MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ - 2

- 23.4.1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi dualarla açıldı. (13) MUSTAFA KEMAL, MECLİS'in mahiyet ve selahiyetini "Makam-ı HİLAFET ve SALTANAT'ın masuniyetini esas olarak kabul etmiş olması"na bağlar. Yani Meclis'in varlığının sebebi HİLAFET'i ve SALTANAT'ın korunmasıdır. Yetkisi de buna yöneliktir.

-Amerikalılar Ermeniler'e silah, para vermişler, böylece 30.000 kişilik bir ordu oluşmuştu.

Ermeniler 1920'de NAHCİVAN ve KARS'ta 200.000 TÜRK'ü kestiler, 40 köyü yaktılar. Bunda Amerikan silahlarının payı büyüktür.

NAHCİVAN öz-be-öz TÜRK'tür. Başka millet yoktur. Bizim de imzaladığımız Moskova Anlaşması'nda muhtar yapılıp AZERBEYCAN'a bağlandı. Bu bakımdan bizim NAHCİVAN'nın geleceği üzerinde söz hakkımız vardır.

KÂZIM KARABEKİR Ermeniler'i 6000 kişi ile yendi. (29.9.1920) Sarıkamış, Kars, Gümrü'ye girdi. Anlaşma imzaladı. (3.12.1920) Bu, MİLLÎ MÜCADELE'nin doğudaki zaferidir. İzmir'in kurtuluşu ne ise, Kars'ın kurtuluşu da aynı değerdedir. Belki de daha fazladır, çünkü millî hisleri güçlendirmiştir. Ancak her başarıyı bir tek Mustafa Kemal'e bağlama gayreti ile doğudaki ve denizdeki zaferler hep birer satırla geçiştirilmiştir.

- Ermeniler sade TÜRK Devlet adamlarını değil, AZERİ Devlet adamlarını da öldürmüşlerdir. Hatta Karabağ'ı Ermenilerden geri alan BEHBUT CİVANŞİR'i Pera Palas otelinin yanında vurdular. Vuran Ermeni'yi İstanbul'daki İngiliz Divan-ı Harbi beraat ettirdi. AZERİ CUMHURİYETİ'nin başkanı NASİP BEY'i Aras ırmağı üzerinde öldürdüler. TÜRKLER'den TALAT PAŞA, BAHATTİN ŞAKİR, CEMAL PAŞA, SAİT HALİM PAŞA'yı şehit ettiler.

- Ruslar 1922'de DEMİRHANŞUR'a gelince, o tarihte bağımsız olan AZERİLER çarpışmaya hazırlanmışlardı. Enver'in amcası Halil Paşa, Meclis'e gelip AZERİLER'e "Savunma yapmayınız. Ruslar buradan geçip TÜRKİYE'ye yardım edecek. TÜRKİYE böyle istiyor," diyerek Rusları sokmuştu. Halbuki AZERİLER'in ordusu vardı, kenti savunabilirlerdi. Yeniden Rus boyunduruğuna girdiler... AZERİLER bu olaya çok kızarlar.

Enver'in kardeşi Nuri Paşa ise, GENCE'de Ruslar'a direnmiş, savaşmış ama, mağlup olmuştu.

- YEŞİL ORDU sözde, Ruslar'ın MÜSLÜMAN TATARLAR'dan bir ordu kurup ANADOLU'ya göndermesi ve sözde bununla TÜRKİYE'yi kurtarması projesi idi. Asıl hedef bu ordu ile ANADOLU'yu Bolşevik yapmaktı.

"Geliyor" denilen YEŞİL ORDU, işte BAKÜ'yü işgal eden, TÜRKİYE'yi de Bolşevik yapma niyetinde olan bu ordudur.

Mustafa Suphi bu projenin öncüsü durumunda idi. Çerkez Ethem de buna heves etmiş, Eskişehir'de Yeni Dünya diye bir gazete çıkartmaya başlamıştı.

ATATÜRK o dönem ciddi olarak Bolşevikliğin TÜRKİYE yararına olabileceğini düşünmüş, araştırmış; sonra mahzurlarını görerek vazgeçmiştir.

Ancak Rus etkisini ve bu gelişmeleri önlemek için, "Biz dışardan gelecek herhangi bir telkine uyarak değil, fakat kendi bünyemizi göz önüne alarak, icap ediyorsa, partiyi kendimiz kurarız" demişti.

Gerçekten de bir muvazaa partisi olarak Kılıç Ali, Hakkı Behiç, İhsan, Refik Koraltan, Eyüp Sabri, Süreyya Yiğit'e bir "Genel Merkez" kurdurttu. Vakkas adlı kaymakam ve arkadaşlarının kuracağı gerçek komünist partisinin önü böylece alındı. (14)

Rauf, Refet, Ali Fuat, ve Bekir Sami Beyler ile Kâzım, Fevzi Paşalar İngilizler'in Kafkas Seddi projesine arka çıkıyorlardı. Buna göre Kafkasya'da GÜRCİSTAN, ERMENİSTAN, AZERBEYCAN gibi İngiliz himayesinde kurulacak milliyetçi rejimler desteklenecek, buralara bolşevikliğin girmesi önlenecekti. MUSTAFA KEMAL oyunu farkederek tam tersini savundu. Çünkü bu gerçekleşseydi, TÜRKİYE her cepheden emperyalizmle kuatılmış olacaktı. Halbuki emperyalist BATI'ya karşı arkasını güvene almak için Rusya ile bağın kesilmemesi gerekiyordu. Eğer İngiliz planı gerçekleşseydi, MİLLİ MÜCADELE büyük ölçüde tehlikeye düşerdi. İşte bunun için Ruslar'ın Kafkasya'yı işgaline göz yumulmuş, yardıma koşulmamıştır.

- Ankara'daki ilk günler hiç te rahat geçmedi. MUSTAFA KEMAL halkın tepkisi ile karşılaştı. Meclis açılıncaya kadar kaldıkları Zıraat Mektebi'nin etrafındaki bağlardan gece silah sesleri gelirdi. MUSTAFA KEMAL sanki düşmana karşı tedbir alırmış gibi, bulundukları yerin etrafını tahkim ettirmiş, siper kazdırmış nöbetçiler dikmişti.

- O tarihlerde İzmit, Geyve, Eskişehir'de İngiliz birlikleri vardı. Ali Fuat Paşa Eskişehir'deki İngilizler'e ültimatom yağdırmış, nümayişler yaptırtmış, ve bir gün taarruz sayılabilecek şekilde kuvvetleri ile harekete geçmişti. Bunun üzerine İngiliz kumandan korku ve telaşa kapılmış ve bir protokolle Eskişehir'den çekilmişti. Halbuki Ali Fuat Paşa'nın elinde ordu değil, kuvva-yı milliye olarak 500 kadar silahlı insan vardı!.. İngilizler daha sonra Geyve'den de çekildiler.

- Yunanlar 20.7.1920'de Edirne ve Doğu Trakya'yı işgal ettiler. Bundan hemen hemen hiç söz edilmez!

- Hint müslümanları, (İsmailiye mezhebi de dahil) Halife'ye bağlıydı. İngilizler MİLLİ MÜCADELE sırasında onları "Almanlar'a karşı savaşacaksınız" diye kandırıp getirdiler. Ancak müslüman Hintliler Eskişehir'de bize silah çekmediler. Hint Halife Komitesi kurdular. Çok para gönderdiler. Bu paranın bir kısmı MİLLİ MÜCADELE'de kullanıldı, bir kısmı İş Bankası'na sermaye oldu.

- Amerikalılar 1880'lerden itibaren OSMANLI topraklarında 400 kadar Amerikan koleji açmışlardı. Buralarda Ermeniler'i, Rumlar'ı, Sırplar'ı, Bulgarlar'ı protestan yapıyorlar ve bir Ermenistan'ın temellerini atmak istiyorlardı. Robert, Talas, Tarsus, Merzifon, Gaziantep, İzmir kolejleri bunlardan bazılarıdır.

Amerikalı general Harbord, MUSTAFA KEMAL ile Ermeni meselesini görüşmek üzere Sivas'a geldi. (22.9.1919) Harbord'un dönüşünde lehimize verdiği rapor Taşnaklar'ın Amerika'da para toplamasını önledi.

Ancak yine de Amerikalılar savaş boyunca ANADOLU'yu dolaşıp Ermeni çocuklarına bakmışlar, ancak TÜRK yetimleri ile hiç ilgilenmemişlerdir.

- Zulümden kaçıp TÜRKİYE'ye gelen Çeçen, Çerkez, Asetin, İnguş, Abaza hepsi Çerkez sayılır. Hepsi de Çerkez propogandası yapar.

Halbuki, esas yurtları ÇEÇENİSTAN, ÇERKEZİSTAN, OSETYA, DAĞISTAN'dakiler de "TÜRKLER gelip bizi kurtarsın" diyerek TÜRKLÜĞE SARILIRLAR!..

Vaktiyle çarlar KAFKAS dağları soylularının, bilhassa Çerkez beylerinin çoğunu saraya subay, er olarak hizmete alırlardı. Bunların çocuklarını toplar, Ruslaştırır, hıristiyan yaparak büyütürlerdi. Bunlar Çar'ın hassa ordusunda yer alırdı. Kızları da saraya hizmetçi olarak alır, hıristiyanlaştırırlardı.

Yani Çerkezler OSMANLI sarayında olduğu gibi, Rus sarayında da el üstünde tutulurlardı. Bu tarz iş yapma onların kanında olan bir şeydir. Kendilerini soylu ve yüce bir millet olarak görürler ama, küçümsedikleri milletlere uşaklık ve paralı askerlik yapmaktan da kaçınmazlar. Bu uğurda hayatlarını dahi verirler. (Rıza Nur'un değerlendirmesi)

- Lezgi, Gürcü ve Acarların hepsi de Laz sayılır. Bunlar da aynı Çerkez grubu gibi davranır. Esas ülkeleri ise, TÜRKİYE hayranıdır. (Rıza Nur'un değerlendirmesi)

- Ali Fuat (Cebesoy) Paşa Gediz'de Yunanlara taarruz etti, perişan oldu. (1920)

Ancak Moskova'ya gidip Sivastapol'daki 5 milyon mavzer fişeğini alıp kaçakçılar vasıtasıyla 24 saatte Sakarya Nehri ağzına taşıtmıştır. Bu cephane oradan kağnılarla cepheye yetişmiş, 2 gün sonra 1. İnönü Savaşı başlamıştır!..

Eğer Ali Fuat Paşa bu cephaneyi yetiştirmeseydi, Yunanlar tüfek asıp istedikleri yere gidebilirlerdi!..

İsmet bey, Çerkez Ethem'i tepeleme konusunu kafasına öyle takmıştı ki, Bursa'daki Yunan kuvvetlerine karşı sadece bir piyade tümeni bırakarak, iki piyade tümeni ve bir süvari tugayını Kütahya yönünde toplamıştı. Uşak'ta bulunan Yunan ordusunun karşı da yalnız bir tabur bırakarak iki piyade tümeni ve yedi süvari alayını yine Kütahya'ya çekmişti.

Türk güçlerinin birbirine girmesi üzerine Yunan generali Meneta, Çerkez Ethem'in işini kolaylaştırmak üzere 4 günlük mütareke aktetti... Bu suretle serbest kalan Ethem'in güçleri Gediz'e giren İsmet Paşa'nın askerlerine saldırdı. (8.1.1921) Yunan ordusu dinlenirken, İsmet Bey'in iki tümeni bozularak Kütahya'ya doğru çekilmeye başladı. Çerkez Ethem onları kovalarken Yunan uçakları da durumu fırsat bilerek İsmet'in ordusunu bombalamaya girişti. İsmet Bey ancak Alayurt, Kütahya dolaylarında sırtını demiryoluna dayıyarak ve taze kuvvetler alarak bir savunma hattı kurabildi. Ethem ise geceden yararlanarak 150 kişilik bir süvari birliğini İsmet Bey savunma hattının arkasına geçirmişti. Çatışma sürdükçe İsmet Bey'in birliklerinden Ethem saflarına sığınanların sayısı arttı.

Aynı gün ögleden sonra, İsmet Bey'in askeri talihi parlamadan sönmek üzere iken, Refet Bey'in süvarileri yetişti. Çerkez Ethem'in sağından ve arkasından saldırdılar. Ancak kurt bir savaşçı olan Ethem bunu düşünmüş, tedbirini almıştı. Refet Bey'in güçlerini püskürttü.

Bu sırada Ethem'in Yunan güçleri karşısında bıraktığı taburdan haber geldi. Uşak ve Bursa'daki Yunan birliklerinin İnönü'ye doğru saldırıya geçtikleri haberi geldi. İsmet onların önünü açık bıraktığı için fırsatı değerlendirmek istiyorlardı.

Çerkez Ethem bunun üzerine İsmet'le uğraşmayı bırakıp Gediz yönüne çekildi. İsmet bir kere daha paçayı kurtardı!.. Çekilen Ethem güçlerini savaşmadan takibe başladı. Bu arada Yunan birliklerinin İnönü'ye doğru yürüdükleri haberini aldı. Aklı başından gitti. Çünkü hemen bütün ordu Ethem'in peşinde ve Gediz civarında idi. Eğer Yunan ordusu hızlı bir yürüyüş temposu tutturursa, İnönü'ye varır, Eskişehir'i ele geçirebilirdi. Böylece Ankara yolu onlara açılmış olurdu!

İsmet, bunun üzerine yine karar değiştirdi. Kestirmeden gidebilmek için yazın bile üstü karlarla örtülü Murat Dağı'nı dolaşarak İnönü'ye inmeye karar verdi. Türk askerleri toplarla, bütün ağırlıklarla 18 saatlik zorlu bir yürüyüşle menzile vardıklarında, düşmanın henüz gelmemiş olduğunu görerek sevindiler. İsmet'in düşman önünde bıraktığı 24. tümen gibi küçük kuvvetlerin direnmesi ve yavaş yavaş gerilemesi, Yunan ordusunu engellemiş, Türk birliklerine zaman kazandırmıştı.

Türk ordusunda 8.500 er, 417 subay, 6.000 tüfek, 18 hafif, 48 ağır makinalı tüfek, 28 top vardı. Arkadan gelen bazı taburlarla asker sayısı biraz daha arttı. Yunan ordusunda ise 15.816 er, 427 subay, 12.000 tüfek, 270 hafif, 80 ağır makinalı tüfek ve 72 top vardı.

Yunanlar ilk saldırıyla birlikte önemli bazı tepeleri ele geçirdiler. Albay İsmet Bey'in yaptığı saldırılar etkisiz kaldı. Durumu Ankara'ya bildirdi. Mustafa Kemal hemen müdahale ederek cepheyi belirli bölgelere ayırdı. Orta cepheyi zayıf bulduğu için bir alay daha gönderdi.

Düşman Çerkez Ethem'i anlaşmayla bertaraf edince, kolayca Eskişehir'e gireceğini ve Ankara yolunu açacağını sanmıştı. Ama avurtları çökmüş, soğuktan parmakları mosmor kesilmiş ANADOLU çocukları oldukları yerlere mıhlandılar ve düşmanın ilerlemesine fırsat vermediler.

Ne varki, İsmet'in tanzimiyle orta cephede zayıf kalmış birlikler yoğun sisten düşman askerlerinin kendileriyle kanatlar arasına sızdığını farkedemediler ve birden TÜRK ordusunun sağ ve sol kanadı arasındaki bağlantı koptu. Durum ancak sis kalkınca farkedildi. Bunun üzerine İsmet Bey ÇEKİLME emri verdi. Yunan kuvvetleri bizim askerlerin bıraktığı siperlere girdiler, ancak yeni savunma hattına saldıramadılar. Onlar da yıpranmıştı.

8 Ocak'ta başlamış olan çarpışmadan yılan İsmet, 11 Ocak 1921'de RİCAT (geri çekilme) emri vermeye hazırlanıyordu ki, güneş doğduğunda Yunan birliklerinin çekilmekte olduğunu gördüler. Düşman daha fazla savaşmaktan vazgeçerek, ölülerini, bir kısım silah ve malzemeyi harp sahasında bırakarak batıya doğru harekete geçmişti!..

Bu bakımdan 1. İnönü'de zafer İsmet Bey'e değil; cephane yetiştiren Ali Fuat Paşa'ya, Karadeniz takalı denizcilere, kağnılı köylülere, o soğukta çıplak ayak düşmana direnen 24. tümene ve isimsiz askerlere mal edilmelidir!.. Bu konuda ATATÜRK'ün de kuşkusu olmalı ki, NUTUK'ta 1. İNÖNÜ "zaferi"ni iki paragrafla geçiştirir. Halbuki aynı bölümde YEŞİL ORDU meselesine, ÇERKEZ ETHEM olayına, hatta Erzurum'da Vali olmaya çalışan CELÂLETTİN ÂRİF BEY vak'asına sayfalar ayırmıştır.

Çerkez Ethem bu savaş sırasında İsmet'le çarpıştı, ancak Yunan'a sığınmadı. Daha önce Ali Fuat Paşa'nın yenildiği Gediz'de Yunan ordusunu durdurmuş, ilerlemesine engel olarak büyük hizmet görmüştü... Hasan İ. Dinamo Çerkes Ethem ile Mustafa Kemal arasında bir iktidar mücadelesi yaşandığını; ancak Ethem Bey'in Yunan saflarına itilmesinde, İsmet Paşa'nın tutumunun büyük rolü olduğunu anlatır. Çerkez Ethem yeğeni Güner Kubat'ın anlattığına göre yaralı idi, Yunan'dan geçiş izni isteyip Almanya'ya gitti. (20.1.1921) Hastaneye yattı. Giderken askerlerini serbest bırakmıştı. Büyük kısmı orduya katıldı.

Ethem Bey'in Bolu, Düzce, Yozgat isyanlarındaki başarısı, Yunan ordusunu durdurması onun şöhretini artırmış; kardeşleri Reşit ve Tevfik Beyler'in kışkırtması sonucu MUSTAFA KEMAL'e kafa tutar hale gelmişti. Kuvvetlerinin nizami orduya dönüştürüleceğini öğrendiğinde "Ben o MUSTAFA KEMAL'i Meclis önünde asacağım!" demesi büyük hata idi.

Yine bir gün ansızın silahlı 15 adamla MUSTAFA KEMAL'in kaldığı odayı basmış, Paşa'yı gecelikle yatakla yakalamış, ancak MUSTAFA KEMAL'in adamlarının odaya doluşmasıyla onu vuramadan ayrılmıştı. Başka bir gün Taşhan önünden geçen MUSTAFA KEMAL'in arabasını adamlarına durdurtup Paşa'yı vurmak istemiş, ancak şoförün durmaması ile bu suikast te önlenmişti.

MUSTAFA KEMAL'i esas kuşkulandıran husus bazı milletvekillerinin Ethem Bey'i Yeşil Ordu başbuğu saymaları ve onu sosyalist bir lider olarak görmeleri idi. Mustafa Suphi'nin de aynı tarihlerde bir Rus heyeti ile Kars'a gelip Ankara'ya ulaşmak istemesi, MUSTAFA KEMAL'in liderlikten uzaklaştırma çabalarının dış destek gördüğünü ortaya koyuyordu. Tehlikeli görülen Mustafa Suphi 15 arkadaşı ile Karadeniz'e gömüldü.

Ama acaba Çerkez Ethem gibi değerli bir askerle ordusu, Yunan savaşının en kritik günlerinde silahla bertaraf edilmese, kendisi Yunan kollarına itilmese, olmaz mıydı?.. Başka bir çare yok muydu?

Hasan İ. Dinamo böyle bir sonun Ethem'in kardeşi Reşit Bey ve İsmet Bey tarafından hazırlandığını, birinin Ethem'i isyana, ötekinin çaresizliğe ittiğini söyler. Hele Albay İsmet Bey'in Çerkes Ethem kuvvetleri Yunan ordusu ile savaşırken onlara arkadan saldırması, topa tutması anlaşılmazdır.

Savaştan sonra Rafet Bey'in takibe başladığı Çerkes Ethem, ağabeyi Tevfik Bey'in 300 adamıyla Yunan'a sığındığını öğrenince, sarsıldı. Kendi adamlarını serbest bıraktı. Bilinmeyen bir yöne doğru gitti.

Çoğu kimse, ve bu arada Hasan İ. Dinamo, eğer Ali Fuat Paşa Garp Cephesi kumandanlığından alınmamış olsaydı, işin bu kadar sürüncemede kalmıyacağını, düşman çok önceden geriye itileceğini, hatta diğer savaşlara ihtiyaç kalmadan zaferin sağlanabileceğini söyler... Çünkü Yunan ordusu particilikle ikiye bölünmüş, askerlerinin bir kısmı bize sığınmış, orduda disiplin kalmamıştı. Ethem Bey'in kuvvetleri ile nizami ordu birlikte saldırabilseydi, düşmanı o günlerde denize kadar kovalıyabilirlerdi. Ancak Ali Fuat Paşa Ethem'e yakınlık duyduğu için görevden alınmış, Moskova'ya elçi tayin edilmiş; buna rağmen Rusya'dan mühimmat göndererek çok önemli bir görev yapmıştı.

- Moskova anlaşması (16.3.1921) ile Ardahan, Artvin alındı, Batum bırakıldı. Ruslar'dan 1 milyon altın alındı. Ayrıca Rusya'ya olan borçlarımız silindi. Buna ek olarak 60.000 tüfek, her tüfek için 3.000 mermi, 112 top, 12 ağır top alındı. Ruslar "Bakü'yü işgal etmemiz" konusunda tarafsız kalmayı kabul ettiler... Ancak MUSTAFA KEMAL sonra Bakü'den vazgeçmiştir. Ondan sonra da Ruslar gelip Bakü'yü işgal ettiler.

1 milyon altının yarısı hemen sandıklarla alındı. Ancak Ali Fuat Paşa bunun 100.000'lık kısmına "Almanlar'dan cephane alacağım" el koydu. Bu parayı Saffet Reşit'e verdi, o da Nuri ile yedi. (Rıza Nur'un iddiası)

Bu anlaşmayı imzalayan heyette Rıza Nur da vardı. (15) Bu arada Bekir Sami Moskova'da, Osetya'ya bağımsızlık karşılığında Ruslar'a Van'ı teklif etmiştir, Ermeniler yerleşsin diye!..

- 28 Şubat 1921 Sovyet-Afgan muahedesininin 2. ve 3. maddeleri:

- "Afgan ve Sovyet hükümetleri bütün ŞARK MİLLETLERİ'nin hürriyet ve istiklali üzerinde hemfikirdirler. İki taraf hükümetlerinin şekli ne olursa olsun, ahalinin umumi reyine müracaat edildikten sonra BUHARA ve HİVE gibi MÜSLÜMAN memleketlerin istiklalini tanımayı kabul ederler."

Lakin Lenin bu anlaşmayı tanımadı. Tersine Buhara ve Hive elçilerini Moskova'ya çağırtı, öldürttü.

- 1 Mart 1921 Türk-Afgan ittifak Anlaşması'nın 2. maddesi:

- "Taraflar birbirlerinin istiklalini tanımayı, bütün ŞARK MİLLETLERİ'nin kurtuluşunu ve hürriyetini, bu milletlerin istediği idare tarzını müstakil bir şekilde gerçekleştirme hakları olduğunu ve bu arada BUHARA ve HİVE devletlerinin istiklalini kabul ve tasdik ettiklerini beyan ederler."

- Cemal Paşa AFGANİSTAN'da ordu kuruyordu. Bu ordu ile Emanullah Han HİNDİSTAN'ı zaptedecekti.

Gerçekten de AFGANİSTAN'da talimli ve düzenli 200.000 kişilik bir ordu kurulabilseydi, HİNDİSTAN zaptedilirdi. Bu da İngilizler'in sonu olurdu.

- Ancak kibirli Cemal Paşa krala bile o kadar azamet göstermişti ki, kral dayanamayıp onu kovdu. Böylece AFGANİSTAN sevdası da sona erdi.

- Bu arada Yunanistan'da seçimler oldu. Kralı sürmüş olan Venizelos'un partisi yenildi, kral ülkesine geri döndü. İngilizler'in desteğini alan Yunan ordusu bir daha taarruza geçti. 2. İnönü savaşı başladı (23.3.1921).

Güçlendirilmiş Yunan ordusunda 41.1150 tüfek, 750 ağır, 3134 hafif makinalı tüfek, 220 top ve 2.000 kılıç vardı. Bizde ise 30.108 tüfek, 235 ağır, 55 hafif makinalı tüfek, 102 top ve 4.000 kılıç vardı. Savaş 7-8 gün sürdü. TÜRK ordusu sürekli savunmada kaldı, elindekini korumaya çalıştı. Karşı saldırılar ancak düşman ilerlemesini durdurmak amacıyla yapılıyordu. İki taraf ta iyice yıprandı.

İsmet Bey Yunan ordusundaki durgunluğu bir genel saldırı hazırlığı diye yorumlıyarak TAM RİCAT emri verdi ve bu kararını 31 Mart'ta Ankara'ya telgrafla bildirdi!.. Telgrafı yemek yerken alan Mustafa Kemal, "Okumaya gerek yok, savaşı yitirmişiz!" dedi.

Oysa aynı anda Yunan ordusu da savaştan bıkmış, yenemiyeceğini zannederek geri çekilmeye başlamıştı!.. O sırada cephede, ön saflarda olan BİR SUBAY, Yunanlar'ın çekildiğini görüp, İsmet Paşa'ya haber göndermiş, "Aman geri çekilme emrini geri alınız!. Birlikleri ileri sürün, çünkü Yunan çekiliyor!" demiştir. İsmet gene tereddüt etmiş, bunun üzerine cepheye bizzat gelerek komutayı İsmet Paşa'dan devralan Başbakan ve Milli Savunma Bakanı FEVZİ (ÇAKMAK) PAŞA'nın TÜRK ordusuna verdiği beklenmedik başarılı karşı taarruz emriyle düşman güçleri geri çekilmek zorunda kalmış, ve zafer kazanılmıştır.

İsmet Bey 1 Nisan günü çektiği telgrafta şöyle der: "Saat 6:30'da Metristepe'den gördüğüm durum: Artçı olduğu sanılan bir düşman müfrezesi sağ kanat grubunun saldırısıyla gayr-ı muntazam çekiliyor. Düşman savaş meydanını silahlarımıza bırakıyor."

Görüldüğü gibi, 2. İnönü Zaferi de haksız yere İsmet'e mal edilir. Refet Paşa'ya göre, İnönü zaferinin gerçek kahramanı CEPHEDEKİ O SUBAY, yani MİRALAY FETHİ BEY'dir... ATATÜRK'ün çektiği "Siz yalnız düşmanı değil, milletin mâkus talihini de yendiniz" telgrafı bu kahraman askere gönderilmeliydi!..

Zira ilk ağızda bir hezimete dönmek üzere olan bu muharebe, son dakikada fırka kumandanı MİRALAY FETHİ BEY'in kullandığı insiyatif ve sarfettiği gayret sayesinde kazanılmıştır!..

Bu konuyu Yakup Kadri şöyle anlatır:

- Refet Paşa bir gün bana, "İnönü Zaferi münasebetiyle İsmet'i bir millî kahraman mertebesine çıkaran makalenizi okudum. Çok şâirâne idi, fakat hakikatle hiç bir alâkası yok!" demişti.

Ben de "MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın çektiği telgraf ta mı şiirden ibaret?" diye sordum.

Refet Paşa kahkahalarla güldü: "O telgrafı yazanın sizin edebiyat arkadaşlarınızdan biri olduğunu bilmiyor musunuz?" dedi. (16)

Şaşkınlığım, Refet Paşa'nın başka bir sözüyle arttı:

- "Hem o telgrafta bir ADRES YANLIŞLIĞI var!. İNÖNÜ ZAFERİ'NİN GERÇEK KAHRAMANI MİRALAY FETHİ BEY'e gönderilmeliydi!.."

- "Zira ilk ağızda bir hezimete dönmek üzere olan bu muharebe, son dakikada o fırka kumandanının aldığı insiyatif ve sarfettiği gayret sayesinde kazanılmıştır!"

Yıllar sonra, Garp Cephesi Harekat Dairesi Başkanı Kurmay Albay Tevfik Bıyıklıoğlu'nun yazıları da, bu ifadeyi doğrulamıştı.

- 2. İnönü Muharebesinden sonra Garp Cephesi kuvvetleri 15 piyade ve 4 süvari tümeni gibi muazzam bir kuvvete yükseltilmişti. Paşa olmuş İsmet, karşılaştığı bu büyük vazifenin önünde şaşırmış, ve aldığı yanlış savunma tedbirleriyle ordusunu adeta baştan muvaffakiyetsizliğe mahkum etmişti.

- Yunan kralının İzmir'i ziyareti ve verdiği destekle 80.000 kişiye ulaşan Yunan ordusu Bursa'ya girdi. Hemen ardından Kütahya-Eskişehir cephesinde, ALATAŞ'da ağır bir yenilgi aldık.

Bu mağlubiyet İsmet'in saplantısındandır!.. Yunan'ın tekrar İnönü'den saldıracağı hesabına göre askeri düzen aldı, siper kazdırıp tahkimat yaptı.

Halbuki bu savaştan 2 ay önce Temps gazetesinde General Delacrl adında bir Fransız çok açık şekilde, "Yunanlar büyük bir hücum yapacaklar. Böyle büyük bir hücum için silah, cephane ve erzak gereklidir. Bunun için muhakkak hücumu Afyon'dan yapacaklardır. Çünkü İzmir'den oraya tren var," diye yazmıştı.

İsmet, Afyon yönünden taarruz başlamasına rağmen bunu aldatmaca sandı, güneyi boş bıraktı. Solda Deli Halit Paşa, onun sağında Albay Nazım'ın kuvvetleri kırıldı. Ancak 5 gün dayanabildiler. İsmet yine güç göndermedi.

Halbuki Fevzi Çakmak MUSTAFA KEMÂL'e ve İsmet'e "saldırının Afyon üzerinden olacağını" söylemişti. Albay Nazım şehit düştü. HACI BAYRAM'a gömüldü. Nazım'ın sağında Çolak Kemâl'in kuvvetleri de kırıldı. Kendisi zor kaçtı.

Neden sonra İsmet uyandı, ama gene bir hata yapıp birlikleri mağlubiyetin üzerine gönderdi, sanki onlar da yenilsin diye!... Halbuki saldıran Yunan'ın soluna yüklenmesi gerekirdi.

Gerçekte 13 fırkamız hiç çarpışmamış, oradan oraya koşturup durmuştur. Yunan ordusu 5 fırka ile zafer kazanmıştır. Eğer İsmet saldırıda ısrar etseydi, o ordu da yenilir, elimizde hiç kuvvet kalmazdı! Bereket bundan çabuk vazgeçip topyekun çekilme emri vermiştir. (25.7.1921)

Savaşın başında strateji hatası yapan komutan felakettedir. Çünkü bu hata savaş sonuna kadar sürer.

İsmet'in bu savaştaki hatası Divan-ı Harp'lik, hatta idamlıktır!.. Üstelik Sakarya'ya varınca, "gösterilen mevzide durmadılar" diye iki teğmeni idam etmiştir. Halbuki bütün ordu, bütün komutanlar kaçmıştı.

İsmet'in bu mağlubiyeti üzerine hakkında bir araştırma komisyonu kurulmuş, ancak o "MUSTAFA KEMÂL'in emirlerini uyguladığını" söyliyerek kurtulmuştur!.. Ne var ki, savaşta insiyatif komutandadır. Gerektiğinde emirlere karşı gelerek orduyu kurtarmakla görevlidir.

Kaldı ki, o dönemin kurmay albayı Tevfik Bıyıklıoğlu'na göre, İsmet ancak MUSTAFA KEMÂL'in direktifi ile ordusunu dağılmaktan kurtarabilmişti!..

Ayrıca Meclis'te İsmet'i Divan-ı Harb'e sevketmek istiyenler olmuş, MUSTAFA KEMÂL İsmet'i korumak için kendini siper etmek zorunda kalmıştı... NUTUK'ta da bu mağlubiyeti geçiştirmiştir.

- Bu savaşta askerlerimiz öyle bir kaçtılar ki, köprüleri demiryolunu bile imha edemediler. Oralardaki sığır ve koyun sürülerini sürüp getiremediler. Bu yüzden Sakarya Savaşı'nda Yunan hem kolay asker sevketti, hem de beslendi. Bu sürüler olmasa Sakarya'da 20 gün duramazlardı.

Oysa Yunanlar Sakarya'dan kaçarken, tren hattını hallaç pamuğu gibi atmışlardı, aylarca tamir edememiştik.

- Demekki, KOMUTAN her ihtimali gözönünde bulundurup, mutlaka bir RİCAT PLANI da yapmalıdır.

- Sabahattin Selek bu hezimetin sonuçlarını şöyle anlatır:

- 1921 Temmuz ayında TÜRK ordusu Kütahya-Eskişehir muharebelerini kaybederek SAKARYA gerisine çekilmiştir. Yunan birlikleri POLATLI'ya kadar gelmişti.

Ordunun büyük kayıplar ile SAKARYA gerisine çekilmesi, ANKARA'da gizlenmesi mümkün olmayan bir sarsıntı yaratmıştı. 23.7-5.8.21 tarihleri arasında MECLİS'te gizli celseler, uzun toplantılar yapılmıştı. Fevzi Paşa, "Harp kanlı oldu. Ağır zayiata uğradık. ANKARA'yı bir hafta zarfında tahliye etmeye, hükûmet merkezini KAYSERİ'ye nakletmeye karar verdik, " demişti. Cevabı Dersim meb'usu DİYAP AĞA verdi: "Efendiler, biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa döğüşerek ölmeye mi geldik?"

- Kütahya-Eskişehir yenilgisi, kaybedilen topraklar ve şehirler, tehlikenin ANKARA yakınlarına gelmesi MECLİS'te sorumlu aranmasına yol açmıştı. Tenkitler MUSTAFA KEMÂL PAŞA üzerinde yoğunlaşıyordu. Nihayet 5 Ağustos'da BAŞKUMANDANLIK kanunu çıkarıldı.

Yunan kuvvetleri POLATLI'ya yaklaştığı için aileler KAYSERİ'ye gönderildi. Ancak erkeklerden Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver ile Yunus Nadi dışında kaçan olmadı. Olsaydı, bütün MİLLET paniğe düşerdi. Çünkü 125.000 kişilik ordu dağılmış, geriye 25.000 kişi kalmıştı.

Bu mağlubiyet Enver Paşa, Dr. Nazım, Kusçubaşızade Sami, Küçük Talat gibi İttihatçılar'ın iktidar sevdasını alevlendirdi. Hepsi Batum'a toplanıp TÜRKİYE'ye girmek ve MUSTAFA KEMÂL'i devirmek için fırsat kollamaya başladılar. Ayrıca Rodinov komutasındaki Rus kuvvetleri de sınıra yığılmış, sözde onlara yardıma hazırlanmıştı.

Bütün bu tehlikeyi Sakarya Zaferi önlemiş, TÜRKİYE'de iktidarı ele geçirmekten ümidini kesen Enver Paşa TÜRKİSTAN'a gitmiştir.

*****

> MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ - 3 <> SEVR ANTLAŞMASI - İNGİLİZCE METİN < >İÇİNDEKİLER <