başım ellerimin arasında yatağın ortasında oturmuş hacıyatmaz gibi bir o yana bir bu yana devrilemeyen ben değilim... ve uzakta o şarkı söyleyen söğüt ağacına yaslanmış mavi geleceğime bakıp mırıldanan ve çığlık atan da ben değilim... ki o karanlık mezarda yüzükoyun yatıp burnuma kaçan toz toprak yüzünden hapşıramayan kulağımda dudağımın kenarında her yanımda dolaşan böcekler yüzünden kaşınamayan da ben değilim... ve kapının önünde durup elimi bir tokmağa bir zile götüren sonra yumruğumu yüzeye milim kala durduran kapıyı tam kıracakken tekmemi havada donduran da o da ben değilim... ve 5 metrekare siyah bir odanın duvarlarına elimde ki beyaz tebeşirle yüzlerce labirent çizip onların içinde koşup düşüp yorulmadan hiç durmadan kaybolan da ben değilim... ve bi sahnenin sol kenarında durup kör bir jiletle organlarımı tek tek kesip başı olmayan seyircilere fırlatan da ben değilim... ve yolun yarısında kararlı bir adamın kaldırımlara saçtığı bozuk paraların peşinden giden o paralara dokunmadan izleyen genç kararsız gözü yerde günahsız sarı saçlı melek de ben değilim... ve yanıp sönen rengarenk ışıkların altında koca bir hangarda kalabalığın ortasında asit yağmuruna ağzımı açıp içime atıp kolumu bacağımı belimi kıçımı ve kafamı sallayıp ayağımı yere vuran zıplayan tenekelere vuran su sesi ile ritim tutan da ben değilim... ki... nes-lii-haaan kızım hadi kalk yemek hazır! bu bu işte bu çağrılan benim! burda değiliiiim, değiliiiim, değiliiiim, değiliiiim...değilim!
