Asagidaki bildirinin ilk yayinlandigi yer: TARIH INCELEMELERI DERGISI VIII Ege Universitesi Edebiyat Fakultesi (Izmir) 1993 Turk Destanlarinin Onemi1 H. B. Paksoy, D. Phil. "Menim hikmetlerim dana (bilgin) isitsin Sozumu destan kilib maksadina yetsin." Orta Asya'nin Yese sehrinde, bugunku Kazakistan'da yasamis ve gomulu olan Ahmet Yesevi'nin (olumu (M.S. 1167) Hikmet adli kitabinda2 yukarda yazili oldugu gibi yer alan bu beyit, Turk destan turu'nun gucunu gostermesi bakimindan onemlidir. Buyuk unlu dusunur Yesevi'nin, oz dunya gorusunu ogrencilerine aktarmaya calisirken, destanlari kendi hikmetlerinden daha guclu ve ustun saydigini anlatir. Destanlar Turklerin dusunce, kimlik ve yaraticiliginin en onemli temel taslarindan biridir. Bununla birlikte, destan sozcugunun tanim olarak Turkce'ye odunc alinmasi, Turklerce bu kendini dunya'ya anlatim ve gelecek kusaklara ogut turunun ilk yaratildigi yuzyillardan cok sonra yer alan bir olaydir. M. S. 732 yillarinda dikilen Kultekin anitlari bu kendini anlatim turunun ilk orneklerinden biri olup, bu anit'i diktiren Bilge Kagan, anit'in uzerindeki yazitlarda kendini tanittiktan sonra, tanik oldugu tarihi olaylari anlatan sozlerine soyle baslar: Bu savimi edguti isit.3 M. S. 11ci yuzyilda ise, Kasgarli Mahmut'un yazdigi Divan lugat at-Turk kitabinda "sav," atasozu anlaminda kullanilmaktadir.4 Kazak ve Kirgiz ellerinde, bu "kendini anlatim ve gelecek kusaklara ogut" lerin her birine bugun bile "jir" veya "ir;" (Altay ve Tuva yorelerinde "corcok;") toplu olarak ta bu tur'e "batirlik jiri" denilmektedir. Eski Turklerin, toplumlarinda yer alan onemli olaylari jir ya da sav olarak soylemeyi sevdikleri anlasiliyor. Genellikle, bu "sav" ve "jir" lar yalnizca "Alp" lerinin adi ile bilinir, sevilir ve sayilirlar: Oguz Han, Manas, Koroglu, Dede Korkut, dige, Kirk Kiz. Ara-sira da, jirlara adini veren batir ve alplerin bu nitelikleri de jir adina eklenir: Kambar Batir, Alpamis, Alp Er Tunga, Cora Batir. Sav'lar, bir alp'in kendi urugu, oymagi, boy'u ya da el'i ne satasan yagilara karsi, bagimsizliklarini korumak icin giristigi ugras'a bascilik edisini dile getirir. Alp, kendini ve urugunu yagmaya gelen, tutsak etmek isteyenlerle bir er olarak vurusur. Oz soyunun atalardan gelen torelerini yasatir. Alp'in basarisinin onune gecmeye calisanlar da yok degildir. Bu donek kisiler (alp'in bagli oldugu boy'dan da olabilecekleri gibi), alp'e engel olmak icin turlu yollara basvururlar. Alp, atalarindan gelen yigitlik geleneklerine oz erdem'inin keskinligini katar, bu engelleri yikar, ugrularin ustesinden gelir. Bu jirlari, gordukleri ve duyduklarina dayaranak soyleyen "ozan" lar (akin, saman, kam, bahsi ve asik olarak da bilinirler), bir taraftan da gunumuzdeki "saz" ve "baglama" dan cok degisik olmayan "kopuz" calmakta idiler. Ornek olarak, "jir" lari incelersek, birkac bolum'e ayrildiklari gorulur. Sirasiyla: "Suyuncu," alp'in dogusunu ve diger sevindirici olaylari anlatir. "Yar-Yar," toy adi altinda bilinen dugunlerde, ilerde evlenecek olan genc sevgililerin birbirlerine olan sevgilerini anlatmak icin dile getirilir. "Kostagu," alp'in bagli bulundugu boy yararina vurus icin urgundan ayrilirken soylenir. Alp, gunun birinde ya vurusta, ya da yasi geldiginden dusup "Ucmaga Varacak" ve tanri katina cikacaktir. O zaman da, "Estirtu" agit olarak soylenir. Alp'in olumden sonra da "Yug Asi" yapilir ki, bu da bir toy olup, alp'in sagligindaki basarilarini anmak ve kutlamak gorevindedir. Butun bu "jir" lari bir araya getirip butunleyen de "sav" dir. Alp, icinden ciktigi urugundaki kisilerin en ustun yeteneklisidir. Cunku, cok kisinin basaramayacagi ugraslara girecektir. Dolayisi ile, ozan, alp'in yaptiklarini ancak doga'da gordugu olaylara esit tutar. Cunku, alp'in kendi urugunda (ya da yagilari arasinda) es'i yoktur. Alp bir "yel gibi kosar," saclari "gunes gibi isildar," govdesi "bir ceviz agacindan saglamdir," yumrugu "yildirim gucundedir." Alp'in us'u, erdem'i de en az kilici kadar keskindir. Karsi ciktigi yagi'nin dusunduklerini onceden kestirip karsiligini vermesini bilir. Her vurustan once yer alan soz oyunlarinda da altta kalmaz, karsisindakilerle inceden inceye eglenir. Bu soz oyunlari, vurusacak kisilerin birbirlerini kizdirmak ve akillarini celerek dengelerini sarsmak, yenilmelerini kolaylastirmak icin yapilir. Alp'in erkek olmasi da gerekmez. Gerek Dede Korkut'ta, gerek Alpamis'ta batir kizlar, hatun'lar vardir. Ustelik, Kirk Kiz hatunlarin, ve yigit kizlarin basindan gecenleri anlatir.5 Yazildigi yili bildigimiz icin Kultigin anit'ini en eski sav olarak goruyoruz. "Ben Turk Bilge Kagan" deyip, bir Turk Hakani olarak ulus'u icin yaptiklarini dile getiriyor. Bilge Kagan bu sav'inda, basari'dan once ulus'unun basina gelen kotulukleri anlatip, yapilmis yanlislari bir bir gozden gecirerek bu kotuluklerin ilerde yer almamalari icin atilmasi gerekli adimlari sayiyor. En eskilerden olan Oguz Han'in ilk dile getirildigi yuzyili bile bilmiyoruz. Ek olarak, Turkce yaratilmis olan Oguz Han bize Turkce olarak gelmemistir.6 Residettin adli bir tabibin Farsca olarak yazdigi Dunya Tarihi adli kitabina aldigi Oguz Han'in eksik oldugu biliniyor. Residettin ise Mogol Cengiz'in kurdugu hanligin Guneybatisindaki (bugunku ran ve Ortadogunun bir bolumunu icine alan) lhanlilarin ic islerine bakiyordu. Gunumuzde Oguz Han'i bu kaynaktan gene Turkce'ye cevrilmis olarak okuyabiliyoruz. Adi gecen Dunya Tarihi'nin M.S. 13cu yuzyilda yazilmis olmasina karsilik, elimizdeki elyazmalari (Istanbul kutuphanelerinde en az dordu bulunuyor) 14cu yuzyilda cogaltilarak aktarilmistir. Dolayisi ile, Oguz Han'in daha onceki yuzyillarda yer alan olaylari anlattigini dusunmek gerekir. Bu konuda Prof. Faruk Sumer'in degerli arastirmalari yayinlanmistir.7 En eski batirlik jirlarindan biri de Alpamis'tir. Turkiye Cumhuriyeti icinde bu ad ile bilinmemesine karsilik, Dede Korkut'un Bamsi Beyrek bolumu ile Alpamis arasinda buyuk ayricalik yoktur.8 Alpamis uzerine arastirma yapan Baskurt, Ozbek, Kazak ve Rus yazarlarina gore, Alpamis M.S. 6-8ci yuzyillarda Altay daglarinin eteklerinde yer alan olaylari dile getirir. Ustelik, sozu edilen olaylarin daha gerilere gittigini gosterecek kirintilar da Alpamis'in icinde goz kirpmaktadir. Dede Korkut'un ise en gec 16ci yuzyilda kagida aktarildigini goruyoruz. Ancak, Dede Korkut'un Bati ellerine Oguzlar/Turkmenler ile geldigi, Turkmenlerin de 11ci yuzyilda Akdeniz'e indiklerini biliyoruz. Bu arada unutulmamasi gerekir ki, "sav" ve "jir" lar sozlu olarak derlenip yaratilmislardir. Kusaktan kusaga, agizdan kulaga, yurekten yurege aktarilarak yasatilirlar. Ozan da, kopuz'u ile alp'i oger, torelere olan duskunlugunu anlatir. Yagilar, alp'in boy'una uruguna satasmistir. Bu boy'un, urugun bagimsizligi soz konusudur. Alp de atalarindan bu yana surup gittigi, batirlik jirlarindan ogrendigi gibi, gorevini bilir. Yola cikacagi gunu, yapacagini onceden dusunup inceden kestirir. Hazirligini bitirip, yapilmasi gerekli is'e koyulur. Sav ve jir'larin kagida aktarilmalar1 ise cok daha sonra yer alir. Bircogunun kaybolup gitmesi 19cu yuzyilda bu yonden onlenmis ise de, bu konuda daha cozumlenmemis sorular bulunuyor.9 Araplar Islamiyeti kabul ettikten sonra, Iranlilari hakimiyetleri altina almislardi. Bu olay, ranlilarin kendi dil, kultur ve benliklerini buyuk ocude kaybetmeye baslamalarina sebep olmustur. ranlilarin bir toplum olarak ortadan kalkmasi anlamina gelecek olan bu tehlike'yi zamaninda goren Fars sair'i Firdevsi, eski Iran destanlarini toplayarak (Turk Gazneli devleti icinde otuz yil sure ile calisarak) manzum Sahname'yi yazmistir. Onsozune de "Sahname'yi Farsca yazip, ranli'yi dirilttim" diye kayit koyup, hakli olarak boburlenmistir. Sahname'de ranlilarin bas dusmani olarak gosterilenlerden biri Afrasiyab olarak adlandirilmis olup, Kasgarli Mahmut'a gore (M. S. 8ci yuzyilda dikilmis, yukarida adini verdigimiz) Turk anitlarinda adi gecen Turk Alp Er Tunga'dan baskasi degildir. Boylelikle, Kasgarli Mahmut da, 11ci yuzyilda Turk destanlarinin onemine deginmistir. Bu tarihler sonrasinda (Yesevi Hikmet kitabini yazdigi siralarda) Turk sav ve jir'larina, destan da denilmeye baslanmistir. Turk'un "kendini anlatim ve gelecek kusaklara ogut turu" uzerine Bati Turkleri tarafindan yapilmaya baslanan calismalar ise, cok yenidir. Ziya Gokalp ve calisma arkadaslari bir sure bu konu'ya egilmislerdir.10 Turk destanlarinin bilimsel olarak incelenmesi yolunda ilk adimlari atanlardan biri ise Prof. Zeki Velidi Togan olup, 1931 yilinda Atsiz Mecmua'da yayinlanan dort makalesinde yazdigina gore: Milli destanlar, tarihi vakalari tasvirden ziyade, milletin yuksek milli duygularinin yansitan, tamami veyahut az cok tarihe mustenit bir ideal alemi gosteren halk edebiyat eserlerinden ibarettir. Milli destanin meydana gelmesi icin uc merhale gerekir: 1. Destani ruhlu bir milletin cesitli devirlerindeki macerali hayatini halk sairleri ufak parcalar halinde soylerler; 2. Milletin butununu ilgilendiren bir olay, bu cesitli destan parcalarini bir odak noktasi etrafinda toplar; 3. Sonunda, millete buyuk bir medeni hareket olur ve o sirada cikan aydin bir halk sairi, bu parcalari toplayarak milli destani yaratir. (Fars, Yunan ve Fin destanlari boyle meydana gelmistir). Togan'a gore, Turkler, ikinci devri birkac kere gecirmislerdir: Butun Turk milletinin mefkuresini ve dusuncelerini biryere toplayan destanlar butun Turk milletini birlestiren Oguz ve Cengiz vekayi gibi hadiseler dolayisi ile husule gelmis fakat ucuncu devre'ye girmeyip buyuk bir halk sair'i tarafindan tesbit edilerek muntazam milli destan seklini alamamis ve uful edip gitmistir. Bizde bu buyuk destanlarin ancak enkazi vardir.11 Nihal Atsiz'in 1951 yilinda yazdigina gore de: Togan, Danismend Gazi ve Seyid Battal Gazi hikayelerini, konularini Anadolu'daki Islam-Bizans kavgalarindan almis olmakla beraber, bu kavgalarin Selcuklular degil, daha onceki Araplar devrini dile getirdigini ve kahramanlari hep Arapca adlar tasidigindan, Turk destanlari olarak gormemektedir. Prof. Fuat Koprulu ise bu gorus'e katilmayarak, bu hikayelerin Anadolu'daki Islam-Bizans carpismalari sirasinda Emevi ve bilhassa Abbasi ordularindaki Turk unsurlari arasinda dogmus olacagi dusuncesini ileri surmustur.12 Arap ordularinin (Iran'dan sonra) Orta Asya ya girmelerinden sonra, yeni bir Arap edebiyati tur'u de ortaya cikmistir. Dini sahsiyetlerin meziyetleri ve din ugruna yaptiklari futuhatlari oven bu tur'e "menkibe" adi verilmistir. Sav ve jir'lardan tam anlami ile ayri olan bu menkibeler'in konulari dini dir. Kahramanlari cogunlukla Arap'tir. Menkibelerde yapildigi anlatilan isler genellikle insan yetenekleri disindadir, ve onlara ancak Rufailer karisir. Cogunlukla masal gibi anlatilirlar. Anlasildigina gore, bu nitelikleri dolayisi ile Prof. Togan menkibe saydigi eserleri destan tanimi icine almamistir. Bu menkibe turunun bir baska dali da, bir bolum Turkler Muslumanligi kabul ettikten sonra "gazavat" adi altinda gorulmektedir. Dolayisi ile, Sav ve jir'lardan gelen, kocaklama ve kopuzlama olarak adlandirilan Turk destanlari ile digerlerini, ozellikle menkibe ve gazavatnamalari karistirmamak gerekir. Onasya'ya 11ci yuzyil icinde yerlesen Turkler, "Kocaklamalar" yazmaya baslamislardi. Bugun bildigimiz Koroglu da bu kocaklama turunde ve duzenindedir.13 Bu kocaklamalarin, Togan'in da belirttigi gibi, birinci basamakta kaldigi goruluyor. Dede Korkut'un icinde anlatilan olaylarin, kagida cekildikleri yuzyillardan cok once'ye gittigini, ve Dede Korkut'un Asya'nin Dogusundan Bati'ya gelen Turklerce getirildigini biliyoruz.14 Bunun gibi, Koroglu'nun daha once (ve baska ad ile) var olup olmadigi bugun'e kadar koklu olarak arastirilmamistir. "Ana Bagimsizlik Destanlari," yeni destanlarin yaratilmasina da yardimci olurlar. Cocuklar, ozanlarin soyledigi destanlari okuyarak, dinleyerek buyurler. Birkac kusak sonra, uruglarina yeni bir yagi satasir. Delikanlilar arasinda destanlarda adi gecen alp'in yerini alacak olanlar cikar. Kavga'yi, vurus'u, destanlarda sozu gecen degerler yoluna, ancak gunun gerekleri ve yollari ile yaparlar. Ozanlar ve tarihciler de, bu yeni alp'i kutlamak icin yeni destan yazarlarken, eski destanlardan parcalari da yeni destan'a katarlar. Boylece, yeni alp'in eski topraktan geldigini gosterirler. Sozunu ettigimiz "Ana Destanlar," "kurtulus ve bagimsizlik destanlari"dir. Bir urug, boy, oymak ya da "el" in kendine satasan yagi'yi altedip bagimsizligini korumasinin dile getirir. Destan yaraticilari, durup dururken komsularina el kaldirmazlar, ama, gerektiginde kendilerini korumasini bilirler. Bu "el," urug ve oymak'larin mutlu gunleri de vardir. Evlenme toylarinda, bagimsizlik destanlarina ek olarak, uzun Yar-Yar lar da soylenir. Aradan bir kusak gectikten sonra, bu Yar-Yar lar kendi baslarina bir destan gorunumunu de alabilirler. Bir sure sonra, bu Yar-Yar lar kisaltilarak bebeklere, kucuk cocuklara da anlatilir ki, boylelikle masallar dogmus olur. Bunula birlikte, "kurtulus destanlari" olmez. "Ana destan" olarak yasar, yasatilirlar. Yaraticilari ile birlikte yolculuk ederler, yeni ellere vardiklarinda da yeni yer adlari bu eski destanlara girebilir. Destanlar, icinden ciktiklari toplumun en karanlik gunlerinde bile yureklerde yatan umitleri dile getirirler: Bana imkan verin, serkes hayaller Babam heykelini dikti yadima Ta ki aciz kalsin yillar, simaller O'nu cikarmasin imanimdan Bana imkan verin, serkes hayaller Bagislayin Babama nurlu bir destan Ta ki aciz kalsin yillar, simaller O'nu unutmaya kalmasin imkan15 Turk destanlari uzerinde Prof. Togan'dan once calisanlar arasinda, Rus carligi memurlarindan olan, Alman dogumlu ve doktorasini Almanya'da tamamlamis olan Wilhelm Radloff da vardir. Radloff 19cu yuzyil'in ikinci yarisinda Kazan sehrinden baslayarak Orta Asya'yi dolasmis ve Turk destanlarinin ancak parcalarini ciltler halinde St. Petersburg'da bastirmistir.16 O yillarda yururlukte olan Rus kanunlari geregince, destanlarin buyuk bir bolumlerini kitabina almadigini bugun yaptigimiz arastirmalar sonucunda biliyoruz.17 Abubekir Diveyef18, Gazi Alim19, Hamid Alimcan,20 N. Katanov (1862-1922)21 gibi konu'ya egilen yerli aydinlar, Radloff'un tersine, kendi canlarini hic'e sayarak Turk destanlarini kagida aktarmis ve bastirmayi basarmislardir.22 Yukarida da belirtildigi gibi, destanlar yanliz atalar sozlerini gunumuze aktarmakla kalmazlar. Destanlar, yaraticilarinin oz degerlerini, benliklerini de dunya'ya tanitirlar. Bu yol'dan, uluslararasi iliskilere buyuk olcude katkida bulunurlar. Destanlar, sahiplerinin mayasini korur, bozulmasini onler, ilerde bu maya'nin arilastirilabilmesi icin saklarlar. KAYNAKLAR: 1. Azerbaycan Cumhuriyeti Kultur Bakanliginca, International Research and Exchanges Board katilimi ile duzenlenip, Baku'daki Akhundov Devlet Kutuphanesinde Haziran 1992 yer alan "ABD'de Azerbaycan ile Ilgili Bilimsel Calismalar" toplantisinda okunan bildiri'dir. 2. Ahmet Yesevi, Hikmet (Istanbul, 1299). 3. Necib Asim, Orhon Abideleri ( stanbul, 1341/1925); H. N. Orkun, Eski Turk Yazitlari ( stanbul, 1936-1941) 4 cilt. Diger dillere cevirileri ve incelemeleri icin, bak T. Tekin, A Grammar of Orkhon Turkic (Bloomington, 1968). Indiana University Uralic and Altaic Series, Volume 69. 4. Kasgarli Mahmut, Diwan Lugat at-Turk (DLT). Kasgarli Mahmut'un yasami ile ilgili bir arastirma icin, bak: Kahar Barat, "Discovery of History: The Burial Site of Kashgarli Mahmut" AACAR BULLETIN (of the Association for the Advancement of Central Asian Research) Vol. II, No. 3 (Fall 1989). DLT un bilinen tek el yazmasi Istanbul Millet Kutuphanesi (Ali Emiri, Arabi), No. 4189 da kayitlidir. Diwan Lugat at- Turk'un ilk kez 1917 yilinda Istanbul'da bulunmasi ve ilgili olaylar icin, bak M. Sakir Ulkutasir, Kasgarli Mahmut (Istanbul, 1946). DLT un ilk basim'i Istanbul'da, 1917-1919 yillari arasinda Kilisli Rifat [Bilge] tarafindan yapilmistir. Ilk Turkce cevirisi: B. Atalay, Divanu Lugat- it-Turk (Ankara, 1939-1941). lk Ingilizce cevirisi: R. Dankoff with J. Kelly, Compendium of Turkic Dialects (Cambridge: Mass, 1982-1985). 5. H. B. Paksoy, ALPAMSH: Central Asian Identity under Russian Rule (Hartford: Connecticut, 1989). Association for the Advancement of Central Asian Research Monograph Series. 6. Z. V. Togan Oguz Destani: Resideddin Oguznamesi, Tercume ve Tahlili ( stanbul, 1972). 7. F. Sumer, "Oguzlara Ait Destani Mahiyetde Eserler" Ankara Universitesi DTC Fakultesi Dergisi 1959; a. g. y., Oguzlar/Turkmenler ( stanbul, 1980). 8. H. B. Paksoy, "Alpamys zhene Bamsi Beyrek: Eki at bir dastan" Kazak Adebiyati (Alma-Ata) No. 41, 10 Ekim 1986. Fadli Aliyev tarafindan, Ankara'da yayinlanan Turk Dili No. 403, (1985) den aktarilmistir. 9. Paksoy, ALPAMYSH. 10. Ziya Gokalp, Turkculugun Esaslari ( stanbul, 1923); Tahir Alangu, Omer Seyfettin ( stanbul, 1968). 11. Z. V. Togan, "Turk Milli Dastaninin Tasnifi" Atsiz Mecmua, Mayis, Haziran, Temmuz, Eylul, 1931. 12. Nihal Atsiz, Turk Tarihinde Meseleler (Istanbul, 1975). Sayfa 157. 13. Yayinlinmislar arasinda, bak: Koroglu. Yayina hazirlayan, M. H. Tahmasib (Baku, 1975); Koroglu Antep Rivayeti. Y. H. Huseyin Bayaz (Istanbul, 1981); Pertev Naili, Koroglu Destani. (Istanbul, 1931); Koroglu ve Dadaloglu. Y. H. Cahit Oztelli (Ankara, 1962); P. Kichigulov, Koroglu Hakkinda Sohbet. (Ashkabad, 1978); a. g. y. Koroglu Eposunin Poetikasi Hakkinda. (Askhabad, 1984). 14. Bu konu'da calisma yapanlarin arasinda, bak: Memmed Dadaszade, "Dede Korkut destanlarida Azerbaycan etnografiyasina dair bazi malumatlar" Azeraycanin Etnografik Mecmuasi (Baku) No. 3, 1977. Ingilizcesi icin, bak: Soviet Anthropology and Archeology (New York) Vol. 29, No. 1 (Summer 1990). 15. Sakir Cumaniyaz, Muhbir (Taskent) Kasim, 1982. 16. W. Radloff, Proben der volkslitteratur der Turkischen stamme sud sibiriens (St. Petersburg, 1866-1907) 18 cilt. On cild'i Turk agizlarinda, geri kalanlar Almanca ve Rusca cevirileridir. 17. H. B. Paksoy, "Cora Batir: A Tatar Admonition to Future Generations" Studies in Comparative Communism Vol. XIX, Nos. 3&4 Autumn/Winter 1986; L. Branson, "How Kremlin Keeps Editors in Line" The Times (London) 5 January 1986) P. 1; Martin Dewhurst and Robert Farrell, The Soviet Censorship (Metuchen, New Jersey, 1973); M. T. Choldin, A Fence Around the Empire: Censorship of Western Ideas under the Tsars (Durham, 1985); B. Daniel, Censorship in Russia (Washington, 1979). 18. A. A. Divayef, Alpamis Batir (Taskent, 1901). 19. Gazi Alim "Alpamis Destani" Bilim Ocagi (Taskent) No. 2- 3, 18 Mayis 1923. 20. Hamid Alimcan, Alpamis destani (Taskent, 1939). Latin harfleri ile. 21. Z. V. Togan'in Hatiralar (Istanbul, 1969) kitabinda yazdigina gore, N. Katanov Altay yoresinden baptiz edilmis bir Sagay Turk'u idi. Ek olarak, bak: S. N. Ivanov, Nikolai Federovic Katanov (Moskova, 1973). 22. H. B. Paksoy, Alpamysh.This counter has been placed here on 25 February 1999