasırdır. Evlât edinen kimsenin evlâtlıktan en az
onsekiz
yaş
büyük olması şarttır.
II
- EVLATLIK İÇİN
MADDE
254 - Mümeyyiz olan kimse, rızası olmadıkça, evlâtlığa alınamaz. Ana babanın
veya
hâkimin
muvafakatı alınmadıkça mahcur ile küçük, mümeyyiz bile olsalar, evlâtlığa alınamazlar.
a)
RIZA ŞARTININ ARANMAMASI
MADDE
254/a - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Kim olduğu veya nerede bulunduğu uzun süreden
beri
bilinmeyen
ya da sürekli temyiz kudretinden yoksun bulunan ana veya babanın rızası
aranmaz.
Velâyetin
kaldırılmasını gerektirecek ölçüde çocuğu ile ilgisiz olan ana ve baba için de
aynı
hüküm
uygulanır.
III
- KARI KOCA HAKKINDA
MADDE
255 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Eşlerden birinin evlât edinmesi veya evlâtlık
olması
diğerinin
rızasına bağlıdır. Devamlı olarak temyiz kudretinden mahrum eşin rızası
aranmaz. Bu
halde
hâkim temyiz kudretinden mahrum eşin kanunî mümessilini dinler, haklı
sebeplerin varlığı
halinde
talebin kabulüne karar verir.
Bir
kimsenin iki kişi tarafından beraberce evlâtlığa alınabilmesi ancak karı koca için
mümkündür.
B)
ŞEKİL
MADDE
256 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Evlat edinme, evlât edinenin oturduğu yer
sulh
hâkiminin
izni üzerine yapılacak resmî bir senetle olur ve evlât edinme doğum kütüğüne
yazılır.
Hâkim
evlât edinmeye izin vermeden önce, duruma göre gerekli görebileceği her türlü
soruşturmayı
kendiliğinden yapar.
Tarafların
belirttikleri sebebi haklı bulmadıkça, hâkim, evlât edinmeye izin vermez.
C)
AKDİN HÜKMÜ
MADDE
257 - Evlâtlık kendisine evlatlığa alınan aile ismini taşır ve onun mirasçısı
olur. Asıl
ailesindeki
mirasçılığa da halel gelmez. Ana babaya ait hak ve vazifeler, evlât edinen kimseye
geçer.
Evlât edinme akdinden evvel yapılmış resmî bir senet ile, nesebi sahih çocukların
mirasçılık
hakkına
ve ana babanın çocukların malları üzerindeki haklarına dair olan mevvadı
kanuniyeye
muhalif
hükümler kabul edilebilir.
(Ek
Fıkralar: 2846 - 16.6.1983)
Karı
koca tarafından birlikte evlât edinilen ve mümeyyiz olmayan küçüklerin nüfus
kaydında ana
baba
adı olarak, evlât edinen karı kocanın adları yazılır.
Evlâtlığın,
miras ve başka haklarının halele uğramaması, aile bağlarının devam etmesi için
evlâtlığın
naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her tür bağ
kurulur.
Ayrıca
her iki nüfus kütüğüne evlâtlıkla ilgili resmî senedin tarih ve sayısı da
kaydedilir.
Evlâtlığın
reşit olduktan sonra asıl ana babasının ismini kullanma hakkı saklıdır.
Evlât
edinme ile ilgili kayıtlar mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık istemedikçe
hiçbir
şekilde
açıklanamaz.
D)
REFİ
MADDE
258 - Evlâtlık mukavelesi hakkındaki kaidelere riayet şartiyle, evlâtlık rabıtası,
iki tarafın
rızasiyle
her zaman kaldırılabilir. Evlâtlık rabıtası, muhik sebeplere istinat halinde
evlâtlığın ve
mirasından
mahrum bırakacak bir hal hüdusunda evlâtlık edinen kimsenin talebi üzerine, hâkim
tarafından
dahi refedilir.
Ref'i
evlâtlık rabıtasının istikbale ait bütün hükümlerini izale eder ve kat'idir.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
NESEP
SIHHATİNİN UMUMİ HÜKÜMLERİ
A)
İSİM VE VATANDAŞLIK HAKKI
MADDE
259 - Nesebi sahih olan çocuk, babasının ismini taşır ve onun vatandaşlık
haklarına
malik
olur.
B)
KARŞILIKLI VAZİFELER
MADDE
260 - Ana baba ve çocuk, yek diğere karşı aile menfaatinin istilzam ettiği
muavenet ve
riayete
mecburdur.
C)
ÇOCUKLARIN İAŞE VE TERBİYE MASRAFLARI
MADDE
261 - Çocuğun iaşe ve terbiyesine muktazi masraflar, kendilerinin mallarını
idare
hususunda
kabul ettikleri usule göre, ana babaya terettüp eder. Ana baba zarurette
bulunduğu
veya
çocuk fevkalâde masrafı mucip olduğu takdirde yahut istisnai her hangi bir
sebebin vücudu
halinde
hâkim, çocuğun mallarından kendisinin iaşe ve terbiyesine medar olacak muayyen
bir
miktarın
sarfı için, ana ve babaya izin verebilir.
B
E Ş İ N C İ F A S I L
Velayet
A)
UMUMİYET İTİBARİYLE
I
- ŞARTLARI
MADDE
262 - Çocuk, küçük iken ana ve babasının velâyeti altındadır; kanuni sebep
olmadıkça,
ana
ve babadan alınamaz. Hâkim, vasi tâyinine lüzum görmedikçe hacredilen çocukları
dahi, ana
ve
babanın velâyetine tabidirler.
II
- VELAYETİ İCRA HAKKI
MADDE
263 - Evlilik mevcut iken, ana ve baba, velâyeti beraberce icra ederler. Anlaşamazlarsa,
babanın
reyi muteberdir.
B)
VELAYETİN ŞÜMULÜ
I
- UMUMİYET İTİBARİYLE
MADDE
264 - Karı kocadan birinin vefatı halinde, velâyet sağ kalana ve boşanma
halinde
çocukların
tevdi olunduğu tarafa ait olur.
Çocuk
ana ve babasına riayete mecburdur. Ana ve baba, kudretlerine göre çocuğu yetiştirmekle
ve
çocuk alil veya aklı zayıf ise haline münasip bir terbiye vermekle mükelleftirler.
Çocuğun
adını, ana ve babası kor.
II
- MESLEKİ TERBİYE
MADDE
265 - Ana ve baba, çocuğun mesleki terbiyesini sevk ve idare eder ve mümkün
mertebe
kuvvet ve kabiliyetini ve arzularını nazara alır.
III
- DİNİ TERBİYE
MADDE
266 - Çocuğun dinî terbiyesini tâyin ana babaya aittir.
Ana
babanın bu husustaki hürriyetini tahdit edecek her türlü mukavele muteber değildir.
Reşit,
dinini intihapta hürdür.
IV
- TEDİP HAKKI
MADDE
267 - Ana baba, çocuklarını tedip hakkına maliktir.
V
- TEMSİL
1
- ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI
a)
EBEVEYN TARAFINDAN
MADDE
268 - Ana ve baba, velâyeti icra hakkını haiz oldukları nisbette çocuklarının
kanuni
mümessilidirler.
Bu sıfatla hareketlerinde hâkimin reyine ihtiyaçları yoktur.
b)
ÇOCUĞUN EHLİYETİ
MADDE
269 - Velâyet altındaki çocuk, ehliyet itibariyle vesayet altındaki kimse
gibidir. Vesayet
altında
bulunan kimsenin idari muamelâta iştiraki müstesna olmak üzere vasi marifetiyle
temsile
müteallik
hükümler, veli hakkında da tatbik olunur.
Bir
borç iltizam eden çocuk kendi malından ödemekte mükelleftir. Bu hususta ana ve
babanın;
çocuğun
malları üzerinde haiz oldukları, idare ve intifa haklarına bakılmaz.
2
- AİLEYE KARŞI
a)
ÇOCUKLARIN TASARRUFU
MADDE
270 - Velâyet altındaki çocuk, mümeyyiz ise, ana ve babanın rizasiyle aile namına
hareket
edebilir. Bu takdirde çocuk kendisi mesul olmayıp ana ve baba mallarını idare
hususunda
kabul
ettikleri usule göre ilzam olunur.
b)
ÇOCUKLA ANA VE BABA ARASINDA VAKI HUKUKİ TASARRUFLAR
MADDE
271 - Çocuk ile baba veya ana arasında yahut ana ve babanın nefine olarak çocuk
ile
üçüncü
şahıs arasında yapılacak her hangi bir tasarrufta çocuk, borç iltizam etmiş
olursa bir
kayyımın
iştiraki ve hakimin tasdiki lâzımdır.
C)
HAKİMİN MÜDAHELESİ
I
- HİMAYE TEDBİRLERİ
MADDE
272 - Ana ve baba, vazifelerini ifa etmedikleri takdirde hâkim, çocuğun
himayesi için
muktazi
tedbirleri ittihaz ile mükelleftir.
II
- ÇOCUKLARIN YERLEŞTİRİLMESİ
MADDE
273 - Çocuğun, bedeni veya fikri tekâmülü tehlikede bulunur veya çocuk manen
metruk
bir
halde kalırsa hâkim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile nezdinde veya bir müesseseye
yerleştirebilir.
Çocuk, şirretliği hasebiyle ana ve babanın emirlerine karşı gelmekte temerrüt
ederse;
müessir
başka bir ıslah çaresi bulunmadığı takdirde, aynı tedbirler, ana babanın talebi
üzerine
hâkim
tarafından ittihaz edilir. Bu tedbirlerin iltizam ettiği masarif -ana baba ile çocuk
tediyeden
âciz
iseler- Devletçe tesviye olunur. Nafakaya mütaalik hükümler bakidir.
III
- VELAYET HAKKININ NEZ'İ
1
- VELAYETİN İFA EDİLMEMESİ HALİNDE
MADDE
274 - Velâyeti ifaden âciz veya mahcur olan yahut nüfusunu ağır surette sui
istimal eden
veya
fahiş ihmalde bulunan ana ve babadan, hâkim, velâyet hakkını nez edebilir.
Ana
ve babadan velâyet nez olununca, çocuğa bir vasi tâyin olunur. Nez'in hükmü,
ileride
doğacak
çocuklara şamildir.
2
- BABA VEYA ANA TEKRAR EVLENİRSE
MADDE
275 - Velayeti haiz olan ana ve baba, yeniden evlenirse; icap ettiği halde çocuğa
bir vasi
tayin
edilir. Karı kocadan birinin vasi, nasbı caizdir.
IV
- VELAYET HAKKININ İADESİ
MADDE
276 - Nezi sebebi zail olduğu surette hâkim, doğrudan doğruya veya talepleri üzerine,
ana
ve babaya velâyeti iade ile mükelleftir
Nez'i
tarihinden itibaren bir sene geçmedikçe, velâyet iade edilemez.
D)
NEZ'İ HALİNDE ANA VE BABANIN VAZİFELERİ
MADDE
277 - Velâyeti nezedilen ana ve baba çocuğun iaşe ve terbiye masraflarını,
evvelce
olduğu
gibi tesviye ile mükelleftir. Bu masraflar -ana ve baba ile çocuk tediyeden âciz
iseler-Devletçe
tesviye
olunur. Nafakaya müteallik hükümler bakidir.
A
L T I N C I F A S I L
Çocuk
Malları
A)
İDARE
I
- UMUMİYETLE
MADDE
278 - Ana baba, velâyetleri devam ettikçe çocuğun mallarını idare ederler.
Hesap ve
teminat
vermezler. Ana babanın vazifelerini yapmadıkları takdirde, hâkim müdahale eder.
II
- EVLİLİĞİN ZEVALİNDEN SONRA
MADDE
279 - Evliliğin zevalinden sonra velâyeti haiz olan karı veya koca, hâkime çocuğun
malî
vaziyetini
gösterir bir müfredat defteri vermeğe ve servetinde ve keyfiyeti tenmiyesinde
ehemmiyetli
bir
tebeddül husule geldiği takdirde, onu da bildirmeğe mecburdur.
B)
İSTİFADE HAKKI
I
- ŞARTLARI
MADDE
280 - Ana babanın velâyeti, taksirleri hasebiyle kendilerinden nez olunmadıkça;
rüştüne
kadar
çocuğun emvalinde intifa hakları vardır.
II
- GELİRİN SARFI
MADDE
281 - Çocuğun geliri, evvel emirde kendi infak ve terbiyesine sarfolunur;
fazlası karı
kocadan
hangisi aile masrafiyle mükellef ise ona ait olur.
C)
SERBEST MALLAR
I
- İSTİFADE HAKKINDAN HARİÇ MALLAR
MADDE
282 - İntifa hakkı, faize verilmek veya tasarruf sandıklarından biriktirilmek
yahut ana
baba
intifa edememek şartiyle çocuğa hibe edilen mallara şamil olmaz. Bu kabil
malların idaresi,
vahip
tarafından hini hibede hilâfı şart edilmedikçe; ana babadan alınamaz.
II
- KAZANÇ İDARE VE İSTİFADE HAKLARI
1
- KAZANÇ
MADDE
283 - Küçüğün kazancı, yanlarında yaşadıkça ana babaya aittir. Ananın babanın rızası
ile
aile haricinde yaşayan çocuk, onlara karşı olan borçlarına halel gelmemek üzere,
kazancında
dilediği
veçhile tasarruf edebilir.
2
- MESLEK VE SANAT İÇİN VERİLEN MAL
MADDE
284 - Bir meslek veya sanat için, ana baba tarafından çocuğa, malından verilen
kısmın
idaresi
ve ondan istifade hakkı, çocuğundur.
D)
HAKİMİN MÜDAHALESİ
I
- TEMİNAT TEDBİRLERİ
MADDE
285 - Ana baba, idare ve intifa haklarının kendilerine yüklettiği vazifeleri
yapmadıkları
surette;
hâkim, çocuğun menfaatini muhafaza için, muktazi tedbirleri ittihaz eder.
Çocuğun
malları tehlikeye düşürse hâkim, vasiler üzerinde haiz olduğu murakabeyi ana
baba
hakkında
tatbik veya onlardan teminat talep ve çocuğun menfaatini korumak için kayyım da
tâyin
edebilir.
II
- VELAYET HAKKININ NEZ'İ HALİNDE
MADDE
286 - Ana baba, çocuğun malları üzerindeki haklarından; ancak velâyetlerinin
nez'i
halinde,
mahrum edilebilir. Velâyetin nez'i, ana babanın tasirleri yüzünden olmamış ise;
çocuğun
infak
ve terbiyesine kifayet edecek miktardan fazlasında, intifa hakları bakidir.
H)
İDARE HAKKININ ZEVALİ
I
- TESLİM
MADDE
287 - Ana babanın idare hakkının zevalinde, mallar; reşit olan çocuğa veya
vasisine,
görülerek
teslim olunur.
II
- MESULİYET
MADDE
288 - Ana baba çocuğun mallarını iadede intifa hakkı sahibi gibi mesuldür; hüsnü
niyetle
sattıkları
malların semenini verirler.
Ana
baba, çocuğun malından anın menfaati için, salâhiyetleri dairesinde yaptıkları
masrafı zâmin
olmazlar.
III
- ÇOCUĞUN İMTİYAZ HAKKI
MADDE
289 - Çocuğun, haciz veya iflâs tarikiyle takip edilen ana babadaki, alacağı mümtazdır.
SEKİZİNCİ
BAP
NESEBİ
SAHİH OLMAYAN ÇOCUK
A)
SAHİH OLMAYAN NESEP
MADDE
290 - Nesebi sahih olmayan çocuğun anası, doğrudan kadındır. Babası, tanıma
veya bir
hüküm
ile tahakkuk eder.
B)
TANIMA
I
- ŞARTLARI VE ŞEKLİ
MADDE
291 - Evlilik haricinde doğan çocuk babası tarafından veya babasının vefatı
veya temyiz
kudretinden
daimî mahrumiyeti halinde babasının babası tarafından, tanınabilir.
Tanıma,
resmî senet veya ölüme bağlı tasarrufla olur. Keyfiyet, tanınan kimsenin
mukayyet
bulunduğu
mahallin nüfus memuruna bildirilir.
II
- MEMNUİYET
MADDE
292 - Birbirleriyle evlenmeleri memnu olanlardan veya evli (...) kadınların
zinasından
doğan
çocuk, tanınamaz.
(....) içindeki" erkek ve " sözcükleri, Anayasa
Mahkemesinin 27.3.1992 tarih ve 21184 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan, 28.2.1991 gün ve E.1990/15 K.1991/5 sayılı
kararıyla iptal edilmiştir.
III
- REFİ
1
- ANA VEYA ÇOCUĞUN İTTİRAZI
MADDE
293 - Ana veya çocuk ve çocuğun vefatı halinde füruu, tanıyanın baba veya büyük
baba
olmadığı
veya tanıma çocuk hakkında zararlı bulunduğu iddiasiyle, ıttılalarından
itibaren üç ay
içinde
hâkime itiraz edebilirler.
Ahvali
şahsiye memuru tanıyana yahut anın mirasçılarına itirazı bildirir.
Bunlar
üç ay içinde mahalli mahkemesine müracaatla, itirazın reddini isteyebilir.
2
- ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN İTİRAZI
MADDE
294 - Gerek hazine gerek her hangi bir alâkadar, ıttıla tarihinden itibaren üç
ay içinde
salâhiyettar
ahvali şahsiye memurunun bulunduğu mahal mahkemesinde tanıma keyfiyetine itiraz
edebilir.
Muterizler, tanıyan kimsenin çocuğun baba veya babasının babası olmadığını veya
tanımanın
kanunen memnu bulunduğunu ispat mecburiyetindedirler.
C)
BABALIK DAVASI
MADDE
295 - Evlilik haricinde doğan çocuğun anası, babanın hükmen tâyini için ikamei
dâva
edebilir.
Çocuk ta bu hakkı haizdir. Dâva baba veya mirasçıları aleyhine ikame olunur.
I
- DAVA HAKKI
II
- MÜDDET
MADDE
296 - Dava çocuk doğmadan evvel veya doğduğundan itibaren nihayet bir sene içinde
ikame
olunur.
III
- MEVZUU
MADDE
297 - Dâva ana ve çocuk lehine babanın nakdi tediyatta bulunması talebine dair
olabileceği
gibi, kanunun tayin ettiği hususlarda, bu talep birlikte veya ayrıca babalığın
ahvali
şahsiyeye
mütaallik bütün netayiciye hükmen tâyinine dair de, olabilir.
Çocuk
babası tarafından tanınmış veya ölü doğmuş veya hükümden evvel ölmüş olsa bile
ana
nakdi
tediyat davasında bulunabilir. Çocuk baba tarafından tanınmış veya babalık hükmü
lâhık
olmuş
ise velâyetten mütevellit borçların edası çocuğa yapılması lâzımgelen tediyat
yerine kaim
olur.
IV
- KAYYIM TAYİNİ
MADDE
298 - Mahkeme, evlilik haricinde bir doğumdan haberdar olduğu veya böyle bir
gebelik
ana
tarafından kendisine haber verildiği takdirde çocuğun menfaatlerini sıyanet
etmek üzere,
hemen
bir kayyım tâyin eder. Babalık dâvası bittiği veya ikamesi için muayyen müddet
geçtiği
takdirde
mahkeme çocuğun ana veya babanın velayeti altında bırakılmasını faydalı görmezse
kayyım
yerine bir vasi nasbeyler.
1
- SALAHİYET
a)
UMUMİ SALAHİYET
MADDE
299 - Babalık dâvası müddeinin doğum zamanında Türkiye`deki ikametgâhının
bulunduğu
mahal mahkemesinde ikame edilebileceği gibi müddeialeyhin dâva zamanındaki
ikametgâhının
bulunduğu mahal mahkemesinde dahi ikame olunabilir. Babalığın hükmen tâyini
maksadiyle
vâkı olan dâva, menfaatlerini sıyanet edebilmesi için hâkim tarafından doğrudan
doğruya
müddeialeyhin ikametgâhındaki hazine memuruna tebliğ olunur.
b)
SİCİL KAYDININ BULUNDUĞU MAHAL SALAHİYETİ
MADDE
300 - Ana ve çocuğun ikametgâhı Türkiye harcinde olup ta aleyhine babalık dâvası
ikame
olunca Türk de ecnebi bir memlekette sakin ise, dâva anın Türkiye`de mukayyet
oluduğu
mahal
mahkemesi huzurunda ikame olunabilir.
2
- KARİNE
MADDE
301 - Doğumdan evvel üç yüzüncü gün ile yüz sekseninci gün arasında müddeialeyhin,
çocuğun
anasiyle münasebeti cinsiyede bulunduğunun sübutu;
babalığa,
karine teşkil eder. Müddeialeyhin babalığı hakkında ciddi şüpheler uyandıracak
hallerin
vücudu
takdirinde, karineye itibar yoktur.
3
- ANANIN KUSURU
MADDE
302 - Ananın, gebe kaldığı zaman iffetsizlikle meluf olduğu sabit olursa; babalık
dâvası,
reddolunur.
4
- EVLİ ANA
MADDE
303 - Ana, gebe kaldığı zaman evli idiyse; babalık dâvası, ancak çocuğun nesebi
sahih
olmadığına
hâkim hükmettikten sonra ikame edebilir. Bu takdirde babalık dâvasının ikamesi
için
muayyen
müddet, nesebin sahih olmadığı hakkındaki hükmün sudurundan itibaren başlar.
V
- HÜKÜM
1
- ANA LEHİNE
a)
MADDİ TAZMİNAT
MADDE
304 - Babalık dâvası sabit olduğu takdirde ana lehine aşağıdaki tazminata hükmedilir:
1
- Doğurma masrafları.
2
- En aşağı doğumdan evvelki dört hafta ile sonraki dört haftanın iaşe masrafları.
3
- Gebeliğin ve doğurmanın sebep olduğu diğer masraflar.
b)
MANEVİ TAZMİNAT
MADDE
305 - Baba, anaya münasebeti cinsiyeden evvel, evlenmek vadetmiş veyaÇnunla
münasebeti
cinsiyesi kanuni bir cürüm yahut onun üzerindeki nüfuzunu sui istimal teşkil
eylemiş
veya
münasebeti cinsiye zamanında ana henüz küçük idiyse; ana için manevi bir
tazminat karşılığı
olarak,
bir meblağ hükmolunabilir.
2
- ÇOCUK LEHİNE TEDİYAT
a)
NAFAKA
MADDE
306 - Babalık dâvasının sübutu halinde, hâkim, ana ve babanın içtimai
vaziyetlerine göre
çocuğa
bir nafaka bağlar;
Babanın
tediyesiyle mükellef tutulacağı nafaka, her halde çocuğun iaşe ve terbiyesine
muktazi
masraflara
âdilâne bir iştirak teşkil edecek miktarda olmalıdır.
Nafaka,
çocuk on sekiz yaşını bitirinceye kadar ve hâkimin tâyin edeceği zamanlarda peşin
olarak
verilir.
Ana,
açıktan açığa çocuğun mefaatine mugayir şartlar altında dâvadan sulh olmuş veya
ikamesinden
feragat etmiş ise; çocuk için, dâva hakkı yine bakidir.
b)
YENİ HADİSELER
MADDE
307 - Ahval ehemmiyetli surette değişmiş ise nafakanın miktarına dair olan
karar, iki
taraftan
birinin istidası üzerine tadil olunabilir. İçtimail vaziyete göre, kâfi
derecede şahsi geliri
olduğu
gün, çocuğun nafakası kesilebilir.
3
- TEMİNAT
MADDE
308 - Ana, zaruretle olur ve müddeialeyhin baba olduğuna karine bulunursa doğurma
ve
çocuğu üç ay iaşe için melhuz masraflara karşı hükümden evvel teminat göstermeğe
müddeialeyh
mecbur tutulabilir. Ananın hakları, zıya tehlikesinde bulunduğu ispat edilmemiş
olsa
dahi,
yine böyledir.
4
- ÇOCUKLARIN BORÇLARI
MADDE
309 - Baba aleyhindeki haklar, mirasçılara karşı da kullanılabilir.
Bununla
beraber mirasçılar, çocuğun tanınması halinde mirasçı sıfatı ile alabileceği
miktardan
fazla
bir şey itası ile, mükellef olmazlar.
VI
- BABALIĞA HÜKÜM
MADDE
310 - Müdeialeyh, anaya evlenme vaddetiği veya münasebeti cinsiye bir cürüm veya
nüfuzu
sui istimal teşkil eylediği takdirde; müddeinin talebi üzerine hâkim onun babalığına
hükmeder.
(Son
fıkra, Anayasa Mahkemesinin 21 Mayıs 1981 tarih ve E.1980 - 29, K.1981-22 sayılı
karariyle
iptal edilmiştir.)
D)
HÜKÜMLER
I
- ANAYA VE ÇOCUĞA KARŞI
MADDE
311 - Evlilik haricindeki doğumda anasına kalan çocuk anasının aile isimini taşıdığı
ve
onun
vatandaşlık hakkını iktisap ettiği gibi gerek anasına gerek anasının hısımlarına
karşı sahih
olmayan
nesep üzerine terettüp eden hak ve vazifelere dahi sahiptir.
Ananın
borçları ise tıpkı nesebi sahih çocuğa karşı olan borçları gibidir.
Mahkeme,
velâyeti anaya verebilir.
II
- BABAYA VE ÇOCUĞA KARŞI
MADDE
312 - Babaya nisbeti babalık hükmü ile veya tanınmak suretiyle taayyün eden çocuk,
babanın
aile ismini taşır ve onun vatandaşlık hakkını iktisap eder. Babasının ve anasının
ailelerine
karşı
sahih olmayan nesep üzerine terettüp eden hak ve vazifelere dahi sahip olur.
Babanın
borçları
ise tıpkı nesebi sahih çocuğa karşı olan borçları gibidir. Mahkeme, velâyeti
baba veya
anaya
verebilir.
III
- VELAYETİN TAKSİMİ
MADDE
313 - Çocuk, babanın velâyeti altında ise ana, çocukla icabı hale göre şahsi
münasebetleri
idame hakkını haizdir. Mahkeme, doğrudan doğruya veya ananın talebi üzerine;
çocuğun
muayyen bir yaşa kadar ananın ve bu yaştan sonra babanın velâyeti altında
kalmasını
emredebilir.
IV
- ÇOCUĞUN MALLARI ÜZERİNDEKİ HAKLAR
MADDE
314 - Velâyetin baba veya anaya tevdii halinde mahkeme, çocuğun malları üzerindeki
haklarını
da tâyin eder.
D
O K U Z U N C U B A P
Aile
B
İ R İ N C İ F A S I L
Nafaka
A)
BORÇLULAR
MADDE
315 - Herkes yardım etmediği surette zarurete düşecek olan usul ve füruuna ve
erkek ve
kız
kardeşlerine muavenet ile mükelleftir.
MADDE 316 -
Nafaka dâvası, bununla mükellef olanlar hakkında, mirastaki tertip sırasiyle
ittihaz
edilir. Dâva
davacının geçinmesi için muktazi ve diğer tarafın geliri ile mütenasip, bir
muavenet
talebinden
ibaret olur.
Erkek ve kız
kardeşler, hali refahta bulunmadıkça kendilerinden nafaka istenemez. Dava,
nafaka
istemek hakkına
malik olan kimse tarafından veya o kimse resmî bir müessesede infak olunuyor
ise
o müessese
yahut müessesenin tabi olduğu idare tarafından mükellefin ikametgâhı
mahkemesinde
ikame olunur.
C) ANA VE
BABASI BELLİSİZ ÇOCUKLARIN İAŞESİ
MADDE 317 -
Ana ve babası belli olmayan çocuk, belediyelerce infak olunur. Ailesi zuhur
ederse
belediye,
nafaka ile mükellef olan hısımlardan nafaka için edilen masrafı isteyebilir.
İ K İ N C İ
F A S I L
Ev Reisliği
A) EV REİSLİĞİ
MADDE 318 -
Aile halinde yaşayan mütaaddit kimseler üzerinde ev reisliği, kanuna veya akte
veya örfe göre,
reis olan kimseye aittir.
Reislik hakkı,
kan veya sıhri hısım sıfatiyle yahut işçi, çırak, amelede olduğu gibi bir akit
sebebiyle
birlikte yaşayanların kâffesi üzerinde caridir.
B) HÜKÜMLERİ
I - UMUMİ KAİDELERİ
MADDE 319 -
Birlikte yaşayan kimseler, evin kaidelerine tabidir; bu kaidelerde her birinin
menfaati âdilâne
bir surette gözetilmiş olmak lâzımdır.
Birlikte yaşayan
kimselerden her biri bilhassa talim ve terbiyeleri sanatları yahut dinî ihtiyaçları
için muktazi
hürriyetten istifade ederler.
Evin reisi,
birlikte yaşayanların evdeki eşyasını, kendi eşyasına karşı göstereceği aynı
ihtimam ile
muhafaza
etmek ve emniyet altında bulundurmakla mükelleftir.
II - MESULİYET
MADDE 320 -
Evin reisi, riyaseti altında bulunan küçüğün, mahcurun yahut dimağ hastalığı
veya
akıl zayıflığı
ile malul olan kimsenin yaptığı zarardan mutad veçhile ve ahvalin muktazi
bulunduğu
dikkatle ana
nezaret ettiğini isbat etmedikçe mesuldür.
Evin reisi
ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı ile malul olanların bizzat
kendilerini veya
başkalarını
tehlikeye veya zarara düşürmemeleri hususunda lâzımgelen tedbirleri ittihaz ile
mükkeleftir.
Lüzumu halinde bu tedbirlerin ittihazı için keyfiyeti zabıtaya haber verir.
Ü Ç Ü N C Ü
F A S I L
Aile Malları
A) ÇOCUKLARIN
ALACAĞI
MADDE 321 -
Ana ve baba ile birlikte yaşayan ve ıvazından sarahaten feragat etmeksizin
kendi
sayını veya
varidatını aileye tahsis eden reşit evlat, bu tahsisinden dolayı; ana ve babasından,
aleyhlerine
vâkı hacze iştirak veya iflâsları halinde masaya müracaat tarikiyle, bir hak
talep
edebilir. İhtilâf
halinde, hâkim, iddianın haklı olmadığını ve miktarını serbestçe takdir eder.
B) AİLE
VAKFI
MADDE 322 -
Aile efradının talim ve terbiyesine, teçhiz veya muavenetine ve bunlara mümasil
gayelere
muktazi masarifin tediyesi için; eşhas veya miras hukuna dair olan hükümlere
tevfikan
aile vakıfları
tesis edilebilir.
Bir malın
veya bir hakkın devir ve ferağ edilememek üzere bir aileye tahsisine ve aile
efradı
arasında
tarzı intikaline dair her türlü tasarruf memnudur. Bu tarzda tasarruf, tesisat
ihdası fikriyle
dahi
mezcolunamaz.
C) AİLE ŞİRKET
EMVALİ
I - TEŞEKKÜLÜ
1 - ŞARTLARI
MADDE 323 -
Hısımlar, teredeki hisselerinin tamamını veya bir kısmını bırakmak veya ortaya
diğer mallar
koymak suretiyle aralarında, şirketi emval tesis edebilir.
2 - ŞEKİL
MADDE 324 -
Bütün şeriklerin veya mümessillerinin imzalarını havi resmî bir senede
raptedilmedikçe
mal ortaklığı, tesis edilmiş olmaz.
II - MÜDDET
MADDE 325 -
Mal ortaklığı, muayyen veya gayri muayyen bir müddet için olabilir. Müddet,
muayyen
olmadığı takdirde; ortaklardan her biri, altı ay evvel ihbar edilmek şartiyle şirketle
alâkasını
kesebilir. Şirket zirai bir işe dair olduğu takdirde; ihbardan sonra geçmesi lâzımgelen
müddet,
mahalli örfe göre, o iş için muktazi ziraat mevsiminden ibarettir.
III - HÜKMÜ
1 - ŞİRKETİN
İŞLETİLMESİ
MADDE 326 - Şerikler,
şirketi elbirliğiyle işletirler. Hilâfın bir şart olmadıkça her biri şirkette
müsavi
derecede hak sahibidir.
Şirket devam
ettiği müddetçe şerikler, hisselerini talebedemiyecekleri gibi hisselerinde
tasarruf
dahi
edemezler.
2 - İDARE VE
TEMSİL
a) UMUMİYET İTİBARİYLE
MADDE 327 - Şirket
bütün âzasının elbirliğiyle idare olunur. Azadan her biri diğerlerinin iştiraki
olmaksızın
mutat olan idari tasarruflarda bulunabilir.
b) MÜDÜRLERİN
SALAHİYETİ
MADDE 328 -
Aza, içlerinden birini şirkete müdür tâyin edebilirler. Müdür, şirkete mütaallik
bütün
tasarruflarda onu temsil ve işletme umurunu idare eder.
Şirketi
kimin temsil edeceği, siciline kaydedilmiş olmadıkça; diğer şeriklerin temsil
hakkından
mahrumiyetleri
iddası, hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilemez.
3 - MÜŞTEREK
MALLAR VE ŞAHSİ MALLAR
MADDE 329 - Şirkete
dahil olan mallar şeriklerin müşterek mülküdür.
Şerikler borçlardan
müteselsilen mesuldürler. Şeriklerden birinin şirkete koymadığı veya şirket
esnasında,
miras tarikiyle yahut her hangi bir suretle ıvazsız iktisap ettiği mallar,
hilafına şart
olmadıkça şirket
emvalinden sayılmaz.
IV - ŞİRKETİN
FESHİ
1 - SEBEPLERİ
MADDE 330 -
Aşağıdaki hallerde şirket nihayet bulur:
1 - Bütün şeriklerin
muvafakati ile yahut ihbar tarikiyle,
2 - Şirketin
devamı için muayyen müddet hitam bulmuş ve zımnen temdit vâkı olmamış ise,
3 - Şeriklerden
birinin hissesi icra vasıtasiyle haczedilerek satıldığı takdirde,
4 - Şeriklerden
birinin iflası halinde,
5 - Şeriklerden
birinin muhik sebeplere müstenit talebi ile.
2 - İHBAR,
TEDİYEDEN ACİZ, EVLENME
MADDE 331 - İhbar
tarikiyle şeriklerden biri şirketten ayrıldığı veya şeriklerden birinin iflâsına
hüküm sâdır
olduğu yahut haczedilmiş olan hissenin satılması talebedildiği takdirde, diğer şerikler,
işbu şerikin
hukukunu tasfiye veya alacaklılarının alâkasını katettikten sonra kendi aralarında,
şirketi
idame edebilirler.
Evlenen şerik,
evvelce ihbara mecbur olmaksızın şirketteki hukukunun tasfiyesini
talebedebilir.
3 - VEFAT
MADDE 332 - Şeriklerden
birinin vefatı halinde, mirasçıları, şirket emval azasından değil iseler
ancak
murislerine ait hukukun tasfiyesini talep edebilirler.
Mütevaffa,
mirasçı olarak füru bırakmış ise bunlar, diğer şeriklerin muvafakati ile, onun
yerine
şirkete
girebilirler.
4 - TAKSİM
MADDE 333 - Şirket
mallarının taksimi veya ayrılan bir şerikin hissesinin tasfiyesi, şirketin
hitamını
mucip olan sebebin tahaddüsü zamanında şirket mallarının bulunduğu hale göre
icra
edilir.
Taksim ve
tasfiye, müsait olmıyan bir zamanda talep olunamaz.
V - HİSSEİ
TEMETTÜ ŞARTİYLE ŞİRKET
1 - MEVZUU
MADDE 334 - Şerikler,
aralarında yapacakları mukavele ile şirketin işletilmesini ve temsilini diğer
şeriklerden
her birine hasılatı safiyeden senevi muayyen bir hisse vermek üzere; içlerinden
yalnız
birine tevdi
edebilirler.
Bu hisse,
hilafına şart olmadıkça şirket mallarının münasıp derecede uzun bir devredeki
hasılatının
vasati miktarına göre ve işleten şerikin ihtiyar ettiği mesai ve sarfiyatı
nazarı itibara
alınarak
adilane bir surette tesbit olunur.
2 - FESİH
MADDE 335 - Şirketin
işletme ve temsilini deruhte eden şerik, müşterek malları gereği gibi
işletmediği
veya şeriklerine karşı taahhütlerini ifa etmediği takdirde şeriklerin, şirketin
feshini talebe
hakları vardır.
Şeriklerden
her biri, muhik sebeplere istinat ile işletme ve temsili deruhte eden şerikin
idaresine
işitirak
ile, tereke taksimindeki hükümler nazarı dikkate alınmak üzere; müşterek
mallardan istifade
hakkında teşrikini,hâkimden
istiyebilir.
Bununla
beraber, şeriklerin elbirliğiyle işlettileri şirketi emvale dair olan kaideler;
temettüe iştirak
suretiyle
olan şirketi envalde dahi caridir.
D) AİLE
YURDU
MADDE 336 -
Aşağıdaki maddeler hükmüne tevfikan aile yurtları tesis caizdir.
I - YURT TESİSİ
1 - ŞARTLARI
MADDE 337 -
Ziraat veya sanayie tahsis edilmiş olan bir gayrimenkul ve müştemilâtiyle
beraber
meskenler aşağıdaki
şartlar dairesinde aile yurdu ittihaz edilebilir.
Aile yurdu
ittihaz olunan gayrimenkulün büyüklüğü, bir ailenin iaşesine veya ikametine
muktazi
dereceden
fazla olamaz; gayrimenkulün üzerinde aynî haklar bulunması ve mülk sahibinin
mütebaki
servetinin derecesi, haiz tesir değildir.
Mahkemenin,
muhik sebeplere istinat ile muvakkat bir zamin için vereceği müsaade müstesna
olmak üzere,
mülk sahibi veya ailesi yurt ittihaz edilen gayrimenkulü ve gayrimenkulün
tahsis
edildiği
sanatı bizzat işletmeğe yahut meskende bizzat ekamete mecburdur.
2 - TESİS
USULÜ
a) RESMİ İLAN
MADDE 338 -
Aile yurdu tesis etmek isteyen kimse, alacaklıların ve alelıtlak tesisten zarar
görmeleri
melhuz olanların iki ay zarfında ittirazlarını dermeyan etmelerini evvel emirde
mahkeme
marifetiyle
resmen ilân ettirir. Mahkeme, yurt ittihaz edilecek mesken veya diğer
gayrimenkul
kendilerine
teminat gösterilmiş olan alacaklılara, keyfiyeti sureti mahsusada tebliğ eder.
b) BAŞKALARININ
HAKLARI
MADDE 339 - İlân
müddeti içinde, üçüncü şahıslar tarafından itiraz olunmadığı yahut vuku bulan
ittirazın
haksızlığı anlaşıldığı takdirde; mesken veya diğer gayrimenkul yurt ittihazı için
muktazi
kanuni şartları
cami ise, tesise müsaade olunur. Müddet içinde itiraz eden alacaklıların alâkalarının
kesildiği
isbat edilmedikçe tesise müsaade edilmez.
Borç, itiraz
eden alacaklı lehine müeccel olsa bile aile yurdu tesis etmek istiyen borçlu,
hemen
ödeyebilir.
c) SİCİLLE
KAYIT
MADDE 340 -
Mahkemenin tesis müsaadesi tapu siciline kayıt ile resmen ilân olunmadıkça aile
yurdu,
kurulmuş olmaz.
II - HÜKMÜ
1 - TASARRUF
HAKKININ TAHDİDİ
MADDE 341 -
Yurt ittihaz olunan mesken veya diğer gayrimenkul, teminat gösterilemez. Sahibi
onu ahare
ferağ edemiyeceği gibi kiraya da veremez.
Yurt ve müştemilâtı,
mahkeme marifetiyle idare hakkı mahfuz kalmak şartiyle kabili haciz
değildir.
2 -
HISIMLARIN HAKKI
MADDE 342 -
Muhtaç olan ve kabullerine mâni bulunmayan usul ve füruunu ve erkek ve kız
kardeşlerini
yurda kabul etmesi için, mahkeme mal sahibini cebredebilir.
3 - MAL SAHİBİNİN
BORCUNU ÖDEMEKTEN ACZİ
MADDE 343 -
Mal sahibinin, borcunu ödemekten aczi tahakkuk ettiği takdirde alacaklılar,
mahkemeye müracaat
ederek yurdun tahsis edildiği gayeye halel gelmemek şartiyle; yurt ittihaz
edilen
mesken veya diğer gayrimenkulü, kendi hesaplarına idare etmek üzere bir müdüre,
tevdi
ettirebilirler.
Alacaklılar
borcu ödemekten acze dair ellerinde bulunan vesikaların tarihi sırasiyle ve iflâstaki
tertibe göre
haklarını alırlar.
III - İLGA
1 - ÖLÜM
DOLAYISİYLE
MADDE 344 - Ölüme
bağlı bir tasarrufla mirasçılara geçmesi kendi tarafından şart kılınmış
olmadıkça,
mal sahibinin ölümünden sonra, aile yurdu devam edemez.
Böyle bir şart
yok ise, mal sahibi ölüncü; tapu sicilindeki kayıt, terkin edilir.
2 - MAL SAHİBİNİN
SAĞLIĞINDA
MADDE 345 -
Mal sahibi sağlığında yurda ilga edebilir. Bunun için mal sahibinin, tapu
sicilindeki
kaydı terkin ettirmek üzere, bir istida ile mahkemeye müracaat etmesi lâzımdır.
İstida
mahkemece ilân
olunur. İstidanın ilânı tarihinden itibaren iki ay içinde itiraz edilmediği
veya edilen
itirazın
haksızlığı anlaşıldığı takdirde, kaydın terkinine müsaade edilir.
Ü Ç Ü N C Ü
K I S I M
Vesayet(*)
O N U N C U
B A P
Vesayet Teşkilatı
B İ R İ N C İ
F A S I L
Vesayet
Uzuvları
A) UZUVLAR
MADDE 346 -
Vesayet uzuvları, vesayet daireleri ve vasiler ve kayyımlardan ibarettir.
B) VESAYET
DAİRELERİ
I - UMUMİ
VESAYET
MADDE 347 -
Vesayet daireleri, sulh mahkemesi ile mahkemei asliyedir.
II - HUSUSİ
VESAYET
1 - CEVAZ VE
ŞARTLARI
MADDE 348 -
Vesayet altındaki kimsenin menfaati ve hususiyle bir şirketin veya sınai bir
teşebbüsün
devamı icabeylediği takdirde vesayet, müstesna olarak aileye tevdi olunabilir.
Bu suretle
vesayet makamının hak ve vazifeleri ve mesuliyeti, bir aile meclisine intikal
eder.
2 - TEŞEKKÜLÜ
MADDE 349 -
Vesayet altındaki kimsenin yakın kan veya sıhri hısımlarından iki reşidin veya
bunlardan
biri karı ve kocasının talebi üzerine mahkemei asliye, aile vesayetine müsaade
edebilir.
3 - AİLE
MECLİSİ
MADDE 350 -
Aile meclisi vesayet altındaki kimsenin, vasiliğe ehil olan kan veya sıhri
hısımlarından
en aşağa üç kişiden terekküp eder ve mahkemei asliye tarafından, dört sene için,
teşkil
olunur.
Karı veya
koca, aile meclisine âza olabilir.
(*) Bk.
Bakanlar Kurulunun 24 Temmuz 1965 tarih ve 6/5100 sayılı Kararnamesiyle Yürürlüğe
Konulan tüzükleri:
c.1 -s.233.
4 - MADDİ
TEMİNAT
MADDE 351 -
Aile meclisi âzası, vazifelerini müstekimane ifa edeceklerine dair maddi
teminat
verirler.
Aile vesayeti, ancak bu şart ile tesis olunabilir.
5 - HUSUSİ
VESAYETİN REF'İ
MADDE 352 -
Mahkemei asliye, vesayeti her zaman aileden ref edebilir.
C) VASİ VE
KAYYIM
MADDE 353 -
Vasi, vesayet altındaki küçüğün ve mahcurun şahsına takayyüt ve mallarını idare
ve
medeni
tasarruflarda onu temsil eder.
Kayyım bir
malın idaresi veya muayyen bir iş için nasbolunur.
Kanunda hilâfına
sarahat olmadıkça vasiye ait hükümler, kayyım hakkında da caridir.
İKİNCİ FASIL
VESAYETİ MÜSTELZİM
HALLER
A) KÜÇÜKLÜK
MADDE 354 -
Velayet altında bulunmayan her küçüğe, bir vasi nasbolunur.
Nüfus,
adliye ve idare memurları resmî muameleri dolayısiyle muttali oldukları
vesayeti müstelzim
böyle bir
hali; sulh mahkemesine hemen ihbar ile mükelleftirler.
B)HACİR
I - AKIL
HASTALIĞI VEYA AKIL ZAYIFLIĞI
MADDE 355 -
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebi ile işlerini görmekten âciz veya daimî
muavenet ve
takayyüde muhtaç olan yahut başkasının emniyetini tehdit eden her reşit için,
bir vasi
nasbolunur.
Adliye ve idare memurları, resmî muameleleri dolayısiyle muttali oldukları
hacri
müstelzim
halleri, sulh mahkemesine hemen ihbar ile mükelleftirler.
II - İSRAF,
AYYAŞLIK SUİ HAL VE SUİ İDARE
MADDE 356 - İsrafı,
ayyaşlığı, sui hal ve sui idaresiyle kendisini veya ailesini zarurete maruz
bırakan veya
daimî muavenet ve takayyüde muhtaç olan yahut başkasının emniyetini tehdit eden
her reşit için;
bir vasi nasbolunur.
III - HAPİS
MADDE 357 -
Bir sene veya daha ziyade hürriyeti salip bir ceza ile mahkum olan her reşit için,
bir vasi
nasbolunur. Hükmü icraya memur daire, mahkumun cezasını görmeğe başladığını;
sulh
mahkemesine,
hemen ihbar ile mükelleftir.
IV - İHTİYARİ
HACİR
MADDE 358 - İhtiyarlığı,
mâluliyeti veya tecrübesizliği sebebiyle işlerini gereği gibi görmekten
âciz olduğunu
ispat eden her reşit, vesayet altına alınmasını talep edebilir.
C) İSTİMA
I - EHLİ HİBRE
MADDE 359 - İsraf,
ayyaşlık, sui hal veya sui idare sebebi ile bir kimsenin hacrine; ancak
kendisinin
istimaından sonra, hükmolunabilir.
Akıl hastalığı
veya akıl zayıflığı sebebi ile hacir hükmü, ancak ehli hibre raporu üzerine
verilebilir.
Evvel emirde
hastanın istimaı faydalı olup olmadığı raporda bilhassa tasrih olunur.
II - İLAN
MADDE 360 -
Kaziyei muhakeme halini alan hacir hükmü derhal mahcurun hem doğduğu hem
de ikametgâhının
bulunduğu yerde resmen en aşağı bir defa ilân olunur.
Akıl hastalığı,
akıl zayıflığı veya ayyaşlık sebebi ile hacredilen kimsenin bir müessesede
bulundurulduğu
müddetçe ilânın tehirine; mahkemei asliye, müstesna olarak müsaade edebilir.
Hüsnü niyet
sahibi üçüncü şahıslar hakkında hacir hükmünün tesiri ilândan başlar.
ÜÇÜNCÜ FASIL
VESAYET İŞLERİNDE
SALAHİYET
A) SALAHİYETTAR
MAKAM
MADDE 361 -
Vesayet işlerinde salâhiyet, küçüğün veya mahcurun ikametgâhındaki vesayet
dairelerine
aittir.
B) İKAMETGAHIN
DEĞİŞMESİ
MADDE 362 -
Sulh mahkemesinin izni olmadıkça, vesayet altındaki kimse, ikametgâhını
değiştiremez.
İkametgâh değiştirildiğinde, salâhiyet, yeni ikametgâhın vesayet dairelerine geçer;
bu suretle
hacir, yeni ikametgâhta ilân edilir.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
VASİ TAYİNİ
A) VASİNİN ŞAHSI
I - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 363 -
Sulh mahkemesi, vesayet işlerini görmeğe ehil olan bir reşidi, vasi tâyin eder.
Kendilerine
verilen vazifeyi birlikte veya her birerleri kendilerine ayrılan vazifeleri ayrı
ayrı
yapmak üzere
sulh mahkemesi icabı hale göre birden ziyade vasi tâyin edebilir. Bununla
beraber,
bir
vesayetin birlikte idaresi; rızaları olmadıkça, birden ziyade kimseye yükletilemez.
II -
HISIMLARLA KARI VE KOCANIN RÜÇHAN HAKKI
MADDE 364 -
Muhik sebepler olmadıkça sulh mahkemesi, vasiliğe kasırın yakın kan veya sıhri
hısımlarından
bu vazifeye ehil olan birini yahut karısını veya kocasını tercihan tâyin eder.
Alâkadarların
şahsi münasebetleri ve ikametgâhlarının yakınlığı gözetilir.
III - VASİ İNTİHABINDA
ARZULAR
MADDE 365 -
Muhik sebepler mâni olmadıkça, sulh mahkemesi, vasiliğe baba veya ananın
yahut kasırın
gösterdiği kimseyi tâyin eder.
IV - VESAYETİ
KABUL MÜKELLEFİYETİ
MADDE 366 -
Küçüğün veya mahcurun erkek hısımları ve kocası ve bir de vesayet mıntakası
dâhilinde
sakin ve medeni ve siyasi hakları haiz diğer erkekler vesayet vazifesini kabul
ile
mükelleftirler.
Aile meclisi tarafından tâyin edilen vasi için, böyle bir mükellefiyet yoktur.
V -
MAZARETLER
MADDE 367 -
Aşağıdaki kimseler vasilikten itizar edebilirler:
1 - Altmış
yaşını bitirmiş olanlar.
2 -
Maluliyetten dolayı vesayeti güçlük ile yapacak olanlar.
3 - Dörtten
fazla çocuğun velisi bulunanlar.
4 -
Uhdesinde iki vesayet bulunan veya işi aşkın bir vesayeti olanlar.
5 -
Mebuslar, vekiller ve temyiz mahkemesi reis ve âzaları.
VI -
VESAYETE MAHİ SEBEPLER
MADDE 368 -
Aşağıdaki kimseler vasi olamazlar:
1 - Vesayet
altında bulunanlar.
2 - Medenî
ve siyasi haklardan mahrum veya suihal sahibi olanlar.
3 - Menfaatleri
kasırın menfaatleri ile zıt olan veya onunla düşmanlığı olanlar.
adar vesayet
daireleri hâkimleri.
4-Alakadar
vesayet daireleri hakimleri
B)TAYİN USULÜ
I - TAYİN
MADDE 369 -
Sulh mahkemesi, vasi tâyinini müstelzim hallerde, hemen tâyine mecburdur.
İcabında, küçüğün
rüşde vüsulünden evvel de hacir muamelesi yapılabilir.
Reşit olan
evlât hacredildikte, vesayet altına alınacak yerde, aslolan, velâyet altına
konulmaktır.
II -
MUVAKKAT TEDBİRLER
MADDE 370 -
Vâsinin tâyininden evvel bazı işlerin görülmesi zaruri ise, sulh mahkemesi,
lâzımgelen
tedbirleri yapar. Hususiyle hacredilecek kimseyi medeni haklarını kullanmaktan
muvakkaten
men ve ona bir mümessil tâyin edebilir; bu karar ilân olunur.
III - TEBLİĞ
VE İLAN
MADDE 371 -
Vesayete tâyin edildiği, vasiye derhal tahriren tebliğ edilir; tâyin, hacir hükmü
ile
birlikte hem
doğduğu hem ikametgâhının bulunduğu yerlerde resmen ilân olunur.
IV - İTİZAR
VE İTİRAZ
1 - VESAYET
MAKAMININ VAZİFESİ
MADDE 372 -
Tâyini kendisine tebliğ edildiği günden itibaren on gün içinde, vasi, kanuni
mazeretlerini
beyan ile itizar edebilir.
Bundan başka
her alâkadar, muttali olduğu günden itibaren on gün içinde tâyinin kanuna
mugayir olduğundan
bahisle itiraz edebilir.
Sulh
Mahkemesi, itizarı veya itirazı kabul ederse yeniden bir vâsi tâyin eder; kabul
etmediği
halde bir
karar vermek üzere keyfiyeti raporla mahkemei asliyeye gönderir.
2 - MUVAKKAT
İDARE
MADDE 373 -
Vesayetten itizar etmiş veya vesayetine itiraz edilmiş olan vâsi, yerine diğeri
gelinceye
kadar vazifesini yapmağa mecburdur.
3 - KARAR
MADDE 374 -
Mahkemei asliye, kararını vasiye ve sulh mahkemesine tebliğ eder. Vasi mazur
görülmüş ise
sulh mahkemesi, derhal yeni bir vâsi tâyin eder.
V - DEVİR VE
TESLİM
MADDE 375 -
Tâyin kat'ileşince sulh mahkemesi marifetiyle vasiye devir ve teslim muamelesi
yapılır.
BEŞİNCİ
FASIL
KAYYIMLIK
A) TAYİN
SEBEPLERİ
I - TEMSİL
MADDE 376 -
Sulh mahkemesi, aşağıdaki hallerde ve kanunun tâyin ettiği diğer yerlerde
alâkadaranın
istidası üzerine veya doğrudan doğruya kayyım tâyim eder:
1 - Reşit olan
bir kimse hastalık veya gaip olmak ile yahut bunlara benzer sebeplerden biriyle
müstacel bir
işini bizzat yapamadığı gibi bir mümessil tâyinine de muktedir olamazsa.
2 - Bir işte
kanuni mümessilin menfaati ile küçüğün veya mahcurun menfaati birbirine zıt
olursa.
3 - Kanuni mümessilin
bir mânii zuhur ederse.
II -
MALLARIN İDARESİ
1 - KANUNİ
KAYYIM
MADDE 377 -
Sulh mahkemesi; idaresi kimseye ait olmayan mallar için muktazi tedbirleri
ittihaza,
hususile âtideki hallerde kayyım tâyinine mecburdur:
1 - Bir kimse
uzun müddetenberi gaip olupta bulunduğu yer; belli olmazsa.
2 - Bir
kimse malını bizzat idareye veya bunun için bir vekil tâyinine muktedir olmayıp
ta
kendisine
bir vasi tâyinine de mahal yok ise.
3 - Bir
terekede ölüme bağlı haklar henüz taayyün etmemiş bulunur veya ceninin menfaati
için
lüzum görülürse.
4 - Bir
cemiyetin veya tesisin teşkilâtı eksik olur ve başka suretle de idaresi temin
edilmemiş
bulunur ise.
5 - Bir hayır
iş veya umumi menfaat için halktan toplanan paraların idare ve sureti sarfı temin
edilmemiş
ise.
2 - İHTİYARİ
KAYYIM
MADDE 378 -
Kendisinde ihtiyari hacir sebeplerinden biri bulunan reşit için, talebi üzerine
bir
kayyım tâyin
edilebilir.
III - MAHDUT
EHLİYET
MADDE 379 -
Hacrine kâfi sebep bulunmamakla beraber medeni haklarını kullanmak
salâhiyetinden
kısmen mahrum edilmesi menfaati iktizasından bulunan reşide aşağıdaki işlerinde
reyi alınmak
üzere bir müşavir tâyin olunur:
1 - Husumet
ve sulh.
2 -
Gayrimenkulün alım satımı ve onlar üzerinde rehin ve sair aynî bir hak tesisi.
3 - Kıymetli
evrak alım satımı ve terhini.
4 - Alelâde
idare ihtiyaçları haricinde inşaat.
5 - Ödünç
verme ve alma.
6 -
Sermayeyi almak.
7 - Hibe.
8 - Kambiyo
taahhütleri altına girmek.
9 - Kefalet.
Bu suretle
medeni haklarını kullanmak salâhiyetinden kısmen mahrum edilen kimse gelirinde
dilediği veçhile
tasarruf hakkı baki kalmak üzere mallarını idare hakkından dahi mahrum
edilebilir.
B) SALAHİYETTAR
MAKAM
MADDE 380 -
Kayyım, Kayyımlık altına alınacak kimsenin ikametgâhı sulh mahkemesi tarafından
tâyin
olunur. Malların idaresiyle mükellef olan kayyım, o malların en büyük kısmı
nerede idare
ediliyor
veya temsil edilen kimsenin hissesine nerede isabet etmiş bulunuyorsa, oranın
sulh
mahkemesi
tarafından tâyin olunur.
C) TAYİN
MADDE 381 -
Vasi tâyininde usul ne ise, kayyım hakkında da odur. Sulh mahkemesi, muvafık
görmezse
kayyım tâyinini ilân etmez.
ON BİRİNCİ
BAP
VESAYETİN İDARESİ
BİRİNCİ
FASIL
VASİNİN VAZİFELERİ
A) VAZİFEYE
BAŞLAMAK
I - DEFTER
MADDE 382 -
Vasi, vazifesine başlarken sulh mahkemesinin bir mümessili hazır bulunduğu
halde,
vesayet altındaki kimsenin mallarının defterin yapar.
Vesayet altındaki
kimse, temyiz kudretini haiz ve imkân da mevcut ise defter yapılırken hazır
bulundurulur.
Mahkemei asliye, icabında vasinin ve sulh mahkemesinin teklifi üzerine defterin
resmî
surette yapılmasını emreder.
Bu muamele
alacaklılara karşı mirası kabul halinde tanzim edilen resmî defter hükmünde
olur.
II - KIYMETLİ
EŞYANIN HIFZI
MADDE 383 -
Vesayet altındaki kimsenin, mallarını idare hususunda bir mahzuru yoksa;
senetler, kıymetli
eşya, mühim ve vesikalar ve buna mümasil sair şeyler sulh mahkemesinin
murakabesi
altında emin bir mahalle konulur.
III - MENKULÜN
SATIŞI
MADDE 384 -
Vesayet altındaki kimsenin menfaati icap ettiği takdirde bundan evvelki maddede
beyan
olunanlardan maada menkul eşya, sulh mahkemesinin talimatı dairesinde aleni müzayede
ile yahut
iki tarafın rızasiyle satılır.
Vesayet altındaki
kimsenin ailesi veya kendisi için kıymeti mahsusası bulunan şeyler, mecburiyet
olmadıkça
satılmaz.
IV - NUKUT
1 - TEMMİYESİ
MADDE 385 -
Vasinin, vesayeti altındaki kimse için sarfına lüzum görmediği nukut; derhal,
sulh
mahkemesi
veya hükümetçe tâyin edilmiş olan malî bir müesseseye faiz mukabilinde ikraz
edilir.
Vasi, bir
aydan fazla nemasız bıraktığı nukudun faizini ödemeğe mecburdur.
2 - TAHVİL
MADDE 386 -
Kâfi derecede teminatı bulunmıyan alacaklar, sağlam alacağa tahvil olunur.
Tahvil
muamelesi
vesayet altındaki kimsenin menfaatine en muvafık bir zamanda yapılır.
V - MALİ VE
TİCARİ TEŞEBBÜSLER
MADDE 387 -
Vesayet altındaki kimsenin malları, sınai ve ticari ve sair teşebbüsleri de
ihtiva
ediyorsa;
sulh mahkemesi, bunların tasfiyesi veya idamesi için lâzımgelen talimatı ita
eder.
VI - GAYRİ
MENKUL
MADDE 388 -
Gayrimenkul mallar, sulh mahkemesinin izniyle satılır. Sulh mahkemesi, vesayet
altındaki
kimsenin menfaati icap etmedikçe bey'e mezuniyet vermez. Satış aleni müzayede
ile
olur ve
ihale sulh mahkemesi tarafından tasdik edilmek lâzımdır; mezkur makamın
gecikmeksizin
bir karar
vermesi icap eder.
Satış,
mahkemei asliyenin tasvibi ile müstesna olarak iki tarafın rızasiyle yapılabilir.
B) İTİNA VE
TEMSİL
I - İTİNA
1 - KÜÇÜKLER
MADDE 389 -
Vasi küçüğün infak ve terbiyesine itina eder. Bu hususta vesayet dairelerinin
müdahale
haklarına mütedair hükümler baki kalmak şartiyle vasi, ana ve babaya ait salâhiyeti
kullanır.
2 -
MAHCURLAR
MADDE 390 -
Vasi, mahcuru himaye ve şahsi muamelelerinde ona müzaheret ve icabı halinde
bir müesseseye
konulmasını temin eder.
II - TEMSİL
1 - UMUMİ
MADDE 391 -
Vesayet dairelerinin müdahale haklarına mütedair hükümler baki kalmak şartiyle
vasi, bütün
tasarruflarında küçüğü temsil eder.
2 - MEMNU
TASARRUFLAR
MADDE 392 -
Vasi, vesayeti altındaki kimsenin malını hibe veya vakfedemiyeceği gibi onun
hesabına
kefalet de yapamaz.
3 - VESAYET
ALTINDAKİ KİMSENİN REYİ ALINMAK
MADDE 393 -
Temyiz kudretini haiz olupta en aşağı on altı yaşında bulunan vesayet altındaki
kimsenin
mallarını idareye müteallik mühim tasarruflarda, mümkün oldukça, reyi alınır.
Vesayet altındaki
kimsenin bu reyi, vasiyi, mesuliyetten kurtaramaz.
4 - KÜÇÜĞÜN
TASARRUFU
a) İCAZET
MADDE 394 -
Vesayete tâbi ve temyize muktedir kimse vasinin sarih veya zımni muvafakati ile
yahut lâhik
olacak icazeti ile bir borcu iltizam veya bir haktan feragat edebilir.
Diğer tarafın
bizzat tâyin edeceği veya hâkime tâyin ettireceği münasip bir müddet zarfında,
vasi
icazet
vermezse, o Tasarruf hükümsüz kalır.
b) İCAZETİN
FIKDANİ
MADDE 395 -
Vasi tarafından icazet verilmezse akitlerden herbiri, verdiğini geri
isteyebilir. Şu
kadar ki
vesayete tâbi kimse ancak intifa eylediği miktar veya iade zamanına kadar
mallarında
hasıl olan
ziyade nisbetinde yahut suiniyetle eden çıkardığı miktar ile mesuldür.
Vesayet altındaki
kimse hakikata muhalif olarak kendini ehil göstermiş ise, bu yüzden başkasına
iras eylediği
zararı zamin olur.
5 - VESAYET
ALTINDAKİ KİMSELERİN MESLEK VE SANATI
MADDE 396 -
Kendisine sulh mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla iştigale sarahaten
veya zımnen
izin verilen vesayet altındaki kimse, bu sanat ve mesleğin zaruriyatından olan
her
tasarrufu yapabilir
ve bu tasarruflarından dolayı bütün servetiyle mesuldür.
C) MALLARIN İDARESİ
I - VASİNİN
VAZİFELERİ, HESAP
MADDE 397 -
Vasi, vesayeti altındaki kimsenin mallarını müdebbir bir müdür gibi idare eder.
Vasi, sulh
mahkemesinin tâyin eylediği zamanlarda ve hiç olmazsa senede bir kere mahkemeye
arzetmek üzere
hesap tutmağa mecburdur. Temyiz kudretini haiz ve en aşağı on altı yaşında
bulunan
vesayet altındaki kimse, mümkün oldukça hesabın rüyetinde bulundurulur.
II - VESAYET
ALTINDAKİ KİMSEYE BIRAKILMIŞ MALLAR
MADDE 398 -
Vesayet altındaki kimse, kendi tasarrufuna bırakılan mallar ile vasisinin
izniyle
çalışarak
kazandığı malları bizzat idare etmek hakkını haizdir.
D) VASİLİK MÜDDETİ
MADDE 399 -
Vesayet kaideten dört sene için tevcih olunur. Dört seneninhitamında vasi,
vesayetten
itizar edebilir.
H) VASİNİN ÜCRETİ
MADDE 400 -
Vasinin, vesayet altındaki kimsenin malından ücret almağa hakkı vardır. Bu ücret,
her bir
hesap müddeti için vasinin sarf ettiği emeğe ve vesayeti altındaki kimsenin
gelirine göre
sulh
mahkemesi tarafından takdir olunur.
İKİNCİ FASIL
KAYYIMIN VAZİFELERİ
A) KAYYIMLIĞIN
MAHİYETİ
MADDE 401 -
Menfaatleri için kendilerine bir kayyım tâyin edilen kimseler, kanuni müşavirin
iştirakine
dair olan hükümlere halel gelmemek üzere medeni haklarını kullanmak salâhiyetini
muhafaza
eder.
Kayyımlığın
müddeti ve kayyıma verilecek ücret miktarı; sulh mhkemesince tâyin olunur.
B) KAYYIMLIĞIN
MEVZUU
I - HUSUSİ
KAYYIMLIK
MADDE 402 -
Muayyen bir iş için tâyin edilen kayyım, o işi sulh mahkemesinin talimatı
dairesinde
ifa eder.
II -
MALLARIN İDARESİ
MADDE 403 -
Malların nezaretine veya idaresine memur edilen kayyım, ancak iktiza eden idari
ve tahaffuzi
tasarruflerde bulunabilir.
Kayyımın diğer
tedbirlere tevessül edebilmesi temsil edilen kimsenin muvafakatine ve
muvafakat
itasına ehil değil ise sulh mahkemesinin müsaadesine bağlıdır.
ÜÇÜNCÜ FASIL
VESAYET DAİRELERİNİN
MÜDAHALE HAKLARI
A) ŞİKAYET
MADDE 404 -
Temyiz kudretini haiz olan, vesayet altındaki kimse ve herhangi bir alâkadar,
vasinin
tasarrufu aleyhine, sulh mahkemesine şikâyet edebilir.
Sulh
mahkemesinin kararına karşı tebliğden itibaren on gün içinde mahkemei asliyeye
itiraz
edilebilir.
B) İZİN
I - SULH
MAHKEMESİ TARAFINDAN
MADDE 405 -
Aşağıdaki hususlarda sulh mahkemesinin izni lâzımdır:
1 -
Gayrimenkulün alım satımı ve terhini ve sair aynî bir hak tesisi.
2 - Alelâde
işletme ve idare ihtiyaçları haricinde menkulâtın alım satımı.
3 - Alelâde
idare ihtiyaçları haricinde inşaat.
4 - Ödünç
verme ve alma.
5 - Kambiyo
tahhütleri altına girmek.
6 - Bir
seneden fazla müddetle arazi ve üç seneden veya ondan fazla müddetle akar icar
ve
isticarı.
7 - Vesayet
altında bulunan kimsenin bir sanat veya meslek ile iştigaline müsaade.
8 - Vasi
tarafından hemen yapılması lâzımgelen muvakkat tedbirler müstesna olmak üzere
husumet,
sulh, tahkim ve konkordato akdi.
9 - Evlenme
mukavelesi akdi ve miras taksimi.
10 - Borç ödemekten
âciz beyanı.
11 - Vesayet
altında bulunan kimsenin hayatı üzerine sigorta akdi.
12 - Çıraklık
mukavelesi akdi.
13 - Vesayet
altındaki kimsenin bir terbiye veya muavenet müessesesine konulması.
14 - Vesayet
altında bulunan kimseye yeni bir ikametgâh ittihazı.
II - MAHKEMEİ
ASLİYE TARAFINDAN
MADDE 406 -
Aşağıdaki hususlarda sulh mahkemesinin kararı alındıktan sonra mahkemei
asliyenin
dahi müsaadesi lâzımdır:
1 - Vesayet
altındaki kimsenin evlâtlık olması veya başka birini evlât edinmesi.
2 - Vatandaşlık
hakkını iktisap veya ondan feragat.
3 - İktisadi
bir teşebbüsün iktisabı veya tasfiyesi ve vesayet altındaki kimsenin şahsi
mesuliyetini
veya mühim
bir sermaye tahsisini icabettiren bir şirkete girmesi.
4 - Kaydıhayat
ile maaş veya irat itasına veya kaydıhayat ile infaka dair mukaveleler akdi.
5 - Miras
kabul veya reddi veya bir miras mukavelesi akdi.
6 - Küçüğün
mezun kılınması.
7 - Vasi ile
vesayet altında bulunan kimse arasında akdolunan mukavelelerin tasdikı.
C) RAPOR VE
HESAPLARIN TETKİKİ
MADDE 407 -
Sulh Mahkemesi, Vasinin muayyen zamanlarda verdiği rapor ve hesapları tetkik
ve lüzum görürse
ikmal ve tashihini emir eder.
Sulh
Mahkemesi, rapor ve hesapları kabul veya ret ve icabında vesayet altındaki
kimsenin
menfaatinin
iktiza ettiği tedbirleri ittihaz eyler.
D) İZNİN
BULUNMAMASI
MADDE 408 -
Sulh Mahkemesinin kanunen muktazi müsaadesi alınmadan yapılan tasarrufun
vesayet altındaki
kimseye karşı hükmü; böyle bir kimsenin, vasisinin muvafakati olmaksızın
yaptığı
tasarrufun hükmü gibidir.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
VESAYET
UZUVLARININ MESULİYETİ
A) UMUMİYET İTİBARİYLE
I - VASİ
II - VESAYET
İDARELERİNİN MESULİYETİ
MADDE 409 -
Vasi ve vesayet daireleri, vazifelerinin ifasında müdebbir bir müdür gibi
hareketle
mükelleftirler
ve kasit veya ihmal ile sebebiyet verdikleri zararlardan mes'uldürler.
III - HAZİNENİN
MESULİYETİ
MADDE 410 -
Vasi veya vesayet daireleri tarafından ödenemeyen zararları hazine, tazmin
eder.
B) MESULİYET
ŞARTLARI
I - AZALAR
ARASINDA
MADDE 411 -
Vesayet dairelerinin mesul olan herbir âzası, kusurundan mütevellit olmadığını
ispat
etmedikçe, vaki zararı tazmin ile mükellef ve herbiri hissesiyle mesuldür.
II - MUHTELİF
VESAYET UZUVLARI ARASINDA
MADDE 412 -
Vasi ve sulh hâkimi, zararı tazminden birlikte mesul oldukları takdirde sulh hâkimi
vasinin ödeyemediği
zarar miktarını tazmin ile mükelleftir.
Mahkemei
asliye heyeti, sulh hâkimi ile birlikte mesul oldukları surette sulh hâkiminin
ödeyemediği
zarar miktarını tazmin ile mükelleftirler. Hileden tevellüt eden bir zararı
tazmin ile
mükellef
olan kimseler doğrudan doğruya ve müteselsilen mesuldür.
C) MESULİYET
DAVASININ MERCİİ RÜYETİ
MADDE 413 -
Vasi ve vesayet dairelerinin âzası ile hazine aleyhindeki tazminat dâvaları
alelâde
zarar ve
ziyan dâvalarını rüyet eden mahkemede ikame olunur ve mahkemei asliye heyetinin
alâkadar
oldukları tazminat davaları en yakın diğer bir mahkemei asliyeye gönderilir. Bu
mesuliyet dâvasının
rüyeti, idari makamlarca tahkikatı evveliye icrasına mütevakkıf değildir.
ON İKİNCİ
BAP
VESAYETİN HİTAMI
BİRİNCİ
FASIL
KÜÇÜKLÜK VE
HACIR HALLERİNİN HİTAMI
A) KÜÇÜKLER
HAKKINDA
MADDE 414 -
Küçük üzerindeki vesayet, rüşt veya hâkimin rüşt kararı ile nihayet bulur.
Mahkemei
asliye, rüşde karar verir iken vesayetin hitamı gününü tesbit ve kararını
resmen ilân
eder.
B) MAHKUMLAR
HAKKINDA
MADDE 415 -
Hürriyeti salip bir cezaya mahkum olan kimse üzerindeki vesayet, hapsin
hitamiyle
nihayet
bulur. Muvakkaten veya bir şart ile serbest bırakılmış olan mahpus vesayet altında
kalır.
C) DİĞER
VESAYETE TABİ KİMSELER HAKKINDA
I - VESAYETİN
REF'İ ŞARTLARI
MADDE 416 -
Sair eşhas üzerindeki vesayet, mahkemei asliye tarafından ref ile nihayet
bulur.
Hacir sebebi
zail olunca mahkemei asliye hacri ref ile mükelleftir.
Mahcur ile
alâkadarlardan herbiri, hacrin refini talep edebilir.
II - USUL
1 - İLAN
MADDE 417 -
Hacir ilân edilmiş ise ref'i dahi ilân olunur. Medeni hakları kullanmak salâhiyetinin
avdeti, bu
ilânın icrasına mütevakkıf değildir.
2 - AKIL
HASTALIĞI HALİNDE
MADDE 418 -
Akıl hastalığından veya akıl zaifliğinden dolayı verilmiş olan hacir kararının
ref'i,
hacir için
bir sebep kalmadığını mübeyyin ehlivukuf raporuna mütevakkıftır.
3 - İSRAF,
AYYAŞLIK, SUİİDARE HALİNDE
MADDE 419 - İsraf,
ayyaşlık, suihal veya sui idare sebebiyle mahcur olan kimseler hacir altına
alınmasını
mucip fiilden dolayı en aşağı bir sene içinde bir gûna şikâyete meydan vermemiş
ise bu
baptaki
hacrin ref'ini talebedilir.
4 - İHTİYARİ
HACİR HALİNDE
MADDE 420 -
Vesayet altındaki kimsenin kendi istidası üzerine verilmiş olan hacir kararı,
ancak
bu hacre
esas olan sebebin zevaliyle ref olunabilir.
D) KAYYIMIN
VESAYETİ
I - MUTLAK
SURETTE HİTAM
MADDE 421 -
Kayyımın vesayeti, tâyin edilmiş olduğu işlerin hitamiyle nihayet bulur.
Bir malın
idaresine müteallik vesayet, kayyımın tâyinini mucip sebebin zevaliyle ve kayyımın
vazifesinden
affiyle nihayet bulur. Kanuni müşavire mahsus vesayet, mahkemei asliyenin
karariyle
nihayet
bulur. Mahcuriyetin ref'i hakkındaki kaideler burada da caridir.
II - İLAN
MADDE 422 -
Kayyımın tâyini ilân edilmiş bulunduğu veya sulh hâkimi muvafık gördüğü
takdirde
bu baptaki
vesâyetin hitamı resmen ilân olunur.
İKİNCİ FASIL
VASİLİK
SIFATININ ZEVALİ
A) MEDENİ
HAKLARI KULLANMAK SALAHİYETİNİN ZIYAI VE VEFAT
MADDE 423 -
Vasilik sıfatı, vasinin vefatı veya medeni haklarını kullanmaktan mahrumiyeti
ile
hitam bulur.
B) VESAYET MÜDDETİNİN
TEMDİT EDİLMEMESİ
I - TAYİN
DEVRESİNİN HİTAMI
MADDE 424 -
Vasilik sıfatı, temdit edilmediği takdirde, müddetin bitmesiyle hitam bulur.
II - EHLİYETSİZLİK
VEYA MAZERET
MADDE 425 -
Vasi, ehliyete mâni veya vasilikle telifi gayri kabil bir sebebin hudusunda,
istifa ile
mükelleftir.
Kanuni bir itizar sebebi tahhadüs etse bile, fevkalâde bir hal olmadıkça, vasi,
müddetinin
hitamından evvel istifa edemez.
III - İDAREYE
DEVAM
MADDE 426 -
Vasi, halefi işe başlayıncaya kadar zaruri olan idari tasarrufları ifa ile mükelleftir.
C) AZİL
I - SEBEPLERİ
MADDE 427 -
Vasinin, vasiliğe gayri lâyık bir hali anlaşılır veya vazifesini ifada sui
istimali veya
fahiş bir
ihmali görülürse mahkemei asliye tarafından azlolunur. Borcunu ödemekten âciz
kalan
vasi hakkında
da hüküm böyledir. Sulh hâkimi, vesayet altındaki kimsenin menfaatlerini
tehlikede
gördüğü
anda; vazifesini gereği gibi ifa edemiyen vasinin başka bir kusuru olmasa bile,
vazifesine
nihayet verebilir.
II - AZİL
USULÜ
1 - İSTİDA ÜZERİNE
VE RESEN
MADDE 428 -
Temyiz kudretini haiz veyaset altındaki kimse ve alâkadarlardan her biri,
vasinin
azlini
talebedebilirler.
Azli mucip
bir sebebin vücuduna diğer bir suretle muttali olan sulh hâkimi vasiyi azle
tevessül ile
mükelleftir.
2 - TAHKİKAT
VE İNZİBATİ SELAHİYET
MADDE 429 -
Mahkemei asliye, ancak tahkikat icrasından ve vasiyi istimadan sonra azle karar
verebilir.
Hafif yolsuzluklarda, sulh mahkemesi vasiye sadece azline tevessül olunacağını
ihtar ve
onu nihayet
yirmi beş lira cezayi nakdiye mahkûm edebilir.
3 - MUVAKKAT
TEDBİRLER
MADDE 430 -
Teahhürde tehlike varsa sulh mahkemesi, vasiye muvakkaten işten el çektirebilir;
icabında
tevkif ve mallarını haciz ettirebilir.
4 - SAİR
TEDBİRLER
MADDE 431 -
Sulh mahkemesi, azle tevessül ve inzibati cezaden maada, vesayet altındaki
kimsenin
menfaatı için muktazi tedbirleri de ittihaz ile mükelleftir.
5 - ŞİKAYET
MADDE 432 -
Sulh mahkemesinin kararı aleyhinde, mahkemei asliyeye itiraz olunabilir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
VESAYETİN HİTAMI
ÜZERİNE TERETTÜP EDEN HÜKÜMLER
A) HESABI
KATİ VE MALLARIN TESLİMİ
MADDE 433 -
Vesayeti hitam bulan vasi; idaresine ait raporu ve hesabı katiyi sulh hâkimine
tevdie ve
malları, vesayet altındaki kimsenin veya mirasçılarının yahut yeni vasinin
emrine âmade
bulundurmağa
mecburdur.
B) RAPOR VE
HESABIN TETKİKİ
MADDE 434 -
Bu raporla hesabı kati, muayyen zamanlarda verilen raporlar ve hesaplar
hakkındaki
usule göre sulh hâkimi tarafından tetkik ve tasdik edilir.
C) VASİNİN
VESAYETİNE HİTAM VERİLMESİ
MADDE 435 -
Raporla hesabı kati tasdik olunduktan ve vesayet altındaki kimse veya mirasçıları
yahut yeni
vasi mallara vazıyed ettikten sonra sulh mahkemesi vasinin vazifesine hitam
verir.
Hesabı kati;
vesayet altındaki kimsenin mirasçılarına veya yeni vasiye mesuliyet dâvası hakkındaki
hükümlere
nazarı dikkatleri celbolunarak tebliğ edilir.
Bu Tebliğ
ile beraber vasinin vazifesine hitam verildiğine veya hesabı katinin kabul
edildiğine
dair ittihaz
olunan kararda, bildirilir.
D) MESULİYET
DAVASI
I - ADLİ MÜRURU
ZAMAN
MADDE 436 -
Vasinin mesuliyetine veya vesayet daireleri âzasının doğrudan doğruya
mesuliyetlerine
müteallik dâvalarda müruru zaman müddeti hesabı katinin tevdiinden itibaren bir
senedir.
Doğrudan doğruya
tazmin ile mükellef olmayıp da yalnız zararın ödenemiyen miktariyle mesul
olan vesayet
daireleri âzası ve hazine aleyhindeki dâvaların müruru zamanı, birinci derecede
mesul
olanların
zararı ödiyemiyecekleri tahakkuk ettiği tarihten itibaren bir senedir.
Vesayet altındaki
kimse, vesayetten kurtulmadıkça vesayet daireleri âzası ile Hazine aleyhinde,
müruru zaman
ceryan etmez.
II -
FEVKALEDE MÜRURU ZAMAN
MADDE 437 -
Hesap sehvine müteallik yahut adi müruru zaman müddetinin iptidarından
mukaddem
bilinmesi mümkün olmıyan bir sebebe müstenit mesuliyet dâvaları, dâvaya
sebebiyet
veren
hadisenin meydana çıktığı günden itibaren, bir sene mürur ettikten sonra,
istima olunmaz.
Her halde
adi müruru zamanın iptidasından itibaren on sene sonra dâva hakkı sakıt olur.
Cürümden
madut bir fiilden dolayı ikame olunacak mesuliyet dâvasında, eğer hukuku
umumiye
dâvasının müruru
zaman müddeti hukuku şahsiye dâvasındaki müddetten fazla ise; müruru zaman
hukuku
umumiye davası müddetine tabidir.
H) VESAYET
ALTINDAKİ KİMSENİN İMTİYAZI
MADDE 438 - Vesayet
altındaki kimsenin, vasi veya vesayet daireleri âzası zimmetindeki alacağı,
imtiyazlı
alacaktır.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
MİRAS
BİRİNCİ
KISIM
MİRASÇILAR
ON ÜÇÜNCÜ
BAP
KANUNİ MİRASÇILAR
A) HISIMLAR
I - FÜRU
MADDE 439 -
Birinci derecede mirasçılar, müteveffanın füruudur.
Çocuklar, müsavat
üzere mirasçıdır.
Muteveffadan
evvel vefat etmiş çocuklar, her tabakada halefiyet tarikiyle mirasçı olan füruları
tarafından
temsil olunurlar.
II - BABA VE
ANA
MADDE 440 -
Füruu olmıyan müteveffanın mirasçısı, baba ve anasıdır. Bunlar müsavat üzere
mirasçıdırlar.
Muteveffadan
evvel vefat etmiş olan baba ve ana, her tabakada halefiyet tarikiyle mirasçı
olan
füruları
tarafından temsil olunurlar. Bir tarafta hiç bir mirasçı bulunmadığı takdirde bütün
miras
diğer tarafın
mirasçılarına intikal eder.
III - BÜYÜK
BABA VE BÜYÜK ANA
MADDE 441 -
Füruu, baba ve anası ve bunların füruu bulunmaksızın vefat eden kimsenin
mirasçısı, büyük
baba ve büyük anasıdır. Bunlar, müsavat üzere mirasçıdırlar.
(Değişik 2.fıkra:
3678 - 14.11.1990) Miras bırakandan evvel vefat etmiş olan büyükbaba ve
büyükana, sağ
kalan eş bulunmadığı takdirde, her tabakada halefiyet yoluyla mirasçı olan füruları
tarafından
temsil olunur.
Baba veya
ana tarafından olan büyükbaba veya büyükanadan biri, füruu olmaksızın vefat ettiği
halde
hissesi aynı taraftaki mirasçılara intikal eder.
Baba veya
ana tarafından olan büyükbaba ve büyükana, füru bırakmaksızın vefat ettikleri
halde;
bütün miras
diğer taraftaki mirasçılara intikal eder.
IV - BÜYÜK
BABA VE BÜYÜK ANANIN BABA ANALARI
MADDE 442 -
(14 Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.)
V - SAHİH
OLMAYAN NESEPTE MİRAS
MADDE 443 -
(Değişik: 3678 - 14.11.1990) Nesebi sahih olmıyan hısımlar, nesebi sahih hısımlar
gibi mirasçılık
hakkını haizdir.
B) SAĞ KALAN
EŞ
I - HAKKI
MADDE 444 -
(Değişik: 3678 - 14.11.1990) Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu mirasçılara göre
miras bırakana
aşağıdaki oranlarda mirasçı olur.
1. Miras bırakanın
füruu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
2. Miras bırakanın
ana ve baba veya bunların füruu ile birlikte mirasçı olursa mirasın yarısı,
3. Miras bırakanın
büyükba veya büyükanları ile birlikte mirasçı olursa mirasın dörtte üçü,
Bunlar da
yoksa mirasın tümü eşe kalır.
Sağ kalan eşin
büyükbaba ve büyükanalarla birlikte mirasçı olması durumunda; baba veya ana
tarafından
olan büyükbaba veya büyükanadan biri vefat etmiş ise hissesi aynı taraftaki büyükbaba
veya büyükanaya,
bir taraftaki büyükbaba ve büyükananın vefat etmiş olması halinde ise bunların
hissesi diğer
tarafa intikal eder.
II - İNTİFA
HAKKININ İRADA TAHVİLİ VE TEMİNAT
MADDE 445 -
(14Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.)
III - DİĞER
MİRASÇILARA TEMİNAT İTASI
MADDE 446 -
(14 Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.)
C) EVLATLIĞA
ALINAN ÇOCUK
MADDE 447 -
Evlâtlık ve füruu, kendisini evlât edinen kimseye; nesebi sahih füruu gibi
mirasçı
olurlar.
Evlât edinen
bir kimse ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar.
D) HAZİNE
MADDE 448 -
(Değişik: 14.11.1990 ) Mirasçı bırakmaksızın vefat eden kimsenin mirası Devlete
intikal
eder.
ON DÖRDÜNCÜ
BAP
ÖLÜME BAĞLI
TASARRUFLAR
BİRİNCİ
FASIL
TASARRUFA
EHLİYET
A) VESAYET İLE
MADDE 449 -
On beş yaşını bitiren ve temyiz kudretini haiz olan kimse, kanunun tayin ettiği
hudut ve şekiller
dâhilinde, vasiyet tarikiyle mallarında tasarruf edebilir.
B) MİRAS
MUKAVELESİ
MADDE 450 -
Miras mukavelesi, yapabilmek için, yapanın reşit olması şarttır.
C) BATIL
TASARRUFLAR
MADDE 451 -
Hata, hile, tehdit veya cebir tesiri altında yapılan ölüme bağlı tasarruflar
batıldır.
Şu kadar ki
bu tasarrufları yapan kimse hataya veya hileye vâkıf olduğu, yahut tehdit veya
cebrin
tesirinden
kurtulduğu tarihten itibaren bir sene içinde rücu etmediği takdirde mezkûr
tasarruflar,
sahih
addolunur.
Tasarrufu
yapan kimse, şahsı veya şey'i tâyin ederken açık bir hataya düşmüş ise
kendisinin
hakiki
arzusunu katiyetle tâyin mümkün olduğu takdirde;
hatalı
tasarruf, bu arzuya göre tashih olunur.
İKİNCİ FASIL
TASARRUF NİSABI
A) TASARRUF
NİSABI
I - ŞÜMULÜ
MADDE 452 -
Füruu, baba ve anası, erkek ve kız kardeşi yahut karısı veya kocası sağ iken
vefat
eden murisin
ölüme bağlı tasarrufları, bu kimselerinmahfuz hisseleri miktarından fazla olan
mallarında
muteberdir.
Bu mirasçılardan
kimse bulunmazsa, muris, bütün mirasta tasarruf edebilir.
II - MAHFUZ
HİSSE
MADDE 453 -
(Değişik:3678 - 14.11.1990 ) Mahfuz hisse aşağıdaki miktarlardan ibarettir.
1. Füru için
kanunî miras hakkının dörtte üçü,
2. Ana ve
babadan her biri için kanunî miras hakkının yarısı,
3. Kardeşlerden
her biri için kanunî miras hakkının dörtte biri,
4. Sağ kalan
eş için, füruu ile birlikte mirasçı olması halinde kanunî miras hakkının tümü,
diğer
hallerde
kanunî miras hakkının yarısı.
Gelirinin
yarısından fazlası kamu görevi niteliğindeki işlerin yapımına bırakılarak vakıf
kurulmasında
mahfuz hisse, yukarıda gösterilen hisselerin üçte iki oranındadır.
Genel ve
katma bütçeye dahil kurum ve kuruluşlarla, İl özel idarelerine, belediyelere,
Kanunla
kurulan
fonlara, kamu yararına çalışan derneklere ve gelirinin yarısından fazlasını
kamu görevi
niteliğinde
işlere harcayan vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve hibelerde yukarıdaki
fıkra
hükümleri
uygulanır.
III -
TASARRUF NİSABININ HESABI
1 - BORÇLARIN
TENZİLİ
MADDE 454 - Tasarruf
nisabı, terekenin vefat günündeki haline göre hesap olunur.
Müteveffanın
borçları, cenaze masrafı, terekeyi mühürlemek ve defter tutma masrafları,
müteveffa
ile bir arada yaşayan kimselerin bir aylık iaşe masrafı; terekeden tenzil
olunur.
2 - ÖLÜME BAĞLI
OLMAYAN TEBERRULAR
MADDE 455 -
Müteveffanın ölüme bağlı olmayarak vâkı tenkısa tâbi teberruları, tasarruf
nisabının
hesabı için, terekeye zam olunur.
3 - ÖLÜME
KARŞI SİGORTALAR
MADDE 456 -
Müteveffa tarafından, vefatı halinde tediye edilmek üzere kendi namına ve
üçüncü şahıs
lehine akdedilen veya kendi namına akdedilip te hayatta vâki veya ölüme bağlı
bir
tasarruf ile
bir üçüncü şahıs lehine devir yahut müteveffanın hayatında ıvazsız âhara temlik
olunan
sigortalar ancak vefat ânındaki iştira kıymetleri ile terekeye dâhil olur.
B) MİRAS
HAKKINDAN İSKAT
I - SEBEPLERİ
MADDE 457 -
Aşağıdaki hallerde mahfuz hisseli mirasçılar, murisin ölüme bağlı tasarrufu ile
mirastan
iskat edilebilir:
1 - Murisine
veya yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm ika ederse.
2 - Murisine
veya ailesine karşı kanunen mükellef olduğu vazifeleri ifada büyük bir kusur
irtikâp
eylerse.
II - HÜKÜMLERİ
MADDE 458 -
Miras hakkından iskat olunan kimse, terekeden hisse talep edemiyeceği gibi
tenkis
dâvası dahi
açamaz. Müteveffa tarafından diğer suretle tasarruf vâki olmamış ise; iskat
edilen
kimse, müteveffadan
evvel ölmüş gibi, hissesi müteveffanın kanuni mirasçıları arasında taksim
olunur.
Miras hakkından iskat edilen kimsenin füruları o kimse müteveffadan evvel ölmüş
gibi
mahfuz hisselerini
isteyebilirler.
III - BEYYİNE
KÜLFETİ
MADDE 459 -
Miras hakkından iskatın muteber olması için müteveffa tarafından iskatı âmir
olan
tasarrufta,
sebebin beyan edilmiş olması lâzımdır.
İskat edilen
kimse tarafından itiraz vukuunda bu beyanın doğruluğunu ispat külfetini,
iskattan
müstefit
olan mirasçıya veya lehine vasiyet yapılan kimseye aittir. Bu beyyine, ikame
edilmemiş
veya iskatın
sebebi beyan olunmamış ise müteveffanın arzuları, iskatın sebebi hakkında aşikar
bir
hatanın
neticesi olmadıkça; tasarruf nisabı miktarında infaz olunur.
IV - ACZ
SEBEBİ İLE MİRAS HAKKINDAN İSKAT
MADDE 460 -
Müteveffa, borcunu, ödeyecek malı bulunmadığı icra vesikasiyle tahukkuk eden
füruundan
her hangi birini, mahfuz hissesinin yarısından mahrum edebilir. Ancak müteveffanın,
bu yarıyı,
iskat edilen füruunun doğmuş ve doğacak çocuklarına tahsis etmesi şarttır.
Miras açıldığı
zaman icra
vesikasının hükmü mürtefi olmuş yahut böyle bir vesika olup ta ihtiva ettiği
borcun
miktarı
miras hakkının yarısından fazla bulunmamış ise mahrum edilenin talebi ile;
iskat,
keenlemyekün
olur.
ÜÇÜNCÜ FASIL
ÖLÜME BAĞLI
TASARRUFUN MUHTELİF SURETLERİ
A) UMUMİYETLE
TASARRUF
MADDE 461 -
Vasiyet veya miras mukavelesi, tasarruf nisabı dahilinde müteveffanın malik
olduğu şeyin
tamamını veya bir kısmını ihtiva edebilir.
B) MÜKELLEFİYETLER,
ŞARTLAR
MADDE 462 -
Muris vasiyetinde veya miras mukavelenamesinde bazı mükellefiyetler ve şartlar
koyabilir.
Miras mukavelenamesinin veya vasiyetin infazından itibaren alâkadarlardan her
biri bu
mükellefiyetlerin
ve şartların icrasını isteyebilir.
Kanuna yahut
âdabı umumiyeye mugayir şart ve mükellefiyetleri ihtiva eden tasarruf, batıldır.
Faydasız
veya yalnız başkalarını iz'aç için kullanılan şartlar ve mükellefiyetler lâğıvdır.
C) MİRASÇI
NASBI
MADDE 463 -
Muris, terekenin tamamı yahut şayi bir cüzü için bir veya bir kaç kimseleri
mirasçı
nasbedebilir.
Terekenin tamamı veya şayi bir cüzünü almak üzere bir şahsı tâyin eden her
tasarruf,
mirasçı nasbı
hükmündedir.
D) MUAYYEN BİR
MALDA TASARRUF
I - MEVZUU
MADDE 464 - Bir
kimse, ölüme bağlı bir tasarrufla, diğer kimseye; mirasçı nasbını tazammun
etmeyen
muayyen teberrularda bulunabilir.
Tasarrufu
yapan kimse, muayyen bir malını yahut terekesinin tamamen veya kısmen intifa
hakkını
vasiyet
edebildiği gibi malların kıymeti üzerinden bir üçüncü şahıs lehine bir şey
verilmesini veya
yapılmasını
yahut o şahsın bir borçtan tahlisini mirasçıya veya lehine vasiyet yapılana
tahmil
edebilir. Bu
suretle muayyen olan mala mütaallik bir vasiyeti ifa mükellefiyeti kendisine
tahmil
edilen mirasçı
veya lehine vasiyet yapılan kimse, o mal terekede zuhur etmediği takdirde;
tasarruftan
hilâfı anlaşılmadıkça, müküllefiyetten beri olur.
II - TESLİM
MADDE 465 -
Vasiyet olunan mal, hasar ve zevaidiyle ve gayrın hakkiyle meşgul veya ondan
hali
olarak,
mirasın açıldığı gün ne halde ise o suretle teslim olunur.
Vasiyet
olunan malı ifa ile mükellef olan kimse, mirasın açıldığı günden itibaren
vukubulan
sarfiyat ve
hasarat için başkasının işlerini görene ait hak ve borçları haizdir.
III - TENKİS
MADDE 466 -
Tereke mevcudunu veya vasiyeti ifa ile mükellef kimseye edilen
teberru
miktarını veya tasarruf nisabını tecavüz eden vasiyetlerin mütenasiben tenkisi
talep
olunabilir.
Vasiyeti ifa
mükellefiyeti kendisine tahmil edilen kimse, mirasçılığı veya lehine vâkı
teberruu ret
yahut müteveffadan
evvel vefat veya mahrumiyetine karar sudur etse bile, vasiyet tenfiz olunur.
Kanuni veya
mansup mirasçı, mirası reddetmiş olsa bile kendi lehine vasiyet edilen şeyi
talep
edebilir.
H) ALELADE İKAME
MADDE 467 -
Tasarrufu yapan kimse mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimsenin kendisinden
evvel vefatı
veya bunlardan biri tarafından ret vukuu halinde miras yahut vasiyet olunan
muayyen
mal
kendilerine intikal etmek üzere bir veya bir kaç şahıs tâyin edebilir.
V) FEVKALADE
İKAME
I - NAMZET
TAYİNİ
MADDE 468 -
Tasarrufu yapan kimse nasbettiği mirasçıya, mirası bir üçüncü şahsa nakletmek
mükellefiyetini
tahmil edebilir. Bu üçüncü şahsa namzet denir.Tasarrufu yapan kimse, aynı
mükellefiyeti
namzede tahmil edemez.
Bu kaideler,
muayyen mal vasıyetinde dahi caridir.
II - NAMZEDE
İNTİKAL
MADDE 469 -
Tasarrufta, hilâfına sarahat bulunmadıkça; miras naklile mükellef mirasçının
vefatiyle
namzede intikal eder. Tasarrufta bir müddet tâyin edilip te nakil mükellefiyeti
olan mirasçı
müddetin
hitamından evvel vefat ederse; miras teminat vermek şartiyle mirasçılarına
intikal eder.
Her hangi
sebepten dolayı mirasın namzede intikali mümkün olmadığı takdirde mükellefin
mirasçıları,
kati surette mirasa sahip olur.
III - TEMİNAT
MADDE 470 -
Nakil ile mükellef mirasçıya intikal eden mirasın, mahkemei asliye tarafından,
defteri yapılır.
Tasarrufta, hilâfına sarahat bulunmadığı takdirde; tarafından teminat
verilmedikçe,
miras mükellefe
teslim edilmez.
Nakli lâzımgelen
miras meyanında gayrimenkul bulunduğu takdirde, bunun tapu sicilindeki
kaydine
nakil mükellefiyetinin şerh verilmesi teminat yerine geçer. Nakil ile mükellef
mirasçı
teminat göstermediği
yahut namzedin hukukunu tehlikeye koyacak tasarruflarda bulunduğu
takdirde
mirasın idaresi doğrudan doğruya mahkemei asliyece temin edilir.
IV -
FEVKALADE İKAMENİN HÜKÜMLERİ
1 - NAKİL MÜKELLEFİYETİ
HAKKINDA
MADDE 471 -
Nakil ile mükellef mirasçı, her hangi mansup bir mirasçı gibi, mirası iktisap
eder.
Namzet de,
nakil ile ona malik olur.
2 - NAMZET
HAKKINDA
MADDE 472 -
Namzet, teslim için muayyen zamanın hululünde hayatta bulunduğu takdirde; nakil
ile mükellef
olanın yerine geçer. Namzet, daha evvel vefat etmiş olursa tasarrufta hilâfına şart
olmadıkça;
nakli lâzımgelen malları, nakil ile mükellef mirasçı sureti katiyede iktisap
eder. Nakil ile
mükellef
mirasçının tasarrufu yapan kimseden evvel vefatı yahut mirası reddi veya
mirastan
mahrumiyeti
halinde mallar doğrudan doğruya namzede intikal eder.
Z) VAKIF
MADDE 473 -
Tasarruf nisabının tamamı yahut bir kısmı vakıf olunabilir.
H) MİRAS
MUKAVELELERİ
I - MİRASÇI
NASBI VE MUAYYEN BİR ŞEYİ VASİYET
MADDE 474 -
Bir kimse yaptığı miras mukavelesiyle mirasını veya muayyen bir malını,
mukavele
yaptığı
kimseye veya başkasına bırakmağı tahhüt edebilir. O kimse mallarında eskisi
gibi tasarruf
eder. Şukadar
ki miras mukavelesinden münbais taahhüdatiyle telifi kabil olmıyan teberrua ve
ölüme bağlı
tasarufa itiraz olunabilir.
II - FERAGAT
MUKAVELESİ
1 - ŞUMULÜ
MADDE 475 -
Bir kimse, mirasçılarından biri ile ıvazlı veya ıvazsız, mirasçılıktan feragat
mukavelesi
yapabilir. Bu suretle feragat eden kimse, mirasçı sıfatını zayi eder.
Feragat
mukavelesi ıvazlı olduğu takdirde hilâfı şart edilmedikçe feragat edenn
kimsenin füruuna
da müessir
olur.
2 -
FERAGATIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
MADDE 476 -
Mukavelede feragat eden kimse, yerine nasp edilen mirasçının her hangi bir
sebeple
mirasçılığı zail olursa; feragat keenlemyekûn olur.
Şahıs tâyin
etmeksizin alelıtlak diğer mirasçılar lehine yapılan feragat ancak en yakın asıl
müşterekin füruuna
hamlolunup daha uzak mirasçılara asla şamil olmaz.
3 -
TEREKEDEKİ ALACAKLILARIN HAKKI
MADDE 477 -
Tereke açıldığı zamanda borcu mevcudundan ziyade olupta mirasçılar tarafından
tediye
edilmediği takdirde feragat eden kimse ve mirasçıları feragat mukavelesi mucibince
müteveffadan,
vefatından evvelki son beş sene zarfında almış oldukları ıvazdan veya onun
hasılâtından
elyevm yedlerinde bulunan miktar nispetinde alacaklılara karı mesuldürler.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
ÖLÜME BAĞLI
TASARRUFLARIN ŞEKİLLERİ
A) VASİYET
I - VASİYETİN
ŞEKİLLERİ
1 - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 478 -
Vasiyet, resmî senet ile veya vasiyet eden kimsenin el yazısiyle yapılabileceği
gibi
şifahen dahi
yapılabilir.
2 - RESMİ
VASİYET
a) TANZİMİ
MADDE 479 -
Resmi vasiyet senedi; iki şahit huzurunda sulh hâkimi kâtibi adil yahut kanunen
bu
husu ile
tavzif edilen memur tarafından tanzim edilir.
b) TAKRİR VE
TANZİMDE MEMURUN VAZİFESİ
MADDE 480 -
Vasiyet eden kimse arzularını resmî memura takrir edip onun tarafından
yazıldıktan
veya yazdırıldıktan sonra okuması için kendisine verilir. Vasiyetname, vasiyet
eden
kimse tarafından
kıraet ve imza olunduktan sonra resmî memur tarafından, tarihi yazılarak
imzalanılır.
c) İŞHAT VE ŞAHİTLERİN
VAZİFESİ
MADDE 481 -
Vasiyetnameye tarih ve imza konulunca vasiyet eden kimse, vasiyetnameyi
okuduğunu ve
vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu resmî memur huzurunda iki
şahide beyan
eder. Şahitler; bu beyanatın huzurlarında vukuuna ve o kimseyi tasarrufa ehil
gördüklerine
dair vasiyetname altına verecekleri şerhi imza ederler.
Vasiyet eden
kimse, vasiyetname münderecatını şahitlere bildirmiyebilir.
d) OKUYUP
YAZAMIYAN VASİYETÇİ
MADDE 482 -
Vasiyet eden kimse vasiyetnameyi okuyamaz ve imza edemez ise resmî memur
şahitler
huzurunda vasiyetnameyi kendisine okur.
Vasiyetçi
vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu beyan eyler. Bu takdirde şahitler
vasiyetçinin
beyanatı, huzurlarında vâkı olduğuna ve onu tasarrufa ehil gördüklerine dair şerh
vermekle
iktifa etmeyip vasiyetnamenin kendi huzurlarında resmî memur tarafından vasiyetçiye
okunduğunu
dahi tahrir ve imza ederler.
h) VASİYETNAMEYE
İŞTİRAK
MADDE 483 -
Medeni hakları kullanmak selâhiyetini haiz olmıyanlar veya bir ceza
mahkemesince
siyasi ve
medeni haklardan iskatına karar verilenler veya okuma ve yazma bilmiyenlerle
vasiyetçinin
karı veya kocası, usul ve füruu, erkek ve kız kardeşleri ve bu kimselerden her
birinin
karı ve
kocası resmî bir memur veya şahit sıfatı ile, vasiyetname tanzimine iştirak
edemezler.
v) VASİYETNAMENİN
HIFZI
MADDE 484 -
Vasiyetnameyi tanzim eden sulh hâkimi, kâtibi adil veya memur; aslını veya
musaddak
suretini hıfzile mükelleftir.
3 - EL
YAZISI İLE VASİYETNAME
MADDE 485 -
Vasiyetçinin, bizzat tanzim ettiği vasiyetname; baştan aşağı kadar tanzim
edildiği
mahal, sene,
ay ve gün dahi dahil olduğu halde bizzat kendi el yazısiyle yazılmış ve imza
edilmiş
olmak lâzımdır.
Bu suretle tanzim edilmiş olan vasiyetname açık veya kapalı olarak hıfzedilmek
üzere sulh hâkimine
veya kâtibi adil veya memura tevdi olunur.
4 - ŞİFAHİ ŞEKİL
a) SON
ARZULAR
MADDE 486 - Ölüm
tehlikesi, münakalâtın inkıtaı, bulaşık hastalık, harp gibi fevkalâde hallerden
dolayı
vasiyetçi resmî veya kendi el yazısiyle vasiyetname tanzim edemez ise;
vasiyetini, şifahi
tarzda
yapabilir.
Şifahi
tarzda vasiyet, vasiyetçinin son arzularını iki şahide takrir ve takriri veçhile
bir vasiyetname
yazmaları
veya yazdırmaları hususunu onlara tahmil etmesinden ibaretir. Resmî vasiyetlere
şahadet için
mevzu ehliyet şartları, işbu şahitler hakkında da caridir.
b) TESBİT VE
TEVDİ
MADDE 487 -
Vasiyet, kendilerine takrir edilen şahitlerden biri takriri vâkıı ve mahalli ve
vukuunu
ve sene ve
ay ve gün tarihlerini hemen yazıp imzalar ve diğer şahide imzalattırır. Bu
suretle yazılan
vasiyetnameyi,
şahitler ikisi birlikte oldukları halde vakit geçirmeksizin bir mahkemeye vererek;
işbu
vasiyetnamenin
vasiyete ehil gördükleri vasiyetçi tarafından kendilerine şifahen takrir edildiğini
ve
takririn
ahvali fevkalâdede vuku bulduğunu hâkim huzurunda beyan ederler. Şahitler,
vasiyetçinin
taririni yazıp
tevdi edecekleri yerde şifahen ve yukarıdaki beyanlar şeklinde hâkime arzederek
bir
zabıtname şeklinde
dahi tesbit ettirebilir.
Vasiyetçi
vazife başında bir asker ise mülâzım rütbesinde veya daha büyük rütbeli bir
zabit,
mahkeme
makamına kaim olabilir.
c) ŞİFAHİ
VASİYETİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
MADDE 488 -
Vasiyetçi için vasiyetname tanzim etmek veya ettirmek imkânının husulünden
itibaren bir
ay geçmiş olursa şifahi vasiyetinz hükmü kalmaz.
II - RÜCU VE
İLGA
1 - RÜCU
MADDE 489 -
Vasiyetçi vasiyet için kanunda muayyen şekillerden biri ile vasiyetinden her
zaman
rücu
edebilir. Rücu tamamen olduğu gibi kısmen de olabilir.
2 - VASİYETNAMENİN
ZAYİ OLMASI
MADDE 490 -
Vasiyetname kazaen veya diğer bir kimsenin kusuru ile zayi olur ve
münderecatının
ayniyle ve tamamiyle tesbiti mümkün olmazsa artık, vasiyete itibar olunmaz.
Tazminat
talebi hakkı mahfuzdur.
3 - VASİYETLERİN
TAADDÜDÜ
MADDE 491 -
Muahhar tarihli vasiyet mukaddem tarihli vasiyetten sarahaten rücuu ihtiva
etmiyorsa
sonraki vasiyetin hükümlerinden sarahaten evvelkini ikmal ve itmam etmiyenleri,
evvelki
vasiyet
makamına kaim olurlar. Bir kimsenin, muayyen bir mal hakkındaki vasiyetinin
sonradan
yaptığı
tasarrufla telifi kabil olmazsa, hükümsüz olur.
B) MİRAS
MUKAVELESİ
I - ŞEKLİ
MADDE 492 -
Miras mukavelesi, resmî vasiyet şeklinde tanzim edilmiş olmadıkça muteber
değildir.
Her iki
taraf arzularını aynı zamanda resmî memura beyan ve tanzim olunan
mukavelenameyi
memur
muvacehesinde ve iki şahit huzurunda imza ederler.
II - FESİH
1 - SAĞ
OLANLAR ARASINDA
a) MUKAVELE İLE
YAHUT VASİYETNAME ŞEKLİYLE
MADDE 493 -
Miras mukavelesi, âkitlerin tahriri mukavelesiyle her zaman fesh olunabilir.
Mukavele,
mirasçı nasbına veya muayyen bir şeyin vasiyetine dair olupta mansup mirasçı
veya
lehine
vasiyet yapılan kimse, tasarruf yapan kimseye karşı mirastan mahrumiyeti mucip
bir
harekette
bulunduğu takdirde o kimse, mukaveleyi yalnız başına fesih edebilir. Bu fesih,
vasiyetnameler
için kanunen muayyen olan şekillerden biriyle yapılır.
b) DİĞER
TARAFN FESHİ
MADDE 494 -
Bir miras mukavelesi mucibince tasarrufu yapan kimsenin hayatında muayyen mal
veya menfaat
talebi salâhiyetini haiz olan kimse, o mal veya menfaat kendisine verilmediği
veya
temin
edilmediği takdirde, borçlar hakkındaki hükümlere tevfikan, mukaveleyi
feshedebilir.
2 - MİRASÇI
VEYA LEHİNE VASİYET YAPILAN KİMSENİN DAHA EVVEL VEFATI
MADDE 495 -
Mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimsenin tasarrufu yapan kimseden evvel
vefatı
halinde
miras mukavelesi münfesih olur. Şu kadar ki hilâfına sarahat bulunmadıkça, müteveffanın
mirasçıları,
mukavelename mucibince murislerinden almış olduğu ıvazdan veya hasılatından
vefat
zamanında
yedinde bulunan miktarı, o kimseden istiyebilirler.
C) TASARRUF
NİSABININ TAHDİDİ
MADDE 496 -
Vasiyet veya miras mukavelesi ile yapılan teberrüler, teberrü edenin ölüme bağlı
tasarruflarda
bulunmak hususundaki serbestisi sonradan tahdide uğramış olsa bile, fesih
edilemeyip,
yalnız tenkise tabidir.
BEŞİNCİ
FASIL
VASİYETİ
TENFİZ MEMURU
A) TENFİZ
MEMURUNUN TAYİNİ
MADDE 497 -
Vasiyetçi, son arzularını tenfiz için, medeni haklarını kullanmak salâhiyetini
haiz bir
veya bir kaç
kimseyi vasiyet tarikiyle memur edebilir. Bu memur, kendisine tefviz edilen
vazifeden
doğrudan doğruya
haberdar edilir ve haberin vusulü tarihinden itibaren on beş gün içinde kabul
veya
reddedebilir. Şu kadar ki sükutu kabul addolunur ve hizmeti mukabilinde münasip
bir ücret
talebedebilir.
B) SALAHİYETİN
ŞÜMULÜ
MADDE 498 -
Vasiyetçi tarafından hak ve vazifeleri tâyin edilmemiş olan tenfiz memuru,
mirası
resmen
idareye memur kimsenin hak ve vazifelerini haiz olur.
Tenfiz
memuru, müteveffanın arzusunu yerine getirmek ve hususiyle terekeyi idare, borçları
tediye ve
muayyen bir mala mütaallik vasiyetleri icra ve vasiyetçinin emirlerine veya
kanuna göre
terekeyi
taksim ile mükelleftir.
Mütaaddit
tenfiz memurları, bir akit ile tevkil edilen müteaddit vekillerin salâhiyetini
haizdirler.
ALTINCI
FASIL
MÜTEVEFFA
TARAFINDAN YAPILAN TASARRUFLARIN İPTAL VE TENKİSİ
A) İPTAL
DAVASI
I - EHLİYETSİZLİK,
KANUNA VEYA ADABI UMUMİYEYE MUGAYERET
MADDE 499 -
Aşağıdaki hallerde, ölüme bağlı tasarruflar iptal olunabilir:
1 -
Tasarrufun, tasarruf anında ehliyeti haiz olmıyan bir kimse tarafından yapılması.
2 - Hata ya
hile veya tehdit yahut cebir tesiri ile yapılması.
3 - Gerek doğrudan
doğruya, gerek muhtevi olduğu şartlar itibariyle kanuna muhalif veya
ahlâka
mugayir olması.
İptal dâvası
mirasçılardan biri tarafından ikâme olunabileceği gibi lehine vasiyet yapılan
alâkadarlar
tarafından dahi ikame olunabilir.
II - ŞEKİL
NOKSANI
MADDE 500 - Şekle
ait noksanı bulunan tasaruflar, iptal olunur.
Şekle ait
noksan, vasiyetnamenin tanzimine iştirak edenlere veya aileleri efradından
birine
teberru yapılmaktan
ibaret ise, yalnız o teberru iptal olunur.
İptal dâvası,
tasarufa ehliyet hakkında tatbik olunan kaidelere tabidir.
III - MÜRURU
ZAMAN
MADDE 501 - İptal
dâvası, müddeinin tasarrufa ve butlanın sebebine muttali olduğu günden
itibaren bir
sene ve her halde vasiyetnamenin açılması tarihinden itibaren beş sene geçmekle
müruru
zamana uğrar. Tasarrufun butlanı gerek kanuna muhalefet ve âdabı umumiyeye
mugayeretten
gerek ademi ehliyetten neşet etsin; sui niyet sahibi olan müdeialeyhe karşı
iptal
dâvası,
ancak otuz senenin geçmesiyle sakıt olur.
Butlan, defi
tarikiyle her zaman dermeyan olunabilir.
B) TENKİS
DAVASI
I - ŞARTLARI
1 - UMUMİ
SURETTE
MADDE 502 -
Mahfuz hesselerinin baliğ olduğu miktarı alamıyan mirasçılar, tasarruf nisabını
tecavüz eden
teberruun tenkisini dâva edebilirler.
Müteveffanın,
hilâfını kasdettiği tasarruftan anlaşılmadıkça kanuni mirasçıların hisselerine
dair
tasarrufta
mevcut hükümler, alelâde taksim kaideleri gibi telâkki olunur.
2 - MAHFUZ HİSSELİ
MİRASÇILAR LEHİNE TEBERRULAR
MADDE 503 -
Mahfuz hisseli mütaaddit mirasçılara ölüme bağlı tasarruf tarikı ile yapılan ve
tasarruf
nisabını tecavüz eden teberrular, bu mirasçılardan her birine mahfuz hissesinden
fazla
düşen
miktarlarla mütenasip olarak tenkise tabidir.
3 - BİR MİRASÇININ
ALACAKLILARININ HAKLARI
MADDE 504 -
Mahfuz hissesine tecavüz edilen mirasçıya ait tenkis dâvası;
iflâs
halinde masasına ve borcu ödemekten aczi takdirinde miras açıldığı zaman acze
dair icra
vesikasını
hamil bulunan alacaklılarına; alacakları nisbetinde intikal eder. Bunlar tarafından
ihtar
edildiği
halde mirasçı dâvayı ikame etmemiş ise onun hakkında mer'i müddet zarfında
kendi
namlarına dâva
ikame edebilirler.
Miras hakkı
iskat olunan mirasçı, iskata itiraz etmediği takdirde dahi hüküm bu veçhiledir.
II -
TENKISIN HÜKÜMLERİ
1 - UMUMİ
SURETTE
MADDE 505 -
Tasarrufu yapan kimsenin, hilafını kasdettiği tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasçı
nasbolunan
veya kendilerine diğer bir suratte teberru edilen kimselere ait hisseler, mütenasiben
tenkise
tabidir.
Muayyen şeyleri
teslim mükellefiyetiyle mukayyet olarak yapılan teberrular tenkise tabi
oldukları
takdirde,
tasarrufu yapan kimsenin hilâfını kasdettiği anlaşılmadıkça; kendisine teberru
vâki olan
kimse,
teslimi ile mükellef olduğu muayyen şeylerin dahi müstenasiben tenkisini talep
edebilir.
2 - MUAYYEN
BİR ŞEYİN VASİYETİ
MADDE 506 -
Kıymetine noksan gelmeksizin taksimi kabil olmıyan muayyen bir mal vasiyet
edilip
te işbu
vasiyet tenkise tabi olursa; lehine vasiyet yapılan kimse, dilerse tasarruf
nisabı miktarın
nakden alır
dilerse tenkisi lâzımgelen miktarın kıymetini verip o malı talep eder.
3 - ÖLÜME BAĞLI
OLMIYAN TEBERRULAR
a) ENVAI
MADDE 507 -
Aşağıdaki tasarruflar, ölüme bağlı teberrular gibi tenkise tabidir.
1 - İadeye
tabi olmamak üzere miras hissesine mahsuben cihaz, teessüs masrafı yahut mal
terki
şeklinde vâki
ölüme bağlı olmıyan teberrular.
2 - Miras
haklarının berveçhi peşin tasfiyesi maksadiyle yapılan teberrular.
3 - Hibe
edenin, kayıtsız ve şartsız rücua hakkı olan hibeler ile âdet üzere verilen
hediyeler
müstesna
olarak, vefatından evvelki bir sene içinde yapılmış hibeler.
4 - Mahfuz
hisse kaidelerini bertaraf etmek kasdiyle yapıldığı aşikâr olan temlikler.
b) GERİ VERİLECEK
MİKTAR
MADDE 508 -
Kendisine tenkise tabi bir teberru yapılmış olan kimse, hüsnü niyet sahibi ise
yalnız
mirasın açıldığı
gün o teberru veya hasılatından elinde kalan miktarı geri vermekle mükelleftir.
Miras
mukavelesiyle teberrua nail olan kimse, tenkise maruz kalırsa, murise ıvaz
olarak verdiği
şeyden
tenkis ile mütenasip miktarı geri isteyebilir.
4 - ÖLÜME
KARŞI SİGORTALAR
MADDE 509 -
Müteveffa tarafından vefatı halinde tediye edilmek üzere kendi namına ve başkası
lehine
akdedilen veya kendi namına akdedilip te hayatta vâki veya ölüme bağlı bir
tasarruf ile
başkasına
devir yahut müteveffanın hayatında ıvazsız âhara temlik olunan sigortalar, iştıra
kıymetleri
nisbetinde tenkise tabidir.
5 - İNTİFA
HAKKI VEYA İRAT TEBERRULARI HAKKINDA
MADDE 510 -
Temadisi tahmin edilebilen müddetlerine nazaran sermayeye tahvillerini halinde
tasarruf
nisabını tecavüz edecek miktara baliğ bir intifa hakkı veya irat ile terekesini
mukayyet
kılan
murisin, mirasçıları; bu intifa hakkını ve iradı haddi lâyikına tenkis ettirmek
yahut tasarruf
nisabı
miktarını vererek mirasını kayıttan kurtarmakta, muhayyerdir.
6 -
FEVKALEDE İKAME HALİNDE
MADDE 511 -
Mirası bir namzede nakletmeğe salâhiyeti olan bir mirasçı nasbına dair
tasarruf;
mirasçının
mahfuz hissesine taalluk ettiği nisbette, batıldır.
III - TENKİSTE
TERKİP
MADDE 512 -
Tenkis, mahfuz hisse tamam oluncaya kadar evvel emirde ölüme bağlı
tasarruflardan
ve kâfi gelmediği takdirde en son tarihli olandan başlıyarak en evvel vâkı
olana
doğru çıkmak
şartiyle, ölüme bağlı olmıyan teberrular üzerinden icra edilir.
IV - MÜRURU
ZAMAN
MADDE 513 -
Tenkis dâvası, mirasçılar mahfuz hisselerine tecavüz edildiğini öğrendikleri günden
itibaren bir
sene ve her halde vasiyetnameler hakkında açıldıkları tarihten, diğer
tasarruflar
hakkında
mirasın açılmasından itibaren beş sene geçmesiyle sakıt olur. Bir tasarrufun
iptali bir
diğerini
ihya ediyorsa, müruru zaman müddetleri ancak butlan kararının suduru tarihinden
itibaren
cereyan eder. Tenkis iddiası, defan her zaman dermeyan olunabilir.
YEDİNCİ
FASIL
MİRAS
MUKAVELENAMESİNDEN MÜTEHADDİS DAVALAR
A) MURİS
HAYATTA İKEN MALLARININ TESLİMİNE MÜTAALLİK HÜKÜMLER
MADDE 514 -
Murisin miras mukavelenamesiyle hayatında mallarını teslim eylediği mirasçı,
terekede alâkadar
kimseleri usulü dairesinde davet ile defterini yaptırabilir. Muris, mallarının
hepsini
temlik etmemiş yahut yeniden bazı mallar iktisap eylemiş ise hilâfı şart edilmiş
olmadıkça
miras
mukavelesi hayat halinde olunan miktara, masruf olur.
Miras
mukavelesinden mütehaddis hak ve borçlar, hilâfı şart edilmemiş ise, hayatta
iken
vukubulan
teminat nisbetinde, mansup mirasçının mirasçılarına intikal eder.
B) TENKİS VE
GERİ VERME
I - TENKİS
II - GERİ
VERME
MADDE 515 -
Mirastan feragat eden mirasçıya, murisin hayatında teslim eylediği mallar
tasarruf
nisabını mütecaviz
ise; diğer misarçılar tenkisini talep edebilirler. Bu takdirde ancak mirasçının
mahfuz
hissesine tecavüz eden miktar, tenkise tabidir. Mirastan feragat eden kimseye
hayatta
vukubulan
teslimatın mahsubu, miras hükümlerinin iade kidelerine tevfik olunur.
C) MUHAYYERLİK
MADDE 516 -
Mirasçılıktan feragat eden mirasçı tenkis dolayısiyle muristen hayatta iken
teslim
ettiği
miktarın tamamını veya bir kısmını geri vermeğe mecbur olursa muhayyerdir;
dilerse tenkisi
icabeden
miktarı geriye verir, dilerse vukubulan teslimatın mecmuunu iade ile asla
feragat
etmemiş gibi
mirasa iştirak eder.
İKİNCİ KISIM
MİRAS (*)
ON BEŞİNCİ
BAP
MİRASIN AÇILMASI
A) AÇILMA
SEBEBİ
MADDE 517 -
Miras, ölümü ile açılır. Murisin ölümüne bağlı olmıyan teberru ve taksimleri,
mirasa alâkaları
noktasından mirasın açıldığı gündeki haline göre takdir edilir.
(*) Bk.
Bakanlar Kurulunun 24 Temmuz 1965 tarih ve 6/5100 sayılı Kararnamesiyle yürürlüğe
konulan TÜZÜK.
T.C. TÜZÜKLERİ: C.1 -S. 233.
B) MİRASIN AÇILDIĞI
MAHAL VE MUHAKEME MERCİİ
MADDE 518 -
Miras, bilcümle malları şamil olmak üzere müteveffanın son ikametgâhı
mahkemesinde
açılır. Ölüme bağlı tasarruflarda, iptal veya tenkis ve mirasın taksimi ve
miras
sebebi ile
istihkak dâvaları bu mahkemede görülür.
C) AÇILMA HÜKÜMLERİ
I - EHLİYET
1 - MEDENİ
HAKLARDAN İSTİFADE
MADDE 519 -
Ehil olmayanlardan başka herkes, kanuni mirasçı olabildiği gibi vasiyet ve
miras
mukavelesi
ile de mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse olabilir. Hükmî şahsiyeti haiz
olmıyan
bir cemaata
muayyen bir gaye için vukubulan teberrular, o gayenin temini şartiyle cemaatı
teşkil
eden
kimselere ait olur. Bu suretle gayenin temini kabil olmazsa o teberru, tesis
addolunur.
2 - MAHRUMİYET
a) SEBEPLERİ
MADDE 520 -
Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamıyacakları gibi ölüme bağlı tasaruflarda mirasçı
veya lehine
vasiyet yapılan kimse olamazlar:
1 - Kasden
ve haksız yere müteveffayı öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler.
2 - Kasden
ve haksız yere müteveffayı ölüme bağlı bir tasarrufta bulunamıyacak bir hale
getirenler.
3 - Hile
veya tehdit yahut cebir ile müteveffayı ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmağa
veya böyle
bir
tasarrufu feshetmeğe sevkedenler veya bu hususta mâni olanlar.
4 - Müteveffanın
artık bir daha yeniden yapamıyacağı bir hal ve zamanda ölümüne bağlı bir
tasarrufunu
kasden ve haksız yere gizleyenler veya bozanlar.
Af ile,
mahrumiyet kalmaz.
b) FÜRULAR
HAKKINDAKİ HÜKÜMLERİ
MADDE 521 -
Mahrumiyet, şahsidir. Mirastan mahrum olan kimsenin füruları murisinden evvel
vefat eden
kimsenin füruları gibi mirasa müstehak olurlar.
II - HAYATTA
OLMAK ŞARTI
1 - MİRASÇILAR
MADDE 522 -
Mirasçı olabilmek için murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak
lâzımdır.
Miras açıldıktan sonra vefat eden mirasçının hakkı kendi mirasçılarına intikâl
eder.
2 - LEHİNE
VASİYET YAPILAN
MADDE 523 -
Kendisine muayyen bir mal vasiyet olunan kimse, vasiyetçinin vefatında mirasa
ehil olarak
sağ ise o mala müstahak olur. Bu kimse vasiyetçiden evvel vefat etmiş olursa
hilâfı
vasiyeti
ihtiva eden tasarruftan anlaşılmadıkça vasiyet olunan mal, terekeye rücu eder.
3 - ANA RAHMİNDEKİ
ÇOCUKLAR
MADDE 524 -
Cenin, sağ olarak doğarsa mirasçı olur. Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.
4 -
FEVKALEDE İKAME
MADDE 525 -
Miras açıldığı zaman henüz mevcut olmıyan bir kimseyi terekenin tamamı veya bir
kısmı veya
terekede dâhil muayyen bir mal için namzet tâyin etmek caizdir. Bu takdirde
nakil ile
mükellef
olan mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse, müteveffa tarafından tâyin
edilmemiş ise
bu sıfat,
kanuni mirasçıya aittir.
D) GAİPLİK HÜKMÜ
I - GAİBİN MİRASI
1 - MİRASA
VAZ'IYED VE TEMİNAT İRAESİ
MADDE 526 -
Bir kimsenin gaipliğine hükmedilmiş ise mirasçı veya mirastan müstefit olacak
diğer kimse,
mirasa vaz'ıyed etmezden evvel icabı takdirinde; mevrus malı bizzat gaibe veya
kendilerine
müreccah olan hak sahiplerine iade edeceklerine dair teminat göstermeğe
mecburdurlar.
Bu teminat, gaiplik hükmü ölüm tehlikesi içinde gaip olmaktan naşi ise beş sene
ve
çoktanberi
haber alınamamaktan mütevellit ise on beş sene ve her halde âzami olarak
gaibin yüz
yaşına vasıl olacağı zaman için gösterilir. Bu beş senenin başlangıcı, mirasa
vaz'ıyed
edildiği günden
ve on beş seneninki gaipten alınan son haber tarihinden başlar.
2 - GERİ
VERMEK MÜKELLEFİYETİ
MADDE 527 -
Mirasa vaz'ıyed edenler, mevrus malı, gaip olan kimse zuhur ettiği takdirde;
kendisine
yahut vaziyed edenlere müreccah hakkı olduğunu ispat eden kimseye, iade ile
mükelleftirler.
Her iki halde zilyedliğe dair olan hükümler caridir.
Vaz'ıyed
edenler, hüsnü niyet sahibi iseler, kendilerine müreccah olan kimselere karşı
iade
mükellefiyetleri
miras sebebi ile istihkak dâvası için muayyen olan müruru zaman müddetine
münhasırdır.
II - BİR GAİBİN
MİRASTAKİ HAKKI
MADDE 528 -
Mirasın açıldığı gün hayat ve mematı ispat edilemiyen gaip mirasçının hissesi,
mahkeme
tarafından resmen idare ettirilir. Bu gaip murisin ölümünde hayat halinde
olmasa idi
hissesi
kimlere düşecek idiyse, onlar ölüm tehlikesi içinde vukubulan gaybubet halinde
hadisenin
vukuu
tarihinden itibaren bir sene ve çoktan beri haber alınamamak halinde alınan son
haber
tarihinden
itibaren beş sene sonra; hâkime müracaatla galipliğe hüküm itasiyle o hisseye
vaz'ıyed
etmelerine müsaade
olunmasını talep edebilirler.
Gaipliğine hükmolunan
kimsenin terekesine mirasçılarının veya mirasından müstefit olacak
kimselerin
vaz'ıyed etmelerine dair hükümler, işbu hissenin tesliminde dahi caridir.
III - GAİBİN
AYNI ZAMANDA MİRASÇI VE MURİS OLMASI
MADDE 529 -
Bir gaibin, mirasçıları onun mallarına vaz'ıyed müsaadesini istihal ettinden
sonnra
o gaibe bir
miras intikal ettiği takdirde bu mirasın kanunen kendilerine teslim edilmesi
lâzımgelenler,
ayrıca bir gaiplik hükmü istihsaline mecbur olmaksızın teslim talebinde
bulunabilir.
Eğer gaiplik
kararını daha evvel bunlar istihsal etmiş ise, işbu karar bilmukabele gaibin
mirasçıları
hakkında müessir olur.
IV - HAZİNENİN
TALEBİ İLE
MADDE 530 -
Hayat ve mematı belli olmayıp ta malları on senedenberi mahkeme marifetiyle
idare edilen
yahut mallarını bu suretle idaresi on seneden aşağı olmakla beraber yüz yaşını
ikmal
etmiş olan
kimsenin gaipliğine, hazinenin talebi üzerine hükmolunur.
Gaipliğe hüküm
için lâzım olan ilân müddeti zarfında hiç bir hak sahibi zuhur etmezse, bu
mallar
hazineye
intikal eder. Bu takdirde hazine mirasa vaz'iyed edenler hakkındaki hükümlere
tevfikan
gerek gaibe
gerek müreccah hak sahiplerine karşı mesul olur.
ON ALTINCI
BAP
MİRASIN HÜKÜMLERİ
BİRİNCİ
FASIL
İHTİYATİ
TEDBİRLER
A) UMUMİ
TEDBİRLER
MADDE 531 -
Müteveffanın son ikametgâhı sulh hâkimi, terekenin muhafazası ve hak
sahiplerine
vüsulünü temin için lâzımgelen tedbirleri doğrudan doğruya yapmağa mecburdur.
Bu
tedbirler
bilhassa kanunda muayyen hallerde terekeyi mühürlemek, deftere geçirmek, doğrudan
doğruya
idare ve vasiyetnameleri açmak gibi şeylerdir.
Müteveffa
ikametgâhının gayrı bir mahalde vefat ederse bu mahal sulh hâkimi, müteveffanın
ikametgâhı
sulh hâkimine keyfiyeti haber vermekle beraber kendi dairesindeki malların
muhafazası
için lâzımgelen
tedbiri yapar.
B) MÜHÜRLEMEK,
DEFTER TUTMA
C) MÜFREDAT
DEFTERİ
MADDE 532 -
Aşağıdaki sebeplerden birinin tahakkukunda sulh hâkimi terekeyi mühürler ve
defterini
yapar:
1 - Mirasçılardan
biri vesayet altına alınmış ise veya alınması icap ediyorsa,
2 - Vekili
olmıyan bir mirasçının gaybubeti halinde,
3 - Mirasçılardan
ve alâkadarlardan birinin talebi üzerine.
Defteri
yapma muamelesi, tarihi vefattan itibaren bir ay içinde ikmal olunur.
D) TEREKENİN
RESMEN İDARESİ
I - UMUMİ
SURETTE
MADDE 533 -
Aşağıdaki hallerde sulh hâkimi, mirasın doğrudan doğruya idaresini emreder:
1 - Vekil tâyin
etmeden gaybubet eden mirasçının menfaati istilzam ediyorsa onun hissesi
hakkında.
2 - Mirasa
istihkak iddia edenlerden hiç biri sıfatını teyit edecek delil göstermediği
yahut mirasçı
bulunup
bulunmadığı şüpheli olduğu takdirde tereke hakkında.
3 - Müteveffanın
bütün mirasçıları malûm olmazsa kezalik tereke hakkında.
4 - Kanunen
muayyen olan diğer hallerde.
Müteveffa,
vasiyetinin icrasına birisini memur etmiş ise mirasın idaresi bu memura havele
edilir.
Vesayet altındaki
kimsenin vefatı halinde terekesi, hilâfına bir hüküm olmadıkça, vasi tarafından
idare edilir.
II - MİRASÇILAR
MEÇHUL İSE
MADDE 534 -
Sulh hâkimince, müteveffanın mirasçısı bulunup bulunmadığı tahakkuk etmez
yahut mirasçılarının
adedi taayyün edemezse; üç ay içinde sıfatlarını beyan etmek üzere
alâkadarlar,
ilânla dâvet edilir.
Bu müddet içinde
sulh hâkimine hiç bir müracaat vâki olmaz ve mirasçıların mevcudiyeti sabit
olmazsa
miras, hazineye intikal eder. Bununla beraber miras sebebi ile istihkak dâvası
hakkı
mahfuzdur.
H) VASİYETNAMENİN
AÇILMASI
I - TEVDİ
BORCU
MADDE 535 -
Vefat zamanında çıkan vasiyetname butlanını istilzam eden bir nakisa ile malul
görülse bile
hemen sulh mahkemesine verilir.
Vasiyetnameyi
tanzim veya hıfzeden daire veya hıfzı derute eden veya müteveffanın evrakı
arasında
bulan her şahıs, bu borcu ifa ile mükelleftir.
Sulh hâkimi,
vasiyetnamenin kendisine tevdiini mütaakip kanuni mirasçıların emvale
muvakkaten
vaziyed
etmelerine müsaade yahut resmen idaresini emreder. Mümkün ise alâkadarlar,
dinlenir.
II - MÜDDET
VE DAVET
MADDE 536 -
Sulh mahkemesi; vasiyetnameyi, tesellüm ettiği tarihten itabaren nihayet bir ay
içinde açar.
Vasiyetname açılırken malum olan mirasçılar dâvet edilir.
Müteveffa, mütaaddit
vasiyetnameler bırakmış ise hepsi son ikametgâhı sulh mahkemesine verilir
ve orada açılır.
III -
ALAKADARLARA TEBLİĞ
MADDE 537 -
Mirasta hak sahibi olanların her birine masrafı terekeye ait olmak üzere
vasiyetnameden
kendilerine taalluk eden kısımların resmî bir sureti, hâkim tarafından tebliğ
edilir.
Vasiyetnamede
kendilerine mütaallik hükümler bulunup ta ikametgahı malum olmayanlar, resmî
bir ilân ile
keyfiyetten haberdar edilir.
IV -
MALLARIN İTASI
MADDE 538 -
Vasiyetnamede mirasçı nasbedilmiş olup ta hakları kanuni mirasçılar yahut
tarihi
mukaddem bir
tasarruf ile lehlerine teberru vaki olanlar tarafından sarahaten itiraza uğramayan
kimseler,
tebliğ tarihinden itibaren bir ay geçtikten sonra mirasçılık sıfatları hakkında
ellerine resmî
bir vesika
verilmesini, sulh hâkiminden isteyebilirler. Her nevi butlan ve miras sebebi
ile istihkak
dâvaları
hakkı mahfuzdur.
İKİNCİ FASIL
MİRASI İKTİSAP
A) İKTİSAP
I - MİRASÇILAR
MADDE 539 -
Miras açılınca, mirasçılar onun tamamına sahip olurlar. Kanunda açıkca yazılı
haller müstesna
olmak üzere, müteveffanın alacakları ve bilcümle hakları ve zilyed bulunduğu
malları,
mirasçılarına intikal eder ve bu mirasçılar müteveffanın borçlarından şahsan
mesul
olurlar.
Mansup mirasçıların
iktisabı, kendilerini nasbeden müteveffanın vefatından başlar. Kanuni
mirasçılar,
zilyedlik hükümlerine tevfikan mansup mirasçıların hisselerini teslime
mecburdurlar.
II - İNTİFA
HAKKI SAHİPLERİ
MADDE 540 -
(14 Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.)
III - LEHİNE
MUAYYEN ŞEY VASİYET EDİLEN KİMSE
1 - İKTİSAP
MADDE 541 -
Kendisine muayyen bir şey vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti ifa ile mükellef
olan
varsa ona,
yoksa kanuni ve mansup mirasçılara karşı dâva ikamesi hakkında maliktir. Bu hak
dâvası,
vasiyetçinin hilâfını kasdettiği vasiyetnameden anlaşılmadıkça vasiyet olunan şeyi
teslim ile
mükellef
olan kimsenin mirası kabul ettiği veya reddedebilmek hakkının sakıt olduğu
tarihten
başlar.
Lehine vasiyet yapılana karşı kendilerine terettüp eden borçları ifa etmeyen
mirasçılar
aleyhine,
vasiyet edilen muayyen şeylerin tesellümü dâvası ikame edileceği gibi vasiyet
olunan şey
her hangi
bir tasarufu icra ise maddi tazminat dâvası dahi ikame olunabilir.
2 - MEVZUU
MADDE 542 -
Müteveffa tasarrufunda hilâfını tasrih etmedikçe intifa hakkına veya irada veya
muayyen müddetlerde
tediye yapılmasına dair olan vasiyetler, aynî haklar ve borçların
hükümlerine
tabidir.
Vasiyet
olunan şey, müteveffanın kendi ölümüne karşı akdettiği bir sigortanın bedeli
ise; lehine
vasiyet yapılan
kimse hukukunu doğrudan doğruya sigortacıdan dâva edebilir.
3 -
ALACAKLILARIN HAKLARI
MADDE 543 -
Müteveffanın alacaklılarının hakları, kendilerine muayyen şey vasiyet olunan
kimselerin
haklarına takaddüm eder.
Mirası kayıtsız
ve şartsız kabul eden mirasçının şahsi alacaklıları, müteveffanın alacaklıları
gibi
hukuku haiz
olur.
4 - TENKİS
MADDE 544 -
Vasiyet olunan şeyleri teslimden sonra evvelce malumları olmayan tereke borcunu
ödeyen mirasçılar,
vasiyet olunan şeylerden tenkis edebilecekleri miktarları; lehine vasiyet
yapılanlardan
mütenasiben geri alabilirler. Şu kadar ki lehine vasiyet yapılanlar istirdat dâvasının
ikame edildiği
günde vasiyet olunan şeyden veya hasılatından ellerinde kalan miktardan fazlası
ile, mutalip
olmazlar.
B) RET
I - HAKİKİ
RET VEYA HÜKMİ RET
1 - RET
SALAHİYETİ
MADDE 545 -
Kanuni ve mansup mirasçılar, mirası reddedebilirler.
Müteveffanın
vefatı anında terekenin borca müstağrak olduğu şayi veya sabit olursa, miras
reddedilmiş
olur.
2 - MÜDDET
a) UMUMİ MÜDDET
MADDE 546 -
Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu müddet, kanuni mirasçı için mirasçılığa
sonradan
muttali olduğunu ispat edemediği takdirde murisin vefatından haberdar olduğu günden
ve mansup
mirasçı için lehindeki tasarrufun kendisine resmen bildirildiği tarihten başlar.
b) İHTİYATİ
DEFTERİ TUTMADA MEBDE
MADDE 547 -
Tereke, ihtiyati bir tedbir olarak deftere geçirilmiş ise, ret müddeti bütün
mirasçılar için
deftere geçirilmenin hitam bulduğu sulh mahkemesince kendilerine bildirildiği
günden başlar.
3 - RET
HAKKININ İNTİKALİ
MADDE 548 -
Mirası reddetmeden vefat eden mirasçının ret hakkı, kendi mirasçısına intikal
eder.
Bu takdirde
bu mirasçının ret müddeti birinci mirasın kendi murisine intikaline muttali
olduğu
günden başlar.
Şu kadar ki kendi murisinin mirasına karşı haiz olduğu ret müddeti münkazi
olmadan,
hitam bulmaz. Reddedilen miras evvelce hakkı olmayan bir mirasçıya intikal
ederse bu
mirasçı için
müddet, mirasın reddine mutalli olduğu günden başlar.
4 - REDDİN ŞEKLİ
MADDE 549 -
Mirası reddeden mirasçının, keyfiyeti sulh mahkemesine tahriren veya şifahen
beyan etmesi
lâzımdır. Bu ret, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Sulh
mahkemesi, reddi tescil eder.
II - RET
HAKKINDAN MAHRUMİYET
MADDE 550 -
Müddeti içinde reddetmiyen mirasçı, mirası kayıtsız ve şartsız iktisabetmiş
olur.
Müddet hitamından
evvel alelâde idarenin ve mirasa ait işleri idamenin istilzam etmediği bir
muameleyi
yapan ve terekeden bir malı zimmetine geçiren veya ketmeden mirasçı, mirası
reddetmek
hakkından mahrumdur.
III -
REDDEDEN MİRASÇININ HİSSESİ
MADDE 551 - Ölüme
bağlı bir tasarrufta bulunmaksızın vefat eden kimsenin mirasçılarından biri,
mirası
reddederse bunun hissesi murisin vefatında hayatta değil imiş gibi diğer mirasçılara
intikal
eder.
Ölüme bağlı
bir tasarruf bulunupta, hilâfına bir kaydı ihtiva etmediği takdirde mirası
reddeden
mansup mirasçının
hissesi, müteveffanın en yakın kanuni mirasçısına, intikal eder.
IV - EN YAKIN
BÜTÜN MİRASÇILARIN REDDİ
1 - UMUMİYETLE
MADDE 552 -
En yakın kanuni mirasçıların cümlesi tarafından reddolunan miras, sulh
mahkemesince
karı kocadan sağ olana tebliğ olunur. Ve onun tarafından ancak bir ay içinde
miras kabul
olunabilir.
2 - KARI
KOCADAN SAĞ KALANIN HAKKI
MADDE 553 -
Miras füruların cümlesi tarafından reddedilmiş ise, ret keyfiyeti sulh
mahkemesince
karı kocadan sağ olana tebliğ olunur ve onun tarafından ancak bir ay içinde
miras kabul
olunabilir.
3 - MADUN
DERECE LEHİNE
MADDE 554 -
Mirası reddeden mirasçılar, kendilerini velyeden derecedeki mirasçıların
tasfiyeden
evvel mirası
kabul veya reddetmeğe davet olunmalarını talep edebilirler. Böyle bir talep
vukuunda,
ret
keyfiyeti o mirasçılara resmen tebliğ edilir ve bir ay zarfında hiç birinin
kabul etmemesi,
mirasın
onlar tarafından dahi reddi, hükmünde olur.
V - MÜDDETİN
TEMDİDİ
MADDE 555 -
Sulh Mahkemesi, muhik bir sebeple mevcut ise mansup veya kanuni mirasçıların
ret müddetini
temdit veya yeni bir müddet tâyin edebilir.
VI - VASİYET
OLUNAN MUAYYEN ŞEYİN REDDİ
MADDE 556 -
Vasiyet olunan muayyen şey reddolunduğu takdirde, vasiyetçinin tasarrufundan
hilâfı anlaşılmadıkça;
vasiyet olunan şey, onu ifa ile mükellef olan kimsenin olur.
VII -
REDDEDEN MİRASÇININ ALACAKLILARINI HİMAYE
MADDE 557 -
Mevcudu borcuna yetmiyen mirasçı, alacaklılarını izrar kaydiyle mirası
reddederse;
alacakları
ve iflâs takdirinde masası, kendilerine teminat verilmedikçe bu redde karşı üç
ay müddet
zarfında
itiraz edebilirler. Reddin iptaline hüküm olunursa miras resmen tasfiye olunur.
Bu suretle
tasfiye
edilen mirastan mirasçının hissesine bir şey isabet ederse bundan evvelâ redde
itiraz eden
alacaklıların
sâniyen diğer alacaklıların alacakları tevsiye olunur.
Artarsa, ret
lehine vaki olan mirasçıya ait olur.
VIII - RET
HALİNDE MESULİYET
MADDE 558 -
Mevcudu borcuna yetmiyen terekenin alacaklıları, müteveffadan, vefatından
evvelki
son beş sene
zarfında mirasın taksiminde iadeye tabi bir mal almış ve mirası reddetmiş olan
mirasçı
aleyhine
istirdat dâvası ikame edebilirler. Evlenme esnasında âdet üzere verilen yahut
terbiye ve
talim için
sarf olunan şeylerin istirdanı hiç bir suretle dâva edemezler. Hüsnüniyet
sahibi olan
mirasçılar,
aldıkları malın veya hasılatının ancak ellerinde kalan miktariyle mesul
olurlar.
ÜÇÜNCÜ FASIL
DEFTER TUTMA
TALEBİ
A) ŞARTLARI
MADDE 559 -
Mirası reddetmek hakkını haiz olan her mirasçı, defter tutma talebinde
bulunabilir.
Bu talep,
mirası ret için muayyen olan müddetin cereyanından itibaren bir ay içinde, ret
hakkındaki
hükümlere göre
yapılır.
Defter tutma
için mirasçılardan yalnız birinin talebi kâfidir.
B) DEFTER
TUTMA MUAMELESİ
I - DEFTERE
GEÇECEK ŞEYLER
MADDE 560 -
Defter, sulh mahkemesince yapılır ve mirasın mevcudiyle alacak ve borç
müfredatı ve
her malın takdir olunacak kıymeti yazılır. Müteveffanın mirası hakkında malûmatı
olan
alâkadarlar,
sulh mahkemesince talep vukuunda malumat vermeğe mecburdurlar. Makbul bir
sebebe müstenid
olmaksızın malumat vermekten imtina edenler, bu yüzden tevellüt edecek zararı
tazmin ile mükelleftirler.
Hususiyle mirasçılar, terekenin kendilerince malum olan borcunu haber
vermeğe
mecburdurlar.
II - İLAN
TARİKİYLE DAVET
MADDE 561 -
Sulh mahkemesi, müteveffanın alacaklılariyle borçlularını, muayyen bir müddet
zarfında
alacaklarını ve borçlarını kayıt ve beyana davet için, ilân suretiyle
tebligatta bulunur ve
davete
icabet etmemenin neticeleri hakkında alacaklıların nazarı dikkatini celbeder.
Davet, kefalet
sebebi ile
alacaklı olanlara da şamildir.
İşbu müddet,
ilk ilândan itaberen en aşağı bir aydır.
III - DOĞRUDAN
DOĞRUYA DEFTER TUTMA
MADDE 562 -
resmî kayıtlardan yahut müteveffanın evrakından anlaşılan alacak ve borçlar
doğrudan doğruya
deftere geçirilir ve keyfiyet alacaklılara ve borçlulara bildirilir.
IV - DEFTER
TUTMANIN NİHAYETİ, TETKİKİ, MASRAFI
MADDE 563 - Muayyen
müddetin hitamında defter tutma muamelesine nihayet verilir. Tutulan
defter, alâkadarlar
tarafından tetkik olunabilir. Tetkik için tâyin olunacak müddet en aşağı bir
aydır.
Defter tutma
masrafı, terekeden ödenir. Yetişmezse, defter tutmayı talep eden mirasçı tarafından
verilir.
C) DEFTER
TUTMA ESNASINDA MİRASÇILARIN VAZİYETİ
I - İDARE
MADDE 564 -
Defter tutma muamelesinin devamı müddetince, ancak terahisi tereke hakkında
zararı mucip
olan idari tasarruflar yapılabilir. Müteveffaya ait işlerin, mirasçılardan biri
tarafından
görülmesine
sulh mahkemesince müsaade edilirse, diğer mirasçılar teminat isteyebilirler.
II - İCRAİ
TAKİBAT, MÜRURU ZAMAN VE DAVA
MADDE 565 -
Defter tutma muamelesinin devamı müddetince terekenin borçları hakkında icraca
takibat yapılamaz
ve bu hususta müruru zaman işlemez.
Müstacel
mevad müstesna olmak üzere, ikame edilmiş bulunan dâvalar talik olunur. Yeniden
dâva ikame
olunamaz.
D) MİRASÇILARI
KARAR İTTİHAZINA DAVET
I - MÜDDET
MADDE 566 -
Defter tutma muamelesine nihayet verildikten sonra mirasçılardan her biri bir
ay
zarfında ret
veya kabul hususunda bir karar ittihazına davet edilir. Sulh mahkemesi yeniden
kıymet
takdiri veya
ihtilafın halli gibi hususlarda halin icabına göre işbu müddeti artırabilir.
II - MİRASÇININ
RET VE KABUL HAKKINDAKİ BEYANATI
MADDE 567 -
Mirasçılardan her biri, muayyen müddet içinde mirası redde veya tutulan defter
mucibince
veya mutlak surette kabule yahut resmî tasfiye talebine salâhiyettardır. Sükut,
tutulan
defter
mucibince kabul sayılır.
III - DEFTER
TUTMA MUCİBİNCE KABULÜN HÜKMÜ
1 - DEFTERE
NAZARAN MESULİYET
MADDE 568 -
Tutulan defter mucibince kabul halinde tereke, defterde yazılı borçlar ile
beraber
mirasçıya
intikal eder ve bu intikalin hükmü mirasın açıldığı günden başlar. Bu takdirde
mirasçı
defterde yazılı
borçları gerek mirastan, gerek şahsi mallarından ödemeye mecburdur.
2 - DEFTER
TUTMA HARİCİNDE MESULİYET
MADDE 569 -
Alacaklarını vaktiyle yazdırmayan alacaklılar, mirasçıyı ne şahsan ne de
terekeye
izafetle
takip edemezler. Şu kadar ki makbul bir özür sebebiyle alacaklarını kayıt
ettirmemiş veya
kayıt için müracaat
ettiği halde her nasılsa alacağı kayıt olunamamış olan alacaklıya karşı, mirasçı,
yalnız
mirastan kendisine düşen miktar ile mesuldür. Mamafi alacak mukabilinde müteveffadan
rehin veya
teminat almış bulunan alacaklı, her halde matlubunu rehin veya teminattan
istifa
edebilir.
H) KEFALET
SEBEBİYLE MESULİYET
MADDE 570 -
Müteveffanın kefalet sebebiyle olan borçları, defter tutma esnasında ayrıca kayıt
edilir.
Mirasçılar, defteri tutulan mirası mutlak olarak kabul etmiş olsalar bile;
murisin bu kabil
borçlarından,
ancak tereke borcunun iflâs hükümlerine göre tasfiyesi halinde kefalet alacaklı
olanlara düşecek
miktar nisbetinde, mesul olurlar.
V) HAZİNEYE İNTİKAL
EDEN MİRASIN HÜKMÜ
MADDE 571 -
Hazineye intikal eden mirasın, usulü dairesinde doğrudan doğruya defteri
tutulur.
Hazine
terekenin borcundan ancak kendisine intikal eden mallar nispetinde mesul olur.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
RESMİ TASFİYE
A) ŞARTLARI
I - MİRASÇILARDAN
BİRİNİN TALEBİ
MADDE 572 -
Mirasçı, mirası ret veya tutulan defter mucibince kabul edeceği yerde resmî
tasfiye
talebinde bulunabilir.
Bu talep diğer
bir mirasçının mirası mutlak olarak kabulü halinde mesmu olmaz. Resmi tasfiye
halinde
mirasçılar, terekenin borçlarından mesul değillerdir.
II -
ALACAKLILARIN TALEBİ ÜZERİNE
MADDE 573 -
Alacaklarını istifa edemiyeceklerinden ciddi sebeplere binaen endişe eden
müteveffanın
alacaklıları, müracaatla haklarını alamaz veya teminat istihsal edemezse;
murisin
vefatı
tarihinden yahut vasiyetnamenin açılmasından itibaren üç ay zarfında terekenin
resmen
tasfiyesini
talebedebilirler.
Kendilerine
muayyen şey vasiyet olunan kimseler, bu gibi hallerde dahi haklarının muhafazası
için
ihtiyati tedbirler talebine mezundurlar.
B) USUL
I - İDARE
MADDE 574 -
Resmi tasfiye, sulh hâkimi tarafından icra olunur. Hâkim bu vazifenin ifasına
bir
veya müteaddit
kimseleri memur edebilir.
Resmi
tasfiye, ilân ile tebliğ üzerine yapılan defter tutma ile başlar.
Tasfiye
memuru sulh hâkiminin murakabesi altında bulunur ve mirasçılar bu memur tarafından
fiil
mevkiine
konmuş veya konmak üzere bulunmuş olan tedbirler aleyhine sulh hâkimine şikayet
edebilirler.
II - ALELADE
TASFİYE
MADDE 575 -
Resmi tasfiye, müteveffanın işlerinin tesviyesi ve borçlarının, ifası,
alacaklarının
tahsili ve
muayyen şeylere dair vasiyetin mevcuda göre ifası ve icabında hak ve taahhütlerinin
mahkemece
tesbiti ve mallarının paraya tahvili hususlarını ihtiva eder. Mirasçılar,
pazarlık şartiyle
uyuşamazlarsa
müteveffanın gayrimenkul malları müzayede ile satılır. Mirasçılar, tasfiye için
lüzumlu olmıyan
eşya ve nukudun tamamen veya kısmen kendilerine tevdiini, tasfiye esnasında
talep
edebilirler.
III - İFLAS
USULÜ İLE TASFİYE
MADDE 576 -
Mevcudu borcuna yetişmiyen terekenin tasfiyesi, mahkemece, iflâs kaidesine göre
yapılır.
BEŞİNCİ
FASIL
MİRAS SEBEBİYLE
İSTİHKAK DAVASI
A) MİRAS
SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ ŞARTLARI
MADDE 577 -
Terekeye veya bir kısmına vazıyed edenlere karşı kanuni veya mahsup mirasçı sıfatı
ile racih
bir hakka malik olduğuna zahip olan kimse, miras sebebi ile istihkak dâvasında
bulunabilir.
Hâkim dâvacının talebi üzerine hakkının muhafazası için iktiza eden tedbirleri
ittihaz
eyler. Bu
tedbirler, teminat itası veya tapu kaydine şerh verilmesi gibi şeylerdir.
B) İSTİHAK
DAVASININ HÜKMÜ
MADDE 578 -
Miras sebebi ile istihkak dâvası sabit oldukta, hasım yedinde bulunulan malı
zilyetlik
kaidelerine göre dâvacıya verir. Hasım bu dâvalarda iktisap müruru zaman
def'inde
bulunamaz.
C) MÜRURU
ZAMAN
MADDE 579 -
Hüsnü niyet sahibi zilyede karşı miras sebebi ile istihkak dâvasının müruru
zaman
müddeti, dâvacının
kendi hakkının racih olduğuna ve hasmının zilyet bulunduğuna ıttılâından
itibaren bir
sene ve her halde murisin vefatından veya vasiyetnamenin açılmasından itibaren
on
senedir.
Suiniyet sahibi zilyetlere karşı müruru zaman müddeti otuz senedir.
D) KENDİSİNE
MUAYYEN BİR ŞEY VASİYET EDİLENİN İSTİHKAK DAVASI
MADDE 580 -
Kendisine muayyen bir şey vasiyet olunan kimsenin ikame edeceği istihkak
dâvasının müruru
zaman müddeti, teberrüden haberdar edildiği günden ve ihbar zamanında
henüz iflası
lâzım olmıyan teberrülerde ifanın lüzumu tarihinden itibaren on senedir.
ON YEDİNCİ
BAP
TAKSİM
BİRİNCİ
FASIL
TEREKENİN
TAKSİMİNDEN EVVELKİ HALİ
A) İNTİKALİN
HÜKÜMLERİ
I - MİRAS ŞİRKETİ
MADDE 581 -
Mirasçı birden ziyade ise, terekedeki haklar ve borçlar taksime kadar müşa kalır.
Tereke mirasçıların
mülkü olup, mukavele veya kanun ile muayyen temsil ve idare hakları mahfuz
kalmak üzere
mirasçılar, bunda müştereken tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin talebi üzerine
hâkim,
taksimin icrasına kadar miras şirketine bir mümessil tâyin edebilir.
II - MİRASÇILARIN
MESULİYETİ
MADDE 582 -
Mirasçılar, müteveffanın borcundan müteselsilen mesuldürler.
B) TAKSİM
DAVASI
MADDE 583 -
Mukavele veya kanun mucibince şuyuu idameye mecbur olmıyan her mirasçı
dilediği
zaman terekenin taksimini istiyebilir. Tasfiyenin derhal icrası malın kıymetine
ehemmiyetli
bir noksan
iras edecek ise hâkim mirasçılardan birinin talebi üzerine terekenin veya bir kısmının
taksimini
ileriye bırakabilir.
Mirasçılardan
biri borcunu edadan âciz olduğu takdirde diğerleri, tereke açılır açılmaz
haklarının
muhafazası için icabeden tedbirin ittihazınıistiyebilirler.
C) TAKSİMİN
TEHİRİ
MADDE 584 -
Mirasçılar arasında cenin varsa, taksim doğmasına bırakılır.
Anası nafakaya
muhtaç ise bu müddet içinde müşa mallardan istifade hakkına malik olur.
İŞTİRAK HALİNDE
MÜLKİYETİN MÜŞTEREK MÜLKİYETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
MADDE 584/a
- (Ek:3678 - 14.11.1990) Mirasçılardan biri terekeye dahil malların tamamı veya
bir kısmı üzerindeki
iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesini talep ettiği
takdirde hâkim,
diğer mirasçılara tebliğ yaparak tayin edeceği süre içinde onları, itirazları
varsa
bildirmeye
davet eder.
iştirak
halinde mülkiyetin o mal üzerinde devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği
veya
mirasçılardan
biri, tayin edilen süre içinde taksim davası açmadığı takdirde o mal üzerindeki
iştirak
halinde mülkiyetin
müşterek mülkiyete dönüşmesine karar verilir.
Terekeye
dahil diğer hakların ve alacakların paylar oranında bölünmesi hususunda da
yukarıdaki
hükümler
uygulanır.
D) YAŞAYANLARIN
HAKKI
MADDE 585 -
Müteveffanın vefatı zamanında yanında bulunup onun tarafından beslenegelen
mirasçılar,
murislerinin hayatında olduğu gibi bir ay daha terekeden infak ve iaşe
edilmelerini
istiyebilirler.
İKİNCİ FASIL
TAKSİMİN
NASIL YAPILACAĞI
A) TAKSİMİN
UMUMİ HÜKÜMLERİ
MADDE 586 -
Kanuni mirasçılar gerek kendi aralarında gerek mansup mirasçılar ile birlikte
mirası aynı
kaidelere göre taksim ederler.
Taksimin nasıl
yapılacağı tayin ve tesbit edilmemiş ise, mirasçılar, terekeyi diledikleri gibi
taksim
edebilirler.
Terekeye ait
bir mala zilyet veya müteveffaya borçlu bulunan mirasçı, taksim esnasında bu
hususa dair
vazıh malumat vermekle mükelleftir.
B) TAKSİM KAİDELERİ
I - MÜTEVEFFANIN
ŞARTLARI
MADDE 587 -
Muris, vasiyetname veya miras mukavelesi ile taksimin nasıl yapılacağına ve
hisselerin
teşkiline müteallik kaideler koyabilir.
Hisseler
arasında, muris tarafından ihlali kast edilmemiş olan müsavatı icabında temin
hususu
mahfuz
kalmak şartiyle; mirasçılar, işbu kaidelere riayetle mükelleftir.
Vasiyetnamede
veya miras mukavelesinde hilâfı şart kılınmadıkça; terekeden bir malın
mirasçılardan
birine tahsisi, vasiyet hükmünde tutulmayıp, taksimin icrası suretini beyana
hamlolunur.
II -
MAHKEMENİN BORÇLU BİR MİRASÇI MAKAMINA KAİM OLMASI
MADDE 588 -
Bir mirasçıya düşen hisseyi temellük veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine
borcunu ödemekten
acze dair icra vesikası istihsal eyliyen alacaklı, hâkimin mirasçı yerine kaim
olan
taksimine iştirakini, isteyebilir.
C) TAKSİMİN
TARZI
I - MİRASÇILARIN
HUKUKÇA MÜSAVATI
MADDE 589 -
Hilâfına bir hüküm bulunmadıkça, mirasçılar tereke mallarında aynı hukuku
haizdirler.
Mirasçılar,
mütveffa ile beyinlerindeki münasebetlere müteallik olup taksimin müsavat ve
adalet
dairesinde
icrasına yarıyan her türlü malumatı birbirine vermekle mükelleftirler.
Mirasçılardan
her biri, borçların taksiminden evvel tediyesini veya teminata bağlamasını
istiyebilir.
II - HİSSELERİN
TEŞKİLİ
MADDE 590 -
Hisseler, mirasçılardan sağ olanlar ile istihlâf edilenlerin adedince teşkil
olunur.
Mirasçılar
uyuşamazlarsa, içlerinden her hangi biri,hisselerin mahkemece teşkil edilmesini
talep
edebilir.
Hisselerin teşkilinde mahkeme mahalli âdetleri, mirasçıların hal ve şanlarını
ve
ekseriyetin
arzularını nazarı itabara alır. Hisselerin tahsisi, mirasçıların kendi aralarında
uyuşmasiyle
olur. Bu mümkün olmazsa, kur'a çekilir.
III - BAZI
TEREKE MALLARININ TAHSİSİ VEYA SATILMASI
MADDE 591 -
Kıymetlerine ehemmiyetli bir noksan ârız olmaksızın taksimi kabil olmıyan mal,
mirasçılardan
birine tahsis olunur. Taksim veya tahsisinde mirasçıların uyuşamadıkları mallar
satılıp
bedeli taksim edilir. Mirasçılar ittifak edemezlerse sulh hâkimi müzayedenin
umumi
olmasına
veya mirasçıların arasında icrasına karar verir.
D) BAZI EŞYANIN
TAKSİMİNE MÜTAALLİK KAİDELER
I - KÜL TEŞKİL
EDEN EŞYA, AİLE EVRAKI, HATIRALAR
MADDE 592 -
Mirasçılardan birinin muhalefeti halinde, asıl ve maksat itibariyle bir kül teşkil
eden
eşya, taksim
edilemez. Mirasçılardan birinin muhalefeti halinde, aile evrakı ve hâtıra teşkil
eden
eşya satılamaz.
Mirasçılar
arasında ihtilâf vukuunda, sulh hâkimi, bu gibi eşyanın satılmasına yahut
mahalli
âdetlere ve âdet
mevcut değilse mirasçıların hal ve şanlarına nazaran hissesinden mahsup edilmek
üzere mirasçılardan
birine tahsisine karar verebilir.
II - MİRASÇIDAKİ
ALACAĞIN MAHSUBU
MADDE 593 -
Müteveffanın mirasçılardan birindeki alacağı, o mirasçının hissesinden mahsup
edilir.
III - TEMİNAT
GÖSTERİLEN TEREKE MALLARI
MADDE 594 -
Hissesine merhun mal isabet eden mirasçı, mukabili olan borcu ödemekle
mükelleftir.
IV - GAYRİMENKULLER
1 - AYIRMA
2 - TAHSİS
a) KIYMET
TAKDİRİ
MADDE 595 -
Gayrimenkul mallar, mirasçıya taksim zamanındaki kıymetleriyle verilir.
b) KIYMET
TAKDİRİNDE USUL
MADDE 596 -
Mirasçılar bir gayrimenkulün kıymetinde ittifak edemezlerse, o kıymet kati
surette
resmî
muhamminler tarafından takdir olunur.
V - ZİRAAT İŞLERİ
1 - TAKSİMDEN
İSTİSNA
MADDE 597 -
Terekede iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar bulunursa
bunların kâffesi,
mirasçılardan işletmeğe muktedir olduğu anlaşılan talibine, tahsis edilir.
Mirasçı
bu ziraat işine
yarıyan malzemenin, aletlerin ve hayvanların dahi kendisine tahsis edilmesini
isteyebilir.
Tahsis edilen malların mecmuu için, tek bir kıymet takdir edilir.
2 - TAHSİSİN
HANGİ MİRASÇIYA AİT OLACAĞI
MADDE 598 -
Mirasçılardan birinin tahsise itirazı veya taliplerin birden fazla olması
takdirinde
hâkim,
mahalli âdetleri ve âdet yok ise mirasçıların hal ve şanını nazarı dikkate
alarak tahsis
hakkında
karar verir ve bey'i yahut taksimini emreder. İşletme hususunu bizzat üzerine
almak
isteyen
mirasçı bütün malların tercihan kendisine tahsis olunmasını talep edebilir.
Müteveffanın
oğullarından hiç biri, işletme hususunu bizzat üzerine almak istemezse kızları
veya
bunların
kocaları işletmeğe muktedir olmak şartiyle malların kendilerine tahsisini
isteyebilirler.
3 - MİRASIN
AİLE ŞİRKET EMVALİ HALİNDE İDARESİ
a) TALEP
HAKKI
MADDE 599 -
Kendisine iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar tahsis
edilen
mirasçı, diğer
mirasçıların hisselerinin bedelini ödemek için zirai gayrimenkullerin üzerlerinde
evvelce
mevcut teminat hukuku dâhil olduğu halde dörtte üçünden fazlasını teminat göstermek
mecburiyetinde
kalırsa, taksimin talikını talep edebilir.
Bu takdirde
mirasçılar, hissei temettü şartiyle müesses bir aile şirketi emvali teşkil etmiş
olurlar.
b) ŞİRKETİ
EMVALİN FESHİ
MADDE 600 -
Kendisine iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar tahsis
edilen
mirasçı, diğer
mirasçıların hisselerinin bedelini mallarının fazla miktarda borç altına
koymadan
ödeyebilecek
bir hale gelirse;
mirasçılardan
her biri, şirketi emvalin feshini ve hissenin ödenmesini isteyebilir.
Mallar
kendisine tahsis edilen mirasçı dahil, hilâfına mukavele yoksa şirketi her
zaman
feshedebilir.
4 - DİĞER HİSSELERİN
NASIL TEDİYE OLUNACAĞI
MADDE 601 -
Mallar kendisine tahsis edilen mirasçı, taksimin tehirini isteyecek olursa diğer
mirasçılar, şirketi
emvale girmek mecburiyetinde olmayıp, hisselerinin tahsis olunan gayrimenkul
ile temin
edilmiş bir alacak şeklinde kendilerine teslimini talep edebilirler.
IV - MÜLHAK
SINAİ MALLAR
MADDE 602 - İktisadi
bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallara mülhak sınai mallar varsa,
hepsi
birlikte mirasçılardan işletmeğe ehil olan talibine tahsis olunur.
Bu sınai
malların kıymeti, ayrıca takdir ve mirasçını hissesinden mahsup edilir. Mirasçılardan
birinin tahsise itirazı veya taliplerin birden fazla olması takdirinde, hâkim,
mirasçıların
hal ve şanını nazarı dikkate alarak tahsis hakkında karar verir veya bey'i
yahut
taksimi
emreder.
ÜÇÜNCÜ FASIL
MİRASTA İADE
A) İADE
BORCU
MADDE 603 -
Kanuni mirasçılar, miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış
oldukları bütün
teberruları, terekeye iade ile birbirlerine karşı mükelleftirler.
Müteveffa
tarafından hilâfına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehinde bahşedilen
cihaz,
tesis masrafı
borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler
iadeye
tabidir.
B) EHLİYETSİZLİK
VEYA RED HALİNDE İADE
MADDE 604 -
Mirasçılardan biri, mirasın açılmasından evvel veya sonra mirasçılık hakkını
gaip
ettiği
takdirde; ona terettüp eden iade mükellefiyeti hissesini alanlara geçer.
Feri kendi
eline geçmemiş olsa bile aslına yapılan teberruları iade ile mükelleftir.
C) ŞARTLARI
I - İADE
VEYA MAHSUP
1 -
MUHAYYERLİK
MADDE 605 - İade
ile mükellef olan mirasçı muhayyerdir, dilerse aldığı malın aynını iade eder,
dilerse
hissesinden fazla olsa bile kıymetini mahsup ettirir. Müteveffanın bu esasa
muhalif
tasarrufları
ve tenkis dâvalarına müteferri haklar mahfuzdur.
II - MİRAS HİSSESİNDEN
FAZLA OLAN TEBERRULAR
MADDE 606 - İadeye
tabi teberruların miktarı, iade ile mükellef mirasçının miras hissesinin baliğ
olduğu kıymetten
ziyade olup ta; bu ziyadenin mirasçıya kalmasının müteveffaca maksut olduğu
isbat
edilirse, tenkis dâvası hakkı mahfuz kalmak üzere ziyadenin iadesi lâzımgelmez.
Fürulara
evlenirken
mutad derecede verilen eşya ile yapılan sarfiyatın iadeye tabi olmaması, asıldır.
III -
HESABIN NASIL YAPILACAĞI
MADDE 607 - İadede,
teberru olunan şeylerin mirasın açıldığı gündeki kıymetleri ve daha evvel
satılmış
olanların satış fiatları esas olur. Hasılat ve sarfiyattan zamanı mucip olarak
ayne veya
kıymete ârız
olan noksanlardan dolayı mirasçılar, zilyedin haklarına malik ve borçları ile
mükelleftirler.
D) TALİM VE
TERBİYE MASRAFI
MADDE 608 -
Muris tarafından hilâfı kasdedilmiş olduğu ispat edilmedikçe çocukların terbiye
ve
tahsilleri için
yapılmış olan masarifin ancak mutad olan miktardan fazlası iaede olunur.
Murisin
vefatında henüz terbiye ve talimleri ikmal edilmemiş olan veya malul bulunan çocuklara
taksim esnasında
münasip bir tazminat verilir.
H) MUTAT HEDİYELER
MADDE 609 -
Mutat olan hediyeler, iadeye tabi değildir.
V) AİLE İÇİN
YAPILAN FEDAKARLIĞA KARŞI TAZMİNAT
MADDE 610 - Ana
baba ile birlikte yaşayan ve ivazından sarahaten feragat etmeksizin kendi
sayını veya
varidatını aileye tahsis etmiş olan reşit evlât, taksim esnasında münasip bir
tazminat
isteyebilir.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
TAKSİMİN HİTAMI
VE HÜKÜMLERİ
A) TAKSİMİN
HİTAMI
I - TAKSİM
MUKAVELESİ
MADDE 611 -
Hisselerin teşkil ve kabzını yahut taksim mukavelesinin akdini mütaakip,
taksim;
mirasçılar için
lüzum ifade eder.
Taksim
mukavelesi, yazılı olmadıkça muteber olmaz.
II - MİRAS HİSSELERİ
HAKKINDA MUKAVELE
MADDE 612 -
Miras haklarının temlikine mütaallik mirasçıların birbirleriyle akdedeceği
mukaveleler
ile hayatta bulunan ana yahut babanın müteveffa karı ve kocasından olan
çocuklariyle
bu çocuklara müteveffadan isabet eden hissenin temlikine mütaallik
akdedecekleri
mukavelenin,
yazılı olması şarttır.
Mirasçılardan
biriyle hissesinin temlikine dair üçüncü bir şahıs arasında akdedilmiş olan
mukavele üçüncü
şahsa, taksime müdahale hakkı vermez. Üçüncü şahsın hakkı, ancak temlik eden
mirasçıya
ayrılan hissenin talebine münhasırdır.
III - HENÜZ
AÇILMAMIŞ BİR MİRAS HAKKINDAKİ MUKAVELELER
MADDE 613 -
Bir kimsenin sağlığında mirasçılardan birinin diğer mirasçılar veya üçüncü bir şahıs
ile o
kimsenin mirası hakkında ve kendi iştirak ve muvafakatı olmaksızın yaptığı
mukaveleler batıl
ve hükümsüzdür.
Böyle bir mukavele mucibince vukubulan teslimat geri istenebilir.
B) MİRASÇILARIN
BİRBİRİNE KARŞI MESULİYETİ
I - MESULİYETTEN
MÜTEVELLİT BORÇLAR
MADDE 614 -
Taksimden sonra mirasçılar, her birinin hissesine düşen mallar için beyi hükümleri
mucibince
yekdiğerinin zaminidirler.
Mirasçılar,
aralarında taksim ettikleri alacakların mevcudiyetini birbirlerine karşı zamin
oldukları
gibi borsaya
kabul edilmiş olan kıymetli evrak müstesna olmak üzere bu alacaklar taksimde ne
miktar için
mahsup edilmişler ise o miktar hakkında borçluların tediye iktidarlarından dahi
mütekabilen
alelâde kefiller gibi mesuldürler. Zamin olanlara karşı dâva hakkı, taksimin
hitamından
ve taksiminden sonra ödenmesi lâzım matluplar için bu lüzum tarihinden itibaren
bir
sene geçmekle
müruru zamana uğrar.
II - TAKSİMİN
FESHİ
MADDE 615 -
Mukaveleler hangi sebeplerle fesholunabilirse, taksim dahi anı sebeplerle fesih
olunabilir.
C) ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA
KARŞI MESULİYET
I - TESELSÜL
MADDE 616 -
Alacaklı, alacağının inkısamına veya nakline sarahaten veya zımnen razı
olmadıkça
mirasçılar taksimden sonra dahi terekenin borçlarından müteselsilen ve bütün
malları
ile mesüldürler.
Şu kadar ki beş sene geçince teselsül kalmaz. Bu müddet, taksimin hitamından ve
taksimden
sonra ödenmesi lâzım matluplar için lüzum tarihinden başlar.
II - RÜCU
HAKKI
MADDE 617 - Ödenmesi
kendisine tahmil edilmiş olmayan bir borcu yahut bir borcun
ödenmesini
deruhte ettiği miktarından fazlasını ödeyen mirasçı diğer mirasçılara rücu hakkını
haizdir. Bu
hak, evvel emirde taksim esnasında borcu ödemeyi deruhte etmiş olan mirasçılara
karşı
kullanılır.
Bundan başka hilâfına şart olmadıkça, her biri, hisseleri nisbetinde terekenin
borçlarını
ödemekle mükelleftirler.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
AYNİ HAKLAR
BİRİNCİ
KISIM
MÜLKİYET
ON SEKİZİNCİ
BAP
UMUMİ HÜKÜMLER
A) MÜLKİYET
HAKKININ UNSURLARI
MADDE 618 -
Bir şeye malik olan kimse, o şeyde kanun dairesinde dilediği gibi tasarruf
etmek
hakkını
haizdir; haksız olarak o şeye vaziyed eden herhangi bir kimseye karşı istihkak
dâvası
ikame ve her
nevi müdaheleyi menedebilir.
B) MÜLKİYET
HAKKININ ŞÜMULÜ
I - MÜTEMMİM
CÜZLER
MADDE 619 -
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütün mütemmim cüzlerine de malik olur.
Mahalli örfe
göre bir şeyin esaslı bir unsurunu teşkil eden o şey telef veya tahrip yahut tağyir
edilmedikçe
ondan ayrılması kabil olmıyan cüzler o şeyin mütemmim cüzleridir.
II - TABİİ
SEMERELER
MADDE 620 -
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin tabii semerelerine de maliktir. Bir şeyin
muayyen
zamanlarda
hasıl ettiği ve örfün o şeyden tahsisine göre istihsalini tecviz eylediği
mahsuller, o
şeyin tabii
semereleridir. Tabii semereler, ayrılıncaya kadar asıl şeyin mütemmim cüzleridir.
III -
TEFERRUAT
1 - TARİF
MADDE 621 -
Bir şeye ait yapılacak temliki tasarruflarda o şeyin istisna olunmayan
teferruatı
dâhil olur.
Mahalli örfe veya malikin sarih arzusuna göre bir şeyin işletilmesi veya
muhafazası veya
ondan
istifade olunması için daimî bir tarzda tahsis olunan ve kullanmakta o şeye
tabi kılınan veya
takılan veya
onunla birleştirilen menkul eşya asıl şeyin teferruatıdır. Asıl şeyden muvakkat
bir
zaman için
ayrılmakla teferruattan olmak sıfatı zail olmaz.
2 - MÜSTESNASI
MADDE 622 -
Asıl şeye zilyet bulunan kimsenin kullanmasına muvakkaten tahsis edilen veya
ancak o
kimsenin istihlâk etmesi için muhassas veya asıl şeyin hususi maliyetine yabancı
olan yahut
o şey ile
muhafaza için veya beyi veya icar edilmek maksadiyle birleştirilen menkul eşya
teferruat
sıfatını
alamaz.
C) BİRDEN ZİYADE
KİMSELERİN BİR ŞEY ÜZERİNDE MÜLKİYETİ
I - MÜŞTEREK
MÜLKİYET
1 - HİSSEDARLAR
ARASINDAKİ MÜNASEBETLER
MADDE 623 -
Birden ziyade kimseler şayian bir şeye malik olur ve hisseleri bilfiil taksim
edilmemiş
bulunursa onlar, o şeyin hissedarıdırlar.
Hissedarların
şayi hisseleri birbirine müsavi olmak asıldır.
Hissedarlardan
her biri kendi hissesi hakkında malik hak ve mükellefiyetlerini haiz olup
hissesini
temlik veya
terhin edebilir.
Alacaklıları
da bu hisseyi haczettirebilirler.
2 - İDARİ
TASARRUFLAR
MADDE 624 -
Hilâfına mukavele olmadıkça, hissedarlar müşterek mülklerini biliştirak idare
ederler.
Ekseriyet
hilâfına karar vermedikçe hissedarlardan her biri, ufak tefek tamirat ile
ziraat işleri gibi
alelâde
idari tasarrufları icraya ehildir.
Ziraat usulünün
değiştirilmesi, büyük tamirat icrası gibi daha ziyade mühim olan idari
tasarruflar,
müşterek mülkün
yarısından fazlasına malik olan ve adet itibariyle de ekseriyeti teşkil eden
hissedarların
reyleri içtima etmedikçe yapılamaz.
3 - TEMLİKİ
TASARRUFLAR
MADDE 625 -
Hissedarlardan her biri, müşterek menfaatler için diğer hissedarları temsil edebilir
ve diğer
hissedarların hakları ile kabili tevfik oldukçe müşterek şeyden istifade eder
ve onu
kullanır.
Müşterek mülkü
temlik etmek, onun üzerinde aynî bir hak tesis eylemek ve onun intifa tarzını
değiştirmek
için bu bapta bilittifak başka bir kaide kabul edilmediği takdirde bütün
hissedarların
muvafakati şarttır.
4 -
MASRAFLARA VE MÜKELLEFİYETLERE İŞTİRAK
MADDE 626 -
Müşterek mülkiyete terettüp eden veya müşterek mülkiyeti takyit eyliyen idari
masraflar,
vergiler ve sair mükellefiyetler hilâfına hüküm yoksa hisseleri nispetinde bütün
hissedarlara
ait olur.
Hissedarlardan
biri hissesinden fazla tediyatta bulunursa bu fazla ile hisseleri nispetinde diğer
hissedarlara
rücu eder.
HİSSEDARLIKTAN
ÇIKARILMA
MADDE 626/a
- (Ek:3678 - 14.11.1990) Kendi tutum ve davranışları veya malın kullanılmasını
bıraktığı ya
da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davranışları ile diğer
hissedarların
tümüne veya
bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır surette ihlâl eden hissedar, bu yüzden
onlar için müşterek
mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hale getirmişse mahkeme kararıyla
hissedarlıktan
çıkarılabilir.
Davanın açılması,
aksine bir anlaşma yoksa, hissedarların hem hisse hem de sayı bakımından
çoğunlukla
karar vermelerine bağlıdır.
Hâkim, çıkarma
talebini haklı gördüğü takdirde, çıkarılacak hissedarın hissesini karşılayacak
kısmı
maldan ayırmak
mümkün ise bu ayırmayı yaparak ayrılan parçanın müşterek mülkiyetten çıkarılana
tahsisine
karar verir.
Aynen ayırımı
mümkün bulunmayan maldaki hissenin dava tarihindeki değeri ile kendilerine
devrini
isteyen hissedar veya hissedarlar bunu hissedarlıktan çıkarma talebi ile
birlikte istemek
zorundadırlar.
Hâkim, hükmünden önce re'sen tayin edeceği münasip bir mehil içinde hisse
değerinin
tediye veya tevdiine karar verir. Davanın kabulü halinde hissenin talep eden adına
tesciline hükmolunur.
Hisseyi karşılayacak kısmın maldan aynen ayrılması mümkün olmaz ve
bu hisseye
talip olan hissedar bulunmazsa hâkim, davalıya hissesini temlik etmesi için bir
süre
tayin eder
ve bu süre içinde temlik edilmeyen hissenin açık artırma ile satışına karar
verir. Satış
kararı cebri
icra yoluyla paraya çevirmeye dair hükümler uyarınca yerine getirilir.
DİĞER HAK
SAHİPLERİNİN ÇIKARILMASI
MADDE 626/b
- (Ek:3678 - 14.11.1990) Bir hissedarın çıkarılmasına dair hükümler, kıyas
yoluyla
intifa veya
diğer bir aynî hak veya tapuya şerh edilmiş kira gibi şahsi hak sahibine de
uygulanır.
Şu kadar ki,
devri caiz olmayan hakkın uygun bir tazminat karşılığında sona ermesine karar
verilir.
5 - MÜŞTEREK
MÜLKİYETİN NİHAYETİ
a) TAKSİM
DAVASI
MADDE 627 -
Hukuki bir tasarruf mucibince yahut müşterek mülkün devamlı bir maksada tahsis
edilmiş
olması hasebiyle şuyuu idame mükellefiyeti olmadıkça hissedarlardan her biri,
taksim
istiyebilir.
Taksim hakkı, hukuki bir tasarrufla on seneden fazla bir müddet için bertaraf
edilemez.
Taksim, münasip
olmıyan bir zamanda yaptırılamaz.
b) TAKSİMİN
NASIL YAPILACAĞI
MADDE 628 -
Müşterek mülkiyet; aynen taksim ile nihayet bulacağı gibi bedeli hissedarlar
arasında
tevzi olunmak üzere pazarlık veya müzayede suretiyle beyi ile ve hissedarlardan
biri veya
bir kaçı
tarafından diğerlerine ait hisselerin iktisabiyle de nihayet bulur.
Hissedarlar
taksimin nasıl yapılacağında ittifak edemedikleri takdirde müşterek mülkün kıymetine
ehemmiyetli
bir noksan arız olmaksızın taksimi kabil ise, hâkim aynen taksimi ve kabil değil
ise
hissedarlar
beyninde veya umum arasında müzayede ile satılmasını emreder.
Aynen
taksiminde hisselerin teadülü temin edilemezse ivaz ilâvesiyle tadil olunur.
II - İŞTİRAK
HALİNDE MÜLKİYET
1 - SEBEPLERİ
MADDE 629 -
Kanun mucibince veya bir mukavele ile iştirak teşkil eden kimseler bir şeye
malik
olursa her
birinin hakkı o şeyin tamamına sari olur.
2 - HÜKÜMLERİ
MADDE 630 - Şeriklerin
hak ve vazifeleri iştiraki tevlit eden kanun veya mukavele hükümleri ile
muayyendir.
Hilâfına bir
hüküm olmadığı halde şeriklerin hakları ve hususiyle malik oldukları şeyde
tasarruf
salâhiyetleri
ancak ittifak ile verecekleri karar mucibince kullanılabilir. İştirak devam
ettiği
müddetçe
taksim ve şayi cüzde tasarruf caiz değildir.
3 - İŞTİRAK
HALİNDEKİ MÜLKİYETİN NİHAYETİ
MADDE 631 - İştirak
halinde mülkiyet, o mülkün temliki veya iştirakin zevaliyle nihayet bulur. Bu
suretle
taksim, hilâfına hüküm bulunmadıkça müşterek mülkiyet hükümlerine göre yapılır.
ON DOKUZUNCU
BAP
GAYRİ MENKUL
MÜLKİYETİ
BİRİNCİ
FASIL
GAYRİMENKUL
MÜLKİYETİNİN MEVZUU, İKTİSABI, İZAASI
A) GAYRİMENKUL
MÜLKİYETİNİN MEVZUU
MADDE 632 -
Gayrimenkul mülkiyetinin mevzuu, yerinde sabit olan şeylerdir.
Bu kanuna göre
aşağıdaki şeyler gayri menkuldür:
1 - Arazi,
2 - Tapu
sicilinde müstakil ve daimi olmak üzere ayrıca kaydedilen haklar,
3 -
Madenler,
B) GAYRİMENKUL
MÜLKİYETİNİN İKTİSABI
I - TESCİL
MADDE 633 -
Gayrimenkul mülkiyetini iktisap için tapu siciline kayıt, şarttır. Bununla beraber
işgal,
miras, istimlâk, cebri icra tarikleriyle veya mahkeme ilâmı ile bir gayrimenkulü
iktisabeden
kimse
tescilden evvel dahi ona malik olur.
Fakat tescil
merasimi ikmal edilmedikçe temliki tasarrufta bulunamaz.
II - İKTİSAP
TARİKLERİ
1 - MÜLKİYETİ
NAKLEDEN AKİTLER
MADDE 634 -
Mülkiyeti nakleden akitler resmî şekilde yapılmadıkça muteber olmazlar. Ölüme
bağlı
tasarruflarla evlenme mukaveleleri kendilerine mahsus şekillere tabidir.
2 - İŞGAL
MADDE 635 -
Tapu siciline göre sahipsiz bir şey haline geldiği anlaşılmayan müseccel bir
gayrimenkul,
işgal tarikiyle iktisap olunamaz.
Müseccel olmıyan
bir arzın işgali sahipsiz şeylere dair olan hükümlere tabidir.
3 - YENİ
ARAZİ TEŞEKKÜLÜ
MADDE 636 -
Sahipsiz yerlerde birikmek, dolmak ve kaymak veya umuma ait suların mecra veya
seviyeleri
değişmek gibi bir suretle teşekkül edip kendisinden istifade mümkün olan arazi
Devletin
mülkü olur.
Bu suretle
kendisine ait bir gayrimenkulden ayrılan parçaların vücudunu ispat eden kimse
onları
istirdah
edebilir.
4 - ARAZİNİN
KAYMASI
MADDE 637 -
Arazinin yerinden kayması hududun tadilini icabetmez.
Bu suretle
bir gayrimenkul üzerine geçmiş olan toprak ve saire hakkında enkaza ve ihtilâta
dair
olan hükümler
tatbik olunur.
5 - MÜRURU
ZAMAN
a) ADİ MÜRURU
ZAMAN
MADDE 638 -
Muhik bir sebep yok iken tapu sicilinde uhdesine malik sıfatı ile mukayyett
bulunan
bir
gayrimenkulü fasılasız ve nizasız on sene müddetle ve hüsnü niyetle yedinde
bulunduran
kimsenin o
gayrimenkulün üzerindeki hakkına itiraz olunamaz.
b) FEVKALEDE
MÜRURU ZAMAN
MADDE 639 -
(Değişik: 09.03.1954 - 6333 s. Y. m.1) Tapu sicilinde mukayyet olmıyan bir
gayrimenkulü
nizasız ve fâsılasız 20 sene müddetle ve malik sıfatiyle yedinde bulundurmuş
olan
kimse o
gayrimenkulün kendi mülkü olmak üzere tescili talebinde bulunabilir.
Tapu
sicilinde maliki kim olduğu anlaşılamıyan veya 20 sene evvel vefat etmiş yahut
gaipliğine
hüküm
verilmiş bir kimsenin uhdesinde mukayyet olan bir gayrimenkulü aynı şerait altında
yedinde
bulunduran kimse dahi o gayrimenkulün, mulkü olmak üzere tescilini talep
edebilir.
Tescil dâvası
Hazine ve ilgili âmme hükmî şahsiyeti aleyhine açılır ve mahkemece gazete ile
ve
ayrıca
mahallinde münasip vasıtalarla en az 3 defa ilân olunur.
Son ilândan
itibaren 3 ay içinde bir itiraz dâvası açılmaz veya açılıp da reddedilir ve
iddia sabit
olursa
tescile karar verilir; karara gayrimenkulün haritası veya ebatlı krokisi
eklenir.
Hususi kanun
hükümleri mahfuzdur.
c) MÜDDETLER
MÜDDETİN
HESABI, İNKITAI-TATİLİ
MADDE 640 -
Yukarki maddelerde beyan olunan iktisabı müruru zaman müddetinin gerek
hesabında
gerek inkıta ve tatilinde, ancak müruru zamanında cari olan hükümler tatbik
olunur.
6 - SAHİPSİZ
ŞEYLER VE UMUMA AİT MALLAR
MADDE 641 -
Sahipsiz şeyler ile menfaati umuma ait olan mallar Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır.
Hilâfı sabit olmadıkça menfaatı umuma ait sular ile ziraate elverişli olmıyan
yerler,
kayalar,
tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkü değildir. Sahipsiz şeylerin
ihraz ve işgali,
yollar ve meydanlar, akar sular ile yatakları gibi menfaati umuma ait malların
işletilmesi
ve kullanılması hakkında ahkâmı mahsusa vazolunur.
III - TESCİLİ
TALEP HAKKI
MADDE 642 -
Bir şeye temellük etmek hakkını hibe gibi bir sebeple iktisap etmiş olan kimse
tescil
muamelesinin icrasını malikinden talep edebilir.
İmtina
halinde mülkiyetin kendisine aidiyetine karar verilmesini hâkimden istiyebilir.
İhraz ve işgal,
intikal, istimlâk cebri icra ve mahkeme ilâmiyle bir gayrimenkulün mülkiyetini
iktisap eden
kimse; doğrudan doğruya tescil muamelesini yaptırabilir.
Karı koca
malları hakkındaki usul icabı olarak vuku bulan mülkiyet tebeddüleri sicilli
mahsubuna
kayıt ve ilân
edilmesini müteakip resen tapu siciline de kaydolunur.
C) GAYRİMENKUL
MÜLKİYETİN İZAASI
MADDE 643 -
Gayrimenkulün mülkiyeti, sicil kaydının terkini veya gayrimenkulün tamamiyle
ziyaı
halinde zail
olur. Menfaati amme için yapılan istimlâk halinde mülkiyetin ne vakit zail
olacağı
kanunu
mahsusla muayyendir.
İKİNCİ FASIL
GAYRİ MENKUL
MÜLKİYETİN HÜKÜMLERİ
A) GAYRİMENKUL
MÜLKİYETİN ŞÜMULÜ
I - UMUMİYETLE
MADDE 644 -
Bir arza malik olmak, onu kullanmakta faydalı olacak derecede altına ve üstüne
malik olmağı
tazammun eder.
Kanuni
takyitler müstesna olmak üzere bu mülkiyet, yapılan ve dikilen şeyleri ve
kaynakları dahil
şamil olur.
II - SINIR
1 - GAYRİMENKULÜN
TAHDİDİ
MADDE 645 -
Gayrimenkulün sınırı plân ve arz üzerine konulan işaretler ile tâyin olunur.
Plândaki sınır
ile arz üzerindeki sınır birbirini tutmazsa asıl olan plândaki sınırdır.
2 - TAHDİT
BORCU
MADDE 646 -
Sınırı belli olmıyan araziye malik olan kimse komşusunun talebi üzerine gerek
plânının
tashihi gerek arz üzerine işaretler konulması suretiyle sınırın tâyini için diğerine
yardım
etmeğe
mecburdur.
3 - TAHDİT
EDEN ŞEYLERİN HÜKMÜ
MADDE 647 -
Duvar, çit, parmaklık gibi iki gayrimenkulü birbirinden ayıran şeylerin mülkiyetinde
asıl olan;
her iki komşu arasında müşterek olmaktadır.
III - ARSA ÜZERİNE
İNŞAAT
1 - ARSA VE
LEVAZIM
a) MÜLKİYET
MADDE 648 -
Bir kimse başkasının inşaat levazımiyle kendi arsası üzerine yahut kendi levazımiyle
başkasının
arsası üzerine bina yapmış olsa bu levazım, arsanın mütemmim cüzü olur. Şu
kadar ki
levazım,
malikin rızası olmaksızın alınıp kullanılmış ise kal'i fahiş bir zararı müeddi
olmadıkça
maliki onu
kali ile istirdadını talepedebilir ve masarifi arsa sahibine ait olur. Eğer
bina arsa
sahibinin rızası
olmaksızın levazım sahibi tarafından yapılmış ise kal'i fahiş bir zararı müeddi
olmadıkça
arsa sahibi kal'ini istiyebilir ve masarifi levazım sahibine ait olur.
b) TAZMİNAT
MADDE 649 -
Ebniye kalolunmadığı takdirde arsa sahibi inşaat levazımına mukabil muhik bir
tazminat
vermeğe mecburdur. Arsa sahibi inşaatı suiniyetle yapmış ise diğer tarafın bütün
zararını
tazmin ile
mahkûm edilebilir.
Eğer bina
levazım sahibi tarafından suiniyetle yapılmış ise arsa sahibinin levazım için
vereceği
tazminat
levazımın en az kıymetini geçmiyebilir.
c) BİNA SAHİBİNİN
ARSAYI TEMELLÜK EDEBİLMESİ
MADDE 650 -
Binanın kıymeti açıkça arsanın kıymetinden ziyade ise hüsnüniyetle hareket eden
levazım
sahibi muhik bir tazminat mukabilinde mecmuunun mülkiyetinin kendisine
verilmesini
istiyebilir.
2 - BAŞKASININ
ARSASINA TECAVÜZ EDEN İNŞAAT
MADDE 651 -
Yanındaki arsaya tecavüz etmiş olan inşaat ve imalât bunları yapan kimsenin o
arsa üzerinde
aynî bir hakkı varsa, bunlar o kimsenin arsasının mütemmim cüzü olur ve tecavüz
eden kısmı
irtifak hakkı olmak üzere tapu siciline kaydedilir. Bundan mutazarrır olan arsa
sahibi
tecavüze
muttali olduğu tarihten itibaren on beş gün içinde itiraz etmemiş ise inşaat hüsnüniyetle
yapıldığı ve
icabı hal müsait bulunduğu takdirde inşaatı yapan kimse muhik bir tazminat
mukabilinde
tecavüz ettiği mahal üzerinde kendisine aynî bir hak verilmesini veya o mahal
mülkiyetinin
kendisine aidiyetinin tanınmasını istiyebilir.
3 - ÜST
HAKKI
MADDE 652 -
Bir arsanın veya üstünde yapılan yahut onunla devamlı bir surette birleştirilen
inşaat ve
imalât tapu siciline irtifak hakkı diye tescil edilmek üzere başka bir malikin
mülkü olabilir.
Bir evin
muhtelif katları, üst hakkı teşkiline mevzu olamaz.
4 - MECRALAR
MADDE 653 -
Elektrik, gaz, su gibi şeylerin mecraları hangi arz için tesis olunmuşlar ise
onun
haricinde
bulunmuş olsa bile hilâfına bir hüküm olmadıkça onlar hangi sınai teşebbüsün
eseri
iseler onun
teferruatı ve sahibinin mülkü nazariyle bakılır.
Bu mecraları
tesis hakkı, komşuluk münasebetlerine müteallik hükümler icabından olmadığı
takdirde
irtifak hakkına müsteniden tesis edilmiş olmadıkça başkasının arsasını aynî bir
hakla takyit
etmiş olmaz.
Eğer mecra açıkta
değilse irtifak hakkı, tapu siciline kaydolunmakla tesis olunur; açıkta ise irtifak
hakkı mecranın
yapılmasiyle teessüs etmiş olur.
5 - MENKUL İNŞAAT
MADDE 654 -
Temelli kalmak maksadı olmaksızın başkasının arsası üzerine yapılan kulübe ve
baraka gibi
hafif binalar, inşa edenin mülkü olur ve tapu siciline kaydolunmaz.
6 - DİKİLEN ŞEYLER
MADDE 655 -
Bir kimse başkasının fidanını kendi tarlasına yahut kendi fidanını başkasının
tarlasına
dikerse alâkadar olan kimseler başkasının levazımı ile kendi arasında veya
kendi levazımı
ile başkasının
arsasına bina yapmak veya menkul bir inşaatta bulunmak hallerinde alâkadar
kimselerin
haklarını haiz ve borçları ile mükelleftirler. Ağaçlar ve ormanlar üzerinde üst
hakkı tesisi
memunudur.
IV - MALİKİN
MESULİYETİ
MADDE 656 -
Bir malikin hakkını tecavüz etmesinden dolayı bir zarara uğrayan veya uğramak
tehlikesinde
bulunan kimse eski halin iadesini veya tehlikenin izalesi için lâzımgelen
tedbirlerin
yapılmasını
talep edebilir ve uğradığı zarar ve ziyanı ayrıca tazmin ettirebilir.
B) GAYRİMENKUL
MÜLKİYETİN TAKYİTLERİ
I - UMUMİYETLE
MADDE 657 -
Mülkiyetin kanuni takyitleri tapu siciline kayde hacet olmaksızın muteber olur.
Bu
takyitler,
ancak resmi bir senedle ve tapu siciline kayıt ile ilga veya tadil olunabilir.
Ammenin
menfaati için
vazolunan takyitler tadil ve ilga olunamaz.
II - MÜLKİYET
HAKKININ TAKYİTLERİ
1 - ŞUF'A
a)
MUKAVELEDEN MÜTEVELLİT ŞUF'A
MADDE 658 -
Mukaveleden mütevellit şuf'a hakkı; tapu siciline şerh verildiği surette bu şerhte
tâyin olunan
müddet zarfında ve sicilde gösterilen şartlar dairesinde her hangi bir malike
karşı
dermeyan olunabilir.
Sİcilde şart
gösterilmemiş ise gayrimenkulün müddeialeyhe satışındaki şarta itibar olunur.
Meşfu
satıldıkta
bayi keyfiyeti şefia haber vermeğe mecburdur.
Şefiin bey'e
ıttılaı gününden itibaren bir ay ve herhalde sicille şerh verildiği tarihten
itibaren on
sene geçmekle
şuf'a hakkı sakıt olur.
b) KANUNİ ŞUF'A
HAKKI
MADDE 659 -
Bir gayrimenkulün hissedarları onun şayi bir hissesini satın alan üçüncü şahsa
karşı
kanuni şuf'a
hakkını haizdir.
2 - İŞTİRA,
VEFA HAKLARI
MADDE 660 -
Mukaveleden mütevellit iştira ve vefa hakları tapu siciline şerh verildiği
surette bu
şerhte gösterilen
müddet içinde gayrimenkulün herhangi malikine karşı dermeyan olunabilir.
Bu haklar
her halde şerh tarihinden itibaren on sene geçmekle sakıt olur.
III - KOMŞU
HAKKI
1 - MÜLKİ KULLANMA
MADDE 661 -
Bir kimse mülkünü kullanırken hele sınai işler yaparen komşusuna zarar verecek
her türlü taşkınlıklardan
çekinmeğe mecburdur.
Hususiyle
mazarat veren ve gayrimenkulün mevki ve mahiyetine ve mahalli örfe göre komşu
arasında hoş
görülebilecek dereceyi geçen gürültüler ve sarsıntılar yapmak ve duman ve kurum
ve
rahatsızlık
veren sair toz, boğu, koku çıkartmak memnudur.
2 - HAFRİYAT
VE İNŞAAT
a) KAİDESİ
MADDE 662 -
Bir mülk sahibi, hafriyat ve inşaatta bulunurken komşusunu arsasına zarar vererek
veya zarara
maruz bırakarak veya üzerlerindeki mebaniyi tehlikeye koyarak, izrar edemez.
Komşuluk
kaidelerine muhalif olarak yapılan inşaatta başkasının arazisine tecavüz
halindeki
hükümler
tatbik olunur.
b) HAFRİYAT
VE İNŞAATIN EBADI
MADDE 663 -
Yapılacak hafriyat ve inşaatın ebadında gayrimenkul sahiplerinin riayete mecbur
oldukları hükümler
hususi kanunlar ile muayyendir.
3 - AĞAÇ DAL
VE KÖKLERİNİN BAŞKASININ MÜLKÜNE GEÇMESİ
a) KAİDE
MADDE 664 -
Bir ağacın dalları ve kökleri komşunun mülküne giçipte zarar verdiği ve komşunun
talebi üzerine
münasip bir müddet içinde ağaç sahibi bunları kaldırmadığı takdirde komşunun o
dal
ve kökleri
kesip enkazını zaptetmeğe salâhiyeti vardır.
Ağaç dallarının
kendi ebniye ve ekinleri üzerine geçmesine müsamaha eden kimsenin işbu
dallarda
yetişen meyveleri temellüke hakkı vardır.
Bu hükümler,
komşu ormanlar hakkında cereyan etmez.
b) DİKİLECEK
ŞEYE GÖRE RİAYETİ İCAP EDEN HÜKÜMLER
MADDE 665 -
Gayrimenkulün ve dikilecek şeylerin nevilerine göre sahiplerinin dikmek hususunda
riayete
mecbur oldukları hükümler, kanunu mahsus ile tâyin olunur.
4 - KENDİ
KENDİNE AKAN SULARIN CEREYANI
MADDE 666 -
Bir gayrimenkulün sahibi, üst taraftaki gayrimenkulde kendi kendine akan suları
hususiyle
kar, yağmur ve tutulmamış kaynak sularını kendi mülküne kabule mecburdur. Komşuların
hiç biri diğerinin
zararına bu cereyana mâni olamaz.
Bir
gayrimenkulün aşağısında bulunan diğer gayrimenkule akan ve ona lâzım olan
suyunu
yukarıki
gayrimenkul sahibi kendisine lazım olan dereceden ziyade mülkünde tutamaz.
5 - KURUTMA
MADDE 667 -
Bir bataklığın suyu ötedenberi alt taraftaki tarlaya akagelmekte ise sahibinin
onu
kurtarmak için
yapacağı ameliyattan neşet eden suları alt taraftaki tarla sahibi kabule
mecburdur.
Aşağıdaki
tarlaya bundan bir zarar gelecek ise sahibi tarlasının içinden geçmek üzere su
yolları
tesisini
bataklık sahibinden isteyebilir. Tesis masrafı bataklık sahibine aittir.
6 - SU YOLU
VE GAZ VE ELEKTRİK BORULARININ GEÇİRİLMESİ
a) BUNLARA
KARŞI MÜSAMAHA BORCU
MADDE 668 -
Gayrimenkul sahipleri yapılacak zarar tamamiyle ve peşin tazmin olunmak şartiyle
mülkünün altından
veya üstünden su yolu ve gaz ve elektrik boruları geçirilmesine, bunların başka
yerden geçirilmeleri
imkansız olur veya çok fazla masrafı mucip bulunur ise, müsaade etmeğe
mecburdur.
Bu tesisat,
sahibinin talebi üzerine masrafı kendisine ait olmak şartiyle tapu siciline
kaydolunur.
b) ÜZERİNE
TESİSAT YAPILACAK ARSA SAHİBİNİN MENFAATLERİNİN MUHAFAZASI
MADDE 669 -
Bu tesisat mülkünden geçen kimse, menfaatinin munsıfane nazara alınmasını talep
edebilir;
fevkalâde ahvalde ve tesisat gayrimenkulün üstünde ise üzerine tesisat yapılacak
münasip
bir kısmının
kendi zararını tamamiyle telâfi edecek bir ivaz mukabilinde alınmasını
isteyebilir.
c) YENİ HADİSELER
MADDE 670 -
Ahval değişirse gayrimenkulün sahibi menfaati icabı olarak işbu tesisatın
naklini
isteyebilir.
Nakil masrafı kaideten diğer tarafa aittir.
Şu kadar ki
maslahat icap ediyorsa hâkim gayrimenkul sahibinin münasip miktarda nakil
masrafına iştirakini
tensip eder.
7 - MÜRUR
HAKKI
a) LÜZUMLU
GEÇİT
MADDE 671 -
Tarikı âmme çıkmak için kâfi bir yolu bulunmayan gayrimenkul sahibi tam bir
ivaz
mukabilinde
komşularından kendisine geçmek için münasip bir yerin terkini talep edebilir.
Bu hak
mülklerin ve
onlara giden yolların evvelki hallerine göre bu yolun nereden geçmesi lâzımgeliyorsa
oranın
malikine ve icabında bu yolun açılmasından en az mutazarrır olan kimseye karşı
kullanılır.
Bu yolun tâyininde
iki tarafın menfaatleri gözetilir.
b) MÜRUR
HAKKININ TESCİLİ
MADDE 672 -
Daimî olarak tesis olunan mürur hakkının tapu sicilline kaydı lâzımdır.
8 - HAİL
MADDE 673 -
Müşterek haller hakkındaki hükümlere halel gelmemek üzere her malik kendi
arzının
hailini kendi yapar. Araziye hail koymak mecburiyeti ve bunun nasıl konacağı
kanunu
mahsus ile tâyin
olunur.
9 - KOMŞULUK
İÇİN LÜZUMLU OLAN ŞEYLERİN İCRASI
MADDE 674 -
Komşuluk haklarının kullanılması için lüzum olan işlerin yapılması her birinin
menfaati
nisbetinde arz sahiplerinin uhdesine terettüp eder.
IV - BAŞKASININ
ARAZİSİNE GİRMEK
1 - ORMAN VE
MER'A
MADDE 675 -
Kanunen menedilmedikçe örf ve âdete göre herkes başkasının orman ve mer'asına
girebilir ve
mantar ve ufak tefek yabani meyveleri toplayıp temellük edebilir. Av avlanmak
ve balık
tutmak için
başkasının arazisine girmek hakkındaki hükümler kanunu mahsus ile tâyin olunur.
2 - DÜŞEN ŞEYLERİN
ALINMASI
MADDE 676 -
Su, rüzgar, çığ veya diğer tabii kuvvetler vasıtasiyle veya her hangi bir
suretle bir
mal bir
kimsenin arsasına düşer veya hayvan girer ve arı ve tavuk ve balıklar göçerse
arz sahibi
bunların
aranılıp tutulması için sahiplerine müsaade etmeğe mecburdur. Bu yüzden hasıl
olan zarar
için arz
sahibinin tazminat istemeğe ve tazminatı alıncaya kadar bunları hapsetmeğe hakkı
vardır.
3 - ZARURİ
SEBEPLER
MADDE 677 -
Bir kimse vukuu kuvvetle melhuz bulunan bir zararı yahut ani bir tehlikeyi
kendisinden
veya diğerinden ancak başkasının mülküne tecavüzle defedebilirse, zarar veya
tehlike
tecavüzden münbais
hasardan büyük olmak şartiyle mülk sahibi bu tecavüze tahammüle
mecburdur. Mülk
sahibi bu tecavüzden mutazarrır olmuş ise muhik bir tazminat talep edebilir.
V - TOPRAĞIN
ISLAHI
MADDE 678 -
Toprağın ve su yollarının ıslahı, bataklıkların kurutulması, orman yetiştirilmesi,
yol
açılması,
orman ve köy arazisi parçalarının birleştirilmesi gibi şeyler ancak mütaaddit
maliklerin
iştirakiyle
yapılır.
Bunun için
arsaların yarısından fazlasına malik bulunan ve adetçe maliklerin üçte ikisini
teşkil
eden
kimseler tarafından karar verilmek lâzımdır. Bu karara diğerleri ittibaa
mecburdurlar.
C) KAYNAKLAR
I - MÜLKİYET
VE İRTİFAK HAKKI
MADDE 679 -
(Değişik: 23.11.1960 - 138 s. Y. m.1) Kaynak, arzın mütemmim bir cüz'ü olup
mülkiyeti,
kaynadıkları toprağın mülkiyeti ile beraber iktisabolunur. Başkasının arzındaki
kaynaklardan
istifade, irtifak hakkı olarak, tapu siciline kayıt ile tesis olunur.
Yeraltı
suları genel olarak, menfaati umuma ait sulardandır. Bir arza malik olmak, onun
altındaki
suya malik
olmayı tazammum etmez.
Yeraltı
sularından arz maliklerinin istifade şekli ve bunun derecesi, mahsus kanunlarında
gösterilir.
II - KESİLEN
KAYNAKLAR
1 - TAZMİNAT
MADDE 680 -
Ehemmiyetli bir surette intifa edilmekte veya intifa maksadiyle suyu
biriktirilmekte
olan
kaynakları kısmen olsun keserek yahut hafriyat ve inşaat ve ameliyat icrasiyle
telvis ederek
sahibine
veya onda hakkı olana zarar iras eden kimse tazminat itasiyle mahkum
edilebilir. Zarar
kast ihmal
eseri değil ise veya mutazarrırın hatasına isnadı kabil ise hâkim, tazminat
itası
lâzımgelip
gelmiyeceğini takdir ve icabında keyfiyetini ve miktarını tâyin eyler.
2 -
KAYNAKLARIN EVVELKİ HALİNİN İADESİ
MADDE 681 -
Bir gayrimenkulün işletilmesi veya süknası veya su tedariki için lâzım olan
kaynaklar
kesildiği veya telvis edildiği takdirde mümkün olduğu kadar evvelki halin
iadesi talep
olunabilir.
Maslahat iktiza etmedikçe diğer yerlerde evvelki halin iadesi talep edilemez.
III - MÜŞTEREK
KAYNAKLAR
MADDE 682 -
Yekdiğerine civar olan mütaaddit kaynaklar muhtelif kimselere ait olmakla
beraber
suları aynı
kaynaktan teşa'up ederek bir mecmua teşkil ettikleri takdirde her mutasarrıf
kaynakların
müştereken
tutularak suyun evvelki istifadeleri nisbetinde beyinlerinde tevziini
isteyebilir.
Hak
sahipleri müşterek tesisat masrafarını menfaatleri nisbetinde deruhte
ederler.Birinin
mümanaatı
halinde hak sahiplerinden her biri diğer kaynaklardaki su azalacak olsa bile
kendi
kaynağındaki
suyun zapt ve icrası için lâzımgelen ameliyatı yapabilir ve bu ameliyat sebebi
ile
kendi kaynağına
gelen suyun miktarı tezayüt etmiş ise ancak bu tezayüt nisbetinde tazminat itasına
mecbur olur.
IV - LÜZUMLU
SULARIN CEBRİ TEMELLÜKÜ
MADDE 683 -
Kendi evine veya arzına lâzım olan suyu bir takım ameliyat icra ve fahiş
masarif
ihtiyar
etmedikçe tedarik edemiyen kimse tam bir tazminat mukabilinde komşusunun
ihtiyacı
olmayan suyu
kendisine fariğ olmasını talep edebilir. Bu hususta başlıca su sahibinin
menfaatleri
gözetilir.
Yeni haller zuhurunda yapılmış olan şeylerin tadili talep olunabilir.
V - İSTİMLAK
1 -
KAYNAKLAR
MADDE 684 -
Kendisine hiç bir faydası olmayan yahut kıymetleri ile gayri mütenasip bir
faydası
olan kaynak
ve çeşme yahut ırmak sahibi ammenin menfaati için diğer kaynak ve çeşmelere su
tedariki ve
suya mütaallik sair teşebbüsler için tam bir tazminat mukabilinde kendi kaynak
ve
çeşmesini
veya ırmağını terke mecburdur. Bu tazminat suyun bir kısmının mutasarrıfına
terkedilmesinden
ibaret te olabilir.
2 - ARZ
MADDE 685 -
Ammenin menfaati için bir kaynağın havalisinde bulunan arazinin kaynağı
telvisten
men zımmında, lüzumu derecede istimlâki talep olunabilir.
YİRMİNCİ BAP
MENKUL MÜLKİYETİ
A) MENKUL MÜLKİYETİNİN
MEVZUU
MADDE 686 -
Menkul mülkiyetinin mevzuu, bir yerden diğer yere nakledilebilen eşya ile
gayrimenkul
mülkiyetinde dahil olmayan ve temellüke salih bulunan tabii kuvvetlerdir.
B) İKTİSAP
TARİKLERİ
I - TESLİM
1 - ZİLYEDLİĞİN
NAKLİ
MADDE 687 - Menkulde
mülkiyetin intikali için teslim lâzımdır. Bir kimse bir menkulü hüsnü
niyetle ve
malik olmak üzere tesellüm ettikte mülkiyetini iktisap etmiş olur. Velevki
intikali yapan
kimse o
menkulün sahibi olmasın.
Zilyedlik hükümlerinin
cereyanından itibaren mülkiyet sabit olur.
2 - MÜLKİYETİ
MUHAFAZA MUKAVELESİ
a) UMUMİYETLE
MADDE 688 -
Başkasına naklettiği mülkiyeti nakilin uhdesinde hıfz için yapılan mukaveleler
ancak menkulü
alan kimsenin ikametgâhındaki kâtibi adil tarafından tasdik ve sicili mahsusuna
kaydedilmiş
ise muteber olur.
Hayvanlar
hakkında bu suretle mukavele yapılması memnudur.
b) TAKSİT İLE
BEY'İ
MADDE 689 -
Taksit ile mal satan kimse mülkiyeti muhafaza mukavelesine istinat ile sattığı
malın
iadesini
ancak almış olduğu taksitlerden malın kullanılmakla eskimesinden mütevellit
tazminat ve
münasip bir ücret
miktarını tenzil ederek mütebakiyi geriye vermek şartiyle talep edebilir.
3 - HÜKMEN
TESLİM
MADDE 690 -
Başkasını izrar veya teminat ahkâmını ihlâl kasdiyle bir menkulü temlik eden
kimse
onu hususi
bir sebeple yedinde alıkorsa mülkiyetin intikali üçüncü şahıs hakkında muteber
olmaz.
Bu kasdin
takdiri hâkimi müfevvazdır.
II - İHRAZ
1 - SAHİPSİZ
EŞYA
MADDE 691 -
Sahipsiz bir malı ihraz eden kimse ona malik olur.
2 - KAÇMIŞ
HAYVANLAR
MADDE 692 - Tutulan
bir av kaçtıkta sahibi tekrar tutmak için hemen aramağa koyulmazsa o
hayvan
sahipsiz olur. Ehlileştirilen bir hayvan tekrar kati surette vahşileşirse
sahipsiz olur.
Yalnız başkasının
mülküne uçmakla arı oğulu sahipsiz olmaz.
III - LÜKATA
1 - İLAN VE
ARAMA
MADDE 693 -
Kaybolan bir malı bulan kimse sahibine haber vermeğe mecburdur.
Sahibini
bilmiyorsa zabıta memurlarından birine haber vermeğe veya keyfiyeti münasip bir
surette
ilân etmeğe
mecburdur.
Bulunan malın
kıymeti bir liradan fazla ise her halde zabıta memurlarından birine haber
vermek
lâzımdır.
Meskün bir evde veya umumi daire ve müsesselerde kayıp bir mal bulan kimse onu
ev
sahibine
veya müstecirine yahut o daire ve müesseseleri muhafaza ve nezaret eden
kimselere
vermeğe
mecburdur.
2 - LÜKATANIN
HIFZI VE MÜZAYEDE İLE SATILMASI
MADDE 694 -
Lükata, layikı veçhile hıfzolunmalıdır. Lükatanın hıfzı külfeti mucip olur veya
az
zamanda
bozulan şeylerden bulunur yahut bir seneden fazla zabıta memurlarının yanında
kalırsa
müzayede ile
satılır. Müzayededen evvel münasip bir suretle ilân edilmek lâzımdır. Bedeli
müzayede, lükatanın
yerine kaim olur.
3 - LÜKAYATA
MALİKİYET, İADE
MADDE 695 - İlandan
veya zabıta memuruna ihbardan itibaren beş sene içinde sahibi çıkmadığı
takdirde lükatayı
bulan kimse, vazifesini yapmış ise ona malik olur.
Lükata
sahibine iade olundukta bulan kimse bütün masrafını almakla beraber münasip bir
ikramiyeye müstahak
olur.
Lükata meskür
bir evde veya umumi bir daire ve müessesede bulunup ta ev sahibine veya
müstecire
yahut o daire ve müesseyi muhafaza edene verilmiş ise bunlar, bulan kimsenin
yerine
kaim
olurlar. Ancak ikramiyeye müstahak olmazlar.
4 - DEFİNE
MADDE 696 -
Keşiflerinden çok zaman evvel gömülmüş veya saklanmış olduğu ve artık maliki
bulunmadığı
muhakkak görülen kıymetli şeyler define addolunur.
Define, içine
gömüldüğü veya saklandığı gayrimenkul veya menkulün sahibinin mülkü olur.
İlmi bir kıymeti
haiz olan eşyaya mütaallik hükümler mahfuzdur.
Defineyi keşfeden
kıymetinin yarısını tecavüz etmemek üzere hakkaniyete muvafık bir ikramiye
talep
edebilir.
5 - FENNİ BİR
KIYMETİ HAİZ EŞYA
MADDE 697 -
Kimsenin mülkü olmayıp ta mühim ve ilmi kıymeti haiz bulunan tabii eşyayı
nadire
ile
antikalar hazinenin mülkü olur. Gayrimenkulünde bu gibi eşya bulunan kimseler düçar
olacakları
zarar ve ziyanın tamamiyle tazmini mukabilinde lâzımgelen hafriyat için müsaade
itasına
mecburdur.
Keşfeden
kimse ve keşfedilen şey define ise bulunduğu yerin sahibi o şeyin kıymetini
tecavüz
etmemek üzere
münasip bir ikramiye isteyebilirler.
IV - ENKAZ
MADDE 698 -
Lükata hakkındaki hükümler, su, rüzgar, çiğ veya diğer tabii kuvvetler vasıtasiyle
veya
herhangi bir suretle başkasının eline geçen şeyler ve hayvanlar hakkında da
mer'idir. Bir
kimsenin arı
ile meşgul kovanına uçan başkasının arıları tazminat vermeğe mahal olmaksızın
kovan
sahibinin olur.
V - HUKUKİ
TAĞYİR
MADDE 699 -
Bir kimse malik olmadığı bir şeyi işlemiş veya tağyir etmiş olup ta amelin kıymeti
o
şeyin kıymetinden
fazla ise yeni şey âmilin ve aksi takdirde malikin olur. Amil hüsnü niyetle
hareket
etmemiş ise amelinin kıymeti o şeyin kıymetinden fazla olduğu takdirde hâkim,
yeni şeyin
mülkiyetini
evvelki malike bırakabilir.
Tazminat ve
sebepsiz mal edinmeden mütevellit dâva hakları mahfuzdur.
VI - İKİ
MALIN BİRBİRLERİYLE KARIŞMA VEYA BİRLEŞMESİ
MADDE 700 -
Muhtelif kimselerin malları ehemmiyetli bir surette tahrip edilmeksizin yahut
fahiş
bir sây ve
masraf yapılmaksızın ayırt edilemiyecek bir derecede karışmış veya birleşmiş
olursa
alâkadarlar
halitayı terkip eden malların karışma veya birleşme zamanındaki kıymetleri
nisbetinde
hissedar
olurlar.
Karışan veya
birleşen mallardan biri diğerinin teferruatı kabilinden olursa halitanın mülkiyeti
aslın
malikine ait
olur.
Tazminat ve
sebepsiz mal edinmeden mütevellit dâva hakları mahfuzdur.
VII - İKTİSABİ
MÜRURU ZAMAN
MADDE 701 -
Başkasının menkul bir malını nizasız ve fasılasız mülkümdür diye ve hüsnü
niyetle
beş sene
yedinde bulunduran kimse o mala müruru zaman sebebiyle malik olur. Zilyedin
ihtiyari
olmaksızın
bir mal üzerindeki yedi munkati olmakla müruru zaman inkıtaa uğramaz. Elverirki
o
malı, senesi
içinde ele geçirmiş veya o müddet içinde yed dâvası ikame etmiş olsun.
Alacak müruru
zamanı hakkındaki hükümler, iktisabi müruru zaman müddetinin hesabında ve
inkıta ve
tatilinde dahi caridir.
C) MENKUL MÜLKİYETİNİN
ZIYAI
MADDE 702 -
Menkulün mülkiyeti sahibi tarafından terkedilmedikçe veya başkası tarafından
iktisap
olunmadıkça yalnız yedin inkıtaı ile zayi olmaz.
İKİNCİ KISIM
MÜLKİYETİN
GAYRİ AYNİ HAKLAR
YİRMİ BİRİNCİ
BAP
İRTİFAK
HAKKI VE GAYRİ MENKUL MÜKELLEFİYETİ
BİRİNCİ
FASIL
GAYRİMENKULE
MÜTEALLİK İRTİFAK HAKKI
A) İRTİFAK
HAKKININ MEVZUU
MADDE 703 - İrtifak
hakkı bir gayrimenkul üzerine diğer bir gayrimenkulün lehine tahmil edilen
bir külfettir
ki tahmil edilen gayrimenkulün sahibini;
irtifak hakkına
malik olan kimse tarafından kullanılmağa ait bazı tasarruflara rıza göstermeğe
veya mülkiyete
has olan bazı hakların kullanılmasından içtinap etmeğe mecbur kılar.
Bir şey
yapmak borcu başlı başına irtifak hakkını teşkil edemeyip ancak ona feri olarak
raptedilebilir.
B) İRTİFAK
HAKKININ TESİSİ
I - TESİS
1 - TESCİL
MADDE 704 - İrtifak
hakkının tesisi için tapu siciline kayıt lâzımdır.
Hilâfına
sarahat bulunmadıkça mülkiyet hakkındaki hükümler irtifak hakkının iktisap ve
tescilinde
dahi
caridir. İrtifak hakkının tesis olunduğu gayrimenkulün müruru zaman ile iktisabı
ne gibi şeraite
tabi ise
irtifak hakkı dahi o şerait dairesinde iktisap olunur.
2 - AKİT
MADDE 705 - İrtifak
hakkını tesis için yapılan akit resmî olmadıkça muteber değildir.
3 - KENDİ
GAYRİMENKULÜNE İRTİFAK HAKKI
MADDE 706 -
Bir kimse malik olduğu iki gayrimenkulden biri lehine diğeri üzerine irtifak
hakkı
tesis
edebilir.
II - İRTİFAK
HAKKININ SAKIT OLMASI
1 - UMUMİYETLE
MADDE 707 - İrtifak
hakkı sicildeki kaydın terkini veya alâkadar iki gayrimenkulden birinin
büsbütün
zayi olmasiyle sakıt olur.
2 - GAYRİMENKULLERİN
BİR KİMSENİN MÜLKÜNDE BİRLEŞMESİ
MADDE 708 - İrtifak
hakkında alâkadar olan gayrimenkuller bir kimsenin mülkünde birleşirlerse
o kimse
irtifak hakkını terkin ettirebilir.
Terkin
edilmedikçe irtifak hakkı bir aynî hak olmak üzere devam eder.
3 - KAZAİ
TERKİN
MADDE 709 - İrtifak
hakkı temin edildiği menfaatleri büsbütün kaybetmiş ise kendisine külfet
tahmil
edilen gayrimenkulün sahibi bu hakkın terkinini istiyebilir.
Mucip olduğu
külfete göre pek az menfaat temin eden irtifak hakkının dahi tazminat
mukabilinde
tamamen veya
kısmen terkini talep olunabilir.
C) İRTİFAK
HAKKININ HÜKÜMLERİ
I - ŞUMULÜ
1 - UMUMİYETLE
MADDE 710 - İrtifak
hakkının sahibi hakkını muhafaza ve ondan istifade için iktiza eden bütün
tedbirleri
ittihaz edebilir ve hakkını ancak tahmil edilen gayrimenkulün sahibine en az
zarar
verecek
tarzda kullanır.
Tahmil
edilen gayrimenkulün sahibi irtifak hakkının kullanılmasını hiç bir suretle men
edemiyeceği
gibi işkâl dahi edemez.
2 - SİCİL
KAYDINA GÖRE ŞÜMULÜN TAYİNİ
MADDE 711 - İrtifaktan
mütevellit hakları ve borçları tâyin hususunda, tapu sicilindeki kayıtlara
itibar
olunur.
İrtifak hakkının
şümulü, tapu sicilindeki hudut dâhilinde gerek menşei gerek uzun müddettenberi
nizasız ve hüsnü
niyetle ne tarzda kullanılagelmiş ise ona göre tâyin olunur.
3 - İSTİFADE
EDEN GAYRİMENKULÜN YENİ İHTİYAÇLARI
MADDE 712 - İrtifak
hakkından istifade eden gayrimenkulün yeni ihtiyaçları, irtifakın tahmil ettiği
külfetin ağırlaştırılmasını
icap etmez.
II -
MUHAFAZA MASARİFİ
MADDE 713 - İrtifak
hakkına malik olan kimse, hakkını kullanmakta lâzım olan şeyleri yapmakla
mükelleftir.
Yapılacak şeyler tahmil edilen gayrimenkul sahibine de faydalı ise, masrafı
menfaatlerine
göre aralarında taksim olunur.
III - TADİLAT
1 - İRTİFAK
HAKKININ TAALLUK ETTİĞİ YERİN DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 714 - İrtifak
hakkı, tesis olunduğu gayrimenkulün bir kısım üzerinde ise; tahmil edilen
gayrimenkul
sahibi, menfati olduğu ve masrafını da deruhte ettiği takdirde; gayrimenkulün o
hakkın
kullanılmasını işkâl etmiyecek bir yerine, naklini isteyebilir. Bu salâhiyet,
irtifak hakkının
tesis olunduğu
mahal tapu sicilinde kaydolunmuş olsa bile yine kullanılabilir.
Komşuluğa mütaallik
hükümler, mecraların bir yerden diğer yere naklinde dahi caridir.
2 - TAKSİM
a) İRTİFAK
HAKKINDAN İSTİFADE EDEN GAYRİMENKULÜN TAKSİMİ
MADDE 715 - İrtifak
hakkından istifade eden gayrimenkul taksim olunduktan asıl olan, irtifak
hakkının her
kısım için devamıdır. Şu kadar ki bu haktan fiilen yalnız bir kısım istifade
edebiliyorsa
tahmil edilen gayrimenkul sahibi, irtifak hakkının, diğer kısımlardan terkinini
talep
edebilir.
Tapu idaresi bu talebi, irtifak hakkı sahibine tebliğ eder ve bir ay içinde
itiraz olunmazsa
terkini
yapar.
b) İRTİFAK
HAKKİYLE MUKAYYET OLAN GAYRİMENKULÜN TAKSİMİ
MADDE 716 -
Tahmil edilen gayrimenkul taksim olundukta, asıl olan, irtifak hakkının her kısımda
devamıdır. Şu
kadar ki irtifak hakkı, fiilen bir kısım üzerinde kullanılmaz veya kullanılamaz
ise o
kısmın
sahibi irtifak hakkının kendi mülkünden terkin olunmasını talep edebilir. Tapu
idaresi, bu
talebi
irtifak hakkı sahibine tebliğ eder ve bir ay içinde itiraz olunmazsa terkini
yapar.
İKİNCİ FASIL
İRTİFAK
HAKKININ DİĞER NEVİLERİ VE
HUSUSİYLE İNTİFA
HAKKI
A) İNTİFA
HAKKI
I - MEVZUU
MADDE 717 - İntifa
hakkı, menkul ve gayrimenkuller ile haklar ve bir mamelek üzerine tesis
olunabilir.
Hilâfına sarahat bulunmadıkça, sahibine, üzerine tesis olunduğu şeyden
tamamiyle
istifade
etmek hakkını bahşeyler.
II - İNTİFA
HAKKININ TESİSİ
1 - UMUMİYETLE
MADDE 718 -
Menkul ve alacak üzerindeki intifa hakkı, menkulün intifa edecek kimseye
teslimi
ve alacağın
devriyle; ve gayrimenkul mallardaki intifa hakkı da, tapu siciline kayıt ile
teessüs
eder. Hilâfına
bir kayıt bulunmadıkça, mülkiyete dair hükümler menkul ve gayrimenkul intifa
haklarının
iktisabında ve tescilinde tatbik olunur.
2 - KANUNİ İNTİFA
HAKKI
MADDE 719 -
Gayrimenkul üzerindeki kanuni intifa hakkı tapu siciline kaydedilmemiş olsa
bile
ona muttali
olanlara karşı dermeyan olunabilir.
Tescil yapılmış
ise, herkese karşı dermeyan olunur.
III - İNTİFAIN
SUKUTU
1 - SUKUTUN
SEBEPLERİ
MADDE 720 - İntifa
hakkı, üzerinde tesis olunduğu şeyin büsbütün ziyaiyle ve gayrimenkul
üzerinde
tesis olunup ta tescili icap ediyorsa sicilindeki kaydının terkini ile, sakıt
olur.
Müddetin
hitamı ve intifa hakkı sahibinin vazgeçmesi ve vefatı gibi sukut sebepleri,
gayrimenkul
mallar üzerinde
intifaa mütaallik maddelerde;
gayrimenkul
sahibine, yalnız sicil kaydının terkinini talep etmek salâhiyetini verir.
Kanuni
intifa hakkı, sebebinin zevali ile zail olur.
2 - İNTİFANIN
MÜDDETİ
MADDE 721 - İntifa
hakkı, intifa sahibinin vefatiyle ve intifa eden şahıs hükmî ise infisahı ile
sakıt olur. Şu
kadar ki hükmî şahsın intifa hakkı yüz seneden fazla devam edemez.
3 - İNTİFA
HAKKININ TAALLUK ETTİĞİ ŞEYİN BEDELİ
MADDE 722 -
Mal sahibi, büsbütün harap olan malı tekrar yapmağa mecbur değildir. Tekrar
yaparsa
intifa hakkı avdet eder. İntifa hakkı, sigorta ve âmmenin menfaati için istimlâk
gibi
hallerde;
hakkın taalluk ettiği şeyin makamına kaim olan bedele, intikal eder.
4 - İADE
a) MÜKELLEFİYET
MADDE 723 - İntifa
hakkı nihayet bulur bulmaz zilyed malı sahibine iadeye mecburdur.
b) MESULİYET
MADDE 724 - İntifa
hakkı sahibi, zararın kendi hatası olmaksızın vâki olduğunu ispat edemezse;
intifa olunan
şeyin telef ve ziyanından yahut kıymetine noksan gelmesinden mesul ve intifa
hakkını
tecavüz
ederek istihlâk ettiği şeyleri tazmin etmeğe mecburdur; fakat malın adet üzere
kullanılmasından
mütevellit kıymet noksanından dolayı, tazminat ile mükellef değildir.
c) MASRAF
MADDE 725 - İntifa
hakkı sahibi mecburiyet olmaksızın masraf yapmış yahut yeni imalat vücuda
getirmiş ise
intifaın hitamında, başkasının işlerini idareye mahsus hükümlere tevfikan
tazminat
isteyebilir
ve malikin tazminden imtina ettiği tesisatı, malı eski haline iade etmeş şartiyle
söküp
alabilir.
5 - TAZMİNAT
MÜRURU ZAMANI
MADDE 726 -
Malikin intifa edilen şede yapılan tebeddülerden ve kıymet noksanından ve
intifa
eden
kimsenin de yaptığı masraflardan ve vazettiği tesisatı söküp almak salâhiyetinden
mütevellit
hakları, malın
iadesinden itibaren bir sene geçmekle sakıt olur.
IV - İNTİFAIN
HÜKÜMLERİ
1 - İNTİFA
HAKKI
a) UMUMİYETLE
MADDE 727 - İntifa
hakkı sahibi; zilyedlik, kullanmak ve istifade haklarına malik olup intifa
edilen
malın
idaresi de kendisine aittir. İntifa hakkı sahibinin, haklarını kullanırken iyi
bir idarenin
icabettiği hükümlere
riayet etmesi lâzımdır.
b) TABİİ
SEMERELER
MADDE 728 -
Malın intifa müddeti içinde kemale eren tabii semereleri intifa hakkı
sahibinindir.
Zeriyatı icra
eden malik veya intifa hakı sahibi, mahsulü olan kimseden, mahsulün kıymetini
tecavüz
etmemek üzere münasip tazminat isteyebilir.
Malın semere
ve mahsul kabilinden olmayan mütemmim cüzleri, malikindir.
c) FAİZ
MADDE 729 - İntifa
hakkı tahmil edilen sermayenin faizleri ile taksite bağlı olan diğer varidatı,
müeccel dahi
olsa intifaın başladığı günden nihayet bulduğu güne kadar, intifa hakkı
sahibine
aittir.
d) İNTİFA
HAKKININ FERAĞI
MADDE 730 -
Zata mahsus olmayan intifa hakkı, bir başkasına ferağ edilebilir. Bu takdirde
malik,
haklarını doğrudan
doğruya mefruğunlehe karşı kullanabilir.
2 - MALİKİN
HAKKI
a) NEZARET
MADDE 731 -
Malik, intifa edilen şeyin haksız veya mahiyetine mugayir kullanılmasına mani
olabilir.
b) TEMİNAT İSTEMEK
HAKKI
MADDE 732 -
Hakları tehlikede olduğunu ispat eden malik, intifa hakkı sahibinden teminat
isteyebilir.
İntifa hakkı, istihlâki kabil bir şeye veya kıymetli evraka taalluk ediyorsa
tehlikeyi ispat
ve malı
teslim etmeksizin dahi bu teminatı talep edebilir. İntifa hakkı kıymetli evraka
taalluk ettiği
halde bu
evrakın depo edilmesi kâfidir.
c) HİBE VE
KANUNİ İNTİFALARDA TEMİNAT
MADDE 733 - İntifa
hakkını muhafaza şartiyle bir malı hibe eden kimseden, teminat talep
edilemez.
Kanuni intifalarda teminat vermek mecburiyeti, ahkâmı mahsusaya tabidir.
d) TEMİNAT
VERMEMENİN NETİCELERİ
MADDE 734 - İntifa
hakkı sahibi kendisine verilen kâfi bir mühlet içinde teminat vermez veya
malikin
men'i hilâfına haksız kullanmakta devam ederse, hâkim başka bir tarz takarrür
edinceye
kadar intifa
eden kimsenin yedini refederek malı, bir kayyıma tevdi eder.
3 - DEFTER
TUTMA
MADDE 735 -
Malik ve intifa hakkı sahibi, masraf müşterek olmak üzere intifa edilen malların
resmî bir
defterinin tutulmasını her zaman talep edebilirler.
4 - İNTİFA
HAKKI SAHİBİNİN BORÇLARI
a) İNTİFA
OLUNAN ŞEYİN MUHAFAZASI MÜKELLEFİYETİ
MADDE 736 - İntifa
hakkı sahibi malı olduğu gibi muhafazaya ve bakımına lâzım olan âdi tamir
ve
termimleri kendisi yapmağa mecburdur.
İntifa
edilen şeyin muhafazası daha ehemmiyetli ameliyata yahut diğer tedbirlere
ihtiyaç
gösteriyorsa
intifa hakkı sahibi, malike haber verip, bunların yapılmasına müsaade etmekle
mükelleftir.
Malik, lâzımgelen
şeyleri yapmazsa; intifa hakkı sahibi, bunların malikin hesabına kendisi
yapabilir.
b) MUHAFAZA
MASRAFLARI VERGİ VE SAİR MÜKELLEFİYETLER
MADDE 737 - İntifa
edilen şeyin, âdi muhafaza masrafiyle işletme masraflarını ve o şeyin karşılık
teşkil ettiği
borçlar var ise bunların faizlerini; intifa eden kimse, ödemeğe mecbur olduğu
gibi
vergisini ve
bu neviden sair borçlarını ödemekle de mükelleftir.
Bütün mükellefiyetler
intifa devam ettiği nisbette mevcuttur.
Eğer vergi
ve diğer bu neviden sair borçlar intifa edilen şeyin maliki tarafından ödenmiş
ise, intifa
eden kimse,
yukarıda gösterilen nisbette tazmin ile mükelleftir.
Bunlardan
maada mükellefiyetler malike terettüp eder. Şu kadar ki intifa eden kimse bu
mükellefiyetlerin
ifası için lâzım olan parayı ivazsız olarak kendisine ödünç vermeğe muvafakat
etmezse,
malik, bu paranın tedariki için intifa edilen şeyi nakde tahvil edebilir.
c) BİR
MAMELEKİN BORÇLARIN FAİZİ
MADDE 738 -
Bir mamelekin intifa hakkına malik olan kimse, bu mameleki takyit eden borçların
faizlerini ödemekle
mükelleftir. Fakat, ahval müsait olduğu takdirde, bu mükellefiyetten beri
tutulmasını
isteyebilir. Bu halde kendi istifade hakkı, borçların tediyesinden artan
miktara iner.
d) SİGORTA
MADDE 739 -
Mahalli örfe göre, iyi bir idare icabından oldukça; intifa hakkı sahibi, intifa
ettiği
şeyi,
malikin menfaatine olarak yangın ve diğer tehlikelere karşı sigorta ettirmekle
mükelleftir.
Sigorta
primlerini, istifade hakkı devam ettikçe, tediye eder. Bu mükellefiyet, intifa
edilen şey,
evvelce
sigorta ettirilmiş olduğu halde de mevcuttur.
V - İNTİFAA
AİT HUSUSİ HALLER
1 - GAYRİMENKULLER
a) SEMERELER
MADDE 740 -
Bir gayrimenkulden intifa hakkına sahip olan kimse, istifadenin fahiş derecede
olmamasına
ihtimam ile mükelleftir.
İstihkakından
fazla alınan semereler, malike ait olur.
b) İNTİFA EDİLEN
ŞEYİN TAHSİS OLUNDUĞU CİHET
MADDE 741 - İntifa
hakkı sahibi, intifa edilen şeyin tahsis edilmiş bulunduğu ciheti, malike
ehemmiyetli
bir zararı mucip olarak surette değiştiremez. Hususiyle üzerinde intifa hakkı
bulunan
şeyin ne şeklini
değiştirebilir ne de onu esaslı bir surette tadil edebilir; gayrimenkulün
tahsis
edilmiş bulunduğu
cihette esaslı tâdilatı mucip olmadığı hallerde bile malike haber vermeksizin
taş,
kis ve turp
ocakları açamıyacağı gibi buna benzer diğer imalâtta da bulunamaz.
c) ORMANLAR
MADDE 742 -
Bir ormande intifa hakkına sahip olan kimse, o ormandan münasip bir tertip
dairesinde
istifade edebilir. Malik ile intifa hakkı sahibi, ormanın işletme tertibi
tanzim edilirken
kendi haklarının
gözetilmesini isteyebilirler.
Fırtına,
kar, yangın, haşeratın istilâsı gibi sebepler tesiriyle alelâde istifadenin
iktiza ettiği
dereceden mühim
bir nisbette fazla ağaç kesilmiş ise, bundan sonra orman, bu zararı tedricen
telâfi
edecek surette işletilir yahut ormanın işletme tertibi yeni ahval tevfik
edilir.
Alelâde
istifadenin iktiza ettiği dereceden fazla kesilmiş olan ağaçların bedeli, faize
yatırılır ve
gelir noksanını
tamamlamağa tahsis edilir.
d) MADENLER
MADDE 743 -
Madenler gibi, toprağın mütemmim cüzüleri çıkarılmak suretiyle istifade edilen
şeylerden
intifa hakkı, ormanlardan intifaa dair olan hükümlere tabidir
KULLANMAK
2 - İSTİHLAK
SURETİYLE VUKUBULAN VEYA KIYMETLERİ TAKDİR EDİLEN ŞEYLER
MADDE 744 -
Hilâfına hüküm bulunmadıkça, kullanılması istihlâk suretiyle vukubulan şeylerin
mülkiyeti,
intifa edene ait olur. İntifa eden bunların intifaın başladığı gündeki kıymetleri
ile borçlu
olur.
Hilâfı
tasrih edilmediği halde intifa hakkı sahibi, kıymetleri takdir edilerek
kendisine teslim edilen
sair
menkullerde, dilediği gibi tasarruf edebilir ve bu hakkını kullandığı halde
onların kıymetleri ile
borçlu olur.
Haklarında
tasarruf icra edilmiş olan eşya; zirai işletme levazımı, hayvan sürüleri ve
ticari emtia
kabilinden
ise intifa hakkı sahibi, aynı cins ve neviden eşya vererek, borcunu ödeyebilir.
3 - ALACAK
a) İSTİFADENİN
ŞÜMULÜ
MADDE 745 -
Bir alacak üzerindeki intifa hakkı onun gelirine temellük hakkı verir. Tediye
mutalebesi
ve intifa hakkına tâbi olan kıymetli evraka ait bütün temellüki tasarruflar,
malik ve
intifa eden
kimseler tarafından müşterek yapılmak lâzımdır.
Borçlu,
tesviye için ikisine birden müracaat eder.
Alacak,
tehlikeye düşdüğü takdirde iyi bir idarenin icabettiği tedbirlere tevessül
etmek için, malik
ile intifa
edenden herbiri, diğerinin iştirakini isteyebilir.
b) TEDİYE VE
TENMİYE
MADDE 746 -
Malik ile intifa hakkı sahibinden yalnız birine ödemeye mezun edilmemiş olan
borçlu,
borcunu ya her ikisine birden tediye veya kâtibiadile tevdi etmekle mükelleftir.
Tediye
olunan şey ezcümle ödenen sermaye üzerinde intifa edenin, istifade hakkı vardır.
Malik ve
intifa eden,
sermayelerin emin ve faizli eshama yatırılmasını isteyebilirler.
c)
ALACAKLARIN TEMLİKİNİ İSTEMEK HAKKI
MADDE 747 - İntifa
başladığından itibaren üç ay içinde intifa eden kimse, üzerine hakkı taallûk
eden
alacakların ve kıymetli evrakın kendisine temlik edilmesini isteyebilir. Temlik
vaki olunca,
alacak ve kıymetli
evrakın devri zamanındaki kıymetleri ile malike karşı borçlu olur ve malik,
istemekten
fariğ olmadıkça, bunlar için teminat vermeğe mecbur olur.
Eğer malik,
teminat istemek hakkından feragat etmemiş ise; devir, teminatın itasından sonra
yapılır.
B) SÜKNA
HAKKI
I - UMUMİYETLE
MADDE 748 -
Sükna hakkı, bir evde oturmak yahut onun bir kısmını işgal etmek hakkıdır. Bu
hak, ahare
temlik edilemez ve mirasçıya intikal etmez.
Kanunda hilâfı
yazılı olmadıkça intifa hakkına dair olan hükümler, sükna hakkında da caridir.
II - SÜKNA
HAKKININ ŞÜMULÜ
MADDE 749 -
Sükna hakkının şümulü, umumiyetle bu hak sahibinin şahsi ihtiyaçlarına göre
takdir
olunur. Şahsına münhasır olduğu sarahaten beyan edilmiş olmadıkça hak sahibi,
hakkının
taallûk ettiği
gayrimenkulde ailesi ve evi halkiyle birlikte oturmak salâhiyetini haizdir. Bir
binanın
yalnız bir kısmında
sükna hakkına sahip olan kimse, o binanın müştereken kullanmağa mahsus
olan
mahallerinden istifade edebilir.
III - MÜKELLEFİYETLER
MADDE 750 -
Sükna hakkına sahip olan kimse, ev veya apartmanın tamamından
müstakilen
istifade salâhiyetini haiz ise; âdi tamirat gibi, muhafazaya mütaallik
masrafları
yapmakla mükelleftir.
Sükna hakkı,
malik ile müştereken kullanılmakta ise muhafaza masrafları malike terettüp
eder.
C) ÜST HAKKI
I - KONU VE
TAPU KÜTÜĞÜNE KAYIT
MADDE 751 -
(Değişik: 3678 - 14.11.1990) Malik, üçüncü kişiye, gayrimenkulünün altında veya
üstünde yapı
yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisini veren bir irtifak hakkı
kurabilir.
Aksi kararlaştırılmış
olmadıkça, bu hak başkasına devredilebilir ve mirasçılara geçer.
Üst hakkı, müstakil
ve daimî nitelikte ise, üst hakkı sahibinin talebiüzerine tapu kütüğüne
gayrimenkul
olarak kaydedilir. Üst hakkı en az yirmi yıl için tesis edilmişse sürekli
nitelikte sayılır.
II - KAPSAMI
VE HÜKÜMLERİ
MADDE 751/a
- (Ek: 3678 - 14.11.1990) Üst hakkının tesisine ilişkin resmî senette üst hakkının
kapsamı, hükümleri,
özellikle yapının konumu, şekli, niteliği, boyutları, tahsis amacı ve üzerinde
yapı
bulunmayan alandan faydalanmaya ait hususlar yer alır. Bu sözleşme hükümleri üst
hakkını ve
yüklü
gayrimenkulü iktisap eden herkes için bağlayıcıdır.
III - SÜRENİN
SONA ERMESİNİN SONUÇLARI
1 - YAPI MÜLKİYETİNİN
MALİKE GEÇMESİ
MADDE 751/b
- (Ek: 3678 - 14.11.1990) Üst hakkının süresi sona erince mevcut yapılar
gayrimenkulün
mütemmim cüzü olur ve malikine kalır.
Üst hakkı
tapu kütüğüne ayrı bir gayrimenkul olarak kaydedilmişse, sürenin sonunda bu
sahife
kapatılır.
Ayrı bir gayrimenkul olarak kaydedilen üst hakkı üzerinde mevcut rehin hakları,
diğer
bütün hak,
takyit ve yükümlülükler de sahifenin kapatılmasıyla birlikte sona erer. 751/c
maddesi
hükmü saklıdır.
2 - TAZMİNAT
MADDE 751/c
- (Ek: 3678- 14.11.1990) Gayrimenkul maliki, aksi kararlaştırılmadıkça,
kendisine
kalan yapılan
için üst hakkı sahibine bir tazminat ödemez. Bir tazminat ödenmesi
kararlaştırılmışsa,
tazminatın miktarı ve hesaplanış tarzı belirlenir. Ödenmesi kararlaştırılan
tazminat üst
hakkı kendileri için rehnedilmiş alacaklıların kalan alacaklarının teminatını
teşkil eder
ve rızaları
olmaksızın üst hakkı sahibine ödenemez.
Kararlaştırılan
tazminat ödenmez veya teminat altına alınmazsa üst hakkı sahibi veya bu hak
kendisine
rehnedilmiş olan alacaklı, tazminat alacağına teminat olmak üzere, terkin
edilen üst
hakkı yerine
aynı derecede ve sırada bir ipoteğin tescilini isteyebilir.
Bu ipoteğin
tescilinin üst hakkının sona ermesinden itibaren üç ay içinde yapılması
gerekir.
3 - DİĞER HÜKÜMLER
MADDE 751/d
- (Ek: 3678 - 14.11.1990) Gayrimenkul malikine kalan yapılar nedeniyle üst
hakkı
sahibine bir tazminat ödenmesi kararlaştırılmış ise, tazminatın miktarına ve
hesaplanış
tarzına, üst
hakkı süresinin sonunda gayrimenkulün eski haline getirilmesine ilişkin hükümler
resmî
senette yer alır. Bu hükümler üst hakkını ve yükümlü gayrimenkulü iktisap eden
herkez için
bağlayıcıdır.
IV - SÜRESİNDEN
ÖNCE DEVİR TALEBİ
1 - ŞARTLARI
MADDE 751/e
- (Ek: 3678 - 14.11.1990) Üst hakkı sahibi bu haktan doğan yetkilerinin sınırını
ağır şekilde
aşar veya sözleşmeden doğan borçlarını önemli ölçüde ihlal ederse, malik, üst
hakkının
ona bağlı bütün
hak ve yükümlülükleri ile birlikte süresinden önce kendisine devrini
isteyebilir.
2 - HAKKIN
KULLANILMASI
MADDE 751/f
- (Ek: 3678 - 14.11.1990) Malik üst hakkının devri kendisine geçecek yapılar için
uygun bir
tazminat ödeme kaydıyla talep edebilir. Üst hakkı sahibinin kusuru tazminatın
belirlenmesinde
indirim sebebi olarak gözönüne alınabilir.
Üst hakkının
malike devri, tazminatın ödenmesine veya bu tazminatın teminat altına alınmış
olmasına bağlıdır.
3 - DİĞER
HALLER
MADDE 751/g
- (Ek: 3678 - 14.11.1990) Devri isteme hakkının kullanılmasına dair hükümler
malikin üst
hakkının vaktinden evvel sona erdirme veya üst hakkı sahibinin borçlarını ihlal
etmesi
sebebiyle
devri isteme hakkı saklı tuttuğu hallerde de uygulanır.
V. ÜST HAKKI
İRADININ TEMİNATI
1 İPOTEK
KURULMASINI İSTEMEK HAKKI
MADDE 751/h –
(Ek: 3678 - 14.11.1990) Malik üst hakkı karşılığı olarak irad tarzında borçlanılan
edaların
azami üç yıllık miktarının tapu kütüğüne gayrimenkul olarak kayıtlı üst hakkını
takyid eden
ipotekle
teminat altına alınmasını halen üst hakkı sahibi olan kimseden talep edebilir.
İradın her yıl
için eşit olarak belirlenmemesi halinde bu kanuni ipoteğin tescili iradın eşit
olarak
dağıtılmasında
üç yıla düşecek miktarı için yapılabilir.
2. TESCİL
MADDE 751/i –
(Ek: 3678 – 14.11.1990) İpotek, üst hakkının süresi içerisinde her zaman tescil
edilebilir
ve icra yolu ile satışta terkin olunmaz.
Yapı alacaklıları
ipoteğinin kurulmasına dair hükümler kıyasen burada da uygulanır.
VI. SÜRENİN ÜST
SINIRI
MADDE 751/j
(Ek: 3678 – 14.11.1990) Üst hakkı, müstakil bir hak olarak yüz yıldan daha
fazla
bir süre için
kurulamaz.
Üst hakkı
her zaman kurulması için öngörülen şekle uyularak azami bir yüz yıl daha uzatılabilir.
Ancak bu
konuda önceden verilen her türlü taahhüt geçersizdir.
D) BİR BAŞKASININ
ARSASINDA BULUNAN KAYNAK ÜZERİNDEKİ HAK
MADDE 752 –
Başkasının arsasındaki kaynak üzerinde hakkı bulunan kimse, bu arsa malikini,
suyun alınması
veya akıtılması için muktazi müsaadeyi vermeğe icbar edebilir. Hilafına
mukavele
olmadıkça,
bu hak başkasına temlik edilebilir ve mirasçıya intikal eder.
Eğer bu hak,
müstakil ve daimi bir mahiyeti haiz ise tapu siciline gayrimenkul olarak
kaydedilebilir.
(H) DİĞER İRTİFAK
HAKLARI:
MADDE 753 –
Malik, herhangi bir kimseye veya bir cemaat lehine kendi arsası üzerinde nişan
talimi veya
mürur gibi muayyen bir istifadeye mütehammil olmak şartiyle, diğer irtifak
hakları tesis
edebilir.
Hilâfına
mukavele olmadıkça, bu haklar başkasına temlik olunamaz ve bunların şümulü hak
sahibinin
adi ihtiyaçlarına göre takdir olunur.
İntifak
haklarına dahil olan hükümler, onlarda dahi caridir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
GAYRİMENKUL
MÜKELLEFİYETİ
(A)GAYRİMENKUL
MÜKELLEFİYETİNİN MEVZUU:
MADDE 754 -
Gayrimenkul mükellefiyeti, bir gayrimenkul malikinin; mülkü dolayısiyle, o
gayrimenkul
karşılık olmak üzere, diğer bir kimse lehine bir şey yapmağa veya vermeğe
mecbur
tutulmasıdır.
Bu mükellefiyet,
diğer bir gayrimenkule malik olan kimse lehine de, mülkiyeti dolayısiyle tesis
olunabilir.
İrat
senetleri ve hukuku âmmeye müteallik gayrimenkul mükellefiyetleri müstesna
olmak üzere
verilecek ve
yapılacak şeylerin, takyit edilen gayrimenkulün mahiyeti ve münasebeti yahut
istifade
edecek
gayrimenkulün işletilme ihtiyaçları ile alâkası bulunmak lazımdır.
(B)TESİS VE
SUKUT:
I.TESİS:
1 – İKTİSAP
VE TESCİL:
MADDE 755 –
Gayrimenkul mükellefiyetinin tesisi için, tapu siciline kaydı lâzımdır. Sicil
kaydında,
mükellefiyetin
kıymeti olmak üzere Türk parası olarak muayyen bir miktar gösterilir. Eğer
mükellefiyet,
muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olursa, diğer bir
surette
takdir
edilmediği halde, mükellefiyetin kıymeti, beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin
yirmi
misline
musavi addolunur.
Hilâfına hüküm
bulunmadıkça, gayrimenkul mükellefiyetlerinin iktisap ve tescili, gayrimenkul
mülkiyeti
hakkındaki hükümlere tabidir.
2 – HUKUKU
AMMEYE MÜTEALLİK GAYRİMENKUL MÜKELLEFİYETİ
MADDE 756 –
Hukuku âmmeye müteallik gayrimenkul mükellefiyeti, hilâfına hüküm
bulunmadıkça,
tescile tabi değildir.
Kanun, bir şahsa
yalnız bir gayrimenkul mükellefiyeti tesisini istemek hakkını bahşettiği
takdirde;
bu mükellefiyet,
ancak tescil ile teessüs eder.
3 – TEMİNAT
KASDİYLE YAPILAN GAYRİMENKUL MÜKELLEFİYETİ:
MADDE 757 – İrad
senedine müteallik hükümler, bir alacağın teminatı olmak üzere tesis edilen
gayrimenkul
mükellefiyetinde de caridir.
II.SUKUT
SEBEPLERİ:
1 – UMUMİYETLE:
MADDE 758 –
Gayrimenkul mükellefiyeti, sicil kaydının terkini ve takyit edilen gayrimenkulün
büsbütün
zayi olması ile sakıt olur.
Feragat ve iştira
gibi sukut sebeplerinden biri bulunduğu halde takyit edilen gayrimenkulün
maliki,
sicildeki kaydın terkinine muvafakat etmesini, alacaklıdan istemek hakkını haiz
olur.
2 - İŞTİRA
a)
ALACAKLININ İŞTİRAYI İSTEMEK HAKKI
MADDE 759 -
Alacaklı, bir mukavele ile mezun olduğu takdirde ve bundan başka aşağıdaki
hallerde
malikten, gayrimenkul mükellefiyetini satın almasını isteyebilir:
1 - Takyit
edilen gayrimenkul, alacaklının haklarını mühim tehlikeye maruz kılacak surette
taksim
edilmiş ise.
2 - Malik,
gayrimenkulünün kıymetini, mukabilinde teminat vermeksizin tenkis eder ise.
3 - Malik,
birbiri ardınca üç sene yapmağa veya vermeğe mecbur olduğu şeyleri yapmamış
veya
vermemiş
ise.
b) TAKYİT EDİLEN
GAYRİMENKUL MALİKİNİN İŞTİRAYI İSTEMEK HAKKI
MADDE 760 -
Takyit edilen gayrimenkul maliki, bir mukavele ile mezun olduğu takdirde ve
bundan başka
aşağıdaki hallerde iştira talebinde bulunabilir:
1 -
Gayrimenul mükellefiyetini tesis eden akdin hükümlerine diğer taraf riayet
etmez ise.
2 - İştirası
kabil olmamak üzere veya otuz seneden fazla bir müddet için tesis edilmiş olsa
bile
mükellefiyetin
teessüsünden itibaren otuz sene geçmiş ise otuz sene geçdikten sonra iştira
salâhiyetini
kullanabilmek için borçlu, alacaklıya bunu her halde bir sene evvel ihbar ile
mükelleftir.
Müebbet bir
irtifak hakkına merbut olmak üzere tesis edilen gayrimenkul mükellefiyeti, iştira
edilemez.
c) İŞTİRA
BEDELİ
MADDE 761 -
Hakikî kıymetin daha az olduğunu ispat etmek salâhiyeti baki kalmak şartiyle;
iştira,
gayrimenkul mükellefiyetinin kıymeti olmak üzere tapu sicilinde mukayyet olan
meblağ
mukabilinde,
icra edilir.
3 - MÜRURU
ZAMAN
MADDE 762 -
Gayrimenkul mükellefiyetinde müruru zaman cari olmaz. Yapılacak ve verilecek
şeylerden
muacceliyet iktisap edenler, takyit edilen gayrimenkul malikinin şahsi borcu
olduğundan
itibaren, müruru
zamana tâbi olurlar.
C) HÜKÜMLER
I -
ALACAKLININ HAKKI
MADDE 763 -
Gayrimenkul mükellefiyeti, borçluya karşı şahsi bir alacak husule getirmeyip
ancak
takyit
edilen gayrimenkulün kıymeti üzerinden istifa edilmek hakkını verir. Verilecek
ve yapılacak
şey muaccel
olduğu tarihten itibaren üç sene sonra şahsi borç olur ve artık takyit edilen
gayrimenkul,
bu borcun karşılığı olmaktan çıkar.
II - BORCUN
MAHİYETİ
MADDE 764 -
Takyit edilen gayrimenkulün maliki, değiştiği takdirde yeni malik başka bir
muameleye
hacet kalmaksızın, gayrimenkul mükellefiyetinin mevzuuna dahil şeylerle borçu
olur.
Takyit
edilen gayrimenkulün taksimi irat senetlerinde ne gibi hükümler vücude getirir
ise
gayrimenkul
mükellefiyeti hakkında da aynı hükümler husule getirir.
YİRMİ İKİNCİ
BAP
GAYRİMENKUL
REHNİ
BİRİNCİ
FASIL
UMUMİ HÜKÜMLER
A) ŞARTLAR
I - GAYRİMENKUL
REHİNİN ŞEKİLLERİ
MADDE 765 -
Gayrimenkul rehni, ipotek veya ipotekli borç senedi ve irat senedi şeklinde
tesis
olunabilir.
Bundan başka her hangi bir şekilde gayrimenkul rehni, memnudur.
II - TEMİN
EDİLEN ALACAK
1 - RESÜLMAL
MADDE 766 -
Gayrimenkul rehin, ancak muayyen bir alacak için miktarı Türk parasiyle
gösterilerek
tesis olunabilir. Alacağın miktarı muayyen değilse, gayrimekulün âzami ne
miktar için
teminat teşkil
edeceği, her iki tarafça tesbit olunur.
(Ek Fıkra:
3678 - 14.11.1990)766/a maddesi hükümleri saklıdır.
YABANCI PARA
ÜZERİNDEN REHİN TESİSİ
MADDE 766/a
- (Ek: 3678 - 14.11.1990) Yabancı para üzerinden gayrimenkul rehni tesisi,
vadesi 5 yıl
ve daha fazla olan dış kaynaklı krediler için mümkündür. Bu halde, her
derecenin
ifade ettiği
miktar, rehin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir.
Ancak aynı
derecede
birden fazla para türü kullanılarak rehin tesis edilemez.
Yabancı para
ile tesis edilmiş rehne ait bir derecenin boşalması halinde, yerine, tescil
edileceği
tarihteki
karşılığı Türk parası veya yabancı diğer bir para üzerinden rehin tesis
edilebilir. Türk
parası ile
tesis edilmiş bir rehne ait derecenin boşalması halinde ise, yerine tescil
edileceği
tarihdeki
karşılığı yabancı para üzerinden rehin tesis edilebilir.
Yabancı veya
Türk parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki Türkiye Cumhuriyeti
Merkez
Bankasının döviz
alış kuru esas alınır. Rehin haklarının hangi yabancı para üzerinden tesis
edilebileceği
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca belirlenir.
2 - FAİZ
MADDE 767 -
Mürabaha hakkındaki hükümler mahfuz olmak üzere her iki taraf faiz miktarını
serbestçe tâyin
edebilirler.
III - REHNİN
MEVZUU
1 - HANGİ
GAYRİMENKULLER REHİN OLARAK TESİS OLUNABİLİR
MADDE 768 -
Bir gayrimenkulün rehni, ancak tapuda müseccel olmasına bağlıdır.
2 - MERHUNUN
TAYİNİ
a) GAYRİMENKUL
BİR İSE
MADDE 769 -
Rehnin tesisi zamanında rehin ile takyit olunan gayrimenkul, tahsisen tâyin
edilmek lâzımgelir.
Taksim keyfiyeti tapu sicilinde gösterilmiş olmadıkça bir gayrimenkulün
parçaları
rehin ile takyit olunamaz.
b) GAYRİMENKUL
BİRDEN ZİYADE İSE
MADDE 770 -
Birden ziyade gayrimenkul, aynı malike veya müştereken ve müteselsilen borçlu
olan
kimselere ait olduğu takdirde; aynı alacak için, rehin edilebilir. Aynı alacak
için birden ziyade
gayrimenkul üzerinde
rehin tesis olunan diğer bütün hallerde, gayrimenkullerden herbiri bu
alacağın
muayyen bir hissesi için takyit edilmek iktiza eder. Hilâfına mukavele olmadıkça
teminatın
tevzii, muhtelif gayrimenkullerin kıymeti ile mütenasip olmak lâzımgelir.
B) TESİS VE
SUKUT
I - TESİS
1 - TESCİL
MADDE 771 -
Gayrimenkul rehni, tapu siciline kayıt ile tesis olunur.
Kanunen tâyin
olunan istisnalar mahfuzdur.
Gayrimenkul
rehne müteallik akit, ancak resmî şekilde yapıldığı surette muteber olur.
2 - GAYRİMENKUL
BİRDEN ZİYADE KİMSELERE AİT İSE
MADDE 772 -
Bir gayrimenkulün hissedarlarından herbiri, kendi hissesini,rehin hakkı ile
takyit
edebilir.
Fakat, iştirak
halindeki mülkiyette, gayrimenkulün rehni; ancak tamamı, iştirake dahil olanların
cümlesi namına
takyit edilmek suretiyle sahih olur. II - SUKUT
MADDE 773 -
Gayrimenkul rehni, kaydın terkini ve gayrimenkulün tamamen ziaiyle sakit olur.
Umumi
menfaat için istimlâk halinde, rehnin sukutu, kanunu mahsusuna bağlıdır.
III - PARÇALARIN
BİRLEŞTİRİLMESİ HALİNDE
1 - TEMİNATIN
BAŞKA ARAZİYE GEÇMESİ
MADDE 774 -
Hükümet eliyle veya hükümetin nezareti altında muhtelif arazi parçaları
birleştirildiği
surette o parçaları takyit eden rehinler, sıralarını muhafaza ederek,
mukabillerinde
alınan
araziye geçer.
Muhtelif
alacaklara karşı merhun bulunan veya bazıları merhun olmayan birden ziyade parça
yerine kâim
arazinin tamamı, mümkünse evvelki sıralarını muhafaza etmek suretiyle o parçaların
üzerindeki
rehinler ile takyit edilmiş olur.
2 - BORÇLUNUN
İŞTİRA HAKKI
MADDE 775 -
Parçaların birleştirilmesi nihayet buluncaya kadar borçlu tediyede üç ay evvel
haber vermek
şartiyle bunların üzerindeki rehin haklarını satın alabilir.
3 - NAKDİ TAZMİNAT
MADDE 776 -
Rehin hakları ile mukayyet olan bir gayrimenkul için tazminat tediye edilmiş
olduğu
takdirde tazminat, alacaklılar arasında sıralarına göre ve aynı sırada iseler
alacakları
nisbetinde
tevzi olunur. Tazminat, temin edilen alacağın yirmide birinden fazla olduğu
veya yeni
gayrimenkul
alacak için teminat teşkil etmediği surette alacaklıların muvafakati olmaksızın
borçluya
verilemez.
C) HÜKÜMLERİ
I -
ALACAKLININ HAKKININ ŞÜMULÜ
MADDE 777 -
Gayrimenkul rehini, mütemmim cüzlerine ve teferruatına şâmil olur.
Makine veya
otel mefruşatı gibi rehin senedinde sarahaten teferruat olarak gösterilen ve
tapu
sicilinde
zikrolunan şeyler, kanunen teferruattan sayılamıyacağı ispat edilmedikçe,
teferruattan
addedilir.
Teferruat üzerinde üçüncü şahsa ait haklar mahfuzdur.
II - KİRALAR
MADDE 778 -
Kiraya verilmiş bir gayrimenkulü takyit eden rehin, merhunun nakde tahvili için
alacaklı
tarafından başlayan takibattan veya borçlunun iflâsına hükümden nakde tahvil
zamanına
kadar geçen
müddete ait kiralara da şâmil olur. Bu hak, kiracıya karşı ancak takibatın
kendisine
tebliğinden
veya iflâsın ilânından sonra dermeyan olunabilir.
Vadesi hülul
etmeyen kiraya müteallik olarak malik tarafından icra olunan hukuki tasarruflar
veya
bu kiralar üzerine
başka alacaklılar tarafından konulan hacizler, kiranın muacceliyet
kesbetmesinden
evvel, rehnin nakde tahvili için takibatta bulunan alacaklı hakkanda muteber
değildir.
III - MÜRURU
ZAMANIN CEREYAN ETMEMESİ
MADDE 779 -
Gayrimenkul bir rehnin tescili, alacak hakkında müruru zamanın cereyanına mâni
olur.
IV - TEMİNAT
1 - GAYRİMENKULÜN
KIYMETİNİN TENKİSİNE KARŞI TEDBİRLER
a) MUHAFAZA
TEDBİRLERİ
MADDE 780 -
Malik tarafından, merhunun kıymetini düşürecek bir fiil veya ihmal vukuunda;
alacaklı, hâkimden
borçluya lâzımgelen tenbihatın yapılmasını istiyebilir.
Alacaklı, lâzım
olan tedbirleri ittihaz etmek üzer hâkim tarafından mezun kılınabileceği gibi
teehhürde
tehlike mevcut olduğu surette bu tedbirleri kendiliğinden ittihaza da salâhiyeti
vardır. Bu
hususdaki
masrafları malik, kendisine borçlu olur. Alacaklı bu masraflar için tescile
hacet
olmıyarak
gayrimenkul üzerinde diğer müseccel mükellefiyetlere rüçhanlı rehin hakkını
haizdir.
b) TEMİNAT
VE EVVELKİ HALİN TESİSİ
MADDE 781 -
Gayrimenkulün kıymetinin tenezülü halinde, alacaklı, borçlusundan teminat veya
evvelki
halin tesisini istiyebilir.
Alacaklı, kıymetin
tenezzülü tehlikesi mevcut olduğu takdirde dahi teminat istiyebilir.
Borçlu, hâkim
tarafından verilen mühlet içinde teminat vermediği veya evvelki hali tesis
etmediği
surette, alacaklı, borçtan teminat noksanına tekabül edecek bir miktar
tediyesini
talebeder.
2 - MALİKİN
KUSURU OLMAKSIZIN REHNİN KIYMETTEN DÜŞMESİ
MADDE 782 -
Merhunun kıymeti, malikin kusuru olmaksızın tenezzül ederse alacaklı ancak
malikin aldığı
tazminat nispetinde kendisinden teminat veya tediyat istiyebilir. Bununla
beraber
alacaklı kıymetin
tenezzülüne mâni olacak veya bu tenezzülü izale edecek tedbirler yapabilir.
Alacaklı, bu
yoldaki masraflar için tescile hacet olmıyarak gayrimenkul üzerinde diğer müseccel
mükellefiyetlere
rüçhanlı bir rehin hakkını haizdir. Fakat malik, bu masraflardan dolayı şahsen
mesul olmaz.
3 - MALİKİN
MERHUNATTAN BAZI PARÇALARI MÜLKÜNDEN ÇIKARMASI
MADDE 783 -
Malik rehin ile takyit edilmiş olan gayrimenkulün temin edildiği alacağın yirmide
birinden az
kıymeti olan bir parçasını mülkünden çıkarır ise; alacaklı kendisine alelhesap
bu
parçanın kıymeti
ile mütenasip bir miktar tediyede bulunulduğu veya gayrimenkulün kalan kısmı
kâfi bir
teminat teşkil ettiği takdirde o parça üzerindeki rehinin fekkinden, imtina
edemez.
V - SONRADAN
TESİS EDİLEN AYNİ HAKLAR
MADDE 784 -
Malikin, merhun olan gayrimenkulü başka aynî haklarla takyit etmek
salâhiyetinden
feragati muteber değildir. Alacaklının gayrimenkul üzerindeki rehin hakkı, o
gayrimenkulün
üzerinde müsaadesi olmaksızın sonradan tesis edilen bütün irtifak haklarına ve
gayrimenkul
mükellefiyetlerine takaddüm eder. Merhun nakde tahvil edilirken evvelki alacaklıyı
izrar eden
bu haklar, terkin olunur. Evvelki alacaklının talebi ile irtifak haklarının
veya
gayrimenkul
mükellefiyetlerinin terkini halinde bu hakların sahipleri merhunun nakde
tahvilinde
alacakları
sonradan kaydolunan alacaklılara karşı haklarının kıymetini o nakitten istifa
etmekte,
rüçhanı
haizdirler.
VI - İPOTEK
DERECESİ
1 - HÜKÜMLER
MADDE 785 -
Gayrimenkul rehin edilirken hangi ipotek derecesi kaydedilirse o derecenin
ifade
ettiği
kuvvetle teminat teşkil eder. Rehin hakları, kendilerine tekaddüm edecek meblağ
miktarı
kayitte irae
edilmek şartiyle ikinci veya her hangi bir derecede olmak üzere tesis
edilebilir.
2 - TERTİP
MADDE 786 -
Bir gayrimenkul üzerinde muhtelif derecede rehinler tesis olunursa bunlardan
birinin
terkini, alacaklıyı serbest kalan dereceye geçirmez. Malik, terkin olunan
rehnin yerine bir
diğerini
tesis edebilir.
Sonradan
gelen alacaklılara serbest derecelerden istifade etmek hakkını veren
mukavelelerin
muteber
olması, tapu siciline o yolda şerh verilmelerine bağlıdır.
3 - BOŞ
DERECELER
MADDE 787 -
Bir rehin hakkı muahhar bir sırada olarak tesis olunduğu ve ona tekaddüm eden
başka
rehinler mevcut olmadığı veya borçlu mukaddem bir rehin senedini kullanmadığı,
yahut
mukaddem
alacak kaydolunmuş meblağ miktarına vasıl olmadığı takdirde; nakte tahvili
halinde
gayrimenkulün
semeni, boş dereceler nazarı itibara alınmaksızın, sıralarına göre teminatlı
alacaklılara
verilir.
VII - REHİN
NASIL NAKDE TAHVİL OLUNUR
MADDE 788 -
Borçlu, borçlarını ödemediği surette alacaklı gayrimenkulün semeninden alacağını
istifa eder.
Borçlu, borcunu tediye etmediği surette alacaklıya gayrimenkulü temellük etmek
salâhiyeti
veren her türlü mukavele batıldır. Aynı alacak için birden ziyade gayrimenkul üzerinde
rehin tesis
edilmiş ise alacaklı bunların aynı zamanda satılmasını talep etmeğe mecburdur.
Bununla
beraber icra memuru, ancak bey'i zaruri olanlarını satar.
1 - SATIŞ
BEDELİNİN TEVZİİ
MADDE 789 -
Gayrimenkulün satış bedeli, alacaklılar arasında sıralarına göre tevzi olunur.
Aynı sırada
olan alacaklılar, bedele, alacakları nisbetinde iştirak ederler.
2 - TEMİNAT ŞÜMULÜ
MADDE 790 -
Gayrimenkul rehni, alacaklıya şunları temin eder:
1 - Resülmali.
2 - Takip
masrafları ve geçen günlerin faizleri.
3 - İflâsın
açıldığı veya gayrimenkulün satılması talep edildiği zamanda vadeleri hulûl
etmiş
bulunan üç
senelik faizler ile son vadeden itibaren cereyan eden faizler.
Evvelce tâyin
edilmiş olan faiz miktarı sonradan gelen alacaklıların zararına olarak yüzde beşten
fazlaya çıkarılamaz.
3 -
MASRAFLAR İÇİN TEMİNAT
MADDE 791 -
Gayrimenkulün muhafazası veya malik hesabına sigorta ücretleri tediye için
alacaklının
yaptığı masraflar, tıpkı alacağı gibi teminatlıdır.
VIII - ARAZİNİN
ISLAHI NETİCESİNDEN REHİN HAKKI
1 - SIRA
MADDE 792 -
Hükümet marifetiyle icra olunan ıslahat neticesinde arazinin kıymeti arttığı
surette
malik,
hissesine isabet eden masraflar için bu araziyi, bu masraflar bedelinde
kendisine ikraz eden
alacaklı
lehine olarak bir rehin hakkı ile takyit edebilirler. Bu hak sicile kaydolunur.
Ve o arazi
üzerinde
mukayyet bütün mükellefiyetlere takaddüm eder.
Fakat Hükümet,
bu ıslahat masrafına iştirak etmemiş ise; malik arazisini masraflarının en çok
üçte ikisi için
rehin hakkı ile takyit edebilir.
2 - ALACAĞIN
VE REHNİN SUKUTU
MADDE 793 -
Devletin yardımı olmaksızın icra edilen arazi ıslahatında masraf hisselerine
karşılık
olarak
kaydolunan borç, resülmalin yüzde beşinden az olmamak üzere senevi taksitlerle ödenir.
Rehin hakkı
gerek alacak gerek senevi taksitler hakkında bunların muaccel oldukları
tarihten
itibaren üç
sene sonra sakıt olur. Sonra gelen alacaklılar, sıralarına göre ileri geçerler.
IX - SİGORTA
TAZMİNATI
MADDE 794 -
Muacceliyet kesbeden sigorta tazminatı ancak gayrimenkul üzerinde rehin hakkını
haiz olan bütün
alacaklıların rızasiyle, malike verilebilir.
Bununla
beraber işbu tazminat rehin ile mukayyet olan gayrimenkulün evvelki haline
iadesi için
kâfi bir
teminat mukabilinde, malike tediye edilir.
Yangına karşı,
sigorta hakkındaki hükümler mahfuzdur.
X -
ALACAKLININ TEMSİLİ
MADDE 795 -
Müstacelen bir karar ittihazı lâzım gelip te bizzat müdahalesi kanunen icabeden
alacaklının
ismi veya ikametgâhı meçhul olduğu hallerde borçlunun veya diğer alâkadarların
talebi
üzerine sulh
hâimi o alacaklıya, bir kayyım tâyin edebilir.
İKİNCİ FASIL
İPOTEK
A) GAYESİ VE
MAHİYETİ
MADDE 796 -
Halen mevcut veya ileride vücut bulacak yahut vücud bulması muhtemel olan her
hangi bir
alacağın temini için, ipotek tesis olunabilir.
Bu suretle
takyit edilen gayrimenkul, borçlunun kendi mülkü olmak lâzım değildir.
B) TESİS VE
SUKUT
I - TESİS
MADDE 797 -
Temin ettiği alacak miktarı gayri muayyen veya mütehavvil olsa bile; tesis olunan
ipotek, tapu
sicilinde sabit bir derece işgal eder ve temin olunan alacakta ne gibi bir
tahavvül vâkı
olursa
olsun, tescildeki sırasını muhafaza eyler.
Tapu memuru,
tesis olunan ipotek hakkında alacaklının talebi üzerine kendisine bir suret
verir.
Bu suret kıymetli
evraktan madut olmayıp ancak tescilin vukuunu ispata medar olur.
Mukavelenamenin
üzerine tescil keyfiyetinin şerh ve tasdik edilmesi, suret makamına kaim olur.
II - ALACAĞIN
SUKUTU
1 - KAYDIN
TERKİNİ
MADDE 798 -
Takyit edilmiş olan gayrimenkulün makili, alacağın sukutu halinde, tapu
sicilindeki
kaydın terkinini alacaklıdan istiyebilir.
2 - ŞAHSEN
MESUL OLMIYAN MALİKİN HAKKI
MADDE 799 -
Başkasının alacağı için üzerinde ipotek tesis edilen gayrimenkulün, maliki borçlu
hakkındaki şartlara
göre borcu itfa edip gayrimenkulünü rehinden kurtarabilir ve iskat ettiği borç
için alacaklının
yerine kaim olur.
3 - İPOTEKTEN
KURTARMA
a) ŞARTLARI
VE USULÜ
MADDE 800 -
Kıymetinden fazla bir borç ile takyit edilmiş olan birgayrimenkulü, o borçtan şahsen
mesul olmıyan
bir kimse iktisap ederse takibat başlamadan evvel satış bedelini ve ıvazsız
temellükte
gayrimenkul
için takdir ettiği kıymeti alacaklılara tediye ederek, o gayrimenkulü ipotekten
kurtarabilir.
Bu kimse,
gayrimenkulü ipotekten kurtaracağını altı ay evvel tahriren alacaklılara ihbar
eder ve
teklif ettiği
para alacaklılar arasında sıralarına göre tevzi olunur.
b) MÜZAYEDE
MADDE 801 -
Alacaklılar, gayrimenkulü iktisap eden kimsenin bu baptaki teklifi kendilerine
tebliğ ettiği
günden itibaren bir ay içinde masraflarını peşin vererek rehnin aleni müzayedesini,
talep
edebilir. Bu müzayedenin, ilândan sonra ve talebin vuku bulduğu günden itibaren
ikinci ay
içinde yapılması
lâzımdır.
Müzayede
bedeli, teklif edilen meblağdan fazla olduğu takdirde bu bedel alacaklılar arasında
tevzi
edilir. Müzayede masrafı, müzayede bedelinin teklif olunan meblağdan fazla
olması halinde
teklif
sahibine ve aksi takdirde müzayedeyi istiyen alacaklıya ait olur.
4 - İHBAR
MADDE 802 - İpotekle
takyit edilmiş olan gayrimenkulün maliki, borçtan şahsen mesul değil ise
alacaklının
tediye talebi kendisine karşı muteber olmak için borçlu ile kendisine de tebliğ
edilmek
lâzımdır.
C) İPOTEĞİN
HÜKMÜ
I - MÜLKİYET
VE REHİN
1 - TEMLİK
MADDE 803 - İpotekle
takyit edilmiş olan bir gayrimenkulün ahara temliki, hilâfına mukavele
olmadıkça
borçlunun borcunda ve teminatında tahavvül husule getirmez. Lâkin yeni malik,
borcu
kabul ettiği
takdirde eğer alacaklı hakkını evvelki borçluya karşı muhafaza ettiğini senesi
içinde
tahriren
beyan etmemiş ise evvelki borçlu, borcundan kurtulur.
2 - GAYRİMENKULÜN
TAKSİMİ
MADDE 804 - İpotekle
takyit edilmiş gayrimenkulün bir kısmı, yahut aynı malikin bu suretle
mukayyet müteaddit
gayri menkullerinden birisi, ahara temlik yahut gayrimenkul taksim edilirse;
hilâfına bir
mukavele bulunmadıkça, teminat her kısmın kendi kıymetine göre mütenasiben
tevzi
olunur. Bu
tevzii kabul etmiyen alacaklı, tevziin kesbi katiyet ettiği tarihten itibaren
bir ay içinde;
alacağının
bir sene zarfında ödenmesini istiyebilir.
Gayrimenkulü
iktisap edenler borçtan kendi parçalarına düşen hisseyi kabul ettikleri
takdirde
eğer alacaklı,
hakkını evvelki borcuyla karşı muhafazaettiğini senesi içinde tahriren beyan
etmemiş
ise, evvelki
borçlu borcundan kurtulur.
3 -
ALACAKLIYA İHBAR
MADDE 805 -
Gayrimenkulü iktisap eden kimsenin borcu kabul ettiği tapu memuru tarafından
alacaklıya
ihbar edilir. Alacaklının beyanda bulunması için senelik müddet, bu ihbardan
itibaren
cereyan
eder.
II - ALACAĞIN
TEMLİKİ
MADDE 806 - İpotekle
temin edilmiş olan bir alacağın temliki sahih olmak için, tescili şart
değildir.
D) KANUNİ İPOTEKLER
I - TESCİL
EDİLDİĞİ HALDE
1 - ŞARTLARI
MADDE 807 -
Aşağıdaki kimseler, kanuni bir ipoteğin tescilini istiyebilirler:
1 - Sattığı
gayrimenkul üzerinde semeni temin için bayi.
2 -
Taksimden münbais matlubat için, evvelce beyinlerinde müşterek olan gayrimenkul
üzerinde
mirasçılar
ve hissedarlar.
3 - Bir
gayrimenkul üzerindeki inşaat yahut ameliyatta malzeme vererek veya vermiyerek çalışmış
olmaları
hasebiyle malik veya müteahhit zimmetinde tahakkuk eden alacakları için o
gayrimenkul
üzerinde bu
müteahhit ve işçiler.
Kanunun bu
suretle kendilerine ipotek hakkı tanıdığı kimselerin evvelce yapılmış bir
mukavele ile
işbu haklarından
feragatleri, muteber değildir.
2 - BAYİ, MİRASÇI
VE HİSSEDARLAR
MADDE 808 -
Bayinin mirasçının ve hissedarın kanuni ipotek hakkı mülkiyetin naklinden sonra
üç ay zarfında
tescil olunmak lâzımdır.
3 - İŞÇİLER
VE MÜTAAHHİTLER
a) TESCİL
MADDE 809 - İşçilerin
ve mütaahhitlerin ipotek hakkı işin icrasını iltizam ettikleri günden itibaren
tapu
siciline kaydolunabilir. Tescil nihayet işlerin hitamını velyeden üç ay içinde
istenebilir. Bu
tescil,
alacak, malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece hüküm altına alınmış ise
yapılabilir.
Malik bir
alacaklıya kâfi teminat verirse tescil talep olunamaz.
b) SIRA
MADDE 810 - İşçilerin
ve mütaahitlerin haiz oldukları kanuni ipotek hakkı ayrı ayrı ve muhtelif
tarihlerde
tescil edilmiş olsa bile bunlar alacaklarını istifa hususunda müsavi hakka
maliktirler.
c) İMTİYAZ
MADDE 811 -
Rehin nakde tahvil edildiği zaman işçiler ve mütaahhitler bütün alacaklarını
istifa
edememek
suretiyle zarara uğrarlarsa;
bu zararın
vukuunu evvelden bilen veya bilmesi lâzımgelen mukaddem sıradaki alacaklılar,
hisselerine
düşen miktarın mecmuundan arsanın kıymetine isabet eden miktar tenzil
edildikten
sonra mütebakisinden
vâki olan zararı tazmin ile mükellef olur. Evvelki sırada bulunan alacaklı,
gayrimenkul
rehin senedini başkasına temlik etmiş ise işçinin ve mütaahhidin temlik
sebebiyle
mahrum kaldıkları
miktardan mesul olur. İşe başlanıldığı, alâkadarın ihbarı üzerine tapu siciline
işaret
edilince; tescil müddetinin hitamına kadar, o gayrimenkulde ipotekden başka bir
şekilde
teminat
tescil edilemez.
ÜÇÜNCÜ FASIL
İPOTEKLİ BORÇ
SENEDİ VE İRAT SENEDİ
A) İPOTEKLİ
BORÇ SENEDİ
I - GAYESİ
VE MAHİYETİ
MADDE 812 - İpotekli
borç senedi, gayrimenkul rehinle temin olunmuş şahsi bir alacaktır.
II - KIYMET
TAKDİRİ
MADDE 813 - İpotekli
borç senedinin tesisi için gayrimenkulün tapu idaresi marifetiyle kıymetinin
resmen
takdir edilmiş olması lâzımdır. İpotekli borç senedi, takdir edilmiş olan kıymeti
mütecaviz
miktar için
tesis olunamaz.
III - FESHİN
İHBARI
MADDE 814 -
Hilâfı şart edilmemiş ise ipotekli borç senedinin feshi, faiz tediyesi için
mutad olan
günden en aşağı
altı ay evvel alacaklı ve borçlu tarafından ihbar olunabilir.
IV - MALİKİN
VAZİYETİ
MADDE 815 -
Başkasının borcu için gayrimenkulü rehin edilmiş olan malik hakkında da, ipotek
hükümleri
tatbik olunur.
Başkasının
borcu için gayrimenkulü rehin edilmiş olan malik alacaklıya karşı borçlunun
haiz
olduğu bütün
defileri dermeyan edebilir.
V - TEMLİK,
TAKSİM
MADDE 816 - İpotekli
borç senedi ile teminat teşkil eden gayrimenkulün temlik ve tasimi üzerine
terettüp
eden hükümler, ipotek hakkındaki kaidelere tabidir.
B) İRAT SENEDİ
I - MAHİYETİ
VE GAYESİ
MADDE 817 - İrad
senedi, bir gayrimenkul üzerine gayrimenkul mükellefiyeti olarak tesis olunan
bir alacaktır.
İrat senediyle ancak zirai gayrimenkuller, evler ve üzerine bina inşa edilecek
arsalar
takyit
olunabilir.
İrat senedi,
şahsi bir borç tevlit etmez ve alacağın cihetini de ihtiva eylemez.
II - İRAT
SENEDİ RESÜLMALİNİN AZAMİ MİKTARI
MADDE 818 -
Zirai gayrimenkulü takyit eden irat senedinin resülmali, arzın irat kıymetinin üçte
ikisine bina
kıymetinin yarısının ilâvesinden hasıl olan miktarı tecavüz edemez. Şehirlerdeki
gayrimenkulleri
takyit eden irat senedinin resülmali, o gayrimenkullerin irat kıymetlerine arsa
ve
bina kıymetlerinin
zammından hasıl olan yekûnun beşte üçünü tecavüz edemez. Bu kıymetlerin
tapu idaresi
marifetiyle resmen takdir ettirilmesi lâzımdır.
III - HAZİNENİN
MESULİYETİ
MADDE 819 -
Kıymetlerin lâzımgelen ihtimam ile takdir edilmemesinden, hazine mesuldür.
Hazine
kusuru olan memurlara rücu edebilir.
IV - İŞTİRA
HAKKI
MADDE 820 - İrat
senedi ile takyit edilmiş olan gayrimenkulün maliki, her iki taraf, altı
seneden
daha uzun
bir müddet için feshedilmemesini mukavele etmiş olsalar bile beher altı senelik
devrenin
hitamından
bir sene evvel haber vermek şartiyle bu senedi, iştira hakkını haizdir. İrat
senedi ile
alacaklı
olan, ancak kanunen muayyen hallerde alacağın tediyesini isteyebilir.
V - BORÇ VE
MÜLKİYET
MADDE 821 - İrat
senedi ile takyit edilmiş gayrimenkule malik olan kimse, o senedin borçlusu
olur.
Gayrimenkulü
iktisabeden kimse başka hiç bir muameleye hacet kalmaksızın irat senedindeki
alacağın borçlusu
olup o güne kadar ona malik bulunan, borcundan beri olur. Gayrimenkul irat
senedinin
faizlerine karşılık olmaktan çıktığı tarihten itibaren, o faizler malikin şahsi
borcu olur.
VI - TAKSİM
MADDE 822 - İrat
senediyle takyit edilmiş olan gayrimenkul taksim edildikte her parçaya malik
olan kimse
senetteki alacağı borçlanır.
İpotekle
takyit edilmiş olan gayrimenkulün taksimi hakkındaki kaideler bu muhtelif parçalar
üzerine
tevzi edilen borçlara da tatbik olunur.
İrat
senedinin malikler tarafından iştirasına alacaklı talip olduğu halde bir sene
zarfında bu iştirayı
yapmaları lüzumunu
borçların tevzii katiyet kesbettiği tarihten itibaren nihayet bir ay içinde
kendilerine
ihbar etmeğe mecburdur.
C) MÜŞTEREK
HÜKÜMLER
MADDE 823 - İpotekli
borç senedi ve irat senedi, ne bir şartı ne de mukabilinde bir şey itası
kaydını
ihtiva edemez.
I - TESİS
1 - ALACAĞIN
MAHİYETİ
2 - BORÇ VE
MÜNASEBETİ
MADDE 824 - İpotekli
borç senedi yahut irat senedi tesis olunduğunda tesisin sebebini teşkil
eden borç,
akdi tecdit suretiyle iskat edilmiş olur.
Hilâfına bir
mukavele yapılmış olursa bu mukavele ancak âkitler ve hüsnü niyet sahibi
olmayan
üçüncü şahıslar
hakkında muteberdir.
3 - TESCİL
VE SENET
a) SENEDİN LÜZUMU
MADDE 825 -
Tapu siciline kaydedilen her bir borç senedi veya irat senedi için tapu memuru
tarafından
bir senet verilir.
Tescil
muamelesi üzerine senedin tanziminden mukaddem dahi kanuni hükümler terettüp
eder.
b) SENEDİN
TANZİMİ
MADDE 826 - İpotekli
borç senedi tapu memuru tarafından tanzim olunur.
Senetler
tapu memuru ile salâhiyettar hâkimin imzasını havi olmak lâzımdır.
Senetler,
alacaklıya yahut onun vekiline ancak borçlunun ve takyit edilen gayrimenkul
malikinin
rızasiyle
verilebilir.
c) SENEDİN ŞEKLİ
MADDE 827 - İpotekli
borç senedinin ve irat senedinin şekilleri nizamnamei mahsus ile tâyin
olunur.
4 -
ALACAKLININ TAYİNİ
a) TANZİM EDİLİRKEN
MADDE 828 - İpotekli
borç senedi ve irat senedi nama veya hamile muharrer olur. Bunlar
gayrimenkul
malikinin namına da tanzim olunabilir.
b) VEKİL
SURETİYLE
MADDE 829 - İpotekli
borç senedi veya irat senedi tesis olundukta tediyatı icra ve ahz, tebligatı
kabul
teminatın tenkisine muvafakat ve umumiyetle alacaklının ve borçlunun ve
malikinin
hukukunu tam
bir ihtimam ve bir bitaraflık ile muhafaza mükellefiyetlerini haiz olmak üzere
bir
vekil tâyin
olunabilir.
Vekilin ismi
tapu sciline ve rehin senedine kaydolunur. Vekâlet, hitam bulduğu takdirde eğer
alâkadarlar
ittifak edemezlerse hâkim icap eden tedbirleri ittihaz eyler.
5 - TEDİYE
MAHALLİ
MADDE 830 -
Rehin senedi hilâfını tâyin etmediği takdirde senet, hamile muharrer olsa dahi
borçlu bütün
tediyatını alacaklının ikametgâhında yapmağa mecburdur. Alacaklının ikametgâhı
malum olmaz
yahut borçlunun zararına olarak tebdil edilirse borçlu tediyatını kendi yahut
alacaklının
evvelki ikametgâhındaki tapu dairesine yatırmak suretiyle borcundan
kurtulabilir.
Senedin faiz
kuponları varsa, faiz tediyatı, kuponu ibraz edene yapılır.
6 - ALACAĞIN
TEMLİKİNDEN SONRA TEDİYE
MADDE 831 -
Alacağın temliki halinde borçlu kendisine bu temlik hakkında bir ihbar vâki
olmadıkça
senet hamile muharrer olsa dahi kuponsuz olan faiz ve senevi taksitlerini
evvelki
alacaklıya
tediye edebilir.
Bununla
beraber resülmalin tamamı veya bir kısmı her halde ancak tediye zamanında
alacaklı
olduğu
tahakkuk eden kimseye ödenmiş ise muteber olur.
II - ALACAĞIN
SUKUTU
1 -
ALACAKLININ MEVCUT OLMAMASI HALİNDE
MADDE 832 -
Alacaklı mevcut olmadığı yahut olup ta rehinden feragat ettiği takdirde borçlu
tapu
sicilindeki
kaydı terkin veya ipka ettirmekte muhtardır.
Borçlu,
senedi yeniden tedavül ettirebilir.
2 - TERKİN
MADDE 833 - İpotekli
borç senedi ile irat senedinin kaydı bilmuvafaka senet iptal edilmeden veya
hâkim tarafından
hükümsüzlüğüne karar verilmeden evvel tapu sicilinden terkin olunamaz.
III -
ALACAKLININ HAKLARI
1 - HÜSNÜ NİYETİN
HİMAYESİ
a) SİCİL
HAKKINDA
MADDE 834 -
Tapu sicilinin ipotekli borç veya irat senedine taalluk eden münderecatına hüsnü
niyetle
istinat etmiş olan her şahıs hakkında, sicil metni muteberdir.
b) SENET
HAKKINDA
MADDE 835 -
Usulüne muvafık surette tanzim edilen ipotekli borç senedi ve irat senedi
münderecatına
hüsnü niyetle istinat etmiş olan her şahıs hakkında, bu senetlerin metni
muteberdir.
c) SENEDİN
TESCİL İLE MÜNASEBETİ
MADDE 836 -
Metinleri sicil kaydına mutabık olmayan veya sicil kaydı bulunmayan ipotekli
borç
senedi ile
irat senetleri hakkında, tapu sicil kaydına itibar olunur. Bu senetleri hüsnü
niyetle iktisap
etmiş olan
kimse tapu sicili hakkında muayyen hükümler dairesinde düçar olduğu zararın
tazminini
isteyebilir.
2 -
ALACAKLININ HAKLARINI KULLANMASI
MADDE 837 -
Bir ipotekli borç senedi veya irat senedinin ihtiva ettiği alacak gerek hamile
gerek
nama
muharrer olsun senet ile birlikte olmaksızın temlik ve terhin edilemez ve o
alacakta diğer her
hangi bir
surette tasarruf olunamaz.
Senedin hükümsüzlüğüne
karar verildiği veya senet henüz tanzim olunmadığı hallerde alacağı
iddia etmek
hakkı, mahfuzdur.
3 - TEMLİK
MADDE 838 - İpotekli
borç senedinin veya irat senedinin ihtiva ettiği alacağın temliki için senedin
teslimi şarttır.
Senet, nama muharrer ise temlik keyfiyetinin senede işaret edilmesi ve iktisap
edenin
isiminin yazılması
da lâzımdır.
IV - İPTAL
KARARI
1 - ZİYA HALİNDE
MADDE 839 -
Bir senet veya faiz kuponu zayi olmuş yahut borcu iskat niyeti ile olmaksızın
imha
edilmiş ise
alacaklı, senedin hükümsüzlüğüne karar verilerek bedelinin ödenmesini yahut borç
henüz
muacceliyet kesbetmemiş ise yeni bir senet veya kupon itasını, hâkimden
istiyebilir.
Senedin hükümsüzlüğüne,
hamile muharrer senetler için muayyen usule tevfikan, karar verilir.
İtiraz müddeti
bir senedir. Borçlu dahi bedeli ödenildiği halde ibraz edilemiyen senedin
hükümsüzlüğüne
karar verilmesini aynı veçhile talebetmek hakkını haizdir.
2 -
ALACAKLININ İLAN VE DAVET EDİLMESİ
MADDE 840 - İpotekli
borç senedi ile alacaklı olan kimse on seneden beri meydanda olmaz ve
bu müddet
zarfında hiç bir faiz talep edilmemiş bulunursa takyit edilen gayrimenkul
maliki, gaiplik
kararına
dair hükümlere tevfikan, alacaklıyı ilân tarikiyle yapılacak bir tebliğ ile
davet etmesini,
hâkimden
isteyeblir. Alacaklı kendisini bildirmez ve yapılan tahkikattan ağlep bir
ihtimale göre
alacağın
kalmadığı anlaşılır ise hâkim senedin hükümsüzlüğüne ve tapu sicilindeki
derecenin boş
bırakılmasına
karar verir.
V - BORÇLUNUN
DEFİLERİ
MADDE 841 -
Borçlu, ancak tescilden veya senetten mütevellit olan defilerle mutalebede
bulunan
alacaklıya karşı şahsen haiz olduğu defileri dermeyan edebilir.
VI - TEDİYE
MADDE 842 -
Alacaklı borcun, tamamen tediyesi halinde borçlunun talebi üzerine senedi iptal
edilmemiş
olarak kendisine teslime mecburdur.
VII - HUKUKİ
MÜNASEBETTE DEĞİŞİKLİK
MADDE 843 -
Borca karşı alelhesap tediyatta bulunulması, yahut borcun tahfifi, yahut
gayrimenkul üzerindeki
takyidin fekki gibi bir suretle tadilât icra edildiği takdirde borçlu bu tadilâtı
tapu
siciline kaydettirmek hakkını haizdir. Tapu memuru, bu tadilâtı senede işaret
etmeğe
mecburdur.
Bu tescil yapılmadığı halde; senevi taksit şeklinde vâkı olan tediyeler müstesna
olmak
üzere vuku
bulan tadilât, senedi, hüsnü niyetle iktisap etmiş olan kimseye karşı dermeyan
olunamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
GAYRİMENKUL
KARŞILIK GÖSTERİLEREK SENET İHRACI
A) GAYRİMENKUL
KARŞILIKLI SENET
MADDE 844 -
Nama veya hamile muharrer olan tahviller, aşağıdaki şekillerde bir gayrimenkul
rehni ile
temin edilebilir.
1 - İstikrazın
tamamı için bir ipotek veya ipotekli borç senedi tesis ve borçlu ile alacaklıların
cümlesini
birden temsil edecek bir mümessil tâyini;
2 - İhracı
deruhte eden müessese lehine istikrazın mecmuu için bir gayrimenkul rehini
tesis ve
böyle bir
rehin ile temin edilmiş olan alacağın tahvilât sahipleri lehine takyidi.
B) TERTİP
HALİNDE ÇIKARILAN İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİ VE İRAT SENETLERİ
I - UMUMİ HÜKÜMLER
MADDE 845 -
Tertip halinde ihraç olunan ipotekli borç senetleri ile irat senetleri aşağıdaki
maddelerin hükümleri
mahfuz kalmak üzere bu senetler hakkındaki umumi kaidelere tabidir.
II -
SENETLERİN MAHİYETİ
MADDE 846 -
Bu fasılda bahsolunan senetler on lira veya onun her hangi bir adetle madrubu
kadar lira için
tanzim edilir. Bunlarda birer sıra numarası bulunur ve hepsi aynı ibare ile yazılır.
gayrimenkulün
maliki, senetleri kendi çıkarmıyorsa bu işi üzerine alan müessese alacaklılarla
borçlunun mümessili
olmak üzere tâyin ve tasrih olunur.
III - İTFA
MADDE 847 -
Borçlu muayyen vadelerde faizden başka tertibin itfası için resülmalden bir kısmının
dahi
tediyesini taahhüt edebilir. Senelik itfa, muayyen bir miktar senedin bedelinin
tediyesini
tazammun
etmek lâzımdır.
IV - TESCİL
MADDE 848 -
Senetler, kaç adet olduğu zikredilerek tapuca tescil olunur.
İstikrazın
mecmuu için bir tescil muamelesi yapılır. Senedin miktarı az ise ayrı ayrı
tescil
olunabilir.
V - SENETLERİN
HÜKÜMLERİ
1 -
MUTAVASSIT MÜESSESE
MADDE 849 -
Senetleri çıkaran müessese alacaklıların ve borçlunun müşterek mümessilleri
olsa
da ihraç sırasında
kendisine böyle bir salâhiyet verilmiş olmadıkça borçlunun taahhütlerini ifa
edemez.
2 - TEDİYE
a) İTFA
PLANI
MADDE 850 -
Senetlerin bedelleri; ihraç sırasında kararlaştırılmış veya verilen salâhiyet
dairesinde
mutavassıt müessese tarafından tanzim edilmiş olan itfa plânına tevfikan ödenir.
Ödenen senet
iptal edilir. Hilâfına mukavele yok ise gayrimenkulün karşılık tutulduğu
tahvillerin
hepsi buna müteferri
borçlar itfa edilip bütün kuponlarla birlikte iptal edilmedikçe yahut kalan
kuponların
bedelleri yatırılmadıkça tapu sicilindeki kayıt terkin edilemez.
b) MURAKABE
MADDE 851 -
Gayrimenkulün maliki yahut ihraç işini üzerine alan müessese mukarrer itfa
plânına
tevfikan kur'a usulünü tatbik ve ödenen senetleri iptal etmekle mükelleftir.
Bu
muameleler, irat senetlerine taallük ettiği takdirde Hükümetçe murakabe edilir.
c) TEDİYATIN
TAHSİSİ LAZIM GELEN CİHET
MADDE 852 -
Bütün tediyat, vukualarını takibeden Kur'a zamanındaki borcun itfasına tahsis
olunur.
YİRMİ ÜÇÜNCÜ
BAP
MENKUL REHİNİ
BİRİNCİ
FASIL
TESLİMİ MEŞRUT
ŞEKİLDE REHİN VE HAPİS HAKKI
A) TESLİMİ
MEŞRUT REHİN
I - REHNİN
AKDİ
1 -
ALACAKLININ ZİLYEDLİĞİ
MADDE 853 -
Kanunen muayyen istisnalar haricinde bir menkul, ancak teslimi meşrut şekile
rehin
edilebilir. Bir menkulü hüsnü niyetle rehin olarak kabul eden kimse o menkul üzerinde
rahinin
tasarruf hakkı bulunmasa da rehin hakını iktisap eder. Şu kadar ki üçüncü şahısların
mukaddem
zilyetlikten mütevellit hakları mahfuzdur. Rahin, merhunu fiilen ve hasren
kendi
yedinde
bulundurdukça mürtehin için rehin hakkı sabit olmaz.
2 - HAYVAN
REHNİ
MADDE 854 -
Merkezlerinin bulunduğu mahallin hükümeti mülkiyesi tarafından bu gibi
muamelâtta
bulunmak hakkını istihsal etmiş olan itibar müesseseleri ile kooperatif şirketleri,
alacaklarını
temin etmek için umumi bir sicile kayıt ve icra memuruna ihbar suretiyle hayvan
üzerine
kabzeylemeksizin rehin tesis edebilirler. (*)
3 - MERHUN ÜZERİNDE
MÜAHHAR REHİN TESİSİ
MADDE 855 -
Merhunun maliki, merhun üzerinde müahhar bir rehin tesis edebilir. Bunun için
rehini
kabzetmiş olan alacaklıya ihbarname göndermesi ve bu ihbarnamede; alacağı
tesviye
edilince,
merhunu diğer alacaklıya tesil etmesi lüzumunu beyan eylemesi muktazidir.
4 - MÜRTEHİNİN
MERHUNU REHİN ETMESİ
MADDE 856 -
Mürtehin, rahinin rızası olmadıkça merhunu başkasına rehin edemez.
(*) Bk.
Bakanlar Kurulunun 24 Ağustos 1965 tarih ve 6/5165 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe
konulan
(HAYVAN REHNİ TÜZÜĞÜ. T.C. Tüzükleri. c.1 -s.250.
II - SUKUT
1 - ZİLYEDLİĞİN
ZAYİ EDİLMESİ
MADDE 857 -
Mürtehin, merhun üzerindeki zilyedliğini ve merhuna vaziyet eden üçüncü
şahıslardan
mutalebe salâhiyetini zayi edince, rehni sakıt olur.
Rahin mürtehinin
rızasiyle merhun üzerinde fiilen yedini idame ettikçe rehnin hükümleri muallâk
kalır.
2 - REHNİN İADESİ
MADDE 858 -
Mürtehinin, merhun üzerindeki hakları tediye ile ve başka bir sebeple sakıt
olunca;
merhunu, hak
sahibine iade etmesi lâzımdır. Mürtehin, alacağını tamamen istifa etmedikçe
merhunu veya
bir kısmını iade etmekle mükellef tutulamaz.
3 - MÜRTEHİNİN
MESULİYETİ
MADDE 859 -
Mürtehin, merhunun telef ve zıyaından ve kıymetine noksan gelmesinden
mesuldür. Meğer
ki bu halin kendi kusuru olmasızın vukua geldiğini ispat etsin. Mürtehin
merhunu
hotbehot
satar yahut rehnederse bu yüzden vukua gelen bütün zararı zamin olur.
III - REHNİN
HÜKÜMLERİ
1 - MÜRTEHİNİN
HAKLARI
MADDE 860 -
Alâkası kesilmemiş olan mürtehin alacağını merhunun nakde tahvilinden hasıl
olan
meblağdan
istifa etmek hakkına maliktir. Rehin, alacaklıya resülmal ve mukavele edilen
faizle
takibat ve
muhakeme masraflarını ve geçmiş gün faizlerini temin eder.
2 - REHNİN ŞÜMULÜ
MADDE 861 -
Rehin, merhunun hem aslını hem teferruatını takyit eder.
Hilâfına
mukavele olmadıkça, merhunun tabii semereleri o merhunun mütemmim cüzleri olmak
halinden çıkınca
mürtehinin bunları malike iade etmesi lâzımdır.
Rehin,
merhunun satıldığı zamanda mütemmim cüzlerini teşkil eden semereleri de şamil
olur.
3 - MÜRTEHİNİN
SIRASI
MADDE 862 -
Menkul, birden ziyade kimselere rehin edilmiş ise bunlar, alacaklarını rehin
tarihi
sırasiyle
istifa ederler.
4 - MÜRTEHİNİN
MERHUNA MALİK OLAMAMASI
MADDE 863 -
Borcun vadesinde ödenmemesi takdirinde mürtehinin merhuna malik olmasını
tazammun
eden her şart batıldır.
B) HAPİS
HAKKI
I - ŞARTLARI
MADDE 864 -
Borçlunun rızasiyle menkul eşyasına yahut kıymetli evrakına zilyed olan alacaklı,
muaccel ve
bu eşya ve evrakla tabii bir irtibatı bulunan alacağını istifa edinceye kadar;
bunları,
yedinde
hapsetmek hakkını haizdir.
Bu irtibat,
tacirler hakkında zilyedlik ve alacağın beyinlerindeki ticari münasebetlerinden
tevellüt
etmiş olması
halinde mevcut addolunur. Hapis hakkı, alacaklı tarafından hüsnü niyetle
kabzedilmiş
olmak şartiyle
borçlunun malik olmadığı eşyayı da şamil olur. Bununla beraber üçüncü şahısların
evvelki
zilyedliklerinden mütevellit hakları mahfuzdur.
II - İSTİSNALAR
MADDE 865 -
Mahiyetleri itibariyle nakde tahvili kabil olmayan şeyler üzerinde hapis hakkı,
kullanılamaz.
Gerek alacaklının iltizam ettiği bir borç ile gerek teslim zamanında veya daha
evvel
borçlunun
verdiği talimat ile gerek âmmenin intizamı ile telifi kabil değil ise hapis
hakkı vücut
bulmaz.
III -
BORCUNU ÖDEMEKTEN ACİZ HALİNDE
MADDE 866 -
Borçlu; borcunu ödemekten âciz olduğu halde alacaklı henüz alacağı muaccel
olmasa bile
onun temini için hapis hakkını kullanabilir.
Borcunu ödemekten
aciz keyfiyeti eşyanın tesliminden sonra tahakkuk eder veya alacaklının
ıttılaına
vasıl olursa alacaklı o eşyanın muayyen bir surette kullanılmasına dair önceden
bir borç
iltizam etmiş
veya borçlunun bu bapta verilmiş bir talimatı bulunmuş olsa bile hapis hakkını
kullanabilir.
IV - HÜKÜMLERİ
MADDE 867 -
Alacağı tediye edilmeyen veya kâfi teminat istihsal etmeyen alacaklı, borçluya
evvelce
ihbar ettikten sonra teslimi meşrut rehin hükümlerinde olduğu gibi hapsettiği şeyin
nakde
tahvilini
talep edebilir,
Hapsolunan şeyler,
nama muharrer senedattan ibaret olursa icra dairesi veya iflâs masası
memurları
nakde tahvil için lüzumu olan muameleleri borçlu makamına kaim olarak ifa
ederler.
İKİNCİ FASIL
ALACAK ÜZERİNDE
REHİN HAKKI VE DİĞER HAKLAR
A) UMUMİ HÜKÜMLER
MADDE 868 -
Alacaklar ve sair temliki kabil olan haklar üzerinde rehin tahsis edilebilir.
Hilâfına
hüküm olmadıkça,
bunlar hakkında teslimi meşrut rehin hükümleri cari olur.
B) REHİNİN
TESİSİ
I - SENETLİ
SENETSİZ ALACAKLAR ÜZERİNDE
MADDE 869 -
Bir senet ile tesbit edilmiş olmayan yahut senede raptedilen alacakların rehin
edilmesi
tahriren olur ve senede raptedilenlerde, senedin teslimi de şarttır.
Râhin ve mürtehin,
rehni üçüncü şahıs olan borçluya ihbar edebilirler.
Diğer hakların
rehin edilmesi bunların devri için muayyen şekillere riayet edilmek şartiyle,
tahriren
olur.
II - KIYMETLİ
EVRAK ÜZERİNDE
MADDE 870 -
Hamile muharrer senetler sadece mürtehine teslim edilmek suretiyle rehnedilir.
Diğer kıymetli
evrakın rehnedilmesi bunlar emre muharrer ise cirosu yapılarak ve nama muharrer
ise devri
icra edilerek senedin mürtehine teslimi ile olur.
III - EMTİAYI
TEMSİL EDEN EVRAK İLE VARANT
MADDE 871 -
Emtia temsil eden evrakın, teslimi meşrut şekilde rehin edilmesi; o eşya üzerinde
rehin hakkını
hasıl eder. Emtia temsil eden senetten müstakil olarak hususi bir rehin senedi
(varant)
tanzim edildiği halde asıl senet üzerinde temin edilen meblağ ile vade işaret
edilmek
şartiyle
varantın rehin edilmesi emtianın teslimi meşrut şekilde, rehne muadil olur.
IV - MERHUN ALACAĞIN
YENİDEN REHİN EDİLMESİ
MADDE 872 -
Merhun bir alacak üzerinde müahhar bir rehin tesisi, ancak merhun alacak
sahibinin
yahut yeni mürtehinin keyfiyeti birinci mürtehine tahriren bildirmesi ile
muteber olur.
C) HÜKÜMLERİ
I -
ALACAKLININ HAKKININ ŞÜMULÜ
MADDE 873 -
Faiz getiren yahut temettü hissesi gibi muayyen zamanlarda gelir hasıl eden
alacaklar üzerindeki
rehin, hilâfına mukavele olmadıkça vadeleri evvelce hulûl etmiş olanlara sari
olmayıp
ondan sonra verilecek şeylere şamil olur. Alacağın bu teferruatı ayrı senetlere
merbut ise,
hilâfına
mukavele olmadıkça ve kanuna muvafık surette ayrıca rehin edilmedikçe; asıl
rehinde
dâhil
olmazlar.
II - MERHUN
HİSSE SENETLERİNİN TEMSİLİ
MADDE 874 -
Bir şirketin merhun hisse senetlerini şirketin heyeti umumiyesinde mürtehin
temsil
etmeyip, o
senedin sahibi temsil eder.
III - İDARE
VE TEDİYE
MADDE 875 - İyi
bir idarenin iktiza ettiği tedbirlerden olduğu halde rehin edilmiş alacağın
sahibi
bu alacağı
mutalebe edebildiği gibi tahsil de edebilir ve mürtehin olan alacaklı tarafından
bu
tedbirleri
yapmağa icbar dahi edilebilir. Rehinden haberdar edilen borçlu, borcunu alacaklısiyle
mürtehinden
hiç birine diğerinin rızası olmaksızın ödeyemez. İttifak edemedikleri halde
borcunu
resmi bir
mevkie yatırmağa mecburdur.
ÜÇÜNCÜ FASIL
REHİN MUKABİLİNDE
İKRAZ İLE MEŞGUL OLANLAR
A) REHİN
MUKABİLİ İKRAZ MÜESSESELERİ
I - İZİN
MADDE 876 -
Hiç bir kimse, Hükümetin izni olmadıkça rehin mukabilinde ödünç para vermek
sanatını
icra edemez.
II - MÜDDET
MADDE 877 - İzin,
hususi müesseselere ancak mahdut bir zaman için verilir.
Müddet
bitince yenilenmesi caizdir. Rehin mukabilinde ödünç para vermek sanatını
yapanlar,
kanuni
vazifelerini gözetmiyorlarsa kendilerine verilen izin geri alınabilir.
B) REHİN
MUKABİLİ İKRAZ
I - TESİS
MADDE 878 -
Merhunu bir makbuz mukabilinde teslim etmekte rehin hakkı vücut bulur.
II - HÜKMÜ
1 - MERHUNUN
SATILMASI
MADDE 879 - Ödünç
para, vadesinde ödenmezse mukriz borcunu ödemesini evvelce resmen
ihtar
ettikten sonra, merhunu icra dairesi vasıtasiyle sattırır. Borçlu mukrize karşı
şahsen mesul
olmaz.
2 - ARTIK
PARA ÜZERİNDEKİ HAK
MADDE 880 -
Satış bedelinin borçtan artık kalanı borç alana aittir. Borçlu müteaddit
mukaveleli
borçlar altında
ise artık kalanın hesabında bu borçlar cemedilebilir.
Borç alanın
artık para üzerindeki hakkı, beş sene geçmekle sakıt olur.
III - BORCUN
ÖDENMESİ
1 - MERHUNU
KURTARMAK HAKKI
MADDE 881 -
Merhun satılıncaya kadar makbuz geri verilerek, rehinden kurtarılabilir. Eğer
makbuz ibraz
edilemezse borç muaccel olduğu takdirde hakkını ispat eden kimse yine rehni
kurtarabilir.
Mukriz,
merhunun iadesi için makbuzun geri verilmesini şart etmiş olsa bile
borç
muacceliyet kasbettiği tarihten itibaren altı ay geçmiş ise müstakrız merhunu
kurtarmak
hakkını
kullanabilir.
2 - MUKRİZİN
HAKLARI
MADDE 882 -
Merhun, hangi ay içinde kurtarılırsa mukrizin o aya ait faizin tamamını istemeğe
hakkı vardır.
Mukriz, makbuzu kim geri verirse merhunu ona iade etmek hakkını sureti
mahsusada
muhafaza
etmiş ise; o makbuzu hamilinin buna hakkı olmayarak eline geçirdiğini bilmedikçe
yahut
bilmesi lâzım gelmedikçe, bu hakkını kullanabilir.
C) BEY'İBİLVEFA
MUAMELESİ İLE MEŞGUL OLANLAR
MADDE 883 -
Bey'ibilvefa muamelesini sanat ittihaz edenler, rehin mukabili ödünç para
verenler
hükmündedir.
DÖRDÜNCÜ
FASIL
REHİNLİ TAHVİLAT
A) REHİNLİ
TAHVİLATIN MAHİYETİ
MADDE 884 -
Gayrimenkul üzerine ikraz muamelesi yapan müesseselerden Hükümetçe tâyin
edilenler;
hususi bir rehin akdi ve teslim mükellefiyeti olmasa bile malik oldukları
gayrimenkul
rehin
senetleriyle muamelâtı cariyelerinden mütahassıl matlubat teminat teşkil etmek üzere;
rehinli
tahvilât
ihraç edebilirler.
B) ŞEKİL
MADDE 885 -
Alacaklılar rehinli tahvilâtın tediyesini mutalebe edemezler.
Tahvilât ya
hamile veya nama muharrer olur ve hamile muharrer kuponları bulunur.
C) REHİNLİ
TAHVİLAT İÇİN MÜSAADE
MADDE 886 -
Rehinli tahvilât ihraç etmek isteyen müesseseler Hükümetten izin almağa
mecburdurlar.
Tahvilâtın
ne gibi şerait altında ihraç olunabileceği ve ihraç müesselerinin tafsilatına
ait hükümler
kanunu
mahsus ile tâyin olunur.
ÜÇÜNCÜ KISIM
ZİLYEDLİK VE
TAPU SİCİLİ
YİRMİ DÖRDÜNCÜ
BAP
ZİLYEDLİK
A) TARİF VE ŞEKLİ
I - TARİF
MADDE 887 -
Bir şey üzerinde fiilen tasarruf sahibi olan kimse o şeyin zilyedidir. İrtifak
hakkı ile
gayrimenkul
mükellefiyetinden mütevellit haklardan zilyedlik, bu hakların bilfiil kullanılmasından
ibarettir.
II - ASLİ VE
FER'İ ZİLYEDLİK
MADDE 888 -
Zilyed, bir irtifak yahut irtihan hakkı yahut şahsi bir hak teffiz etmek için
bir şeyi
başkasına
teslim ettiği takdirde bunların ikisi de zilyedliğe malik olur. Bir şeyde malik
sıfatı ile
zilyed
olanlar şeyin aslan zilyedleri ve diğerleri fer'an zilyedleridir.
III -
MUVAKKAT İNKITA
MADDE 889 -
Zilyedliğin kullanılması muvakkat bazı hallerden dolayı mümteni yahut münkati
olursa,
zilyedlik izaa edilmiş olmaz.
B) ZİLYEDLİĞİN
NAKLİ
I - HAZIR
OLAN KİMSELER ARASINDA
MADDE 890 -
Zilyedlik, şeyin aynını veya onu iktisap edenin yedi iktidarına geçirecek
vesaiti
teslim ile
intikal eder. Bir şeyi evvelki zilyedin rızasiyle iktisap edenin iktidarı
dairesine geçmekle,
zilyedliğin nakli,
tamam olur.
II - GAİPLER
ARASINDA
MADDE 891 -
Gaipler arasında zilyedliğin nakli, bir şeyin iktasap edene veya mümessiline
teslimi ile
tamam olur.
III - ZİLYEDLİĞİN
TESLİMSİZ İKTİSABI
MADDE 892 -
Bir üçüncü şahıs veya temlik eden hususi bir sebebe binaen zilyed olmakta devam
ederse
zilyedlik teslim olmaksızın iktisap olunabilir.
Zilyed
olmakta devam eden üçüncü şahıs, temlik eden kimse tarafından haberdar
edilmedikçe
zilyedliğin
intikali ona karşı hüküm ifade etmez.
Üçüncü şahıs,
temlik edene karşı ne gibi sebeplerden dolayı teslimden imtina edebiliyorsa aynı
sebeplerden
dolayı iktisap edene karşı da teslimden imtina edebilir.
IV - EMTİAYI
TESLİM EDEN SENETLER
MADDE 893 -
Bir antrepoya yahut bir nakliyeciye tevdi edilmiş olan emtiayı temsil eden kıymetli
evrakın
teslimi, o emtianın teslimi demektir. Bununla beraber kıymetli evrakı hüsnü
niyetle iktisap
eden kimse
ile emtiayı hüsnü niyetle iktisap eden kimse arasında bir ihtilaf zuhur ettiği
takdirde
emtia
iktisap eden kimse tercih olunur.
C) ZİLYEDLİĞİN
ŞÜMULÜ
I - ZİLYEDLİĞİN
HİMAYESİ
1 - MÜDAFAA
HAKKI
MADDE 894 -
Zilyed, bütün gasp ve tecavüz fiilerini kuvvet kullanarak defetmek hakkını
haizdir.
Şiddetle
veya hafiyen kendisinden alınan o şeyi, gayrimenkul ise gasıbı kovarak ve
menkul ise
cürmü meşhut
haline tutulan veya kaçarken yakalananın tamamiyle elinden alarak istirdat
edebilir.
Zilyed,
halin haklı göstermediği cebir ve şiddet kullanmaktan içtinap etmekle mükelleftir.
2 - YEDİN İADESİ
MADDE 895 -
Gayrın zilyed bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse o şey üzerinde terciha şayan
bir
hakka sahip
olduğunu iddia etse bile onu iade ile mükellef olur. Eğer müddeialeyh o şeyi
müddeiden
almayı mucip ve terciha şayan bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse red
lâzım
gelmez.
Zilyedin dâvası gerek o şeyin istirdadına, gerek zararın tazminine dair olur.
3 - ZİLYEDLİĞİN
İHLALİNDEN MÜTEVELLİT DAVA
MADDE 896 -
Bir şeye zilyed bulunan kimsenin zilyedliği tecavüze uğradığı halde; tecavüz
eden, o
şey üzerinde
bir hak iddia etse bile zilyed onun aleyhinde dâva ikame edebilir. Dâva tecavüzün
refine,
sebebinin menine ve zararın tazminine dair olur.
4 - DAVA
HAKKINDAN MAHRUMİYET VE MÜRURU ZAMAN
MADDE 897 -
Zilyed, gasp ve tecavüz fiilerine ve hakkına tecavüz eden kimse olduğuna vâkıf
olur olmaz
istirdadı veya tecavüzün menini iddia etmediği halde, dâva hakkından mahrum
olur.
Zilyed,
tecavüzü ve tecavüz edeni daha geç öğrenmiş olsa bile gasp veya tecavüzden
vukuu
gününden
itibaren bir sene geçmekle dâva; müruru zamana uğrar.
II - HAKKIN
HİMAYESİ
1 - MÜLKİYET
KARİNESİ
MADDE 898 -
Menkul bir şeyin zilyedi onun maliki addolunur. Evvelki zilyedler dahi
zilyedliklerinin
devamı müddetince o şeyin maliki addolunur.
2 - ZİLYEDLİK
HALİNDE KARİNE
MADDE 899 -
Bir menkule malikiyet arzusu ile olmıyarak zilyed bulunan kimse onu hüsnü niyetle
kendisinden
aldığı kimsenin mülkiyet karinesine istinat edebilir.
Bir kimse şahsi,
yahut mülkiyetten gayri aynî bir hakka müsteniden menkul bir şeyin zilyedi ise
o
hakkın
mevcudiyeti asıldır. Fakat bu karineyi zilyed o şeyi kendisine vermiş olan
kimseye karşı
dermeyan
edemez.
3 - ZİLYED
ALEYHİNDEKİ DAVA
MADDE 900 -
Bir menkulün zilyedi, aleyhinde ikame edilen bütün dâvalara karşı terciha şayan
bir hakkın
sahibi olduğunu dermeyan edebilir. Gasp ve tecavüz fiilerine dair olan hükümler
bakidir.
4 - TASARRUF
HAKKI VE İSTİHKAK DAVASI
a) TEVDİ EDİLMİŞ
EŞYA
MADDE 901 -
Bir menkulün, emin sıfatı ile zilyedi olan kimseden hüsnü niyetle mülkiyeti
veya
aynî her
hangi bir hakkı iktisap olunursa o kimsede bu tasarrufları icra mezuniyeti
olmasa bile,
iktisap
muteber addolunur.
b) GAİP VEYA
SİRKAT EDİLEN EŞYA
MADDE 902 -
Yedinden sirkat olunan veya kendisi tarafından gaip edilen veya rızası olmaksızın
diğer her
hangi bir suretle elinden alınan bir menkulün zilyedi beş sene müddet zarfında
istihkak
dâvası ikame
edebilir. Fakat bu menkul aleni bir müzayedede veya pazarda veya ona mümasil eşya
satan bir
tacirden iktisap olunmuş ise hüsnü niyetle hareket eden birinci ve sonraki müktesipler
aleyhine
istihkak dâvası ancak birinci semenin iadesi şartiyle ikame olunabilir ve red hususunda
da
hüsnü
niyetle zilyed olan kimsenin hukukuna mütaallik hükümler tatbik olunur.
c) PARA VE
HAMİLE MUHARRER SENETLER
MADDE 903 -
Zilyedin rızası olmaksızın elinden alınan parayı ve hamile muharrer senetleri,
hüsnü
niyetle iktisap etmiş olan kimse aleyhinde istihkak dâvası ikame olunamaz.
d) SUİ NİYET
HALİNDE
MADDE 904 -
Bir menkule sui niyetle zilyed olan kimse her zaman evvelki zilyed tarafından
iadeye icbar
olunabilir. Bununla beraber evvelki zilyedin iktisabı hüsnü niyetle vukubulmamış
ise bu
zilyed
kendisinden sonraki hiç bir zilyed aleyhine istihkak dâvası ikame edemez.
5 - GAYRİMENKULE
DAİR KARİNE
MADDE 905 -
Tapu siciline kaydedilmiş olan gayrimenkuller için hak karinesine istinat etmek
ve
zilyedlik dâvaları
ikame eylemek salâhiyeti ancak kendi lehine tescil vâki olan kimseye ait olur.
Bununla
beraber gayrimenkul bilfiil kendi iktidarı dahilinde bulunan kimse, gasp ve
tecavüz sebebi
ile dâva
ikame edebilir.
III - MESULİYET
1 - HÜSNÜ NİYETLE
ZİLYEDLİK
a) İSTİFADE
MADDE 906 -
Hüsnü niyetle zilyed olduğu şeyden mevcudiyetine kani olduğu hakkına muvafık
surette
istifade eden kimse, o şeyi iade ile mükellef tutulduğu kimseye karşı bu yüzden
hiç bir
tazminat
itasına mecbur olmaz.
Hüsnü
niyetle zilyed olan kimse, gerek ziyadan gerek hasardan mesul değildir.
b) TAZMİNAT
MADDE 907 -
Bir şeye hüsnü niyetle zilyed bulunan kimse o şeyin reddini isteyen müddeiden
yapmış olduğu
zaruri ve faydalı sarfiyatın iadesini talep ve tediye zamanına kadar o şeyi
hapsedebilir.
Diğer sarfiyattan dolayı tazminat iddiasında bulunamaz. Fakat müddei, kıymetlerinin
tazminine
talip olmadıkça zilyed kendi tarafından asıl şey ile birleştirilen ve zararsız
ayrılması
mümkün olan
ziyadeleri refedebilir.
Zilyedin
elde ettiği semereler kendi sarfiyatı dolayısiyle olan alacaklarına mahsup
edilir.
2 - SUİ NİYETLE
ZİLYED OLAN KİMSE
MADDE 908 -
Bir şeye sui niyetle zilyed olan kimse o şeyi hak sahibine iade etmekle beraber
haksız
alakoymuş olmasından mütevellit zararları ve elde ettiği veya elde etmeği ihmal
eylediği
semereleri
tazmin ile de mükelleftir.
Hak sahibi için
de yapılması zaruri olan sarfiyatı harcindeki masrafları, isteyemez ve yedinde
bulunan şeyin
geri iadesi lâzım geldiğini bilmediği müddetçe ancak kendi kusuriyle vukubulan
zararlardan
mesul olur.
IV - MÜRURU
ZAMAN
MADDE 909 -
Müruru zamandan istifade etmek hakkına malik olan zilyed, bu haktan istifade
salâhiyetine
malik olan evvelki zilyedin zilyedliği müddetini kendi müddetine zam edebilir.
YİRMİ BEŞİNCİ
BAP
TAPU SİCİLİ
A) TEŞKİLAT
I - TAPU SİCİLİ
1 - UMUMİ HÜKÜMLER
MADDE 910 -
Tapu sicili gayrimenkuller üzerindeki hakların hallerini gösterir.
Tapu
sicillinin nümunesi ve nasıl tutulacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir. (*)
2 - KAYIT
a) MUKAYYET
GAYRİMENKULLER
MADDE 911 -
Aşağıdakiler tapu sicilline gayrimenkul olarak kaydedilir:
1 - Arazi.
2 -
Gayrimenkul üzerinde müstakil ve daimî olmak üzere müesses haklar.
3 -
Madenler.
Müstakil ve
daimî hakların nasıl kaydolunacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.
b) SİCİLLE
MUKAYYET OLMAYAN GAYRİMENKULLER
MADDE 912 -
Kimsenin hususi mülkiyetinde bulunmayan ve âmmenin kullanmasına tahsis edilen
gayrimenkuller,
onlara mütaallik ve tescili muktazi aynî bir hak olmadıkça, tescile tabi değildir.
Sicille
mukayyet bir gayrimenkul, kaydı lâzımgelmeyen bir gayrimenkule tahavvül
ettikte; kaydı
sicilden çıkarılır.
3 - TAKSİM
a) BİRLEŞTİRME
MADDE 913 -
Bir gayrimenkulün taksimi yahut birden ziyade gayrimenkullerin birleştirilmesi
halinde nasıl
muamele yapılacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.
II - TAPU SİCİLLİNİN
TUTULMASI
1 -
MINTAKALAR
a) SALAHİYET
MADDE 914 -
Her gayrimenkul, bulunduğu mıntakanın sicilline kaydedilir.
(*) Bk.
Bakanlar Kurulunun 18 Mayıs 1994 tarih ve 94/5623 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe
konulan TÜZÜK.
T.C. Tüzükleri: c.1 - s.198.
b) MÜTAADDİT
MINTAKALARDA BULUNAN BİR GAYRİMENKUL TESCİLİ
MADDE 915 -
Mütaaddit mıntakalarda bulunan bir gayrimenkul, diğer mıntakalar sicillerinde
mukayyet
olduğu gösterilmek şartiyle her mıntakadaki sicille ayrı ayrı kaydolunur.
Aynî hak
tesis eden tesciller ve tescil talepleri, gayrimenkulün büyük kısmının bulunduğu
mıntaka
sicilline
kaydedilir. Bu sicille vaki tesciller tapu memuru tarafından diğer mıntaka
memurlarına
bildirilir.
2 - TAPU DAİRELERİ
TEŞKİLATI
MADDE 916 -
Tapu dairelerin teşkilâtı, ahkâmı mahsusasına tabidir.
III -
MEMURLAR
MADDE 910 -
Tapu sicili gayrimenkuller üzerindeki hakların hallerini gösterir.
Tapu
sicillinin nümunesi ve nasıl tutulacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir. (*)
2 - KAYIT
a) MUKAYYET
GAYRİMENKULLER
MADDE 911 -
Aşağıdakiler tapu sicilline gayrimenkul olarak kaydedilir:
1 - Arazi.
2 -
Gayrimenkul üzerinde müstakil ve daimî olmak üzere müesses haklar.
3 -
Madenler.
Müstakil ve
daimî hakların nasıl kaydolunacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.
b) SİCİLLE
MUKAYYET OLMAYAN GAYRİMENKULLER
MADDE 912 -
Kimsenin hususi mülkiyetinde bulunmayan ve âmmenin kullanmasına tahsis edilen
gayrimenkuller,
onlara mütaallik ve tescili muktazi aynî bir hak olmadıkça, tescile tabi değildir.
Sicille
mukayyet bir gayrimenkul, kaydı lâzımgelmeyen bir gayrimenkule tahavvül
ettikte; kaydı
sicilden çıkarılır.
3 - TAKSİM
a) BİRLEŞTİRME
MADDE 913 -
Bir gayrimenkulün taksimi yahut birden ziyade gayrimenkullerin birleştirilmesi
halinde nasıl
muamele yapılacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.
II - TAPU SİCİLLİNİN
TUTULMASI
1 -
MINTAKALAR
a) SALAHİYET
MADDE 914 -
Her gayrimenkul, bulunduğu mıntakanın sicilline kaydedilir.
(*) Bk.
Bakanlar Kurulunun 18 Mayıs 1994 tarih ve 94/5623 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe
konulan TÜZÜK.
T.C. Tüzükleri: c.1 - s.198.
b) MÜTAADDİT
MINTAKALARDA BULUNAN BİR GAYRİMENKUL TESCİLİ
MADDE 915 -
Mütaaddit mıntakalarda bulunan bir gayrimenkul, diğer mıntakalar sicillerinde
mukayyet
olduğu gösterilmek şartiyle her mıntakadaki sicille ayrı ayrı kaydolunur.
Aynî hak
tesis eden tesciller ve tescil talepleri, gayrimenkulün büyük kısmının bulunduğu
mıntaka
sicilline
kaydedilir. Bu sicille vaki tesciller tapu memuru tarafından diğer mıntaka
memurlarına
bildirilir.
2 - TAPU DAİRELERİ
TEŞKİLATI
MADDE 916 -
Tapu dairelerin teşkilâtı, ahkâmı mahsusasına tabidir.
III -
MEMURLAR
Muvakkat şerh
vermek alâkadarların muvafakatiyle ve mahkemece verilen bir hüküm mucibince
icra edilir.
Muvakkaten şerh
verilen hak sonradan tahakkuk ettiği takdirde şerh tarihinden itibaren hüküm
ifade eder.
Hâkim seri usulü muhakeme dairesinde yapılacak muhakemeden sonra hüküm verir ve
iade olunan
hakkın vücuduna kanaat hasıl ederse muvakkat şerhe müsaade eder ve bu şerhin
müddetini ve
hükümlerini tâyin eder ve icabı halinde iddiasını mahkemece ispat etmesi için
kendisine
bir mehil verir.
II - TESCİLİN
ŞARTLARI
1 - TALEP
a) TESCİL İÇİN
MADDE 922 -
Tescil, mezuunun taallûk ettiği gayrimenkul malikinin tahriri bir beyanına
müsteniden
icra olunur.
İktisab eden
kimse kanuna, kazıyei mahkemeye yahut buna muadil bir vesikaya istinat etmekte
ise; bu
beyana hacet yoktur.
b) TERKİN İÇİN
MADDE 923 -
Tapu sicillerine vâkı olacak tescillerin terkin veya tadili taallük ettikleri
gayrimenkulün
sahibinin tahriri beyaniyle olur.
Hak
sahiplerinin sicille vazedecekleri imza, bu beyan yerine kaim olabilir.
2 - İSPAT VE
TEVSİK
a) SIHHAT
MADDE 924 -
Tapu sicili üzerinde tescil, tadil, terkin gibi muameleler ancak tâlibin
temliki
tasarruf
hakkı ve bu muamelerin müstenit olduğu sebep sabit olduktan sonra icra
edilebilir. Tâlip
tapu
sicilinde mukayyet olan kimsenin kendisi olduğunu veya onun mümessili bulunduğunu
ispat
etmekle
temliki tasarruf hakkını tevsik etmiş olur.
Tescil veya
tadil veya terkini mucip olan sebep dahi bunları iktiza eden hukuki tasarrufların
muteber
olması için kanunen meşrut olan şekillere riayet edildiği ispat edilmekle
tahakkuk eder.
b) VESAİKİN İKMALİ
MADDE 925 - İspat
ve tesvik edilmiyen her talep reddeolunur. Bununla beraber eğer tescil, tadil
veya kaydin
terkinini mucip olan sebep mevcut olup ta buna ait vesaikin noksanının ikmale
ihtiyaç
bulunursa
talip, malikin muvafakitiyle veya hâkimin kararına binaen sicile muvakkaten şerh
verdirilir.
III - TESCİLİN
TARZI
1 - UMUMİYET
İTİBARİYLE
MADDE 926 -
Tesciller, talep ve beyan sırasiyle yapılır. Alâkadarların talebi ile bütün
tescillerin
birer sureti
kendilerine verilir.
Tescilin ve
terkinin ve suretlerin şekli, nizamnamei mahsus bir muayyendir.
IV - TEBLİĞ
MECBURİYETİ
MADDE 927 -
Tapu sicili memuru, alâkadarlar haberdar edilmeksizin yapılan muameleri
kendilerine
tebliğ ile mükelleftir. Bu muamelelere karşı yapılacak itiraz müddeti, alâkadarlara
vuku bulan
tebliğ tarihinden başlar.
C) TAPU SİCİLİNİN
ALENİYETİ
MADDE 928 -
Tapu sicili alenidir. Alâkası olduğunu ispat eden herkes, kendisince
ehemmiyetli
olan başlıca
sayfaların evrakı müsbitesiyle birlikte tapu sicili memurlarından biri
huzurunda
kendisine
irae edilmesini yahut bunların birer suretinin verilmesini istiyebilir. Kimse
tapu sicilinde
mukayyet
olan bir keyfiyetin kendisine meçhul olduğu yolunda bir iddia dermeyan edemez.
D) HÜKÜMLERİ
I - TESCİL
YAPILMAMANIN HÜKÜMLERİ
MADDE 929 -
Teessüsü için kanunen tapu siciline tescili lâzımgelen her hak bu tescil olmadıkça
bir aynî hak
olarak mevcut olmaz. Bir hakkın şumulü, tescil dairesinde evrakı müsbite ile
veya diğer
bir tarzda tâyin
edilebilir.
II - TESCİLİN
HÜKÜMLERİ
1 - UMUMİYETLE
MADDE 930 -
Aynî haklar, tescil ile doğar ve sıra ve tarihleri tescil kaydına göre alır.
Kanunen lâzımgelen
evrakı müsbite, talebe raptedilmiş ve muvakkaten şerh verilmesi halinde
vesaikin
noksanı, zamanında ikmal edilmiş olmak şartiyle tescilin hükmü kayıt tarihine
irca
olunur.
2 - HÜSNÜ NİYET
SAHİBİ ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI
MADDE 931 -
Tapu sicilindeki kayde hüsnü niyetle istinat ederek mülkiyet veya diğer bir aynî
hakkı
iktisap eden kimsenin, bu iktisabı muteber olur.
3 - SUİNİYET
SAHİBİ ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI
MADDE 932 -
Bir aynî hak tapu siciline yolsuz olarak kaydedilmiş ise, bunu bilen veya
bilmesi
lâzımgelen üçüncü
şahıs bu tescile istinat edemez. Yolsuz tescil; haksız veya lüzum ifade etmiyen
hukuki bir
tasarruf mucibince yapılan tescildir. Böyle bir tescilden dolayı bir aynî hakkı
ihlâl edilen
kimse doğrudan
doğruya suiniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tescilin yolsuzluğunu iddia
edebilir.
H) TERKİN VE
TADİL
I - YOLSUZ
TESCİL
MADDE 933 -
Haklı bir sebep olmaksızın yapılan bir tescil veya tescilin tadil veya terkini
ile aynî
hakları
haleldar olan kimse, kaydın terkinini veya tadilini istiyebilir. Hüsnü niyet
sahibi üçüncü
şahsın
tescil ile iktisap ettiği haklar ve zarar ziyan iddiaları bakidir.
II - AYNİ
HAKKIN SUKUTU
MADDE 934 -
Bir aynî hakkın sukutu ile tescil her türlü hukuki kıymetini kaybettiği
takdirde
mükellef
olan malik, terkin talebinde bulunabilir.
Tapu sicil
memuru bu talebi is'af ettiği takdirde her alâkadar, otuz gün içinde terkin
aleyhine,
hâkime müracaat
edebilir.
Tapu sicil memuru
resen bir hakkın sukut edip etmediği hakkında tahkikat icra ederek bir karar
verilmesini
mahkemeden talebe ve verilecek karar üzerine kaydi terkine selâhiyettardır.
III - TASHİH
1 - ADİ HATA
MADDE 935 -
Alâkadarlar tahriren muvafakatlerini beyan etmedikleri halde mahkeme kararı
olmadıkça
tapu sicil memuru, hiç bir tashih icra edemez.
Tashih, eski
tescilin terkini ve yeni bir tescilin icrası suretiyle dahi yapılabilir. Adi
yazı hataları,
nizamnamei
mahsusunda muayyen usul mucibince resen tashih edilir.
VERGİ MUAFİYETİ
EK MADDE 1 -
(903 - 13.7.1967.) Bakanlar Kurulunca, gelirlerinin en az % 80 ini, nevi
itibariyle
genel, özel
ve katma bütçeli idareler bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya
hizmetlerin yerine
getirilmesini
istihdaf etmek üzere tahsisan kurulacağı kabul edilen vakıflara, tahsis edilen
miktar
için, vergi
muafiyeti tanınabilir.
(1)EK MADDE
2 - (903 - 13.7.1967.) 4 üncü maddeye göre verilmiş olan Bakanlar Kurulu
kararına rağmen
vakfın herhangi bir sebeple tescili mümkün olmaz ise (F) ve (G) fıkralarına göre
alınmıyan
damga vergisi ve harçlar, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna
uyularak
tahsil
olunur.
TÜZÜK
HAZIRLANMASI
EK MADDE 3 -
(903 - 13.7.1967) Bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde,
Vakıflar
Genel Müdürlüğünce, ilgili Bakanlıkların da düşünceleri alınarak, bu kanunun
uygulanmasını
düzenlemek üzere bir tüzük hazırlanır. (*)
Geçici Madde
-(Ek : 2846 - 16.6.1983)(Değişik: 3276 - 16.4.1986) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce
mümeyyiz olmayan küçükleri birlikte evlat edinmiş olanlar Kanunun yürürlük
tarihini
takip eden 5
yıl içinde ilgili mercilere başvurmak suretiyle yukarıdaki hükümlerin kendileri
hakkında
da
uygulanmasını isteyebilirler. Ancak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte reşit
ve mümeyyiz
olan evlatlıklar
ile ilgili olarak bu madde esaslarına göre yapılacak uygulamada evlatlıkların
da
muvafakatları
aranır.
Eşlerden
birinin ölmüş olması halinde diğer eşin müracatı bu maddeye göre işlem yapılması
için
yeterlidir.
Geçici Madde
1 - (3444 - 4.5.1988) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce;
a) Açılan boşanma
davaları devam etmekte olanlar,
b) Açılan boşanma
davaları karara bağlanmış olmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olanlar,
c) Açılan boşanma
davaları reddedilmiş ve bu karar kesinleşmiş olmakla birlikte, kesinleşme
tarihinden
itibaren henüz üç yıl geçmemiş olanlar,
d) Boşanma
davası açmamış olanlar,
(*)
Bk.Medeni Kanunun 74 üncü maddesi altındaki dipnot.
Boşanma
sebeplerinden birine dayalı olarak (a), (b) ve (c) bentlerindeki hallerde üç yıl
(d)
bendindeki
halde beş yıl fiilen ayrı kalmış ve eşleriyle aralarında müşterek hayat yeniden
kurulamamış
ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde başvurmaları
halinde
mahkemece boşanma
kararı verilir.
Geçici Madde
2 -(3444 - 4.5.1988) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce Türk Kanunu
Medenisinin
142 nci maddesine göre verilmiş olan evlenme memnuiyetine dair kararlar, bu
Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren hüküm ifade etmez.
MADDE 936-
Bu kanun, neşri tarihinden altı ay sonra mer'idir.
MADDE 937-
Bu kanunun hükümlerini icraya, icra Vekilleri Heyeti memurdur.