Ana sayfa | Hukuk Sayfası | Mevzuat Sayfası

KANUN NO: 743

TÜRK KANUNU MEDENİSİ

17 Şubat 1926                                                                                                                  

(Resmi Ceride ile neşir ve ilânı: 4 Nisan 1926 - Sayı : 339)

3.t. Düstur, c.7 - s.237

BAŞLANGIÇ

A) KANUNU MEDENİNİN TATBİKİ :

MADDE 1 - Kanun, lâfziyle veya ruhiyle temas ettiği bütün meselelerde mer'idir. Hakkında kanuni

bir hüküm bulunmıyan meselede hâkim örf ve adete göre, örfü âdet dahi yok ise kendisi vazıı

kanun olsaydı bu meseleye dair nasıl bir kaide vazedecek idiyse ona göre hükmeder.

Hâkim hükümlerinde, ilmî içtihatlardan ve kazai kararlardan istifade eder.

B) MEDENİ HAKLARIN ŞÜMULÜ

I - UMUMİ VAZİFELER

MADDE 2 - Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle

mükelleftir.

Bir hakkın sırf gayri izrar eden suiistimalini kanun himaye etmez.

II - HÜSNÜ NİYET

MADDE 3 - Bir hakkın doğumu için kanunen hüsnü niyet şart kılınan hallerde asil olan, onun

vücududur. Ancak, icabı hale göre kendisinden beklenen ihtimamı sarfetmiyen kimse hüsnü niyet

iddiasında bulunamaz.

III - HAKİMİN TAKDİRİ

MADDE 4 - Kanun takdir hakkı verdiği ve icabı hale yahut muhik sebeplere nazaran hüküm

vermekle mükellef tuttuğu hususlarda hâkim, hak ve nesafetle hükmeder.

C) BORÇLARIN UMUMİ KAİDELERİ

MADDE 5 - Akitlerin inikadına ve hükümlerine ve sukutu sebeplerine taalûk eden borçlar

kısmında beyan olunan umumi kaideler medeni hukukun diğer kısımlarında dahi caridir.

D) BEYYİNE

I - BEYYİNE KÜLFETİ

MADDE 6 - Kanun, hilafını emretmedikçe tarafeynden her biri müddeasını ispata mecburdur.

II - RESMİ SİCİL VE SENETLER

MADDE 7 - Resmi sicil ve senetlerin doğru olmadığı sabit oluncaya kadar menderecatı ile amel

olunur. Bu münderecatın doğru olmadığını ispat, bir şekli mahsusa bağlı değildir.

B İ R İ N C İ K İ T A P

Şahsın Hukuku

B İ R İ N C İ B A P

Hakiki Şahıslar

B İ R İ N C İ F A S I L

Şahsiyet

(A) ŞAHSİYET:

I - MEDENİ HAKLARDAN İSTİFADE

MADDE 8 - Her şahıs medeni haklardan istifade eder.

Binaenaleyh kanun dairesinde haklara ve borçlara ehil olmakta herkes müsavidir.

II - MEDENİ HAKLARIN KULLANILMASI

1 - MEVZUU

MADDE 9 - Medeni hakları kullanmağa salâhiyettar olan kimse iktisaba da iltizama da ehildir.

2 - ŞARTLARI

a) UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 10 - Mümeyyiz olan reşit, medenî hakları kullanmağa salâhiyettardır.

b) RÜŞT

MADDE 11 - Rüşt, on sekiz yaşın ikmaliyle başlar. Evlenme, kişiyi reşit kılar.

c) KAZAİ RÜŞT

MADDE 12 - On beş yaşını ikmal eden küçük, kendi rızası ve ana ve babanın muvafakatı ile

mahkemei asliyece mezun kılınabilir. Vesayet altında ise, vasi de dinlenir.

d) TEMYİZ KUDRETİ

MADDE 13 - Yaşının küçüklüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve

bunlara benzer sebeplerden biriyle makul surette hareket etmek iktidarından mahrum olmayan her

şahıs, Kanunu Medenice mümeyyizdir.

III - MEDENİ HAKLARI KULLANMAĞA EHLİYETSİZLİK

1 - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 14 - Mümeyyiz olmayan ile küçükler ve mahcurlar medeni hakları kullanmak

salâhiyetinden mahrumdurlar.

2 - TEMYİZ KUDRETİNİ HAİZ OLMAMAK

MADDE 15 - Mümeyyiz olmayan şahsın tasarrufu, hukuki bir hüküm ifade etmez. Kanunda

muayyen istisnalar bakidir.

3 - TEMYİZ KUDRETİNİ HAİZ KÜÇÜK VEYA MAHCUR

MADDE 16 - Mümeyyiz bulunan küçükler ile mahcurlar, kanuni mümessillerinin rızaları

olmadıkça bizzat kendi tasarruflariyle iltizam edemezler. Ivazsız iktisapta ve münhasıran şahsa

merbut hakları kullanmakta bu rızaya muhtaç değillerdir. Haksız fiilerinden mütevellit

zararlardan mesuldurlar.

IV. HISIMLIK VE SIHRİ HISIMLIK

1 - KAN HISIMLIĞI

MADDE 17 - Hısımlığın derecesi, nesillerin adedi ile taayyün eder.

Birbirinin sulbünden gelenler arasındaki hısımlık usul ve füru hısımlığı ve birbirinin sulbünden

gelmeyip de müşterek bir sulpten gelenler arasındaki hısımlık civar hısımlığıdır.

2 - SIHRİ HISIMLIK

MADDE 18 - Karı ve kocadan her birinin kan hısımları diğerinin aynı derece sıhri hısımları olur.

Evlenmenin zevaliyle, sıhri hısımlık zail olmaz.

V - İKAMETGAH

1 - TARİFİ

MADDE 19 - Bir kimsenin ikametgâhı, yerleşmek niyetiyle oturduğu yerdir.

Bir kimsenin aynı zamanda birden ziyade ikametgâhı olamaz.

Bu fıkranın hükmü, ticari ve sınai müesseseler hakkında cari değildir.

2 - İKAMETGAHIN DEĞİŞTİRİLMESİ

MADDE 20 - Bir ikametgâh değişmesi, yenisinin ittihazına mütevakkıftır.

Bir kimsenin evvelce bir ikametgâhı mevcut olduğu tayin edilemediği veyahut memaliki

ecnebiyedeki ikametgâhını terketmekle beraber Türkiye'de henüz yeni bir ikametgâha sahip

olmadığı takdirde elyevm sakin olduğu mahalle, ikametgâhı nazariyle bakılır.

3 - KANUNİ İKAMETGAHI

MADDE 21 - Kocanın ikametgâhı karının ve ana ve babanın ikametgâhı velayetleri altındaki

çocuğun ve mahkemenin bulunduğu yer vesayet altındaki kimsenin ikametgâhı addolunur.

İkametgâhı belli olmayan kimsenin karısı veya kocasından ayrı yaşamağa mezun olan kadın

kendisine ayrı bir ikametgâh ittihaz edebilir.

4 - MÜESSESELERDE BULUNMAK

MADDE 22 - Mektebe devam için bir yerde bulunmak veya bir terbiye müessesesine, bir

hastaneye ve darülacezeye ve bir ceza müessesesine konulmak ikametgâh ittihazını tazammun

etmez.

B) ŞAHSİYETİN HİMAYESİ

I - UMUMİYET İTİBARİYLE

1 - DEVİR VE TAKYİT YASAĞI VE İSTİSNALARI

MADDE 23 - Kimse, medeni haklardan ve onları kullanmaktan kısmen olsun feragat edemez.

Kimse, hürriyetini ferağ edemediği gibi kanuna veya âdâbı umumiyeye mugayir surette takyit dahi

edemez.

(Ek Fıkra: 3678 - 14.11.1990)

Ancak yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli

mümkündür. Şu kadar ki; biyolojik madde verme borcu altına giren kimse aleyhine ifa talebinde

bulunulamayacağı gibi maddî ve manevî tazminat dâvası da açılamaz.

2 - TECAVÜZ HALİNDE

a) İLKE

MADDE 24 - (Değişik: 3444 - 4.5.1988) Hukuka aykırı olarak şahsiyet hakkına tecavüz edilen

kişi, hakimden, tecavüzde bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

Şahsiyet hakkı ihlal edilenin rızasına veya üstün nitelikte bir özel ya da kamu yararına veya

kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüz hukuka aykırıdır.

b) DAVA HAKLARI

MADDE 24a - (Ek:3444 - 4.5.1988) Şahsiyet hakkı hukuka aykırı olarak tecavüze uğrayan veya

bir tecavüz tehlikesi karşısında bulunan kişi, tecavüze son verilmesini veya tecavüz tehlikesinin

önlenmesini talep edebileceği gibi, sona ermesine rağmen etkisi devam eden tecavüzün hukuka

aykırılığının tespitini ve gerekiyorsa kararın yayınlanmasını ya da üçüncü kişilere bildirilmesini talep

edebilir.

Maddî ve manevî tazminat davaları açma hakkı ile birlikte bu tecavüzden elde edilen kazançları

vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca talep etme hakkı saklıdır.

Manevi tazminat talebi karşı tarafça kabul edilmedikçe devredilemez ancak miras yoluyla intikal

eder.

Davacı şahsiyet haklarının himayesi için kendi ikametgâhı veya davalının ikametgâhı

mahkemesinde de davâ açabilir.

Davacı aynı zamanda maddî ve manevî tazminat ile vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca

tecavüzden elde edilen kazancın kendisine verilmesini birlikte talep etmiş ise, bu davaları da

kendi ikametgâhı mahkemesinde de açabilir.

II - İSİM ÜZERİNDEKİ HAK

1 - İSMİN HİMAYESİ

MADDE 25 - İsmi ihtilâfa mahal veren kimse, hâkimden hakkının tanınmasını talep edebilir. İsmi

gasbolunmasiyle mutazarrır olan kimse, bunun menini ve taksir vukuu takdirinde maddi tazminat

talebi hakkına halel gelmemek üzere maruz kaldığı haksızlığın mahiyeti icab ediyorsa manevi

tazminat namiyle bir meblâğ itasını da talep edebilir.

2 - İSMİN DEĞİŞMESİ

MADDE 26 - Muhik sebeplerden binaen bir kimse isminin değiştirilmesini isteyebilir. İsmin

değişmesi nüfus siciline kayıt ve ilân olunur.

Şahsın ismi değişmekle ahvali değişmez.

Bir ismin değişmesinden mutazarrır olan kimse ıttıla gününden itibaren bir sene içinde tebdil

kararına itiraz edebilir.

C) ŞAHSİYETİN BAŞLANGICI VE SONU

I - DOĞUM VE ÖLÜM

MADDE 27 - Şahsiyet, çocuğun sağ olarak tamamiyle doğduğu andan başlar ve ölüm ile nihayet

bulur.

Çocuk sağ doğmak şartiyle ana rahmine düştüğü andan itibaren medenî haklarından istifade

eder.

II - SAĞLIĞIN VE ÖLÜMÜN İSPATI

1 - BEYYİNE KÜLFETİ

MADDE 28 - Bir hakkın kullanılması için bir kimsenin vücudunu yahut öldüğünü yahut muayyen

bir zamanda veya diğer bir şahsın vefatında sağ bulunduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispata

mecburidir.

Hangisinin evvel veya sonra öldüğünü tayin mümkün olmaksızın ölenler, bir anda ölmüş

sayılırlar.

2 - AHVALİ ŞAHSİYE BEYYİNELERİ

a) UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 29 - Doğum ve ölüm nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur. Nüfus sicilinde kayıt

bulunmaz veya mevcut kaydın doğru olmadığı tahakkuk ederse keyfiyet her hangi bir delil ile

ispat olunabilir.

(Ek Fıkra: 3444 - 4.5.1988) Doğumdan sonra meydana gelen cinsiyet değişikliğinin asgarî sağlık

kurulu raporu ile belgelendirilmesi halinde nüfus sicilinde gerekli düzeltme yapılır. Bu konuda

açılacak davalarda cinsiyeti değiştirilen kişi evli ise, eşe de husumet yöneltilir ve aynı mahkeme,

varsa ortak çocukların velayetinin kime verileceğini de tayin eder,cinsiyet değişikliği kararının

kesinleştiği tarihte, evlilik kendiliğinden son bulur.

b) ÖLÜME KARİNE

MADDE 30 - Ölüsü bulunamıyan bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmağı icab edecek

ahval içinde kaybolmuş ise o kimse hakikaten ölmüş addolunur.

III - GAİPLİK KARARI

1 - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 31 - Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya çoktan beri kendisinden haber alınamıyan bir

kimsenin ölümü pek muhtemel görünürse, hakları ölüme muallak kimselerin talebi hâkim gaipliğe

karar verebilir.

Salâhiyettar hâkim gaibin Türkiye'deki son ikametgâhı hâkimdîr Eğer gaip Türkiye'de asla ikamet

etmemiş ise nüfus sicilinde mukayyet bulunduğu ve bu kayıt yoksa pederinin mukayyet olduğu

mahallin hâkimidir.

2 - USULÜ MAHKEME

MADDE 32 - Gaiplik kararı talep olunabilmek için, ölüm tehlikesinden en aşağı bir sene yahut

gaibin son haberinden beş sene geçmiş olmak lâzımdır.

Hâkim, gaip hakkında malûmatı olan kimseler muayyen bir müddet içinde malûmatlarını

bildirmek için usulü dairesinde ilân edilen bir tebliğ ile dâvet eder. Bu müddet birinci ilân

tarihinden itibaren en aşağı bir senedir.

3 - TALEBİN SUKUTU

MADDE 33 - Kaybolan kimse, ilân müddeti bitmeden meydana çıkar veya kendisinden haber

alınır yahut öldüğü tarih tebeyyûn ederse gaiplik talebi sakıt olur.

4 - HÜKMÜ

MADDE 34 - İlan semeresiz kaldığı takdirde hâkim, gaiplik kararını verir.

Ölüme müteallik haklar, tıpkı gaibin ölümü tebeyyûn etmiş gibi kullanılır.

Gaiplik kararı ölüm tehlikesi yahut son haber gününden itibaren hüküm ifade eder.

İKİNCİ FASIL

AHVALİ ŞAHSİYE SİCİL KAYITLARI

A) UMUMİYET İTİBARİYLE

I - SİCİL

MADDE 35 - Ahvali şahsiye, buna mahsus sicil kayıtları ile taayyün eder. Bu sicilin nasıl tutulacağı

ve kanunun emreylediği beyanların nasıl ve kimler tarafından yapılacağı, nizamnamesine tabidir.

II - MEMURLAR

MADDE 36 - Ahvali şahsiye sicilleri, her halde Devletçe mansup memurları tarafından tutulur.

Ahvali şahsiye kayıtlarını tutmak ve suretlerini vermek bu memurlara mahsustur.

(Değişik: 2. fıkra: 3612 - 7.2.1990)

Yabancı memleketlerdeki Türkiye temsilcilerine, Dışişleri Bakanlığının teklifi, İçişleri Bakanlığının

katılması ve Başbakanın onayı ile nüfus memurluğu yetkisi verilebilir.

III - MESULİYET

MADDE 37 - Ahvali şahsiyeyi kayıtla mükellef nüfus memurları, kendilerinin ve maiyetlerinin

kusurlarından ileri gelen zarardan şahsan mesuldürler.

IV - TASHİH

MADDE 38 - Hakimin hükmü olmadıkça ahvali şahsiye sicilinin hiç bir kaydı tashih edilemez.

B) DOĞUM SİCİLİ

I - DOĞUMUN BİLDİRİLMESİ

MADDE 39 - Her doğum bir ay içinde nüfus memuruna bildirilir. Anası babası belli olmayan bir

çocuk bulan kimse, çocuğu Hükümete teslim eder.

II - TADİLE UĞRAYAN KAYITLAR

MADDE 40 - Ahvali şahsiyet vukua gelen değişmeler ezcümle evlenme haricinde doğan bir

çocuğun babası tarafından tanınması, hakimin babalığa hükmetmesi, nesebin tashihi, evlatlık

edinme veya bulunmuş bir çocuğun nesebi taayyün etmek hususlarından ileri gelen tebeddüller

alakadarların talebi veya resmi bir iş'ar üzerine sicilde ait olduğu künye kenarına yazılır.

C) ÖLÜM SİCİLİ

I - ÖLÜMÜN BİLDİRİLMESİ

MADDE 41 - Her ölüm ve bulunan her ölü, nihayet on gün içinde nüfus memuruna bildirilir.

II - ÖLÜSÜ BULUNMAYAN

MADDE 42 - Bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmağı icab edecek haller içinde

kaybolursa, ölüsü bulunmamış bile olsa mahallinin en büyük mülkiye memurunun emriyle

künyesine ölmüş kaydı düşürülebilir. Bununla beraber her alâkadar, kaybolan kimsenin ölü veya

sağ olduğunun hâkim tarafından hükmedilmesini talep edebilir.

III - GAİPLİK KARARI

MADDE 43 - Gaiplik kararı hakimin iş'arı ile ölüm siciline kaydolunur.

IV - KAYITLARIN TASHİHİ

MADDE 44 - Sicille düşürülen bir kaydın doğru olmadığı anlaşılmak veya hüviyeti meçhul diye

kaydedilen bir kimsenin hüviyeti tayin olunmak veya gaiplik kararı feshedilmek sebepleri ile zaruri

olan sicil tashihleri, künyesinin kenarına şerh verilmek suretiyle icra edilir.

İ K İ N C İ B A P

Hükmi şahıslar

B İ R İ N C İ F A S I L

Umumi hükümler

A) HÜKMİ ŞAHSİYET

MADDE 45 - Başlı başına mevcudiyeti haiz olmak üzere teşekkül eden cemiyet ve şirketler ile

kendilerine has bir mevcudiyeti ve muayyen bir gayesi bulunan müesseseler, sicillerine kayıtlarını

icra ettirmekle şahsiyet iktisab ederler.

Gayeleri kanuna ve ahlaka mugayir olan cemiyet ve şirketler ve müesseseler şahsiyet

İktisab  edemez.

B) MEDENİ HAKLARDAN İSTİFADE

MADDE 46 - Hükmî şahıslar; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış icabı olarak ancak insana hâs

olanlardan maada bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler.

C) MEDENİ HAKLARI KULLANMAK SALAHİYETİ

I - ŞARTLARI

MADDE 47 - Hükmî şahısların medeni hakları kullanmağa salâhiyeti, kanuna ve

nizamnamelerine göre bu husus için muktazi uzuvlara malik olmalariyle başlar.

II - KULLANMAK TARZI

MADDE 48 - Hükmî şahsın iradesi, uzuvları vasıtasiyle ifade olunur.

Uzuvlar; hukuki tasarrufları veya diğer herhangi fiileri ile hükmî şahsı ilzam ederler. Uzuvların

irtikâb ettiği kusurlar şahsan kendilerini dahi mesul kılar.

D) İKAMETGAH

MADDE 49 - Hükmî şahsın ikametgâhı, nizamnamesinde hilâfına hükümler bulunmadıkça

muamelelerinin tedvir olunduğu mahaldir.

E) ŞAHSİYETİN ZEVALİ

I - MALLARIN TAHSİSİ

MADDE 50 - Zeval bulan hükmî şahsın malları kanunda, nizamnamesinde veya tesis senedinde

hilâfına hükümler bulunmaz yahut salahiyettar uzvu hilâfına karar vermiş olmazsa gayesinin

taalluk ettiği hukuku âmme müesseselerine intikal eder. Bu malların evvelki ciheti tahsisi mümkün

mertebe muhafaza edilir. Gayesi kanuna veya âdaba umumiyeye mugayir olduğu için hâkim

tarafından feshedilen hükmî şahsiyetlerin malları hilâfına dair olan şartlara bakılmaksızın hukuku

âmme müessesesine intikal eder.

II - TASFİYE

MADDE 51 - Hükmî şahsın malları, kooperatif şirketlere tatbik edilen hükümlere tevfikan tasfiye

olunur.

F) HUKUKU AMME MÜESSESELERİNE VE ŞİRKETLERE DAİR HÜKÜMLERİN MAHFUZİYETİ

MADDE 52 - Hukuku âmme müesseseleri, Hukuku Amme Kanunlarına tabidir. İktisadi bir gaye

takip eden cemiyetler, şirketler hakkındaki hükümlere tabidir.

İ K İ N C İ F A S I L

Cemiyetler

A) CEMİYET NASIL TEŞEKKÜL EDER

I - CEMİYET TEŞKİLATI

MADDE 53 - Siyasi, dinî, ilmî, bediî, hayrî cemiyetler ile eğlence ve idman cemiyetleri ve asıl

gayesi iktisadı olmıyan diğer cemiyetler; nizamnamelerinde cemiyet olarak teşekkül arzusunu izhar

etmekle şahsiyet iktisab ederler.

Her cemiyetin bir nizamnamesi vardır. Bu nizamname cemiyetin gayesi ve varidat membaları ve

teşkilatı hakkında lüzumu olan hükümleri ihtiva eder.

II - TESCİL

MADDE 54 - Nizamnamesi müesseseleri tarafından kabul edilmiş ve idare heyetini teşkil etmiş olan

her cemiyet, kendisini sicille kaydettirebilir.

Gayesine erişmek için ticari şekilde icrayı sanat eden bir cemiyet, kendisini sicille kaydettirmekle

mükelleftir.

Kayıt talebine, nizamname ile idare heyetini teşkil edenlerin bir listesi raptedilir.

III - ŞAHSİYETİ OLMAYAN CEMİYETLER

MADDE 55 - Şahsiyet iktisab etmesi kanunen mümkün olmıyan yahut henüz şahsiyet

iktisab etmemiş bulunan bir cemiyet, adi şirket hükmündedir.

IV - CEMİYET İLE NİZAMNAMENİN KANUN İLE MÜNASEBETİ

MADDE 56 - Cemiyetin nizamnamesinde cemiyetin teşkilatına ve azasiyle münasebetine dair

hükümler yok ise aşağıdaki maddeler tatbik olunur.

Nizamname, kanunen tatbikleri mecburi olan kaidelerden ayrılamaz.

B) TEŞKİLAT

I - HEYETİ UMUMİYE

1 - VAZİFE VE DAVET

MADDE 57 - Heyeti umumiye cemiyetin en yüksek merciidir; İdare heyetinin veya müdürünün

daveti üzerine içtima eder. Davet nizamname ile muayyen halde yapılır. Bundan başka âzadan

beşte biri isterse, heyeti umumiyenin behemehal davet edilmesi kanunen lâzım gelir.

2 - SELAHİYET

MADDE 58 - Heyeti umumiye, âzanın kabul ve ihracı hakkında karar verir;

idare heyetini intihab eder ve cemiyetin diğer bir uzvuna tevdi edilmemiş olan işlere tesviye eyler.

Heyeti umumiye cemiyetin diğer uzuvlarını teftiş eder. Mukavele ile haiz oldukları haklara halel

gelmeksizin onları her zaman azledebilir.

Muhik sebepler için azil salâhiyeti, heyeti umumiyenin kanuni bir hakkıdır.

3 - KARARLAR

a) ŞEKLİ

MADDE 59 - Cemiyet kararlarını heyeti umumiye halinde verir.

Bütün âzanın tahriren iltihak ettiği bir teklif, heyeti umumiye kararı gibidir.

b) REY HAKKI VE EKSERİYET

MADDE 60 - Cemiyetin her azası, heyeti umumiyede aynı rey hakkını haizdir.

Kararlar hazır olan azanın ekseriyeti ârasiyle verilir.

Nizamname, sarahaten müsait olmadıkça ruzname haricinde karar verilemez.

c) REY HAKKINDAN MAHRUMİYET

MADDE 61 - Bir cemiyet azası kendi veya karı ve kocası yahut usul ve füruu ile cemiyet arasındaki

bir işe veya davaya dair ittihazı lazım gelen kararlarda rey veremez.

II - İDARE HEYETİ

MADDE 62 - İdare heyeti, cemiyetin işlerini görmek ve nizamnameye tevfikan onu temsil

eylemek hak ve vazifesini haizdir.

C) AZALAR

I - AZALIĞA GİRMEK VE ÇIKMAK

MADDE 63 - Cemiyet her zaman yeni aza kabul edebilir. Her aza, altı ay evvel istifa arzusunu

bildirmek şartiyle cemiyetten çıkmak hakkını haizdir.

II - İŞTİRAK HİSSESİ

MADDE 64 - İştirak hissesi, cemiyetin nizamnamesiyle muayyendir.

Nizamnamede tayin edilmemiş ise cemiyetin gayesi ve borçlarının tediyesi için muktezi masrafları

cemiyet azası mütesaviyen verirler.

III - İHRAÇ

MADDE 65 - Nizamname, âzadan birinin cemiyetten çıkarılmasını mucip esbabı tayin edebileceği

gibi sebep beyan olunmaksızın ihraç müsaadesini dahi verebilir. Her iki takdirde ihraç aleyhine

ikamei dâva olunamaz.

Nizamnamede, ihraca dair bir hüküm mevcut değil ise ihraç ancak cemiyet karariyle muhik

sebeplere müsteniden olabilir.

IV - CEMİYETTEN ÇIKMANIN VEYA ÇIKARILMANIN HÜKMÜ

MADDE 66 - Cemiyetten çıkan veya çıkarılan âza cemiyetin mallarında bir gûna hak iddia

edemez; azalıkta bulundukları müddete ait iştirak hissesini vermeğe mecburdur.

V - CEMİYETİN GAYESİNİ VİKAYE

MADDE 67 - Hiç bir âza, cemiyetin gayesini tebdil eden kararı kabule icbar edilemez.

VI - AZANIN HUKUKUNU VİKAYE

MADDE 68 - Azadan her biri kanuna veya cemiyetin nizamnamesine uygun olmayıp ta kendi

muvafakatine iktiran etmemiş bulunan bir karar aleyhine ona ıttıladan itibaren bir ay içinde;

mahkemeye müracaatla itiraz etmeğe kanunen salâhiyettardır.

D) FESİH VE FESİH KARARI

MADDE 69 - Cemiyet, kendisini feshe her zaman karar verebilir.

I - BİHAKKIN İNFİSAH

1 - CEMİYETİN KARARİYLE

2 - KANUNEN

MADDE 70 - Cemiyet, hali acze düşer veya idare heyetinin nizamnameye tevfikan teşkiline imkân

kalmazsa, kendiliğinden münfesih olur.

3 - HAKİM TARAFINDAN FESİH

MADDE 71 - Bir cemiyetin gayesi kanuna, yahut adabı umumiyeye mugayir olursa,

müddeimumilik makamının veya bir alâkadarın talebi üzerine, o cemiyet fesholunur.

II - KAYDIN TERKİNİ

MADDE 72 - Eğer cemiyet sicille kaydolunmuş ise fesih ve infisah keyfiyeti, idare heyeti yahut

hâkim tarafından terkini kayıt için memuruna tebliğ olunur.

Ü Ç Ü N C Ü F A S I L

VAKIF

A) KURULUŞ

I - GENEL OLARAK

MADDE 73 - (Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakıf, başlı başına mevcudiyeti haiz olmak üzere, bir

malın belli bir gayeye tahsisidir.

Bir mamelekin bütünü veya gerçekleşmiş veya gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya

ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir.

II - VAKFIN ŞEKLİ

MADDE 74 - (Değişik:903 - 13.7.1967) Vakıf, resmi senetle veya vasiyet yolu ile kurulur ve

vakfedenin ikametgâhı asliye mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzük kişilik kazanır.

Mahkeme, tescil hususunu Vakıflar Genel Müdürlüğündeki merkezi sicile kaydolunmak üzere,

resen tebliğ eder.

Kanuna, ahlâka ve âdaba veya millî menfaatlere aykırı olan veya siyasî düşünce veya belli bir ırk

veya cemaat mensuplarını desteklemek gayesi ile kurulmuş olan vakıfların tesciline karar

verilemez.

Tescil kararının tebliği tarihinden itibaren, Vakıflar Genel Müdürlüğü, iki ay içinde bu karara

karşı temyiz yoluna başvurabilir.

Merkezi sicile kaydedilen vakıf, Resmi Gazete ile ilân edilir.

Tescilin tarzı, kimler tarafından yaptırılacağı ve sicillerin ne suretle tutulacağı, ilanın muhtevası ve

ne suretle yapılacağı tüzük ile tayin edilir.

Bir vakfın tescili ile birlikte vakfedilen malların mülkiyeti ve haklar vakfa intikal eder.

Mahkeme, vakfedilen gayri menkulün vakıf kişiliği adına tescilini resen ve derhal tapu idaresine

bildirir.

III - VAKIF SENEDİNİN MUHTEVASI

MADDE 75 - (Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakıf senedinde, vakfın gayesi, uzuvları, bu gayeye tahsis

edilen mallar ve haklar, vakfın teşkilatı, ikametgâhı ve ismi gösterilir.

IV - MİRASÇILARIN VE ALACAKLILARIN DAVA HAKKI

MADDE 76 - Bağışlamada olduğu gibi vakfedenin mirasçıları ve alacaklıları tarafından vakfa itiraz

olunabilir.

B) VAKFIN TEŞKİLATI

I - GENELLİKLE

MADDE 77 - (Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakfın bir idare uzvunun bulunması mecburidir.

Vakfeden bundan başka lüzumlu göreceği diğer uzuvları, vakıf senedinde gösterebilir.

Vakıf senedinde vakfın uzuvları, idare sureti ve temsil tarzı kafi derecede gösterilmemiş olur veya

sonradan bir imkansızlık doğarsa teftiş makamı bunları vakfedene tamamlattırır. Vakfedenin ölümü

veya bu tamamlamayı yapamıyacak bir durumda bulunması halinde, teftiş makamı noksanların

ikmali için düşüncesi ile birlikte mahkemeye müracaat eder.

74 üncü maddenin ikinci fıkrası gereğince vakfın tescili yahut vakfın gayesine göre teşkili mümkün

olmadığı veya vakfa tahsis edilen mallar gayenin tahakkukuna yetmediği takdirde, vakfeden itiraz

etmedikçe veya vakıf senedinde aksine açık bir hüküm bulunmadıkça; vakfedilmiş mallar mahkeme

tarafından, teftiş makamının mütalâası alınarak, mümkün mertebe gayece aynı olan bir vakfa

tahsis olunur.

Bu hususlarda yetkili mahkeme, vakfedenin ikametgâhı âsliye mahkemesidir.

II - İSTİHDAM EDİLENLERE VE İŞÇİLERE YARDIM VAKIFLARI

MADDE 77/A - (Ek:903 - 13.7.1967) Türk Ticaret Kanununun 48 inci maddesi gereğince kurulan

istihdam edilenler ve işçilere yardım vakıfları ayrıca aşağıdaki hükümlere tabidirler:

Vakfın uzuvları, faydalananlara, vakfın teşkilatı, faaliyeti ve mâli durumu hakkında gerekli

bilgiyi vermeye mecburdurlar.

İstihdam edilenler ve işçiler vakfa aidat ödedikleri takdirde, en az bu ödemeleri nispetinde idareye

iştirak ederler. Mümkün olduğu nispette personel arasından gösterilecek temsilcileri bizzat seçerler.

İstihdam edilenler ve işçilerin ödemelerine tekabül ettiği nispetinde, kaideten vakfın mamelekinin

istihdam edene karşı bir alacaktan ibaret olması yalnız bu alacağın temin edilmiş olması halinde

caizdir.

Faydalananlar vakfa aidat ödedikleri veya vakfı düzenliyen hükümler onlara edayı talep

hususunda bir hak bahşettiği takdirde, vakfın edalarını dâva yoluyla taleb edebilirler.

C) TEFTİŞ

MADDE 78 - (Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftişine tabidir.

Teftiş makamı, vakıf senedi hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğini, vakıf malların gayeye

uygun surette ve tarzda idare ve sarf edilip edilmediğini denetler.

Teftişin tarzı ve nasıl yapılacağı, neticeleri ve bu kanuna göre kurulmuş olsun veya olmasın

bilcümle vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödeyecekleri teftiş ve denetleme masraflarına

katılma payı, sâfi gelirin yüzde beşini geçmemek üzere, tüzük ile belli edilir.

D) İDARE VE GAYEDE DEĞİŞİKLİK, MALLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ

I - İDARENİN DEĞİŞTİRİLMESİ

MADDE 79 - (Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakfın mallarının muhafaza veya gayesini devam

ettirmek için kesin ihtiyaç bulunduğu halde yetkili asliye mahkemesi, idare uzvunun teklifi üzerine,

teftiş makamının yazılı düşüncesini aldıktan sonra vakfın idare şeklini değiştirebilir.

Yetkili asliye mahkemesi, teftiş makamının tüzükte gösterilen sebeplere dayanarak yapacağı

müracaat üzerine duruşma yaparak idare edenleri işten uzaklaştırabilir ve vakıf senedinde ayrı bir

hüküm yoksa yenisini seçebilir.

İstihdam edilenlere ve işçilere yardım vakıflarında vakıf senedinin, faydalananların vakıftan

faydalanma şartlarına ve idareye iştiraklerine dair hükümlerinde yapılacak değişiklikler, vakıf

senedinde bu hususta yetkili olduğu belirtilen uzvun kararı üzerine, teftiş makamının yazılı

düşüncesi alındıktan sonra asliye mahkemesi tarafından kararlaştırılır.

Bu kanunda gösterilen yetkili merciler dışında bir kişi veya kuruluşun vakfın idaresinde doğrudan

doğruya veya dolaylı olarak müdahale etmesi halinde, bu müdahaleye yer veren göz yuman, idare

edenler, yukarıdaki fıkra hükmü gereğince her halde işten uzaklaştırılır ve yerlerine yenileri

seçilir.

II - GAYENİN DEĞİŞTİRİLMESİ

MADDE 80 - (Değişik: 903 - 13-7-1967) Vakfın asıl gayesinin mahiyet ve şumulü vakfedenin

arzusuna açıktan açığa uymıyacak derecede değişmiş olursa, yetkili asliye mahkemesi idare

uzvunun veya teftiş makamının müracaatı üzerine duruşma yaparak vakfın gayesini değiştirebilir.

Gayeyi tehlikeye koyan mükellefiyet ve şartların kaldırılması veya değiştirilmesi de aynı hükme

tabidir.

III - MALLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ

MADDE 80/A - (Ek: 903 - 13.7.1967) Geliri giderini karşılamıyan veya kıymetine uygun gelir

getirmiyen vakfın malları, daha yararlı bir mal veya para ile değiştirilebilir. Bu değiştirmeye, teftiş

makamının teklifi üzerine idare uzvunun düşüncesi alındıktan sonra yetkili asliye mahkemesi

karar verir.

E) VAKFIN GELİRLERİ VE İSTİSAP

MADDE 81 - (Değişik: 903 - 13.7.1967) Vakfın gelirleri ile yapılan iktisaplar veya hükmî

tahsislerle temellük edilen mal ve haklar, vakıf senedinde yazılı mallara ilâve edilerek her takvim

yılı başında teftiş makamına bildirilir.

Vakıf idare uzuvları, her takvim yılı, başındaki mâli durumu münasip vasıta ile ilân veya

neşretmeye ve siciline tescil ettirmeye mecburdur.

F) VAKFIN NİHAYETE ERMESİ

MADDE 81/A - (Ek: 903 - 13.7.1967) Gayesinin tahakkuku imkansız hale gelen vakıf

kendiliğinden dağılmış olur.

Keyfiyet idare uzvu tarafından sicile tescil ettirilir.

Gayesi 74 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmüne aykırı hale gelen vakıf yetkili asliye

mahkemesi tarafından, teftiş makamının müracaatı üzerine, taraflar çağırılıp duruşma yapılarak

kararla dağıtılır ve sicile bildirilir.

ZİLYETLİKLE İKTİSAP YASAĞI

MADDE 81/B - (Ek:903 - 13.7.1967) Vakıfların malları üzerine ziynetlik yolu ile iktisap hükümleri

tatbik olunmaz.

İ K İ N C İ K İ T A P

Aile Hukuku

B İ R İ N C İ K I S I M

Karı Koca

Ü Ç Ü N C Ü B A P

Evlenme

B İ R İ N C İ F A S I L

Nişanlanma

A) NİŞANLANMA

MADDE 82 - Nişanlanma, evlenmek vadiyle olur.

Nişanlanma, kanuni mümessilleri tarafından muvafakat edilmedikçe küçük veya

mahcuru ilzam etmez.

B) HÜKÜMLERİ

I - EVLENMEK İÇİN DAVA HAKKININ BULUNMAMASI

MADDE 83 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Nişanlılık evlenmeye zorlamak için dâva hakkı

vermez.

Evlenmeden kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dâva edilemez; ancak

yapılan ödemeler de geri istenemez.

II - NİŞANI BOZMANIN NETİCESİ

1 - MADDİ TAZMİNAT

MADDE 84 - Nişanlılardan biri, muhik bir sebep yok iken nişanı bozduğu veya iki taraftan birine

atfedilecek bir kusur yüzünden nişân bozulduğu takdirde taksiri olan taraf; diğer tarafa, ana ve

babasına veya bu hususta onlar gibi hareket eden sair kimselere hüsnü niyet ile ve nikâhın icra

olunacağı kanaati ile ihtiyar ettikleri masarife mukabil münasip bir tazminat vermeğe mecburdur.

2 - MANEVİ TAZMİNAT

MADDE 85 - Bir taraf kendi kusuru olmaksızın nişanın bozulmasından şahsen fahiş bir surette

mutazarrır olmuş ise, hâkim onun zararı manevisini telâfi için münasip bir tazminat hükmedebilir.

Manevi tazminat dâvası; mirasçıya intikal etmez; şu kadar ki; miras açıldığı zaman iddia kabul

edilmiş veya dava ikame olunmuş ise mirasçılara intikal eder.

III - HEDİYELERİN İADESİ

MADDE 86 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Nişan bozulur veya nişanlılardan biri ölür veya

gaipliğine karar verilirse nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi hareket

edenlerin diğer nişanlıya vermiş oldukları mutad dışı hediyeler verenler tarafından geri

istenebilir.

Hediye aynen mevcut değil ise, karşılığı sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade edilir.

IV - MÜRURU ZAMAN

MADDE 87 - Nişanlanmaktan mütevellik dâvalar, nişanın bozulduğu tarihten itibaren bir sene

sonra sakıt olur.

İKİNCİ FASIL

EVLENMEYE EHLİYET VE MANİLER

A) EHLİYET ŞARTLARI

I - YAŞ

MADDE 88 - (Değişik: 3453 - 15.6.1938) Erkek on yedi, kadın on beş yaşını ikmal etmedikçe

evlenemez.

Şu kadar ki; hakim fevkalâde hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni on beş yaşını ikmal etmiş

olan bir erkeğin veya on dört yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade edebilir.

Karardan önce ana, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır.

II - MÜMEYYİZ

MADDE 89 - Evlenmeye, yalnız mümeyyiz olanlar ehildir. Akıl hastalıklarından birine müptelâ

olan kimse asla evlenemez.

III - KANUNİ MÜMESSİLLERİN RIZASI

1 - KÜÇÜKLER HAKKINDA

MADDE 90 - Küçük, ana ve babasının veya vasisinin rızası olmadıkça evlenemez. Evlenmenin

ilanı esnasında ana ve babadan yalnız biri velâyeti haiz ise onun rızası kâfidir.

2 - MAHCURLAR HAKKINDA

MADDE 91 - Mahcur, vasisinin rızası olmadıkça evlenemez.

Vasinin imtinaı takdirde mahcur mahkemeye müracaat edebilir.

B) MANİLER

I - HISIMLIK

MADDE 92 - Aşağıdaki kimseler arasında evlenmek memnudur:

1 - Nesep sahih olsun olmasın usul ve füru arasında, ana baba bir veya baba bir yahut ana bir

kardeşler arasında, bir kimse ile amca, dayı, hala ve teyzesi arasında,

2 - Sıhriyet hısımlığını tevlit etmiş olan evlenme feshedilmiş veya vefat yahut boşanma ile zail

olmuş ise bile karı ile kocanın usul ve füruu ve koca ile karının usul ve füruu arasında,

3 - Evlâtlık ile evlâtlık edinen ve bunlardan biriyle diğerinin koca veya karısı arasında,

II - EVVELKİ EVLENME

1 - ALELITLAK ZEVALİNİN İSPATI

a) UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 93 - Tekrar evlenmek isteyen kimse, vefat veya boşanma ile yahut butlan hükmü ile

evliliğinin zail olduğunu ispata mecburdur.

b) GAİPLİK HALİNDE

MADDE 94 - (Değişik:3444 - 4.5.1988) Gaipliğine hükmolunan kimsenin kocası veya karısı

evlilik feshedilmedikçe evlenemez.

Gaibin karı veya kocası ya gaiplik davası ile birlikte evliliğin feshini ister ya da gaiplik kararı

verilip de nüfusa tescil edilmiş ise nüfus idaresine müracaat ile evliliğin feshinin tescilini talep eder.

Bu tescil evliliğin feshinin tüm neticelerini hasıl eder.

Evliliğin feshinin gaiplik davası ile birlikte talep edilmesi halinde boşanma hakkındaki usul burada

dahi caridir.

2 - MÜDDETLER

a) KADIN İÇİN

MADDE 95 - Kocasının vefatı veya boşanma sebebiyle dul kalan yahut evliliğin butlanına

hükmedilen kadın; vefattan, boşanmadan veya butlan hükmünden itibaren üç yüz gün geçmedikçe

tekrar evlenemez. Doğurmakla müddet biter.

Kadının gebe kalması mümkün olmadığı veya boşanma ile ayrılmış olan karı ve koca tekrar

birbirleriyle evlenmek istedikleri takdirde, hakim bu müddeti kısaltabilir.

b) BOŞANAN KADIN İÇİN

MADDE 96 - (4 Mayıs 1988 tarih ve 3444 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle yürürlükten

kaldırılmıştır..)

Ü Ç Ü N C Ü F A S I L

Evlenme İlânı ve akdi

A) İLAN

I - EVLENME KARARINI BEYANIN TARZI

MADDE 97 - Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, evlenme kararlarını, belediye reisine veya reisin

evlenme işlerine memur ettiği belediye dairesindeki vekiline ve köylerde ihtiyar heyetine beyan

edince, bu karar ilân olunur. İlan müddeti on beş gündür.

Bu beyan, kendileri tarafından şifahen yapıldığı gibi imzaları musaddak olmak şartiyle tahriren

de olur

İlan için müracaat eden evlenecek erkek ve kadından her biri, hüviyet cüzdanını ve iktiza

ediyorsa ana ve baba veya vasilerinin tahriri rızalarını ve karı veya kocanın vefat vesikasını yahut

butlan ve boşanma ilamını belediye veya ihtiyar heyetine tevdi mecburdur.

II - BEYAN VE İLANIN MERCİİ

MADDE 98 - Beyan için, evlenecek erkeğin ikametgâhı belediyesine müracaat olunur.

Evlenecek erkek; ikametgâhı ecnebi memlekette olan bir Türk ise, beyan için sicilinde mukayyet

bulunduğu ve bu kayıt yok ise, pederinin mukayyet olduğu yerin belediyesine müracaat olunabilir.

İlân; hem iki tarafın ikametgâhlarında hem sicilinde mukayyet bulundukları ve bu kayıt yok ise

pederlerinin mukayyet olduğu mahalde, belediyeler tarafından yapılır.

III - İLAN TALEBİNİN REDDİ

MADDE 99 - Beyan, usulü dairesinde yapılmaz veya evlenecek erkek ve kadından biri evlenmeye

ehil olmazsa yahut evlenme için bir mani bulunursa ilân talebi red olunur.

B) İTİRAZ

I - İTİRAZ HAKKI

MADDE 100 - Alâkadar olan her kimse evlenecek erkek ve kadından birinin evlenmeye ehil

olmadığı veya evlenmek için kanuni bir mani bulunduğu iddiasiyle ilân müddeti için evlenmenin

akdine itiraz edebilir.

İtiraz, ilanı yapan belediyelerden her hangi birine tahriren vuku bulur.

Ehliyetsizlik veya kanuni bir mani bulunduğu iddiasına müstenit olmayan itirazlar, belediye reisi

veya vekilince yahut ihtiyar heyetlerince nazara alınmaz.

II - RESEN İTİRAZ

MADDE 101 - Mutlak butlan sebeplerinden birinin vücudu halinde, müddeiumumilik makamı

evlenmenin akdine resen itiraz ile mükelleftir.

III - USULÜ MUHAKEME

1 - İTİRAZIN TEBLİĞİ

MADDE 102 - İlan talebi kendisine vakı olan belediye reis veya vekili yahut ihtiyar heyeti; itirazı,

ilân müddetinin hitamında evlenecek erkek ve kadından her birine derhal tebliğ eder. Bunlardan

biri itirazın haksızlığını iddia ederse itiraz sahibi keyfiyetten hemen haberdar edilir.

2 - DAVA

MADDE 103 - İtiraz sahibi itirazında ısrar ederse, ilân talebinin vakı olduğu mahal hakimi

huzurunda evlenmenin menini dava edebilir.

3 - MÜDDETLER

MADDE 104 - İtiraz ve haksızlığını iddia hususlariyle evlenmenin men'i davasının her birinin

müddeti on gündür.

Bu müddet; itiraz için ilân gününden, haksızlık iddiası için itirazın evlenecek erkek ve kadına

tebliği gününden ve evlenmenin men'i davası için itiraz sahibinin haksızlık iddiasından haberdar

edildiği günden itibaren başlar.

C) EVLENME AKDİ

I - ŞARTLARI

1 - AHVALİ ŞAHSİYE MEMURLARI

MADDE 105 - İlan talebi kendisine vakı olan belediyenin reisi yahut evlenme işlerine memur ettiği

vekili veya ihtiyar heyeti, itiraz eden bulunmazsa, evlenecek erkek ve kadının talebi ile evlenmeyi

akit veya ilânın icra olunduğuna dair bir vesika itası ile mükelleftir.

Evlenmenin men'i davası ikame edilmediği veya reddedildiği takdirde dahi hüküm böyledir. İlan

vesikası, evleneceklere vesika tarihinden itibaren altı ay içinde Türkiye'nin her tarafında belediye

reislerinin yahut reislerin evlenme işlerine memur ettiği vekillerinin huzurunda evlenebilmek

salâhiyetini verir.

2 - MEMURUN İMTİNAI

MADDE 106 - Evlenmenin akdi için kendisine müracaat edilen belediye reisi yahut evlenme

işlerine memur ettiği vekil veya ihtiyar heyeti, ilanın icrasına mani bir sebep görürse akdi icradan

imtina ile mükelleftir. Üzerinden altı ay geçen ilanın hükmü kalmaz.

3 - AKDİN İLANSIZ İCRASI

MADDE 107 - Evleneceklerden biri hasta olur ve kanuni müddetlere riayet halinde evlenmenin

akdine imkan kalmamasından da korkulursa, belediyeye ve ihtiyar heyetine sulh mahkemesi

tarafından müddetleri azaltmak hatta evlenmeyi ilansız akdetmek için, müsaade olunabilir.

II - EVLENME MERASİMİ

1 - ALENİYET

MADDE 108 - Evlenme; Reşit iki şahit muvacehesinde belediye dairesinde veya heyeti

ihtiyariyede, belediye reisi veya reisin evlenme işlerine memur ettiği vekili veya muhtar tarafından

alenen akdolunur. Evleneceklerden birinin belediye veya heyeti ihtiyariyeye gelemiyecek derecede

hastalığı tabip raporuyla tebeyyün ederse, evlenme başka bir yerde dahi akdolunabilir.

2 - MERASİMİN ŞEKLİ

MADDE 109 - Evlendirmeye memur olanlar evleneceklerden her birine, birbiriyle evlenmek isteyip

istemediklerini sorar; muvafakat cevapları üzerine evlenmenin her ikisinin rızasiyle kanunen

akdedilmiş olduğunu beyan eder.

III - EVLENME KADIĞI VE DİNİ MERASİM

MADDE 110- Evlendirme memuru merasimin hitamı üzerine derhal karı ve kocaya bir evlenme

kağıdı verir. Evlenme kağıdı ibraz edilmeden, evlenmenin dinî merasimi yapılamaz. Bununla

beraber evlenmenin tamamiyeti dinî merasimin icrasına mütevakkıf değildir.

D) NİZAMNAMELER

MADDE 111 - İlan ve evlenme merasimine ve evlenme sicillerine dair hükümler nizamname ile

muayyendir.

# 105, 106, 108, ve 111 nci maddelerin, 5.5.1972 sayılı Nüfus Kanununda değişiklik ve ekler

yapan 13.6.1984 tarih ve KHK/239'a aykırı hükümleri, 6 ncı maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.

D Ö R D Ü N C Ü F A S I L

Batıl Olan Evlenmeler

A) MUTLAK BUTLAN SEBEPLERİ

I - ŞARTLARI

MADDE 112 - Aşağıdaki hallerde evlenme batıldır:

1 - Karı kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında evli ise,

2 - Karı kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında bir akıl hastalığı veya daimî bir

sebep neticesi mümeyyiz değilse,

3 - Karı koca arasında kanuen memnu bir derecede kan veya sıhriyet hısımlığı varsa.

II - DAVA HAKKI

MADDE 113 - Butlan davası müddeiumumi tarafından resen ikame olunur.

Alâkadarlardan her biri dahi butlan dâvasını ikame edebilir.

III - DAVA HAKKININ TAHDİDİ VEA NEZ'İ

MADDE 114 - Zail olan bir evlenmenin butlanı resen dâva olunamaz. Fakat alâkadarlardan her

biri butlanı hüküm altına aldırabilir.

Mümeyyiz olmamanın veya bir akıl hastalığı ile mâlûliyetin zevali halinde, evlenmenin butlanı

ancak karı veya koca tarafından dâva olunabilir.

Evli iken yine evlenen bir kimsenin bu evlenmesine butlan hükmü verilmeden evvel, vefat ve sair

sebeplerle evvelki evlenme zail olmuş olur ve yeni evlenmede de diğer taraf hüsnü niyet sahibi

bulunursa butlana hükmolunamaz.

B) NİSBİ BUTLAN

I - KARI KOCADAN BİRİNİN DAVA HAKKI

1 - TEMYİZ KUDRETİNDEN MAHRUMİYET

MADDE 115 - Evlenme merasiminin icrası zamanında geçici bir sebeple temyiz kudretinden

mahrum bulunmuş olan karı veya koca evlenmenin feshini dâva edebilir.

2 - HATA

MADDE 116 - Aşağıdaki hallerde karı kocadan biri evlenmenin feshini dâva edilebilir;

1 - Evlenmeği hiç istemediği yahut karı ve kocası olan şahıs ile evlenmeği kasdetmediği halde

hataen evlenmeye rızası olduğunu beyan etmiş ise,

2 - Karı ve kocasında bulunmaması olunla birlikte yaşamağı kendisi için çekilmez bir hale

koyacak derecede ehemmiyetli bir vasıf hakkında hataya düşerek evlenmiş ise.

3 - HİLE

MADDE 117 - Aşağıdaki hallerde karı kocadan biri evlenmenin feshini dâva edilebilir;

1 - Karı veya koca diğerinin namus ve haysiyeti hakkında gerek bizzat onun tarafından, gerek

onun malumatı ile üçüncü bir şahıs tarafından iğfal edilerek akde razı olmuş ise,

2 - Davacının veya neslinin sıhhati için vahim bir tehlike arz eden bir hastalık kendisinden

gizlenmiş ise.

4 - TEHDİT

MADDE 118 - Kendisinin veya yakıni olan bir kimsenin hayat ve sıhhat veya namusuna karşı

vahim ve o zamanda mevcut veya karib bir tehkile tehdidi altında evlenen karı veya koca,

evlenmenin feshini dâva edebilir.

5 - MÜRURU ZAMAN

MADDE 119 - Fesih davası, hak sahibinin fesih sebebine vukufu veya tehdidin zevali gününden

itibaren altı ay ve her halde evlenmenden itibaren beş sene sonra müruru zamana uğrar.

II - ANA VE BABA VEYA VASİNİN FESİH DAVASI

MADDE 120 - Evlenmeleri ana ve babalarının veya vasilerinin iznine mütevakkıf olanlar, bu izni

almaksızın evlenirlerse, ana ve baba veya vasi feshi dava edebilir.

Evlenmenin feshine hüküm olunmazdan evvel karı koca, ana ve baba veya vasinin iznine muhtaç

olmaktan kurtulur veya karı gebe kalırsa evlenme fesh olunamaz.

C) BUTLANI MUCİP OLMAYAN NOKSANLAR

I - EVLATLIK RABITASI

MADDE 121 - Evlâtlık edinme sebebiyle evlenmeleri kanunen memnu olan kimselerin,

evlenmesi fesholunamaz. Evlenme ile, evlâtlık hükmü kalmaz.

II - MÜDDETLERE RİAYETSİZLİK

MADDE 122 - Kanuni ve kazai müddetler içinde evlenmesi memnu olan kimsenin bu müddetler

geçmezden evvel tekrar evlenmiş olması, evlenmenin feshine sebep olmaz.

III - ŞEKİL NOKSANI

MADDE 123 - Belediye reisi veya vekili veya köylerde ihtiyar heyeti huzurunda akdedilmiş olan

evlenme, kanuni şekillere riayet edilmemiş olması sebebi ile fesholunamaz.

D) BUTLAN KARARI

I - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 124 - Evlenmenin butlanı, ancak hâkimin karariyle hüküm ifade eder.

Evlenme, mutlak bir butlan ile mâlul olsa bile hâkimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün

hükümlerini haizdir.

II - BUTLANIN HÜKÜMLERİ

1 - ÇOCUKLAR

MADDE 125 - Feshine hükmolunan bir evlenmeden doğan çocukların nesebi, baba ve anaları

hüsnü niyet sahibi olmasalar bile sahihtir.

Çocuklar ile ana ve baba arasındaki haklar ve borçlar, boşanma hükümlerine tabidir.

2 - KARI, KOCA

MADDE 126 - Hüsnü niyetle evlenen kadın, feshine hükmedilmiş olsa bile evlenme ile iktisab

ettiği vaziyeti muhafaza eder; fakat evlenmeden evvelki aile ismini tekrar alır.

Karı koca emvalinin tasfiyesi karı veya koca tarafından talep olunan maddi veya manevi

tazminat ve nafaka; boşanmadaki hükümlere tabidir.

H) MİRASÇILARIN HAKKI

MADDE 127 - Evlenmedeki fesih dâvası mirasçılara intikal etmez. Ancak ikame edilmiş dâvaya

mirasçılar devam edebilirler.

V) SALAHİYET VE USULÜ MUHAKEME

MADDE 128 - Evliliğin feshi dâvasında salâhiyet ve usulü muhakeme boşanmadaki hükümlere

tabidir.

DÖRDÜNCÜ BAP

Boşanma

A) BOŞANMA SEBEPLERİ

I - ZİNA

MADDE 129 - Karı kocadan her biri, diğerinin zina etmesi sebebiyle boşanma dâvasında

bulunabilir. Dâvaya hakkı olan karı veya kocanın, boşanma sebebine muttali olduğu günden

itibaren altı ay ve her halde zinanın vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmesiyle boşanma

dâvası sakıt olur.

Af halinde dâva mesmu olmaz.

II - CANA KAST, PEK FENA MUAMELELER

MADDE 130 - Karı kocadan her biri, diğeri tarafından hayatına kasdedilmesi veya kendisine pek

fena muamelede bulunulması sebebiyle boşanma dâvası ikame edebilir.

Dâvaya hakkı olan karı ve kocanın, sebebine muttali olduğu günden itibaren altı ay ve her halde

mezkûr sebebin vukuundan beş sene geçmesiyle boşanma davası sakıt olur.

Af halinde dâva mesmu olmaz.

III - CÜRÜM VE HAYSİYETSİZLİK

MADDE 131 - Karı kocadan her biri, terzil edici bir cürüm işleyen yahut kendisiyle birlikte

yaşamağı çekilmez bir hale koyacak derecede haysiyetsiz bir hayat süren diğeri aleyhine her zaman

boşanma dâvası ikame edebilir.

IV - TERK

MADDE 132 - Karı kocadan biri, evlenmenin kendisine tahmil ettiği vazifeleri ifa etmemek

maksadiyle diğerini terkettiği veya muhik bir sebep olmaksızın evine dönmediği takdirde, ayrılık en

az üç ay sürmüş ve devam etmekte bulunmuş ise diğeri boşanma dâvasında bulunabilir. Dâvaya

hakkı olan tarafın talebi ile hâkim, diğer tarafa bir ay zarfında evine avdet etmesini ihtar eder.

Bu ihtar icabında ilân tarikiyle yapılır. Şu kadar ki boşanma dâvasını ikame için muayyen

müddetin ikinci ayı hitam bulmadıkça ihtar talebinde bulunulamaz ve ihtar vukuunda bir ay

bitmeden dâva ikame olunamaz.

V - AKIL HASTALIĞI

MADDE 133 - Karı kocadan biri üç seneden beri devam eden bir akıl hastalığına düçar olup ta bu

hastalık müşterek hayatın devamını diğer taraf için çekilmez hale koymuş ve şifası kabil olmadığı

dahi ehli hibre tarafından tasdik edilmiş bulunursa o taraf, her zaman boşanma dâvasında

bulunabilir.

VI - EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI VEYA

MÜŞTEREK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI

MADDE 134 - (Değişik:3444 - 4b5b1988) Evlilik birliği, müşterek hayatı sürdürmeleri

kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma

davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya

itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik

birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa

boşanmaya karar verilebilir.

Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul

etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için,

hâkimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve

boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi

uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini nazara alarak bu anlaşmada

gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya

hükmolunur. Bu halde 150 nci maddenin (3) numaralı bendi hükmü uygulanmaz.

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu

kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun müşterek

hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir.

B) DAVA

I - MEVZUU

MADDE 135 - Boşanma dâvasının ikameye hakkı olan taraf; dilerse boşanma, dilerse ayrılık

isteyebilir.

II - SALAHİYET

MADDE 136 - Salâhiyettar hâkim dâvacının ikametgâhı hâkimidir.

III - GEÇİCİ TEDBİRLER

MADDE 137 - (Değişik: 3444- 4.5.1988) Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın

devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, infakına, karı koca mallarının

yönetimine ve çocukların bakımına dair geçici tedbirleri kendiliğinden alır.

C) HÜKÜM

I - BOŞANMA VEYA AYRILIK

MADDE 138 - Boşanma sebeplerinden biri sabit olunca hâkim, ya boşanmaya veya ayrılığa

hüküm ile mükelleftir.

Dâva yalnız ayrılığa dair ise, boşanmaya hükmolunamaz. Dâva boşanmaya dair olup karı

kocanın barışmaları ihtimali bulunduğu takdirde, ayrılığa hükmedilebilir.

II - AYRILIK MÜDDETİ

MADDE 139 - Ayrılığa bir seneden üç seneye kadar bir müddet için hükmedilir. Tâyin olunan

müddetin hitamında tefrik kendiliğinden nihayet bulur.

Fakat karı koca bu müddet içinde barışmamışlarsa, iki taraftan her biri boşanma talebinde

bulunabilir.

III - AYRILIĞIN HİTAMINDA VERİLECEK HÜKÜM

MADDE 140 - Ayrılık hükmünde muayyen müddetin hitamında bu hükme esas olan hadiseler

münhasıran talibin aleyhine bulunmadıkça karı kocadan yalnız birisi tarafından talebedilmiş olsa

bile, boşanmaya hükmedilir.

Bununla beraber diğer taraf müşterek hayata avdetten imtina ederse, ayrılık hükmüne esas olan

hadiseler münhasıran talip aleyhine olsa bile, yine boşanmaya hükmolunur.

Hüküm, ayrılık davasının muhakemesi esnasında tahakkuk eden ve ayrılıktan sonra hâdis olan

ahval nazara alınmak suretiyle verilir.

IV - BOŞANAN KADININ KİŞİSEL DURUMU

MADDE 141 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Boşanan kadın evlenme ile kazandığı kişisel durumu

korur, ancak; bekârlık soyadını yeniden alır.

Şayet boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar

vermeyeceği sabit olursa, talebi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.

Koca, şartların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.

V - MEMNUİYET MÜDDETİ

MADDE 142 - ( 4 Mayıs 1988 tarih ve 3444 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle yürürlükten

kaldırılmıştır.)

VI - BOŞANMA HALİNDE TAZMİNAT

1 - MADDİ VE MANEVİ

MADDE 143 - Mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan

kabahatsız karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı

vardır.

Bundan başka boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi

menfaatlerini ağır bir suretle haleldar etmiş ise, hâkim manevi tazminat namiyle muayyen bir

meblâğ dahi hükmedebilir.

2 - YOKSULLUK NAFAKASI

MADDE 144 - (Değişik: 3444 - 4.5.1988) Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru

daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten malî gücü oranında süresiz olarak nafaka

isteyebilir. Ancak, erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için, kadının hali refahta

bulunması gerekir.

Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.

3 - TAZMİNAT VE NAFAKANIN ÖDENME ŞEKLİ

MADDE 145 - (Değişik: 3444 - 4.5.1988) Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya

durumun gereklerine göre irad şeklinde ödenmesine karar verilebilir.

Manevî tazminata irad şeklinde hükmedilemez.

Sözleşme veya hüküm ile kendisine maddî tazminat veya nafaka olarak bir irad tahsis edilmiş eşin

yoksulluğunun zail olması, haysiyetsiz hayat sürmesi, bir evlenme akdi olmadan fiilen karı koca gibi yaşaması, yeniden evlenmesi veya eşlerden birinin ölmesi halinde, aksi, taraflarca

kararlaştırılmadıkça bu irad kesilir.

İrad şeklinde maddî tazminat veya nafakayı gerektiren sebep ortadan kalkar ya da önemli ölçüde

azalır veya borçlunun malî gücü önemli ölçüde eksilirse iradın indirilmesine veya kaldırılmasına

karar verilebileceği gibi değişen durumlara göre ve hakkaniyet gerektiriyorsa iradın artırılması da

istenebilir.

VII - MALLARIN TASFİYESİ

1 - BOŞANMA HALİNDE

MADDE 146 - Karı koca, mallarının idaresi hakkında hangi usulü kabul etmiş olursa olsun

boşanma vukuunda her biri kendi şahsi emvalini geri alır. Husule gelmiş olan ziyade, kabul ettikleri

usulün hükümlerine tevfikan aralarında, taksim olunur. Zuhur eden noksan, karısı tarafından

sebebiyet verildiğini ispat etmedikçe kocaya aittir.

Boşanan karı koca, birbirinin kanuni mirasçısı olamaz ve evlenme mukavelesi ile veya

boşanmadan evvel yapılmış ölüme bağlı bir tasarruf ile temin olunan menfaatleri zayi eder.

2 - AYRILIK HALİNDE

MADDE 147 - Ayrılık vukuunda hâkim ayrılığın müddetine, karı ve kocanın vaziyetlerine göre

mallarının idaresi hakkında kabul ettikleri usulün feshini veya ipkasını emreder. Fakat karı ve

kocadan biri tarafından talep vukuunda hâkim mallarını ayırmakla mükelleftir.

VIII - ANA VE BABANIN HUKUKU

1 - HAKİMİN TAKDİR HAKKI

MADDE 148 - Boşanma veya ayrılık vukuunda, hâkim, ana ve babayı dinledikten sonra hakkı

velâyetin kullanılmasına ve ana ve baba ile çocuklar arasındaki şahsi münasebetlere dair iktiza

eden tedbirleri ittihaz eyler.

Çocuk kendisine tevdi edilmemiş olan taraf, kudretine göre onun infak ve terbiye masraflarına

iştirak ile mükelleftir;

Çocuk ile icabi hale muvafık surette şahsi münasebetta bulunmak hakkını da haizdir.

2 - YENİ HADİSELER

MADDE 149 - Ana veya babanın başkasiyle evlenmesi, başka bir yere gitmesi, ölümü gibi bir

halin tahaddüsünde hâkim, resen veya ana ve babadan birinin talebi üzerine hadisenin iktiza

ettirdiği tedbirleri ittihaz eyler.

D) BOŞANMA VE USULÜ MUHAKEMESİ

MADDE 150 - Boşanma ve ayrılık dâvalarında, hâkim, aşağıdaki kaidelere riayetle mükelleftir:

1 - Hâkim, boşanma veya ayrılık için sebep gösterilen hadiseleri mevcudiyetlerine vicdanen kani

olmadıkça sabit addedemez.

2 - Bu hadisler hakkında gerek resen gerek iki tarafın talebi ile yemin teklif olunamıyacağı gibi

yemin makamına kaim beyanatta bulunulması dahi istenilemez.

3 - İki tarafın bu bapta sevk edecek her türlü ikrarları dahi hâkimi takyit etmez.

4 - Hâkim beyyinatı serbestçe takdir eder.

5 - Boşanma veya ayrılığın fer'i hükümlerine dair iki taraf arasında akdedilen mukavelât, hâkimin

tasdikine iktiran etmedikçe muteber olmaz.

B E Ş İ N C İ B A P

Evlenmenin umumi hükümleri

A) HAKLAR VE VAZİFELER

I - KARI VE KOCANIN

MADDE 151 - Evlenme merasiminin icrasiyle, evlilik birliği vücut bulur.

Karı koca yekdiğerine karşı bu birliğin saadetini müttehhiden temin ve çocukların iaşe ve

terbiyesine beraberce ihtimam etmek hususlarını iltizam etmiş olurlar.

Karı koca, birbirine sadakat ve müzaharetle mükelleftir.

II - KOCANIN

MADDE 152 - Koca, birliğin reisidir.

Evin intihabı karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi, ona aittir.

III - KARININ

MADDE 153 – (Değişik 1. fıkra: 4248 – 14.5.1997) Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır;

ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının

soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan

sadece bir soyadı için yararlanabilir.

Kadın, müşterek saadeti temin hususunda gücü yettiği kadar kocasının muavin ve müşaviridir.

Eve, kadın bakar.

B) BİRLİĞİN TEMSİLİ

I - KOCA TARAFINDAN

MADDE 154 - Birliği koca temsil eder. Mallarını idare hususunda karı koca hangi usulü kabul

etmiş olursa olsun koca, tasarruflarından şahsen mesul olur.

II - KARI TARAFINDAN

1 - HAKLARI

a) MEVZUU

MADDE 155 - Evin daimî ihtiyaçları için koca gibi kadın dahi birliği temsil hakkını haizdir. Karının

üçüncü şahıslar tarafından malûm olabilecek surette salâhiyetini tecavüz etmeyen tasarruflarından

koca mesuldür.

b) NEZİ

MADDE 156 - Karı, Kanunen haiz olduğu temsil salâhiyetini sui istimal eder yahut kullanmaktan

âciz olursa koca, bu salâhiyeti kendisinden tamamen veya kısmen nez edebilir.

Bu nezi kâtibi adil marifetiyle ilân edilmedikçe hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm

ifade etmez.

c) SALAHİYETİN İADESİ

MADDE 157 - Hâkim, karının talebi üzerine nez'in sebepsiz olduğunu ispat etmesi şartiyle

salâhiyetini iade eder.

Nezi ilân edilmiş ise iade kararı dahi ilân olunur.

2 - SALAHİYETİN TEVSİİ

MADDE 158 - Koca sarahaten veya zımnen izin verilmedikçe karı, kanunen haiz olduğu temsil

salâhiyetini, tecavüz edemez.

C) KARININ MESLEK VEYA SANATI

MADDE 159 - (Anayasa Mahkemesinin 2.7.1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazetede

yayımlanan, 29.11.1990 gün ve E.1990/31 sayılı kararıyla iptal edilmekle hükmü kalmamıştır.)

D) HUSEMET EHLİYETİ

MADDE 160 - Karı ve koca, mallarını idare için hangi usulü kabul etmiş olursa olsun karı husumet

ehliyetini haizdir. Şu kadar ki emvali şahsiyesi hakkında üçüncü şahıslar ile mütehaddis dâvalarda

karıyı, koca temsil ile mükelleftir.

H) BİRLİĞİN SIYANETİ

I - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 161 - Karı kocadan biri; aile vazifelerini ihmal eder yahut diğerini tehlikeye, hacalete

veya zarara maruz bırakırsa müteessir olan taraf hâkimin müdahalesini talep edebilir.

Hâkim, kabahatli olan tarafa vazifelerini ihtar eder ve bu ihtar semeresiz kalırsa birliğin menafiini

sıyaneten kanunda muayyen tedbirler ittihaz eyler.

II - MÜŞTEREK HAYATIN TATİLİ

MADDE 162 - Karı kocadan her biri, müşterek hayatın devamı yüzünden, sıhhâti, şöhreti veya

işinin terakkisi ciddi surette tehlikeye düştüğü müddetçe ayrı bir mesken edinebilirler.

Boşanma veya ayrılık dâvası ikame edildikten sonra karı kocadan her biri, dâva devam ettikçe,

diğerinden ayrı yaşamak hakkını haizdir.

Karı kocadan biri taleb eder ve ayrı yaşamak keyfiyeti haklı olursa, hâkim hangisi tarafından

diğerinin iaşesi için ne miktar muavenette bulunulacağını tayin eder.

III - KARI KOCANIN BORÇLULARINA AİT TEDBİRLER

MADDE 163 - Koca aile vazifelerini ihmal ederse karı kocanın mallarını idare hususunda kabul

ettikleri usul ne olursa olsun hâkim, karı ve kocanın borçlularına borçlarının tamamını veya bir

kısmını karıya ödemelerini emreder.

IV - KAZAİ TEDBİRLERİN MÜDDETİ

MADDE 164 - Hâkim tarafından alınan tedbirler; sebeplerinin zevali halinde karı kocadan birinin

talebi ile ref olunur.

V - CEBRİ İCRA

1 - UMUMİ KAİDELER

MADDE 165 - Karı koca, evlenmenin devamı müddetince kanunen muayyen haller haricinde

yekdiğerine karşı cebrî icra talebinde bulunamaz.

Kanunen cebri icra caiz olan hallerde dahi karı kocadan birinin diğer taraf yüzünden uğradığı

ziyan o taraf hakkında iflas veya semeresiz kalan hacizde cari mahrumiyetleri müstelzim olmaz.

2 - İSTİSNALAR

a) KARI KOCADAN BİRİ BORÇLU İSE

MADDE 166 - Karı kocadan biri aleyhine bir üçüncü şahıs tarafından icra takibatına başlanmış

olursa, diğeri kendi hakkından dolayı hacze veya iflas masasına iştirak edebilir.

b) KARI KOCADAN BİRİ ALACAKLI İSE

MADDE 167 - Karı veya kocadan biri haciz suretiyle takibata düçar olup da malları borcunu ifaya

kafi gelmediği takdirde, diğerindeki alacakları muacceliyet kesbeder ve haczedilebilir.

Karı kocadan birinin iflası halinde diğerindeki alacakları iflas masasına dâhil olunur.

c) MAL AYRILIĞI İLE İAŞE BEDELLERİNİN TAHSİLİ HALİNDE

MADDE 168 - Kanuni veya kazai mal ayrılığının tenfizi için her zaman cebri icra talep olunabilir.

Hâkim karariyle karı kocadan birine iaşe için muayyen muvanet miktarının tahsili hakkında dahi bu

hüküm tatbik olunur.

V) KARI KOCA ARASINDAKİ HUKUKİ MUAMELELER VE

KOCA LEHİNE İCRA OLUNAN MUAMELELER

MADDE 169 - Karı koca arasında her nevi hukuki tasarruf caizdir. Karının şahsi mallarına veya

mal ortaklığı usulüne tabi mallara dair karı koca arasındaki hukuki tasarruflar, sulh hâkimi

tarafından tasdik olunmadıkça muteber olmaz.

Koca menfaatine olarak karı tarafından üçüncü şahsa karşı iltizam olunan borçlar için dahi

hüküm böyledir.

ALTINCI BAP

ESASLAR

BİRİNCİ FASIL

KARI KOCA MALLARININ İDARESİ

A) KANUNİ USUL

MADDE 170 - Karı koca, evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini

kabul etmedikleri takdirde veya kabul edipte kanunda gösterilen sebeplerden birinin hüdusu

halinde, aralarında mal ayrılığı cereyan eder.

B) AKDİ USUL

I - USUL İNTİHABI

MADDE 171 - Evlenme mukavelesi evlenme merasiminden evvel veya sonra yapılabilir. İki taraf,

mukavelelerinde bu kanunda gösterilen usullerden birini kabule mecburdurlar. Evlenmeden sonra

yapılan mukavele karı kocanın malları üzerinde başkalarının haiz olduğu hakları ihlâl edemez.

II - İKİ TARAFIN EHLİYETİ

MADDE 172 - Evlenme mukavelesini akit veya tadil yahut feshetmek isteyen kimsenin, temyiz

kudretini haiz olması şarttır. Küçük ile mahcurun kanuni mümessilleri tarafından mezun kılınmaları

lâzımdır.

III - EVLENME MUKAVELESİNİN ŞEKLİ

MADDE 173 - Evlenme mukavelesini akdi veya tadili ve feshi resmi şekilde olmak ve iki taraf ile

kanuni mümessilleri tarafından imza edilmek lâzımdır.

Evliliğin devamı sırasında yapılan evlenme mukaveleleri mahkemenin de tasvibine iktiran etmek

lâzımdır.

Evlenme mukavelesi, tesciline mütaallik hükümler dairesinde iki taraftan başkasına karşı müessir

olur.

C) FEVKALEDE USUL

I - AKDİ USULÜN KENDİLİĞİNDEN MAL AYRILIĞINA İNKILABI

MADDE 174 - Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile birinin iflâsından

müflisin veya diğer tarafın alacaklıları zarar gördükleri surette mal ayrılığı usulü tatbik olunur.

II - AKDİ USULÜN HAKİMİN HÜKMİYLE MAL AYRILIĞINA İNKILABI

1 - KARININ TALEBİ ÜZERİNE

MADDE 175 - Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile karının talebi

üzerine aşağıdaki hallerde mal ayrılığına hükmolunur:

1 - Koca karısının ve çocuklarının infak ve iaşesini ihmal ederse,

2 - Karının şahsi malları için istediği teminatı vermezse,

3 - Kocanın veya mal ortaklığı usulünde ortalığın borç ödemekten aczi sabit olursa.

2 - KOCANIN TALEBİ ÜZERİNE

MADDE 176 - Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile kocanın talebi

üzerine aşağıdaki hallerde mal ayrılığına hükmolunur:

1 - Karının borcunu ödemekten aczi sabit olursa,

2 - Ortaklığa veya birliğe giren mallar üzerinde koca tarafından yapılabilmesi kanuna veya akde

göre kadının iznine bağlı olan tasarruflar için karı sebep olmaksızın muvafakattan imtina ederse,

3 - Karı, şahsi malları için teminat isterse.

3 - ALACAKLILARIN TALEBİ İLE

MADDE 177 - Karı kocadan biri aleyhinde yapılan hacizde zarar gören alacaklıların talebi üzerine

mal ayrılığına hükmolunur.

III - MAL AYRILIĞININ MEBDEİ

MADDE 178 - İflâstan dolayı yapılan mal ayrılığı borç ödemekten âciz olmanın sübutiyle başlar ve

iflâs kararından sonra karı ve kocanın miras sebebiyle veya diğer bir suretle kazandıkları mallar

ayrılık usulüne tabi olur.

Mahkemenin mal ayrılığına dair olan ilâmının hükmü mal ayrılığının talep edildiği günden başlar.

İflâs veya hüküm neticesi olan mal ayrılığı tescil edilmek üzere kâtibi adile doğrudan doğruya

tebliğ olunur.

IV - MAL AYRILIĞININ HİTAMI

MADDE 179 - İflâs ile veya haciz halinde zarar dolayısiyle mal ayrılığı borçlu olan karı veya koca

tarafından yalnız alacaklıların alâkası kesilmekle nihayet bulmaz.

Şu kadar ki; hâkim, karı kocadan birinin talebi üzerine kendilerinin tabi olduğu eski usulün

iadesine karar verebilir. Ve bu karar tescil edilmek üzere kâtibi adle doğrudan doğruya tebliğ

olunur.

D) USULÜN TEBEDDÜLÜ

I - ALACAKLILARIN HAKLARININ TESİRİ

MADDE 180 - Karı koca arasında vukubulan tasfiye muameleleri ve mevcut usuldeki tebeddüller

karı veya kocadan birinin veya ortaklığın alacaklılarını, üzerlerinden haklarını alabilecekleri

mallardan mahrum bırakamaz.

Bu kabil mallar kendisine geçen karı veya koca, alacaklıların alacaklarını şahsan ödemeğe

mecburdur; şu kadar ki kendisine geçen malların matluba kifayet etmediğini ispat ederse

fazlasından beri olur.

Kocanın iflâs masasına veya aleyhine yapılan hacze iştirakinden dolayı karının elde ettiği mal

hakkında aynı zamanda kendisinin de alacaklısı olmadıkça kocanın alacaklıları dâva edemezler.

II - MAL AYRILIĞI HALİNDE TASFİYE

MADDE 181 - Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olup ta evliliğin devamı

esnasında akit veya diğer bir sebeple mal ayrılığı vukuunda alacaklıların hakları mahfuz kalmak

şartiyle karı kocadan her biri kendi mallarını geri alır.

Mal ayrılığından evvel husule gelmiş olan ziyade, mevcut usule göre aralarında taksim olunur;

vukua gelen noksan, karısının sebebiyet verdiğini ispat etmedikçe kocaya aittir. Karı tasfiye

sırasında kocanın tasarrufunda kalan malları için dahi teminat talep edebilir.

H) MAHFUZ MALLAR

I - TESİS

1 - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 182 - Karı koca arasında mal ortaklığı veya birliği cari olduğu takdirde her iki tarafın

ortaklık veya birlikten hariç kalacak malları evlenme mukavelesi ile veya kanun ile ve üçüncü şahıs

tarafından yapılan teberrularda teberru edenin arzusu ile taayyün eder. Bu suretle hariç kalan

mallara mahfuz mallar denir. Karı kocadan birinin mahfuz miras hissesi mahfuz malları arasına

konulamaz.

2 - KANUNUN HÜKMÜ İLE

MADDE 183 - Aşağıdaki mallar kanunen mahfuz mallardandır:

1 - Karı kocadan her birinin zatî eşyası,

2 - Karının iş veya sanatının icrasına yarayan malları,

3 - Karının ev işleri haricindeki çalışmasının mahsulü.

II - HÜKÜMLERİ

MADDE 184 - Mahfuz mallar, karının aile masraflarına iştiraki hususunda mal ayrılığı

hükümlerine tabidir.

III - İSPAT

MADDE 185 - Karı kocadan biri, bir malın mahfuz mallardan olduğunu iddia ettiği surette

dâvasını ispata mecburdur.

İKİNCİ FASIL

MAL AYRILIĞI

A) MÜLKİYET, İDARE, İNTİFA HAKLARI

MADDE 186 - Karı kocadan her birinin bütün mallarının mülkiyet ve idare ve intifa haklarını

muhafaza etmesine, mal ayrılığı denir.

Karı, mallarının idaresini kocasına bırakmış olduğu takdirde evliliğin devamı müddetince hesap

sormaktan vaz geçtiği ve mallarının bütün gelirini ev masrafına karşı kocasına bıraktığı farzolunur.

Karı, kocasına bıraktığı idare hakkını her zaman geri alabilir ve geri almak hakkını iskat etmesi

muteber değildir.

B) BORÇLAR

I - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 187 - Mal ayrılığı usulünde koca, evlenmeden evvelki borçlarından ve evliliğin devamı

sırasında gerek kendisi gerek evlilik birliğinin mümessili sıfatiyle edilen borçlardan şahsan

mesuldür.

Karı, borcunu ödemekten âciz kalan kocası veya kendisi tarafından aile masrafları için edilen

borçlardan mesuldür.

II - HACİZ HALİNDE

MADDE 188 - Karı, mallarının idaresini kocasına bırakmış olsa bile ne kocasının iflâsında ne de

kocası aleyhinde konulan hacizde kendi alacaklarından dolayı hiç bir imtiyaz iddiasında

bulunamaz.

III - GELİR VE KAZANÇ

MADDE 189 - Karı kocadan her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları, kendisine aittir.

C) KARI KOCANIN MASRAFA İŞTİRAKI

MADDE 190 - Koca, karısının münasip bir derecede aile masrafına iştirakini isteyebilir. İştirakin

miktarında ihtilâf ederlerse her biri iştirak miktarının tesbit edilmesini, mahkemeden isteyebilir.

Karının bu suretle iştiraki kocanın hiç bir vakitte iade ve tazmin mükellefiyetini icabetmez.

ÜÇÜNCÜ FASIL

MAL BİRLİĞİ

A) MÜLKİYET

I - BİRLİĞE DAHİL MALLAR

MADDE 191 - Karı koca, evlilik mukavelesiyle mal birliği usulünü kabul edebilirler. Bu usul kabul

edildiği takdirde, evlilik mukavelesinde birliğe dâhil olmayacakları tasrih edilenler müstesna olmak

üzere evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı sırasında iktisap eylediği

bütün mallar birliğe dâhil olur.

II - BİRLİĞE İTHALİ CAİZ OLMIYAN MALLAR

Teberru tarikiyle iktisab edilmiş olup ta birlikten hariç kalması teberru edenin arzusu muktezası

olan yahut kanunen mahfuz mallardan addedilen mallar,birliğe ithal edilemez.

III - KARI KOCANIN ŞAHSİ MALLARI

MADDE 192 - Birliğe dahil olup ta evlenme zamanında karının malı bulunan yahut evliliğin

devamı sırasında miras veya ıvazsız iktisap tariklerinden biriyle kendisine intikal eden malların

mülkiyeti, karıya aittir. Bu mallara, karının şahsi malları denir. Koca, kendi şahsi mallarının ve

karının şahsi malları hariç olmak üzere birliğe dâhil diğer bütün malların mülkiyetine sahiptir.

Mahfuz mallara mütaallik hükümler müstesna olmak üzere karısının geliri edası lâzım olduğu

tarihten ve şahsi mallarının tabii hasılatı toplandıkları zamandan itibaren kocasının mülkü olur.

IV - BEYYİNELER

MADDE 193 - Bir malın karının şahsi mallarından olduğunu iddia eden karı veya koca, dâvasını

ispate mecburdur. Evliliğin devamı sırasında karının şahsi mallarını istibdal suretiyle iktisabedilen

mallar, karının şahsi malı olur.

V - MÜFREDAT DEFTERİ

1 - ŞEKLİ, KUVVEİ İSPATİYESİ

MADDE 194 - Karı ve koca, her zaman şahsi mallarının kâtibi adil marifetiyle bir defterinin

yazılmasını isteyebilirler. Şahsi mallarının birliğe dâhil oldukları tarihten itibaren altı ay zarfında

tutulmuş olan resmi defter, hilâfı sabit olmadıkça muteberdir.

2 - KIYMET TAKDİRİNİN HÜKMÜ

MADDE 195 - Tutulan defter, şahsi malların takdir olunan kıymetlerini de ihtiva ediyor ise bu

mallarda veya kıymetlerinde vukua gelen zamanı mucip noksanların karı ve koca arasında karşılıklı

tazmininde bu kıymetler esas tutulur.

B) İDARE VE İNTİFA VE TASARRUF SALAHİYETİ

I - İDARE

MADDE 196 - Birliğe giren malları koca idare eder ve idare masrafı kendisine ait olur.

Karı ancak evlilik birliğini temsildeki salâhiyeti nisbetinde idare hakkını haizdir.

II - İNTİFA

MADDE 197 - Koca, karısının şahsi mallarından intifa hakkını haiz ve bu cihetten ayniyle bir

intifa hakkı sahibi gibi mesuldür.

Resmî müfredat defteri ile kıymet takdir edilmiş olması bu mesuliyeti artırmaz. Karının parası,

misliyattan olan diğer malları ve hamile muharrer esham ve senetleri kocanın mülkiyetine geçer ve

koca bunların kıymetini borçlu olur.

III - BİRLİĞE DAHİL MALLARDA TASARRUF HAKKI

1 - KOCANIN

MADDE 198 - Koca, kendi mülkiyetine geçmemiş olan karıya ait şahsi mallarda alelâde idari

muamelât müstesna olmak üzere karısının rızası olmaksızın tasarruf edemez. Şu kadar ki rızanın

verilmediğini bilenler veya bilmesi lâzım gelenler yahut kadına aidiyetine herkesin anlayabileceği

mallar üzerinde vâkı tasarrufta alâkadar olanlar müstesna olmak üzere bu rıza üçüncü şahıslar

lehine mevcut addolunur.

2 - KARININ

a) UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 199 - Karı, Birliği temsildeki salâhiyeti nisbetinde birliğe dâhil olan mallarda tasarruf

edebilir.

b) MİRASIN REDDİ

MADDE 200 - Kadın, bir mirası ancak kocasının rızasiyle reddebilir. Koca, razı olmazsa karı sulh

mahkemesine müracaat edebilir.

C) KARIYA TEMİNAT İTASI

MADDE 201 - Koca, karısının şahsi mallarının ne halde bulunduğuna dair kendisinden her

zaman isteyebileceği izahatı vermekle mükelleftir.

Karı, bu mallar hakkında her zaman kocasından teminat talep edebilir.

Kocanın borcunu ödemekten aczi tahakkuk eder veya iflâsına hükolunursa aczin tahakkuku veya

hükmün suduru tarihinden evvelki altı ay içinde karıya verilen teminatın iptali, alacaklılar

tarafından talep olunabilir.

D) BORÇLAR

I - KOCANIN MESULİYETİ

MADDE 202 - Koca, âtideki borçlardan mesuldür:

1 - Kendisinin evlenmeden evvelki borçlarından,

2 - Kendisinin, evliliğin devamı sırasındaki borçlarından,

3 - Karı tarafından evlilik birliğinin mümessili sıfatiyle edilen borçlardan.

II - KARININ MESULİYETİ

1 - BÜTÜN EMVALİYLE

MADDE 203 - Mal birliği usulünün kocaya verdiği haklar nazarı itibara alınmaksızın karı, âtideki

borçlardan bütün mallariyle mesuldür:

1 - Kendisinin evlenmeden evvelki borçlarından,

2 - Kocasının rızasiyle ettiği borçlar ile kocası lehinde sulh hâkiminin tasvibi ile ettiği borçlardan,

3 - Meslek veya sanatın mutad üzere icrasından mütevellit borçlardan,

4 - Kendisine isabet etmiş bir mirasa terettüp eden borçlardan,

5 - Haksız fiilerinden mütevellit borçlardan.

Karı, müşterek aile masrafları için kocası veya kendisi tarafından edilen borçlardan ancak kocanın

borcunu ödemekten aczi halinde mesul olur.

2 - MAHFUZ MALLARİYLE

MADDE 204 - Karı evliliğin devamı sırasında ve evliliğin zevalinden sonra âtideki borçlardan

ancak mahfuz mallarının kıymeti nisbetinde mesuldür:

1 - Yalnız mahfuz mallarından mesul olmak üzere ettiği borçlardan,

2 - Kocasının rızası olmaksızın ettiği borçlardan,

3 - Birliği temsil hususundaki salâhiyetini tecavüz ederek ettiği borçlardan.

Bigayri hakkın mal edinmeden mütevellit dâva hakkı mahfuzdur

H) ALINANI NAKDEN YERİNE KOYMAK MÜKELLEFİYETİ

I - İSTEME ZAMANI

MADDE 205 - Karı kocadan birinin şahsi mallarına terettüp eden her hangi bir borç, diğerinin

şahsi malları ile ödenmiş olduğu takdirde bu suretle alınan miktar yerine konur.

Alınan miktarın yerine konulması, kanunen muayyen müstesnalardan maada ahvalde ancak mal

birliğinin hitamından sonra talep edilebilir.

Karının mahfuz mallarına terettüp eden borçlar mal birliğina dâhil mallar üzerinden veya mal

birliğine dâhil mallara terettüp eden borçlar koca veya karının mahfuz malları üzerinden ödendiği

takdirde alınan miktarın yerine konulması talebi, evliliğin devamı esnasında dahi kabildir.

II - KOCANIN İFLASI VE MALLARININ HACZİ

1 - KARININ HAKKI

MADDE 206 - Kocanın iflâsı veya mallarının haczi halinde karı, iflâs masasına veya hacze iştirak

ederek kendi şahsi mallarında veya kıymetlerinde vukua gelen zamanı mucip noksanların nakden

yerine konmasını talep edebilir.

Kocanın karısındaki alacakları karının matlubundan tenzil edilir.

Karı, şahsi mallarından aynen mevcut olanları malik sıfatiyle istirdat eder.

2 - İMTİYAZ

MADDE 207 - Şahsi mallarının yarısını elde edemiyen veya yarısı derecesinde teminata sahip

olamayan karı, bu yarıdan noksan kalan miktar nisbetinde mümtazdır.

Bu imtiyazın âhara devri ve imtiyazdan bazı alacaklılar lehine feragat, batıldır.

V) MAL BİRLİĞİNİN HİTAMI

I - KARININ VEFATI SEBEBİYLE

MADDE 208 - Karının vefatında şahsi malları kocanın miras hakkı mahfuz olmak üzere

mirasçılarına intikal eder.

Koca, karısının şahsi mallarında vuku bulmuş olan zamanı mucip noksanları, karısındaki

alacaklarının mahsubunu icra ettikten sonra, mirasçılara ödemekle mükelleftir.

II - KOCANIN VEFATI SEBEBİYLE

MADDE 209 - Kocanın vefatında karı, mevcut şahsi mallarını istirdat eder.

Vukua gelmiş olan zamanı mucip noksanları mirasçılara tazmin ettirir.

III - ZİYADE VE NOKSAN

MADDE 210 - İki taraf, şahsi mallarının tefrikinden sonra fazla bir şey kalırsa bu ziyadenin üçte

biri karıya veya füruuna ve mütebaki dahi koca veya mirasçılarına ait olur.

Birliğe dahil olan mallarda vukua gelen noksan, karı tarafından sebebiyet verildiği ispat

edilmedikçe koca veya mirasçılarına ait olur.

Evlenme mukavelenamesinde, ziyade ve noksan hakkında başka bir taksim sureti kabul

olunabilir.

DÖRDÜNCÜ FASIL

MAL ORTAKLIĞI

A) MAL ORTAKLIĞI

I - ORTAKLIĞA GİRMESİ CAİZ OLMIYAN MALLAR

II - UMUMİ İŞTİRAK

III - ORTAKLIĞA GİREN MALLAR

MADDE 211 - Karı koca, evlenme mukavelesiyle mal ortaklığı usulünü kabul edebilirler.

Bu usulde karı ve koca, mal ortaklığına giren mallara ve gelirlere şayian sahip olur ve hiç biri

hissesinde müstakilen tasarruf edemez.

Teberru tarikiyle iktisab edilmiş olup ta mal ortaklığından hariç kalması teburru edenin arzusu

muktezası olan yahut kanunen mahfuz mallardan addedilen mallar, ortaklığa ithal edilemez.

Karı kocanın bütün mallarına ve gelirlerine şamil olan mal ortaklığı usulüne, umumi mal ortaklığı

usulü denilir.

Bir malın ortaklığa dahil olmadığını iddia eden karı veya koca, dâvasını ispata mecburdur.

IV - İDARE VE TASARRUF

1 - İDARE

MADDE 212 - Mal ortaklığına giren malların idaresi kocaya aitir. İdare masrafı bu mallardan

ödenir. Karı evlilik birliğini temsildeki salâhiyeti nisbetinde idare hakkını haizdir.

2 - MAL ORTAKLIĞINA TASARRUF

a) UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 213 - Karı ve koca, alelâde idari muamelât müstesna olmak üzere ortaklığa giren mallar

üzerinde ancak müştereken veya yekdiğerinin rızası ile tasarruf edebilir. Şu kadar ki rızanın

verilmediğini bilenler veya bilmesi lâzım gelenler yahut ortaklığa dahil olduğu herkesin

anlayabileceği mallar üzerinde vaki tasarrufta alâkadar olanlar müstesna olmak üzere bu rıza,

üçüncü şahıs lehine mevcut addolunur.

b) MİRAS REDDİ

MADDE 214 - Karı kocadan biri evliliğin devamı sırasında, diğerinin rızası olmaksızın bir mirası

red edemez. Bu rıza kendisine verilmeyen taraf, sulh hâkimine müracaat edebilir.

V) BORÇLAR

1 - KOCANIN MESULİYETİ

MADDE 215 - Koca aşağıdaki borçlardan gerek şahsen gerek ortaklığa giren mallar ile

mesuldür:

1 - Karı kocanın evlenmeden evvelki borçlarından,

2 - Karı tarafından birlik mümessili sıfatı ile edilen borçlardan,

3 - Evliliğin devamı sırasında kendisi tarafından edilen borçlar karı tarafından ortaklığa ait

olmak üzere edilen sair bütün borçlardan.

2 - KARININ MESULİYETİ

a) KENDİ MALLARI VE MAL ORTAKLIĞINA GİREN MALLAR İLE

MADDE 216 - Karı, aşağıdaki borçlardan gerek şahsen gerek ortaklığa giren mallar ile

mesuldür:

1 - Evlenmeden evvelki borçlardan,

2 - Kocanın rızasiyle ettiği borçlarla kocası lehine sulh hâkiminin tasvibi ile ettiği borçlardan,

3 - Meslek veya sanatının mutad üzere icrasından mütevellit borçlardan,

4 - Kendisine isabet etmiş bir mirasa terettüp eden borçlardan,

5 - Haksız fiilerinden mütevellit borçlardan.

Karı, müşterek aile masrafları için kocası veya kendisi tarafından edilen borçlardan ancak ortaklık

malları bunları ödemeğe kâfi gelmediği takdirde mesul olur.

Karı, ortaklığa giren mallara müterettip diğer borçlardan şahsen mesul değildir.

b) MAHFUZ MALLARİYLE

MADDE 217 - Karı, evliliğin devamı esnasında ve evliliğin zevalinden sonra âtideki borçlardan

ancak mahfuz mallarının kıymeti nisbetinde mesul olur.

1 - Yalnız mahfuz mallarından mesul olmak üzere ettiği borçlardan,

2 - Kocasının rızası olmaksızın ettiği borçlardan,

3 - Birliğin temsildeki salâhiyetini tecavüz ederek yaptığı borçlardan.

Bi gayri hakkin mal edinmeden mütevellit dâva hakkı mahfuzdur.

3 - İCRA TAKİBATI

MADDE 218 - Ortaklığa terettüp eden borçlardan dolayı ortaklığın devamı esnasında yapılacak

her türlü icra takibatı kocaya karşı vuku bulmak lâzımdır.

VI - ALINANI NAKDEN YERİNE KOYMA MÜLKELLEFİYETİ

1 - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 219 - Mal ortaklığına terettüp eden bir borcu ödemek için bu mallardan alınan meblâğın

yerine konmasını, karı koca yekdiğerinden hiç bir zaman taleb edemez.

Mal ortaklığına terettüp eden bir borcun mahfuz mallardan veya mahfuz mallara terettüp eden

borcun ortaklık mallarından ödenmesi halinde alınan paranın yerine konması evliliğin devamı

esnasında dahi istenebilir.

2 - KARININ ALACAĞI

MADDE 220 - Karı, kocanın iflâsından veya ortaklık malları üzerine haciz vazedildiği takdirde

şahsi mallarının nakden baliğ olduğu miktarı isteyebilir.

Karının bu alacağının, yarısı mümtazdır.

Bu imtiyazın, başkasına devri ve imtiyazdan bazı alacaklılar lehine feragat, batıldır.

VII - MAL ORTAKLIĞININ HİTAMI

1 - TAKSİM

a) KANUNİ TAKSİM

MADDE 221 - Karı kocadan birinin vefatında ortaklık mallarının yarısı, hayatta kalan karı veya

kocaya intikal eder. Diğer yarısı, hayatta kalan karı veya kocanın miras hakları baki olmak üzere

ölenin mirasçılarına geçer.

Hayatta kalıpta mirastan mahrum bulunan karı veya kocanın, ortaklık mallarından iddia

edebileceği hak; boşanma halinde haiz olduğu hakları tecavüz edemez.

b) MUKAVELE MUCİBİNCE TAKSİM

MADDE 222 - Karı koca evlilik mukavelesinde yarı yarıya taksim yerine, başka bir taksim tarzı

kabul edebilirler. Diğerinden evvel vefat eden karı veya kocanın füruu, hini vefatta mevcut ortaklık

mallarının dörtte birinden hiç bir veçhile mahrum edilemez.

2 - KARI VE KOCADAN SAĞ KALANIN MESULİYETİ

MADDE 223 - Karısının vefatından sonra hayatta kalan koca, ortaklık mallarına terettüp eden

borçlardan şahsan mesul kalır.

Kocasının vefatında hayatta kalan karı, ortaklık mallarındaki hissesini red etmekle ortaklık

mallarına terettüp edipte şahsen dahi mesul olmadığı ortaklık borçlarından, beri olur. Kabul

halinde, karı mesul olmakla beraber aldığı malların alacaklılara tediyeye kâfi gelmediğini ispat

ettiği nisbette mesuliyetten, beri olabilir.

3 - ŞAHSİ MALLARIN TAHSİSİ

MADDE 224 - Hayatta kalan karı veya koca, kendi tarafından ortaklığa ithal edilen malların

mahsubu hissesinden icra edilmek üzere, kendisine tahsisini isteyebilir.

B) ORTAKLIĞIN UZATILMASI

I - ŞARTLAR

MADDE 225 - Hayatta kalan karı veya koca, müteveffadan olan çocuklariyle birlikte ortaklığa

devam edebilir. Çocuklar, küçük iseler ortaklığın devamı için sulh hâkiminin tasvibi lâzımdır.

Ortaklığın devamı halinde miras hakları,ortaklığın hitamına kadar kullanılamaz.

II - UZATILAN ORTAKLIK MALLARI

MADDE 226 - Uzatılan ortaklık, esasen ortaklığa dahil mallardan başka;

mahfuz malları müstesna olmak üzere, iki tarafın gelir ve kazançlarını dahi ihtiva eder.

Uzatılan ortaklık sırasında hayatta kalan karı veya kocaya veya çocuklara, miras veya ıvazsız

iktisap tariklerinden biriyle intikal eden mallar; hilâfına bir hüküm bulunmadıkça, mahfuz

mallardan addolunur.

Ortaklık âzası arasında dahi, karı koca arasındaki hükümler dairesinde cebri icra, caiz değildir.

III - İDARE VE TEMSİL

MADDE 227 - Uzatılan ortaklık, çocuklar küçük ise hayatta kalan karı veya koca tarafından idare

ve temsil olunur; çocuklar reşit ise hilâfına mukavele yapılabilir.

IV - FESİH

1 - ORTAKLIĞIN ALAKADARLAR TARAFINDAN FESHİ

MADDE 228 - Hayatta kalan karı veya koca, uzatılan ortaklığı her zaman fesh edebilir.

Reşit olan çocuklar dahi münferiden veya cümlesi birlikte her zaman ortaklıktan çıkabilir.

Ortaklıktan çıkmak salâhiyeti, küçük çocuklar namına sulh hâkimi tarafından kullanılır.

2 - KENDİLİĞİNDEN İNFİSAH

MADDE 229 - Uzatılan ortaklık aşağıdaki hallerde kendiliğinden bozulur.

1 - Hayatta kalan karı veya kocanın ölümü veya evlenmesi ile,

2 - Hayatta kalan karı veya kocanın veya çocukların iflâsı ile.

Çocuklardan yalnız birinin iflâsı halinde diğer alâkadarlar onun ortaklıktan çıkarılmasını

isteyebilirler.

Babanın iflâsı veya ortaklık malları üzerine haciz vaz'ı halinde, çocuklar, ölmüş olan analarının

hakkını kullanabilirler.

3 - HAKİMİN KARARİYLE FESİH

MADDE 230 - Karı veya koca yahut çocuklardan biri aleyhine konulan hacizde, zarara uğrayan

alacaklı, hâkimden ortaklığın feshine karar verilmesini isteyebilir. Talep, çocuklardan birinin

alacaklısı tarafından vaki olduğu takdirde diğer alâkadarlar o çocuğun ortaklıktan çıkarılmasını

isteyebilirler.

4 - BİR ÇOCUĞUN EVLENMESİ VEYA VEFATI SEBEBİYLE FESİH

MADDE 231 - Çocuklardan biri evlenirse, diğer alâkadarlar onun ortaklıktan

çıkarılmasını isteyebilir.

Çocuklardan biri vefat ederse, diğer alâkadarlar onun füruunun ortaklıktan çıkarılmasını

isteyebilirler. Füruu olmaksızın vefat eden çocuğun hissesi, ortaklıkta dahil olmayan mirasçıların

hakları mahfuz kalmak şartiyle, ortaklık malları arasında kalır.

5 - TAKSİM VEYA TASFİYE

MADDE 232 - Temdit olunan ortaklığın hitamı veya çocuklardan birinin ortaklıktan çıkarılması

hallerinde taksim veya çıkarılan çocuğun haklarının tasfiyesi, ortaklığın hitamı veya çocuğun

çıkarıldığı anda mevcut olan mallar üzerinden icra olunur.

Hayatta kalan karı veya koca, çocukların hissesi üzerinde miras haklarını muhafaza eder. Tasfiye

ve taksim, münasip olmayan bir zamanda yapılamaz.

C) MAHDUT ORTAKLIK

I - MAL AYRILIĞI ŞARTİYLE

MADDE 233 - Karı koca, evlenme mukavelesiyle bazı malların bilhassa gayri menkullerin

ortaklıktan çıkarılmasını şart ederek mahdut bir mal ortaklığı usulü kabul edebilirler.

II - MÜKTESEP MALLARA MÜNHASIR ORTAKLIK

1 - ŞUMULÜ

MADDE 234 - Karı koca, ortaklığa dahil olacak malların; yalnız evliliğin devamı esnasında iki

taraf şahsi mallarının ve bunlardan birinin istibdali suretiyle elde edecekleri malların hasılatiyle

kocanın yine evliliğin devamı esnasında ıvazsız olmayan her türlü kazancından ve kadının kanunen

mahfuz mallarından bulunmayan bu kabil kazançlarından teşekkül etmesini, evlenme

mukavelelerinde, kabul edebilirler. Bu mallara müktesep mallar denir.

2 - TAKSİM

MADDE 235 - Mahdut ortaklığın hitamında ortaklık mallarında husule gelmiş bir ziyade var ise,

bu ziyade, karı koca veya mirasçıları arasında yarı yarıya taksim olunur. Noksan vukua geldiğinde,

karı tarafından sebebiyet verildiği ispat edilmedikçe koca veya mirasçılarına ait olur. Evlenme

mukavelesinde, ziyade veya noksan hakkında başka bir taksim sureti kabul olunabilir.

D) CİHAZ USULÜ

MADDE 236 - Karı koca evlenme mukavelesiyle cihaz usulünü kabul edebilirler. Bu usul karının

kendi mallarının bir kısmını aile masrafına medar olmak üzere kocasına terk etmesinden ibarettir.

Cihaz olarak karının kocasına terk ettiği malların mal ortaklığı usulüne göre müşterek mal olacağı

veya koca cihazın mülkiyetine dahi müstakil olarak malik bulunacağı evlenme mukavelesinde tasrih

edilmiş olmadıkça cihaz ittihaz olunan mallar hakkında, mal birliği usulünde karının şahsi

mallarının tabi olduğu hükümler cari olur.

BEŞİNCİ FASIL

KARI KOCA MALLARI HAKKINDAKİ USULE DAİR SİCİL

A) TESCİLİN HÜKÜMLERİ

MADDE 237 - Evlenme mukaveleleri ve karı koca arasındaki usule müteallik mahkemeye

kararlariyle ortaklık mallarına veya karının şahsi mallarına dair aralarında yapacakları

mukaveleler kâtibi adile tescil ve ilân ettirilmiş olmadıkça üçüncü şahsa karşı hüküm ifade etmez.

Bu hususta karı kocanın mirasçıları üçüncü şahıstan madut değildir.

B) TESCİL

I - MEVZUU

MADDE 238 - Evlenme mukavelesinin muhtevi olduğu maddelerden, üçüncü şahsa karşı hüküm

ifade etmesi karı koca için mültezem olanları, tescil olunur.

Kanun hilâfını emir etmiş veya evlenme mukavelesinde mukavelenin tescil edilememesi

sarahaten kabul edilmiş olmadıkça, karı kocadan her biri, tescili isteyebilirler.

II - MAHAL

MADDE 239 - Tescil, kocanın ikametgâhı kâtibi adilliğince icra edilir.

Koca, ikametgâhını tebdil ettiği takdirde, tebdilden itibaren üç ay zarfında, bu yeni ikametgâhta

dahi tescilin tecdidi lâzımdır.

İkametgâhın tebeddülünden itibaren üç ay geçince, eski tescilin hükmü kalmaz.

C) SİCİLLİN TUTULMASI

MADDE 240 - Kâtibiadil, evlenme mukavelelerini ve karı koca mallarının idaresine tallüku olup

tescili lâzımgelen kanunen muayyen kararları ve mukaveleleri hususi bir sicille kayıt ile mükelleftir.

Bu sicil, aleni olup herkes kendisine muktazi kayıtların musaddak bir suretini meccanen

isteyebilir. Evlenme mukavelesinin ilânında yalnız, karı kocanın kabul ettikleri usulün, hangi usul

olduğunu, beyan ile iktifa olunur.

İKİNCİ KISIM

HISIMLAR

Y E D İ N C İ B A P

Nesebi Sahih Çocuklar

BİRİNCİ FASIL

NESEBİN SIHHATI

  1. NESEBİN SIHHATINDA KARİNE

MADDE 241 - Evlilik mevcut iken veya zevalinden itibaren üç yüz gün içinde doğan çocuğun

babası, kocadır. Bu müddet geçtikten sonra asıl olan, doğan çocuğun nesebi sahih

addolunmamaktır.

B) NESEBİ RET

I - KOCA TARAFINDAN

1 - MÜDDET

MADDE 242 - Koca doğduğuna muttali olduğu günden itibaren bir ay içinde çocuğu reddedebilir.

Ret dâvası, çocuk ile anası aleyhine ikame olunur.

2 - EVLİLİK MEVCUT İKEN DOĞAN ÇOCUK

MADDE 243 - Koca, evlendikten en az yüz seksen gün sonra doğan çocuğun kendisinden olması

ihtimali bulunmadığını ispat etmedikçe çocuğu reddedemez.

3 - EVLENMEDEN EVVEL VEYA AYRILDIKTAN SONRA ANA RAHMİNE DÜŞEN ÇOCUK

MADDE 244 - Çocuğun, evlenme akdinden itibaren yüz seksen günden az bir müddette doğduğu

yahut kadının gebe kaldığı zamanda kocasının ayrılığına hükmedilmiş olduğu tebeyyün ederse

koca ret dâvasında başka beyyine ikamesine mecbur değildir.

Şu kadar ki, kadının gebe kaldığı zaman kocasiyle birlikte ikametinin tahakkuku halinde aslı olan,

yine nesebin sıhhatıdır.

II - DİĞER ALAKADARLAR

MADDE 245 - Ret müddetinin mürurundan evvel kocanın vefat etmesi veya temyiz kudretinden

mahrum olması yahut bulunduğu yerin bilinmemesi veya her hangi bir sebepten dolayı çocuğun

doğumundan haberdar edilememesi halinde, çocukla birlikte mirasçı veya çocuk sebebi ile

mirastan mahrum olanlar, doğuma ıttılaları tarihinden itibaren bir ay içinde ret dâvasını ikame

edebilirler.

Kadın; evlenmeden evvel gebe kaldığı takdirde; koca tanımış olsa bile müddeiumumi, onun

babası olması ihtimali bulunmadığını dâva ve ispat edebilir.

C) RET HAKKININ SUKUTU

MADDE 246 - Koca, sarahaten veya delâleten çocuğu tanıdıktan yahut bu bapta muayyen

müddet geçtikten sonra, ret dâvası edemez. Şu kadar ki çocuğu tanımak veya müddetinde

reddetmemek hususunda iğfal olunduğunu iddia ve ispat edebilir.

Bu hallerde, iğfale ıttıla tarihinden itibaren ret için, yeniden bir aylık müddet başlar.

Kezalik ret dâvasının müddeti içinde ikame edilmemesi muhik bir sebepten ileri gelmiş ise

müddetin geçmesine bakılmaksızın dâva mesmu olur.

İKİNCİ FASIL

NESEBİN TASHİHİ

A) EVLENME İLE TASHİH

I - ŞARTLARI

MADDE 247 - Evlilik haricinde doğan çocukların nesebi, ana babanın birbirleriyle evlenmesiyle,

kendiliğinden sahih olur.

II - BEYAN

MADDE 248 - Ana baba, doğan çocuklarını ikametgâhlarının bulunduğu veya evlendikleri mahal

nüfus memuruna ihbara mecburdur bu ihbar, akit ile birlikte veya hemen akitten sonra yapılır.

İhbarın yapılmaması nesebin sahih olmasına mani değildir.

B) HAKİMİN HÜKMÜ İLE

I - ŞARTLARI

MADDE 249 - Birbirleri ile evlenmeyi vaad edipte birinin vefatı veya evlenme ehliyetinin zevali

sebebiyle evlenemeyen ana babadan doğan çocukların nesebi, diğerinin talebi veya çocuğun

müracaatı üzerine, hâkim tarafından tashih olunur. Ancak çocuk reşit ise tashih talebi rızası

alınmadıkça mesmu olmaz.

Çocuğun vefatından sonra müracaat hakkı füruuna intikal eder.

II - SALAHİYET

MADDE 250 - Nesebin tashihi için salâhiyetdar olan hâkim, dâvacının ikametgâhı hâkimidir.

Hâkim tashih talebini hukuku âmmenin sıyaneti için nüfus memuruna tebliğe mecburdur.

C) BUTLAN DAVASI

MADDE 251 - Ana babanın kanuni mirasçıları ile müddeiumumi, nesebin tashihine muttali

oldukları günden itibaren üç ay içinde itiraz edebilirler.

Çocuğun o ana ve babadan olmadığını ispat, dâvacılara aittir.

İtiraz dâvasının mercii tashih kararının verildiği mahal veya ana ve babanın ikametgâhı

hâkimidir.

D) TASHİHİN HÜKMÜ

MADDE 252 - Nesebi tashih edilen çocuk, ana ve babasına ve onların hısımlarına karşı ayniyle

nesebi sahih olan çocuğun hukukunu haizdir; nesebi sahih füruu dahi tashihten müstefit olur.

Tashih, hem ana babanın mukayyet olduğu hem çocuğun doğduğu mahallin nüfus memuruna

tebliğ edilir.

Ü Ç Ü N C Ü F A S IL

Evlat Edinme

A) EVLAT EDİNME ŞARTLARI

I - EVLAT EDİNEN İÇİN

MADDE 253 - (Değişik:2846 - 16.6.1983) Evlât edinme hakkı en az otuzbeş yaşında olup da

nesebi sahih füruu bulunmayanlara mührasırdır. Evlât edinen kimsenin evlâtlıktan en az onsekiz

yaş büyük olması şarttır.

II - EVLATLIK İÇİN

MADDE 254 - Mümeyyiz olan kimse, rızası olmadıkça, evlâtlığa alınamaz. Ana babanın veya

hâkimin muvafakatı alınmadıkça mahcur ile küçük, mümeyyiz bile olsalar, evlâtlığa alınamazlar.

a) RIZA ŞARTININ ARANMAMASI

MADDE 254/a - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Kim olduğu veya nerede bulunduğu uzun süreden beri

bilinmeyen ya da sürekli temyiz kudretinden yoksun bulunan ana veya babanın rızası aranmaz.

Velâyetin kaldırılmasını gerektirecek ölçüde çocuğu ile ilgisiz olan ana ve baba için de aynı

hüküm uygulanır.

III - KARI KOCA HAKKINDA

MADDE 255 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Eşlerden birinin evlât edinmesi veya evlâtlık olması

diğerinin rızasına bağlıdır. Devamlı olarak temyiz kudretinden mahrum eşin rızası aranmaz. Bu

halde hâkim temyiz kudretinden mahrum eşin kanunî mümessilini dinler, haklı sebeplerin varlığı

halinde talebin kabulüne karar verir.

Bir kimsenin iki kişi tarafından beraberce evlâtlığa alınabilmesi ancak karı koca için mümkündür.

B) ŞEKİL

MADDE 256 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Evlat edinme, evlât edinenin oturduğu yer sulh

hâkiminin izni üzerine yapılacak resmî bir senetle olur ve evlât edinme doğum kütüğüne yazılır.

Hâkim evlât edinmeye izin vermeden önce, duruma göre gerekli görebileceği her türlü

soruşturmayı kendiliğinden yapar.

Tarafların belirttikleri sebebi haklı bulmadıkça, hâkim, evlât edinmeye izin vermez.

C) AKDİN HÜKMÜ

MADDE 257 - Evlâtlık kendisine evlatlığa alınan aile ismini taşır ve onun mirasçısı olur. Asıl

ailesindeki mirasçılığa da halel gelmez. Ana babaya ait hak ve vazifeler, evlât edinen kimseye

geçer. Evlât edinme akdinden evvel yapılmış resmî bir senet ile, nesebi sahih çocukların mirasçılık

hakkına ve ana babanın çocukların malları üzerindeki haklarına dair olan mevvadı kanuniyeye

muhalif hükümler kabul edilebilir.

(Ek Fıkralar: 2846 - 16.6.1983)

Karı koca tarafından birlikte evlât edinilen ve mümeyyiz olmayan küçüklerin nüfus kaydında ana

baba adı olarak, evlât edinen karı kocanın adları yazılır.

Evlâtlığın, miras ve başka haklarının halele uğramaması, aile bağlarının devam etmesi için

evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her tür bağ kurulur.

Ayrıca her iki nüfus kütüğüne evlâtlıkla ilgili resmî senedin tarih ve sayısı da kaydedilir.

Evlâtlığın reşit olduktan sonra asıl ana babasının ismini kullanma hakkı saklıdır.

Evlât edinme ile ilgili kayıtlar mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık istemedikçe hiçbir

şekilde açıklanamaz.

D) REFİ

MADDE 258 - Evlâtlık mukavelesi hakkındaki kaidelere riayet şartiyle, evlâtlık rabıtası, iki tarafın

rızasiyle her zaman kaldırılabilir. Evlâtlık rabıtası, muhik sebeplere istinat halinde evlâtlığın ve

mirasından mahrum bırakacak bir hal hüdusunda evlâtlık edinen kimsenin talebi üzerine, hâkim

tarafından dahi refedilir.

Ref'i evlâtlık rabıtasının istikbale ait bütün hükümlerini izale eder ve kat'idir.

DÖRDÜNCÜ FASIL

NESEP SIHHATİNİN UMUMİ HÜKÜMLERİ

A) İSİM VE VATANDAŞLIK HAKKI

MADDE 259 - Nesebi sahih olan çocuk, babasının ismini taşır ve onun vatandaşlık haklarına

malik olur.

B) KARŞILIKLI VAZİFELER

MADDE 260 - Ana baba ve çocuk, yek diğere karşı aile menfaatinin istilzam ettiği muavenet ve

riayete mecburdur.

C) ÇOCUKLARIN İAŞE VE TERBİYE MASRAFLARI

MADDE 261 - Çocuğun iaşe ve terbiyesine muktazi masraflar, kendilerinin mallarını idare

hususunda kabul ettikleri usule göre, ana babaya terettüp eder. Ana baba zarurette bulunduğu

veya çocuk fevkalâde masrafı mucip olduğu takdirde yahut istisnai her hangi bir sebebin vücudu

halinde hâkim, çocuğun mallarından kendisinin iaşe ve terbiyesine medar olacak muayyen bir

miktarın sarfı için, ana ve babaya izin verebilir.

B E Ş İ N C İ F A S I L

Velayet

A) UMUMİYET İTİBARİYLE

I - ŞARTLARI

MADDE 262 - Çocuk, küçük iken ana ve babasının velâyeti altındadır; kanuni sebep olmadıkça,

ana ve babadan alınamaz. Hâkim, vasi tâyinine lüzum görmedikçe hacredilen çocukları dahi, ana

ve babanın velâyetine tabidirler.

II - VELAYETİ İCRA HAKKI

MADDE 263 - Evlilik mevcut iken, ana ve baba, velâyeti beraberce icra ederler. Anlaşamazlarsa,

babanın reyi muteberdir.

B) VELAYETİN ŞÜMULÜ

I - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 264 - Karı kocadan birinin vefatı halinde, velâyet sağ kalana ve boşanma halinde

çocukların tevdi olunduğu tarafa ait olur.

Çocuk ana ve babasına riayete mecburdur. Ana ve baba, kudretlerine göre çocuğu yetiştirmekle

ve çocuk alil veya aklı zayıf ise haline münasip bir terbiye vermekle mükelleftirler.

Çocuğun adını, ana ve babası kor.

II - MESLEKİ TERBİYE

MADDE 265 - Ana ve baba, çocuğun mesleki terbiyesini sevk ve idare eder ve mümkün

mertebe kuvvet ve kabiliyetini ve arzularını nazara alır.

III - DİNİ TERBİYE

MADDE 266 - Çocuğun dinî terbiyesini tâyin ana babaya aittir.

Ana babanın bu husustaki hürriyetini tahdit edecek her türlü mukavele muteber değildir.

Reşit, dinini intihapta hürdür.

IV - TEDİP HAKKI

MADDE 267 - Ana baba, çocuklarını tedip hakkına maliktir.

V - TEMSİL

1 - ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI

a) EBEVEYN TARAFINDAN

MADDE 268 - Ana ve baba, velâyeti icra hakkını haiz oldukları nisbette çocuklarının kanuni

mümessilidirler. Bu sıfatla hareketlerinde hâkimin reyine ihtiyaçları yoktur.

b) ÇOCUĞUN EHLİYETİ

MADDE 269 - Velâyet altındaki çocuk, ehliyet itibariyle vesayet altındaki kimse gibidir. Vesayet

altında bulunan kimsenin idari muamelâta iştiraki müstesna olmak üzere vasi marifetiyle temsile

müteallik hükümler, veli hakkında da tatbik olunur.

Bir borç iltizam eden çocuk kendi malından ödemekte mükelleftir. Bu hususta ana ve babanın;

çocuğun malları üzerinde haiz oldukları, idare ve intifa haklarına bakılmaz.

2 - AİLEYE KARŞI

a) ÇOCUKLARIN TASARRUFU

MADDE 270 - Velâyet altındaki çocuk, mümeyyiz ise, ana ve babanın rizasiyle aile namına

hareket edebilir. Bu takdirde çocuk kendisi mesul olmayıp ana ve baba mallarını idare hususunda

kabul ettikleri usule göre ilzam olunur.

b) ÇOCUKLA ANA VE BABA ARASINDA VAKI HUKUKİ TASARRUFLAR

MADDE 271 - Çocuk ile baba veya ana arasında yahut ana ve babanın nefine olarak çocuk ile

üçüncü şahıs arasında yapılacak her hangi bir tasarrufta çocuk, borç iltizam etmiş olursa bir

kayyımın iştiraki ve hakimin tasdiki lâzımdır.

C) HAKİMİN MÜDAHELESİ

I - HİMAYE TEDBİRLERİ

MADDE 272 - Ana ve baba, vazifelerini ifa etmedikleri takdirde hâkim, çocuğun himayesi için

muktazi tedbirleri ittihaz ile mükelleftir.

II - ÇOCUKLARIN YERLEŞTİRİLMESİ

MADDE 273 - Çocuğun, bedeni veya fikri tekâmülü tehlikede bulunur veya çocuk manen metruk

bir halde kalırsa hâkim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile nezdinde veya bir müesseseye

yerleştirebilir. Çocuk, şirretliği hasebiyle ana ve babanın emirlerine karşı gelmekte temerrüt ederse;

müessir başka bir ıslah çaresi bulunmadığı takdirde, aynı tedbirler, ana babanın talebi üzerine

hâkim tarafından ittihaz edilir. Bu tedbirlerin iltizam ettiği masarif -ana baba ile çocuk tediyeden

âciz iseler- Devletçe tesviye olunur. Nafakaya mütaalik hükümler bakidir.

III - VELAYET HAKKININ NEZ'İ

1 - VELAYETİN İFA EDİLMEMESİ HALİNDE

MADDE 274 - Velâyeti ifaden âciz veya mahcur olan yahut nüfusunu ağır surette sui istimal eden

veya fahiş ihmalde bulunan ana ve babadan, hâkim, velâyet hakkını nez edebilir.

Ana ve babadan velâyet nez olununca, çocuğa bir vasi tâyin olunur. Nez'in hükmü, ileride

doğacak çocuklara şamildir.

2 - BABA VEYA ANA TEKRAR EVLENİRSE

MADDE 275 - Velayeti haiz olan ana ve baba, yeniden evlenirse; icap ettiği halde çocuğa bir vasi

tayin edilir. Karı kocadan birinin vasi, nasbı caizdir.

IV - VELAYET HAKKININ İADESİ

MADDE 276 - Nezi sebebi zail olduğu surette hâkim, doğrudan doğruya veya talepleri üzerine,

ana ve babaya velâyeti iade ile mükelleftir

Nez'i tarihinden itibaren bir sene geçmedikçe, velâyet iade edilemez.

D) NEZ'İ HALİNDE ANA VE BABANIN VAZİFELERİ

MADDE 277 - Velâyeti nezedilen ana ve baba çocuğun iaşe ve terbiye masraflarını, evvelce

olduğu gibi tesviye ile mükelleftir. Bu masraflar -ana ve baba ile çocuk tediyeden âciz iseler-Devletçe

tesviye olunur. Nafakaya müteallik hükümler bakidir.

A L T I N C I F A S I L

Çocuk Malları

A) İDARE

I - UMUMİYETLE

MADDE 278 - Ana baba, velâyetleri devam ettikçe çocuğun mallarını idare ederler. Hesap ve

teminat vermezler. Ana babanın vazifelerini yapmadıkları takdirde, hâkim müdahale eder.

II - EVLİLİĞİN ZEVALİNDEN SONRA

MADDE 279 - Evliliğin zevalinden sonra velâyeti haiz olan karı veya koca, hâkime çocuğun malî

vaziyetini gösterir bir müfredat defteri vermeğe ve servetinde ve keyfiyeti tenmiyesinde ehemmiyetli

bir tebeddül husule geldiği takdirde, onu da bildirmeğe mecburdur.

B) İSTİFADE HAKKI

I - ŞARTLARI

MADDE 280 - Ana babanın velâyeti, taksirleri hasebiyle kendilerinden nez olunmadıkça; rüştüne

kadar çocuğun emvalinde intifa hakları vardır.

II - GELİRİN SARFI

MADDE 281 - Çocuğun geliri, evvel emirde kendi infak ve terbiyesine sarfolunur; fazlası karı

kocadan hangisi aile masrafiyle mükellef ise ona ait olur.

C) SERBEST MALLAR

I - İSTİFADE HAKKINDAN HARİÇ MALLAR

MADDE 282 - İntifa hakkı, faize verilmek veya tasarruf sandıklarından biriktirilmek yahut ana

baba intifa edememek şartiyle çocuğa hibe edilen mallara şamil olmaz. Bu kabil malların idaresi,

vahip tarafından hini hibede hilâfı şart edilmedikçe; ana babadan alınamaz.

II - KAZANÇ İDARE VE İSTİFADE HAKLARI

1 - KAZANÇ

MADDE 283 - Küçüğün kazancı, yanlarında yaşadıkça ana babaya aittir. Ananın babanın rızası

ile aile haricinde yaşayan çocuk, onlara karşı olan borçlarına halel gelmemek üzere, kazancında

dilediği veçhile tasarruf edebilir.

2 - MESLEK VE SANAT İÇİN VERİLEN MAL

MADDE 284 - Bir meslek veya sanat için, ana baba tarafından çocuğa, malından verilen kısmın

idaresi ve ondan istifade hakkı, çocuğundur.

D) HAKİMİN MÜDAHALESİ

I - TEMİNAT TEDBİRLERİ

MADDE 285 - Ana baba, idare ve intifa haklarının kendilerine yüklettiği vazifeleri yapmadıkları

surette; hâkim, çocuğun menfaatini muhafaza için, muktazi tedbirleri ittihaz eder.

Çocuğun malları tehlikeye düşürse hâkim, vasiler üzerinde haiz olduğu murakabeyi ana baba

hakkında tatbik veya onlardan teminat talep ve çocuğun menfaatini korumak için kayyım da tâyin

edebilir.

II - VELAYET HAKKININ NEZ'İ HALİNDE

MADDE 286 - Ana baba, çocuğun malları üzerindeki haklarından; ancak velâyetlerinin nez'i

halinde, mahrum edilebilir. Velâyetin nez'i, ana babanın tasirleri yüzünden olmamış ise; çocuğun

infak ve terbiyesine kifayet edecek miktardan fazlasında, intifa hakları bakidir.

H) İDARE HAKKININ ZEVALİ

I - TESLİM

MADDE 287 - Ana babanın idare hakkının zevalinde, mallar; reşit olan çocuğa veya vasisine,

görülerek teslim olunur.

II - MESULİYET

MADDE 288 - Ana baba çocuğun mallarını iadede intifa hakkı sahibi gibi mesuldür; hüsnü niyetle

sattıkları malların semenini verirler.

Ana baba, çocuğun malından anın menfaati için, salâhiyetleri dairesinde yaptıkları masrafı zâmin

olmazlar.

III - ÇOCUĞUN İMTİYAZ HAKKI

MADDE 289 - Çocuğun, haciz veya iflâs tarikiyle takip edilen ana babadaki, alacağı mümtazdır.

SEKİZİNCİ BAP

NESEBİ SAHİH OLMAYAN ÇOCUK

A) SAHİH OLMAYAN NESEP

MADDE 290 - Nesebi sahih olmayan çocuğun anası, doğrudan kadındır. Babası, tanıma veya bir

hüküm ile tahakkuk eder.

B) TANIMA

I - ŞARTLARI VE ŞEKLİ

MADDE 291 - Evlilik haricinde doğan çocuk babası tarafından veya babasının vefatı veya temyiz

kudretinden daimî mahrumiyeti halinde babasının babası tarafından, tanınabilir.

Tanıma, resmî senet veya ölüme bağlı tasarrufla olur. Keyfiyet, tanınan kimsenin mukayyet

bulunduğu mahallin nüfus memuruna bildirilir.

II - MEMNUİYET

MADDE 292 - Birbirleriyle evlenmeleri memnu olanlardan veya evli (...) kadınların zinasından

doğan çocuk, tanınamaz.

(....) içindeki" erkek ve " sözcükleri, Anayasa Mahkemesinin 27.3.1992 tarih ve 21184 sayılı

Resmi Gazetede yayımlanan, 28.2.1991 gün ve E.1990/15 K.1991/5 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

III - REFİ

1 - ANA VEYA ÇOCUĞUN İTTİRAZI

MADDE 293 - Ana veya çocuk ve çocuğun vefatı halinde füruu, tanıyanın baba veya büyük baba

olmadığı veya tanıma çocuk hakkında zararlı bulunduğu iddiasiyle, ıttılalarından itibaren üç ay

içinde hâkime itiraz edebilirler.

Ahvali şahsiye memuru tanıyana yahut anın mirasçılarına itirazı bildirir.

Bunlar üç ay içinde mahalli mahkemesine müracaatla, itirazın reddini isteyebilir.

2 - ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN İTİRAZI

MADDE 294 - Gerek hazine gerek her hangi bir alâkadar, ıttıla tarihinden itibaren üç ay içinde

salâhiyettar ahvali şahsiye memurunun bulunduğu mahal mahkemesinde tanıma keyfiyetine itiraz

edebilir. Muterizler, tanıyan kimsenin çocuğun baba veya babasının babası olmadığını veya

tanımanın kanunen memnu bulunduğunu ispat mecburiyetindedirler.

C) BABALIK DAVASI

MADDE 295 - Evlilik haricinde doğan çocuğun anası, babanın hükmen tâyini için ikamei dâva

edebilir. Çocuk ta bu hakkı haizdir. Dâva baba veya mirasçıları aleyhine ikame olunur.

I - DAVA HAKKI

II - MÜDDET

MADDE 296 - Dava çocuk doğmadan evvel veya doğduğundan itibaren nihayet bir sene içinde

ikame olunur.

III - MEVZUU

MADDE 297 - Dâva ana ve çocuk lehine babanın nakdi tediyatta bulunması talebine dair

olabileceği gibi, kanunun tayin ettiği hususlarda, bu talep birlikte veya ayrıca babalığın ahvali

şahsiyeye mütaallik bütün netayiciye hükmen tâyinine dair de, olabilir.

Çocuk babası tarafından tanınmış veya ölü doğmuş veya hükümden evvel ölmüş olsa bile ana

nakdi tediyat davasında bulunabilir. Çocuk baba tarafından tanınmış veya babalık hükmü lâhık

olmuş ise velâyetten mütevellit borçların edası çocuğa yapılması lâzımgelen tediyat yerine kaim

olur.

IV - KAYYIM TAYİNİ

MADDE 298 - Mahkeme, evlilik haricinde bir doğumdan haberdar olduğu veya böyle bir gebelik

ana tarafından kendisine haber verildiği takdirde çocuğun menfaatlerini sıyanet etmek üzere,

hemen bir kayyım tâyin eder. Babalık dâvası bittiği veya ikamesi için muayyen müddet geçtiği

takdirde mahkeme çocuğun ana veya babanın velayeti altında bırakılmasını faydalı görmezse

kayyım yerine bir vasi nasbeyler.

1 - SALAHİYET

a) UMUMİ SALAHİYET

MADDE 299 - Babalık dâvası müddeinin doğum zamanında Türkiye`deki ikametgâhının

bulunduğu mahal mahkemesinde ikame edilebileceği gibi müddeialeyhin dâva zamanındaki

ikametgâhının bulunduğu mahal mahkemesinde dahi ikame olunabilir. Babalığın hükmen tâyini

maksadiyle vâkı olan dâva, menfaatlerini sıyanet edebilmesi için hâkim tarafından doğrudan

doğruya müddeialeyhin ikametgâhındaki hazine memuruna tebliğ olunur.

b) SİCİL KAYDININ BULUNDUĞU MAHAL SALAHİYETİ

MADDE 300 - Ana ve çocuğun ikametgâhı Türkiye harcinde olup ta aleyhine babalık dâvası

ikame olunca Türk de ecnebi bir memlekette sakin ise, dâva anın Türkiye`de mukayyet oluduğu

mahal mahkemesi huzurunda ikame olunabilir.

2 - KARİNE

MADDE 301 - Doğumdan evvel üç yüzüncü gün ile yüz sekseninci gün arasında müddeialeyhin,

çocuğun anasiyle münasebeti cinsiyede bulunduğunun sübutu;

babalığa, karine teşkil eder. Müddeialeyhin babalığı hakkında ciddi şüpheler uyandıracak hallerin

vücudu takdirinde, karineye itibar yoktur.

3 - ANANIN KUSURU

MADDE 302 - Ananın, gebe kaldığı zaman iffetsizlikle meluf olduğu sabit olursa; babalık dâvası,

reddolunur.

4 - EVLİ ANA

MADDE 303 - Ana, gebe kaldığı zaman evli idiyse; babalık dâvası, ancak çocuğun nesebi sahih

olmadığına hâkim hükmettikten sonra ikame edebilir. Bu takdirde babalık dâvasının ikamesi için

muayyen müddet, nesebin sahih olmadığı hakkındaki hükmün sudurundan itibaren başlar.

V - HÜKÜM

1 - ANA LEHİNE

a) MADDİ TAZMİNAT

MADDE 304 - Babalık dâvası sabit olduğu takdirde ana lehine aşağıdaki tazminata hükmedilir:

1 - Doğurma masrafları.

2 - En aşağı doğumdan evvelki dört hafta ile sonraki dört haftanın iaşe masrafları.

3 - Gebeliğin ve doğurmanın sebep olduğu diğer masraflar.

b) MANEVİ TAZMİNAT

MADDE 305 - Baba, anaya münasebeti cinsiyeden evvel, evlenmek vadetmiş veyaÇnunla

münasebeti cinsiyesi kanuni bir cürüm yahut onun üzerindeki nüfuzunu sui istimal teşkil eylemiş

veya münasebeti cinsiye zamanında ana henüz küçük idiyse; ana için manevi bir tazminat karşılığı

olarak, bir meblağ hükmolunabilir.

2 - ÇOCUK LEHİNE TEDİYAT

a) NAFAKA

MADDE 306 - Babalık dâvasının sübutu halinde, hâkim, ana ve babanın içtimai vaziyetlerine göre

çocuğa bir nafaka bağlar;

Babanın tediyesiyle mükellef tutulacağı nafaka, her halde çocuğun iaşe ve terbiyesine muktazi

masraflara âdilâne bir iştirak teşkil edecek miktarda olmalıdır.

Nafaka, çocuk on sekiz yaşını bitirinceye kadar ve hâkimin tâyin edeceği zamanlarda peşin

olarak verilir.

Ana, açıktan açığa çocuğun mefaatine mugayir şartlar altında dâvadan sulh olmuş veya

ikamesinden feragat etmiş ise; çocuk için, dâva hakkı yine bakidir.

b) YENİ HADİSELER

MADDE 307 - Ahval ehemmiyetli surette değişmiş ise nafakanın miktarına dair olan karar, iki

taraftan birinin istidası üzerine tadil olunabilir. İçtimail vaziyete göre, kâfi derecede şahsi geliri

olduğu gün, çocuğun nafakası kesilebilir.

3 - TEMİNAT

MADDE 308 - Ana, zaruretle olur ve müddeialeyhin baba olduğuna karine bulunursa doğurma

ve çocuğu üç ay iaşe için melhuz masraflara karşı hükümden evvel teminat göstermeğe

müddeialeyh mecbur tutulabilir. Ananın hakları, zıya tehlikesinde bulunduğu ispat edilmemiş olsa

dahi, yine böyledir.

4 - ÇOCUKLARIN BORÇLARI

MADDE 309 - Baba aleyhindeki haklar, mirasçılara karşı da kullanılabilir.

Bununla beraber mirasçılar, çocuğun tanınması halinde mirasçı sıfatı ile alabileceği miktardan

fazla bir şey itası ile, mükellef olmazlar.

VI - BABALIĞA HÜKÜM

MADDE 310 - Müdeialeyh, anaya evlenme vaddetiği veya münasebeti cinsiye bir cürüm veya

nüfuzu sui istimal teşkil eylediği takdirde; müddeinin talebi üzerine hâkim onun babalığına

hükmeder.

(Son fıkra, Anayasa Mahkemesinin 21 Mayıs 1981 tarih ve E.1980 - 29, K.1981-22 sayılı

karariyle iptal edilmiştir.)

D) HÜKÜMLER

I - ANAYA VE ÇOCUĞA KARŞI

MADDE 311 - Evlilik haricindeki doğumda anasına kalan çocuk anasının aile isimini taşıdığı ve

onun vatandaşlık hakkını iktisap ettiği gibi gerek anasına gerek anasının hısımlarına karşı sahih

olmayan nesep üzerine terettüp eden hak ve vazifelere dahi sahiptir.

Ananın borçları ise tıpkı nesebi sahih çocuğa karşı olan borçları gibidir.

Mahkeme, velâyeti anaya verebilir.

II - BABAYA VE ÇOCUĞA KARŞI

MADDE 312 - Babaya nisbeti babalık hükmü ile veya tanınmak suretiyle taayyün eden çocuk,

babanın aile ismini taşır ve onun vatandaşlık hakkını iktisap eder. Babasının ve anasının ailelerine

karşı sahih olmayan nesep üzerine terettüp eden hak ve vazifelere dahi sahip olur. Babanın

borçları ise tıpkı nesebi sahih çocuğa karşı olan borçları gibidir. Mahkeme, velâyeti baba veya

anaya verebilir.

III - VELAYETİN TAKSİMİ

MADDE 313 - Çocuk, babanın velâyeti altında ise ana, çocukla icabı hale göre şahsi

münasebetleri idame hakkını haizdir. Mahkeme, doğrudan doğruya veya ananın talebi üzerine;

çocuğun muayyen bir yaşa kadar ananın ve bu yaştan sonra babanın velâyeti altında kalmasını

emredebilir.

IV - ÇOCUĞUN MALLARI ÜZERİNDEKİ HAKLAR

MADDE 314 - Velâyetin baba veya anaya tevdii halinde mahkeme, çocuğun malları üzerindeki

haklarını da tâyin eder.

D O K U Z U N C U B A P

Aile

B İ R İ N C İ F A S I L

Nafaka

A) BORÇLULAR

MADDE 315 - Herkes yardım etmediği surette zarurete düşecek olan usul ve füruuna ve erkek ve

kız kardeşlerine muavenet ile mükelleftir.

  1. MUAVENET TALEBİ

MADDE 316 - Nafaka dâvası, bununla mükellef olanlar hakkında, mirastaki tertip sırasiyle ittihaz

edilir. Dâva davacının geçinmesi için muktazi ve diğer tarafın geliri ile mütenasip, bir muavenet

talebinden ibaret olur.

Erkek ve kız kardeşler, hali refahta bulunmadıkça kendilerinden nafaka istenemez. Dava, nafaka

istemek hakkına malik olan kimse tarafından veya o kimse resmî bir müessesede infak olunuyor ise

o müessese yahut müessesenin tabi olduğu idare tarafından mükellefin ikametgâhı

mahkemesinde ikame olunur.

C) ANA VE BABASI BELLİSİZ ÇOCUKLARIN İAŞESİ

MADDE 317 - Ana ve babası belli olmayan çocuk, belediyelerce infak olunur. Ailesi zuhur ederse

belediye, nafaka ile mükellef olan hısımlardan nafaka için edilen masrafı isteyebilir.

İ K İ N C İ F A S I L

Ev Reisliği

A) EV REİSLİĞİ

MADDE 318 - Aile halinde yaşayan mütaaddit kimseler üzerinde ev reisliği, kanuna veya akte

veya örfe göre, reis olan kimseye aittir.

Reislik hakkı, kan veya sıhri hısım sıfatiyle yahut işçi, çırak, amelede olduğu gibi bir akit

sebebiyle birlikte yaşayanların kâffesi üzerinde caridir.

B) HÜKÜMLERİ

I - UMUMİ KAİDELERİ

MADDE 319 - Birlikte yaşayan kimseler, evin kaidelerine tabidir; bu kaidelerde her birinin

menfaati âdilâne bir surette gözetilmiş olmak lâzımdır.

Birlikte yaşayan kimselerden her biri bilhassa talim ve terbiyeleri sanatları yahut dinî ihtiyaçları

için muktazi hürriyetten istifade ederler.

Evin reisi, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını, kendi eşyasına karşı göstereceği aynı ihtimam ile

muhafaza etmek ve emniyet altında bulundurmakla mükelleftir.

II - MESULİYET

MADDE 320 - Evin reisi, riyaseti altında bulunan küçüğün, mahcurun yahut dimağ hastalığı veya

akıl zayıflığı ile malul olan kimsenin yaptığı zarardan mutad veçhile ve ahvalin muktazi bulunduğu

dikkatle ana nezaret ettiğini isbat etmedikçe mesuldür.

Evin reisi ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı ile malul olanların bizzat kendilerini veya

başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri hususunda lâzımgelen tedbirleri ittihaz ile

mükkeleftir. Lüzumu halinde bu tedbirlerin ittihazı için keyfiyeti zabıtaya haber verir.

Ü Ç Ü N C Ü F A S I L

Aile Malları

A) ÇOCUKLARIN ALACAĞI

MADDE 321 - Ana ve baba ile birlikte yaşayan ve ıvazından sarahaten feragat etmeksizin kendi

sayını veya varidatını aileye tahsis eden reşit evlat, bu tahsisinden dolayı; ana ve babasından,

aleyhlerine vâkı hacze iştirak veya iflâsları halinde masaya müracaat tarikiyle, bir hak talep

edebilir. İhtilâf halinde, hâkim, iddianın haklı olmadığını ve miktarını serbestçe takdir eder.

B) AİLE VAKFI

MADDE 322 - Aile efradının talim ve terbiyesine, teçhiz veya muavenetine ve bunlara mümasil

gayelere muktazi masarifin tediyesi için; eşhas veya miras hukuna dair olan hükümlere tevfikan

aile vakıfları tesis edilebilir.

Bir malın veya bir hakkın devir ve ferağ edilememek üzere bir aileye tahsisine ve aile efradı

arasında tarzı intikaline dair her türlü tasarruf memnudur. Bu tarzda tasarruf, tesisat ihdası fikriyle

dahi mezcolunamaz.

C) AİLE ŞİRKET EMVALİ

I - TEŞEKKÜLÜ

1 - ŞARTLARI

MADDE 323 - Hısımlar, teredeki hisselerinin tamamını veya bir kısmını bırakmak veya ortaya

diğer mallar koymak suretiyle aralarında, şirketi emval tesis edebilir.

2 - ŞEKİL

MADDE 324 - Bütün şeriklerin veya mümessillerinin imzalarını havi resmî bir senede

raptedilmedikçe mal ortaklığı, tesis edilmiş olmaz.

II - MÜDDET

MADDE 325 - Mal ortaklığı, muayyen veya gayri muayyen bir müddet için olabilir. Müddet,

muayyen olmadığı takdirde; ortaklardan her biri, altı ay evvel ihbar edilmek şartiyle şirketle

alâkasını kesebilir. Şirket zirai bir işe dair olduğu takdirde; ihbardan sonra geçmesi lâzımgelen

müddet, mahalli örfe göre, o iş için muktazi ziraat mevsiminden ibarettir.

III - HÜKMÜ

1 - ŞİRKETİN İŞLETİLMESİ

MADDE 326 - Şerikler, şirketi elbirliğiyle işletirler. Hilâfın bir şart olmadıkça her biri şirkette

müsavi derecede hak sahibidir.

Şirket devam ettiği müddetçe şerikler, hisselerini talebedemiyecekleri gibi hisselerinde tasarruf

dahi edemezler.

2 - İDARE VE TEMSİL

a) UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 327 - Şirket bütün âzasının elbirliğiyle idare olunur. Azadan her biri diğerlerinin iştiraki

olmaksızın mutat olan idari tasarruflarda bulunabilir.

b) MÜDÜRLERİN SALAHİYETİ

MADDE 328 - Aza, içlerinden birini şirkete müdür tâyin edebilirler. Müdür, şirkete mütaallik

bütün tasarruflarda onu temsil ve işletme umurunu idare eder.

Şirketi kimin temsil edeceği, siciline kaydedilmiş olmadıkça; diğer şeriklerin temsil hakkından

mahrumiyetleri iddası, hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilemez.

3 - MÜŞTEREK MALLAR VE ŞAHSİ MALLAR

MADDE 329 - Şirkete dahil olan mallar şeriklerin müşterek mülküdür.

Şerikler borçlardan müteselsilen mesuldürler. Şeriklerden birinin şirkete koymadığı veya şirket

esnasında, miras tarikiyle yahut her hangi bir suretle ıvazsız iktisap ettiği mallar, hilafına şart

olmadıkça şirket emvalinden sayılmaz.

IV - ŞİRKETİN FESHİ

1 - SEBEPLERİ

MADDE 330 - Aşağıdaki hallerde şirket nihayet bulur:

1 - Bütün şeriklerin muvafakati ile yahut ihbar tarikiyle,

2 - Şirketin devamı için muayyen müddet hitam bulmuş ve zımnen temdit vâkı olmamış ise,

3 - Şeriklerden birinin hissesi icra vasıtasiyle haczedilerek satıldığı takdirde,

4 - Şeriklerden birinin iflası halinde,

5 - Şeriklerden birinin muhik sebeplere müstenit talebi ile.

2 - İHBAR, TEDİYEDEN ACİZ, EVLENME

MADDE 331 - İhbar tarikiyle şeriklerden biri şirketten ayrıldığı veya şeriklerden birinin iflâsına

hüküm sâdır olduğu yahut haczedilmiş olan hissenin satılması talebedildiği takdirde, diğer şerikler,

işbu şerikin hukukunu tasfiye veya alacaklılarının alâkasını katettikten sonra kendi aralarında,

şirketi idame edebilirler.

Evlenen şerik, evvelce ihbara mecbur olmaksızın şirketteki hukukunun tasfiyesini talebedebilir.

3 - VEFAT

MADDE 332 - Şeriklerden birinin vefatı halinde, mirasçıları, şirket emval azasından değil iseler

ancak murislerine ait hukukun tasfiyesini talep edebilirler.

Mütevaffa, mirasçı olarak füru bırakmış ise bunlar, diğer şeriklerin muvafakati ile, onun yerine

şirkete girebilirler.

4 - TAKSİM

MADDE 333 - Şirket mallarının taksimi veya ayrılan bir şerikin hissesinin tasfiyesi, şirketin

hitamını mucip olan sebebin tahaddüsü zamanında şirket mallarının bulunduğu hale göre icra

edilir.

Taksim ve tasfiye, müsait olmıyan bir zamanda talep olunamaz.

V - HİSSEİ TEMETTÜ ŞARTİYLE ŞİRKET

1 - MEVZUU

MADDE 334 - Şerikler, aralarında yapacakları mukavele ile şirketin işletilmesini ve temsilini diğer

şeriklerden her birine hasılatı safiyeden senevi muayyen bir hisse vermek üzere; içlerinden yalnız

birine tevdi edebilirler.

Bu hisse, hilafına şart olmadıkça şirket mallarının münasıp derecede uzun bir devredeki

hasılatının vasati miktarına göre ve işleten şerikin ihtiyar ettiği mesai ve sarfiyatı nazarı itibara

alınarak adilane bir surette tesbit olunur.

2 - FESİH

MADDE 335 - Şirketin işletme ve temsilini deruhte eden şerik, müşterek malları gereği gibi

işletmediği veya şeriklerine karşı taahhütlerini ifa etmediği takdirde şeriklerin, şirketin feshini talebe

hakları vardır.

Şeriklerden her biri, muhik sebeplere istinat ile işletme ve temsili deruhte eden şerikin idaresine

işitirak ile, tereke taksimindeki hükümler nazarı dikkate alınmak üzere; müşterek mallardan istifade

hakkında teşrikini,hâkimden istiyebilir.

Bununla beraber, şeriklerin elbirliğiyle işlettileri şirketi emvale dair olan kaideler; temettüe iştirak

suretiyle olan şirketi envalde dahi caridir.

D) AİLE YURDU

MADDE 336 - Aşağıdaki maddeler hükmüne tevfikan aile yurtları tesis caizdir.

I - YURT TESİSİ

1 - ŞARTLARI

MADDE 337 - Ziraat veya sanayie tahsis edilmiş olan bir gayrimenkul ve müştemilâtiyle beraber

meskenler aşağıdaki şartlar dairesinde aile yurdu ittihaz edilebilir.

Aile yurdu ittihaz olunan gayrimenkulün büyüklüğü, bir ailenin iaşesine veya ikametine muktazi

dereceden fazla olamaz; gayrimenkulün üzerinde aynî haklar bulunması ve mülk sahibinin

mütebaki servetinin derecesi, haiz tesir değildir.

Mahkemenin, muhik sebeplere istinat ile muvakkat bir zamin için vereceği müsaade müstesna

olmak üzere, mülk sahibi veya ailesi yurt ittihaz edilen gayrimenkulü ve gayrimenkulün tahsis

edildiği sanatı bizzat işletmeğe yahut meskende bizzat ekamete mecburdur.

2 - TESİS USULÜ

a) RESMİ İLAN

MADDE 338 - Aile yurdu tesis etmek isteyen kimse, alacaklıların ve alelıtlak tesisten zarar

görmeleri melhuz olanların iki ay zarfında ittirazlarını dermeyan etmelerini evvel emirde mahkeme

marifetiyle resmen ilân ettirir. Mahkeme, yurt ittihaz edilecek mesken veya diğer gayrimenkul

kendilerine teminat gösterilmiş olan alacaklılara, keyfiyeti sureti mahsusada tebliğ eder.

b) BAŞKALARININ HAKLARI

MADDE 339 - İlân müddeti içinde, üçüncü şahıslar tarafından itiraz olunmadığı yahut vuku bulan

ittirazın haksızlığı anlaşıldığı takdirde; mesken veya diğer gayrimenkul yurt ittihazı için muktazi

kanuni şartları cami ise, tesise müsaade olunur. Müddet içinde itiraz eden alacaklıların alâkalarının

kesildiği isbat edilmedikçe tesise müsaade edilmez.

Borç, itiraz eden alacaklı lehine müeccel olsa bile aile yurdu tesis etmek istiyen borçlu, hemen

ödeyebilir.

c) SİCİLLE KAYIT

MADDE 340 - Mahkemenin tesis müsaadesi tapu siciline kayıt ile resmen ilân olunmadıkça aile

yurdu, kurulmuş olmaz.

II - HÜKMÜ

1 - TASARRUF HAKKININ TAHDİDİ

MADDE 341 - Yurt ittihaz olunan mesken veya diğer gayrimenkul, teminat gösterilemez. Sahibi

onu ahare ferağ edemiyeceği gibi kiraya da veremez.

Yurt ve müştemilâtı, mahkeme marifetiyle idare hakkı mahfuz kalmak şartiyle kabili haciz

değildir.

2 - HISIMLARIN HAKKI

MADDE 342 - Muhtaç olan ve kabullerine mâni bulunmayan usul ve füruunu ve erkek ve kız

kardeşlerini yurda kabul etmesi için, mahkeme mal sahibini cebredebilir.

3 - MAL SAHİBİNİN BORCUNU ÖDEMEKTEN ACZİ

MADDE 343 - Mal sahibinin, borcunu ödemekten aczi tahakkuk ettiği takdirde alacaklılar,

mahkemeye müracaat ederek yurdun tahsis edildiği gayeye halel gelmemek şartiyle; yurt ittihaz

edilen mesken veya diğer gayrimenkulü, kendi hesaplarına idare etmek üzere bir müdüre, tevdi

ettirebilirler.

Alacaklılar borcu ödemekten acze dair ellerinde bulunan vesikaların tarihi sırasiyle ve iflâstaki

tertibe göre haklarını alırlar.

III - İLGA

1 - ÖLÜM DOLAYISİYLE

MADDE 344 - Ölüme bağlı bir tasarrufla mirasçılara geçmesi kendi tarafından şart kılınmış

olmadıkça, mal sahibinin ölümünden sonra, aile yurdu devam edemez.

Böyle bir şart yok ise, mal sahibi ölüncü; tapu sicilindeki kayıt, terkin edilir.

2 - MAL SAHİBİNİN SAĞLIĞINDA

MADDE 345 - Mal sahibi sağlığında yurda ilga edebilir. Bunun için mal sahibinin, tapu

sicilindeki kaydı terkin ettirmek üzere, bir istida ile mahkemeye müracaat etmesi lâzımdır. İstida

mahkemece ilân olunur. İstidanın ilânı tarihinden itibaren iki ay içinde itiraz edilmediği veya edilen

itirazın haksızlığı anlaşıldığı takdirde, kaydın terkinine müsaade edilir.

Ü Ç Ü N C Ü K I S I M

Vesayet(*)

O N U N C U B A P

Vesayet Teşkilatı

B İ R İ N C İ F A S I L

Vesayet Uzuvları

A) UZUVLAR

MADDE 346 - Vesayet uzuvları, vesayet daireleri ve vasiler ve kayyımlardan ibarettir.

B) VESAYET DAİRELERİ

I - UMUMİ VESAYET

MADDE 347 - Vesayet daireleri, sulh mahkemesi ile mahkemei asliyedir.

II - HUSUSİ VESAYET

1 - CEVAZ VE ŞARTLARI

MADDE 348 - Vesayet altındaki kimsenin menfaati ve hususiyle bir şirketin veya sınai bir

teşebbüsün devamı icabeylediği takdirde vesayet, müstesna olarak aileye tevdi olunabilir.

Bu suretle vesayet makamının hak ve vazifeleri ve mesuliyeti, bir aile meclisine intikal eder.

2 - TEŞEKKÜLÜ

MADDE 349 - Vesayet altındaki kimsenin yakın kan veya sıhri hısımlarından iki reşidin veya

bunlardan biri karı ve kocasının talebi üzerine mahkemei asliye, aile vesayetine müsaade

edebilir.

3 - AİLE MECLİSİ

MADDE 350 - Aile meclisi vesayet altındaki kimsenin, vasiliğe ehil olan kan veya sıhri

hısımlarından en aşağa üç kişiden terekküp eder ve mahkemei asliye tarafından, dört sene için,

teşkil olunur.

Karı veya koca, aile meclisine âza olabilir.

(*) Bk. Bakanlar Kurulunun 24 Temmuz 1965 tarih ve 6/5100 sayılı Kararnamesiyle Yürürlüğe

Konulan tüzükleri: c.1 -s.233.

4 - MADDİ TEMİNAT

MADDE 351 - Aile meclisi âzası, vazifelerini müstekimane ifa edeceklerine dair maddi teminat

verirler. Aile vesayeti, ancak bu şart ile tesis olunabilir.

5 - HUSUSİ VESAYETİN REF'İ

MADDE 352 - Mahkemei asliye, vesayeti her zaman aileden ref edebilir.

C) VASİ VE KAYYIM

MADDE 353 - Vasi, vesayet altındaki küçüğün ve mahcurun şahsına takayyüt ve mallarını idare ve

medeni tasarruflarda onu temsil eder.

Kayyım bir malın idaresi veya muayyen bir iş için nasbolunur.

Kanunda hilâfına sarahat olmadıkça vasiye ait hükümler, kayyım hakkında da caridir.

İKİNCİ FASIL

VESAYETİ MÜSTELZİM HALLER

A) KÜÇÜKLÜK

MADDE 354 - Velayet altında bulunmayan her küçüğe, bir vasi nasbolunur.

Nüfus, adliye ve idare memurları resmî muameleri dolayısiyle muttali oldukları vesayeti müstelzim

böyle bir hali; sulh mahkemesine hemen ihbar ile mükelleftirler.

B)HACİR

I - AKIL HASTALIĞI VEYA AKIL ZAYIFLIĞI

MADDE 355 - Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebi ile işlerini görmekten âciz veya daimî

muavenet ve takayyüde muhtaç olan yahut başkasının emniyetini tehdit eden her reşit için, bir vasi

nasbolunur. Adliye ve idare memurları, resmî muameleleri dolayısiyle muttali oldukları hacri

müstelzim halleri, sulh mahkemesine hemen ihbar ile mükelleftirler.

II - İSRAF, AYYAŞLIK SUİ HAL VE SUİ İDARE

MADDE 356 - İsrafı, ayyaşlığı, sui hal ve sui idaresiyle kendisini veya ailesini zarurete maruz

bırakan veya daimî muavenet ve takayyüde muhtaç olan yahut başkasının emniyetini tehdit eden

her reşit için; bir vasi nasbolunur.

III - HAPİS

MADDE 357 - Bir sene veya daha ziyade hürriyeti salip bir ceza ile mahkum olan her reşit için,

bir vasi nasbolunur. Hükmü icraya memur daire, mahkumun cezasını görmeğe başladığını; sulh

mahkemesine, hemen ihbar ile mükelleftir.

IV - İHTİYARİ HACİR

MADDE 358 - İhtiyarlığı, mâluliyeti veya tecrübesizliği sebebiyle işlerini gereği gibi görmekten

âciz olduğunu ispat eden her reşit, vesayet altına alınmasını talep edebilir.

C) İSTİMA

I - EHLİ HİBRE

MADDE 359 - İsraf, ayyaşlık, sui hal veya sui idare sebebi ile bir kimsenin hacrine; ancak

kendisinin istimaından sonra, hükmolunabilir.

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebi ile hacir hükmü, ancak ehli hibre raporu üzerine verilebilir.

Evvel emirde hastanın istimaı faydalı olup olmadığı raporda bilhassa tasrih olunur.

II - İLAN

MADDE 360 - Kaziyei muhakeme halini alan hacir hükmü derhal mahcurun hem doğduğu hem

de ikametgâhının bulunduğu yerde resmen en aşağı bir defa ilân olunur.

Akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya ayyaşlık sebebi ile hacredilen kimsenin bir müessesede

bulundurulduğu müddetçe ilânın tehirine; mahkemei asliye, müstesna olarak müsaade edebilir.

Hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslar hakkında hacir hükmünün tesiri ilândan başlar.

ÜÇÜNCÜ FASIL

VESAYET İŞLERİNDE SALAHİYET

A) SALAHİYETTAR MAKAM

MADDE 361 - Vesayet işlerinde salâhiyet, küçüğün veya mahcurun ikametgâhındaki vesayet

dairelerine aittir.

B) İKAMETGAHIN DEĞİŞMESİ

MADDE 362 - Sulh mahkemesinin izni olmadıkça, vesayet altındaki kimse, ikametgâhını

değiştiremez. İkametgâh değiştirildiğinde, salâhiyet, yeni ikametgâhın vesayet dairelerine geçer;

bu suretle hacir, yeni ikametgâhta ilân edilir.

DÖRDÜNCÜ FASIL

VASİ TAYİNİ

A) VASİNİN ŞAHSI

I - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 363 - Sulh mahkemesi, vesayet işlerini görmeğe ehil olan bir reşidi, vasi tâyin eder.

Kendilerine verilen vazifeyi birlikte veya her birerleri kendilerine ayrılan vazifeleri ayrı ayrı

yapmak üzere sulh mahkemesi icabı hale göre birden ziyade vasi tâyin edebilir. Bununla beraber,

bir vesayetin birlikte idaresi; rızaları olmadıkça, birden ziyade kimseye yükletilemez.

II - HISIMLARLA KARI VE KOCANIN RÜÇHAN HAKKI

MADDE 364 - Muhik sebepler olmadıkça sulh mahkemesi, vasiliğe kasırın yakın kan veya sıhri

hısımlarından bu vazifeye ehil olan birini yahut karısını veya kocasını tercihan tâyin eder.

Alâkadarların şahsi münasebetleri ve ikametgâhlarının yakınlığı gözetilir.

III - VASİ İNTİHABINDA ARZULAR

MADDE 365 - Muhik sebepler mâni olmadıkça, sulh mahkemesi, vasiliğe baba veya ananın

yahut kasırın gösterdiği kimseyi tâyin eder.

IV - VESAYETİ KABUL MÜKELLEFİYETİ

MADDE 366 - Küçüğün veya mahcurun erkek hısımları ve kocası ve bir de vesayet mıntakası

dâhilinde sakin ve medeni ve siyasi hakları haiz diğer erkekler vesayet vazifesini kabul ile

mükelleftirler. Aile meclisi tarafından tâyin edilen vasi için, böyle bir mükellefiyet yoktur.

V - MAZARETLER

MADDE 367 - Aşağıdaki kimseler vasilikten itizar edebilirler:

1 - Altmış yaşını bitirmiş olanlar.

2 - Maluliyetten dolayı vesayeti güçlük ile yapacak olanlar.

3 - Dörtten fazla çocuğun velisi bulunanlar.

4 - Uhdesinde iki vesayet bulunan veya işi aşkın bir vesayeti olanlar.

5 - Mebuslar, vekiller ve temyiz mahkemesi reis ve âzaları.

VI - VESAYETE MAHİ SEBEPLER

MADDE 368 - Aşağıdaki kimseler vasi olamazlar:

1 - Vesayet altında bulunanlar.

2 - Medenî ve siyasi haklardan mahrum veya suihal sahibi olanlar.

3 - Menfaatleri kasırın menfaatleri ile zıt olan veya onunla düşmanlığı olanlar.

adar vesayet daireleri hâkimleri.

4-Alakadar vesayet daireleri hakimleri

B)TAYİN USULÜ

I - TAYİN

MADDE 369 - Sulh mahkemesi, vasi tâyinini müstelzim hallerde, hemen tâyine mecburdur.

İcabında, küçüğün rüşde vüsulünden evvel de hacir muamelesi yapılabilir.

Reşit olan evlât hacredildikte, vesayet altına alınacak yerde, aslolan, velâyet altına konulmaktır.

II - MUVAKKAT TEDBİRLER

MADDE 370 - Vâsinin tâyininden evvel bazı işlerin görülmesi zaruri ise, sulh mahkemesi,

lâzımgelen tedbirleri yapar. Hususiyle hacredilecek kimseyi medeni haklarını kullanmaktan

muvakkaten men ve ona bir mümessil tâyin edebilir; bu karar ilân olunur.

III - TEBLİĞ VE İLAN

MADDE 371 - Vesayete tâyin edildiği, vasiye derhal tahriren tebliğ edilir; tâyin, hacir hükmü ile

birlikte hem doğduğu hem ikametgâhının bulunduğu yerlerde resmen ilân olunur.

IV - İTİZAR VE İTİRAZ

1 - VESAYET MAKAMININ VAZİFESİ

MADDE 372 - Tâyini kendisine tebliğ edildiği günden itibaren on gün içinde, vasi, kanuni

mazeretlerini beyan ile itizar edebilir.

Bundan başka her alâkadar, muttali olduğu günden itibaren on gün içinde tâyinin kanuna

mugayir olduğundan bahisle itiraz edebilir.

Sulh Mahkemesi, itizarı veya itirazı kabul ederse yeniden bir vâsi tâyin eder; kabul etmediği

halde bir karar vermek üzere keyfiyeti raporla mahkemei asliyeye gönderir.

2 - MUVAKKAT İDARE

MADDE 373 - Vesayetten itizar etmiş veya vesayetine itiraz edilmiş olan vâsi, yerine diğeri

gelinceye kadar vazifesini yapmağa mecburdur.

3 - KARAR

MADDE 374 - Mahkemei asliye, kararını vasiye ve sulh mahkemesine tebliğ eder. Vasi mazur

görülmüş ise sulh mahkemesi, derhal yeni bir vâsi tâyin eder.

V - DEVİR VE TESLİM

MADDE 375 - Tâyin kat'ileşince sulh mahkemesi marifetiyle vasiye devir ve teslim muamelesi

yapılır.

BEŞİNCİ FASIL

KAYYIMLIK

A) TAYİN SEBEPLERİ

I - TEMSİL

MADDE 376 - Sulh mahkemesi, aşağıdaki hallerde ve kanunun tâyin ettiği diğer yerlerde

alâkadaranın istidası üzerine veya doğrudan doğruya kayyım tâyim eder:

1 - Reşit olan bir kimse hastalık veya gaip olmak ile yahut bunlara benzer sebeplerden biriyle

müstacel bir işini bizzat yapamadığı gibi bir mümessil tâyinine de muktedir olamazsa.

2 - Bir işte kanuni mümessilin menfaati ile küçüğün veya mahcurun menfaati birbirine zıt olursa.

3 - Kanuni mümessilin bir mânii zuhur ederse.

II - MALLARIN İDARESİ

1 - KANUNİ KAYYIM

MADDE 377 - Sulh mahkemesi; idaresi kimseye ait olmayan mallar için muktazi tedbirleri

ittihaza, hususile âtideki hallerde kayyım tâyinine mecburdur:

1 - Bir kimse uzun müddetenberi gaip olupta bulunduğu yer; belli olmazsa.

2 - Bir kimse malını bizzat idareye veya bunun için bir vekil tâyinine muktedir olmayıp ta

kendisine bir vasi tâyinine de mahal yok ise.

3 - Bir terekede ölüme bağlı haklar henüz taayyün etmemiş bulunur veya ceninin menfaati için

lüzum görülürse.

4 - Bir cemiyetin veya tesisin teşkilâtı eksik olur ve başka suretle de idaresi temin edilmemiş

bulunur ise.

5 - Bir hayır iş veya umumi menfaat için halktan toplanan paraların idare ve sureti sarfı temin

edilmemiş ise.

2 - İHTİYARİ KAYYIM

MADDE 378 - Kendisinde ihtiyari hacir sebeplerinden biri bulunan reşit için, talebi üzerine bir

kayyım tâyin edilebilir.

III - MAHDUT EHLİYET

MADDE 379 - Hacrine kâfi sebep bulunmamakla beraber medeni haklarını kullanmak

salâhiyetinden kısmen mahrum edilmesi menfaati iktizasından bulunan reşide aşağıdaki işlerinde

reyi alınmak üzere bir müşavir tâyin olunur:

1 - Husumet ve sulh.

2 - Gayrimenkulün alım satımı ve onlar üzerinde rehin ve sair aynî bir hak tesisi.

3 - Kıymetli evrak alım satımı ve terhini.

4 - Alelâde idare ihtiyaçları haricinde inşaat.

5 - Ödünç verme ve alma.

6 - Sermayeyi almak.

7 - Hibe.

8 - Kambiyo taahhütleri altına girmek.

9 - Kefalet.

Bu suretle medeni haklarını kullanmak salâhiyetinden kısmen mahrum edilen kimse gelirinde

dilediği veçhile tasarruf hakkı baki kalmak üzere mallarını idare hakkından dahi mahrum

edilebilir.

B) SALAHİYETTAR MAKAM

MADDE 380 - Kayyım, Kayyımlık altına alınacak kimsenin ikametgâhı sulh mahkemesi tarafından

tâyin olunur. Malların idaresiyle mükellef olan kayyım, o malların en büyük kısmı nerede idare

ediliyor veya temsil edilen kimsenin hissesine nerede isabet etmiş bulunuyorsa, oranın sulh

mahkemesi tarafından tâyin olunur.

C) TAYİN

MADDE 381 - Vasi tâyininde usul ne ise, kayyım hakkında da odur. Sulh mahkemesi, muvafık

görmezse kayyım tâyinini ilân etmez.

ON BİRİNCİ BAP

VESAYETİN İDARESİ

BİRİNCİ FASIL

VASİNİN VAZİFELERİ

A) VAZİFEYE BAŞLAMAK

I - DEFTER

MADDE 382 - Vasi, vazifesine başlarken sulh mahkemesinin bir mümessili hazır bulunduğu

halde, vesayet altındaki kimsenin mallarının defterin yapar.

Vesayet altındaki kimse, temyiz kudretini haiz ve imkân da mevcut ise defter yapılırken hazır

bulundurulur. Mahkemei asliye, icabında vasinin ve sulh mahkemesinin teklifi üzerine defterin

resmî surette yapılmasını emreder.

Bu muamele alacaklılara karşı mirası kabul halinde tanzim edilen resmî defter hükmünde olur.

II - KIYMETLİ EŞYANIN HIFZI

MADDE 383 - Vesayet altındaki kimsenin, mallarını idare hususunda bir mahzuru yoksa;

senetler, kıymetli eşya, mühim ve vesikalar ve buna mümasil sair şeyler sulh mahkemesinin

murakabesi altında emin bir mahalle konulur.

III - MENKULÜN SATIŞI

MADDE 384 - Vesayet altındaki kimsenin menfaati icap ettiği takdirde bundan evvelki maddede

beyan olunanlardan maada menkul eşya, sulh mahkemesinin talimatı dairesinde aleni müzayede

ile yahut iki tarafın rızasiyle satılır.

Vesayet altındaki kimsenin ailesi veya kendisi için kıymeti mahsusası bulunan şeyler, mecburiyet

olmadıkça satılmaz.

IV - NUKUT

1 - TEMMİYESİ

MADDE 385 - Vasinin, vesayeti altındaki kimse için sarfına lüzum görmediği nukut; derhal, sulh

mahkemesi veya hükümetçe tâyin edilmiş olan malî bir müesseseye faiz mukabilinde ikraz edilir.

Vasi, bir aydan fazla nemasız bıraktığı nukudun faizini ödemeğe mecburdur.

2 - TAHVİL

MADDE 386 - Kâfi derecede teminatı bulunmıyan alacaklar, sağlam alacağa tahvil olunur. Tahvil

muamelesi vesayet altındaki kimsenin menfaatine en muvafık bir zamanda yapılır.

V - MALİ VE TİCARİ TEŞEBBÜSLER

MADDE 387 - Vesayet altındaki kimsenin malları, sınai ve ticari ve sair teşebbüsleri de ihtiva

ediyorsa; sulh mahkemesi, bunların tasfiyesi veya idamesi için lâzımgelen talimatı ita eder.

VI - GAYRİ MENKUL

MADDE 388 - Gayrimenkul mallar, sulh mahkemesinin izniyle satılır. Sulh mahkemesi, vesayet

altındaki kimsenin menfaati icap etmedikçe bey'e mezuniyet vermez. Satış aleni müzayede ile

olur ve ihale sulh mahkemesi tarafından tasdik edilmek lâzımdır; mezkur makamın gecikmeksizin

bir karar vermesi icap eder.

Satış, mahkemei asliyenin tasvibi ile müstesna olarak iki tarafın rızasiyle yapılabilir.

B) İTİNA VE TEMSİL

I - İTİNA

1 - KÜÇÜKLER

MADDE 389 - Vasi küçüğün infak ve terbiyesine itina eder. Bu hususta vesayet dairelerinin

müdahale haklarına mütedair hükümler baki kalmak şartiyle vasi, ana ve babaya ait salâhiyeti

kullanır.

2 - MAHCURLAR

MADDE 390 - Vasi, mahcuru himaye ve şahsi muamelelerinde ona müzaheret ve icabı halinde

bir müesseseye konulmasını temin eder.

II - TEMSİL

1 - UMUMİ

MADDE 391 - Vesayet dairelerinin müdahale haklarına mütedair hükümler baki kalmak şartiyle

vasi, bütün tasarruflarında küçüğü temsil eder.

2 - MEMNU TASARRUFLAR

MADDE 392 - Vasi, vesayeti altındaki kimsenin malını hibe veya vakfedemiyeceği gibi onun

hesabına kefalet de yapamaz.

3 - VESAYET ALTINDAKİ KİMSENİN REYİ ALINMAK

MADDE 393 - Temyiz kudretini haiz olupta en aşağı on altı yaşında bulunan vesayet altındaki

kimsenin mallarını idareye müteallik mühim tasarruflarda, mümkün oldukça, reyi alınır.

Vesayet altındaki kimsenin bu reyi, vasiyi, mesuliyetten kurtaramaz.

4 - KÜÇÜĞÜN TASARRUFU

a) İCAZET

MADDE 394 - Vesayete tâbi ve temyize muktedir kimse vasinin sarih veya zımni muvafakati ile

yahut lâhik olacak icazeti ile bir borcu iltizam veya bir haktan feragat edebilir.

Diğer tarafın bizzat tâyin edeceği veya hâkime tâyin ettireceği münasip bir müddet zarfında, vasi

icazet vermezse, o Tasarruf hükümsüz kalır.

b) İCAZETİN FIKDANİ

MADDE 395 - Vasi tarafından icazet verilmezse akitlerden herbiri, verdiğini geri isteyebilir. Şu

kadar ki vesayete tâbi kimse ancak intifa eylediği miktar veya iade zamanına kadar mallarında

hasıl olan ziyade nisbetinde yahut suiniyetle eden çıkardığı miktar ile mesuldür.

Vesayet altındaki kimse hakikata muhalif olarak kendini ehil göstermiş ise, bu yüzden başkasına

iras eylediği zararı zamin olur.

5 - VESAYET ALTINDAKİ KİMSELERİN MESLEK VE SANATI

MADDE 396 - Kendisine sulh mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla iştigale sarahaten

veya zımnen izin verilen vesayet altındaki kimse, bu sanat ve mesleğin zaruriyatından olan her

tasarrufu yapabilir ve bu tasarruflarından dolayı bütün servetiyle mesuldür.

C) MALLARIN İDARESİ

I - VASİNİN VAZİFELERİ, HESAP

MADDE 397 - Vasi, vesayeti altındaki kimsenin mallarını müdebbir bir müdür gibi idare eder.

Vasi, sulh mahkemesinin tâyin eylediği zamanlarda ve hiç olmazsa senede bir kere mahkemeye

arzetmek üzere hesap tutmağa mecburdur. Temyiz kudretini haiz ve en aşağı on altı yaşında

bulunan vesayet altındaki kimse, mümkün oldukça hesabın rüyetinde bulundurulur.

II - VESAYET ALTINDAKİ KİMSEYE BIRAKILMIŞ MALLAR

MADDE 398 - Vesayet altındaki kimse, kendi tasarrufuna bırakılan mallar ile vasisinin izniyle

çalışarak kazandığı malları bizzat idare etmek hakkını haizdir.

D) VASİLİK MÜDDETİ

MADDE 399 - Vesayet kaideten dört sene için tevcih olunur. Dört seneninhitamında vasi,

vesayetten itizar edebilir.

H) VASİNİN ÜCRETİ

MADDE 400 - Vasinin, vesayet altındaki kimsenin malından ücret almağa hakkı vardır. Bu ücret,

her bir hesap müddeti için vasinin sarf ettiği emeğe ve vesayeti altındaki kimsenin gelirine göre

sulh mahkemesi tarafından takdir olunur.

İKİNCİ FASIL

KAYYIMIN VAZİFELERİ

A) KAYYIMLIĞIN MAHİYETİ

MADDE 401 - Menfaatleri için kendilerine bir kayyım tâyin edilen kimseler, kanuni müşavirin

iştirakine dair olan hükümlere halel gelmemek üzere medeni haklarını kullanmak salâhiyetini

muhafaza eder.

Kayyımlığın müddeti ve kayyıma verilecek ücret miktarı; sulh mhkemesince tâyin olunur.

B) KAYYIMLIĞIN MEVZUU

I - HUSUSİ KAYYIMLIK

MADDE 402 - Muayyen bir iş için tâyin edilen kayyım, o işi sulh mahkemesinin talimatı

dairesinde ifa eder.

II - MALLARIN İDARESİ

MADDE 403 - Malların nezaretine veya idaresine memur edilen kayyım, ancak iktiza eden idari

ve tahaffuzi tasarruflerde bulunabilir.

Kayyımın diğer tedbirlere tevessül edebilmesi temsil edilen kimsenin muvafakatine ve

muvafakat itasına ehil değil ise sulh mahkemesinin müsaadesine bağlıdır.

ÜÇÜNCÜ FASIL

VESAYET DAİRELERİNİN MÜDAHALE HAKLARI

A) ŞİKAYET

MADDE 404 - Temyiz kudretini haiz olan, vesayet altındaki kimse ve herhangi bir alâkadar,

vasinin tasarrufu aleyhine, sulh mahkemesine şikâyet edebilir.

Sulh mahkemesinin kararına karşı tebliğden itibaren on gün içinde mahkemei asliyeye itiraz

edilebilir.

B) İZİN

I - SULH MAHKEMESİ TARAFINDAN

MADDE 405 - Aşağıdaki hususlarda sulh mahkemesinin izni lâzımdır:

1 - Gayrimenkulün alım satımı ve terhini ve sair aynî bir hak tesisi.

2 - Alelâde işletme ve idare ihtiyaçları haricinde menkulâtın alım satımı.

3 - Alelâde idare ihtiyaçları haricinde inşaat.

4 - Ödünç verme ve alma.

5 - Kambiyo tahhütleri altına girmek.

6 - Bir seneden fazla müddetle arazi ve üç seneden veya ondan fazla müddetle akar icar ve

isticarı.

7 - Vesayet altında bulunan kimsenin bir sanat veya meslek ile iştigaline müsaade.

8 - Vasi tarafından hemen yapılması lâzımgelen muvakkat tedbirler müstesna olmak üzere

husumet, sulh, tahkim ve konkordato akdi.

9 - Evlenme mukavelesi akdi ve miras taksimi.

10 - Borç ödemekten âciz beyanı.

11 - Vesayet altında bulunan kimsenin hayatı üzerine sigorta akdi.

12 - Çıraklık mukavelesi akdi.

13 - Vesayet altındaki kimsenin bir terbiye veya muavenet müessesesine konulması.

14 - Vesayet altında bulunan kimseye yeni bir ikametgâh ittihazı.

II - MAHKEMEİ ASLİYE TARAFINDAN

MADDE 406 - Aşağıdaki hususlarda sulh mahkemesinin kararı alındıktan sonra mahkemei

asliyenin dahi müsaadesi lâzımdır:

1 - Vesayet altındaki kimsenin evlâtlık olması veya başka birini evlât edinmesi.

2 - Vatandaşlık hakkını iktisap veya ondan feragat.

3 - İktisadi bir teşebbüsün iktisabı veya tasfiyesi ve vesayet altındaki kimsenin şahsi mesuliyetini

veya mühim bir sermaye tahsisini icabettiren bir şirkete girmesi.

4 - Kaydıhayat ile maaş veya irat itasına veya kaydıhayat ile infaka dair mukaveleler akdi.

5 - Miras kabul veya reddi veya bir miras mukavelesi akdi.

6 - Küçüğün mezun kılınması.

7 - Vasi ile vesayet altında bulunan kimse arasında akdolunan mukavelelerin tasdikı.

C) RAPOR VE HESAPLARIN TETKİKİ

MADDE 407 - Sulh Mahkemesi, Vasinin muayyen zamanlarda verdiği rapor ve hesapları tetkik

ve lüzum görürse ikmal ve tashihini emir eder.

Sulh Mahkemesi, rapor ve hesapları kabul veya ret ve icabında vesayet altındaki kimsenin

menfaatinin iktiza ettiği tedbirleri ittihaz eyler.

D) İZNİN BULUNMAMASI

MADDE 408 - Sulh Mahkemesinin kanunen muktazi müsaadesi alınmadan yapılan tasarrufun

vesayet altındaki kimseye karşı hükmü; böyle bir kimsenin, vasisinin muvafakati olmaksızın

yaptığı tasarrufun hükmü gibidir.

DÖRDÜNCÜ FASIL

VESAYET UZUVLARININ MESULİYETİ

A) UMUMİYET İTİBARİYLE

I - VASİ

II - VESAYET İDARELERİNİN MESULİYETİ

MADDE 409 - Vasi ve vesayet daireleri, vazifelerinin ifasında müdebbir bir müdür gibi hareketle

mükelleftirler ve kasit veya ihmal ile sebebiyet verdikleri zararlardan mes'uldürler.

III - HAZİNENİN MESULİYETİ

MADDE 410 - Vasi veya vesayet daireleri tarafından ödenemeyen zararları hazine, tazmin eder.

B) MESULİYET ŞARTLARI

I - AZALAR ARASINDA

MADDE 411 - Vesayet dairelerinin mesul olan herbir âzası, kusurundan mütevellit olmadığını

ispat etmedikçe, vaki zararı tazmin ile mükellef ve herbiri hissesiyle mesuldür.

II - MUHTELİF VESAYET UZUVLARI ARASINDA

MADDE 412 - Vasi ve sulh hâkimi, zararı tazminden birlikte mesul oldukları takdirde sulh hâkimi

vasinin ödeyemediği zarar miktarını tazmin ile mükelleftir.

Mahkemei asliye heyeti, sulh hâkimi ile birlikte mesul oldukları surette sulh hâkiminin

ödeyemediği zarar miktarını tazmin ile mükelleftirler. Hileden tevellüt eden bir zararı tazmin ile

mükellef olan kimseler doğrudan doğruya ve müteselsilen mesuldür.

C) MESULİYET DAVASININ MERCİİ RÜYETİ

MADDE 413 - Vasi ve vesayet dairelerinin âzası ile hazine aleyhindeki tazminat dâvaları alelâde

zarar ve ziyan dâvalarını rüyet eden mahkemede ikame olunur ve mahkemei asliye heyetinin

alâkadar oldukları tazminat davaları en yakın diğer bir mahkemei asliyeye gönderilir. Bu

mesuliyet dâvasının rüyeti, idari makamlarca tahkikatı evveliye icrasına mütevakkıf değildir.

ON İKİNCİ BAP

VESAYETİN HİTAMI

BİRİNCİ FASIL

KÜÇÜKLÜK VE HACIR HALLERİNİN HİTAMI

A) KÜÇÜKLER HAKKINDA

MADDE 414 - Küçük üzerindeki vesayet, rüşt veya hâkimin rüşt kararı ile nihayet bulur.

Mahkemei asliye, rüşde karar verir iken vesayetin hitamı gününü tesbit ve kararını resmen ilân

eder.

B) MAHKUMLAR HAKKINDA

MADDE 415 - Hürriyeti salip bir cezaya mahkum olan kimse üzerindeki vesayet, hapsin hitamiyle

nihayet bulur. Muvakkaten veya bir şart ile serbest bırakılmış olan mahpus vesayet altında kalır.

C) DİĞER VESAYETE TABİ KİMSELER HAKKINDA

I - VESAYETİN REF'İ ŞARTLARI

MADDE 416 - Sair eşhas üzerindeki vesayet, mahkemei asliye tarafından ref ile nihayet bulur.

Hacir sebebi zail olunca mahkemei asliye hacri ref ile mükelleftir.

Mahcur ile alâkadarlardan herbiri, hacrin refini talep edebilir.

II - USUL

1 - İLAN

MADDE 417 - Hacir ilân edilmiş ise ref'i dahi ilân olunur. Medeni hakları kullanmak salâhiyetinin

avdeti, bu ilânın icrasına mütevakkıf değildir.

2 - AKIL HASTALIĞI HALİNDE

MADDE 418 - Akıl hastalığından veya akıl zaifliğinden dolayı verilmiş olan hacir kararının ref'i,

hacir için bir sebep kalmadığını mübeyyin ehlivukuf raporuna mütevakkıftır.

3 - İSRAF, AYYAŞLIK, SUİİDARE HALİNDE

MADDE 419 - İsraf, ayyaşlık, suihal veya sui idare sebebiyle mahcur olan kimseler hacir altına

alınmasını mucip fiilden dolayı en aşağı bir sene içinde bir gûna şikâyete meydan vermemiş ise bu

baptaki hacrin ref'ini talebedilir.

4 - İHTİYARİ HACİR HALİNDE

MADDE 420 - Vesayet altındaki kimsenin kendi istidası üzerine verilmiş olan hacir kararı, ancak

bu hacre esas olan sebebin zevaliyle ref olunabilir.

D) KAYYIMIN VESAYETİ

I - MUTLAK SURETTE HİTAM

MADDE 421 - Kayyımın vesayeti, tâyin edilmiş olduğu işlerin hitamiyle nihayet bulur.

Bir malın idaresine müteallik vesayet, kayyımın tâyinini mucip sebebin zevaliyle ve kayyımın

vazifesinden affiyle nihayet bulur. Kanuni müşavire mahsus vesayet, mahkemei asliyenin karariyle

nihayet bulur. Mahcuriyetin ref'i hakkındaki kaideler burada da caridir.

II - İLAN

MADDE 422 - Kayyımın tâyini ilân edilmiş bulunduğu veya sulh hâkimi muvafık gördüğü takdirde

bu baptaki vesâyetin hitamı resmen ilân olunur.

İKİNCİ FASIL

VASİLİK SIFATININ ZEVALİ

A) MEDENİ HAKLARI KULLANMAK SALAHİYETİNİN ZIYAI VE VEFAT

MADDE 423 - Vasilik sıfatı, vasinin vefatı veya medeni haklarını kullanmaktan mahrumiyeti ile

hitam bulur.

B) VESAYET MÜDDETİNİN TEMDİT EDİLMEMESİ

I - TAYİN DEVRESİNİN HİTAMI

MADDE 424 - Vasilik sıfatı, temdit edilmediği takdirde, müddetin bitmesiyle hitam bulur.

II - EHLİYETSİZLİK VEYA MAZERET

MADDE 425 - Vasi, ehliyete mâni veya vasilikle telifi gayri kabil bir sebebin hudusunda, istifa ile

mükelleftir. Kanuni bir itizar sebebi tahhadüs etse bile, fevkalâde bir hal olmadıkça, vasi,

müddetinin hitamından evvel istifa edemez.

III - İDAREYE DEVAM

MADDE 426 - Vasi, halefi işe başlayıncaya kadar zaruri olan idari tasarrufları ifa ile mükelleftir.

C) AZİL

I - SEBEPLERİ

MADDE 427 - Vasinin, vasiliğe gayri lâyık bir hali anlaşılır veya vazifesini ifada sui istimali veya

fahiş bir ihmali görülürse mahkemei asliye tarafından azlolunur. Borcunu ödemekten âciz kalan

vasi hakkında da hüküm böyledir. Sulh hâkimi, vesayet altındaki kimsenin menfaatlerini tehlikede

gördüğü anda; vazifesini gereği gibi ifa edemiyen vasinin başka bir kusuru olmasa bile,

vazifesine nihayet verebilir.

II - AZİL USULÜ

1 - İSTİDA ÜZERİNE VE RESEN

MADDE 428 - Temyiz kudretini haiz veyaset altındaki kimse ve alâkadarlardan her biri, vasinin

azlini talebedebilirler.

Azli mucip bir sebebin vücuduna diğer bir suretle muttali olan sulh hâkimi vasiyi azle tevessül ile

mükelleftir.

2 - TAHKİKAT VE İNZİBATİ SELAHİYET

MADDE 429 - Mahkemei asliye, ancak tahkikat icrasından ve vasiyi istimadan sonra azle karar

verebilir. Hafif yolsuzluklarda, sulh mahkemesi vasiye sadece azline tevessül olunacağını ihtar ve

onu nihayet yirmi beş lira cezayi nakdiye mahkûm edebilir.

3 - MUVAKKAT TEDBİRLER

MADDE 430 - Teahhürde tehlike varsa sulh mahkemesi, vasiye muvakkaten işten el çektirebilir;

icabında tevkif ve mallarını haciz ettirebilir.

4 - SAİR TEDBİRLER

MADDE 431 - Sulh mahkemesi, azle tevessül ve inzibati cezaden maada, vesayet altındaki

kimsenin menfaatı için muktazi tedbirleri de ittihaz ile mükelleftir.

5 - ŞİKAYET

MADDE 432 - Sulh mahkemesinin kararı aleyhinde, mahkemei asliyeye itiraz olunabilir.

ÜÇÜNCÜ FASIL

VESAYETİN HİTAMI ÜZERİNE TERETTÜP EDEN HÜKÜMLER

A) HESABI KATİ VE MALLARIN TESLİMİ

MADDE 433 - Vesayeti hitam bulan vasi; idaresine ait raporu ve hesabı katiyi sulh hâkimine

tevdie ve malları, vesayet altındaki kimsenin veya mirasçılarının yahut yeni vasinin emrine âmade

bulundurmağa mecburdur.

B) RAPOR VE HESABIN TETKİKİ

MADDE 434 - Bu raporla hesabı kati, muayyen zamanlarda verilen raporlar ve hesaplar

hakkındaki usule göre sulh hâkimi tarafından tetkik ve tasdik edilir.

C) VASİNİN VESAYETİNE HİTAM VERİLMESİ

MADDE 435 - Raporla hesabı kati tasdik olunduktan ve vesayet altındaki kimse veya mirasçıları

yahut yeni vasi mallara vazıyed ettikten sonra sulh mahkemesi vasinin vazifesine hitam verir.

Hesabı kati; vesayet altındaki kimsenin mirasçılarına veya yeni vasiye mesuliyet dâvası hakkındaki

hükümlere nazarı dikkatleri celbolunarak tebliğ edilir.

Bu Tebliğ ile beraber vasinin vazifesine hitam verildiğine veya hesabı katinin kabul edildiğine

dair ittihaz olunan kararda, bildirilir.

D) MESULİYET DAVASI

I - ADLİ MÜRURU ZAMAN

MADDE 436 - Vasinin mesuliyetine veya vesayet daireleri âzasının doğrudan doğruya

mesuliyetlerine müteallik dâvalarda müruru zaman müddeti hesabı katinin tevdiinden itibaren bir

senedir.

Doğrudan doğruya tazmin ile mükellef olmayıp da yalnız zararın ödenemiyen miktariyle mesul

olan vesayet daireleri âzası ve hazine aleyhindeki dâvaların müruru zamanı, birinci derecede mesul

olanların zararı ödiyemiyecekleri tahakkuk ettiği tarihten itibaren bir senedir.

Vesayet altındaki kimse, vesayetten kurtulmadıkça vesayet daireleri âzası ile Hazine aleyhinde,

müruru zaman ceryan etmez.

II - FEVKALEDE MÜRURU ZAMAN

MADDE 437 - Hesap sehvine müteallik yahut adi müruru zaman müddetinin iptidarından

mukaddem bilinmesi mümkün olmıyan bir sebebe müstenit mesuliyet dâvaları, dâvaya sebebiyet

veren hadisenin meydana çıktığı günden itibaren, bir sene mürur ettikten sonra, istima olunmaz.

Her halde adi müruru zamanın iptidasından itibaren on sene sonra dâva hakkı sakıt olur.

Cürümden madut bir fiilden dolayı ikame olunacak mesuliyet dâvasında, eğer hukuku umumiye

dâvasının müruru zaman müddeti hukuku şahsiye dâvasındaki müddetten fazla ise; müruru zaman

hukuku umumiye davası müddetine tabidir.

H) VESAYET ALTINDAKİ KİMSENİN İMTİYAZI

MADDE 438 - Vesayet altındaki kimsenin, vasi veya vesayet daireleri âzası zimmetindeki alacağı,

imtiyazlı alacaktır.

ÜÇÜNCÜ KİTAP

MİRAS

BİRİNCİ KISIM

MİRASÇILAR

ON ÜÇÜNCÜ BAP

KANUNİ MİRASÇILAR

A) HISIMLAR

I - FÜRU

MADDE 439 - Birinci derecede mirasçılar, müteveffanın füruudur.

Çocuklar, müsavat üzere mirasçıdır.

Muteveffadan evvel vefat etmiş çocuklar, her tabakada halefiyet tarikiyle mirasçı olan füruları

tarafından temsil olunurlar.

II - BABA VE ANA

MADDE 440 - Füruu olmıyan müteveffanın mirasçısı, baba ve anasıdır. Bunlar müsavat üzere

mirasçıdırlar.

Muteveffadan evvel vefat etmiş olan baba ve ana, her tabakada halefiyet tarikiyle mirasçı olan

füruları tarafından temsil olunurlar. Bir tarafta hiç bir mirasçı bulunmadığı takdirde bütün miras

diğer tarafın mirasçılarına intikal eder.

III - BÜYÜK BABA VE BÜYÜK ANA

MADDE 441 - Füruu, baba ve anası ve bunların füruu bulunmaksızın vefat eden kimsenin

mirasçısı, büyük baba ve büyük anasıdır. Bunlar, müsavat üzere mirasçıdırlar.

(Değişik 2.fıkra: 3678 - 14.11.1990) Miras bırakandan evvel vefat etmiş olan büyükbaba ve

büyükana, sağ kalan eş bulunmadığı takdirde, her tabakada halefiyet yoluyla mirasçı olan füruları

tarafından temsil olunur.

Baba veya ana tarafından olan büyükbaba veya büyükanadan biri, füruu olmaksızın vefat ettiği

halde hissesi aynı taraftaki mirasçılara intikal eder.

Baba veya ana tarafından olan büyükbaba ve büyükana, füru bırakmaksızın vefat ettikleri halde;

bütün miras diğer taraftaki mirasçılara intikal eder.

IV - BÜYÜK BABA VE BÜYÜK ANANIN BABA ANALARI

MADDE 442 - (14 Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten

kaldırılmıştır.)

V - SAHİH OLMAYAN NESEPTE MİRAS

MADDE 443 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Nesebi sahih olmıyan hısımlar, nesebi sahih hısımlar

gibi mirasçılık hakkını haizdir.

B) SAĞ KALAN EŞ

I - HAKKI

MADDE 444 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu mirasçılara göre

miras bırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur.

1. Miras bırakanın füruu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,

2. Miras bırakanın ana ve baba veya bunların füruu ile birlikte mirasçı olursa mirasın yarısı,

3. Miras bırakanın büyükba veya büyükanları ile birlikte mirasçı olursa mirasın dörtte üçü,

Bunlar da yoksa mirasın tümü eşe kalır.

Sağ kalan eşin büyükbaba ve büyükanalarla birlikte mirasçı olması durumunda; baba veya ana

tarafından olan büyükbaba veya büyükanadan biri vefat etmiş ise hissesi aynı taraftaki büyükbaba

veya büyükanaya, bir taraftaki büyükbaba ve büyükananın vefat etmiş olması halinde ise bunların

hissesi diğer tarafa intikal eder.

II - İNTİFA HAKKININ İRADA TAHVİLİ VE TEMİNAT

MADDE 445 - (14Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten

kaldırılmıştır.)

III - DİĞER MİRASÇILARA TEMİNAT İTASI

MADDE 446 - (14 Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten

kaldırılmıştır.)

C) EVLATLIĞA ALINAN ÇOCUK

MADDE 447 - Evlâtlık ve füruu, kendisini evlât edinen kimseye; nesebi sahih füruu gibi mirasçı

olurlar.

Evlât edinen bir kimse ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar.

D) HAZİNE

MADDE 448 - (Değişik: 14.11.1990 ) Mirasçı bırakmaksızın vefat eden kimsenin mirası Devlete

intikal eder.

ON DÖRDÜNCÜ BAP

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR

BİRİNCİ FASIL

TASARRUFA EHLİYET

A) VESAYET İLE

MADDE 449 - On beş yaşını bitiren ve temyiz kudretini haiz olan kimse, kanunun tayin ettiği

hudut ve şekiller dâhilinde, vasiyet tarikiyle mallarında tasarruf edebilir.

B) MİRAS MUKAVELESİ

MADDE 450 - Miras mukavelesi, yapabilmek için, yapanın reşit olması şarttır.

C) BATIL TASARRUFLAR

MADDE 451 - Hata, hile, tehdit veya cebir tesiri altında yapılan ölüme bağlı tasarruflar batıldır.

Şu kadar ki bu tasarrufları yapan kimse hataya veya hileye vâkıf olduğu, yahut tehdit veya cebrin

tesirinden kurtulduğu tarihten itibaren bir sene içinde rücu etmediği takdirde mezkûr tasarruflar,

sahih addolunur.

Tasarrufu yapan kimse, şahsı veya şey'i tâyin ederken açık bir hataya düşmüş ise kendisinin

hakiki arzusunu katiyetle tâyin mümkün olduğu takdirde;

hatalı tasarruf, bu arzuya göre tashih olunur.

İKİNCİ FASIL

TASARRUF NİSABI

A) TASARRUF NİSABI

I - ŞÜMULÜ

MADDE 452 - Füruu, baba ve anası, erkek ve kız kardeşi yahut karısı veya kocası sağ iken vefat

eden murisin ölüme bağlı tasarrufları, bu kimselerinmahfuz hisseleri miktarından fazla olan

mallarında muteberdir.

Bu mirasçılardan kimse bulunmazsa, muris, bütün mirasta tasarruf edebilir.

II - MAHFUZ HİSSE

MADDE 453 - (Değişik:3678 - 14.11.1990 ) Mahfuz hisse aşağıdaki miktarlardan ibarettir.

1. Füru için kanunî miras hakkının dörtte üçü,

2. Ana ve babadan her biri için kanunî miras hakkının yarısı,

3. Kardeşlerden her biri için kanunî miras hakkının dörtte biri,

4. Sağ kalan eş için, füruu ile birlikte mirasçı olması halinde kanunî miras hakkının tümü, diğer

hallerde kanunî miras hakkının yarısı.

Gelirinin yarısından fazlası kamu görevi niteliğindeki işlerin yapımına bırakılarak vakıf

kurulmasında mahfuz hisse, yukarıda gösterilen hisselerin üçte iki oranındadır.

Genel ve katma bütçeye dahil kurum ve kuruluşlarla, İl özel idarelerine, belediyelere, Kanunla

kurulan fonlara, kamu yararına çalışan derneklere ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi

niteliğinde işlere harcayan vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve hibelerde yukarıdaki fıkra

hükümleri uygulanır.

III - TASARRUF NİSABININ HESABI

1 - BORÇLARIN TENZİLİ

MADDE 454 - Tasarruf nisabı, terekenin vefat günündeki haline göre hesap olunur.

Müteveffanın borçları, cenaze masrafı, terekeyi mühürlemek ve defter tutma masrafları,

müteveffa ile bir arada yaşayan kimselerin bir aylık iaşe masrafı; terekeden tenzil olunur.

2 - ÖLÜME BAĞLI OLMAYAN TEBERRULAR

MADDE 455 - Müteveffanın ölüme bağlı olmayarak vâkı tenkısa tâbi teberruları, tasarruf

nisabının hesabı için, terekeye zam olunur.

3 - ÖLÜME KARŞI SİGORTALAR

MADDE 456 - Müteveffa tarafından, vefatı halinde tediye edilmek üzere kendi namına ve

üçüncü şahıs lehine akdedilen veya kendi namına akdedilip te hayatta vâki veya ölüme bağlı bir

tasarruf ile bir üçüncü şahıs lehine devir yahut müteveffanın hayatında ıvazsız âhara temlik

olunan sigortalar ancak vefat ânındaki iştira kıymetleri ile terekeye dâhil olur.

B) MİRAS HAKKINDAN İSKAT

I - SEBEPLERİ

MADDE 457 - Aşağıdaki hallerde mahfuz hisseli mirasçılar, murisin ölüme bağlı tasarrufu ile

mirastan iskat edilebilir:

1 - Murisine veya yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm ika ederse.

2 - Murisine veya ailesine karşı kanunen mükellef olduğu vazifeleri ifada büyük bir kusur irtikâp

eylerse.

II - HÜKÜMLERİ

MADDE 458 - Miras hakkından iskat olunan kimse, terekeden hisse talep edemiyeceği gibi tenkis

dâvası dahi açamaz. Müteveffa tarafından diğer suretle tasarruf vâki olmamış ise; iskat edilen

kimse, müteveffadan evvel ölmüş gibi, hissesi müteveffanın kanuni mirasçıları arasında taksim

olunur. Miras hakkından iskat edilen kimsenin füruları o kimse müteveffadan evvel ölmüş gibi

mahfuz hisselerini isteyebilirler.

III - BEYYİNE KÜLFETİ

MADDE 459 - Miras hakkından iskatın muteber olması için müteveffa tarafından iskatı âmir olan

tasarrufta, sebebin beyan edilmiş olması lâzımdır.

İskat edilen kimse tarafından itiraz vukuunda bu beyanın doğruluğunu ispat külfetini, iskattan

müstefit olan mirasçıya veya lehine vasiyet yapılan kimseye aittir. Bu beyyine, ikame edilmemiş

veya iskatın sebebi beyan olunmamış ise müteveffanın arzuları, iskatın sebebi hakkında aşikar bir

hatanın neticesi olmadıkça; tasarruf nisabı miktarında infaz olunur.

IV - ACZ SEBEBİ İLE MİRAS HAKKINDAN İSKAT

MADDE 460 - Müteveffa, borcunu, ödeyecek malı bulunmadığı icra vesikasiyle tahukkuk eden

füruundan her hangi birini, mahfuz hissesinin yarısından mahrum edebilir. Ancak müteveffanın,

bu yarıyı, iskat edilen füruunun doğmuş ve doğacak çocuklarına tahsis etmesi şarttır. Miras açıldığı

zaman icra vesikasının hükmü mürtefi olmuş yahut böyle bir vesika olup ta ihtiva ettiği borcun

miktarı miras hakkının yarısından fazla bulunmamış ise mahrum edilenin talebi ile; iskat,

keenlemyekün olur.

ÜÇÜNCÜ FASIL

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFUN MUHTELİF SURETLERİ

A) UMUMİYETLE TASARRUF

MADDE 461 - Vasiyet veya miras mukavelesi, tasarruf nisabı dahilinde müteveffanın malik

olduğu şeyin tamamını veya bir kısmını ihtiva edebilir.

B) MÜKELLEFİYETLER, ŞARTLAR

MADDE 462 - Muris vasiyetinde veya miras mukavelenamesinde bazı mükellefiyetler ve şartlar

koyabilir. Miras mukavelenamesinin veya vasiyetin infazından itibaren alâkadarlardan her biri bu

mükellefiyetlerin ve şartların icrasını isteyebilir.

Kanuna yahut âdabı umumiyeye mugayir şart ve mükellefiyetleri ihtiva eden tasarruf, batıldır.

Faydasız veya yalnız başkalarını iz'aç için kullanılan şartlar ve mükellefiyetler lâğıvdır.

C) MİRASÇI NASBI

MADDE 463 - Muris, terekenin tamamı yahut şayi bir cüzü için bir veya bir kaç kimseleri mirasçı

nasbedebilir. Terekenin tamamı veya şayi bir cüzünü almak üzere bir şahsı tâyin eden her tasarruf,

mirasçı nasbı hükmündedir.

D) MUAYYEN BİR MALDA TASARRUF

I - MEVZUU

MADDE 464 - Bir kimse, ölüme bağlı bir tasarrufla, diğer kimseye; mirasçı nasbını tazammun

etmeyen muayyen teberrularda bulunabilir.

Tasarrufu yapan kimse, muayyen bir malını yahut terekesinin tamamen veya kısmen intifa hakkını

vasiyet edebildiği gibi malların kıymeti üzerinden bir üçüncü şahıs lehine bir şey verilmesini veya

yapılmasını yahut o şahsın bir borçtan tahlisini mirasçıya veya lehine vasiyet yapılana tahmil

edebilir. Bu suretle muayyen olan mala mütaallik bir vasiyeti ifa mükellefiyeti kendisine tahmil

edilen mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse, o mal terekede zuhur etmediği takdirde;

tasarruftan hilâfı anlaşılmadıkça, müküllefiyetten beri olur.

II - TESLİM

MADDE 465 - Vasiyet olunan mal, hasar ve zevaidiyle ve gayrın hakkiyle meşgul veya ondan hali

olarak, mirasın açıldığı gün ne halde ise o suretle teslim olunur.

Vasiyet olunan malı ifa ile mükellef olan kimse, mirasın açıldığı günden itibaren vukubulan

sarfiyat ve hasarat için başkasının işlerini görene ait hak ve borçları haizdir.

III - TENKİS

MADDE 466 - Tereke mevcudunu veya vasiyeti ifa ile mükellef kimseye edilen

teberru miktarını veya tasarruf nisabını tecavüz eden vasiyetlerin mütenasiben tenkisi talep

olunabilir.

Vasiyeti ifa mükellefiyeti kendisine tahmil edilen kimse, mirasçılığı veya lehine vâkı teberruu ret

yahut müteveffadan evvel vefat veya mahrumiyetine karar sudur etse bile, vasiyet tenfiz olunur.

Kanuni veya mansup mirasçı, mirası reddetmiş olsa bile kendi lehine vasiyet edilen şeyi talep

edebilir.

H) ALELADE İKAME

MADDE 467 - Tasarrufu yapan kimse mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimsenin kendisinden

evvel vefatı veya bunlardan biri tarafından ret vukuu halinde miras yahut vasiyet olunan muayyen

mal kendilerine intikal etmek üzere bir veya bir kaç şahıs tâyin edebilir.

V) FEVKALADE İKAME

I - NAMZET TAYİNİ

MADDE 468 - Tasarrufu yapan kimse nasbettiği mirasçıya, mirası bir üçüncü şahsa nakletmek

mükellefiyetini tahmil edebilir. Bu üçüncü şahsa namzet denir.Tasarrufu yapan kimse, aynı

mükellefiyeti namzede tahmil edemez.

Bu kaideler, muayyen mal vasıyetinde dahi caridir.

II - NAMZEDE İNTİKAL

MADDE 469 - Tasarrufta, hilâfına sarahat bulunmadıkça; miras naklile mükellef mirasçının

vefatiyle namzede intikal eder. Tasarrufta bir müddet tâyin edilip te nakil mükellefiyeti olan mirasçı

müddetin hitamından evvel vefat ederse; miras teminat vermek şartiyle mirasçılarına intikal eder.

Her hangi sebepten dolayı mirasın namzede intikali mümkün olmadığı takdirde mükellefin

mirasçıları, kati surette mirasa sahip olur.

III - TEMİNAT

MADDE 470 - Nakil ile mükellef mirasçıya intikal eden mirasın, mahkemei asliye tarafından,

defteri yapılır. Tasarrufta, hilâfına sarahat bulunmadığı takdirde; tarafından teminat verilmedikçe,

miras mükellefe teslim edilmez.

Nakli lâzımgelen miras meyanında gayrimenkul bulunduğu takdirde, bunun tapu sicilindeki

kaydine nakil mükellefiyetinin şerh verilmesi teminat yerine geçer. Nakil ile mükellef mirasçı

teminat göstermediği yahut namzedin hukukunu tehlikeye koyacak tasarruflarda bulunduğu

takdirde mirasın idaresi doğrudan doğruya mahkemei asliyece temin edilir.

IV - FEVKALADE İKAMENİN HÜKÜMLERİ

1 - NAKİL MÜKELLEFİYETİ HAKKINDA

MADDE 471 - Nakil ile mükellef mirasçı, her hangi mansup bir mirasçı gibi, mirası iktisap eder.

Namzet de, nakil ile ona malik olur.

2 - NAMZET HAKKINDA

MADDE 472 - Namzet, teslim için muayyen zamanın hululünde hayatta bulunduğu takdirde; nakil

ile mükellef olanın yerine geçer. Namzet, daha evvel vefat etmiş olursa tasarrufta hilâfına şart

olmadıkça; nakli lâzımgelen malları, nakil ile mükellef mirasçı sureti katiyede iktisap eder. Nakil ile

mükellef mirasçının tasarrufu yapan kimseden evvel vefatı yahut mirası reddi veya mirastan

mahrumiyeti halinde mallar doğrudan doğruya namzede intikal eder.

Z) VAKIF

MADDE 473 - Tasarruf nisabının tamamı yahut bir kısmı vakıf olunabilir.

H) MİRAS MUKAVELELERİ

I - MİRASÇI NASBI VE MUAYYEN BİR ŞEYİ VASİYET

MADDE 474 - Bir kimse yaptığı miras mukavelesiyle mirasını veya muayyen bir malını, mukavele

yaptığı kimseye veya başkasına bırakmağı tahhüt edebilir. O kimse mallarında eskisi gibi tasarruf

eder. Şukadar ki miras mukavelesinden münbais taahhüdatiyle telifi kabil olmıyan teberrua ve

ölüme bağlı tasarufa itiraz olunabilir.

II - FERAGAT MUKAVELESİ

1 - ŞUMULÜ

MADDE 475 - Bir kimse, mirasçılarından biri ile ıvazlı veya ıvazsız, mirasçılıktan feragat

mukavelesi yapabilir. Bu suretle feragat eden kimse, mirasçı sıfatını zayi eder.

Feragat mukavelesi ıvazlı olduğu takdirde hilâfı şart edilmedikçe feragat edenn kimsenin füruuna

da müessir olur.

2 - FERAGATIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ

MADDE 476 - Mukavelede feragat eden kimse, yerine nasp edilen mirasçının her hangi bir

sebeple mirasçılığı zail olursa; feragat keenlemyekûn olur.

Şahıs tâyin etmeksizin alelıtlak diğer mirasçılar lehine yapılan feragat ancak en yakın asıl

müşterekin füruuna hamlolunup daha uzak mirasçılara asla şamil olmaz.

3 - TEREKEDEKİ ALACAKLILARIN HAKKI

MADDE 477 - Tereke açıldığı zamanda borcu mevcudundan ziyade olupta mirasçılar tarafından

tediye edilmediği takdirde feragat eden kimse ve mirasçıları feragat mukavelesi mucibince

müteveffadan, vefatından evvelki son beş sene zarfında almış oldukları ıvazdan veya onun

hasılâtından elyevm yedlerinde bulunan miktar nispetinde alacaklılara karı mesuldürler.

DÖRDÜNCÜ FASIL

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN ŞEKİLLERİ

A) VASİYET

I - VASİYETİN ŞEKİLLERİ

1 - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 478 - Vasiyet, resmî senet ile veya vasiyet eden kimsenin el yazısiyle yapılabileceği gibi

şifahen dahi yapılabilir.

2 - RESMİ VASİYET

a) TANZİMİ

MADDE 479 - Resmi vasiyet senedi; iki şahit huzurunda sulh hâkimi kâtibi adil yahut kanunen bu

husu ile tavzif edilen memur tarafından tanzim edilir.

b) TAKRİR VE TANZİMDE MEMURUN VAZİFESİ

MADDE 480 - Vasiyet eden kimse arzularını resmî memura takrir edip onun tarafından

yazıldıktan veya yazdırıldıktan sonra okuması için kendisine verilir. Vasiyetname, vasiyet eden

kimse tarafından kıraet ve imza olunduktan sonra resmî memur tarafından, tarihi yazılarak

imzalanılır.

c) İŞHAT VE ŞAHİTLERİN VAZİFESİ

MADDE 481 - Vasiyetnameye tarih ve imza konulunca vasiyet eden kimse, vasiyetnameyi

okuduğunu ve vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu resmî memur huzurunda iki

şahide beyan eder. Şahitler; bu beyanatın huzurlarında vukuuna ve o kimseyi tasarrufa ehil

gördüklerine dair vasiyetname altına verecekleri şerhi imza ederler.

Vasiyet eden kimse, vasiyetname münderecatını şahitlere bildirmiyebilir.

d) OKUYUP YAZAMIYAN VASİYETÇİ

MADDE 482 - Vasiyet eden kimse vasiyetnameyi okuyamaz ve imza edemez ise resmî memur

şahitler huzurunda vasiyetnameyi kendisine okur.

Vasiyetçi vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu beyan eyler. Bu takdirde şahitler

vasiyetçinin beyanatı, huzurlarında vâkı olduğuna ve onu tasarrufa ehil gördüklerine dair şerh

vermekle iktifa etmeyip vasiyetnamenin kendi huzurlarında resmî memur tarafından vasiyetçiye

okunduğunu dahi tahrir ve imza ederler.

h) VASİYETNAMEYE İŞTİRAK

MADDE 483 - Medeni hakları kullanmak selâhiyetini haiz olmıyanlar veya bir ceza mahkemesince

siyasi ve medeni haklardan iskatına karar verilenler veya okuma ve yazma bilmiyenlerle

vasiyetçinin karı veya kocası, usul ve füruu, erkek ve kız kardeşleri ve bu kimselerden her birinin

karı ve kocası resmî bir memur veya şahit sıfatı ile, vasiyetname tanzimine iştirak edemezler.

v) VASİYETNAMENİN HIFZI

MADDE 484 - Vasiyetnameyi tanzim eden sulh hâkimi, kâtibi adil veya memur; aslını veya

musaddak suretini hıfzile mükelleftir.

3 - EL YAZISI İLE VASİYETNAME

MADDE 485 - Vasiyetçinin, bizzat tanzim ettiği vasiyetname; baştan aşağı kadar tanzim edildiği

mahal, sene, ay ve gün dahi dahil olduğu halde bizzat kendi el yazısiyle yazılmış ve imza edilmiş

olmak lâzımdır. Bu suretle tanzim edilmiş olan vasiyetname açık veya kapalı olarak hıfzedilmek

üzere sulh hâkimine veya kâtibi adil veya memura tevdi olunur.

4 - ŞİFAHİ ŞEKİL

a) SON ARZULAR

MADDE 486 - Ölüm tehlikesi, münakalâtın inkıtaı, bulaşık hastalık, harp gibi fevkalâde hallerden

dolayı vasiyetçi resmî veya kendi el yazısiyle vasiyetname tanzim edemez ise; vasiyetini, şifahi

tarzda yapabilir.

Şifahi tarzda vasiyet, vasiyetçinin son arzularını iki şahide takrir ve takriri veçhile bir vasiyetname

yazmaları veya yazdırmaları hususunu onlara tahmil etmesinden ibaretir. Resmî vasiyetlere

şahadet için mevzu ehliyet şartları, işbu şahitler hakkında da caridir.

b) TESBİT VE TEVDİ

MADDE 487 - Vasiyet, kendilerine takrir edilen şahitlerden biri takriri vâkıı ve mahalli ve vukuunu

ve sene ve ay ve gün tarihlerini hemen yazıp imzalar ve diğer şahide imzalattırır. Bu suretle yazılan

vasiyetnameyi, şahitler ikisi birlikte oldukları halde vakit geçirmeksizin bir mahkemeye vererek; işbu

vasiyetnamenin vasiyete ehil gördükleri vasiyetçi tarafından kendilerine şifahen takrir edildiğini ve

takririn ahvali fevkalâdede vuku bulduğunu hâkim huzurunda beyan ederler. Şahitler, vasiyetçinin

taririni yazıp tevdi edecekleri yerde şifahen ve yukarıdaki beyanlar şeklinde hâkime arzederek bir

zabıtname şeklinde dahi tesbit ettirebilir.

Vasiyetçi vazife başında bir asker ise mülâzım rütbesinde veya daha büyük rütbeli bir zabit,

mahkeme makamına kaim olabilir.

c) ŞİFAHİ VASİYETİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ

MADDE 488 - Vasiyetçi için vasiyetname tanzim etmek veya ettirmek imkânının husulünden

itibaren bir ay geçmiş olursa şifahi vasiyetinz hükmü kalmaz.

II - RÜCU VE İLGA

1 - RÜCU

MADDE 489 - Vasiyetçi vasiyet için kanunda muayyen şekillerden biri ile vasiyetinden her zaman

rücu edebilir. Rücu tamamen olduğu gibi kısmen de olabilir.

2 - VASİYETNAMENİN ZAYİ OLMASI

MADDE 490 - Vasiyetname kazaen veya diğer bir kimsenin kusuru ile zayi olur ve

münderecatının ayniyle ve tamamiyle tesbiti mümkün olmazsa artık, vasiyete itibar olunmaz.

Tazminat talebi hakkı mahfuzdur.

3 - VASİYETLERİN TAADDÜDÜ

MADDE 491 - Muahhar tarihli vasiyet mukaddem tarihli vasiyetten sarahaten rücuu ihtiva

etmiyorsa sonraki vasiyetin hükümlerinden sarahaten evvelkini ikmal ve itmam etmiyenleri, evvelki

vasiyet makamına kaim olurlar. Bir kimsenin, muayyen bir mal hakkındaki vasiyetinin sonradan

yaptığı tasarrufla telifi kabil olmazsa, hükümsüz olur.

B) MİRAS MUKAVELESİ

I - ŞEKLİ

MADDE 492 - Miras mukavelesi, resmî vasiyet şeklinde tanzim edilmiş olmadıkça muteber

değildir.

Her iki taraf arzularını aynı zamanda resmî memura beyan ve tanzim olunan mukavelenameyi

memur muvacehesinde ve iki şahit huzurunda imza ederler.

II - FESİH

1 - SAĞ OLANLAR ARASINDA

a) MUKAVELE İLE YAHUT VASİYETNAME ŞEKLİYLE

MADDE 493 - Miras mukavelesi, âkitlerin tahriri mukavelesiyle her zaman fesh olunabilir.

Mukavele, mirasçı nasbına veya muayyen bir şeyin vasiyetine dair olupta mansup mirasçı veya

lehine vasiyet yapılan kimse, tasarruf yapan kimseye karşı mirastan mahrumiyeti mucip bir

harekette bulunduğu takdirde o kimse, mukaveleyi yalnız başına fesih edebilir. Bu fesih,

vasiyetnameler için kanunen muayyen olan şekillerden biriyle yapılır.

b) DİĞER TARAFN FESHİ

MADDE 494 - Bir miras mukavelesi mucibince tasarrufu yapan kimsenin hayatında muayyen mal

veya menfaat talebi salâhiyetini haiz olan kimse, o mal veya menfaat kendisine verilmediği veya

temin edilmediği takdirde, borçlar hakkındaki hükümlere tevfikan, mukaveleyi feshedebilir.

2 - MİRASÇI VEYA LEHİNE VASİYET YAPILAN KİMSENİN DAHA EVVEL VEFATI

MADDE 495 - Mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimsenin tasarrufu yapan kimseden evvel vefatı

halinde miras mukavelesi münfesih olur. Şu kadar ki hilâfına sarahat bulunmadıkça, müteveffanın

mirasçıları, mukavelename mucibince murislerinden almış olduğu ıvazdan veya hasılatından vefat

zamanında yedinde bulunan miktarı, o kimseden istiyebilirler.

C) TASARRUF NİSABININ TAHDİDİ

MADDE 496 - Vasiyet veya miras mukavelesi ile yapılan teberrüler, teberrü edenin ölüme bağlı

tasarruflarda bulunmak hususundaki serbestisi sonradan tahdide uğramış olsa bile, fesih

edilemeyip, yalnız tenkise tabidir.

BEŞİNCİ FASIL

VASİYETİ TENFİZ MEMURU

A) TENFİZ MEMURUNUN TAYİNİ

MADDE 497 - Vasiyetçi, son arzularını tenfiz için, medeni haklarını kullanmak salâhiyetini haiz bir

veya bir kaç kimseyi vasiyet tarikiyle memur edebilir. Bu memur, kendisine tefviz edilen vazifeden

doğrudan doğruya haberdar edilir ve haberin vusulü tarihinden itibaren on beş gün içinde kabul

veya reddedebilir. Şu kadar ki sükutu kabul addolunur ve hizmeti mukabilinde münasip bir ücret

talebedebilir.

B) SALAHİYETİN ŞÜMULÜ

MADDE 498 - Vasiyetçi tarafından hak ve vazifeleri tâyin edilmemiş olan tenfiz memuru, mirası

resmen idareye memur kimsenin hak ve vazifelerini haiz olur.

Tenfiz memuru, müteveffanın arzusunu yerine getirmek ve hususiyle terekeyi idare, borçları

tediye ve muayyen bir mala mütaallik vasiyetleri icra ve vasiyetçinin emirlerine veya kanuna göre

terekeyi taksim ile mükelleftir.

Mütaaddit tenfiz memurları, bir akit ile tevkil edilen müteaddit vekillerin salâhiyetini haizdirler.

ALTINCI FASIL

MÜTEVEFFA TARAFINDAN YAPILAN TASARRUFLARIN İPTAL VE TENKİSİ

A) İPTAL DAVASI

I - EHLİYETSİZLİK, KANUNA VEYA ADABI UMUMİYEYE MUGAYERET

MADDE 499 - Aşağıdaki hallerde, ölüme bağlı tasarruflar iptal olunabilir:

1 - Tasarrufun, tasarruf anında ehliyeti haiz olmıyan bir kimse tarafından yapılması.

2 - Hata ya hile veya tehdit yahut cebir tesiri ile yapılması.

3 - Gerek doğrudan doğruya, gerek muhtevi olduğu şartlar itibariyle kanuna muhalif veya

ahlâka mugayir olması.

İptal dâvası mirasçılardan biri tarafından ikâme olunabileceği gibi lehine vasiyet yapılan

alâkadarlar tarafından dahi ikame olunabilir.

II - ŞEKİL NOKSANI

MADDE 500 - Şekle ait noksanı bulunan tasaruflar, iptal olunur.

Şekle ait noksan, vasiyetnamenin tanzimine iştirak edenlere veya aileleri efradından birine

teberru yapılmaktan ibaret ise, yalnız o teberru iptal olunur.

İptal dâvası, tasarufa ehliyet hakkında tatbik olunan kaidelere tabidir.

III - MÜRURU ZAMAN

MADDE 501 - İptal dâvası, müddeinin tasarrufa ve butlanın sebebine muttali olduğu günden

itibaren bir sene ve her halde vasiyetnamenin açılması tarihinden itibaren beş sene geçmekle

müruru zamana uğrar. Tasarrufun butlanı gerek kanuna muhalefet ve âdabı umumiyeye

mugayeretten gerek ademi ehliyetten neşet etsin; sui niyet sahibi olan müdeialeyhe karşı iptal

dâvası, ancak otuz senenin geçmesiyle sakıt olur.

Butlan, defi tarikiyle her zaman dermeyan olunabilir.

B) TENKİS DAVASI

I - ŞARTLARI

1 - UMUMİ SURETTE

MADDE 502 - Mahfuz hesselerinin baliğ olduğu miktarı alamıyan mirasçılar, tasarruf nisabını

tecavüz eden teberruun tenkisini dâva edebilirler.

Müteveffanın, hilâfını kasdettiği tasarruftan anlaşılmadıkça kanuni mirasçıların hisselerine dair

tasarrufta mevcut hükümler, alelâde taksim kaideleri gibi telâkki olunur.

2 - MAHFUZ HİSSELİ MİRASÇILAR LEHİNE TEBERRULAR

MADDE 503 - Mahfuz hisseli mütaaddit mirasçılara ölüme bağlı tasarruf tarikı ile yapılan ve

tasarruf nisabını tecavüz eden teberrular, bu mirasçılardan her birine mahfuz hissesinden fazla

düşen miktarlarla mütenasip olarak tenkise tabidir.

3 - BİR MİRASÇININ ALACAKLILARININ HAKLARI

MADDE 504 - Mahfuz hissesine tecavüz edilen mirasçıya ait tenkis dâvası;

iflâs halinde masasına ve borcu ödemekten aczi takdirinde miras açıldığı zaman acze dair icra

vesikasını hamil bulunan alacaklılarına; alacakları nisbetinde intikal eder. Bunlar tarafından ihtar

edildiği halde mirasçı dâvayı ikame etmemiş ise onun hakkında mer'i müddet zarfında kendi

namlarına dâva ikame edebilirler.

Miras hakkı iskat olunan mirasçı, iskata itiraz etmediği takdirde dahi hüküm bu veçhiledir.

II - TENKISIN HÜKÜMLERİ

1 - UMUMİ SURETTE

MADDE 505 - Tasarrufu yapan kimsenin, hilafını kasdettiği tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasçı

nasbolunan veya kendilerine diğer bir suratte teberru edilen kimselere ait hisseler, mütenasiben

tenkise tabidir.

Muayyen şeyleri teslim mükellefiyetiyle mukayyet olarak yapılan teberrular tenkise tabi oldukları

takdirde, tasarrufu yapan kimsenin hilâfını kasdettiği anlaşılmadıkça; kendisine teberru vâki olan

kimse, teslimi ile mükellef olduğu muayyen şeylerin dahi müstenasiben tenkisini talep edebilir.

2 - MUAYYEN BİR ŞEYİN VASİYETİ

MADDE 506 - Kıymetine noksan gelmeksizin taksimi kabil olmıyan muayyen bir mal vasiyet edilip

te işbu vasiyet tenkise tabi olursa; lehine vasiyet yapılan kimse, dilerse tasarruf nisabı miktarın

nakden alır dilerse tenkisi lâzımgelen miktarın kıymetini verip o malı talep eder.

3 - ÖLÜME BAĞLI OLMIYAN TEBERRULAR

a) ENVAI

MADDE 507 - Aşağıdaki tasarruflar, ölüme bağlı teberrular gibi tenkise tabidir.

1 - İadeye tabi olmamak üzere miras hissesine mahsuben cihaz, teessüs masrafı yahut mal terki

şeklinde vâki ölüme bağlı olmıyan teberrular.

2 - Miras haklarının berveçhi peşin tasfiyesi maksadiyle yapılan teberrular.

3 - Hibe edenin, kayıtsız ve şartsız rücua hakkı olan hibeler ile âdet üzere verilen hediyeler

müstesna olarak, vefatından evvelki bir sene içinde yapılmış hibeler.

4 - Mahfuz hisse kaidelerini bertaraf etmek kasdiyle yapıldığı aşikâr olan temlikler.

b) GERİ VERİLECEK MİKTAR

MADDE 508 - Kendisine tenkise tabi bir teberru yapılmış olan kimse, hüsnü niyet sahibi ise yalnız

mirasın açıldığı gün o teberru veya hasılatından elinde kalan miktarı geri vermekle mükelleftir.

Miras mukavelesiyle teberrua nail olan kimse, tenkise maruz kalırsa, murise ıvaz olarak verdiği

şeyden tenkis ile mütenasip miktarı geri isteyebilir.

4 - ÖLÜME KARŞI SİGORTALAR

MADDE 509 - Müteveffa tarafından vefatı halinde tediye edilmek üzere kendi namına ve başkası

lehine akdedilen veya kendi namına akdedilip te hayatta vâki veya ölüme bağlı bir tasarruf ile

başkasına devir yahut müteveffanın hayatında ıvazsız âhara temlik olunan sigortalar, iştıra

kıymetleri nisbetinde tenkise tabidir.

5 - İNTİFA HAKKI VEYA İRAT TEBERRULARI HAKKINDA

MADDE 510 - Temadisi tahmin edilebilen müddetlerine nazaran sermayeye tahvillerini halinde

tasarruf nisabını tecavüz edecek miktara baliğ bir intifa hakkı veya irat ile terekesini mukayyet

kılan murisin, mirasçıları; bu intifa hakkını ve iradı haddi lâyikına tenkis ettirmek yahut tasarruf

nisabı miktarını vererek mirasını kayıttan kurtarmakta, muhayyerdir.

6 - FEVKALEDE İKAME HALİNDE

MADDE 511 - Mirası bir namzede nakletmeğe salâhiyeti olan bir mirasçı nasbına dair tasarruf;

mirasçının mahfuz hissesine taalluk ettiği nisbette, batıldır.

III - TENKİSTE TERKİP

MADDE 512 - Tenkis, mahfuz hisse tamam oluncaya kadar evvel emirde ölüme bağlı

tasarruflardan ve kâfi gelmediği takdirde en son tarihli olandan başlıyarak en evvel vâkı olana

doğru çıkmak şartiyle, ölüme bağlı olmıyan teberrular üzerinden icra edilir.

IV - MÜRURU ZAMAN

MADDE 513 - Tenkis dâvası, mirasçılar mahfuz hisselerine tecavüz edildiğini öğrendikleri günden

itibaren bir sene ve her halde vasiyetnameler hakkında açıldıkları tarihten, diğer tasarruflar

hakkında mirasın açılmasından itibaren beş sene geçmesiyle sakıt olur. Bir tasarrufun iptali bir

diğerini ihya ediyorsa, müruru zaman müddetleri ancak butlan kararının suduru tarihinden

itibaren cereyan eder. Tenkis iddiası, defan her zaman dermeyan olunabilir.

YEDİNCİ FASIL

MİRAS MUKAVELENAMESİNDEN MÜTEHADDİS DAVALAR

A) MURİS HAYATTA İKEN MALLARININ TESLİMİNE MÜTAALLİK HÜKÜMLER

MADDE 514 - Murisin miras mukavelenamesiyle hayatında mallarını teslim eylediği mirasçı,

terekede alâkadar kimseleri usulü dairesinde davet ile defterini yaptırabilir. Muris, mallarının

hepsini temlik etmemiş yahut yeniden bazı mallar iktisap eylemiş ise hilâfı şart edilmiş olmadıkça

miras mukavelesi hayat halinde olunan miktara, masruf olur.

Miras mukavelesinden mütehaddis hak ve borçlar, hilâfı şart edilmemiş ise, hayatta iken

vukubulan teminat nisbetinde, mansup mirasçının mirasçılarına intikal eder.

B) TENKİS VE GERİ VERME

I - TENKİS

II - GERİ VERME

MADDE 515 - Mirastan feragat eden mirasçıya, murisin hayatında teslim eylediği mallar tasarruf

nisabını mütecaviz ise; diğer misarçılar tenkisini talep edebilirler. Bu takdirde ancak mirasçının

mahfuz hissesine tecavüz eden miktar, tenkise tabidir. Mirastan feragat eden kimseye hayatta

vukubulan teslimatın mahsubu, miras hükümlerinin iade kidelerine tevfik olunur.

C) MUHAYYERLİK

MADDE 516 - Mirasçılıktan feragat eden mirasçı tenkis dolayısiyle muristen hayatta iken teslim

ettiği miktarın tamamını veya bir kısmını geri vermeğe mecbur olursa muhayyerdir; dilerse tenkisi

icabeden miktarı geriye verir, dilerse vukubulan teslimatın mecmuunu iade ile asla feragat

etmemiş gibi mirasa iştirak eder.

İKİNCİ KISIM

MİRAS (*)

ON BEŞİNCİ BAP

MİRASIN AÇILMASI

A) AÇILMA SEBEBİ

MADDE 517 - Miras, ölümü ile açılır. Murisin ölümüne bağlı olmıyan teberru ve taksimleri,

mirasa alâkaları noktasından mirasın açıldığı gündeki haline göre takdir edilir.

(*) Bk. Bakanlar Kurulunun 24 Temmuz 1965 tarih ve 6/5100 sayılı Kararnamesiyle yürürlüğe

konulan TÜZÜK. T.C. TÜZÜKLERİ: C.1 -S. 233.

B) MİRASIN AÇILDIĞI MAHAL VE MUHAKEME MERCİİ

MADDE 518 - Miras, bilcümle malları şamil olmak üzere müteveffanın son ikametgâhı

mahkemesinde açılır. Ölüme bağlı tasarruflarda, iptal veya tenkis ve mirasın taksimi ve miras

sebebi ile istihkak dâvaları bu mahkemede görülür.

C) AÇILMA HÜKÜMLERİ

I - EHLİYET

1 - MEDENİ HAKLARDAN İSTİFADE

MADDE 519 - Ehil olmayanlardan başka herkes, kanuni mirasçı olabildiği gibi vasiyet ve miras

mukavelesi ile de mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse olabilir. Hükmî şahsiyeti haiz olmıyan

bir cemaata muayyen bir gaye için vukubulan teberrular, o gayenin temini şartiyle cemaatı teşkil

eden kimselere ait olur. Bu suretle gayenin temini kabil olmazsa o teberru, tesis addolunur.

2 - MAHRUMİYET

a) SEBEPLERİ

MADDE 520 - Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamıyacakları gibi ölüme bağlı tasaruflarda mirasçı

veya lehine vasiyet yapılan kimse olamazlar:

1 - Kasden ve haksız yere müteveffayı öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler.

2 - Kasden ve haksız yere müteveffayı ölüme bağlı bir tasarrufta bulunamıyacak bir hale

getirenler.

3 - Hile veya tehdit yahut cebir ile müteveffayı ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmağa veya böyle

bir tasarrufu feshetmeğe sevkedenler veya bu hususta mâni olanlar.

4 - Müteveffanın artık bir daha yeniden yapamıyacağı bir hal ve zamanda ölümüne bağlı bir

tasarrufunu kasden ve haksız yere gizleyenler veya bozanlar.

Af ile, mahrumiyet kalmaz.

b) FÜRULAR HAKKINDAKİ HÜKÜMLERİ

MADDE 521 - Mahrumiyet, şahsidir. Mirastan mahrum olan kimsenin füruları murisinden evvel

vefat eden kimsenin füruları gibi mirasa müstehak olurlar.

II - HAYATTA OLMAK ŞARTI

1 - MİRASÇILAR

MADDE 522 - Mirasçı olabilmek için murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak

lâzımdır. Miras açıldıktan sonra vefat eden mirasçının hakkı kendi mirasçılarına intikâl eder.

2 - LEHİNE VASİYET YAPILAN

MADDE 523 - Kendisine muayyen bir mal vasiyet olunan kimse, vasiyetçinin vefatında mirasa

ehil olarak sağ ise o mala müstahak olur. Bu kimse vasiyetçiden evvel vefat etmiş olursa hilâfı

vasiyeti ihtiva eden tasarruftan anlaşılmadıkça vasiyet olunan mal, terekeye rücu eder.

3 - ANA RAHMİNDEKİ ÇOCUKLAR

MADDE 524 - Cenin, sağ olarak doğarsa mirasçı olur. Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.

4 - FEVKALEDE İKAME

MADDE 525 - Miras açıldığı zaman henüz mevcut olmıyan bir kimseyi terekenin tamamı veya bir

kısmı veya terekede dâhil muayyen bir mal için namzet tâyin etmek caizdir. Bu takdirde nakil ile

mükellef olan mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse, müteveffa tarafından tâyin edilmemiş ise

bu sıfat, kanuni mirasçıya aittir.

D) GAİPLİK HÜKMÜ

I - GAİBİN MİRASI

1 - MİRASA VAZ'IYED VE TEMİNAT İRAESİ

MADDE 526 - Bir kimsenin gaipliğine hükmedilmiş ise mirasçı veya mirastan müstefit olacak

diğer kimse, mirasa vaz'ıyed etmezden evvel icabı takdirinde; mevrus malı bizzat gaibe veya

kendilerine müreccah olan hak sahiplerine iade edeceklerine dair teminat göstermeğe

mecburdurlar. Bu teminat, gaiplik hükmü ölüm tehlikesi içinde gaip olmaktan naşi ise beş sene ve

çoktanberi haber alınamamaktan mütevellit ise on beş sene ve her halde âzami olarak

gaibin yüz yaşına vasıl olacağı zaman için gösterilir. Bu beş senenin başlangıcı, mirasa vaz'ıyed

edildiği günden ve on beş seneninki gaipten alınan son haber tarihinden başlar.

2 - GERİ VERMEK MÜKELLEFİYETİ

MADDE 527 - Mirasa vaz'ıyed edenler, mevrus malı, gaip olan kimse zuhur ettiği takdirde;

kendisine yahut vaziyed edenlere müreccah hakkı olduğunu ispat eden kimseye, iade ile

mükelleftirler. Her iki halde zilyedliğe dair olan hükümler caridir.

Vaz'ıyed edenler, hüsnü niyet sahibi iseler, kendilerine müreccah olan kimselere karşı iade

mükellefiyetleri miras sebebi ile istihkak dâvası için muayyen olan müruru zaman müddetine

münhasırdır.

II - BİR GAİBİN MİRASTAKİ HAKKI

MADDE 528 - Mirasın açıldığı gün hayat ve mematı ispat edilemiyen gaip mirasçının hissesi,

mahkeme tarafından resmen idare ettirilir. Bu gaip murisin ölümünde hayat halinde olmasa idi

hissesi kimlere düşecek idiyse, onlar ölüm tehlikesi içinde vukubulan gaybubet halinde hadisenin

vukuu tarihinden itibaren bir sene ve çoktan beri haber alınamamak halinde alınan son haber

tarihinden itibaren beş sene sonra; hâkime müracaatla galipliğe hüküm itasiyle o hisseye vaz'ıyed

etmelerine müsaade olunmasını talep edebilirler.

Gaipliğine hükmolunan kimsenin terekesine mirasçılarının veya mirasından müstefit olacak

kimselerin vaz'ıyed etmelerine dair hükümler, işbu hissenin tesliminde dahi caridir.

III - GAİBİN AYNI ZAMANDA MİRASÇI VE MURİS OLMASI

MADDE 529 - Bir gaibin, mirasçıları onun mallarına vaz'ıyed müsaadesini istihal ettinden sonnra

o gaibe bir miras intikal ettiği takdirde bu mirasın kanunen kendilerine teslim edilmesi

lâzımgelenler, ayrıca bir gaiplik hükmü istihsaline mecbur olmaksızın teslim talebinde bulunabilir.

Eğer gaiplik kararını daha evvel bunlar istihsal etmiş ise, işbu karar bilmukabele gaibin

mirasçıları hakkında müessir olur.

IV - HAZİNENİN TALEBİ İLE

MADDE 530 - Hayat ve mematı belli olmayıp ta malları on senedenberi mahkeme marifetiyle

idare edilen yahut mallarını bu suretle idaresi on seneden aşağı olmakla beraber yüz yaşını ikmal

etmiş olan kimsenin gaipliğine, hazinenin talebi üzerine hükmolunur.

Gaipliğe hüküm için lâzım olan ilân müddeti zarfında hiç bir hak sahibi zuhur etmezse, bu mallar

hazineye intikal eder. Bu takdirde hazine mirasa vaz'iyed edenler hakkındaki hükümlere tevfikan

gerek gaibe gerek müreccah hak sahiplerine karşı mesul olur.

ON ALTINCI BAP

MİRASIN HÜKÜMLERİ

BİRİNCİ FASIL

İHTİYATİ TEDBİRLER

A) UMUMİ TEDBİRLER

MADDE 531 - Müteveffanın son ikametgâhı sulh hâkimi, terekenin muhafazası ve hak

sahiplerine vüsulünü temin için lâzımgelen tedbirleri doğrudan doğruya yapmağa mecburdur. Bu

tedbirler bilhassa kanunda muayyen hallerde terekeyi mühürlemek, deftere geçirmek, doğrudan

doğruya idare ve vasiyetnameleri açmak gibi şeylerdir.

Müteveffa ikametgâhının gayrı bir mahalde vefat ederse bu mahal sulh hâkimi, müteveffanın

ikametgâhı sulh hâkimine keyfiyeti haber vermekle beraber kendi dairesindeki malların muhafazası

için lâzımgelen tedbiri yapar.

B) MÜHÜRLEMEK, DEFTER TUTMA

C) MÜFREDAT DEFTERİ

MADDE 532 - Aşağıdaki sebeplerden birinin tahakkukunda sulh hâkimi terekeyi mühürler ve

defterini yapar:

1 - Mirasçılardan biri vesayet altına alınmış ise veya alınması icap ediyorsa,

2 - Vekili olmıyan bir mirasçının gaybubeti halinde,

3 - Mirasçılardan ve alâkadarlardan birinin talebi üzerine.

Defteri yapma muamelesi, tarihi vefattan itibaren bir ay içinde ikmal olunur.

D) TEREKENİN RESMEN İDARESİ

I - UMUMİ SURETTE

MADDE 533 - Aşağıdaki hallerde sulh hâkimi, mirasın doğrudan doğruya idaresini emreder:

1 - Vekil tâyin etmeden gaybubet eden mirasçının menfaati istilzam ediyorsa onun hissesi

hakkında.

2 - Mirasa istihkak iddia edenlerden hiç biri sıfatını teyit edecek delil göstermediği yahut mirasçı

bulunup bulunmadığı şüpheli olduğu takdirde tereke hakkında.

3 - Müteveffanın bütün mirasçıları malûm olmazsa kezalik tereke hakkında.

4 - Kanunen muayyen olan diğer hallerde.

Müteveffa, vasiyetinin icrasına birisini memur etmiş ise mirasın idaresi bu memura havele edilir.

Vesayet altındaki kimsenin vefatı halinde terekesi, hilâfına bir hüküm olmadıkça, vasi tarafından

idare edilir.

II - MİRASÇILAR MEÇHUL İSE

MADDE 534 - Sulh hâkimince, müteveffanın mirasçısı bulunup bulunmadığı tahakkuk etmez

yahut mirasçılarının adedi taayyün edemezse; üç ay içinde sıfatlarını beyan etmek üzere

alâkadarlar, ilânla dâvet edilir.

Bu müddet içinde sulh hâkimine hiç bir müracaat vâki olmaz ve mirasçıların mevcudiyeti sabit

olmazsa miras, hazineye intikal eder. Bununla beraber miras sebebi ile istihkak dâvası hakkı

mahfuzdur.

H) VASİYETNAMENİN AÇILMASI

I - TEVDİ BORCU

MADDE 535 - Vefat zamanında çıkan vasiyetname butlanını istilzam eden bir nakisa ile malul

görülse bile hemen sulh mahkemesine verilir.

Vasiyetnameyi tanzim veya hıfzeden daire veya hıfzı derute eden veya müteveffanın evrakı

arasında bulan her şahıs, bu borcu ifa ile mükelleftir.

Sulh hâkimi, vasiyetnamenin kendisine tevdiini mütaakip kanuni mirasçıların emvale muvakkaten

vaziyed etmelerine müsaade yahut resmen idaresini emreder. Mümkün ise alâkadarlar, dinlenir.

II - MÜDDET VE DAVET

MADDE 536 - Sulh mahkemesi; vasiyetnameyi, tesellüm ettiği tarihten itabaren nihayet bir ay

içinde açar. Vasiyetname açılırken malum olan mirasçılar dâvet edilir.

Müteveffa, mütaaddit vasiyetnameler bırakmış ise hepsi son ikametgâhı sulh mahkemesine verilir

ve orada açılır.

III - ALAKADARLARA TEBLİĞ

MADDE 537 - Mirasta hak sahibi olanların her birine masrafı terekeye ait olmak üzere

vasiyetnameden kendilerine taalluk eden kısımların resmî bir sureti, hâkim tarafından tebliğ

edilir.

Vasiyetnamede kendilerine mütaallik hükümler bulunup ta ikametgahı malum olmayanlar, resmî

bir ilân ile keyfiyetten haberdar edilir.

IV - MALLARIN İTASI

MADDE 538 - Vasiyetnamede mirasçı nasbedilmiş olup ta hakları kanuni mirasçılar yahut tarihi

mukaddem bir tasarruf ile lehlerine teberru vaki olanlar tarafından sarahaten itiraza uğramayan

kimseler, tebliğ tarihinden itibaren bir ay geçtikten sonra mirasçılık sıfatları hakkında ellerine resmî

bir vesika verilmesini, sulh hâkiminden isteyebilirler. Her nevi butlan ve miras sebebi ile istihkak

dâvaları hakkı mahfuzdur.

İKİNCİ FASIL

MİRASI İKTİSAP

A) İKTİSAP

I - MİRASÇILAR

MADDE 539 - Miras açılınca, mirasçılar onun tamamına sahip olurlar. Kanunda açıkca yazılı

haller müstesna olmak üzere, müteveffanın alacakları ve bilcümle hakları ve zilyed bulunduğu

malları, mirasçılarına intikal eder ve bu mirasçılar müteveffanın borçlarından şahsan mesul

olurlar.

Mansup mirasçıların iktisabı, kendilerini nasbeden müteveffanın vefatından başlar. Kanuni

mirasçılar, zilyedlik hükümlerine tevfikan mansup mirasçıların hisselerini teslime mecburdurlar.

II - İNTİFA HAKKI SAHİPLERİ

MADDE 540 - (14 Kasım 1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle yürürlükten

kaldırılmıştır.)

III - LEHİNE MUAYYEN ŞEY VASİYET EDİLEN KİMSE

1 - İKTİSAP

MADDE 541 - Kendisine muayyen bir şey vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti ifa ile mükellef olan

varsa ona, yoksa kanuni ve mansup mirasçılara karşı dâva ikamesi hakkında maliktir. Bu hak

dâvası, vasiyetçinin hilâfını kasdettiği vasiyetnameden anlaşılmadıkça vasiyet olunan şeyi teslim ile

mükellef olan kimsenin mirası kabul ettiği veya reddedebilmek hakkının sakıt olduğu tarihten

başlar. Lehine vasiyet yapılana karşı kendilerine terettüp eden borçları ifa etmeyen mirasçılar

aleyhine, vasiyet edilen muayyen şeylerin tesellümü dâvası ikame edileceği gibi vasiyet olunan şey

her hangi bir tasarufu icra ise maddi tazminat dâvası dahi ikame olunabilir.

2 - MEVZUU

MADDE 542 - Müteveffa tasarrufunda hilâfını tasrih etmedikçe intifa hakkına veya irada veya

muayyen müddetlerde tediye yapılmasına dair olan vasiyetler, aynî haklar ve borçların

hükümlerine tabidir.

Vasiyet olunan şey, müteveffanın kendi ölümüne karşı akdettiği bir sigortanın bedeli ise; lehine

vasiyet yapılan kimse hukukunu doğrudan doğruya sigortacıdan dâva edebilir.

3 - ALACAKLILARIN HAKLARI

MADDE 543 - Müteveffanın alacaklılarının hakları, kendilerine muayyen şey vasiyet olunan

kimselerin haklarına takaddüm eder.

Mirası kayıtsız ve şartsız kabul eden mirasçının şahsi alacaklıları, müteveffanın alacaklıları gibi

hukuku haiz olur.

4 - TENKİS

MADDE 544 - Vasiyet olunan şeyleri teslimden sonra evvelce malumları olmayan tereke borcunu

ödeyen mirasçılar, vasiyet olunan şeylerden tenkis edebilecekleri miktarları; lehine vasiyet

yapılanlardan mütenasiben geri alabilirler. Şu kadar ki lehine vasiyet yapılanlar istirdat dâvasının

ikame edildiği günde vasiyet olunan şeyden veya hasılatından ellerinde kalan miktardan fazlası

ile, mutalip olmazlar.

B) RET

I - HAKİKİ RET VEYA HÜKMİ RET

1 - RET SALAHİYETİ

MADDE 545 - Kanuni ve mansup mirasçılar, mirası reddedebilirler.

Müteveffanın vefatı anında terekenin borca müstağrak olduğu şayi veya sabit olursa, miras

reddedilmiş olur.

2 - MÜDDET

a) UMUMİ MÜDDET

MADDE 546 - Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu müddet, kanuni mirasçı için mirasçılığa

sonradan muttali olduğunu ispat edemediği takdirde murisin vefatından haberdar olduğu günden

ve mansup mirasçı için lehindeki tasarrufun kendisine resmen bildirildiği tarihten başlar.

b) İHTİYATİ DEFTERİ TUTMADA MEBDE

MADDE 547 - Tereke, ihtiyati bir tedbir olarak deftere geçirilmiş ise, ret müddeti bütün

mirasçılar için deftere geçirilmenin hitam bulduğu sulh mahkemesince kendilerine bildirildiği

günden başlar.

3 - RET HAKKININ İNTİKALİ

MADDE 548 - Mirası reddetmeden vefat eden mirasçının ret hakkı, kendi mirasçısına intikal eder.

Bu takdirde bu mirasçının ret müddeti birinci mirasın kendi murisine intikaline muttali olduğu

günden başlar. Şu kadar ki kendi murisinin mirasına karşı haiz olduğu ret müddeti münkazi

olmadan, hitam bulmaz. Reddedilen miras evvelce hakkı olmayan bir mirasçıya intikal ederse bu

mirasçı için müddet, mirasın reddine mutalli olduğu günden başlar.

4 - REDDİN ŞEKLİ

MADDE 549 - Mirası reddeden mirasçının, keyfiyeti sulh mahkemesine tahriren veya şifahen

beyan etmesi lâzımdır. Bu ret, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.

Sulh mahkemesi, reddi tescil eder.

II - RET HAKKINDAN MAHRUMİYET

MADDE 550 - Müddeti içinde reddetmiyen mirasçı, mirası kayıtsız ve şartsız iktisabetmiş olur.

Müddet hitamından evvel alelâde idarenin ve mirasa ait işleri idamenin istilzam etmediği bir

muameleyi yapan ve terekeden bir malı zimmetine geçiren veya ketmeden mirasçı, mirası

reddetmek hakkından mahrumdur.

III - REDDEDEN MİRASÇININ HİSSESİ

MADDE 551 - Ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmaksızın vefat eden kimsenin mirasçılarından biri,

mirası reddederse bunun hissesi murisin vefatında hayatta değil imiş gibi diğer mirasçılara intikal

eder.

Ölüme bağlı bir tasarruf bulunupta, hilâfına bir kaydı ihtiva etmediği takdirde mirası reddeden

mansup mirasçının hissesi, müteveffanın en yakın kanuni mirasçısına, intikal eder.

IV - EN YAKIN BÜTÜN MİRASÇILARIN REDDİ

1 - UMUMİYETLE

MADDE 552 - En yakın kanuni mirasçıların cümlesi tarafından reddolunan miras, sulh

mahkemesince karı kocadan sağ olana tebliğ olunur. Ve onun tarafından ancak bir ay içinde

miras kabul olunabilir.

2 - KARI KOCADAN SAĞ KALANIN HAKKI

MADDE 553 - Miras füruların cümlesi tarafından reddedilmiş ise, ret keyfiyeti sulh

mahkemesince karı kocadan sağ olana tebliğ olunur ve onun tarafından ancak bir ay içinde

miras kabul olunabilir.

3 - MADUN DERECE LEHİNE

MADDE 554 - Mirası reddeden mirasçılar, kendilerini velyeden derecedeki mirasçıların tasfiyeden

evvel mirası kabul veya reddetmeğe davet olunmalarını talep edebilirler. Böyle bir talep vukuunda,

ret keyfiyeti o mirasçılara resmen tebliğ edilir ve bir ay zarfında hiç birinin kabul etmemesi,

mirasın onlar tarafından dahi reddi, hükmünde olur.

V - MÜDDETİN TEMDİDİ

MADDE 555 - Sulh Mahkemesi, muhik bir sebeple mevcut ise mansup veya kanuni mirasçıların

ret müddetini temdit veya yeni bir müddet tâyin edebilir.

VI - VASİYET OLUNAN MUAYYEN ŞEYİN REDDİ

MADDE 556 - Vasiyet olunan muayyen şey reddolunduğu takdirde, vasiyetçinin tasarrufundan

hilâfı anlaşılmadıkça; vasiyet olunan şey, onu ifa ile mükellef olan kimsenin olur.

VII - REDDEDEN MİRASÇININ ALACAKLILARINI HİMAYE

MADDE 557 - Mevcudu borcuna yetmiyen mirasçı, alacaklılarını izrar kaydiyle mirası reddederse;

alacakları ve iflâs takdirinde masası, kendilerine teminat verilmedikçe bu redde karşı üç ay müddet

zarfında itiraz edebilirler. Reddin iptaline hüküm olunursa miras resmen tasfiye olunur. Bu suretle

tasfiye edilen mirastan mirasçının hissesine bir şey isabet ederse bundan evvelâ redde itiraz eden

alacaklıların sâniyen diğer alacaklıların alacakları tevsiye olunur.

Artarsa, ret lehine vaki olan mirasçıya ait olur.

VIII - RET HALİNDE MESULİYET

MADDE 558 - Mevcudu borcuna yetmiyen terekenin alacaklıları, müteveffadan, vefatından evvelki

son beş sene zarfında mirasın taksiminde iadeye tabi bir mal almış ve mirası reddetmiş olan mirasçı

aleyhine istirdat dâvası ikame edebilirler. Evlenme esnasında âdet üzere verilen yahut terbiye ve

talim için sarf olunan şeylerin istirdanı hiç bir suretle dâva edemezler. Hüsnüniyet sahibi olan

mirasçılar, aldıkları malın veya hasılatının ancak ellerinde kalan miktariyle mesul olurlar.

ÜÇÜNCÜ FASIL

DEFTER TUTMA TALEBİ

A) ŞARTLARI

MADDE 559 - Mirası reddetmek hakkını haiz olan her mirasçı, defter tutma talebinde bulunabilir.

Bu talep, mirası ret için muayyen olan müddetin cereyanından itibaren bir ay içinde, ret hakkındaki

hükümlere göre yapılır.

Defter tutma için mirasçılardan yalnız birinin talebi kâfidir.

B) DEFTER TUTMA MUAMELESİ

I - DEFTERE GEÇECEK ŞEYLER

MADDE 560 - Defter, sulh mahkemesince yapılır ve mirasın mevcudiyle alacak ve borç

müfredatı ve her malın takdir olunacak kıymeti yazılır. Müteveffanın mirası hakkında malûmatı olan

alâkadarlar, sulh mahkemesince talep vukuunda malumat vermeğe mecburdurlar. Makbul bir

sebebe müstenid olmaksızın malumat vermekten imtina edenler, bu yüzden tevellüt edecek zararı

tazmin ile mükelleftirler. Hususiyle mirasçılar, terekenin kendilerince malum olan borcunu haber

vermeğe mecburdurlar.

II - İLAN TARİKİYLE DAVET

MADDE 561 - Sulh mahkemesi, müteveffanın alacaklılariyle borçlularını, muayyen bir müddet

zarfında alacaklarını ve borçlarını kayıt ve beyana davet için, ilân suretiyle tebligatta bulunur ve

davete icabet etmemenin neticeleri hakkında alacaklıların nazarı dikkatini celbeder. Davet, kefalet

sebebi ile alacaklı olanlara da şamildir.

İşbu müddet, ilk ilândan itaberen en aşağı bir aydır.

III - DOĞRUDAN DOĞRUYA DEFTER TUTMA

MADDE 562 - resmî kayıtlardan yahut müteveffanın evrakından anlaşılan alacak ve borçlar

doğrudan doğruya deftere geçirilir ve keyfiyet alacaklılara ve borçlulara bildirilir.

IV - DEFTER TUTMANIN NİHAYETİ, TETKİKİ, MASRAFI

MADDE 563 - Muayyen müddetin hitamında defter tutma muamelesine nihayet verilir. Tutulan

defter, alâkadarlar tarafından tetkik olunabilir. Tetkik için tâyin olunacak müddet en aşağı bir aydır.

Defter tutma masrafı, terekeden ödenir. Yetişmezse, defter tutmayı talep eden mirasçı tarafından

verilir.

C) DEFTER TUTMA ESNASINDA MİRASÇILARIN VAZİYETİ

I - İDARE

MADDE 564 - Defter tutma muamelesinin devamı müddetince, ancak terahisi tereke hakkında

zararı mucip olan idari tasarruflar yapılabilir. Müteveffaya ait işlerin, mirasçılardan biri tarafından

görülmesine sulh mahkemesince müsaade edilirse, diğer mirasçılar teminat isteyebilirler.

II - İCRAİ TAKİBAT, MÜRURU ZAMAN VE DAVA

MADDE 565 - Defter tutma muamelesinin devamı müddetince terekenin borçları hakkında icraca

takibat yapılamaz ve bu hususta müruru zaman işlemez.

Müstacel mevad müstesna olmak üzere, ikame edilmiş bulunan dâvalar talik olunur. Yeniden

dâva ikame olunamaz.

D) MİRASÇILARI KARAR İTTİHAZINA DAVET

I - MÜDDET

MADDE 566 - Defter tutma muamelesine nihayet verildikten sonra mirasçılardan her biri bir ay

zarfında ret veya kabul hususunda bir karar ittihazına davet edilir. Sulh mahkemesi yeniden kıymet

takdiri veya ihtilafın halli gibi hususlarda halin icabına göre işbu müddeti artırabilir.

II - MİRASÇININ RET VE KABUL HAKKINDAKİ BEYANATI

MADDE 567 - Mirasçılardan her biri, muayyen müddet içinde mirası redde veya tutulan defter

mucibince veya mutlak surette kabule yahut resmî tasfiye talebine salâhiyettardır. Sükut, tutulan

defter mucibince kabul sayılır.

III - DEFTER TUTMA MUCİBİNCE KABULÜN HÜKMÜ

1 - DEFTERE NAZARAN MESULİYET

MADDE 568 - Tutulan defter mucibince kabul halinde tereke, defterde yazılı borçlar ile beraber

mirasçıya intikal eder ve bu intikalin hükmü mirasın açıldığı günden başlar. Bu takdirde mirasçı

defterde yazılı borçları gerek mirastan, gerek şahsi mallarından ödemeye mecburdur.

2 - DEFTER TUTMA HARİCİNDE MESULİYET

MADDE 569 - Alacaklarını vaktiyle yazdırmayan alacaklılar, mirasçıyı ne şahsan ne de terekeye

izafetle takip edemezler. Şu kadar ki makbul bir özür sebebiyle alacaklarını kayıt ettirmemiş veya

kayıt için müracaat ettiği halde her nasılsa alacağı kayıt olunamamış olan alacaklıya karşı, mirasçı,

yalnız mirastan kendisine düşen miktar ile mesuldür. Mamafi alacak mukabilinde müteveffadan

rehin veya teminat almış bulunan alacaklı, her halde matlubunu rehin veya teminattan istifa

edebilir.

H) KEFALET SEBEBİYLE MESULİYET

MADDE 570 - Müteveffanın kefalet sebebiyle olan borçları, defter tutma esnasında ayrıca kayıt

edilir. Mirasçılar, defteri tutulan mirası mutlak olarak kabul etmiş olsalar bile; murisin bu kabil

borçlarından, ancak tereke borcunun iflâs hükümlerine göre tasfiyesi halinde kefalet alacaklı

olanlara düşecek miktar nisbetinde, mesul olurlar.

V) HAZİNEYE İNTİKAL EDEN MİRASIN HÜKMÜ

MADDE 571 - Hazineye intikal eden mirasın, usulü dairesinde doğrudan doğruya defteri tutulur.

Hazine terekenin borcundan ancak kendisine intikal eden mallar nispetinde mesul olur.

DÖRDÜNCÜ FASIL

RESMİ TASFİYE

A) ŞARTLARI

I - MİRASÇILARDAN BİRİNİN TALEBİ

MADDE 572 - Mirasçı, mirası ret veya tutulan defter mucibince kabul edeceği yerde resmî

tasfiye talebinde bulunabilir.

Bu talep diğer bir mirasçının mirası mutlak olarak kabulü halinde mesmu olmaz. Resmi tasfiye

halinde mirasçılar, terekenin borçlarından mesul değillerdir.

II - ALACAKLILARIN TALEBİ ÜZERİNE

MADDE 573 - Alacaklarını istifa edemiyeceklerinden ciddi sebeplere binaen endişe eden

müteveffanın alacaklıları, müracaatla haklarını alamaz veya teminat istihsal edemezse; murisin

vefatı tarihinden yahut vasiyetnamenin açılmasından itibaren üç ay zarfında terekenin resmen

tasfiyesini talebedebilirler.

Kendilerine muayyen şey vasiyet olunan kimseler, bu gibi hallerde dahi haklarının muhafazası

için ihtiyati tedbirler talebine mezundurlar.

B) USUL

I - İDARE

MADDE 574 - Resmi tasfiye, sulh hâkimi tarafından icra olunur. Hâkim bu vazifenin ifasına bir

veya müteaddit kimseleri memur edebilir.

Resmi tasfiye, ilân ile tebliğ üzerine yapılan defter tutma ile başlar.

Tasfiye memuru sulh hâkiminin murakabesi altında bulunur ve mirasçılar bu memur tarafından fiil

mevkiine konmuş veya konmak üzere bulunmuş olan tedbirler aleyhine sulh hâkimine şikayet

edebilirler.

II - ALELADE TASFİYE

MADDE 575 - Resmi tasfiye, müteveffanın işlerinin tesviyesi ve borçlarının, ifası, alacaklarının

tahsili ve muayyen şeylere dair vasiyetin mevcuda göre ifası ve icabında hak ve taahhütlerinin

mahkemece tesbiti ve mallarının paraya tahvili hususlarını ihtiva eder. Mirasçılar, pazarlık şartiyle

uyuşamazlarsa müteveffanın gayrimenkul malları müzayede ile satılır. Mirasçılar, tasfiye için

lüzumlu olmıyan eşya ve nukudun tamamen veya kısmen kendilerine tevdiini, tasfiye esnasında

talep edebilirler.

III - İFLAS USULÜ İLE TASFİYE

MADDE 576 - Mevcudu borcuna yetişmiyen terekenin tasfiyesi, mahkemece, iflâs kaidesine göre

yapılır.

BEŞİNCİ FASIL

MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI

A) MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ ŞARTLARI

MADDE 577 - Terekeye veya bir kısmına vazıyed edenlere karşı kanuni veya mahsup mirasçı sıfatı

ile racih bir hakka malik olduğuna zahip olan kimse, miras sebebi ile istihkak dâvasında

bulunabilir. Hâkim dâvacının talebi üzerine hakkının muhafazası için iktiza eden tedbirleri ittihaz

eyler. Bu tedbirler, teminat itası veya tapu kaydine şerh verilmesi gibi şeylerdir.

B) İSTİHAK DAVASININ HÜKMÜ

MADDE 578 - Miras sebebi ile istihkak dâvası sabit oldukta, hasım yedinde bulunulan malı

zilyetlik kaidelerine göre dâvacıya verir. Hasım bu dâvalarda iktisap müruru zaman def'inde

bulunamaz.

C) MÜRURU ZAMAN

MADDE 579 - Hüsnü niyet sahibi zilyede karşı miras sebebi ile istihkak dâvasının müruru zaman

müddeti, dâvacının kendi hakkının racih olduğuna ve hasmının zilyet bulunduğuna ıttılâından

itibaren bir sene ve her halde murisin vefatından veya vasiyetnamenin açılmasından itibaren on

senedir. Suiniyet sahibi zilyetlere karşı müruru zaman müddeti otuz senedir.

D) KENDİSİNE MUAYYEN BİR ŞEY VASİYET EDİLENİN İSTİHKAK DAVASI

MADDE 580 - Kendisine muayyen bir şey vasiyet olunan kimsenin ikame edeceği istihkak

dâvasının müruru zaman müddeti, teberrüden haberdar edildiği günden ve ihbar zamanında

henüz iflası lâzım olmıyan teberrülerde ifanın lüzumu tarihinden itibaren on senedir.

ON YEDİNCİ BAP

TAKSİM

BİRİNCİ FASIL

TEREKENİN TAKSİMİNDEN EVVELKİ HALİ

A) İNTİKALİN HÜKÜMLERİ

I - MİRAS ŞİRKETİ

MADDE 581 - Mirasçı birden ziyade ise, terekedeki haklar ve borçlar taksime kadar müşa kalır.

Tereke mirasçıların mülkü olup, mukavele veya kanun ile muayyen temsil ve idare hakları mahfuz

kalmak üzere mirasçılar, bunda müştereken tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin talebi üzerine

hâkim, taksimin icrasına kadar miras şirketine bir mümessil tâyin edebilir.

II - MİRASÇILARIN

MESULİYETİ

MADDE 582 - Mirasçılar, müteveffanın borcundan müteselsilen mesuldürler.

B) TAKSİM DAVASI

MADDE 583 - Mukavele veya kanun mucibince şuyuu idameye mecbur olmıyan her mirasçı

dilediği zaman terekenin taksimini istiyebilir. Tasfiyenin derhal icrası malın kıymetine ehemmiyetli

bir noksan iras edecek ise hâkim mirasçılardan birinin talebi üzerine terekenin veya bir kısmının

taksimini ileriye bırakabilir.

Mirasçılardan biri borcunu edadan âciz olduğu takdirde diğerleri, tereke açılır açılmaz

haklarının muhafazası için icabeden tedbirin ittihazınıistiyebilirler.

C) TAKSİMİN TEHİRİ

MADDE 584 - Mirasçılar arasında cenin varsa, taksim doğmasına bırakılır.

Anası nafakaya muhtaç ise bu müddet içinde müşa mallardan istifade hakkına malik olur.

İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYETİN MÜŞTEREK MÜLKİYETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ

MADDE 584/a - (Ek:3678 - 14.11.1990) Mirasçılardan biri terekeye dahil malların tamamı veya

bir kısmı üzerindeki iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesini talep ettiği

takdirde hâkim, diğer mirasçılara tebliğ yaparak tayin edeceği süre içinde onları, itirazları varsa

bildirmeye davet eder.

iştirak halinde mülkiyetin o mal üzerinde devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya

mirasçılardan biri, tayin edilen süre içinde taksim davası açmadığı takdirde o mal üzerindeki iştirak

halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüşmesine karar verilir.

Terekeye dahil diğer hakların ve alacakların paylar oranında bölünmesi hususunda da yukarıdaki

hükümler uygulanır.

D) YAŞAYANLARIN HAKKI

MADDE 585 - Müteveffanın vefatı zamanında yanında bulunup onun tarafından beslenegelen

mirasçılar, murislerinin hayatında olduğu gibi bir ay daha terekeden infak ve iaşe edilmelerini

istiyebilirler.

İKİNCİ FASIL

TAKSİMİN NASIL YAPILACAĞI

A) TAKSİMİN UMUMİ HÜKÜMLERİ

MADDE 586 - Kanuni mirasçılar gerek kendi aralarında gerek mansup mirasçılar ile birlikte

mirası aynı kaidelere göre taksim ederler.

Taksimin nasıl yapılacağı tayin ve tesbit edilmemiş ise, mirasçılar, terekeyi diledikleri gibi taksim

edebilirler.

Terekeye ait bir mala zilyet veya müteveffaya borçlu bulunan mirasçı, taksim esnasında bu

hususa dair vazıh malumat vermekle mükelleftir.

B) TAKSİM KAİDELERİ

I - MÜTEVEFFANIN ŞARTLARI

MADDE 587 - Muris, vasiyetname veya miras mukavelesi ile taksimin nasıl yapılacağına ve

hisselerin teşkiline müteallik kaideler koyabilir.

Hisseler arasında, muris tarafından ihlali kast edilmemiş olan müsavatı icabında temin hususu

mahfuz kalmak şartiyle; mirasçılar, işbu kaidelere riayetle mükelleftir.

Vasiyetnamede veya miras mukavelesinde hilâfı şart kılınmadıkça; terekeden bir malın

mirasçılardan birine tahsisi, vasiyet hükmünde tutulmayıp, taksimin icrası suretini beyana

hamlolunur.

II - MAHKEMENİN BORÇLU BİR MİRASÇI MAKAMINA KAİM OLMASI

MADDE 588 - Bir mirasçıya düşen hisseyi temellük veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine

borcunu ödemekten acze dair icra vesikası istihsal eyliyen alacaklı, hâkimin mirasçı yerine kaim

olan taksimine iştirakini, isteyebilir.

C) TAKSİMİN TARZI

I - MİRASÇILARIN HUKUKÇA MÜSAVATI

MADDE 589 - Hilâfına bir hüküm bulunmadıkça, mirasçılar tereke mallarında aynı hukuku

haizdirler.

Mirasçılar, mütveffa ile beyinlerindeki münasebetlere müteallik olup taksimin müsavat ve adalet

dairesinde icrasına yarıyan her türlü malumatı birbirine vermekle mükelleftirler.

Mirasçılardan her biri, borçların taksiminden evvel tediyesini veya teminata bağlamasını

istiyebilir.

II - HİSSELERİN TEŞKİLİ

MADDE 590 - Hisseler, mirasçılardan sağ olanlar ile istihlâf edilenlerin adedince teşkil olunur.

Mirasçılar uyuşamazlarsa, içlerinden her hangi biri,hisselerin mahkemece teşkil edilmesini talep

edebilir. Hisselerin teşkilinde mahkeme mahalli âdetleri, mirasçıların hal ve şanlarını ve

ekseriyetin arzularını nazarı itabara alır. Hisselerin tahsisi, mirasçıların kendi aralarında

uyuşmasiyle olur. Bu mümkün olmazsa, kur'a çekilir.

III - BAZI TEREKE MALLARININ TAHSİSİ VEYA SATILMASI

MADDE 591 - Kıymetlerine ehemmiyetli bir noksan ârız olmaksızın taksimi kabil olmıyan mal,

mirasçılardan birine tahsis olunur. Taksim veya tahsisinde mirasçıların uyuşamadıkları mallar

satılıp bedeli taksim edilir. Mirasçılar ittifak edemezlerse sulh hâkimi müzayedenin umumi

olmasına veya mirasçıların arasında icrasına karar verir.

D) BAZI EŞYANIN TAKSİMİNE MÜTAALLİK KAİDELER

I - KÜL TEŞKİL EDEN EŞYA, AİLE EVRAKI, HATIRALAR

MADDE 592 - Mirasçılardan birinin muhalefeti halinde, asıl ve maksat itibariyle bir kül teşkil eden

eşya, taksim edilemez. Mirasçılardan birinin muhalefeti halinde, aile evrakı ve hâtıra teşkil eden

eşya satılamaz.

Mirasçılar arasında ihtilâf vukuunda, sulh hâkimi, bu gibi eşyanın satılmasına yahut mahalli

âdetlere ve âdet mevcut değilse mirasçıların hal ve şanlarına nazaran hissesinden mahsup edilmek

üzere mirasçılardan birine tahsisine karar verebilir.

II - MİRASÇIDAKİ ALACAĞIN MAHSUBU

MADDE 593 - Müteveffanın mirasçılardan birindeki alacağı, o mirasçının hissesinden mahsup

edilir.

III - TEMİNAT GÖSTERİLEN TEREKE MALLARI

MADDE 594 - Hissesine merhun mal isabet eden mirasçı, mukabili olan borcu ödemekle

mükelleftir.

IV - GAYRİMENKULLER

1 - AYIRMA

2 - TAHSİS

a) KIYMET TAKDİRİ

MADDE 595 - Gayrimenkul mallar, mirasçıya taksim zamanındaki kıymetleriyle verilir.

b) KIYMET TAKDİRİNDE USUL

MADDE 596 - Mirasçılar bir gayrimenkulün kıymetinde ittifak edemezlerse, o kıymet kati surette

resmî muhamminler tarafından takdir olunur.

V - ZİRAAT İŞLERİ

1 - TAKSİMDEN İSTİSNA

MADDE 597 - Terekede iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar bulunursa

bunların kâffesi, mirasçılardan işletmeğe muktedir olduğu anlaşılan talibine, tahsis edilir. Mirasçı

bu ziraat işine yarıyan malzemenin, aletlerin ve hayvanların dahi kendisine tahsis edilmesini

isteyebilir. Tahsis edilen malların mecmuu için, tek bir kıymet takdir edilir.

2 - TAHSİSİN HANGİ MİRASÇIYA AİT OLACAĞI

MADDE 598 - Mirasçılardan birinin tahsise itirazı veya taliplerin birden fazla olması takdirinde

hâkim, mahalli âdetleri ve âdet yok ise mirasçıların hal ve şanını nazarı dikkate alarak tahsis

hakkında karar verir ve bey'i yahut taksimini emreder. İşletme hususunu bizzat üzerine almak

isteyen mirasçı bütün malların tercihan kendisine tahsis olunmasını talep edebilir.

Müteveffanın oğullarından hiç biri, işletme hususunu bizzat üzerine almak istemezse kızları veya

bunların kocaları işletmeğe muktedir olmak şartiyle malların kendilerine tahsisini isteyebilirler.

3 - MİRASIN AİLE ŞİRKET EMVALİ HALİNDE İDARESİ

a) TALEP HAKKI

MADDE 599 - Kendisine iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar tahsis edilen

mirasçı, diğer mirasçıların hisselerinin bedelini ödemek için zirai gayrimenkullerin üzerlerinde

evvelce mevcut teminat hukuku dâhil olduğu halde dörtte üçünden fazlasını teminat göstermek

mecburiyetinde kalırsa, taksimin talikını talep edebilir.

Bu takdirde mirasçılar, hissei temettü şartiyle müesses bir aile şirketi emvali teşkil etmiş olurlar.

b) ŞİRKETİ EMVALİN FESHİ

MADDE 600 - Kendisine iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar tahsis edilen

mirasçı, diğer mirasçıların hisselerinin bedelini mallarının fazla miktarda borç altına koymadan

ödeyebilecek bir hale gelirse;

mirasçılardan her biri, şirketi emvalin feshini ve hissenin ödenmesini isteyebilir.

Mallar kendisine tahsis edilen mirasçı dahil, hilâfına mukavele yoksa şirketi her zaman

feshedebilir.

4 - DİĞER HİSSELERİN NASIL TEDİYE OLUNACAĞI

MADDE 601 - Mallar kendisine tahsis edilen mirasçı, taksimin tehirini isteyecek olursa diğer

mirasçılar, şirketi emvale girmek mecburiyetinde olmayıp, hisselerinin tahsis olunan gayrimenkul

ile temin edilmiş bir alacak şeklinde kendilerine teslimini talep edebilirler.

IV - MÜLHAK SINAİ MALLAR

MADDE 602 - İktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallara mülhak sınai mallar varsa,

hepsi birlikte mirasçılardan işletmeğe ehil olan talibine tahsis olunur.

Bu sınai malların kıymeti, ayrıca takdir ve mirasçını hissesinden mahsup edilir. Mirasçılardan birinin tahsise itirazı veya taliplerin birden fazla olması takdirinde, hâkim,

mirasçıların hal ve şanını nazarı dikkate alarak tahsis hakkında karar verir veya bey'i yahut

taksimi emreder.

ÜÇÜNCÜ FASIL

MİRASTA İADE

A) İADE BORCU

MADDE 603 - Kanuni mirasçılar, miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış

oldukları bütün teberruları, terekeye iade ile birbirlerine karşı mükelleftirler.

Müteveffa tarafından hilâfına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehinde bahşedilen cihaz,

tesis masrafı borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye

tabidir.

B) EHLİYETSİZLİK VEYA RED HALİNDE İADE

MADDE 604 - Mirasçılardan biri, mirasın açılmasından evvel veya sonra mirasçılık hakkını gaip

ettiği takdirde; ona terettüp eden iade mükellefiyeti hissesini alanlara geçer.

Feri kendi eline geçmemiş olsa bile aslına yapılan teberruları iade ile mükelleftir.

C) ŞARTLARI

I - İADE VEYA MAHSUP

1 - MUHAYYERLİK

MADDE 605 - İade ile mükellef olan mirasçı muhayyerdir, dilerse aldığı malın aynını iade eder,

dilerse hissesinden fazla olsa bile kıymetini mahsup ettirir. Müteveffanın bu esasa muhalif

tasarrufları ve tenkis dâvalarına müteferri haklar mahfuzdur.

II - MİRAS HİSSESİNDEN FAZLA OLAN TEBERRULAR

MADDE 606 - İadeye tabi teberruların miktarı, iade ile mükellef mirasçının miras hissesinin baliğ

olduğu kıymetten ziyade olup ta; bu ziyadenin mirasçıya kalmasının müteveffaca maksut olduğu

isbat edilirse, tenkis dâvası hakkı mahfuz kalmak üzere ziyadenin iadesi lâzımgelmez. Fürulara

evlenirken mutad derecede verilen eşya ile yapılan sarfiyatın iadeye tabi olmaması, asıldır.

III - HESABIN NASIL YAPILACAĞI

MADDE 607 - İadede, teberru olunan şeylerin mirasın açıldığı gündeki kıymetleri ve daha evvel

satılmış olanların satış fiatları esas olur. Hasılat ve sarfiyattan zamanı mucip olarak ayne veya

kıymete ârız olan noksanlardan dolayı mirasçılar, zilyedin haklarına malik ve borçları ile

mükelleftirler.

D) TALİM VE TERBİYE MASRAFI

MADDE 608 - Muris tarafından hilâfı kasdedilmiş olduğu ispat edilmedikçe çocukların terbiye ve

tahsilleri için yapılmış olan masarifin ancak mutad olan miktardan fazlası iaede olunur.

Murisin vefatında henüz terbiye ve talimleri ikmal edilmemiş olan veya malul bulunan çocuklara

taksim esnasında münasip bir tazminat verilir.

H) MUTAT HEDİYELER

MADDE 609 - Mutat olan hediyeler, iadeye tabi değildir.

V) AİLE İÇİN YAPILAN FEDAKARLIĞA KARŞI TAZMİNAT

MADDE 610 - Ana baba ile birlikte yaşayan ve ivazından sarahaten feragat etmeksizin kendi

sayını veya varidatını aileye tahsis etmiş olan reşit evlât, taksim esnasında münasip bir tazminat

isteyebilir.

DÖRDÜNCÜ FASIL

TAKSİMİN HİTAMI VE HÜKÜMLERİ

A) TAKSİMİN HİTAMI

I - TAKSİM MUKAVELESİ

MADDE 611 - Hisselerin teşkil ve kabzını yahut taksim mukavelesinin akdini mütaakip, taksim;

mirasçılar için lüzum ifade eder.

Taksim mukavelesi, yazılı olmadıkça muteber olmaz.

II - MİRAS HİSSELERİ HAKKINDA MUKAVELE

MADDE 612 - Miras haklarının temlikine mütaallik mirasçıların birbirleriyle akdedeceği

mukaveleler ile hayatta bulunan ana yahut babanın müteveffa karı ve kocasından olan

çocuklariyle bu çocuklara müteveffadan isabet eden hissenin temlikine mütaallik akdedecekleri

mukavelenin, yazılı olması şarttır.

Mirasçılardan biriyle hissesinin temlikine dair üçüncü bir şahıs arasında akdedilmiş olan

mukavele üçüncü şahsa, taksime müdahale hakkı vermez. Üçüncü şahsın hakkı, ancak temlik eden

mirasçıya ayrılan hissenin talebine münhasırdır.

III - HENÜZ AÇILMAMIŞ BİR MİRAS HAKKINDAKİ MUKAVELELER

MADDE 613 - Bir kimsenin sağlığında mirasçılardan birinin diğer mirasçılar veya üçüncü bir şahıs

ile o kimsenin mirası hakkında ve kendi iştirak ve muvafakatı olmaksızın yaptığı mukaveleler batıl

ve hükümsüzdür. Böyle bir mukavele mucibince vukubulan teslimat geri istenebilir.

B) MİRASÇILARIN BİRBİRİNE KARŞI MESULİYETİ

I - MESULİYETTEN MÜTEVELLİT BORÇLAR

MADDE 614 - Taksimden sonra mirasçılar, her birinin hissesine düşen mallar için beyi hükümleri

mucibince yekdiğerinin zaminidirler.

Mirasçılar, aralarında taksim ettikleri alacakların mevcudiyetini birbirlerine karşı zamin oldukları

gibi borsaya kabul edilmiş olan kıymetli evrak müstesna olmak üzere bu alacaklar taksimde ne

miktar için mahsup edilmişler ise o miktar hakkında borçluların tediye iktidarlarından dahi

mütekabilen alelâde kefiller gibi mesuldürler. Zamin olanlara karşı dâva hakkı, taksimin

hitamından ve taksiminden sonra ödenmesi lâzım matluplar için bu lüzum tarihinden itibaren bir

sene geçmekle müruru zamana uğrar.

II - TAKSİMİN FESHİ

MADDE 615 - Mukaveleler hangi sebeplerle fesholunabilirse, taksim dahi anı sebeplerle fesih

olunabilir.

C) ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI MESULİYET

I - TESELSÜL

MADDE 616 - Alacaklı, alacağının inkısamına veya nakline sarahaten veya zımnen razı

olmadıkça mirasçılar taksimden sonra dahi terekenin borçlarından müteselsilen ve bütün malları

ile mesüldürler. Şu kadar ki beş sene geçince teselsül kalmaz. Bu müddet, taksimin hitamından ve

taksimden sonra ödenmesi lâzım matluplar için lüzum tarihinden başlar.

II - RÜCU HAKKI

MADDE 617 - Ödenmesi kendisine tahmil edilmiş olmayan bir borcu yahut bir borcun

ödenmesini deruhte ettiği miktarından fazlasını ödeyen mirasçı diğer mirasçılara rücu hakkını

haizdir. Bu hak, evvel emirde taksim esnasında borcu ödemeyi deruhte etmiş olan mirasçılara karşı

kullanılır. Bundan başka hilâfına şart olmadıkça, her biri, hisseleri nisbetinde terekenin borçlarını

ödemekle mükelleftirler.

DÖRDÜNCÜ KİTAP

AYNİ HAKLAR

BİRİNCİ KISIM

MÜLKİYET

ON SEKİZİNCİ BAP

UMUMİ HÜKÜMLER

A) MÜLKİYET HAKKININ UNSURLARI

MADDE 618 - Bir şeye malik olan kimse, o şeyde kanun dairesinde dilediği gibi tasarruf etmek

hakkını haizdir; haksız olarak o şeye vaziyed eden herhangi bir kimseye karşı istihkak dâvası

ikame ve her nevi müdaheleyi menedebilir.

B) MÜLKİYET HAKKININ ŞÜMULÜ

I - MÜTEMMİM CÜZLER

MADDE 619 - Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütün mütemmim cüzlerine de malik olur.

Mahalli örfe göre bir şeyin esaslı bir unsurunu teşkil eden o şey telef veya tahrip yahut tağyir

edilmedikçe ondan ayrılması kabil olmıyan cüzler o şeyin mütemmim cüzleridir.

II - TABİİ SEMERELER

MADDE 620 - Bir şeye malik olan kimse, o şeyin tabii semerelerine de maliktir. Bir şeyin muayyen

zamanlarda hasıl ettiği ve örfün o şeyden tahsisine göre istihsalini tecviz eylediği mahsuller, o

şeyin tabii semereleridir. Tabii semereler, ayrılıncaya kadar asıl şeyin mütemmim cüzleridir.

III - TEFERRUAT

1 - TARİF

MADDE 621 - Bir şeye ait yapılacak temliki tasarruflarda o şeyin istisna olunmayan teferruatı

dâhil olur. Mahalli örfe veya malikin sarih arzusuna göre bir şeyin işletilmesi veya muhafazası veya

ondan istifade olunması için daimî bir tarzda tahsis olunan ve kullanmakta o şeye tabi kılınan veya

takılan veya onunla birleştirilen menkul eşya asıl şeyin teferruatıdır. Asıl şeyden muvakkat bir

zaman için ayrılmakla teferruattan olmak sıfatı zail olmaz.

2 - MÜSTESNASI

MADDE 622 - Asıl şeye zilyet bulunan kimsenin kullanmasına muvakkaten tahsis edilen veya

ancak o kimsenin istihlâk etmesi için muhassas veya asıl şeyin hususi maliyetine yabancı olan yahut

o şey ile muhafaza için veya beyi veya icar edilmek maksadiyle birleştirilen menkul eşya teferruat

sıfatını alamaz.

C) BİRDEN ZİYADE KİMSELERİN BİR ŞEY ÜZERİNDE MÜLKİYETİ

I - MÜŞTEREK MÜLKİYET

1 - HİSSEDARLAR ARASINDAKİ MÜNASEBETLER

MADDE 623 - Birden ziyade kimseler şayian bir şeye malik olur ve hisseleri bilfiil taksim

edilmemiş bulunursa onlar, o şeyin hissedarıdırlar.

Hissedarların şayi hisseleri birbirine müsavi olmak asıldır.

Hissedarlardan her biri kendi hissesi hakkında malik hak ve mükellefiyetlerini haiz olup hissesini

temlik veya terhin edebilir.

Alacaklıları da bu hisseyi haczettirebilirler.

2 - İDARİ TASARRUFLAR

MADDE 624 - Hilâfına mukavele olmadıkça, hissedarlar müşterek mülklerini biliştirak idare

ederler.

Ekseriyet hilâfına karar vermedikçe hissedarlardan her biri, ufak tefek tamirat ile ziraat işleri gibi

alelâde idari tasarrufları icraya ehildir.

Ziraat usulünün değiştirilmesi, büyük tamirat icrası gibi daha ziyade mühim olan idari tasarruflar,

müşterek mülkün yarısından fazlasına malik olan ve adet itibariyle de ekseriyeti teşkil eden

hissedarların reyleri içtima etmedikçe yapılamaz.

3 - TEMLİKİ TASARRUFLAR

MADDE 625 - Hissedarlardan her biri, müşterek menfaatler için diğer hissedarları temsil edebilir

ve diğer hissedarların hakları ile kabili tevfik oldukçe müşterek şeyden istifade eder ve onu

kullanır.

Müşterek mülkü temlik etmek, onun üzerinde aynî bir hak tesis eylemek ve onun intifa tarzını

değiştirmek için bu bapta bilittifak başka bir kaide kabul edilmediği takdirde bütün hissedarların

muvafakati şarttır.

4 - MASRAFLARA VE MÜKELLEFİYETLERE İŞTİRAK

MADDE 626 - Müşterek mülkiyete terettüp eden veya müşterek mülkiyeti takyit eyliyen idari

masraflar, vergiler ve sair mükellefiyetler hilâfına hüküm yoksa hisseleri nispetinde bütün

hissedarlara ait olur.

Hissedarlardan biri hissesinden fazla tediyatta bulunursa bu fazla ile hisseleri nispetinde diğer

hissedarlara rücu eder.

HİSSEDARLIKTAN ÇIKARILMA

MADDE 626/a - (Ek:3678 - 14.11.1990) Kendi tutum ve davranışları veya malın kullanılmasını

bıraktığı ya da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davranışları ile diğer hissedarların

tümüne veya bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır surette ihlâl eden hissedar, bu yüzden

onlar için müşterek mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hale getirmişse mahkeme kararıyla

hissedarlıktan çıkarılabilir.

Davanın açılması, aksine bir anlaşma yoksa, hissedarların hem hisse hem de sayı bakımından

çoğunlukla karar vermelerine bağlıdır.

Hâkim, çıkarma talebini haklı gördüğü takdirde, çıkarılacak hissedarın hissesini karşılayacak kısmı

maldan ayırmak mümkün ise bu ayırmayı yaparak ayrılan parçanın müşterek mülkiyetten çıkarılana

tahsisine karar verir.

Aynen ayırımı mümkün bulunmayan maldaki hissenin dava tarihindeki değeri ile kendilerine

devrini isteyen hissedar veya hissedarlar bunu hissedarlıktan çıkarma talebi ile birlikte istemek

zorundadırlar. Hâkim, hükmünden önce re'sen tayin edeceği münasip bir mehil içinde hisse

değerinin tediye veya tevdiine karar verir. Davanın kabulü halinde hissenin talep eden adına

tesciline hükmolunur. Hisseyi karşılayacak kısmın maldan aynen ayrılması mümkün olmaz ve

bu hisseye talip olan hissedar bulunmazsa hâkim, davalıya hissesini temlik etmesi için bir süre

tayin eder ve bu süre içinde temlik edilmeyen hissenin açık artırma ile satışına karar verir. Satış

kararı cebri icra yoluyla paraya çevirmeye dair hükümler uyarınca yerine getirilir.

DİĞER HAK SAHİPLERİNİN ÇIKARILMASI

MADDE 626/b - (Ek:3678 - 14.11.1990) Bir hissedarın çıkarılmasına dair hükümler, kıyas yoluyla

intifa veya diğer bir aynî hak veya tapuya şerh edilmiş kira gibi şahsi hak sahibine de uygulanır.

Şu kadar ki, devri caiz olmayan hakkın uygun bir tazminat karşılığında sona ermesine karar

verilir.

5 - MÜŞTEREK MÜLKİYETİN NİHAYETİ

a) TAKSİM DAVASI

MADDE 627 - Hukuki bir tasarruf mucibince yahut müşterek mülkün devamlı bir maksada tahsis

edilmiş olması hasebiyle şuyuu idame mükellefiyeti olmadıkça hissedarlardan her biri, taksim

istiyebilir. Taksim hakkı, hukuki bir tasarrufla on seneden fazla bir müddet için bertaraf edilemez.

Taksim, münasip olmıyan bir zamanda yaptırılamaz.

b) TAKSİMİN NASIL YAPILACAĞI

MADDE 628 - Müşterek mülkiyet; aynen taksim ile nihayet bulacağı gibi bedeli hissedarlar

arasında tevzi olunmak üzere pazarlık veya müzayede suretiyle beyi ile ve hissedarlardan biri veya

bir kaçı tarafından diğerlerine ait hisselerin iktisabiyle de nihayet bulur.

Hissedarlar taksimin nasıl yapılacağında ittifak edemedikleri takdirde müşterek mülkün kıymetine

ehemmiyetli bir noksan arız olmaksızın taksimi kabil ise, hâkim aynen taksimi ve kabil değil ise

hissedarlar beyninde veya umum arasında müzayede ile satılmasını emreder.

Aynen taksiminde hisselerin teadülü temin edilemezse ivaz ilâvesiyle tadil olunur.

II - İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET

1 - SEBEPLERİ

MADDE 629 - Kanun mucibince veya bir mukavele ile iştirak teşkil eden kimseler bir şeye malik

olursa her birinin hakkı o şeyin tamamına sari olur.

2 - HÜKÜMLERİ

MADDE 630 - Şeriklerin hak ve vazifeleri iştiraki tevlit eden kanun veya mukavele hükümleri ile

muayyendir.

Hilâfına bir hüküm olmadığı halde şeriklerin hakları ve hususiyle malik oldukları şeyde tasarruf

salâhiyetleri ancak ittifak ile verecekleri karar mucibince kullanılabilir. İştirak devam ettiği

müddetçe taksim ve şayi cüzde tasarruf caiz değildir.

3 - İŞTİRAK HALİNDEKİ MÜLKİYETİN NİHAYETİ

MADDE 631 - İştirak halinde mülkiyet, o mülkün temliki veya iştirakin zevaliyle nihayet bulur. Bu

suretle taksim, hilâfına hüküm bulunmadıkça müşterek mülkiyet hükümlerine göre yapılır.

ON DOKUZUNCU BAP

GAYRİ MENKUL MÜLKİYETİ

BİRİNCİ FASIL

GAYRİMENKUL MÜLKİYETİNİN MEVZUU, İKTİSABI, İZAASI

A) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİNİN MEVZUU

MADDE 632 - Gayrimenkul mülkiyetinin mevzuu, yerinde sabit olan şeylerdir.

Bu kanuna göre aşağıdaki şeyler gayri menkuldür:

1 - Arazi,

2 - Tapu sicilinde müstakil ve daimi olmak üzere ayrıca kaydedilen haklar,

3 - Madenler,

B) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİNİN İKTİSABI

I - TESCİL

MADDE 633 - Gayrimenkul mülkiyetini iktisap için tapu siciline kayıt, şarttır. Bununla beraber

işgal, miras, istimlâk, cebri icra tarikleriyle veya mahkeme ilâmı ile bir gayrimenkulü iktisabeden

kimse tescilden evvel dahi ona malik olur.

Fakat tescil merasimi ikmal edilmedikçe temliki tasarrufta bulunamaz.

II - İKTİSAP TARİKLERİ

1 - MÜLKİYETİ NAKLEDEN AKİTLER

MADDE 634 - Mülkiyeti nakleden akitler resmî şekilde yapılmadıkça muteber olmazlar. Ölüme

bağlı tasarruflarla evlenme mukaveleleri kendilerine mahsus şekillere tabidir.

2 - İŞGAL

MADDE 635 - Tapu siciline göre sahipsiz bir şey haline geldiği anlaşılmayan müseccel bir

gayrimenkul, işgal tarikiyle iktisap olunamaz.

Müseccel olmıyan bir arzın işgali sahipsiz şeylere dair olan hükümlere tabidir.

3 - YENİ ARAZİ TEŞEKKÜLÜ

MADDE 636 - Sahipsiz yerlerde birikmek, dolmak ve kaymak veya umuma ait suların mecra veya

seviyeleri değişmek gibi bir suretle teşekkül edip kendisinden istifade mümkün olan arazi Devletin

mülkü olur.

Bu suretle kendisine ait bir gayrimenkulden ayrılan parçaların vücudunu ispat eden kimse onları

istirdah edebilir.

4 - ARAZİNİN KAYMASI

MADDE 637 - Arazinin yerinden kayması hududun tadilini icabetmez.

Bu suretle bir gayrimenkul üzerine geçmiş olan toprak ve saire hakkında enkaza ve ihtilâta dair

olan hükümler tatbik olunur.

5 - MÜRURU ZAMAN

a) ADİ MÜRURU ZAMAN

MADDE 638 - Muhik bir sebep yok iken tapu sicilinde uhdesine malik sıfatı ile mukayyett bulunan

bir gayrimenkulü fasılasız ve nizasız on sene müddetle ve hüsnü niyetle yedinde bulunduran

kimsenin o gayrimenkulün üzerindeki hakkına itiraz olunamaz.

b) FEVKALEDE MÜRURU ZAMAN

MADDE 639 - (Değişik: 09.03.1954 - 6333 s. Y. m.1) Tapu sicilinde mukayyet olmıyan bir

gayrimenkulü nizasız ve fâsılasız 20 sene müddetle ve malik sıfatiyle yedinde bulundurmuş olan

kimse o gayrimenkulün kendi mülkü olmak üzere tescili talebinde bulunabilir.

Tapu sicilinde maliki kim olduğu anlaşılamıyan veya 20 sene evvel vefat etmiş yahut gaipliğine

hüküm verilmiş bir kimsenin uhdesinde mukayyet olan bir gayrimenkulü aynı şerait altında

yedinde bulunduran kimse dahi o gayrimenkulün, mulkü olmak üzere tescilini talep edebilir.

Tescil dâvası Hazine ve ilgili âmme hükmî şahsiyeti aleyhine açılır ve mahkemece gazete ile ve

ayrıca mahallinde münasip vasıtalarla en az 3 defa ilân olunur.

Son ilândan itibaren 3 ay içinde bir itiraz dâvası açılmaz veya açılıp da reddedilir ve iddia sabit

olursa tescile karar verilir; karara gayrimenkulün haritası veya ebatlı krokisi eklenir.

Hususi kanun hükümleri mahfuzdur.

c) MÜDDETLER

MÜDDETİN HESABI, İNKITAI-TATİLİ

MADDE 640 - Yukarki maddelerde beyan olunan iktisabı müruru zaman müddetinin gerek

hesabında gerek inkıta ve tatilinde, ancak müruru zamanında cari olan hükümler tatbik olunur.

6 - SAHİPSİZ ŞEYLER VE UMUMA AİT MALLAR

MADDE 641 - Sahipsiz şeyler ile menfaati umuma ait olan mallar Devletin hüküm ve tasarrufu

altındadır. Hilâfı sabit olmadıkça menfaatı umuma ait sular ile ziraate elverişli olmıyan yerler,

kayalar, tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkü değildir. Sahipsiz şeylerin

ihraz ve işgali, yollar ve meydanlar, akar sular ile yatakları gibi menfaati umuma ait malların

işletilmesi ve kullanılması hakkında ahkâmı mahsusa vazolunur.

III - TESCİLİ TALEP HAKKI

MADDE 642 - Bir şeye temellük etmek hakkını hibe gibi bir sebeple iktisap etmiş olan kimse

tescil muamelesinin icrasını malikinden talep edebilir.

İmtina halinde mülkiyetin kendisine aidiyetine karar verilmesini hâkimden istiyebilir.

İhraz ve işgal, intikal, istimlâk cebri icra ve mahkeme ilâmiyle bir gayrimenkulün mülkiyetini

iktisap eden kimse; doğrudan doğruya tescil muamelesini yaptırabilir.

Karı koca malları hakkındaki usul icabı olarak vuku bulan mülkiyet tebeddüleri sicilli mahsubuna

kayıt ve ilân edilmesini müteakip resen tapu siciline de kaydolunur.

C) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİN İZAASI

MADDE 643 - Gayrimenkulün mülkiyeti, sicil kaydının terkini veya gayrimenkulün tamamiyle ziyaı

halinde zail olur. Menfaati amme için yapılan istimlâk halinde mülkiyetin ne vakit zail olacağı

kanunu mahsusla muayyendir.

İKİNCİ FASIL

GAYRİ MENKUL MÜLKİYETİN HÜKÜMLERİ

A) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİN ŞÜMULÜ

I - UMUMİYETLE

MADDE 644 - Bir arza malik olmak, onu kullanmakta faydalı olacak derecede altına ve üstüne

malik olmağı tazammun eder.

Kanuni takyitler müstesna olmak üzere bu mülkiyet, yapılan ve dikilen şeyleri ve kaynakları dahil

şamil olur.

II - SINIR

1 - GAYRİMENKULÜN TAHDİDİ

MADDE 645 - Gayrimenkulün sınırı plân ve arz üzerine konulan işaretler ile tâyin olunur.

Plândaki sınır ile arz üzerindeki sınır birbirini tutmazsa asıl olan plândaki sınırdır.

2 - TAHDİT BORCU

MADDE 646 - Sınırı belli olmıyan araziye malik olan kimse komşusunun talebi üzerine gerek

plânının tashihi gerek arz üzerine işaretler konulması suretiyle sınırın tâyini için diğerine yardım

etmeğe mecburdur.

3 - TAHDİT EDEN ŞEYLERİN HÜKMÜ

MADDE 647 - Duvar, çit, parmaklık gibi iki gayrimenkulü birbirinden ayıran şeylerin mülkiyetinde

asıl olan; her iki komşu arasında müşterek olmaktadır.

III - ARSA ÜZERİNE İNŞAAT

1 - ARSA VE LEVAZIM

a) MÜLKİYET

MADDE 648 - Bir kimse başkasının inşaat levazımiyle kendi arsası üzerine yahut kendi levazımiyle

başkasının arsası üzerine bina yapmış olsa bu levazım, arsanın mütemmim cüzü olur. Şu kadar ki

levazım, malikin rızası olmaksızın alınıp kullanılmış ise kal'i fahiş bir zararı müeddi olmadıkça

maliki onu kali ile istirdadını talepedebilir ve masarifi arsa sahibine ait olur. Eğer bina arsa

sahibinin rızası olmaksızın levazım sahibi tarafından yapılmış ise kal'i fahiş bir zararı müeddi

olmadıkça arsa sahibi kal'ini istiyebilir ve masarifi levazım sahibine ait olur.

b) TAZMİNAT

MADDE 649 - Ebniye kalolunmadığı takdirde arsa sahibi inşaat levazımına mukabil muhik bir

tazminat vermeğe mecburdur. Arsa sahibi inşaatı suiniyetle yapmış ise diğer tarafın bütün zararını

tazmin ile mahkûm edilebilir.

Eğer bina levazım sahibi tarafından suiniyetle yapılmış ise arsa sahibinin levazım için vereceği

tazminat levazımın en az kıymetini geçmiyebilir.

c) BİNA SAHİBİNİN ARSAYI TEMELLÜK EDEBİLMESİ

MADDE 650 - Binanın kıymeti açıkça arsanın kıymetinden ziyade ise hüsnüniyetle hareket eden

levazım sahibi muhik bir tazminat mukabilinde mecmuunun mülkiyetinin kendisine verilmesini

istiyebilir.

2 - BAŞKASININ ARSASINA TECAVÜZ EDEN İNŞAAT

MADDE 651 - Yanındaki arsaya tecavüz etmiş olan inşaat ve imalât bunları yapan kimsenin o

arsa üzerinde aynî bir hakkı varsa, bunlar o kimsenin arsasının mütemmim cüzü olur ve tecavüz

eden kısmı irtifak hakkı olmak üzere tapu siciline kaydedilir. Bundan mutazarrır olan arsa sahibi

tecavüze muttali olduğu tarihten itibaren on beş gün içinde itiraz etmemiş ise inşaat hüsnüniyetle

yapıldığı ve icabı hal müsait bulunduğu takdirde inşaatı yapan kimse muhik bir tazminat

mukabilinde tecavüz ettiği mahal üzerinde kendisine aynî bir hak verilmesini veya o mahal

mülkiyetinin kendisine aidiyetinin tanınmasını istiyebilir.

3 - ÜST HAKKI

MADDE 652 - Bir arsanın veya üstünde yapılan yahut onunla devamlı bir surette birleştirilen

inşaat ve imalât tapu siciline irtifak hakkı diye tescil edilmek üzere başka bir malikin mülkü olabilir.

Bir evin muhtelif katları, üst hakkı teşkiline mevzu olamaz.

4 - MECRALAR

MADDE 653 - Elektrik, gaz, su gibi şeylerin mecraları hangi arz için tesis olunmuşlar ise onun

haricinde bulunmuş olsa bile hilâfına bir hüküm olmadıkça onlar hangi sınai teşebbüsün eseri

iseler onun teferruatı ve sahibinin mülkü nazariyle bakılır.

Bu mecraları tesis hakkı, komşuluk münasebetlerine müteallik hükümler icabından olmadığı

takdirde irtifak hakkına müsteniden tesis edilmiş olmadıkça başkasının arsasını aynî bir hakla takyit

etmiş olmaz.

Eğer mecra açıkta değilse irtifak hakkı, tapu siciline kaydolunmakla tesis olunur; açıkta ise irtifak

hakkı mecranın yapılmasiyle teessüs etmiş olur.

5 - MENKUL İNŞAAT

MADDE 654 - Temelli kalmak maksadı olmaksızın başkasının arsası üzerine yapılan kulübe ve

baraka gibi hafif binalar, inşa edenin mülkü olur ve tapu siciline kaydolunmaz.

6 - DİKİLEN ŞEYLER

MADDE 655 - Bir kimse başkasının fidanını kendi tarlasına yahut kendi fidanını başkasının

tarlasına dikerse alâkadar olan kimseler başkasının levazımı ile kendi arasında veya kendi levazımı

ile başkasının arsasına bina yapmak veya menkul bir inşaatta bulunmak hallerinde alâkadar

kimselerin haklarını haiz ve borçları ile mükelleftirler. Ağaçlar ve ormanlar üzerinde üst hakkı tesisi

memunudur.

IV - MALİKİN MESULİYETİ

MADDE 656 - Bir malikin hakkını tecavüz etmesinden dolayı bir zarara uğrayan veya uğramak

tehlikesinde bulunan kimse eski halin iadesini veya tehlikenin izalesi için lâzımgelen tedbirlerin

yapılmasını talep edebilir ve uğradığı zarar ve ziyanı ayrıca tazmin ettirebilir.

B) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİN TAKYİTLERİ

I - UMUMİYETLE

MADDE 657 - Mülkiyetin kanuni takyitleri tapu siciline kayde hacet olmaksızın muteber olur. Bu

takyitler, ancak resmi bir senedle ve tapu siciline kayıt ile ilga veya tadil olunabilir. Ammenin

menfaati için vazolunan takyitler tadil ve ilga olunamaz.

II - MÜLKİYET HAKKININ TAKYİTLERİ

1 - ŞUF'A

a) MUKAVELEDEN MÜTEVELLİT ŞUF'A

MADDE 658 - Mukaveleden mütevellit şuf'a hakkı; tapu siciline şerh verildiği surette bu şerhte

tâyin olunan müddet zarfında ve sicilde gösterilen şartlar dairesinde her hangi bir malike karşı

dermeyan olunabilir.

Sİcilde şart gösterilmemiş ise gayrimenkulün müddeialeyhe satışındaki şarta itibar olunur. Meşfu

satıldıkta bayi keyfiyeti şefia haber vermeğe mecburdur.

Şefiin bey'e ıttılaı gününden itibaren bir ay ve herhalde sicille şerh verildiği tarihten itibaren on

sene geçmekle şuf'a hakkı sakıt olur.

b) KANUNİ ŞUF'A HAKKI

MADDE 659 - Bir gayrimenkulün hissedarları onun şayi bir hissesini satın alan üçüncü şahsa karşı

kanuni şuf'a hakkını haizdir.

2 - İŞTİRA, VEFA HAKLARI

MADDE 660 - Mukaveleden mütevellit iştira ve vefa hakları tapu siciline şerh verildiği surette bu

şerhte gösterilen müddet içinde gayrimenkulün herhangi malikine karşı dermeyan olunabilir.

Bu haklar her halde şerh tarihinden itibaren on sene geçmekle sakıt olur.

III - KOMŞU HAKKI

1 - MÜLKİ KULLANMA

MADDE 661 - Bir kimse mülkünü kullanırken hele sınai işler yaparen komşusuna zarar verecek

her türlü taşkınlıklardan çekinmeğe mecburdur.

Hususiyle mazarat veren ve gayrimenkulün mevki ve mahiyetine ve mahalli örfe göre komşu

arasında hoş görülebilecek dereceyi geçen gürültüler ve sarsıntılar yapmak ve duman ve kurum ve

rahatsızlık veren sair toz, boğu, koku çıkartmak memnudur.

2 - HAFRİYAT VE İNŞAAT

a) KAİDESİ

MADDE 662 - Bir mülk sahibi, hafriyat ve inşaatta bulunurken komşusunu arsasına zarar vererek

veya zarara maruz bırakarak veya üzerlerindeki mebaniyi tehlikeye koyarak, izrar edemez.

Komşuluk kaidelerine muhalif olarak yapılan inşaatta başkasının arazisine tecavüz halindeki

hükümler tatbik olunur.

b) HAFRİYAT VE İNŞAATIN EBADI

MADDE 663 - Yapılacak hafriyat ve inşaatın ebadında gayrimenkul sahiplerinin riayete mecbur

oldukları hükümler hususi kanunlar ile muayyendir.

3 - AĞAÇ DAL VE KÖKLERİNİN BAŞKASININ MÜLKÜNE GEÇMESİ

a) KAİDE

MADDE 664 - Bir ağacın dalları ve kökleri komşunun mülküne giçipte zarar verdiği ve komşunun

talebi üzerine münasip bir müddet içinde ağaç sahibi bunları kaldırmadığı takdirde komşunun o dal

ve kökleri kesip enkazını zaptetmeğe salâhiyeti vardır.

Ağaç dallarının kendi ebniye ve ekinleri üzerine geçmesine müsamaha eden kimsenin işbu

dallarda yetişen meyveleri temellüke hakkı vardır.

Bu hükümler, komşu ormanlar hakkında cereyan etmez.

b) DİKİLECEK ŞEYE GÖRE RİAYETİ İCAP EDEN HÜKÜMLER

MADDE 665 - Gayrimenkulün ve dikilecek şeylerin nevilerine göre sahiplerinin dikmek hususunda

riayete mecbur oldukları hükümler, kanunu mahsus ile tâyin olunur.

4 - KENDİ KENDİNE AKAN SULARIN CEREYANI

MADDE 666 - Bir gayrimenkulün sahibi, üst taraftaki gayrimenkulde kendi kendine akan suları

hususiyle kar, yağmur ve tutulmamış kaynak sularını kendi mülküne kabule mecburdur. Komşuların

hiç biri diğerinin zararına bu cereyana mâni olamaz.

Bir gayrimenkulün aşağısında bulunan diğer gayrimenkule akan ve ona lâzım olan suyunu

yukarıki gayrimenkul sahibi kendisine lazım olan dereceden ziyade mülkünde tutamaz.

5 - KURUTMA

MADDE 667 - Bir bataklığın suyu ötedenberi alt taraftaki tarlaya akagelmekte ise sahibinin onu

kurtarmak için yapacağı ameliyattan neşet eden suları alt taraftaki tarla sahibi kabule mecburdur.

Aşağıdaki tarlaya bundan bir zarar gelecek ise sahibi tarlasının içinden geçmek üzere su yolları

tesisini bataklık sahibinden isteyebilir. Tesis masrafı bataklık sahibine aittir.

6 - SU YOLU VE GAZ VE ELEKTRİK BORULARININ GEÇİRİLMESİ

a) BUNLARA KARŞI MÜSAMAHA BORCU

MADDE 668 - Gayrimenkul sahipleri yapılacak zarar tamamiyle ve peşin tazmin olunmak şartiyle

mülkünün altından veya üstünden su yolu ve gaz ve elektrik boruları geçirilmesine, bunların başka

yerden geçirilmeleri imkansız olur veya çok fazla masrafı mucip bulunur ise, müsaade etmeğe

mecburdur.

Bu tesisat, sahibinin talebi üzerine masrafı kendisine ait olmak şartiyle tapu siciline kaydolunur.

b) ÜZERİNE TESİSAT YAPILACAK ARSA SAHİBİNİN MENFAATLERİNİN MUHAFAZASI

MADDE 669 - Bu tesisat mülkünden geçen kimse, menfaatinin munsıfane nazara alınmasını talep

edebilir; fevkalâde ahvalde ve tesisat gayrimenkulün üstünde ise üzerine tesisat yapılacak münasip

bir kısmının kendi zararını tamamiyle telâfi edecek bir ivaz mukabilinde alınmasını isteyebilir.

c) YENİ HADİSELER

MADDE 670 - Ahval değişirse gayrimenkulün sahibi menfaati icabı olarak işbu tesisatın naklini

isteyebilir. Nakil masrafı kaideten diğer tarafa aittir.

Şu kadar ki maslahat icap ediyorsa hâkim gayrimenkul sahibinin münasip miktarda nakil

masrafına iştirakini tensip eder.

7 - MÜRUR HAKKI

a) LÜZUMLU GEÇİT

MADDE 671 - Tarikı âmme çıkmak için kâfi bir yolu bulunmayan gayrimenkul sahibi tam bir ivaz

mukabilinde komşularından kendisine geçmek için münasip bir yerin terkini talep edebilir. Bu hak

mülklerin ve onlara giden yolların evvelki hallerine göre bu yolun nereden geçmesi lâzımgeliyorsa

oranın malikine ve icabında bu yolun açılmasından en az mutazarrır olan kimseye karşı kullanılır.

Bu yolun tâyininde iki tarafın menfaatleri gözetilir.

b) MÜRUR HAKKININ TESCİLİ

MADDE 672 - Daimî olarak tesis olunan mürur hakkının tapu sicilline kaydı lâzımdır.

8 - HAİL

MADDE 673 - Müşterek haller hakkındaki hükümlere halel gelmemek üzere her malik kendi

arzının hailini kendi yapar. Araziye hail koymak mecburiyeti ve bunun nasıl konacağı kanunu

mahsus ile tâyin olunur.

9 - KOMŞULUK İÇİN LÜZUMLU OLAN ŞEYLERİN İCRASI

MADDE 674 - Komşuluk haklarının kullanılması için lüzum olan işlerin yapılması her birinin

menfaati nisbetinde arz sahiplerinin uhdesine terettüp eder.

IV - BAŞKASININ ARAZİSİNE GİRMEK

1 - ORMAN VE MER'A

MADDE 675 - Kanunen menedilmedikçe örf ve âdete göre herkes başkasının orman ve mer'asına

girebilir ve mantar ve ufak tefek yabani meyveleri toplayıp temellük edebilir. Av avlanmak ve balık

tutmak için başkasının arazisine girmek hakkındaki hükümler kanunu mahsus ile tâyin olunur.

2 - DÜŞEN ŞEYLERİN ALINMASI

MADDE 676 - Su, rüzgar, çığ veya diğer tabii kuvvetler vasıtasiyle veya her hangi bir suretle bir

mal bir kimsenin arsasına düşer veya hayvan girer ve arı ve tavuk ve balıklar göçerse arz sahibi

bunların aranılıp tutulması için sahiplerine müsaade etmeğe mecburdur. Bu yüzden hasıl olan zarar

için arz sahibinin tazminat istemeğe ve tazminatı alıncaya kadar bunları hapsetmeğe hakkı

vardır.

3 - ZARURİ SEBEPLER

MADDE 677 - Bir kimse vukuu kuvvetle melhuz bulunan bir zararı yahut ani bir tehlikeyi

kendisinden veya diğerinden ancak başkasının mülküne tecavüzle defedebilirse, zarar veya tehlike

tecavüzden münbais hasardan büyük olmak şartiyle mülk sahibi bu tecavüze tahammüle

mecburdur. Mülk sahibi bu tecavüzden mutazarrır olmuş ise muhik bir tazminat talep edebilir.

V - TOPRAĞIN ISLAHI

MADDE 678 - Toprağın ve su yollarının ıslahı, bataklıkların kurutulması, orman yetiştirilmesi, yol

açılması, orman ve köy arazisi parçalarının birleştirilmesi gibi şeyler ancak mütaaddit maliklerin

iştirakiyle yapılır.

Bunun için arsaların yarısından fazlasına malik bulunan ve adetçe maliklerin üçte ikisini teşkil

eden kimseler tarafından karar verilmek lâzımdır. Bu karara diğerleri ittibaa mecburdurlar.

C) KAYNAKLAR

I - MÜLKİYET VE İRTİFAK HAKKI

MADDE 679 - (Değişik: 23.11.1960 - 138 s. Y. m.1) Kaynak, arzın mütemmim bir cüz'ü olup

mülkiyeti, kaynadıkları toprağın mülkiyeti ile beraber iktisabolunur. Başkasının arzındaki

kaynaklardan istifade, irtifak hakkı olarak, tapu siciline kayıt ile tesis olunur.

Yeraltı suları genel olarak, menfaati umuma ait sulardandır. Bir arza malik olmak, onun altındaki

suya malik olmayı tazammum etmez.

Yeraltı sularından arz maliklerinin istifade şekli ve bunun derecesi, mahsus kanunlarında

gösterilir.

II - KESİLEN KAYNAKLAR

1 - TAZMİNAT

MADDE 680 - Ehemmiyetli bir surette intifa edilmekte veya intifa maksadiyle suyu biriktirilmekte

olan kaynakları kısmen olsun keserek yahut hafriyat ve inşaat ve ameliyat icrasiyle telvis ederek

sahibine veya onda hakkı olana zarar iras eden kimse tazminat itasiyle mahkum edilebilir. Zarar

kast ihmal eseri değil ise veya mutazarrırın hatasına isnadı kabil ise hâkim, tazminat itası

lâzımgelip gelmiyeceğini takdir ve icabında keyfiyetini ve miktarını tâyin eyler.

2 - KAYNAKLARIN EVVELKİ HALİNİN İADESİ

MADDE 681 - Bir gayrimenkulün işletilmesi veya süknası veya su tedariki için lâzım olan

kaynaklar kesildiği veya telvis edildiği takdirde mümkün olduğu kadar evvelki halin iadesi talep

olunabilir. Maslahat iktiza etmedikçe diğer yerlerde evvelki halin iadesi talep edilemez.

III - MÜŞTEREK KAYNAKLAR

MADDE 682 - Yekdiğerine civar olan mütaaddit kaynaklar muhtelif kimselere ait olmakla beraber

suları aynı kaynaktan teşa'up ederek bir mecmua teşkil ettikleri takdirde her mutasarrıf kaynakların

müştereken tutularak suyun evvelki istifadeleri nisbetinde beyinlerinde tevziini isteyebilir.

Hak sahipleri müşterek tesisat masrafarını menfaatleri nisbetinde deruhte ederler.Birinin

mümanaatı halinde hak sahiplerinden her biri diğer kaynaklardaki su azalacak olsa bile kendi

kaynağındaki suyun zapt ve icrası için lâzımgelen ameliyatı yapabilir ve bu ameliyat sebebi ile

kendi kaynağına gelen suyun miktarı tezayüt etmiş ise ancak bu tezayüt nisbetinde tazminat itasına

mecbur olur.

IV - LÜZUMLU SULARIN CEBRİ TEMELLÜKÜ

MADDE 683 - Kendi evine veya arzına lâzım olan suyu bir takım ameliyat icra ve fahiş masarif

ihtiyar etmedikçe tedarik edemiyen kimse tam bir tazminat mukabilinde komşusunun ihtiyacı

olmayan suyu kendisine fariğ olmasını talep edebilir. Bu hususta başlıca su sahibinin menfaatleri

gözetilir. Yeni haller zuhurunda yapılmış olan şeylerin tadili talep olunabilir.

V - İSTİMLAK

1 - KAYNAKLAR

MADDE 684 - Kendisine hiç bir faydası olmayan yahut kıymetleri ile gayri mütenasip bir faydası

olan kaynak ve çeşme yahut ırmak sahibi ammenin menfaati için diğer kaynak ve çeşmelere su

tedariki ve suya mütaallik sair teşebbüsler için tam bir tazminat mukabilinde kendi kaynak ve

çeşmesini veya ırmağını terke mecburdur. Bu tazminat suyun bir kısmının mutasarrıfına

terkedilmesinden ibaret te olabilir.

2 - ARZ

MADDE 685 - Ammenin menfaati için bir kaynağın havalisinde bulunan arazinin kaynağı

telvisten men zımmında, lüzumu derecede istimlâki talep olunabilir.

YİRMİNCİ BAP

MENKUL MÜLKİYETİ

A) MENKUL MÜLKİYETİNİN MEVZUU

MADDE 686 - Menkul mülkiyetinin mevzuu, bir yerden diğer yere nakledilebilen eşya ile

gayrimenkul mülkiyetinde dahil olmayan ve temellüke salih bulunan tabii kuvvetlerdir.

B) İKTİSAP TARİKLERİ

I - TESLİM

1 - ZİLYEDLİĞİN NAKLİ

MADDE 687 - Menkulde mülkiyetin intikali için teslim lâzımdır. Bir kimse bir menkulü hüsnü

niyetle ve malik olmak üzere tesellüm ettikte mülkiyetini iktisap etmiş olur. Velevki intikali yapan

kimse o menkulün sahibi olmasın.

Zilyedlik hükümlerinin cereyanından itibaren mülkiyet sabit olur.

2 - MÜLKİYETİ MUHAFAZA MUKAVELESİ

a) UMUMİYETLE

MADDE 688 - Başkasına naklettiği mülkiyeti nakilin uhdesinde hıfz için yapılan mukaveleler

ancak menkulü alan kimsenin ikametgâhındaki kâtibi adil tarafından tasdik ve sicili mahsusuna

kaydedilmiş ise muteber olur.

Hayvanlar hakkında bu suretle mukavele yapılması memnudur.

b) TAKSİT İLE BEY'İ

MADDE 689 - Taksit ile mal satan kimse mülkiyeti muhafaza mukavelesine istinat ile sattığı malın

iadesini ancak almış olduğu taksitlerden malın kullanılmakla eskimesinden mütevellit tazminat ve

münasip bir ücret miktarını tenzil ederek mütebakiyi geriye vermek şartiyle talep edebilir.

3 - HÜKMEN TESLİM

MADDE 690 - Başkasını izrar veya teminat ahkâmını ihlâl kasdiyle bir menkulü temlik eden kimse

onu hususi bir sebeple yedinde alıkorsa mülkiyetin intikali üçüncü şahıs hakkında muteber olmaz.

Bu kasdin takdiri hâkimi müfevvazdır.

II - İHRAZ

1 - SAHİPSİZ EŞYA

MADDE 691 - Sahipsiz bir malı ihraz eden kimse ona malik olur.

2 - KAÇMIŞ HAYVANLAR

MADDE 692 - Tutulan bir av kaçtıkta sahibi tekrar tutmak için hemen aramağa koyulmazsa o

hayvan sahipsiz olur. Ehlileştirilen bir hayvan tekrar kati surette vahşileşirse sahipsiz olur.

Yalnız başkasının mülküne uçmakla arı oğulu sahipsiz olmaz.

III - LÜKATA

1 - İLAN VE ARAMA

MADDE 693 - Kaybolan bir malı bulan kimse sahibine haber vermeğe mecburdur.

Sahibini bilmiyorsa zabıta memurlarından birine haber vermeğe veya keyfiyeti münasip bir surette

ilân etmeğe mecburdur.

Bulunan malın kıymeti bir liradan fazla ise her halde zabıta memurlarından birine haber vermek

lâzımdır. Meskün bir evde veya umumi daire ve müsesselerde kayıp bir mal bulan kimse onu ev

sahibine veya müstecirine yahut o daire ve müesseseleri muhafaza ve nezaret eden kimselere

vermeğe mecburdur.

2 - LÜKATANIN HIFZI VE MÜZAYEDE İLE SATILMASI

MADDE 694 - Lükata, layikı veçhile hıfzolunmalıdır. Lükatanın hıfzı külfeti mucip olur veya az

zamanda bozulan şeylerden bulunur yahut bir seneden fazla zabıta memurlarının yanında kalırsa

müzayede ile satılır. Müzayededen evvel münasip bir suretle ilân edilmek lâzımdır. Bedeli

müzayede, lükatanın yerine kaim olur.

3 - LÜKAYATA MALİKİYET, İADE

MADDE 695 - İlandan veya zabıta memuruna ihbardan itibaren beş sene içinde sahibi çıkmadığı

takdirde lükatayı bulan kimse, vazifesini yapmış ise ona malik olur.

Lükata sahibine iade olundukta bulan kimse bütün masrafını almakla beraber münasip bir

ikramiyeye müstahak olur.

Lükata meskür bir evde veya umumi bir daire ve müessesede bulunup ta ev sahibine veya

müstecire yahut o daire ve müesseyi muhafaza edene verilmiş ise bunlar, bulan kimsenin yerine

kaim olurlar. Ancak ikramiyeye müstahak olmazlar.

4 - DEFİNE

MADDE 696 - Keşiflerinden çok zaman evvel gömülmüş veya saklanmış olduğu ve artık maliki

bulunmadığı muhakkak görülen kıymetli şeyler define addolunur.

Define, içine gömüldüğü veya saklandığı gayrimenkul veya menkulün sahibinin mülkü olur.

İlmi bir kıymeti haiz olan eşyaya mütaallik hükümler mahfuzdur.

Defineyi keşfeden kıymetinin yarısını tecavüz etmemek üzere hakkaniyete muvafık bir ikramiye

talep edebilir.

5 - FENNİ BİR KIYMETİ HAİZ EŞYA

MADDE 697 - Kimsenin mülkü olmayıp ta mühim ve ilmi kıymeti haiz bulunan tabii eşyayı nadire

ile antikalar hazinenin mülkü olur. Gayrimenkulünde bu gibi eşya bulunan kimseler düçar

olacakları zarar ve ziyanın tamamiyle tazmini mukabilinde lâzımgelen hafriyat için müsaade

itasına mecburdur.

Keşfeden kimse ve keşfedilen şey define ise bulunduğu yerin sahibi o şeyin kıymetini tecavüz

etmemek üzere münasip bir ikramiye isteyebilirler.

IV - ENKAZ

MADDE 698 - Lükata hakkındaki hükümler, su, rüzgar, çiğ veya diğer tabii kuvvetler vasıtasiyle

veya herhangi bir suretle başkasının eline geçen şeyler ve hayvanlar hakkında da mer'idir. Bir

kimsenin arı ile meşgul kovanına uçan başkasının arıları tazminat vermeğe mahal olmaksızın

kovan sahibinin olur.

V - HUKUKİ TAĞYİR

MADDE 699 - Bir kimse malik olmadığı bir şeyi işlemiş veya tağyir etmiş olup ta amelin kıymeti o

şeyin kıymetinden fazla ise yeni şey âmilin ve aksi takdirde malikin olur. Amil hüsnü niyetle

hareket etmemiş ise amelinin kıymeti o şeyin kıymetinden fazla olduğu takdirde hâkim, yeni şeyin

mülkiyetini evvelki malike bırakabilir.

Tazminat ve sebepsiz mal edinmeden mütevellit dâva hakları mahfuzdur.

VI - İKİ MALIN BİRBİRLERİYLE KARIŞMA VEYA BİRLEŞMESİ

MADDE 700 - Muhtelif kimselerin malları ehemmiyetli bir surette tahrip edilmeksizin yahut fahiş

bir sây ve masraf yapılmaksızın ayırt edilemiyecek bir derecede karışmış veya birleşmiş olursa

alâkadarlar halitayı terkip eden malların karışma veya birleşme zamanındaki kıymetleri nisbetinde

hissedar olurlar.

Karışan veya birleşen mallardan biri diğerinin teferruatı kabilinden olursa halitanın mülkiyeti aslın

malikine ait olur.

Tazminat ve sebepsiz mal edinmeden mütevellit dâva hakları mahfuzdur.

VII - İKTİSABİ MÜRURU ZAMAN

MADDE 701 - Başkasının menkul bir malını nizasız ve fasılasız mülkümdür diye ve hüsnü niyetle

beş sene yedinde bulunduran kimse o mala müruru zaman sebebiyle malik olur. Zilyedin ihtiyari

olmaksızın bir mal üzerindeki yedi munkati olmakla müruru zaman inkıtaa uğramaz. Elverirki o

malı, senesi içinde ele geçirmiş veya o müddet içinde yed dâvası ikame etmiş olsun.

Alacak müruru zamanı hakkındaki hükümler, iktisabi müruru zaman müddetinin hesabında ve

inkıta ve tatilinde dahi caridir.

C) MENKUL MÜLKİYETİNİN ZIYAI

MADDE 702 - Menkulün mülkiyeti sahibi tarafından terkedilmedikçe veya başkası tarafından

iktisap olunmadıkça yalnız yedin inkıtaı ile zayi olmaz.

İKİNCİ KISIM

MÜLKİYETİN GAYRİ AYNİ HAKLAR

YİRMİ BİRİNCİ BAP

İRTİFAK HAKKI VE GAYRİ MENKUL MÜKELLEFİYETİ

BİRİNCİ FASIL

GAYRİMENKULE MÜTEALLİK İRTİFAK HAKKI

A) İRTİFAK HAKKININ MEVZUU

MADDE 703 - İrtifak hakkı bir gayrimenkul üzerine diğer bir gayrimenkulün lehine tahmil edilen

bir külfettir ki tahmil edilen gayrimenkulün sahibini;

irtifak hakkına malik olan kimse tarafından kullanılmağa ait bazı tasarruflara rıza göstermeğe

veya mülkiyete has olan bazı hakların kullanılmasından içtinap etmeğe mecbur kılar.

Bir şey yapmak borcu başlı başına irtifak hakkını teşkil edemeyip ancak ona feri olarak

raptedilebilir.

B) İRTİFAK HAKKININ TESİSİ

I - TESİS

1 - TESCİL

MADDE 704 - İrtifak hakkının tesisi için tapu siciline kayıt lâzımdır.

Hilâfına sarahat bulunmadıkça mülkiyet hakkındaki hükümler irtifak hakkının iktisap ve tescilinde

dahi caridir. İrtifak hakkının tesis olunduğu gayrimenkulün müruru zaman ile iktisabı ne gibi şeraite

tabi ise irtifak hakkı dahi o şerait dairesinde iktisap olunur.

2 - AKİT

MADDE 705 - İrtifak hakkını tesis için yapılan akit resmî olmadıkça muteber değildir.

3 - KENDİ GAYRİMENKULÜNE İRTİFAK HAKKI

MADDE 706 - Bir kimse malik olduğu iki gayrimenkulden biri lehine diğeri üzerine irtifak hakkı

tesis edebilir.

II - İRTİFAK HAKKININ SAKIT OLMASI

1 - UMUMİYETLE

MADDE 707 - İrtifak hakkı sicildeki kaydın terkini veya alâkadar iki gayrimenkulden birinin

büsbütün zayi olmasiyle sakıt olur.

2 - GAYRİMENKULLERİN BİR KİMSENİN MÜLKÜNDE BİRLEŞMESİ

MADDE 708 - İrtifak hakkında alâkadar olan gayrimenkuller bir kimsenin mülkünde birleşirlerse

o kimse irtifak hakkını terkin ettirebilir.

Terkin edilmedikçe irtifak hakkı bir aynî hak olmak üzere devam eder.

3 - KAZAİ TERKİN

MADDE 709 - İrtifak hakkı temin edildiği menfaatleri büsbütün kaybetmiş ise kendisine külfet

tahmil edilen gayrimenkulün sahibi bu hakkın terkinini istiyebilir.

Mucip olduğu külfete göre pek az menfaat temin eden irtifak hakkının dahi tazminat mukabilinde

tamamen veya kısmen terkini talep olunabilir.

C) İRTİFAK HAKKININ HÜKÜMLERİ

I - ŞUMULÜ

1 - UMUMİYETLE

MADDE 710 - İrtifak hakkının sahibi hakkını muhafaza ve ondan istifade için iktiza eden bütün

tedbirleri ittihaz edebilir ve hakkını ancak tahmil edilen gayrimenkulün sahibine en az zarar

verecek tarzda kullanır.

Tahmil edilen gayrimenkulün sahibi irtifak hakkının kullanılmasını hiç bir suretle men

edemiyeceği gibi işkâl dahi edemez.

2 - SİCİL KAYDINA GÖRE ŞÜMULÜN TAYİNİ

MADDE 711 - İrtifaktan mütevellit hakları ve borçları tâyin hususunda, tapu sicilindeki kayıtlara

itibar olunur.

İrtifak hakkının şümulü, tapu sicilindeki hudut dâhilinde gerek menşei gerek uzun müddettenberi

nizasız ve hüsnü niyetle ne tarzda kullanılagelmiş ise ona göre tâyin olunur.

3 - İSTİFADE EDEN GAYRİMENKULÜN YENİ İHTİYAÇLARI

MADDE 712 - İrtifak hakkından istifade eden gayrimenkulün yeni ihtiyaçları, irtifakın tahmil ettiği

külfetin ağırlaştırılmasını icap etmez.

II - MUHAFAZA MASARİFİ

MADDE 713 - İrtifak hakkına malik olan kimse, hakkını kullanmakta lâzım olan şeyleri yapmakla

mükelleftir. Yapılacak şeyler tahmil edilen gayrimenkul sahibine de faydalı ise, masrafı

menfaatlerine göre aralarında taksim olunur.

III - TADİLAT

1 - İRTİFAK HAKKININ TAALLUK ETTİĞİ YERİN DEĞİŞTİRİLMESİ

MADDE 714 - İrtifak hakkı, tesis olunduğu gayrimenkulün bir kısım üzerinde ise; tahmil edilen

gayrimenkul sahibi, menfati olduğu ve masrafını da deruhte ettiği takdirde; gayrimenkulün o

hakkın kullanılmasını işkâl etmiyecek bir yerine, naklini isteyebilir. Bu salâhiyet, irtifak hakkının

tesis olunduğu mahal tapu sicilinde kaydolunmuş olsa bile yine kullanılabilir.

Komşuluğa mütaallik hükümler, mecraların bir yerden diğer yere naklinde dahi caridir.

2 - TAKSİM

a) İRTİFAK HAKKINDAN İSTİFADE EDEN GAYRİMENKULÜN TAKSİMİ

MADDE 715 - İrtifak hakkından istifade eden gayrimenkul taksim olunduktan asıl olan, irtifak

hakkının her kısım için devamıdır. Şu kadar ki bu haktan fiilen yalnız bir kısım istifade

edebiliyorsa tahmil edilen gayrimenkul sahibi, irtifak hakkının, diğer kısımlardan terkinini talep

edebilir. Tapu idaresi bu talebi, irtifak hakkı sahibine tebliğ eder ve bir ay içinde itiraz olunmazsa

terkini yapar.

b) İRTİFAK HAKKİYLE MUKAYYET OLAN GAYRİMENKULÜN TAKSİMİ

MADDE 716 - Tahmil edilen gayrimenkul taksim olundukta, asıl olan, irtifak hakkının her kısımda

devamıdır. Şu kadar ki irtifak hakkı, fiilen bir kısım üzerinde kullanılmaz veya kullanılamaz ise o

kısmın sahibi irtifak hakkının kendi mülkünden terkin olunmasını talep edebilir. Tapu idaresi, bu

talebi irtifak hakkı sahibine tebliğ eder ve bir ay içinde itiraz olunmazsa terkini yapar.

İKİNCİ FASIL

İRTİFAK HAKKININ DİĞER NEVİLERİ VE

HUSUSİYLE İNTİFA HAKKI

A) İNTİFA HAKKI

I - MEVZUU

MADDE 717 - İntifa hakkı, menkul ve gayrimenkuller ile haklar ve bir mamelek üzerine tesis

olunabilir. Hilâfına sarahat bulunmadıkça, sahibine, üzerine tesis olunduğu şeyden tamamiyle

istifade etmek hakkını bahşeyler.

II - İNTİFA HAKKININ TESİSİ

1 - UMUMİYETLE

MADDE 718 - Menkul ve alacak üzerindeki intifa hakkı, menkulün intifa edecek kimseye teslimi

ve alacağın devriyle; ve gayrimenkul mallardaki intifa hakkı da, tapu siciline kayıt ile teessüs

eder. Hilâfına bir kayıt bulunmadıkça, mülkiyete dair hükümler menkul ve gayrimenkul intifa

haklarının iktisabında ve tescilinde tatbik olunur.

2 - KANUNİ İNTİFA HAKKI

MADDE 719 - Gayrimenkul üzerindeki kanuni intifa hakkı tapu siciline kaydedilmemiş olsa bile

ona muttali olanlara karşı dermeyan olunabilir.

Tescil yapılmış ise, herkese karşı dermeyan olunur.

III - İNTİFAIN SUKUTU

1 - SUKUTUN SEBEPLERİ

MADDE 720 - İntifa hakkı, üzerinde tesis olunduğu şeyin büsbütün ziyaiyle ve gayrimenkul

üzerinde tesis olunup ta tescili icap ediyorsa sicilindeki kaydının terkini ile, sakıt olur.

Müddetin hitamı ve intifa hakkı sahibinin vazgeçmesi ve vefatı gibi sukut sebepleri, gayrimenkul

mallar üzerinde intifaa mütaallik maddelerde;

gayrimenkul sahibine, yalnız sicil kaydının terkinini talep etmek salâhiyetini verir.

Kanuni intifa hakkı, sebebinin zevali ile zail olur.

2 - İNTİFANIN MÜDDETİ

MADDE 721 - İntifa hakkı, intifa sahibinin vefatiyle ve intifa eden şahıs hükmî ise infisahı ile

sakıt olur. Şu kadar ki hükmî şahsın intifa hakkı yüz seneden fazla devam edemez.

3 - İNTİFA HAKKININ TAALLUK ETTİĞİ ŞEYİN BEDELİ

MADDE 722 - Mal sahibi, büsbütün harap olan malı tekrar yapmağa mecbur değildir. Tekrar

yaparsa intifa hakkı avdet eder. İntifa hakkı, sigorta ve âmmenin menfaati için istimlâk gibi

hallerde; hakkın taalluk ettiği şeyin makamına kaim olan bedele, intikal eder.

4 - İADE

a) MÜKELLEFİYET

MADDE 723 - İntifa hakkı nihayet bulur bulmaz zilyed malı sahibine iadeye mecburdur.

b) MESULİYET

MADDE 724 - İntifa hakkı sahibi, zararın kendi hatası olmaksızın vâki olduğunu ispat edemezse;

intifa olunan şeyin telef ve ziyanından yahut kıymetine noksan gelmesinden mesul ve intifa hakkını

tecavüz ederek istihlâk ettiği şeyleri tazmin etmeğe mecburdur; fakat malın adet üzere

kullanılmasından mütevellit kıymet noksanından dolayı, tazminat ile mükellef değildir.

c) MASRAF

MADDE 725 - İntifa hakkı sahibi mecburiyet olmaksızın masraf yapmış yahut yeni imalat vücuda

getirmiş ise intifaın hitamında, başkasının işlerini idareye mahsus hükümlere tevfikan tazminat

isteyebilir ve malikin tazminden imtina ettiği tesisatı, malı eski haline iade etmeş şartiyle söküp

alabilir.

5 - TAZMİNAT MÜRURU ZAMANI

MADDE 726 - Malikin intifa edilen şede yapılan tebeddülerden ve kıymet noksanından ve intifa

eden kimsenin de yaptığı masraflardan ve vazettiği tesisatı söküp almak salâhiyetinden mütevellit

hakları, malın iadesinden itibaren bir sene geçmekle sakıt olur.

IV - İNTİFAIN HÜKÜMLERİ

1 - İNTİFA HAKKI

a) UMUMİYETLE

MADDE 727 - İntifa hakkı sahibi; zilyedlik, kullanmak ve istifade haklarına malik olup intifa edilen

malın idaresi de kendisine aittir. İntifa hakkı sahibinin, haklarını kullanırken iyi bir idarenin

icabettiği hükümlere riayet etmesi lâzımdır.

b) TABİİ SEMERELER

MADDE 728 - Malın intifa müddeti içinde kemale eren tabii semereleri intifa hakkı sahibinindir.

Zeriyatı icra eden malik veya intifa hakı sahibi, mahsulü olan kimseden, mahsulün kıymetini

tecavüz etmemek üzere münasip tazminat isteyebilir.

Malın semere ve mahsul kabilinden olmayan mütemmim cüzleri, malikindir.

c) FAİZ

MADDE 729 - İntifa hakkı tahmil edilen sermayenin faizleri ile taksite bağlı olan diğer varidatı,

müeccel dahi olsa intifaın başladığı günden nihayet bulduğu güne kadar, intifa hakkı sahibine

aittir.

d) İNTİFA HAKKININ FERAĞI

MADDE 730 - Zata mahsus olmayan intifa hakkı, bir başkasına ferağ edilebilir. Bu takdirde malik,

haklarını doğrudan doğruya mefruğunlehe karşı kullanabilir.

2 - MALİKİN HAKKI

a) NEZARET

MADDE 731 - Malik, intifa edilen şeyin haksız veya mahiyetine mugayir kullanılmasına mani

olabilir.

b) TEMİNAT İSTEMEK HAKKI

MADDE 732 - Hakları tehlikede olduğunu ispat eden malik, intifa hakkı sahibinden teminat

isteyebilir. İntifa hakkı, istihlâki kabil bir şeye veya kıymetli evraka taalluk ediyorsa tehlikeyi ispat

ve malı teslim etmeksizin dahi bu teminatı talep edebilir. İntifa hakkı kıymetli evraka taalluk ettiği

halde bu evrakın depo edilmesi kâfidir.

c) HİBE VE KANUNİ İNTİFALARDA TEMİNAT

MADDE 733 - İntifa hakkını muhafaza şartiyle bir malı hibe eden kimseden, teminat talep

edilemez. Kanuni intifalarda teminat vermek mecburiyeti, ahkâmı mahsusaya tabidir.

d) TEMİNAT VERMEMENİN NETİCELERİ

MADDE 734 - İntifa hakkı sahibi kendisine verilen kâfi bir mühlet içinde teminat vermez veya

malikin men'i hilâfına haksız kullanmakta devam ederse, hâkim başka bir tarz takarrür edinceye

kadar intifa eden kimsenin yedini refederek malı, bir kayyıma tevdi eder.

3 - DEFTER TUTMA

MADDE 735 - Malik ve intifa hakkı sahibi, masraf müşterek olmak üzere intifa edilen malların

resmî bir defterinin tutulmasını her zaman talep edebilirler.

4 - İNTİFA HAKKI SAHİBİNİN BORÇLARI

a) İNTİFA OLUNAN ŞEYİN MUHAFAZASI MÜKELLEFİYETİ

MADDE 736 - İntifa hakkı sahibi malı olduğu gibi muhafazaya ve bakımına lâzım olan âdi tamir

ve termimleri kendisi yapmağa mecburdur.

İntifa edilen şeyin muhafazası daha ehemmiyetli ameliyata yahut diğer tedbirlere ihtiyaç

gösteriyorsa intifa hakkı sahibi, malike haber verip, bunların yapılmasına müsaade etmekle

mükelleftir.

Malik, lâzımgelen şeyleri yapmazsa; intifa hakkı sahibi, bunların malikin hesabına kendisi

yapabilir.

b) MUHAFAZA MASRAFLARI VERGİ VE SAİR MÜKELLEFİYETLER

MADDE 737 - İntifa edilen şeyin, âdi muhafaza masrafiyle işletme masraflarını ve o şeyin karşılık

teşkil ettiği borçlar var ise bunların faizlerini; intifa eden kimse, ödemeğe mecbur olduğu gibi

vergisini ve bu neviden sair borçlarını ödemekle de mükelleftir.

Bütün mükellefiyetler intifa devam ettiği nisbette mevcuttur.

Eğer vergi ve diğer bu neviden sair borçlar intifa edilen şeyin maliki tarafından ödenmiş ise, intifa

eden kimse, yukarıda gösterilen nisbette tazmin ile mükelleftir.

Bunlardan maada mükellefiyetler malike terettüp eder. Şu kadar ki intifa eden kimse bu

mükellefiyetlerin ifası için lâzım olan parayı ivazsız olarak kendisine ödünç vermeğe muvafakat

etmezse, malik, bu paranın tedariki için intifa edilen şeyi nakde tahvil edebilir.

c) BİR MAMELEKİN BORÇLARIN FAİZİ

MADDE 738 - Bir mamelekin intifa hakkına malik olan kimse, bu mameleki takyit eden borçların

faizlerini ödemekle mükelleftir. Fakat, ahval müsait olduğu takdirde, bu mükellefiyetten beri

tutulmasını isteyebilir. Bu halde kendi istifade hakkı, borçların tediyesinden artan miktara iner.

d) SİGORTA

MADDE 739 - Mahalli örfe göre, iyi bir idare icabından oldukça; intifa hakkı sahibi, intifa ettiği

şeyi, malikin menfaatine olarak yangın ve diğer tehlikelere karşı sigorta ettirmekle mükelleftir.

Sigorta primlerini, istifade hakkı devam ettikçe, tediye eder. Bu mükellefiyet, intifa edilen şey,

evvelce sigorta ettirilmiş olduğu halde de mevcuttur.

V - İNTİFAA AİT HUSUSİ HALLER

1 - GAYRİMENKULLER

a) SEMERELER

MADDE 740 - Bir gayrimenkulden intifa hakkına sahip olan kimse, istifadenin fahiş derecede

olmamasına ihtimam ile mükelleftir.

İstihkakından fazla alınan semereler, malike ait olur.

b) İNTİFA EDİLEN ŞEYİN TAHSİS OLUNDUĞU CİHET

MADDE 741 - İntifa hakkı sahibi, intifa edilen şeyin tahsis edilmiş bulunduğu ciheti, malike

ehemmiyetli bir zararı mucip olarak surette değiştiremez. Hususiyle üzerinde intifa hakkı bulunan

şeyin ne şeklini değiştirebilir ne de onu esaslı bir surette tadil edebilir; gayrimenkulün tahsis

edilmiş bulunduğu cihette esaslı tâdilatı mucip olmadığı hallerde bile malike haber vermeksizin taş,

kis ve turp ocakları açamıyacağı gibi buna benzer diğer imalâtta da bulunamaz.

c) ORMANLAR

MADDE 742 - Bir ormande intifa hakkına sahip olan kimse, o ormandan münasip bir tertip

dairesinde istifade edebilir. Malik ile intifa hakkı sahibi, ormanın işletme tertibi tanzim edilirken

kendi haklarının gözetilmesini isteyebilirler.

Fırtına, kar, yangın, haşeratın istilâsı gibi sebepler tesiriyle alelâde istifadenin iktiza ettiği

dereceden mühim bir nisbette fazla ağaç kesilmiş ise, bundan sonra orman, bu zararı tedricen

telâfi edecek surette işletilir yahut ormanın işletme tertibi yeni ahval tevfik edilir.

Alelâde istifadenin iktiza ettiği dereceden fazla kesilmiş olan ağaçların bedeli, faize yatırılır ve

gelir noksanını tamamlamağa tahsis edilir.

d) MADENLER

MADDE 743 - Madenler gibi, toprağın mütemmim cüzüleri çıkarılmak suretiyle istifade edilen

şeylerden intifa hakkı, ormanlardan intifaa dair olan hükümlere tabidir

KULLANMAK

2 - İSTİHLAK SURETİYLE VUKUBULAN VEYA KIYMETLERİ TAKDİR EDİLEN ŞEYLER

MADDE 744 - Hilâfına hüküm bulunmadıkça, kullanılması istihlâk suretiyle vukubulan şeylerin

mülkiyeti, intifa edene ait olur. İntifa eden bunların intifaın başladığı gündeki kıymetleri ile borçlu

olur.

Hilâfı tasrih edilmediği halde intifa hakkı sahibi, kıymetleri takdir edilerek kendisine teslim edilen

sair menkullerde, dilediği gibi tasarruf edebilir ve bu hakkını kullandığı halde onların kıymetleri ile

borçlu olur.

Haklarında tasarruf icra edilmiş olan eşya; zirai işletme levazımı, hayvan sürüleri ve ticari emtia

kabilinden ise intifa hakkı sahibi, aynı cins ve neviden eşya vererek, borcunu ödeyebilir.

3 - ALACAK

a) İSTİFADENİN ŞÜMULÜ

MADDE 745 - Bir alacak üzerindeki intifa hakkı onun gelirine temellük hakkı verir. Tediye

mutalebesi ve intifa hakkına tâbi olan kıymetli evraka ait bütün temellüki tasarruflar, malik ve

intifa eden kimseler tarafından müşterek yapılmak lâzımdır.

Borçlu, tesviye için ikisine birden müracaat eder.

Alacak, tehlikeye düşdüğü takdirde iyi bir idarenin icabettiği tedbirlere tevessül etmek için, malik

ile intifa edenden herbiri, diğerinin iştirakini isteyebilir.

b) TEDİYE VE TENMİYE

MADDE 746 - Malik ile intifa hakkı sahibinden yalnız birine ödemeye mezun edilmemiş olan

borçlu, borcunu ya her ikisine birden tediye veya kâtibiadile tevdi etmekle mükelleftir.

Tediye olunan şey ezcümle ödenen sermaye üzerinde intifa edenin, istifade hakkı vardır. Malik ve

intifa eden, sermayelerin emin ve faizli eshama yatırılmasını isteyebilirler.

c) ALACAKLARIN TEMLİKİNİ İSTEMEK HAKKI

MADDE 747 - İntifa başladığından itibaren üç ay içinde intifa eden kimse, üzerine hakkı taallûk

eden alacakların ve kıymetli evrakın kendisine temlik edilmesini isteyebilir. Temlik vaki olunca,

alacak ve kıymetli evrakın devri zamanındaki kıymetleri ile malike karşı borçlu olur ve malik,

istemekten fariğ olmadıkça, bunlar için teminat vermeğe mecbur olur.

Eğer malik, teminat istemek hakkından feragat etmemiş ise; devir, teminatın itasından sonra

yapılır.

B) SÜKNA HAKKI

I - UMUMİYETLE

MADDE 748 - Sükna hakkı, bir evde oturmak yahut onun bir kısmını işgal etmek hakkıdır. Bu

hak, ahare temlik edilemez ve mirasçıya intikal etmez.

Kanunda hilâfı yazılı olmadıkça intifa hakkına dair olan hükümler, sükna hakkında da caridir.

II - SÜKNA HAKKININ ŞÜMULÜ

MADDE 749 - Sükna hakkının şümulü, umumiyetle bu hak sahibinin şahsi ihtiyaçlarına göre

takdir olunur. Şahsına münhasır olduğu sarahaten beyan edilmiş olmadıkça hak sahibi, hakkının

taallûk ettiği gayrimenkulde ailesi ve evi halkiyle birlikte oturmak salâhiyetini haizdir. Bir binanın

yalnız bir kısmında sükna hakkına sahip olan kimse, o binanın müştereken kullanmağa mahsus

olan mahallerinden istifade edebilir.

III - MÜKELLEFİYETLER

MADDE 750 - Sükna hakkına sahip olan kimse, ev veya apartmanın tamamından

müstakilen istifade salâhiyetini haiz ise; âdi tamirat gibi, muhafazaya mütaallik masrafları

yapmakla mükelleftir.

Sükna hakkı, malik ile müştereken kullanılmakta ise muhafaza masrafları malike terettüp eder.

C) ÜST HAKKI

I - KONU VE TAPU KÜTÜĞÜNE KAYIT

MADDE 751 - (Değişik: 3678 - 14.11.1990) Malik, üçüncü kişiye, gayrimenkulünün altında veya

üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisini veren bir irtifak hakkı

kurabilir.

Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bu hak başkasına devredilebilir ve mirasçılara geçer.

Üst hakkı, müstakil ve daimî nitelikte ise, üst hakkı sahibinin talebiüzerine tapu kütüğüne

gayrimenkul olarak kaydedilir. Üst hakkı en az yirmi yıl için tesis edilmişse sürekli nitelikte sayılır.

II - KAPSAMI VE HÜKÜMLERİ

MADDE 751/a - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Üst hakkının tesisine ilişkin resmî senette üst hakkının

kapsamı, hükümleri, özellikle yapının konumu, şekli, niteliği, boyutları, tahsis amacı ve üzerinde

yapı bulunmayan alandan faydalanmaya ait hususlar yer alır. Bu sözleşme hükümleri üst hakkını ve

yüklü gayrimenkulü iktisap eden herkes için bağlayıcıdır.

III - SÜRENİN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI

1 - YAPI MÜLKİYETİNİN MALİKE GEÇMESİ

MADDE 751/b - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Üst hakkının süresi sona erince mevcut yapılar

gayrimenkulün mütemmim cüzü olur ve malikine kalır.

Üst hakkı tapu kütüğüne ayrı bir gayrimenkul olarak kaydedilmişse, sürenin sonunda bu sahife

kapatılır. Ayrı bir gayrimenkul olarak kaydedilen üst hakkı üzerinde mevcut rehin hakları, diğer

bütün hak, takyit ve yükümlülükler de sahifenin kapatılmasıyla birlikte sona erer. 751/c maddesi

hükmü saklıdır.

2 - TAZMİNAT

MADDE 751/c - (Ek: 3678- 14.11.1990) Gayrimenkul maliki, aksi kararlaştırılmadıkça, kendisine

kalan yapılan için üst hakkı sahibine bir tazminat ödemez. Bir tazminat ödenmesi

kararlaştırılmışsa, tazminatın miktarı ve hesaplanış tarzı belirlenir. Ödenmesi kararlaştırılan

tazminat üst hakkı kendileri için rehnedilmiş alacaklıların kalan alacaklarının teminatını teşkil eder

ve rızaları olmaksızın üst hakkı sahibine ödenemez.

Kararlaştırılan tazminat ödenmez veya teminat altına alınmazsa üst hakkı sahibi veya bu hak

kendisine rehnedilmiş olan alacaklı, tazminat alacağına teminat olmak üzere, terkin edilen üst

hakkı yerine aynı derecede ve sırada bir ipoteğin tescilini isteyebilir.

Bu ipoteğin tescilinin üst hakkının sona ermesinden itibaren üç ay içinde yapılması gerekir.

3 - DİĞER HÜKÜMLER

MADDE 751/d - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Gayrimenkul malikine kalan yapılar nedeniyle üst

hakkı sahibine bir tazminat ödenmesi kararlaştırılmış ise, tazminatın miktarına ve hesaplanış

tarzına, üst hakkı süresinin sonunda gayrimenkulün eski haline getirilmesine ilişkin hükümler

resmî senette yer alır. Bu hükümler üst hakkını ve yükümlü gayrimenkulü iktisap eden herkez için

bağlayıcıdır.

IV - SÜRESİNDEN ÖNCE DEVİR TALEBİ

1 - ŞARTLARI

MADDE 751/e - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Üst hakkı sahibi bu haktan doğan yetkilerinin sınırını

ağır şekilde aşar veya sözleşmeden doğan borçlarını önemli ölçüde ihlal ederse, malik, üst hakkının

ona bağlı bütün hak ve yükümlülükleri ile birlikte süresinden önce kendisine devrini isteyebilir.

2 - HAKKIN KULLANILMASI

MADDE 751/f - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Malik üst hakkının devri kendisine geçecek yapılar için

uygun bir tazminat ödeme kaydıyla talep edebilir. Üst hakkı sahibinin kusuru tazminatın

belirlenmesinde indirim sebebi olarak gözönüne alınabilir.

Üst hakkının malike devri, tazminatın ödenmesine veya bu tazminatın teminat altına alınmış

olmasına bağlıdır.

3 - DİĞER HALLER

MADDE 751/g - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Devri isteme hakkının kullanılmasına dair hükümler

malikin üst hakkının vaktinden evvel sona erdirme veya üst hakkı sahibinin borçlarını ihlal etmesi

sebebiyle devri isteme hakkı saklı tuttuğu hallerde de uygulanır.

V. ÜST HAKKI İRADININ TEMİNATI

1 İPOTEK KURULMASINI İSTEMEK HAKKI

MADDE 751/h – (Ek: 3678 - 14.11.1990) Malik üst hakkı karşılığı olarak irad tarzında borçlanılan

edaların azami üç yıllık miktarının tapu kütüğüne gayrimenkul olarak kayıtlı üst hakkını takyid eden

ipotekle teminat altına alınmasını halen üst hakkı sahibi olan kimseden talep edebilir.

İradın her yıl için eşit olarak belirlenmemesi halinde bu kanuni ipoteğin tescili iradın eşit olarak

dağıtılmasında üç yıla düşecek miktarı için yapılabilir.

2. TESCİL

MADDE 751/i – (Ek: 3678 – 14.11.1990) İpotek, üst hakkının süresi içerisinde her zaman tescil

edilebilir ve icra yolu ile satışta terkin olunmaz.

Yapı alacaklıları ipoteğinin kurulmasına dair hükümler kıyasen burada da uygulanır.

VI. SÜRENİN ÜST SINIRI

MADDE 751/j (Ek: 3678 – 14.11.1990) Üst hakkı, müstakil bir hak olarak yüz yıldan daha fazla

bir süre için kurulamaz.

Üst hakkı her zaman kurulması için öngörülen şekle uyularak azami bir yüz yıl daha uzatılabilir.

Ancak bu konuda önceden verilen her türlü taahhüt geçersizdir.

D) BİR BAŞKASININ ARSASINDA BULUNAN KAYNAK ÜZERİNDEKİ HAK

MADDE 752 – Başkasının arsasındaki kaynak üzerinde hakkı bulunan kimse, bu arsa malikini,

suyun alınması veya akıtılması için muktazi müsaadeyi vermeğe icbar edebilir. Hilafına mukavele

olmadıkça, bu hak başkasına temlik edilebilir ve mirasçıya intikal eder.

Eğer bu hak, müstakil ve daimi bir mahiyeti haiz ise tapu siciline gayrimenkul olarak

kaydedilebilir.

(H) DİĞER İRTİFAK HAKLARI:

MADDE 753 – Malik, herhangi bir kimseye veya bir cemaat lehine kendi arsası üzerinde nişan

talimi veya mürur gibi muayyen bir istifadeye mütehammil olmak şartiyle, diğer irtifak hakları tesis

edebilir.

Hilâfına mukavele olmadıkça, bu haklar başkasına temlik olunamaz ve bunların şümulü hak

sahibinin adi ihtiyaçlarına göre takdir olunur.

İntifak haklarına dahil olan hükümler, onlarda dahi caridir.

ÜÇÜNCÜ FASIL

GAYRİMENKUL MÜKELLEFİYETİ

(A)GAYRİMENKUL MÜKELLEFİYETİNİN MEVZUU:

MADDE 754 - Gayrimenkul mükellefiyeti, bir gayrimenkul malikinin; mülkü dolayısiyle, o

gayrimenkul karşılık olmak üzere, diğer bir kimse lehine bir şey yapmağa veya vermeğe mecbur

tutulmasıdır.

Bu mükellefiyet, diğer bir gayrimenkule malik olan kimse lehine de, mülkiyeti dolayısiyle tesis

olunabilir.

İrat senetleri ve hukuku âmmeye müteallik gayrimenkul mükellefiyetleri müstesna olmak üzere

verilecek ve yapılacak şeylerin, takyit edilen gayrimenkulün mahiyeti ve münasebeti yahut istifade

edecek gayrimenkulün işletilme ihtiyaçları ile alâkası bulunmak lazımdır.

(B)TESİS VE SUKUT:

I.TESİS:

1 – İKTİSAP VE TESCİL:

MADDE 755 – Gayrimenkul mükellefiyetinin tesisi için, tapu siciline kaydı lâzımdır. Sicil kaydında,

mükellefiyetin kıymeti olmak üzere Türk parası olarak muayyen bir miktar gösterilir. Eğer

mükellefiyet, muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olursa, diğer bir surette

takdir edilmediği halde, mükellefiyetin kıymeti, beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin yirmi

misline musavi addolunur.

Hilâfına hüküm bulunmadıkça, gayrimenkul mükellefiyetlerinin iktisap ve tescili, gayrimenkul

mülkiyeti hakkındaki hükümlere tabidir.

2 – HUKUKU AMMEYE MÜTEALLİK GAYRİMENKUL MÜKELLEFİYETİ

MADDE 756 – Hukuku âmmeye müteallik gayrimenkul mükellefiyeti, hilâfına hüküm

bulunmadıkça, tescile tabi değildir.

Kanun, bir şahsa yalnız bir gayrimenkul mükellefiyeti tesisini istemek hakkını bahşettiği takdirde;

bu mükellefiyet, ancak tescil ile teessüs eder.

3 – TEMİNAT KASDİYLE YAPILAN GAYRİMENKUL MÜKELLEFİYETİ:

MADDE 757 – İrad senedine müteallik hükümler, bir alacağın teminatı olmak üzere tesis edilen

gayrimenkul mükellefiyetinde de caridir.

II.SUKUT SEBEPLERİ:

1 – UMUMİYETLE:

MADDE 758 – Gayrimenkul mükellefiyeti, sicil kaydının terkini ve takyit edilen gayrimenkulün

büsbütün zayi olması ile sakıt olur.

Feragat ve iştira gibi sukut sebeplerinden biri bulunduğu halde takyit edilen gayrimenkulün

maliki, sicildeki kaydın terkinine muvafakat etmesini, alacaklıdan istemek hakkını haiz olur.

2 - İŞTİRA

a) ALACAKLININ İŞTİRAYI İSTEMEK HAKKI

MADDE 759 - Alacaklı, bir mukavele ile mezun olduğu takdirde ve bundan başka aşağıdaki

hallerde malikten, gayrimenkul mükellefiyetini satın almasını isteyebilir:

1 - Takyit edilen gayrimenkul, alacaklının haklarını mühim tehlikeye maruz kılacak surette taksim

edilmiş ise.

2 - Malik, gayrimenkulünün kıymetini, mukabilinde teminat vermeksizin tenkis eder ise.

3 - Malik, birbiri ardınca üç sene yapmağa veya vermeğe mecbur olduğu şeyleri yapmamış veya

vermemiş ise.

b) TAKYİT EDİLEN GAYRİMENKUL MALİKİNİN İŞTİRAYI İSTEMEK HAKKI

MADDE 760 - Takyit edilen gayrimenkul maliki, bir mukavele ile mezun olduğu takdirde ve

bundan başka aşağıdaki hallerde iştira talebinde bulunabilir:

1 - Gayrimenul mükellefiyetini tesis eden akdin hükümlerine diğer taraf riayet etmez ise.

2 - İştirası kabil olmamak üzere veya otuz seneden fazla bir müddet için tesis edilmiş olsa bile

mükellefiyetin teessüsünden itibaren otuz sene geçmiş ise otuz sene geçdikten sonra iştira

salâhiyetini kullanabilmek için borçlu, alacaklıya bunu her halde bir sene evvel ihbar ile

mükelleftir.

Müebbet bir irtifak hakkına merbut olmak üzere tesis edilen gayrimenkul mükellefiyeti, iştira

edilemez.

c) İŞTİRA BEDELİ

MADDE 761 - Hakikî kıymetin daha az olduğunu ispat etmek salâhiyeti baki kalmak şartiyle;

iştira, gayrimenkul mükellefiyetinin kıymeti olmak üzere tapu sicilinde mukayyet olan meblağ

mukabilinde, icra edilir.

3 - MÜRURU ZAMAN

MADDE 762 - Gayrimenkul mükellefiyetinde müruru zaman cari olmaz. Yapılacak ve verilecek

şeylerden muacceliyet iktisap edenler, takyit edilen gayrimenkul malikinin şahsi borcu olduğundan

itibaren, müruru zamana tâbi olurlar.

C) HÜKÜMLER

I - ALACAKLININ HAKKI

MADDE 763 - Gayrimenkul mükellefiyeti, borçluya karşı şahsi bir alacak husule getirmeyip ancak

takyit edilen gayrimenkulün kıymeti üzerinden istifa edilmek hakkını verir. Verilecek ve yapılacak

şey muaccel olduğu tarihten itibaren üç sene sonra şahsi borç olur ve artık takyit edilen

gayrimenkul, bu borcun karşılığı olmaktan çıkar.

II - BORCUN MAHİYETİ

MADDE 764 - Takyit edilen gayrimenkulün maliki, değiştiği takdirde yeni malik başka bir

muameleye hacet kalmaksızın, gayrimenkul mükellefiyetinin mevzuuna dahil şeylerle borçu olur.

Takyit edilen gayrimenkulün taksimi irat senetlerinde ne gibi hükümler vücude getirir ise

gayrimenkul mükellefiyeti hakkında da aynı hükümler husule getirir.

YİRMİ İKİNCİ BAP

GAYRİMENKUL REHNİ

BİRİNCİ FASIL

UMUMİ HÜKÜMLER

A) ŞARTLAR

I - GAYRİMENKUL REHİNİN ŞEKİLLERİ

MADDE 765 - Gayrimenkul rehni, ipotek veya ipotekli borç senedi ve irat senedi şeklinde tesis

olunabilir. Bundan başka her hangi bir şekilde gayrimenkul rehni, memnudur.

II - TEMİN EDİLEN ALACAK

1 - RESÜLMAL

MADDE 766 - Gayrimenkul rehin, ancak muayyen bir alacak için miktarı Türk parasiyle

gösterilerek tesis olunabilir. Alacağın miktarı muayyen değilse, gayrimekulün âzami ne miktar için

teminat teşkil edeceği, her iki tarafça tesbit olunur.

(Ek Fıkra: 3678 - 14.11.1990)766/a maddesi hükümleri saklıdır.

YABANCI PARA ÜZERİNDEN REHİN TESİSİ

MADDE 766/a - (Ek: 3678 - 14.11.1990) Yabancı para üzerinden gayrimenkul rehni tesisi,

vadesi 5 yıl ve daha fazla olan dış kaynaklı krediler için mümkündür. Bu halde, her derecenin

ifade ettiği miktar, rehin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak aynı

derecede birden fazla para türü kullanılarak rehin tesis edilemez.

Yabancı para ile tesis edilmiş rehne ait bir derecenin boşalması halinde, yerine, tescil edileceği

tarihteki karşılığı Türk parası veya yabancı diğer bir para üzerinden rehin tesis edilebilir. Türk

parası ile tesis edilmiş bir rehne ait derecenin boşalması halinde ise, yerine tescil edileceği

tarihdeki karşılığı yabancı para üzerinden rehin tesis edilebilir.

Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez

Bankasının döviz alış kuru esas alınır. Rehin haklarının hangi yabancı para üzerinden tesis

edilebileceği Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca belirlenir.

2 - FAİZ

MADDE 767 - Mürabaha hakkındaki hükümler mahfuz olmak üzere her iki taraf faiz miktarını

serbestçe tâyin edebilirler.

III - REHNİN MEVZUU

1 - HANGİ GAYRİMENKULLER REHİN OLARAK TESİS OLUNABİLİR

MADDE 768 - Bir gayrimenkulün rehni, ancak tapuda müseccel olmasına bağlıdır.

2 - MERHUNUN TAYİNİ

a) GAYRİMENKUL BİR İSE

MADDE 769 - Rehnin tesisi zamanında rehin ile takyit olunan gayrimenkul, tahsisen tâyin

edilmek lâzımgelir. Taksim keyfiyeti tapu sicilinde gösterilmiş olmadıkça bir gayrimenkulün

parçaları rehin ile takyit olunamaz.

b) GAYRİMENKUL BİRDEN ZİYADE İSE

MADDE 770 - Birden ziyade gayrimenkul, aynı malike veya müştereken ve müteselsilen borçlu

olan kimselere ait olduğu takdirde; aynı alacak için, rehin edilebilir. Aynı alacak için birden ziyade

gayrimenkul üzerinde rehin tesis olunan diğer bütün hallerde, gayrimenkullerden herbiri bu

alacağın muayyen bir hissesi için takyit edilmek iktiza eder. Hilâfına mukavele olmadıkça

teminatın tevzii, muhtelif gayrimenkullerin kıymeti ile mütenasip olmak lâzımgelir.

B) TESİS VE SUKUT

I - TESİS

1 - TESCİL

MADDE 771 - Gayrimenkul rehni, tapu siciline kayıt ile tesis olunur.

Kanunen tâyin olunan istisnalar mahfuzdur.

Gayrimenkul rehne müteallik akit, ancak resmî şekilde yapıldığı surette muteber olur.

2 - GAYRİMENKUL BİRDEN ZİYADE KİMSELERE AİT İSE

MADDE 772 - Bir gayrimenkulün hissedarlarından herbiri, kendi hissesini,rehin hakkı ile takyit

edebilir.

Fakat, iştirak halindeki mülkiyette, gayrimenkulün rehni; ancak tamamı, iştirake dahil olanların

cümlesi namına takyit edilmek suretiyle sahih olur. II - SUKUT

MADDE 773 - Gayrimenkul rehni, kaydın terkini ve gayrimenkulün tamamen ziaiyle sakit olur.

Umumi menfaat için istimlâk halinde, rehnin sukutu, kanunu mahsusuna bağlıdır.

III - PARÇALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ HALİNDE

1 - TEMİNATIN BAŞKA ARAZİYE GEÇMESİ

MADDE 774 - Hükümet eliyle veya hükümetin nezareti altında muhtelif arazi parçaları

birleştirildiği surette o parçaları takyit eden rehinler, sıralarını muhafaza ederek, mukabillerinde

alınan araziye geçer.

Muhtelif alacaklara karşı merhun bulunan veya bazıları merhun olmayan birden ziyade parça

yerine kâim arazinin tamamı, mümkünse evvelki sıralarını muhafaza etmek suretiyle o parçaların

üzerindeki rehinler ile takyit edilmiş olur.

2 - BORÇLUNUN İŞTİRA HAKKI

MADDE 775 - Parçaların birleştirilmesi nihayet buluncaya kadar borçlu tediyede üç ay evvel

haber vermek şartiyle bunların üzerindeki rehin haklarını satın alabilir.

3 - NAKDİ TAZMİNAT

MADDE 776 - Rehin hakları ile mukayyet olan bir gayrimenkul için tazminat tediye edilmiş

olduğu takdirde tazminat, alacaklılar arasında sıralarına göre ve aynı sırada iseler alacakları

nisbetinde tevzi olunur. Tazminat, temin edilen alacağın yirmide birinden fazla olduğu veya yeni

gayrimenkul alacak için teminat teşkil etmediği surette alacaklıların muvafakati olmaksızın

borçluya verilemez.

C) HÜKÜMLERİ

I - ALACAKLININ HAKKININ ŞÜMULÜ

MADDE 777 - Gayrimenkul rehini, mütemmim cüzlerine ve teferruatına şâmil olur.

Makine veya otel mefruşatı gibi rehin senedinde sarahaten teferruat olarak gösterilen ve tapu

sicilinde zikrolunan şeyler, kanunen teferruattan sayılamıyacağı ispat edilmedikçe, teferruattan

addedilir. Teferruat üzerinde üçüncü şahsa ait haklar mahfuzdur.

II - KİRALAR

MADDE 778 - Kiraya verilmiş bir gayrimenkulü takyit eden rehin, merhunun nakde tahvili için

alacaklı tarafından başlayan takibattan veya borçlunun iflâsına hükümden nakde tahvil zamanına

kadar geçen müddete ait kiralara da şâmil olur. Bu hak, kiracıya karşı ancak takibatın kendisine

tebliğinden veya iflâsın ilânından sonra dermeyan olunabilir.

Vadesi hülul etmeyen kiraya müteallik olarak malik tarafından icra olunan hukuki tasarruflar veya

bu kiralar üzerine başka alacaklılar tarafından konulan hacizler, kiranın muacceliyet

kesbetmesinden evvel, rehnin nakde tahvili için takibatta bulunan alacaklı hakkanda muteber

değildir.

III - MÜRURU ZAMANIN CEREYAN ETMEMESİ

MADDE 779 - Gayrimenkul bir rehnin tescili, alacak hakkında müruru zamanın cereyanına mâni

olur.

IV - TEMİNAT

1 - GAYRİMENKULÜN KIYMETİNİN TENKİSİNE KARŞI TEDBİRLER

a) MUHAFAZA TEDBİRLERİ

MADDE 780 - Malik tarafından, merhunun kıymetini düşürecek bir fiil veya ihmal vukuunda;

alacaklı, hâkimden borçluya lâzımgelen tenbihatın yapılmasını istiyebilir.

Alacaklı, lâzım olan tedbirleri ittihaz etmek üzer hâkim tarafından mezun kılınabileceği gibi

teehhürde tehlike mevcut olduğu surette bu tedbirleri kendiliğinden ittihaza da salâhiyeti vardır. Bu

hususdaki masrafları malik, kendisine borçlu olur. Alacaklı bu masraflar için tescile hacet

olmıyarak gayrimenkul üzerinde diğer müseccel mükellefiyetlere rüçhanlı rehin hakkını haizdir.

b) TEMİNAT VE EVVELKİ HALİN TESİSİ

MADDE 781 - Gayrimenkulün kıymetinin tenezülü halinde, alacaklı, borçlusundan teminat veya

evvelki halin tesisini istiyebilir.

Alacaklı, kıymetin tenezzülü tehlikesi mevcut olduğu takdirde dahi teminat istiyebilir.

Borçlu, hâkim tarafından verilen mühlet içinde teminat vermediği veya evvelki hali tesis

etmediği surette, alacaklı, borçtan teminat noksanına tekabül edecek bir miktar tediyesini

talebeder.

2 - MALİKİN KUSURU OLMAKSIZIN REHNİN KIYMETTEN DÜŞMESİ

MADDE 782 - Merhunun kıymeti, malikin kusuru olmaksızın tenezzül ederse alacaklı ancak

malikin aldığı tazminat nispetinde kendisinden teminat veya tediyat istiyebilir. Bununla beraber

alacaklı kıymetin tenezzülüne mâni olacak veya bu tenezzülü izale edecek tedbirler yapabilir.

Alacaklı, bu yoldaki masraflar için tescile hacet olmıyarak gayrimenkul üzerinde diğer müseccel

mükellefiyetlere rüçhanlı bir rehin hakkını haizdir. Fakat malik, bu masraflardan dolayı şahsen

mesul olmaz.

3 - MALİKİN MERHUNATTAN BAZI PARÇALARI MÜLKÜNDEN ÇIKARMASI

MADDE 783 - Malik rehin ile takyit edilmiş olan gayrimenkulün temin edildiği alacağın yirmide

birinden az kıymeti olan bir parçasını mülkünden çıkarır ise; alacaklı kendisine alelhesap bu

parçanın kıymeti ile mütenasip bir miktar tediyede bulunulduğu veya gayrimenkulün kalan kısmı

kâfi bir teminat teşkil ettiği takdirde o parça üzerindeki rehinin fekkinden, imtina edemez.

V - SONRADAN TESİS EDİLEN AYNİ HAKLAR

MADDE 784 - Malikin, merhun olan gayrimenkulü başka aynî haklarla takyit etmek

salâhiyetinden feragati muteber değildir. Alacaklının gayrimenkul üzerindeki rehin hakkı, o

gayrimenkulün üzerinde müsaadesi olmaksızın sonradan tesis edilen bütün irtifak haklarına ve

gayrimenkul mükellefiyetlerine takaddüm eder. Merhun nakde tahvil edilirken evvelki alacaklıyı

izrar eden bu haklar, terkin olunur. Evvelki alacaklının talebi ile irtifak haklarının veya

gayrimenkul mükellefiyetlerinin terkini halinde bu hakların sahipleri merhunun nakde tahvilinde

alacakları sonradan kaydolunan alacaklılara karşı haklarının kıymetini o nakitten istifa etmekte,

rüçhanı haizdirler.

VI - İPOTEK DERECESİ

1 - HÜKÜMLER

MADDE 785 - Gayrimenkul rehin edilirken hangi ipotek derecesi kaydedilirse o derecenin ifade

ettiği kuvvetle teminat teşkil eder. Rehin hakları, kendilerine tekaddüm edecek meblağ miktarı

kayitte irae edilmek şartiyle ikinci veya her hangi bir derecede olmak üzere tesis edilebilir.

2 - TERTİP

MADDE 786 - Bir gayrimenkul üzerinde muhtelif derecede rehinler tesis olunursa bunlardan

birinin terkini, alacaklıyı serbest kalan dereceye geçirmez. Malik, terkin olunan rehnin yerine bir

diğerini tesis edebilir.

Sonradan gelen alacaklılara serbest derecelerden istifade etmek hakkını veren mukavelelerin

muteber olması, tapu siciline o yolda şerh verilmelerine bağlıdır.

3 - BOŞ DERECELER

MADDE 787 - Bir rehin hakkı muahhar bir sırada olarak tesis olunduğu ve ona tekaddüm eden

başka rehinler mevcut olmadığı veya borçlu mukaddem bir rehin senedini kullanmadığı, yahut

mukaddem alacak kaydolunmuş meblağ miktarına vasıl olmadığı takdirde; nakte tahvili halinde

gayrimenkulün semeni, boş dereceler nazarı itibara alınmaksızın, sıralarına göre teminatlı

alacaklılara verilir.

VII - REHİN NASIL NAKDE TAHVİL OLUNUR

MADDE 788 - Borçlu, borçlarını ödemediği surette alacaklı gayrimenkulün semeninden alacağını

istifa eder. Borçlu, borcunu tediye etmediği surette alacaklıya gayrimenkulü temellük etmek

salâhiyeti veren her türlü mukavele batıldır. Aynı alacak için birden ziyade gayrimenkul üzerinde

rehin tesis edilmiş ise alacaklı bunların aynı zamanda satılmasını talep etmeğe mecburdur.

Bununla beraber icra memuru, ancak bey'i zaruri olanlarını satar.

1 - SATIŞ BEDELİNİN TEVZİİ

MADDE 789 - Gayrimenkulün satış bedeli, alacaklılar arasında sıralarına göre tevzi olunur.

Aynı sırada olan alacaklılar, bedele, alacakları nisbetinde iştirak ederler.

2 - TEMİNAT ŞÜMULÜ

MADDE 790 - Gayrimenkul rehni, alacaklıya şunları temin eder:

1 - Resülmali.

2 - Takip masrafları ve geçen günlerin faizleri.

3 - İflâsın açıldığı veya gayrimenkulün satılması talep edildiği zamanda vadeleri hulûl etmiş

bulunan üç senelik faizler ile son vadeden itibaren cereyan eden faizler.

Evvelce tâyin edilmiş olan faiz miktarı sonradan gelen alacaklıların zararına olarak yüzde beşten

fazlaya çıkarılamaz.

3 - MASRAFLAR İÇİN TEMİNAT

MADDE 791 - Gayrimenkulün muhafazası veya malik hesabına sigorta ücretleri tediye için

alacaklının yaptığı masraflar, tıpkı alacağı gibi teminatlıdır.

VIII - ARAZİNİN ISLAHI NETİCESİNDEN REHİN HAKKI

1 - SIRA

MADDE 792 - Hükümet marifetiyle icra olunan ıslahat neticesinde arazinin kıymeti arttığı surette

malik, hissesine isabet eden masraflar için bu araziyi, bu masraflar bedelinde kendisine ikraz eden

alacaklı lehine olarak bir rehin hakkı ile takyit edebilirler. Bu hak sicile kaydolunur. Ve o arazi

üzerinde mukayyet bütün mükellefiyetlere takaddüm eder.

Fakat Hükümet, bu ıslahat masrafına iştirak etmemiş ise; malik arazisini masraflarının en çok

üçte ikisi için rehin hakkı ile takyit edebilir.

2 - ALACAĞIN VE REHNİN SUKUTU

MADDE 793 - Devletin yardımı olmaksızın icra edilen arazi ıslahatında masraf hisselerine karşılık

olarak kaydolunan borç, resülmalin yüzde beşinden az olmamak üzere senevi taksitlerle ödenir.

Rehin hakkı gerek alacak gerek senevi taksitler hakkında bunların muaccel oldukları tarihten

itibaren üç sene sonra sakıt olur. Sonra gelen alacaklılar, sıralarına göre ileri geçerler.

IX - SİGORTA TAZMİNATI

MADDE 794 - Muacceliyet kesbeden sigorta tazminatı ancak gayrimenkul üzerinde rehin hakkını

haiz olan bütün alacaklıların rızasiyle, malike verilebilir.

Bununla beraber işbu tazminat rehin ile mukayyet olan gayrimenkulün evvelki haline iadesi için

kâfi bir teminat mukabilinde, malike tediye edilir.

Yangına karşı, sigorta hakkındaki hükümler mahfuzdur.

X - ALACAKLININ TEMSİLİ

MADDE 795 - Müstacelen bir karar ittihazı lâzım gelip te bizzat müdahalesi kanunen icabeden

alacaklının ismi veya ikametgâhı meçhul olduğu hallerde borçlunun veya diğer alâkadarların talebi

üzerine sulh hâimi o alacaklıya, bir kayyım tâyin edebilir.

İKİNCİ FASIL

İPOTEK

A) GAYESİ VE MAHİYETİ

MADDE 796 - Halen mevcut veya ileride vücut bulacak yahut vücud bulması muhtemel olan her

hangi bir alacağın temini için, ipotek tesis olunabilir.

Bu suretle takyit edilen gayrimenkul, borçlunun kendi mülkü olmak lâzım değildir.

B) TESİS VE SUKUT

I - TESİS

MADDE 797 - Temin ettiği alacak miktarı gayri muayyen veya mütehavvil olsa bile; tesis olunan

ipotek, tapu sicilinde sabit bir derece işgal eder ve temin olunan alacakta ne gibi bir tahavvül vâkı

olursa olsun, tescildeki sırasını muhafaza eyler.

Tapu memuru, tesis olunan ipotek hakkında alacaklının talebi üzerine kendisine bir suret verir.

Bu suret kıymetli evraktan madut olmayıp ancak tescilin vukuunu ispata medar olur.

Mukavelenamenin üzerine tescil keyfiyetinin şerh ve tasdik edilmesi, suret makamına kaim olur.

II - ALACAĞIN SUKUTU

1 - KAYDIN TERKİNİ

MADDE 798 - Takyit edilmiş olan gayrimenkulün makili, alacağın sukutu halinde, tapu

sicilindeki kaydın terkinini alacaklıdan istiyebilir.

2 - ŞAHSEN MESUL OLMIYAN MALİKİN HAKKI

MADDE 799 - Başkasının alacağı için üzerinde ipotek tesis edilen gayrimenkulün, maliki borçlu

hakkındaki şartlara göre borcu itfa edip gayrimenkulünü rehinden kurtarabilir ve iskat ettiği borç

için alacaklının yerine kaim olur.

3 - İPOTEKTEN KURTARMA

a) ŞARTLARI VE USULÜ

MADDE 800 - Kıymetinden fazla bir borç ile takyit edilmiş olan birgayrimenkulü, o borçtan şahsen

mesul olmıyan bir kimse iktisap ederse takibat başlamadan evvel satış bedelini ve ıvazsız temellükte

gayrimenkul için takdir ettiği kıymeti alacaklılara tediye ederek, o gayrimenkulü ipotekten

kurtarabilir.

Bu kimse, gayrimenkulü ipotekten kurtaracağını altı ay evvel tahriren alacaklılara ihbar eder ve

teklif ettiği para alacaklılar arasında sıralarına göre tevzi olunur.

b) MÜZAYEDE

MADDE 801 - Alacaklılar, gayrimenkulü iktisap eden kimsenin bu baptaki teklifi kendilerine

tebliğ ettiği günden itibaren bir ay içinde masraflarını peşin vererek rehnin aleni müzayedesini,

talep edebilir. Bu müzayedenin, ilândan sonra ve talebin vuku bulduğu günden itibaren ikinci ay

içinde yapılması lâzımdır.

Müzayede bedeli, teklif edilen meblağdan fazla olduğu takdirde bu bedel alacaklılar arasında

tevzi edilir. Müzayede masrafı, müzayede bedelinin teklif olunan meblağdan fazla olması halinde

teklif sahibine ve aksi takdirde müzayedeyi istiyen alacaklıya ait olur.

4 - İHBAR

MADDE 802 - İpotekle takyit edilmiş olan gayrimenkulün maliki, borçtan şahsen mesul değil ise

alacaklının tediye talebi kendisine karşı muteber olmak için borçlu ile kendisine de tebliğ edilmek

lâzımdır.

C) İPOTEĞİN HÜKMÜ

I - MÜLKİYET VE REHİN

1 - TEMLİK

MADDE 803 - İpotekle takyit edilmiş olan bir gayrimenkulün ahara temliki, hilâfına mukavele

olmadıkça borçlunun borcunda ve teminatında tahavvül husule getirmez. Lâkin yeni malik, borcu

kabul ettiği takdirde eğer alacaklı hakkını evvelki borçluya karşı muhafaza ettiğini senesi içinde

tahriren beyan etmemiş ise evvelki borçlu, borcundan kurtulur.

2 - GAYRİMENKULÜN TAKSİMİ

MADDE 804 - İpotekle takyit edilmiş gayrimenkulün bir kısmı, yahut aynı malikin bu suretle

mukayyet müteaddit gayri menkullerinden birisi, ahara temlik yahut gayrimenkul taksim edilirse;

hilâfına bir mukavele bulunmadıkça, teminat her kısmın kendi kıymetine göre mütenasiben tevzi

olunur. Bu tevzii kabul etmiyen alacaklı, tevziin kesbi katiyet ettiği tarihten itibaren bir ay içinde;

alacağının bir sene zarfında ödenmesini istiyebilir.

Gayrimenkulü iktisap edenler borçtan kendi parçalarına düşen hisseyi kabul ettikleri takdirde

eğer alacaklı, hakkını evvelki borcuyla karşı muhafazaettiğini senesi içinde tahriren beyan etmemiş

ise, evvelki borçlu borcundan kurtulur.

3 - ALACAKLIYA İHBAR

MADDE 805 - Gayrimenkulü iktisap eden kimsenin borcu kabul ettiği tapu memuru tarafından

alacaklıya ihbar edilir. Alacaklının beyanda bulunması için senelik müddet, bu ihbardan itibaren

cereyan eder.

II - ALACAĞIN TEMLİKİ

MADDE 806 - İpotekle temin edilmiş olan bir alacağın temliki sahih olmak için, tescili şart

değildir.

D) KANUNİ İPOTEKLER

I - TESCİL EDİLDİĞİ HALDE

1 - ŞARTLARI

MADDE 807 - Aşağıdaki kimseler, kanuni bir ipoteğin tescilini istiyebilirler:

1 - Sattığı gayrimenkul üzerinde semeni temin için bayi.

2 - Taksimden münbais matlubat için, evvelce beyinlerinde müşterek olan gayrimenkul üzerinde

mirasçılar ve hissedarlar.

3 - Bir gayrimenkul üzerindeki inşaat yahut ameliyatta malzeme vererek veya vermiyerek çalışmış

olmaları hasebiyle malik veya müteahhit zimmetinde tahakkuk eden alacakları için o gayrimenkul

üzerinde bu müteahhit ve işçiler.

Kanunun bu suretle kendilerine ipotek hakkı tanıdığı kimselerin evvelce yapılmış bir mukavele ile

işbu haklarından feragatleri, muteber değildir.

2 - BAYİ, MİRASÇI VE HİSSEDARLAR

MADDE 808 - Bayinin mirasçının ve hissedarın kanuni ipotek hakkı mülkiyetin naklinden sonra

üç ay zarfında tescil olunmak lâzımdır.

3 - İŞÇİLER VE MÜTAAHHİTLER

a) TESCİL

MADDE 809 - İşçilerin ve mütaahhitlerin ipotek hakkı işin icrasını iltizam ettikleri günden itibaren

tapu siciline kaydolunabilir. Tescil nihayet işlerin hitamını velyeden üç ay içinde istenebilir. Bu

tescil, alacak, malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece hüküm altına alınmış ise yapılabilir.

Malik bir alacaklıya kâfi teminat verirse tescil talep olunamaz.

b) SIRA

MADDE 810 - İşçilerin ve mütaahitlerin haiz oldukları kanuni ipotek hakkı ayrı ayrı ve muhtelif

tarihlerde tescil edilmiş olsa bile bunlar alacaklarını istifa hususunda müsavi hakka maliktirler.

c) İMTİYAZ

MADDE 811 - Rehin nakde tahvil edildiği zaman işçiler ve mütaahhitler bütün alacaklarını istifa

edememek suretiyle zarara uğrarlarsa;

bu zararın vukuunu evvelden bilen veya bilmesi lâzımgelen mukaddem sıradaki alacaklılar,

hisselerine düşen miktarın mecmuundan arsanın kıymetine isabet eden miktar tenzil edildikten

sonra mütebakisinden vâki olan zararı tazmin ile mükellef olur. Evvelki sırada bulunan alacaklı,

gayrimenkul rehin senedini başkasına temlik etmiş ise işçinin ve mütaahhidin temlik sebebiyle

mahrum kaldıkları miktardan mesul olur. İşe başlanıldığı, alâkadarın ihbarı üzerine tapu siciline

işaret edilince; tescil müddetinin hitamına kadar, o gayrimenkulde ipotekden başka bir şekilde

teminat tescil edilemez.

ÜÇÜNCÜ FASIL

İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ VE İRAT SENEDİ

A) İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ

I - GAYESİ VE MAHİYETİ

MADDE 812 - İpotekli borç senedi, gayrimenkul rehinle temin olunmuş şahsi bir alacaktır.

II - KIYMET TAKDİRİ

MADDE 813 - İpotekli borç senedinin tesisi için gayrimenkulün tapu idaresi marifetiyle kıymetinin

resmen takdir edilmiş olması lâzımdır. İpotekli borç senedi, takdir edilmiş olan kıymeti mütecaviz

miktar için tesis olunamaz.

III - FESHİN

İHBARI

MADDE 814 - Hilâfı şart edilmemiş ise ipotekli borç senedinin feshi, faiz tediyesi için mutad olan

günden en aşağı altı ay evvel alacaklı ve borçlu tarafından ihbar olunabilir.

IV - MALİKİN VAZİYETİ

MADDE 815 - Başkasının borcu için gayrimenkulü rehin edilmiş olan malik hakkında da, ipotek

hükümleri tatbik olunur.

Başkasının borcu için gayrimenkulü rehin edilmiş olan malik alacaklıya karşı borçlunun haiz

olduğu bütün defileri dermeyan edebilir.

V - TEMLİK, TAKSİM

MADDE 816 - İpotekli borç senedi ile teminat teşkil eden gayrimenkulün temlik ve tasimi üzerine

terettüp eden hükümler, ipotek hakkındaki kaidelere tabidir.

B) İRAT SENEDİ

I - MAHİYETİ VE GAYESİ

MADDE 817 - İrad senedi, bir gayrimenkul üzerine gayrimenkul mükellefiyeti olarak tesis olunan

bir alacaktır. İrat senediyle ancak zirai gayrimenkuller, evler ve üzerine bina inşa edilecek arsalar

takyit olunabilir.

İrat senedi, şahsi bir borç tevlit etmez ve alacağın cihetini de ihtiva eylemez.

II - İRAT SENEDİ RESÜLMALİNİN AZAMİ MİKTARI

MADDE 818 - Zirai gayrimenkulü takyit eden irat senedinin resülmali, arzın irat kıymetinin üçte

ikisine bina kıymetinin yarısının ilâvesinden hasıl olan miktarı tecavüz edemez. Şehirlerdeki

gayrimenkulleri takyit eden irat senedinin resülmali, o gayrimenkullerin irat kıymetlerine arsa ve

bina kıymetlerinin zammından hasıl olan yekûnun beşte üçünü tecavüz edemez. Bu kıymetlerin

tapu idaresi marifetiyle resmen takdir ettirilmesi lâzımdır.

III - HAZİNENİN MESULİYETİ

MADDE 819 - Kıymetlerin lâzımgelen ihtimam ile takdir edilmemesinden, hazine mesuldür.

Hazine kusuru olan memurlara rücu edebilir.

IV - İŞTİRA HAKKI

MADDE 820 - İrat senedi ile takyit edilmiş olan gayrimenkulün maliki, her iki taraf, altı seneden

daha uzun bir müddet için feshedilmemesini mukavele etmiş olsalar bile beher altı senelik devrenin

hitamından bir sene evvel haber vermek şartiyle bu senedi, iştira hakkını haizdir. İrat senedi ile

alacaklı olan, ancak kanunen muayyen hallerde alacağın tediyesini isteyebilir.

V - BORÇ VE MÜLKİYET

MADDE 821 - İrat senedi ile takyit edilmiş gayrimenkule malik olan kimse, o senedin borçlusu

olur.

Gayrimenkulü iktisabeden kimse başka hiç bir muameleye hacet kalmaksızın irat senedindeki

alacağın borçlusu olup o güne kadar ona malik bulunan, borcundan beri olur. Gayrimenkul irat

senedinin faizlerine karşılık olmaktan çıktığı tarihten itibaren, o faizler malikin şahsi borcu olur.

VI - TAKSİM

MADDE 822 - İrat senediyle takyit edilmiş olan gayrimenkul taksim edildikte her parçaya malik

olan kimse senetteki alacağı borçlanır.

İpotekle takyit edilmiş olan gayrimenkulün taksimi hakkındaki kaideler bu muhtelif parçalar

üzerine tevzi edilen borçlara da tatbik olunur.

İrat senedinin malikler tarafından iştirasına alacaklı talip olduğu halde bir sene zarfında bu iştirayı

yapmaları lüzumunu borçların tevzii katiyet kesbettiği tarihten itibaren nihayet bir ay içinde

kendilerine ihbar etmeğe mecburdur.

C) MÜŞTEREK HÜKÜMLER

MADDE 823 - İpotekli borç senedi ve irat senedi, ne bir şartı ne de mukabilinde bir şey itası

kaydını ihtiva edemez.

I - TESİS

1 - ALACAĞIN MAHİYETİ

2 - BORÇ VE MÜNASEBETİ

MADDE 824 - İpotekli borç senedi yahut irat senedi tesis olunduğunda tesisin sebebini teşkil

eden borç, akdi tecdit suretiyle iskat edilmiş olur.

Hilâfına bir mukavele yapılmış olursa bu mukavele ancak âkitler ve hüsnü niyet sahibi olmayan

üçüncü şahıslar hakkında muteberdir.

3 - TESCİL VE SENET

a) SENEDİN LÜZUMU

MADDE 825 - Tapu siciline kaydedilen her bir borç senedi veya irat senedi için tapu memuru

tarafından bir senet verilir.

Tescil muamelesi üzerine senedin tanziminden mukaddem dahi kanuni hükümler terettüp eder.

b) SENEDİN TANZİMİ

MADDE 826 - İpotekli borç senedi tapu memuru tarafından tanzim olunur.

Senetler tapu memuru ile salâhiyettar hâkimin imzasını havi olmak lâzımdır.

Senetler, alacaklıya yahut onun vekiline ancak borçlunun ve takyit edilen gayrimenkul malikinin

rızasiyle verilebilir.

c) SENEDİN ŞEKLİ

MADDE 827 - İpotekli borç senedinin ve irat senedinin şekilleri nizamnamei mahsus ile tâyin

olunur.

4 - ALACAKLININ TAYİNİ

a) TANZİM EDİLİRKEN

MADDE 828 - İpotekli borç senedi ve irat senedi nama veya hamile muharrer olur. Bunlar

gayrimenkul malikinin namına da tanzim olunabilir.

b) VEKİL SURETİYLE

MADDE 829 - İpotekli borç senedi veya irat senedi tesis olundukta tediyatı icra ve ahz, tebligatı

kabul teminatın tenkisine muvafakat ve umumiyetle alacaklının ve borçlunun ve malikinin

hukukunu tam bir ihtimam ve bir bitaraflık ile muhafaza mükellefiyetlerini haiz olmak üzere bir

vekil tâyin olunabilir.

Vekilin ismi tapu sciline ve rehin senedine kaydolunur. Vekâlet, hitam bulduğu takdirde eğer

alâkadarlar ittifak edemezlerse hâkim icap eden tedbirleri ittihaz eyler.

5 - TEDİYE MAHALLİ

MADDE 830 - Rehin senedi hilâfını tâyin etmediği takdirde senet, hamile muharrer olsa dahi

borçlu bütün tediyatını alacaklının ikametgâhında yapmağa mecburdur. Alacaklının ikametgâhı

malum olmaz yahut borçlunun zararına olarak tebdil edilirse borçlu tediyatını kendi yahut

alacaklının evvelki ikametgâhındaki tapu dairesine yatırmak suretiyle borcundan kurtulabilir.

Senedin faiz kuponları varsa, faiz tediyatı, kuponu ibraz edene yapılır.

6 - ALACAĞIN TEMLİKİNDEN SONRA TEDİYE

MADDE 831 - Alacağın temliki halinde borçlu kendisine bu temlik hakkında bir ihbar vâki

olmadıkça senet hamile muharrer olsa dahi kuponsuz olan faiz ve senevi taksitlerini evvelki

alacaklıya tediye edebilir.

Bununla beraber resülmalin tamamı veya bir kısmı her halde ancak tediye zamanında alacaklı

olduğu tahakkuk eden kimseye ödenmiş ise muteber olur.

II - ALACAĞIN SUKUTU

1 - ALACAKLININ MEVCUT OLMAMASI HALİNDE

MADDE 832 - Alacaklı mevcut olmadığı yahut olup ta rehinden feragat ettiği takdirde borçlu tapu

sicilindeki kaydı terkin veya ipka ettirmekte muhtardır.

Borçlu, senedi yeniden tedavül ettirebilir.

2 - TERKİN

MADDE 833 - İpotekli borç senedi ile irat senedinin kaydı bilmuvafaka senet iptal edilmeden veya

hâkim tarafından hükümsüzlüğüne karar verilmeden evvel tapu sicilinden terkin olunamaz.

III - ALACAKLININ HAKLARI

1 - HÜSNÜ NİYETİN HİMAYESİ

a) SİCİL HAKKINDA

MADDE 834 - Tapu sicilinin ipotekli borç veya irat senedine taalluk eden münderecatına hüsnü

niyetle istinat etmiş olan her şahıs hakkında, sicil metni muteberdir.

b) SENET HAKKINDA

MADDE 835 - Usulüne muvafık surette tanzim edilen ipotekli borç senedi ve irat senedi

münderecatına hüsnü niyetle istinat etmiş olan her şahıs hakkında, bu senetlerin metni muteberdir.

c) SENEDİN TESCİL İLE MÜNASEBETİ

MADDE 836 - Metinleri sicil kaydına mutabık olmayan veya sicil kaydı bulunmayan ipotekli borç

senedi ile irat senetleri hakkında, tapu sicil kaydına itibar olunur. Bu senetleri hüsnü niyetle iktisap

etmiş olan kimse tapu sicili hakkında muayyen hükümler dairesinde düçar olduğu zararın

tazminini isteyebilir.

2 - ALACAKLININ HAKLARINI KULLANMASI

MADDE 837 - Bir ipotekli borç senedi veya irat senedinin ihtiva ettiği alacak gerek hamile gerek

nama muharrer olsun senet ile birlikte olmaksızın temlik ve terhin edilemez ve o alacakta diğer her

hangi bir surette tasarruf olunamaz.

Senedin hükümsüzlüğüne karar verildiği veya senet henüz tanzim olunmadığı hallerde alacağı

iddia etmek hakkı, mahfuzdur.

3 - TEMLİK

MADDE 838 - İpotekli borç senedinin veya irat senedinin ihtiva ettiği alacağın temliki için senedin

teslimi şarttır. Senet, nama muharrer ise temlik keyfiyetinin senede işaret edilmesi ve iktisap edenin

isiminin yazılması da lâzımdır.

IV - İPTAL KARARI

1 - ZİYA HALİNDE

MADDE 839 - Bir senet veya faiz kuponu zayi olmuş yahut borcu iskat niyeti ile olmaksızın imha

edilmiş ise alacaklı, senedin hükümsüzlüğüne karar verilerek bedelinin ödenmesini yahut borç

henüz muacceliyet kesbetmemiş ise yeni bir senet veya kupon itasını, hâkimden istiyebilir.

Senedin hükümsüzlüğüne, hamile muharrer senetler için muayyen usule tevfikan, karar verilir.

İtiraz müddeti bir senedir. Borçlu dahi bedeli ödenildiği halde ibraz edilemiyen senedin

hükümsüzlüğüne karar verilmesini aynı veçhile talebetmek hakkını haizdir.

2 - ALACAKLININ İLAN VE DAVET EDİLMESİ

MADDE 840 - İpotekli borç senedi ile alacaklı olan kimse on seneden beri meydanda olmaz ve

bu müddet zarfında hiç bir faiz talep edilmemiş bulunursa takyit edilen gayrimenkul maliki, gaiplik

kararına dair hükümlere tevfikan, alacaklıyı ilân tarikiyle yapılacak bir tebliğ ile davet etmesini,

hâkimden isteyeblir. Alacaklı kendisini bildirmez ve yapılan tahkikattan ağlep bir ihtimale göre

alacağın kalmadığı anlaşılır ise hâkim senedin hükümsüzlüğüne ve tapu sicilindeki derecenin boş

bırakılmasına karar verir.

V - BORÇLUNUN DEFİLERİ

MADDE 841 - Borçlu, ancak tescilden veya senetten mütevellit olan defilerle mutalebede

bulunan alacaklıya karşı şahsen haiz olduğu defileri dermeyan edebilir.

VI - TEDİYE

MADDE 842 - Alacaklı borcun, tamamen tediyesi halinde borçlunun talebi üzerine senedi iptal

edilmemiş olarak kendisine teslime mecburdur.

VII - HUKUKİ MÜNASEBETTE DEĞİŞİKLİK

MADDE 843 - Borca karşı alelhesap tediyatta bulunulması, yahut borcun tahfifi, yahut

gayrimenkul üzerindeki takyidin fekki gibi bir suretle tadilât icra edildiği takdirde borçlu bu tadilâtı

tapu siciline kaydettirmek hakkını haizdir. Tapu memuru, bu tadilâtı senede işaret etmeğe

mecburdur. Bu tescil yapılmadığı halde; senevi taksit şeklinde vâkı olan tediyeler müstesna olmak

üzere vuku bulan tadilât, senedi, hüsnü niyetle iktisap etmiş olan kimseye karşı dermeyan

olunamaz.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

GAYRİMENKUL KARŞILIK GÖSTERİLEREK SENET İHRACI

A) GAYRİMENKUL KARŞILIKLI SENET

MADDE 844 - Nama veya hamile muharrer olan tahviller, aşağıdaki şekillerde bir gayrimenkul

rehni ile temin edilebilir.

1 - İstikrazın tamamı için bir ipotek veya ipotekli borç senedi tesis ve borçlu ile alacaklıların

cümlesini birden temsil edecek bir mümessil tâyini;

2 - İhracı deruhte eden müessese lehine istikrazın mecmuu için bir gayrimenkul rehini tesis ve

böyle bir rehin ile temin edilmiş olan alacağın tahvilât sahipleri lehine takyidi.

B) TERTİP HALİNDE ÇIKARILAN İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİ VE İRAT SENETLERİ

I - UMUMİ HÜKÜMLER

MADDE 845 - Tertip halinde ihraç olunan ipotekli borç senetleri ile irat senetleri aşağıdaki

maddelerin hükümleri mahfuz kalmak üzere bu senetler hakkındaki umumi kaidelere tabidir.

II - SENETLERİN MAHİYETİ

MADDE 846 - Bu fasılda bahsolunan senetler on lira veya onun her hangi bir adetle madrubu

kadar lira için tanzim edilir. Bunlarda birer sıra numarası bulunur ve hepsi aynı ibare ile yazılır.

gayrimenkulün maliki, senetleri kendi çıkarmıyorsa bu işi üzerine alan müessese alacaklılarla

borçlunun mümessili olmak üzere tâyin ve tasrih olunur.

III - İTFA

MADDE 847 - Borçlu muayyen vadelerde faizden başka tertibin itfası için resülmalden bir kısmının

dahi tediyesini taahhüt edebilir. Senelik itfa, muayyen bir miktar senedin bedelinin tediyesini

tazammun etmek lâzımdır.

IV - TESCİL

MADDE 848 - Senetler, kaç adet olduğu zikredilerek tapuca tescil olunur.

İstikrazın mecmuu için bir tescil muamelesi yapılır. Senedin miktarı az ise ayrı ayrı tescil

olunabilir.

V - SENETLERİN HÜKÜMLERİ

1 - MUTAVASSIT MÜESSESE

MADDE 849 - Senetleri çıkaran müessese alacaklıların ve borçlunun müşterek mümessilleri olsa

da ihraç sırasında kendisine böyle bir salâhiyet verilmiş olmadıkça borçlunun taahhütlerini ifa

edemez.

2 - TEDİYE

a) İTFA PLANI

MADDE 850 - Senetlerin bedelleri; ihraç sırasında kararlaştırılmış veya verilen salâhiyet

dairesinde mutavassıt müessese tarafından tanzim edilmiş olan itfa plânına tevfikan ödenir.

Ödenen senet iptal edilir. Hilâfına mukavele yok ise gayrimenkulün karşılık tutulduğu tahvillerin

hepsi buna müteferri borçlar itfa edilip bütün kuponlarla birlikte iptal edilmedikçe yahut kalan

kuponların bedelleri yatırılmadıkça tapu sicilindeki kayıt terkin edilemez.

b) MURAKABE

MADDE 851 - Gayrimenkulün maliki yahut ihraç işini üzerine alan müessese mukarrer itfa

plânına tevfikan kur'a usulünü tatbik ve ödenen senetleri iptal etmekle mükelleftir.

Bu muameleler, irat senetlerine taallük ettiği takdirde Hükümetçe murakabe edilir.

c) TEDİYATIN TAHSİSİ LAZIM GELEN CİHET

MADDE 852 - Bütün tediyat, vukualarını takibeden Kur'a zamanındaki borcun itfasına tahsis

olunur.

YİRMİ ÜÇÜNCÜ BAP

MENKUL REHİNİ

BİRİNCİ FASIL

TESLİMİ MEŞRUT ŞEKİLDE REHİN VE HAPİS HAKKI

A) TESLİMİ MEŞRUT REHİN

I - REHNİN AKDİ

1 - ALACAKLININ ZİLYEDLİĞİ

MADDE 853 - Kanunen muayyen istisnalar haricinde bir menkul, ancak teslimi meşrut şekile

rehin edilebilir. Bir menkulü hüsnü niyetle rehin olarak kabul eden kimse o menkul üzerinde

rahinin tasarruf hakkı bulunmasa da rehin hakını iktisap eder. Şu kadar ki üçüncü şahısların

mukaddem zilyetlikten mütevellit hakları mahfuzdur. Rahin, merhunu fiilen ve hasren kendi

yedinde bulundurdukça mürtehin için rehin hakkı sabit olmaz.

2 - HAYVAN REHNİ

MADDE 854 - Merkezlerinin bulunduğu mahallin hükümeti mülkiyesi tarafından bu gibi

muamelâtta bulunmak hakkını istihsal etmiş olan itibar müesseseleri ile kooperatif şirketleri,

alacaklarını temin etmek için umumi bir sicile kayıt ve icra memuruna ihbar suretiyle hayvan

üzerine kabzeylemeksizin rehin tesis edebilirler. (*)

3 - MERHUN ÜZERİNDE MÜAHHAR REHİN TESİSİ

MADDE 855 - Merhunun maliki, merhun üzerinde müahhar bir rehin tesis edebilir. Bunun için

rehini kabzetmiş olan alacaklıya ihbarname göndermesi ve bu ihbarnamede; alacağı tesviye

edilince, merhunu diğer alacaklıya tesil etmesi lüzumunu beyan eylemesi muktazidir.

4 - MÜRTEHİNİN MERHUNU REHİN ETMESİ

MADDE 856 - Mürtehin, rahinin rızası olmadıkça merhunu başkasına rehin edemez.

(*) Bk. Bakanlar Kurulunun 24 Ağustos 1965 tarih ve 6/5165 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe

konulan (HAYVAN REHNİ TÜZÜĞÜ. T.C. Tüzükleri. c.1 -s.250.

II - SUKUT

1 - ZİLYEDLİĞİN ZAYİ EDİLMESİ

MADDE 857 - Mürtehin, merhun üzerindeki zilyedliğini ve merhuna vaziyet eden üçüncü

şahıslardan mutalebe salâhiyetini zayi edince, rehni sakıt olur.

Rahin mürtehinin rızasiyle merhun üzerinde fiilen yedini idame ettikçe rehnin hükümleri muallâk

kalır.

2 - REHNİN İADESİ

MADDE 858 - Mürtehinin, merhun üzerindeki hakları tediye ile ve başka bir sebeple sakıt olunca;

merhunu, hak sahibine iade etmesi lâzımdır. Mürtehin, alacağını tamamen istifa etmedikçe

merhunu veya bir kısmını iade etmekle mükellef tutulamaz.

3 - MÜRTEHİNİN MESULİYETİ

MADDE 859 - Mürtehin, merhunun telef ve zıyaından ve kıymetine noksan gelmesinden

mesuldür. Meğer ki bu halin kendi kusuru olmasızın vukua geldiğini ispat etsin. Mürtehin merhunu

hotbehot satar yahut rehnederse bu yüzden vukua gelen bütün zararı zamin olur.

III - REHNİN HÜKÜMLERİ

1 - MÜRTEHİNİN HAKLARI

MADDE 860 - Alâkası kesilmemiş olan mürtehin alacağını merhunun nakde tahvilinden hasıl olan

meblağdan istifa etmek hakkına maliktir. Rehin, alacaklıya resülmal ve mukavele edilen faizle

takibat ve muhakeme masraflarını ve geçmiş gün faizlerini temin eder.

2 - REHNİN ŞÜMULÜ

MADDE 861 - Rehin, merhunun hem aslını hem teferruatını takyit eder.

Hilâfına mukavele olmadıkça, merhunun tabii semereleri o merhunun mütemmim cüzleri olmak

halinden çıkınca mürtehinin bunları malike iade etmesi lâzımdır.

Rehin, merhunun satıldığı zamanda mütemmim cüzlerini teşkil eden semereleri de şamil olur.

3 - MÜRTEHİNİN SIRASI

MADDE 862 - Menkul, birden ziyade kimselere rehin edilmiş ise bunlar, alacaklarını rehin tarihi

sırasiyle istifa ederler.

4 - MÜRTEHİNİN MERHUNA MALİK OLAMAMASI

MADDE 863 - Borcun vadesinde ödenmemesi takdirinde mürtehinin merhuna malik olmasını

tazammun eden her şart batıldır.

B) HAPİS HAKKI

I - ŞARTLARI

MADDE 864 - Borçlunun rızasiyle menkul eşyasına yahut kıymetli evrakına zilyed olan alacaklı,

muaccel ve bu eşya ve evrakla tabii bir irtibatı bulunan alacağını istifa edinceye kadar; bunları,

yedinde hapsetmek hakkını haizdir.

Bu irtibat, tacirler hakkında zilyedlik ve alacağın beyinlerindeki ticari münasebetlerinden tevellüt

etmiş olması halinde mevcut addolunur. Hapis hakkı, alacaklı tarafından hüsnü niyetle kabzedilmiş

olmak şartiyle borçlunun malik olmadığı eşyayı da şamil olur. Bununla beraber üçüncü şahısların

evvelki zilyedliklerinden mütevellit hakları mahfuzdur.

II - İSTİSNALAR

MADDE 865 - Mahiyetleri itibariyle nakde tahvili kabil olmayan şeyler üzerinde hapis hakkı,

kullanılamaz. Gerek alacaklının iltizam ettiği bir borç ile gerek teslim zamanında veya daha evvel

borçlunun verdiği talimat ile gerek âmmenin intizamı ile telifi kabil değil ise hapis hakkı vücut

bulmaz.

III - BORCUNU ÖDEMEKTEN ACİZ HALİNDE

MADDE 866 - Borçlu; borcunu ödemekten âciz olduğu halde alacaklı henüz alacağı muaccel

olmasa bile onun temini için hapis hakkını kullanabilir.

Borcunu ödemekten aciz keyfiyeti eşyanın tesliminden sonra tahakkuk eder veya alacaklının

ıttılaına vasıl olursa alacaklı o eşyanın muayyen bir surette kullanılmasına dair önceden bir borç

iltizam etmiş veya borçlunun bu bapta verilmiş bir talimatı bulunmuş olsa bile hapis hakkını

kullanabilir.

IV - HÜKÜMLERİ

MADDE 867 - Alacağı tediye edilmeyen veya kâfi teminat istihsal etmeyen alacaklı, borçluya

evvelce ihbar ettikten sonra teslimi meşrut rehin hükümlerinde olduğu gibi hapsettiği şeyin nakde

tahvilini talep edebilir,

Hapsolunan şeyler, nama muharrer senedattan ibaret olursa icra dairesi veya iflâs masası

memurları nakde tahvil için lüzumu olan muameleleri borçlu makamına kaim olarak ifa ederler.

İKİNCİ FASIL

ALACAK ÜZERİNDE REHİN HAKKI VE DİĞER HAKLAR

A) UMUMİ HÜKÜMLER

MADDE 868 - Alacaklar ve sair temliki kabil olan haklar üzerinde rehin tahsis edilebilir. Hilâfına

hüküm olmadıkça, bunlar hakkında teslimi meşrut rehin hükümleri cari olur.

B) REHİNİN TESİSİ

I - SENETLİ SENETSİZ ALACAKLAR ÜZERİNDE

MADDE 869 - Bir senet ile tesbit edilmiş olmayan yahut senede raptedilen alacakların rehin

edilmesi tahriren olur ve senede raptedilenlerde, senedin teslimi de şarttır.

Râhin ve mürtehin, rehni üçüncü şahıs olan borçluya ihbar edebilirler.

Diğer hakların rehin edilmesi bunların devri için muayyen şekillere riayet edilmek şartiyle,

tahriren olur.

II - KIYMETLİ EVRAK ÜZERİNDE

MADDE 870 - Hamile muharrer senetler sadece mürtehine teslim edilmek suretiyle rehnedilir.

Diğer kıymetli evrakın rehnedilmesi bunlar emre muharrer ise cirosu yapılarak ve nama muharrer

ise devri icra edilerek senedin mürtehine teslimi ile olur.

III - EMTİAYI TEMSİL EDEN EVRAK İLE VARANT

MADDE 871 - Emtia temsil eden evrakın, teslimi meşrut şekilde rehin edilmesi; o eşya üzerinde

rehin hakkını hasıl eder. Emtia temsil eden senetten müstakil olarak hususi bir rehin senedi

(varant) tanzim edildiği halde asıl senet üzerinde temin edilen meblağ ile vade işaret edilmek

şartiyle varantın rehin edilmesi emtianın teslimi meşrut şekilde, rehne muadil olur.

IV - MERHUN ALACAĞIN YENİDEN REHİN EDİLMESİ

MADDE 872 - Merhun bir alacak üzerinde müahhar bir rehin tesisi, ancak merhun alacak

sahibinin yahut yeni mürtehinin keyfiyeti birinci mürtehine tahriren bildirmesi ile muteber olur.

C) HÜKÜMLERİ

I - ALACAKLININ HAKKININ ŞÜMULÜ

MADDE 873 - Faiz getiren yahut temettü hissesi gibi muayyen zamanlarda gelir hasıl eden

alacaklar üzerindeki rehin, hilâfına mukavele olmadıkça vadeleri evvelce hulûl etmiş olanlara sari

olmayıp ondan sonra verilecek şeylere şamil olur. Alacağın bu teferruatı ayrı senetlere merbut ise,

hilâfına mukavele olmadıkça ve kanuna muvafık surette ayrıca rehin edilmedikçe; asıl rehinde

dâhil olmazlar.

II - MERHUN HİSSE SENETLERİNİN TEMSİLİ

MADDE 874 - Bir şirketin merhun hisse senetlerini şirketin heyeti umumiyesinde mürtehin temsil

etmeyip, o senedin sahibi temsil eder.

III - İDARE VE TEDİYE

MADDE 875 - İyi bir idarenin iktiza ettiği tedbirlerden olduğu halde rehin edilmiş alacağın sahibi

bu alacağı mutalebe edebildiği gibi tahsil de edebilir ve mürtehin olan alacaklı tarafından bu

tedbirleri yapmağa icbar dahi edilebilir. Rehinden haberdar edilen borçlu, borcunu alacaklısiyle

mürtehinden hiç birine diğerinin rızası olmaksızın ödeyemez. İttifak edemedikleri halde borcunu

resmi bir mevkie yatırmağa mecburdur.

ÜÇÜNCÜ FASIL

REHİN MUKABİLİNDE İKRAZ İLE MEŞGUL OLANLAR

A) REHİN MUKABİLİ İKRAZ MÜESSESELERİ

I - İZİN

MADDE 876 - Hiç bir kimse, Hükümetin izni olmadıkça rehin mukabilinde ödünç para vermek

sanatını icra edemez.

II - MÜDDET

MADDE 877 - İzin, hususi müesseselere ancak mahdut bir zaman için verilir.

Müddet bitince yenilenmesi caizdir. Rehin mukabilinde ödünç para vermek sanatını yapanlar,

kanuni vazifelerini gözetmiyorlarsa kendilerine verilen izin geri alınabilir.

B) REHİN MUKABİLİ İKRAZ

I - TESİS

MADDE 878 - Merhunu bir makbuz mukabilinde teslim etmekte rehin hakkı vücut bulur.

II - HÜKMÜ

1 - MERHUNUN SATILMASI

MADDE 879 - Ödünç para, vadesinde ödenmezse mukriz borcunu ödemesini evvelce resmen

ihtar ettikten sonra, merhunu icra dairesi vasıtasiyle sattırır. Borçlu mukrize karşı şahsen mesul

olmaz.

2 - ARTIK PARA ÜZERİNDEKİ HAK

MADDE 880 - Satış bedelinin borçtan artık kalanı borç alana aittir. Borçlu müteaddit mukaveleli

borçlar altında ise artık kalanın hesabında bu borçlar cemedilebilir.

Borç alanın artık para üzerindeki hakkı, beş sene geçmekle sakıt olur.

III - BORCUN ÖDENMESİ

1 - MERHUNU KURTARMAK HAKKI

MADDE 881 - Merhun satılıncaya kadar makbuz geri verilerek, rehinden kurtarılabilir. Eğer

makbuz ibraz edilemezse borç muaccel olduğu takdirde hakkını ispat eden kimse yine rehni

kurtarabilir.

Mukriz, merhunun iadesi için makbuzun geri verilmesini şart etmiş olsa bile

borç muacceliyet kasbettiği tarihten itibaren altı ay geçmiş ise müstakrız merhunu kurtarmak

hakkını kullanabilir.

2 - MUKRİZİN HAKLARI

MADDE 882 - Merhun, hangi ay içinde kurtarılırsa mukrizin o aya ait faizin tamamını istemeğe

hakkı vardır. Mukriz, makbuzu kim geri verirse merhunu ona iade etmek hakkını sureti mahsusada

muhafaza etmiş ise; o makbuzu hamilinin buna hakkı olmayarak eline geçirdiğini bilmedikçe

yahut bilmesi lâzım gelmedikçe, bu hakkını kullanabilir.

C) BEY'İBİLVEFA MUAMELESİ İLE MEŞGUL OLANLAR

MADDE 883 - Bey'ibilvefa muamelesini sanat ittihaz edenler, rehin mukabili ödünç para verenler

hükmündedir.

DÖRDÜNCÜ FASIL

REHİNLİ TAHVİLAT

A) REHİNLİ TAHVİLATIN MAHİYETİ

MADDE 884 - Gayrimenkul üzerine ikraz muamelesi yapan müesseselerden Hükümetçe tâyin

edilenler; hususi bir rehin akdi ve teslim mükellefiyeti olmasa bile malik oldukları gayrimenkul

rehin senetleriyle muamelâtı cariyelerinden mütahassıl matlubat teminat teşkil etmek üzere; rehinli

tahvilât ihraç edebilirler.

B) ŞEKİL

MADDE 885 - Alacaklılar rehinli tahvilâtın tediyesini mutalebe edemezler.

Tahvilât ya hamile veya nama muharrer olur ve hamile muharrer kuponları bulunur.

C) REHİNLİ TAHVİLAT İÇİN MÜSAADE

MADDE 886 - Rehinli tahvilât ihraç etmek isteyen müesseseler Hükümetten izin almağa

mecburdurlar.

Tahvilâtın ne gibi şerait altında ihraç olunabileceği ve ihraç müesselerinin tafsilatına ait hükümler

kanunu mahsus ile tâyin olunur.

ÜÇÜNCÜ KISIM

ZİLYEDLİK VE TAPU SİCİLİ

YİRMİ DÖRDÜNCÜ BAP

ZİLYEDLİK

A) TARİF VE ŞEKLİ

I - TARİF

MADDE 887 - Bir şey üzerinde fiilen tasarruf sahibi olan kimse o şeyin zilyedidir. İrtifak hakkı ile

gayrimenkul mükellefiyetinden mütevellit haklardan zilyedlik, bu hakların bilfiil kullanılmasından

ibarettir.

II - ASLİ VE FER'İ ZİLYEDLİK

MADDE 888 - Zilyed, bir irtifak yahut irtihan hakkı yahut şahsi bir hak teffiz etmek için bir şeyi

başkasına teslim ettiği takdirde bunların ikisi de zilyedliğe malik olur. Bir şeyde malik sıfatı ile

zilyed olanlar şeyin aslan zilyedleri ve diğerleri fer'an zilyedleridir.

III - MUVAKKAT İNKITA

MADDE 889 - Zilyedliğin kullanılması muvakkat bazı hallerden dolayı mümteni yahut münkati

olursa, zilyedlik izaa edilmiş olmaz.

B) ZİLYEDLİĞİN NAKLİ

I - HAZIR OLAN KİMSELER ARASINDA

MADDE 890 - Zilyedlik, şeyin aynını veya onu iktisap edenin yedi iktidarına geçirecek vesaiti

teslim ile intikal eder. Bir şeyi evvelki zilyedin rızasiyle iktisap edenin iktidarı dairesine geçmekle,

zilyedliğin nakli, tamam olur.

II - GAİPLER ARASINDA

MADDE 891 - Gaipler arasında zilyedliğin nakli, bir şeyin iktasap edene veya mümessiline

teslimi ile tamam olur.

III - ZİLYEDLİĞİN TESLİMSİZ İKTİSABI

MADDE 892 - Bir üçüncü şahıs veya temlik eden hususi bir sebebe binaen zilyed olmakta devam

ederse zilyedlik teslim olmaksızın iktisap olunabilir.

Zilyed olmakta devam eden üçüncü şahıs, temlik eden kimse tarafından haberdar edilmedikçe

zilyedliğin intikali ona karşı hüküm ifade etmez.

Üçüncü şahıs, temlik edene karşı ne gibi sebeplerden dolayı teslimden imtina edebiliyorsa aynı

sebeplerden dolayı iktisap edene karşı da teslimden imtina edebilir.

IV - EMTİAYI TESLİM EDEN SENETLER

MADDE 893 - Bir antrepoya yahut bir nakliyeciye tevdi edilmiş olan emtiayı temsil eden kıymetli

evrakın teslimi, o emtianın teslimi demektir. Bununla beraber kıymetli evrakı hüsnü niyetle iktisap

eden kimse ile emtiayı hüsnü niyetle iktisap eden kimse arasında bir ihtilaf zuhur ettiği takdirde

emtia iktisap eden kimse tercih olunur.

C) ZİLYEDLİĞİN ŞÜMULÜ

I - ZİLYEDLİĞİN HİMAYESİ

1 - MÜDAFAA HAKKI

MADDE 894 - Zilyed, bütün gasp ve tecavüz fiilerini kuvvet kullanarak defetmek hakkını haizdir.

Şiddetle veya hafiyen kendisinden alınan o şeyi, gayrimenkul ise gasıbı kovarak ve menkul ise

cürmü meşhut haline tutulan veya kaçarken yakalananın tamamiyle elinden alarak istirdat edebilir.

Zilyed, halin haklı göstermediği cebir ve şiddet kullanmaktan içtinap etmekle mükelleftir.

2 - YEDİN İADESİ

MADDE 895 - Gayrın zilyed bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse o şey üzerinde terciha şayan bir

hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu iade ile mükellef olur. Eğer müddeialeyh o şeyi

müddeiden almayı mucip ve terciha şayan bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse red lâzım

gelmez. Zilyedin dâvası gerek o şeyin istirdadına, gerek zararın tazminine dair olur.

3 - ZİLYEDLİĞİN İHLALİNDEN MÜTEVELLİT DAVA

MADDE 896 - Bir şeye zilyed bulunan kimsenin zilyedliği tecavüze uğradığı halde; tecavüz eden, o

şey üzerinde bir hak iddia etse bile zilyed onun aleyhinde dâva ikame edebilir. Dâva tecavüzün

refine, sebebinin menine ve zararın tazminine dair olur.

4 - DAVA HAKKINDAN MAHRUMİYET VE MÜRURU ZAMAN

MADDE 897 - Zilyed, gasp ve tecavüz fiilerine ve hakkına tecavüz eden kimse olduğuna vâkıf

olur olmaz istirdadı veya tecavüzün menini iddia etmediği halde, dâva hakkından mahrum olur.

Zilyed, tecavüzü ve tecavüz edeni daha geç öğrenmiş olsa bile gasp veya tecavüzden vukuu

gününden itibaren bir sene geçmekle dâva; müruru zamana uğrar.

II - HAKKIN HİMAYESİ

1 - MÜLKİYET KARİNESİ

MADDE 898 - Menkul bir şeyin zilyedi onun maliki addolunur. Evvelki zilyedler dahi

zilyedliklerinin devamı müddetince o şeyin maliki addolunur.

2 - ZİLYEDLİK HALİNDE KARİNE

MADDE 899 - Bir menkule malikiyet arzusu ile olmıyarak zilyed bulunan kimse onu hüsnü niyetle

kendisinden aldığı kimsenin mülkiyet karinesine istinat edebilir.

Bir kimse şahsi, yahut mülkiyetten gayri aynî bir hakka müsteniden menkul bir şeyin zilyedi ise o

hakkın mevcudiyeti asıldır. Fakat bu karineyi zilyed o şeyi kendisine vermiş olan kimseye karşı

dermeyan edemez.

3 - ZİLYED ALEYHİNDEKİ DAVA

MADDE 900 - Bir menkulün zilyedi, aleyhinde ikame edilen bütün dâvalara karşı terciha şayan

bir hakkın sahibi olduğunu dermeyan edebilir. Gasp ve tecavüz fiilerine dair olan hükümler

bakidir.

4 - TASARRUF HAKKI VE İSTİHKAK DAVASI

a) TEVDİ EDİLMİŞ EŞYA

MADDE 901 - Bir menkulün, emin sıfatı ile zilyedi olan kimseden hüsnü niyetle mülkiyeti veya

aynî her hangi bir hakkı iktisap olunursa o kimsede bu tasarrufları icra mezuniyeti olmasa bile,

iktisap muteber addolunur.

b) GAİP VEYA SİRKAT EDİLEN EŞYA

MADDE 902 - Yedinden sirkat olunan veya kendisi tarafından gaip edilen veya rızası olmaksızın

diğer her hangi bir suretle elinden alınan bir menkulün zilyedi beş sene müddet zarfında istihkak

dâvası ikame edebilir. Fakat bu menkul aleni bir müzayedede veya pazarda veya ona mümasil eşya

satan bir tacirden iktisap olunmuş ise hüsnü niyetle hareket eden birinci ve sonraki müktesipler

aleyhine istihkak dâvası ancak birinci semenin iadesi şartiyle ikame olunabilir ve red hususunda da

hüsnü niyetle zilyed olan kimsenin hukukuna mütaallik hükümler tatbik olunur.

c) PARA VE HAMİLE MUHARRER SENETLER

MADDE 903 - Zilyedin rızası olmaksızın elinden alınan parayı ve hamile muharrer senetleri,

hüsnü niyetle iktisap etmiş olan kimse aleyhinde istihkak dâvası ikame olunamaz.

d) SUİ NİYET HALİNDE

MADDE 904 - Bir menkule sui niyetle zilyed olan kimse her zaman evvelki zilyed tarafından

iadeye icbar olunabilir. Bununla beraber evvelki zilyedin iktisabı hüsnü niyetle vukubulmamış ise bu

zilyed kendisinden sonraki hiç bir zilyed aleyhine istihkak dâvası ikame edemez.

5 - GAYRİMENKULE DAİR KARİNE

MADDE 905 - Tapu siciline kaydedilmiş olan gayrimenkuller için hak karinesine istinat etmek ve

zilyedlik dâvaları ikame eylemek salâhiyeti ancak kendi lehine tescil vâki olan kimseye ait olur.

Bununla beraber gayrimenkul bilfiil kendi iktidarı dahilinde bulunan kimse, gasp ve tecavüz sebebi

ile dâva ikame edebilir.

III - MESULİYET

1 - HÜSNÜ NİYETLE ZİLYEDLİK

a) İSTİFADE

MADDE 906 - Hüsnü niyetle zilyed olduğu şeyden mevcudiyetine kani olduğu hakkına muvafık

surette istifade eden kimse, o şeyi iade ile mükellef tutulduğu kimseye karşı bu yüzden hiç bir

tazminat itasına mecbur olmaz.

Hüsnü niyetle zilyed olan kimse, gerek ziyadan gerek hasardan mesul değildir.

b) TAZMİNAT

MADDE 907 - Bir şeye hüsnü niyetle zilyed bulunan kimse o şeyin reddini isteyen müddeiden

yapmış olduğu zaruri ve faydalı sarfiyatın iadesini talep ve tediye zamanına kadar o şeyi

hapsedebilir. Diğer sarfiyattan dolayı tazminat iddiasında bulunamaz. Fakat müddei, kıymetlerinin

tazminine talip olmadıkça zilyed kendi tarafından asıl şey ile birleştirilen ve zararsız ayrılması

mümkün olan ziyadeleri refedebilir.

Zilyedin elde ettiği semereler kendi sarfiyatı dolayısiyle olan alacaklarına mahsup edilir.

2 - SUİ NİYETLE ZİLYED OLAN KİMSE

MADDE 908 - Bir şeye sui niyetle zilyed olan kimse o şeyi hak sahibine iade etmekle beraber

haksız alakoymuş olmasından mütevellit zararları ve elde ettiği veya elde etmeği ihmal eylediği

semereleri tazmin ile de mükelleftir.

Hak sahibi için de yapılması zaruri olan sarfiyatı harcindeki masrafları, isteyemez ve yedinde

bulunan şeyin geri iadesi lâzım geldiğini bilmediği müddetçe ancak kendi kusuriyle vukubulan

zararlardan mesul olur.

IV - MÜRURU ZAMAN

MADDE 909 - Müruru zamandan istifade etmek hakkına malik olan zilyed, bu haktan istifade

salâhiyetine malik olan evvelki zilyedin zilyedliği müddetini kendi müddetine zam edebilir.

YİRMİ BEŞİNCİ BAP

TAPU SİCİLİ

A) TEŞKİLAT

I - TAPU SİCİLİ

1 - UMUMİ HÜKÜMLER

MADDE 910 - Tapu sicili gayrimenkuller üzerindeki hakların hallerini gösterir.

Tapu sicillinin nümunesi ve nasıl tutulacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir. (*)

2 - KAYIT

a) MUKAYYET GAYRİMENKULLER

MADDE 911 - Aşağıdakiler tapu sicilline gayrimenkul olarak kaydedilir:

1 - Arazi.

2 - Gayrimenkul üzerinde müstakil ve daimî olmak üzere müesses haklar.

3 - Madenler.

Müstakil ve daimî hakların nasıl kaydolunacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.

b) SİCİLLE MUKAYYET OLMAYAN GAYRİMENKULLER

MADDE 912 - Kimsenin hususi mülkiyetinde bulunmayan ve âmmenin kullanmasına tahsis edilen

gayrimenkuller, onlara mütaallik ve tescili muktazi aynî bir hak olmadıkça, tescile tabi değildir.

Sicille mukayyet bir gayrimenkul, kaydı lâzımgelmeyen bir gayrimenkule tahavvül ettikte; kaydı

sicilden çıkarılır.

3 - TAKSİM

a) BİRLEŞTİRME

MADDE 913 - Bir gayrimenkulün taksimi yahut birden ziyade gayrimenkullerin birleştirilmesi

halinde nasıl muamele yapılacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.

II - TAPU SİCİLLİNİN TUTULMASI

1 - MINTAKALAR

a) SALAHİYET

MADDE 914 - Her gayrimenkul, bulunduğu mıntakanın sicilline kaydedilir.

(*) Bk. Bakanlar Kurulunun 18 Mayıs 1994 tarih ve 94/5623 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe

konulan TÜZÜK. T.C. Tüzükleri: c.1 - s.198.

b) MÜTAADDİT MINTAKALARDA BULUNAN BİR GAYRİMENKUL TESCİLİ

MADDE 915 - Mütaaddit mıntakalarda bulunan bir gayrimenkul, diğer mıntakalar sicillerinde

mukayyet olduğu gösterilmek şartiyle her mıntakadaki sicille ayrı ayrı kaydolunur.

Aynî hak tesis eden tesciller ve tescil talepleri, gayrimenkulün büyük kısmının bulunduğu mıntaka

sicilline kaydedilir. Bu sicille vaki tesciller tapu memuru tarafından diğer mıntaka memurlarına

bildirilir.

2 - TAPU DAİRELERİ TEŞKİLATI

MADDE 916 - Tapu dairelerin teşkilâtı, ahkâmı mahsusasına tabidir.

III - MEMURLAR

MADDE 910 - Tapu sicili gayrimenkuller üzerindeki hakların hallerini gösterir.

Tapu sicillinin nümunesi ve nasıl tutulacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir. (*)

2 - KAYIT

a) MUKAYYET GAYRİMENKULLER

MADDE 911 - Aşağıdakiler tapu sicilline gayrimenkul olarak kaydedilir:

1 - Arazi.

2 - Gayrimenkul üzerinde müstakil ve daimî olmak üzere müesses haklar.

3 - Madenler.

Müstakil ve daimî hakların nasıl kaydolunacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.

b) SİCİLLE MUKAYYET OLMAYAN GAYRİMENKULLER

MADDE 912 - Kimsenin hususi mülkiyetinde bulunmayan ve âmmenin kullanmasına tahsis edilen

gayrimenkuller, onlara mütaallik ve tescili muktazi aynî bir hak olmadıkça, tescile tabi değildir.

Sicille mukayyet bir gayrimenkul, kaydı lâzımgelmeyen bir gayrimenkule tahavvül ettikte; kaydı

sicilden çıkarılır.

3 - TAKSİM

a) BİRLEŞTİRME

MADDE 913 - Bir gayrimenkulün taksimi yahut birden ziyade gayrimenkullerin birleştirilmesi

halinde nasıl muamele yapılacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.

II - TAPU SİCİLLİNİN TUTULMASI

1 - MINTAKALAR

a) SALAHİYET

MADDE 914 - Her gayrimenkul, bulunduğu mıntakanın sicilline kaydedilir.

(*) Bk. Bakanlar Kurulunun 18 Mayıs 1994 tarih ve 94/5623 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe

konulan TÜZÜK. T.C. Tüzükleri: c.1 - s.198.

b) MÜTAADDİT MINTAKALARDA BULUNAN BİR GAYRİMENKUL TESCİLİ

MADDE 915 - Mütaaddit mıntakalarda bulunan bir gayrimenkul, diğer mıntakalar sicillerinde

mukayyet olduğu gösterilmek şartiyle her mıntakadaki sicille ayrı ayrı kaydolunur.

Aynî hak tesis eden tesciller ve tescil talepleri, gayrimenkulün büyük kısmının bulunduğu mıntaka

sicilline kaydedilir. Bu sicille vaki tesciller tapu memuru tarafından diğer mıntaka memurlarına

bildirilir.

2 - TAPU DAİRELERİ TEŞKİLATI

MADDE 916 - Tapu dairelerin teşkilâtı, ahkâmı mahsusasına tabidir.

III - MEMURLAR

Muvakkat şerh vermek alâkadarların muvafakatiyle ve mahkemece verilen bir hüküm mucibince

icra edilir.

Muvakkaten şerh verilen hak sonradan tahakkuk ettiği takdirde şerh tarihinden itibaren hüküm

ifade eder. Hâkim seri usulü muhakeme dairesinde yapılacak muhakemeden sonra hüküm verir ve

iade olunan hakkın vücuduna kanaat hasıl ederse muvakkat şerhe müsaade eder ve bu şerhin

müddetini ve hükümlerini tâyin eder ve icabı halinde iddiasını mahkemece ispat etmesi için

kendisine bir mehil verir.

II - TESCİLİN ŞARTLARI

1 - TALEP

a) TESCİL İÇİN

MADDE 922 - Tescil, mezuunun taallûk ettiği gayrimenkul malikinin tahriri bir beyanına

müsteniden icra olunur.

İktisab eden kimse kanuna, kazıyei mahkemeye yahut buna muadil bir vesikaya istinat etmekte

ise; bu beyana hacet yoktur.

b) TERKİN İÇİN

MADDE 923 - Tapu sicillerine vâkı olacak tescillerin terkin veya tadili taallük ettikleri

gayrimenkulün sahibinin tahriri beyaniyle olur.

Hak sahiplerinin sicille vazedecekleri imza, bu beyan yerine kaim olabilir.

2 - İSPAT VE TEVSİK

a) SIHHAT

MADDE 924 - Tapu sicili üzerinde tescil, tadil, terkin gibi muameleler ancak tâlibin temliki

tasarruf hakkı ve bu muamelerin müstenit olduğu sebep sabit olduktan sonra icra edilebilir. Tâlip

tapu sicilinde mukayyet olan kimsenin kendisi olduğunu veya onun mümessili bulunduğunu ispat

etmekle temliki tasarruf hakkını tevsik etmiş olur.

Tescil veya tadil veya terkini mucip olan sebep dahi bunları iktiza eden hukuki tasarrufların

muteber olması için kanunen meşrut olan şekillere riayet edildiği ispat edilmekle tahakkuk eder.

b) VESAİKİN İKMALİ

MADDE 925 - İspat ve tesvik edilmiyen her talep reddeolunur. Bununla beraber eğer tescil, tadil

veya kaydin terkinini mucip olan sebep mevcut olup ta buna ait vesaikin noksanının ikmale ihtiyaç

bulunursa talip, malikin muvafakitiyle veya hâkimin kararına binaen sicile muvakkaten şerh

verdirilir.

III - TESCİLİN TARZI

1 - UMUMİYET İTİBARİYLE

MADDE 926 - Tesciller, talep ve beyan sırasiyle yapılır. Alâkadarların talebi ile bütün tescillerin

birer sureti kendilerine verilir.

Tescilin ve terkinin ve suretlerin şekli, nizamnamei mahsus bir muayyendir.

IV - TEBLİĞ MECBURİYETİ

MADDE 927 - Tapu sicili memuru, alâkadarlar haberdar edilmeksizin yapılan muameleri

kendilerine tebliğ ile mükelleftir. Bu muamelelere karşı yapılacak itiraz müddeti, alâkadarlara

vuku bulan tebliğ tarihinden başlar.

C) TAPU SİCİLİNİN ALENİYETİ

MADDE 928 - Tapu sicili alenidir. Alâkası olduğunu ispat eden herkes, kendisince ehemmiyetli

olan başlıca sayfaların evrakı müsbitesiyle birlikte tapu sicili memurlarından biri huzurunda

kendisine irae edilmesini yahut bunların birer suretinin verilmesini istiyebilir. Kimse tapu sicilinde

mukayyet olan bir keyfiyetin kendisine meçhul olduğu yolunda bir iddia dermeyan edemez.

D) HÜKÜMLERİ

I - TESCİL YAPILMAMANIN HÜKÜMLERİ

MADDE 929 - Teessüsü için kanunen tapu siciline tescili lâzımgelen her hak bu tescil olmadıkça

bir aynî hak olarak mevcut olmaz. Bir hakkın şumulü, tescil dairesinde evrakı müsbite ile veya diğer

bir tarzda tâyin edilebilir.

II - TESCİLİN HÜKÜMLERİ

1 - UMUMİYETLE

MADDE 930 - Aynî haklar, tescil ile doğar ve sıra ve tarihleri tescil kaydına göre alır.

Kanunen lâzımgelen evrakı müsbite, talebe raptedilmiş ve muvakkaten şerh verilmesi halinde

vesaikin noksanı, zamanında ikmal edilmiş olmak şartiyle tescilin hükmü kayıt tarihine irca

olunur.

2 - HÜSNÜ NİYET SAHİBİ ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI

MADDE 931 - Tapu sicilindeki kayde hüsnü niyetle istinat ederek mülkiyet veya diğer bir aynî

hakkı iktisap eden kimsenin, bu iktisabı muteber olur.

3 - SUİNİYET SAHİBİ ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI

MADDE 932 - Bir aynî hak tapu siciline yolsuz olarak kaydedilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi

lâzımgelen üçüncü şahıs bu tescile istinat edemez. Yolsuz tescil; haksız veya lüzum ifade etmiyen

hukuki bir tasarruf mucibince yapılan tescildir. Böyle bir tescilden dolayı bir aynî hakkı ihlâl edilen

kimse doğrudan doğruya suiniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tescilin yolsuzluğunu iddia

edebilir.

H) TERKİN VE TADİL

I - YOLSUZ TESCİL

MADDE 933 - Haklı bir sebep olmaksızın yapılan bir tescil veya tescilin tadil veya terkini ile aynî

hakları haleldar olan kimse, kaydın terkinini veya tadilini istiyebilir. Hüsnü niyet sahibi üçüncü

şahsın tescil ile iktisap ettiği haklar ve zarar ziyan iddiaları bakidir.

II - AYNİ HAKKIN SUKUTU

MADDE 934 - Bir aynî hakkın sukutu ile tescil her türlü hukuki kıymetini kaybettiği takdirde

mükellef olan malik, terkin talebinde bulunabilir.

Tapu sicil memuru bu talebi is'af ettiği takdirde her alâkadar, otuz gün içinde terkin aleyhine,

hâkime müracaat edebilir.

Tapu sicil memuru resen bir hakkın sukut edip etmediği hakkında tahkikat icra ederek bir karar

verilmesini mahkemeden talebe ve verilecek karar üzerine kaydi terkine selâhiyettardır.

III - TASHİH

1 - ADİ HATA

MADDE 935 - Alâkadarlar tahriren muvafakatlerini beyan etmedikleri halde mahkeme kararı

olmadıkça tapu sicil memuru, hiç bir tashih icra edemez.

Tashih, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin icrası suretiyle dahi yapılabilir. Adi yazı hataları,

nizamnamei mahsusunda muayyen usul mucibince resen tashih edilir.

VERGİ MUAFİYETİ

EK MADDE 1 - (903 - 13.7.1967.) Bakanlar Kurulunca, gelirlerinin en az % 80 ini, nevi itibariyle

genel, özel ve katma bütçeli idareler bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine

getirilmesini istihdaf etmek üzere tahsisan kurulacağı kabul edilen vakıflara, tahsis edilen miktar

için, vergi muafiyeti tanınabilir.

(1)EK MADDE 2 - (903 - 13.7.1967.) 4 üncü maddeye göre verilmiş olan Bakanlar Kurulu

kararına rağmen vakfın herhangi bir sebeple tescili mümkün olmaz ise (F) ve (G) fıkralarına göre

alınmıyan damga vergisi ve harçlar, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna uyularak

tahsil olunur.

TÜZÜK HAZIRLANMASI

EK MADDE 3 - (903 - 13.7.1967) Bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde,

Vakıflar Genel Müdürlüğünce, ilgili Bakanlıkların da düşünceleri alınarak, bu kanunun

uygulanmasını düzenlemek üzere bir tüzük hazırlanır. (*)

Geçici Madde -(Ek : 2846 - 16.6.1983)(Değişik: 3276 - 16.4.1986) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği

tarihten önce mümeyyiz olmayan küçükleri birlikte evlat edinmiş olanlar Kanunun yürürlük tarihini

takip eden 5 yıl içinde ilgili mercilere başvurmak suretiyle yukarıdaki hükümlerin kendileri hakkında

da uygulanmasını isteyebilirler. Ancak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte reşit ve mümeyyiz

olan evlatlıklar ile ilgili olarak bu madde esaslarına göre yapılacak uygulamada evlatlıkların da

muvafakatları aranır.

Eşlerden birinin ölmüş olması halinde diğer eşin müracatı bu maddeye göre işlem yapılması için

yeterlidir.

Geçici Madde 1 - (3444 - 4.5.1988) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce;

a) Açılan boşanma davaları devam etmekte olanlar,

b) Açılan boşanma davaları karara bağlanmış olmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olanlar,

c) Açılan boşanma davaları reddedilmiş ve bu karar kesinleşmiş olmakla birlikte, kesinleşme

tarihinden itibaren henüz üç yıl geçmemiş olanlar,

d) Boşanma davası açmamış olanlar,

(*) Bk.Medeni Kanunun 74 üncü maddesi altındaki dipnot.

Boşanma sebeplerinden birine dayalı olarak (a), (b) ve (c) bentlerindeki hallerde üç yıl (d)

bendindeki halde beş yıl fiilen ayrı kalmış ve eşleriyle aralarında müşterek hayat yeniden

kurulamamış ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde başvurmaları halinde

mahkemece boşanma kararı verilir.

Geçici Madde 2 -(3444 - 4.5.1988) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce Türk Kanunu

Medenisinin 142 nci maddesine göre verilmiş olan evlenme memnuiyetine dair kararlar, bu

Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hüküm ifade etmez.

MADDE 936- Bu kanun, neşri tarihinden altı ay sonra mer'idir.

MADDE 937- Bu kanunun hükümlerini icraya, icra Vekilleri Heyeti memurdur.

 

Ana sayfa | Hukuk Sayfası | Mevzuat Sayfası