MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ - 3

- Eskişehir'de PERİŞAN olan ORDU'yu Binbaşı Mehmet Sait, Binbaşı Halit ve bir yüzbaşı toparlamıştır.

Sait "kur'a" konusunda uzmandı. Acemi erleri eğitmiş, tecrübeli kur'aların cepheye önce gitmesini sağlamıştır. Halit, yanına levazımcı milletvekili Ali Rıza Bey'i alarak yiyecek ve mühimmat işini halletmiştir... O dönemin milletvekilleri, bir binbaşı ile çalışacak kadar mütevazı idi.

Sakarya Savaşı bu bir kaç fedakâr insanın ön hazırlıkları ile kazanılmıştır. Yunanlar'ın Eskişehir'e girdikten sonra ilerlemeyip BİR AY beklemeleri, bize bu fırsatı vermiştir.

- Trakya'dan Bulgar Komünist Partisi Türk kurtuluş ordusuna silah gönderiyordu. Yunan komünistlerinden de bize yardım edenler olmuştur. Afyon tabyasına TÜRK bayrağı çekenler, Yunan komünistleri imiş. Irkdaşları, "TÜRKLER arkamızı çevirdi" zannetsinler diye yapmışlar...Bunların hepsi MUSTAFA KEMAL'in SOVYETLER politikasının sonucudur.

- MUSTAFA KEMAL Meclis'teki muhalefetin teklifi ile Başkumandan olmayı, ancak "Meclis'in tüm yetkilerini" de üstlenmek kaydıyla kabul etmiş, savaşı bu suretle kazanmıştır.

- 7 Ağustos 1921 tarihinde TEKALİF-İ MİLLİYE EMRİ namı altında kararnameler çıkarıldı. Bunlar o zamana kadar biraz da gönüllü olarak harbe iştirak eden ahaliyi malıyla canıyla topyekün muharebeye atıyordu.

1- Her kazada bir komisyon teşkil edildi.

2-Vatanın her hanesi birer kat çamaşır, birer çift çorap ve çarık verecekti. 3- Tüccar ve ahali elinde bulunan çamaşırlık bezleri, Amerikan bezi, patiska, pamuk, yün, tiftik, kösele, meşin, çivi demir, nal, semer gibi stoklarının %40'ını verecekti.

4- Mevcut buğday, saman, un, arpa, fasulye, nohut, mercimek, yağ, tuz, çay, şeker, mum stoklarının %40 nı verecekti.

5- Ordu ihtiyacı için alınan vesaitten maada, ahalinin elinde kalan vesait-i nakliye ile meccanen ayda bir defa 100 kilometrelik mesafeye taşıma mecburiyeti kondu. (parasız)

6- Ordunun libası ve iaşesi için bilcümle emval-i metrukeye el kondu.(terk edilmiş mallar)

7- Ahali elindeki bilcümle silah ve cephane üç gün içinde teslim edilecekti.

8- Benzin, gres, benzeri yağların, otomobil lastiği, tutkal, tel, pil, asit sülfürik gibi maddelerin %40'ına vaziyet ediliyordu.

9- Demirci, marangoz, dökümcü, saraç gibi esnaflar imalathaneleriyle, silah yapabilecek sanatkârlarınn isim ve miktarları tesbit edildi. 10- Ahali elinde bulunan yaylı, kağnı, at ve öküz arabalarının bilumum techizat ve hayvanlarıyla %20'si tekalif-i harbiye olarak alınıyordu.

Bütün bu emirlerin yerine getirilmesini İSTİKLAL MAHKEMELERİ temin edecekti.

O dönemdeki İSTİKLAL MAHKEMELERİ daha çok asker kaçakları ile uğraşıyor; vukuatsız, yani hırsızlık, tecavüz, cinayet işlememiş kaçaklara dayak atıp birliğine yolluyor; vukuatlı olanları ise hemen idam ediyordu.

- Meclis'teki gizli celsede MUSTAFA KEMAL PAŞA kendini suçlayanlara şöyle demişti:

- "Bir takım efendiler, Başkumandan millete angarya yaptırıyor, demişler. Kanunun angaryayı menettiğini söylemişler. Bu doğrudur efendiler!. Fakat, TEHLİKE bize HER ŞEYİ MEŞRU GÖSTERMEKTEDİR! Ordunun ihtiyaçları millete angarya yaptırmayı icap ettiriyorsa, bunu yapıyoruz. En doğru kanun budur!"

Rıza Nur, "kendisinin halktan elindeki para ve malzemenin %100'ünü orduya vermesini teklif ettiğini, bunun MUSTAFA KEMAL tarafından %40'a indirildiği"ni söyler... Her halükarda böyle bir fedakârlığın dünyada örneği yoktur!

Ayrıca Sakarya Savaşı'ndan önce hatalı olan "grup teşkilatı" sistemini bırakılıp, eski ordu düzenine dönülmüştür.

- Sakarya ile Katranderesi bir yarım ay teşkil eder... İki ordunun da kuzey ucu Porsuk hizasında idi. Diğer ucu Haymana ovasına yayıldı. İsmet başarısızlığına rağmen bu savaşta da görev almıştır.

14.8.21'de Yunan ordusu ileri harekete geçti. Savaş 23 Ağustos 1921'de başladı. Düşman ağır basıyor, ordumuz karış karış kuzeye geriliyordu.

Ankara'nın batısındaki Çal Dağı'nı da kaybedince, ümitler azaldı. Mustafa Kemal çekilme emri verirken, Fevzi Paşa onu vazgeçirdi. Çünkü 8 Eylül günü yağmur altında Kâzım Bey'in karargâhına giderken düşmanın ağırlıklarını geri çekmekte olduğunu görmüştü. Fevzi Paşa hatta taarruz edilmesi gerektiğini söyledi. Çünkü düşman günlerdir süren savaştan bıkmıştı. Bizden kalan sürülerden yedikleri keçi eti de Yunan askerlerini ishal yapmıştı. Bir seferinde MUSTAFA KEMAL'e bir rapor geldi. Kocaeli grubu düşmanın sağdan büyük bir saldırıya girişeceğini bildiriyor, yardım istiyordu. Mustafa Kemal "O düşman tümeni orada olamaz," dedi. Diğer raporları getirtti, inceledi ve gördü ki, aslında düşman tümeni sağda değil, solda... Ve en ağır saldırı Türkler'in sol kanadına yapılmak üzere...MUSTAFA KEMAL öfke ile "Batı Cephesi Kumandanı bu raporu gördü mü?" diye sordu... İsmet görmüş ama tuhaflığı farketmemişti!.. İsmet'in askerliği palavradan ibarettir.

Raporun yanlışlığını anlıyan MUSTAFA KEMAL sol kanadı takviye etti. Gerçekten de saldırı düşmanın boş sandığı o taraftan başladı, ancak alınan tedbir sonucu felaket önlenmiş oldu.

Bu savaşta subayların gayreti çok büyüktür. Subay kaybımız da fazladır. MUSTAFA KEMAL'in attan düşüp kaburgalarının kırılması dahi onu savaşı yönetmekten alıkoymamıştır.

Bu savaşta büyük kahramanlıklar gösteren Albay Fahrettin (Altay) bir seferinde Uzunbeyli köyündeki düşman birliklerine baskın düzenlemiş, büyük zarar vermiş, ancak sol kanadın yardımına koşmak için erken çekilmek zorunda kalmıştı. Halbuki köy YUNAN ordusu BAŞKUMANDANLIK KARARGAHI'ydı!..Başkumandan Papulas ve Prens Andreas köyde bulunuyordu ve ESİR düşmeleri işten bile değildi!..

MUSTAFA KEMAL Fevzi Paşa'nın uyarısından ancak 5 gün sonra taarruz emri verdiği için, Yunan kurtuldu. Halbuki Fevzi Paşa'nın dediği gibi, Sakarya üzerine bir taarruz yapılıp Beylik Köprü ve Kavuncu Köprüsü tutulabilseydi, ve Yunan ordusu demiryolundan uzaklaştırılabilseydi, Haymana çölüne düşerdi. Zaten tren hattından bir miktar uzak kaldıkları için yiyecek ve mühimmat alamamış, keçi eti yemek zorunda kalmışlardı... 22 gün süren savaştan sonra Yunanlar 13 Eylül'de bozgun şeklinde çekilmeye başladılar. Türk ordusu 10.000 ölü 15.000 yaralı, Yunan ordusu ise 12.000 ölü, 23.000 yaralı vermişti.

- Meydan savaşı 3-5 günde bitmezse, askerde bitkinlik yaratır ve sabrı uzun olan kazanır. TÜRK ordusu savaşı işte bu sabrı ve direnci ile kazandı.

Times'da çıkan bir yazıda, "eğer orta cepheden iki tümenle bir saldırı yapılabilseydi, Yunan'ın o savaşta denize dökülebileceği" belirtilmişti!

- ANADOLU işgalci ordulara uğursuz gelir!.. Nitekim KILIÇARSLAN Haçlılar'ı da Sakarya Savaşı'nın olduğu HAYMANA ovasına gömmüştü. (1098)

- TÜRKİYE-TÜRKİSTAN yakınlaşması Sakarya Savaşı'ndan sonra bir KUR'AN, ÜÇ KILIÇ göndermeleri ile başlar. Bunlardan biri ATATÜRK'e, biri haketmediği halde İsmet'e, biri de İZMİR'e ilk giren ŞEREF BEY'e takılmıştır.

- Sakarya Savaşı'ndan sonra Enver Paşa TÜRKİSTAN'a gidince BUHARA, TAŞKENT, FERGAHA, HİVE taraflarında örgütler kurdu. Bunu Kusçubaşızade Sami sağladı. Ruslar'a esir düşmüş orada yaşıyan subaylar da bu örgütlere katıldı.

Bunlardan bazıları Taşkent'te okullar açmışlar, çocuklara TÜRK ruhu vermişlerdi. Güzel şeyler okutup öğretmişlerdi. Tacik çocukları bile evde anne ve babalarına TÜRKÇE cevap verir olmuştu.

Bu çocuklara milli şarkılar ezberletmişler, askeri talim göstermişlerdi. Bir seferinde 3000 kadar çocuğu izci elbisesi giydirip şarkı söyleterek sokaklarda dolaştırmışlardı. Ruslar telaşa kapılmış. TÜRK subayları oradan uzaklaştırmışlardı.

Enver, yerli TÜRKLER'i, Fergana'nın sarp dağlarında Basmacılar adında Ruslar'a direnen örgütü de yanına aldı. Bunlar uzun zamandır Ruslar'ı rahatsız ediyordu.

Aslında Enver'i o bölgeye Ruslar göndermişti. Onun saygınlığından yararlanıp Basmacılar'ı yola getirmek istiyorlardı. Basmacılar önce Enver'i Rus casusu sanıp öldürmek istediler. Sonra ona güvendiler. Enver 5-6000 kişilik bir kuvvet meydana getirdi. BUHARA ve HİVE'yi aldı. "Halife'nin damadı ve Buhara Emiri" imzalı beyannameler dağıttı.

Ruslar Enver'in üzerine 80.000 kişi gönderdiler. O, gene hata yapıp, geri çekileceğine Fergana dağlarına çıktı. Sonra BUHARA'da şehit düştü. Basmacılar Enver'e bir türbe yaptılar. Sonradan ziyaretgâh oldu.

Ancak Enver Paşa bölge halkına çok zarar vermiştir. Çünkü TÜRKİSTAN'da yetişmiş adam yoktu. Olanlar da Bolşevik görünüp yeni okullar açmış, çocukları eğitmeye başlamıştı. Enver cahil ve yobaz Basmacılar'la geldi. Beyannamelerinde onları medeniyet ve yeni usüllere karşı kışkırtıyordu.

Bu kışkırtmalar sonucu Basmacılar girdikleri her yerde ne kadar aydın TÜRK varsa kestiler. Özbek şair Fıtrat'ın kızı Severa'nın dayısını sinemada film seyrederken halkla birlikte yaktılar. Sonra halkı soydular, kestiler. Yağmaladıkları eşyayı pazarlara götürüp sattılar. Ülkeden çekirge sürüsü geçmiş gibi oldu.

Nihayet Basmacılar yenildiler. Bu sefer Ruslar geldi, kalan aydınları temizledi, halka eziyet etti. Enver TÜRKİSTAN'ın gelişmesini 40 yıl geri attı. Bu adamın hayatı da İsmet gibi başarısızlıklar ile doludur.

Demirel Enver Paşa'nın kemiklerini Tacikistan'daki türbeden alıp getirtti. Böylece ORTA ASYA TÜRKLERİ ile önemli bir bağı kopartmış oldu. (1998)

- 21.10.1921'de Fransızlar'la anlaşma oldu, (Ankara İhtilafnamesi) Adana, Antep Maraş'tan çekildiler. Kamyon, ve malzeme bıraktılar. Bu anlaşmayı MUSTAFA KEMAL ve Yusuf Kemal Tengirşek imzalamıştır. Ancak Fransız Builion'un oyununa gelerek İskenderun ve Halep'i istememişlerdir.

Ayrıca Fransızlar "İskenderun bölgesine muhtariyet vereceklerini" söylemişlerdi, uzun süre vermediler. Güya memurlar, öğretmenler bizden olacak, okullarda TÜRKÇE okutulacaktı. Tersine 20 yılda hemen herkese Fransızca'yı benimsetmişler, Fransızca bilmeyeni işe almamışlar, açlığa mahkum etmişlerdir. Oralara Ermeniler'i yerleştirdiler. Araplar da oraya Arap memurlar yerleştirmeye çalıştı.

Mesele ancak 1938 Avrupa karışıklıkları içinde, sadece İskenderun-Hatay için halledilebildi. Halep, TÜRK MEZARI'na kadar Suriye, bizim olmasına rağmen alamadık.

- MİLLİ MÜCADELE sırasında bir de Londra Konferansı toplandı (2.12.1921) Temsilcimiz Hariciye Vekili Bekir Sami Londra Konferansı'ndan sonuç çıkmayınca, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ile kendi adına Ruslar'a karşı bir takım anlaşmalar yapmıştır. Ermeni, Gürcü ve Ruslarla Paris'te görüşmüştür. Hep Osetya için!.. Bu herif neredeyse Moskova Anlaşması'nı bozuyordu... MUSTAFA KEMAL anlaşmaları kabul etmedi, herifi de istifaya zorladı.

- 31 Mart 1922'de İtalyanlar İstanbul Hükümeti ile anlaşarak Konya ve Antalya yöresinden çekildiler.

- Bu arada Yunan kralı sarayın bahçesinde gezinirken, evcil maymunu elini ısırmış, ve bu yara mikrop kaparak kralın ölmesine sebep olmuştu!.. Bu olay üzerine Yunanistan karıştı. Kralcılar ve cumhuriyetçiler birbirlerine girdiler. Çekişme Anadolu'daki orduya da sıçradı. Bir ara neredeyse TÜRKLER'i bırakıp birbirleriyle vuruşacaklardı.

- Bizimle anlaşan Fransız ve İtalyanlar ellerindeki silahları bize bırakarak çekildikleri gibi, İstanbul'da adeta Kuvva-yı Milliyeci gibi lehimize çalışmaya başladılar. Kendi kontrollerindeki depolardan toplanmış Osmanlı ordusu silah ve cephanelerini çalmamıza, onları gemilere yüklememize göz yumdular. Bilhassa Ararat vapuru ile çok silah kaçırıldı. Hele bir seferinde 42.954 top mermisi, 2 top ve uçak İnebolu üzerinden Anadolu'ya ulaştırıldı.

Bir süre sonra Yunanlar'dan ümidini kesen İngiliz gizli servisi de Fransızlar'dan geri kalmamak için Mim Mim Grubu'na yardıma başladı. İngilizler Sakarya Savaşı günlerinde Malta'da tutuklu Türkler'i serbest bıraktılar. Amaçları MUSTAFA KEMAL savaşı kazanırsa, kendi istekleri yönde bir devlet yapısı kurmasını sağlamaktı.

Bu dönemde La Française şirketi direktörü Ermeni asıllı Şarl Kalçi ile İngiliz Gizli Servisi'ne çalışan Rum Pandikyan'ın Milli Mücadele için gösterdikleri gayret unutulmamalıdır. Hele Ajan Pandikyan'ın, ünlü çeteci FUAT BALKAN'ı Yunan istihbarat ajanlarınca tutuklanmaktan kurtarması çok önemli bir olaydır.

Fransız-İtalyan-İngiliz subayları, Ermeni-Rum aklı başında insanlar el altından bize yardımcı olurken, Hürriyet ve İtilaf Partisi mensupları ile BOŞNAK CEMAL ve NEDİM kardeşler aleyhimize çalışıyor, silah naklini düşman polisine ihbar ediyorlardı!

Ama hiç bir şey Mim Mim Grubu'nun başarılarını engelliyemedi. İstanbul'dan ANADOLU'ya Büyük Taarruz öncesi sevkedilen silah miktarı şöyle idi: 25 büyük top, 125 küçük top, 356.000 top mermisi, 199.000 tapa, 34.000 hartuç, 94 top kaması, 613 dürbün, 712 tüfek, 2.700.000 fişek, 67.307 palaska, 98.700 matara, 54.728 ekmek torbası, 54.128 sırt çantası... Ayrıca depolardaki 400.000 at nalı, 3.000 mızrak gizlice alınıp Anadolu'ya geçirildi!

- İşsizlik ordular bozar!..

BÜYÜK TAARRUZ'dan önceki bir yıllık bekleme süresinde, asker tabur tabur kaçıyordu!.. Ordumuz düşman ile hemen hemen eşit durumda idi. Nihayet taarruz kararı alındı. Başka çare yoktu. Çünkü ordu durduğu yerde eriyordu.

MUSTAFA KEMAL gizlice bütün birlikleri Afyonkarahisar tarafına intikal ettirdi. Diğer cephe Marmara'dan Afyon'a kadar bomboş kaldı.

Bu aslında bir cinnetti!.. Kumar gibi görünüyordu. Normal şartlarda yapılamazdı. Eğer düşman Eskişehir'den bir taarruz yapsaydı, ordumuz mahvolurdu.

Ancak MUSTAFA KEMAL PAŞA askerî konularda kumar oynamazdı. Plan son derece gizli tutulacak, ve düşman uyanmadan sonuca ulaşılacaktı!

Kütahya-Eskişehir muharebelerindeki ALATAŞ BOZGUNU'nda Yunan'ın gizleme yaparak bütün kuvvetini sol cenaha toplayıp bizi perişan ettiği zamanki oyunu, bu sefer bizimkiler onlara yaptı.

Bunda ALLAH'ın yardımı büyüktür. Yoksa 130.000 kişilik bir ordunun kilometrelerce öteye geçmesini düşmanın sezmemesi mümkün değildi.

Şer'iyye Vekili Vehbi Hoca "İnsan düştüğü yerden kalkar. Biz de AFYON'da düştük, orada kalkacağız. Taarruzu mutlaka oradan yapın," demişti.

Politika yüzünden Yunan ordusuna beceriksiz biri, Hacı Anesti komutan tayin edildi. Adam orduyu İzmir'den idare etmeye kalktı.

MUSTAFA KEMAL'in MİLLİ MÜCADELE başında kurduğu istihbarat ağı, yabancı basını yakından takip etmesi, savaşmadan çok şey kazanmasını sağladı. Avrupa milletlerinin savaştan bıktığını, Yunan'ı yalnız bırakacaklarını ve Yunan ordusunun birbirine düştüğünü bu sayede öğrenmiş ve fırsatları çok iyi değerlendirmiştir.

Ayrıca siyaset ve savaşın ilk şartı olan KESİN GİZLİLİK prensibini son derece dikkatli uygulamış, böylece son darbeyi hiç beklenmiyen bir anda ve büyük bir güçle indirmiştir.

MUSTAFA KEMAL Ankara'da balo veriyor görünüp gizlice cepheye geçmişti. Taarruz 26 Ağustos 1922 günü Kocatepe'den başladı. Yunan ordusu şaşkınlığa kapıldı. Başkumandanlık cephede bulunan Trikopis'e haber verildi ama, o haberi aldığında elimizde esir bulunuyordu.

"6 ayda geçemezler" denilen hatlar 6 saatte aşıldı. 5 günde Yunan ordusunun büyük kısmı esir düştü. Önemli bir bölümü de yok edildi. Eğer 2 Yunan taburu yetişmese idi, tek kişi kurtulamıyacaktı. Bu sayede bir tümen kadar asker kurtuldu.

- Ordumuz hem İzmir'e yürüdü, hem de Bursa tarafına kaçan Yunan kuvvetlerini takibe başladı. 9 Eylül'de İzmir'e, 10 Eylülde Bursa'ya girildi.

İzmir limanındaki İngiliz donanmasının amirali, 1. ordu kumandanı Nurettin Paşa'ya bir subay göndererek MUSTAFA KEMAL ile görüşmek istediğini bildirdi. MUSTAFA KEMAL, bu talebi kabul etmediği gibi, kendi de cevap vermedi. İsmet Paşa ağzından da cevap verdirmedi. 3. derecede sayılan Nurettin Paşa'nın da "amirali kabul saati" ifadesini beğenmedi. "Hayır," dedi, "Filan saatten falan saate kadar kışladayım, yazınız, yeter!.."

Böylece amiral sadece Nurettin Paşa ile görüşebildi!.. Şimdiki bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanlarımızın ne idüğü belirsiz kişi ve heyetleri kapıda karşılamalarını görünce, bu olayı hatırlayıp utançtan yerin dibine geçiyoruz!

- Fransızlar'ın İstanbul'daki yüksek komiseri General Pelle, gizlice İzmir'e giderek MUSTAFA KEMAL ile görüştü. "Tarafsız Bölge" saydıkları İSTANBUL ile BOĞAZLAR yöresine girilmemesini rica etti. Ancak birliklerimiz ÇANAKKALE'ye yürümeye devam ettiler. MUSTAFA KEMAL'in kararlı tutumunu gören Fransız ve İtalyanlar Marmara Bölgesi'nin ANADOLU yakasında kalan kısımlarından bütün askerlerini çektiler. (18.9.1922)

Bu durum İngilizler'i çok telaşlandırdı. Bahriye Nazırı Churchill, Başbakan Lloyd George adına bütün Büyük Britanya İmparatorluğu dominyonlarına şu telgrafı çekerek yardım istedi:

Başbakanımızdan Başbakanınıza,

Kabine bugün TÜRKLER'in Avrupa'ya yaptıkları tecavüze(!) karşı koymak, MUSTAFA KEMAL'in Müttefikler'i İstanbul'dan atmasına engel olmak, hepsinden daha önemlisi Boğazlar'ın özgürlüğünü korumak(!) için Gelibolu yarımadasını sıkıca güven altına almak kararını vermiştir.

Bir yenilgi, ya da Müttefikler'in İstanbul'dan utanç verici biçimde çıkarılmaları, Hindistan'da ve yönetimimiz altında bulunan MÜSLÜMAN halklar arasında tehlikeli sonuçlara yol açabilir...

Bu ve bundan sonraki telgraflara Kanada Başbakanı Mac Kenzie King, Avustralya Başbakanı Billy Hughes ve Güney Amerika Başbakanı General Smuts hiç olumlu yanıt vermediler. Sadece iki minik devlet Yeni Zelanda ve Newfoundland başbakanları İngiltere'yi izliyeceklerini belirttiler...

Ha, Büyük Britanya'nın Hindistan, Mısır gibi MÜSLÜMAN sömürgeleri niye devreye sokulmadı, denirse; cevap hazır... Böyle bir savaşta artık hiç bir Müslüman'ın emperyalizm uğruna TÜRKİYE'de savaşmıyacağını İngiltere sezmişti... İşte bu yüzden İSLÂM LİDERLİĞİ demek olan HİLÂFET makamını ortadan kaldırmayı, TÜRKİYE'yi işgalden daha önemli saydı ve LOZAN'da bunu sağladı... Öte yandan Avustralya Başbakanı Hughes da verdiği cevapta "dominyonlara danışılmadan verilecek savaş kararlarının çok büyük sıkıntılar yaratacağını" belirterek İngiltere'yi dinlemiyeceğini ima ediyordu! Zavallıların ağzı Çanakkale'deki kayıplardan çok yanmıştı.

Kısacası, MUSTAFA KEMAL'in yaptığı MİLLİ MÜCADELE, İngilizler'i sadece ANADOLU'da tepelemekle kalmamış; diğer sömürgelerin de gözünü açıp kafa tutmalarını, bağımsızlığa doğru adım atmalarını sağlamıştır. İşin bu yönünü pek az tarihçimiz bilir...Çoğu bu tarz bağımsızlık faaliyetini 1940'lı yıllarda başladı sanır.

- Neticede ÇANAKKALE'de yalnız İngilizler kaldı. Onlar da "Gelirseniz, ateş ederiz," diye nota gönderdiler.

_Bakanlar Kurulu "Birlikler ilerlesin, ancak silah patlatmasınlar. Üstün kuvvetlerimizin çemberini görünce İngilizler çekilirler" diye bir değerlendirme yaptı. "Çekilin" diye nota verdi. İngilizler çekilmek zorunda kaldı!

- Lloyd George'un yeniden savaş başlatma arzusu gerçekleşmeyince, kabinesi düştü!.. Lord Curson savaşa engel olmuş, kabineyi de o düşürmüştür. Ama mesele daha çok parti meselesi idi.

İzmir'de ne ne kadar YERLİ RUM ve ERMENİ varsa, bunlar da Yunan'la birlikte kaçtılar. Ayrıca Adapazarı'nda Çerkez devleti isteyen 12.000 kadar ABAZA da Yunan'la birlikte gitti. Batı Trakya'ya yerleştirildi. Yunanlar bunlardan üç alay süvari meydana getirdi, TÜRKİYE'ye saldırmak için... Ama sonunda bu müslümanlar Yunan'ın arasında kaynayıp gitti. (17)

- Avrupa telaşta idi. Bize nota yağdırıyorlar, TRAKYA'yı geri vereceklerini, ancak BOĞAZLAR'da "askerden arınmış bölge" olmasını istiyorlardı.

İsmet Paşa, İngiliz General Harrington, Fransız ve İtalyan generaller ile Mudanya'da mütareke yaptı. (3.10.1922) Karşımızda YUNANLAR yoktu! Kararlar onların gıyabında İNGİLİZ, FRANSIZ, İTALYAN ve TÜRKİYE temsilcileri tarafından alınmıştır...

Bu da çok açık olarak göstermektedir ki, biz ANADOLU'da Yunan'la değil; İNGİLTERE ve onun müttefiki BÜYÜK DEVLETLER ile çarpıştık. Yunanlar tıpkı Ermeniler, Zenciler, Araplar, Hintliler gibi öne sürülmüş PİYONLAR idi. (18)

Anlaşmaya göre Yunanlar Doğu Trakya'dan çekildi. 8000 kişilik bir jandarma gönderdik. Ama aslında bunlar askerdi. Gemiyle gizlice 30 da top gönderildiyse de, İngilizler gemimizi yakalayıp toplara el koydular.

Trakya birliklerinin komutanı Refet Bele idi. İstanbul'a 19.10.1922'de törenle girdi.

Hoca Mustafa Sabri ile Ali Kemal, özellikle Ermeniler'den adam toplayıp bizim askeri İstanbul'a sokmamaya kalkıştılar. İhtilalden kaçan Kolçak denilen Beyaz Rus başıbozuklar, treni havaya uçurmaya kalktılar. Bunları da Kamil Paşa'nın torunu Fuat İdris idare ediyordu. Ancak ordu girince hainler kaçtılar. Ali Kemal tevkif edilip İzmit'e gönderildi. Orada linç edildi.

- ANADOLU MİLLİ MÜCADELE hareketinde milletin işi daima rast gitmiştir. ATATÜRK'ün tevkifini emreden telgrafın gecikmesi, silah taşıyan vapurlarda yapılan aramaların hep teslimden sonraya denk gelmesi, Yunan kralının maymun ısırığı ile ölmesi (19), ondan sonra kralcı-cumhuriyetçi sürtüşmesinin Yunan ordusuna sıçraması, son taarruzda 130.000 askerimizin yer değiştirmesini Yunanlar'ın farketmemesi hep İLAHİ TAKDİR'in cilveleridir.

________________________________________

KAYNAKLAR:

- Rıza Nur, Milli Kıyam

- Y. Kadri Karaosmanoğlu, Hüküm Gecesi

- Y. Kadri Karosmanoğlu, Politika'da 50 Yıl

- Kemal Tahir, Bir Mülkiyet Kalesi 1-2

- Kemal Tahir, Esir Şehrin Mahpusu

- Kemal Tahir, Esir Şehrin İnsanları

- Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal İsyan 1-8

- Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizin Esasları

- Feridun Kandemir, Rauf Orbay

- Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk

- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt 1-17, Kaynak Yayınları

*****

> MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ - AÇIKLAMALAR < > SEVR ANTLAŞMASI - İNGİLİZCE METİN < >İÇİNDEKİLER <