İSMET PAŞA MUAMMASI - 2

Bu durumu en iyi Yakup Kadri anlatıyor:

-"1923'de Başvekil Rauf Orbay'ın Hariciye Vekili İsmet Paşa'yla arası iyice açıldı, Rauf Bey istifa etti... İsmet Paşa hâlâ Lozan'dan dönmemişti."

"MUSTAFA KEMAL Meclis istirahat salonunda 5-10 mebusa 'Kimi başvekil yapalım?' diye sormuştu... Yusuf Kemal Tengirşek 'Lozan Muahedesi onun imzasını taşıyor, İsmet Paşa'yı yapın' dedi... Biz de destekledik."

"MUSTAFA KEMAL, 'Beni düşündüren sıhhî arızasıdır,' diyerek sağırlığını ima etti... 'Ben Fethi Okyar'ı münasip görüyorum,' dedi... Aslında haklıydı. Çünkü Meclis'te 1921'den beri bir İsmet Paşa alerjisi" vardı." (5)

İşte bu şartlar altında Fethi Okyar zafer sonrasının ilk başvekili oldu...(14.8.1923) Fethi Bey İsmet Paşa'yı Hariciye vekilliğinde alıkoydu... Ancak çok geçmeden Meclis içinde gene çekişmeler huzursuzluklar başgösterdi.

Fethi Bey hükûmetinin böyle iki ay gibi kısa sürede zaafa düşmesinin bir sebebi de, Başbakanlık'la Dışişleri arasındaki mizaç ve fikir uyuşmazlığı idi!..(6)

Huzursuzluk Fethi Bey'in çekilmesi ile arttı.(27.10.1923)

1922'de Başvekil ve Vekiller Heyeti seçmek yetkisi Meclis'e verilmişti... Eğer bu hüküm o günlerde "Başvekil Reisicumhur tarafından, vekiller de başvekil tarafından intihap olunur, Meclis'in tasvibine arz olunur" şeklinde tadil olunmasaydı, hükûmet kurmak mümkün olmazdı!.. (7)

Bu tadilat, aslında CUMHURİYET'i ilan eden kanunun devamı idi... MUSTAFA KEMAL Cumhurbaşkanı olmuş, Meclis'te seçilemiyen İsmet'i kendi tensibi ile Başbakan yapmıştı... Bununla da yetinmemiş, Halk Partisi başkanlığını da Kasım 1923'de fiilen İsmet'e bırakmıştı!... İsmet Paşa o tarihten 1972'e kadar kesintisiz partinin başında kaldı... Bu erişilmez bir diktatörlük rekorudur... Kanunî Sultan Süleyman'ın 46 yıllık saltanatını aşar!..

Hüseyin Cahit Bey İsmet'i Tanin gazetesinde yazdığı bir makalede şöyle değerlendirmişti:

-" İsmet Paşa'nın seciyesinde pek çabuk alevlenen VEHİMLİ ve KİNDAR bir zaaf farkedilmesi, herkeste hayal kırıklığı doğuracak mahiyettedir... MEMLEKET'i gerçekten sevmek, MEMLEKET menfaatleri uğrunda böyle ŞAHSİ HİSLER'in üstüne çıkabilmeyi istilzam eder!.."

Yakup Kadri şöyle devam eder:

-" İsmet Paşa iktidara geldi de ne oldu?...Meclis'te kaynaşmalar yatıştı mı?.. Ne gezer!..Bu sefer İsmet Paşa'nın bir POLİS REJİMİ kurduğu öne sürüldü."

"Gerçi hücumların ön hedefi zamanın Dahiliye Vekili Ferit Tek Bey idi... Ancak asıl vurulmak istenen İsmet Paşa idi!.. Nitekim hücumlar Ferit Bey, Özel Kalem Müdürü'nün gazetelere düşen bir takım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip, çekildikten sonra da devam etti."

"Ortaya bir 'Bağdat-Haydarpaşa Demiryolu' davası atıldı... Hükûmet demiryolunun eskisi gibi Alman kumpanyasınının idaresinde bırakılmasını, milletvekillerinin çoğu millileştirilmesini istiyordu."

"Nafıa Vekili Muhtar Bey bir vakitler Alman kumpanyasında çalışmış mühendis olarak, MİLLİLEŞTİRME tezini çürütmeye çalışıyordu... Bu hususta öyle gayret sarfediyordu ki, bütün Meclis'te onun Alman kumpanyası umum müdürü Mösyö Hugnen'in adamı olduğu söylentileri almış yürümüştü."

İsmet Paşa'nın MUSTAFA KEMAL'den sonraki İKİNCİ ADAM, ve onun çevresindeki TEK ADAM olmak istemesi; Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet paşalar ile MUSTAFA KEMAL'in arasını bozmuş ve bu kişilerin bir tertibe girmelerine yol açmıştır... Bu kişiler etkili olabilmek için, orduyu ele geçirmeyi lüzumlu görmüşlerdir.

Tam o günlerde MUSTAFA KEMAL asker milletvekillerinin ordu veya Meclis'ten birini tercih etmelerini istiyordu... Paşalar bu amaçla mebusluktan istifa ettiler. İsteklerine uygun olarak Kâzım Karabekir 1. Ordu müfettişliğine, Ali Fuat paşa 2. Ordu müfettişliğine tayin edildi... 3. Ordu müfettişi Cevat Paşa ile kolordu kumandanı Cafer Tayyar da bu tertibe dahildi.

Bir yıl sonra orduyu elde ettiklerine inanınca, istifa edip tekrar Meclis'e döndüler.

Gerisini Yakup Kadri şöyle anlatır:

-" Ali Fuat Paşa Konya'dan Ankara'ya dönüşünde Saffet Arıkan'a 'MUSTAFA KEMAL ile görüşmek istediğini, bu hususta kendisine delalet etmesini' rica etmişti."

"Biri Devlet Başkanı... diğeri Ordu Müfettişi... O zamanın Ankara'sı gibi avuçiçi kadar bir kasabada bir araya gelemiyor!. Bu mümkün değildi!."

"Çünkü bir gün kimseye haber vermeden sinemaya gitmiştim de, ışıklar sönmeden biri kulağıma eğilip 'Sizi köşkten arıyorlar,' demişti!."

"O günlerde Meclis'te dolaşan söylentiler, bunun İsmet Paşa'nın bir tertibi olduğu yönünde idi!.. Çünkü Ali Fuat Paşa, MUSTAFA KEMAL ile diğer paşaların arasını bulmaya azmetmişti!."

"Bu kişilerin muhalefeti doğrudan GAZİ'ye değildi!.. Hepsinin emeli de GAZİ ile anlaşmaktı."

"Böyle bir şey İsmet Paşa'nın işine gelir miydi?.. GAZİ eski silah arkadaşları ile bir araya gelince, o "vazgeçilmez adam" vasfını kaybetmez miydi?.."

"İşte böyle bir kuruntu içinde olan İsmet Paşa, MUSTAFA KEMAL ile Ali Fuat Paşa'nın buluşup uzlaşmalarını önliyecek tedbirleri almıştır!.."

İşte İsmet böyle bir adamdır!.. ATATÜRK'ün arkasından çevirdiği dümenler, onun ölümüne kadar sürmüştür!..

O, ATATÜRK'ün sürekli muhalefet ile karşılaşmasına, zaman zaman bocalayıp hata yapmasına sebep olmuştur!..

Yakup Kadri Terakkiperver Parti'nin MUSTAFA KEMAL'in karşısına çıkması olayını şöyle anlatır:

-" Ulus (Hakimiyet-i Milliye) ve Cumhuriyet'te biz (Başbakan)İsmet Paşa'yı savunmakta idik, ama İstanbul gazetelerinin çoğu muhalefet saflarına geçmişti."(8)

"Hücumlar sertleşmişti. Büyük Millet Meclisi, Fransız ihtilâli erkânının birbirini bertaraf etmeye çalıştığı 'Convention'ı hatırlatır olmuştu... Halk Fırkası'nda esaslı bir tasfiye şart görünüyordu."

"Bir Akşam Çankaya'da yalnız partinin Merkez İdare Heyeti'yle gizli bir toplantı yapıldı... Her ağızdan birinin adı ortaya atıldı. MUSTAFA KEMAL PAŞA elinde kalem, yazıyordu... Birden durdu, 'Arkadaşlar, bu listeye göre tasfiye yaptığımız takdirde, biz Meclis'te ekalliyette kalacağız!' dedi!..."

"Refet Bey ve arkadaşları 'Saltanatçı, Hilafetçi, Cumhuriyet Düsmanı' olarak suçlandıklarında hepsi 'Reddederim!' diye bağırıyordu!... Şu halde dava ne idi?..."

"Dava, MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın sadece İsmet Paşa'ya bağlanıp kalmaması, eski silah arkadaşları ile birleşmesi idi!.."

"Sonunda muhalif gruptan Zülfü ve Feyzi Beyler çağrılıp dinlendi... Tam o sırada birisi Ali Fuat Cebesoy, Rauf Bey, Refet Paşa, ve Kazım Karabekir Paşa'nın Halk Fırkası'ndan istifa ettiklerini ve Cumhuriyetçi Terakkiperver Fırka'yı kurduklarını bildiren mektuplar getirdi!... Genel Başkan MUSTAFA KEMAL, 'Mesele kendiliğinden hallolmuştur,' dedi."

Ama tabii hallolmadı!..Bu kişilerin amacı MUSTAFA KEMAL'i yıkmak değil, tam tersine onun çevresinde kenetlenmek iken; İsmet onları tasfiye etmiş oldu!

Bir süre sonra İsmet Paşa hastalığını bahane edip görevini bıraktı... Onun kabinesinde görev almış olan Maarif Vekili Mustafa Necati, şu değerlendirmeyi yapar:

-" Her yer haraptı!.. Barınacak sığınak bile yoktu... Evler yıkılmış, yollar geçilmez hale gelmişti. Halk en basit vasıtalardan bile mahrumdu!... El sanatlarını yürüten gayr-ı TÜRK nüfus ortada yoktu... Halk her şeyi DEVLET'ten beklemek mecburiyetinde idi!.. MİLLİ MÜCADELE devrinde halktan alınanların mevcudu tükenmişti!... Vergiler ağırdı, mükellefin bunları ödemesi zordu... Bir FASİT DAİRE içinde olduğumuzu görmemek mümkün değildi!.. Lozan'da elde ettiklerimizi de karşımızdakilerin hazmedemiyeceğinin idrakinde idik... Hükümetin istifası ani kararla ve daha çok Başvekil'in takdir hakkını kullanması ile oldu!" (Milli Mücadele Defteri)

İşte bu sözler İsmet Paşa'nın her zaman yaptığı gibi, zoru görünce kaçtığının delilidir!..O, bu davranışı ile sadece beceriksizliğiniortaya koymakla kalmamış, kendisini Meclis'in temayülü hilafına Başbakan yapan MUSTAFA KEMAL'i de yüzüstü bırakıp gitmiştir!..

Yerine yine Fethi Okyar başbakan oldu... İsmet Paşa'nın bir daha dönmemesi mümkündü... TÜRKİYE gerçekten bu adamdan kurtulabilirdi.

Ancak Fethi Okyar'ın Şeyh Sait İsyanı'ndaki umursamaz tutumu, ve olayın arkasındaki yabancı güçleri sezememesi; MUSTAFA KEMAL'i gene İsmet'e muhtaç etti!.. İsmet'in temkinli, evhamlı tavrı burada işe yarıyabilirdi. Zaten etrafında başka adam kalmamıştı ki!..

Bu gelişmeleri de Yakup Kadri'den takip edelim:

-" Şeyh Sait Vakası denilen büyük silahlı gericilik hareketi Fethi Bey hükûmetini gafil avladı."

"Fethi Bey o geniş ve yığın halindeki ayaklanmayı, Doğu'da sık görülen dağ eşkiyalıklarından biri telakki etmişti... Bir kaç kıta jandarma ile bastırılacağını zannediyordu!.. Milletvekillerinin büyük kısmı da bu kanaatte idi."

"Ama Heybeliada'da dinlendikten sonra dönmüş olan İsmet Paşa, durumu hiç te böyle değerlendirmiyordu... Ona göre isyan ordunun müdahalesini zaruri kılacak kadar vahimdi... Fakat bir türlü Fethi Bey'i uyaramıyordu."

"Bir gün Köşk'te GAZİ ile poker oynuyorduk... İçeri bir yaver girdi ve GAZİ'ye bir telgraf verdi... GAZİ çatık kaşla, 'Götürün bunu Başvekil'e verin,' dedi."

"Fethi Bey telgrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra yavere geri verdi ve oyuna devam etti... ATATÜRK, 'Şimdi bunu İsmet Paşa'ya götürünüz,' dedi... İsmet Paşa aldı, okudu ve yerinden fırlayarak telaşla bir cigara yaktı!.."

"ATATÜRK bize dönerek 'işte iki adam arasındaki fark... Şeyh Sait çeteleri Şemdinan'a gelip dayanmışlar!..' dedi... Yani durum sadece ciddi değil, tehlikeli idi!."

"Buna rağmen Terakkiperver erkânı ile Halk Partisi hizipçileri isyanın ordu kuvvetiyle bastırılmasına şiddetle karşı çıktılar... Aralarında Kâzım Karabekir gibi paşaların bulunduğu bu grup 'kardeş kanı dökülmesi'nden, 'iç savaş'tan söz ediyorlardı... İktidar kanadı da çok ağır ithamlarla saldırıyordu."

"Sonradan ATATÜRK'ün Nutuk'ta belirttiği gibi, Şeyh Sait isyanında muhalif gruptan bir çok kişinin parmağı olduğu, vesikalarla ortaya çıkıyordu!.."(9)

"İşte İsmet Paşa böyle bir hengame sonucu, bir elinde Şark'taki ayaklanmayı ordu ile bastırma, diğer elinde de Takrir-i Sükûn Kanunu, tekrar iktidara gelmişti!.." (3.3.1925) (10)

Takrir-i Sükûn ile Terakkiperver Fırka kapatıldı, gazeteler ve muhalifler susturuldu... İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Kel Ali epey adam astı... İsyan bastırıldı... Ancak bu olaylar paşalar ile GAZİ'nin arasını daha da açtı... ATATÜRK öldüğünde çoğu hala ona "küs" idi.

İsmet hastalık bahane ederek görevden ayrılması ile tekrar Başbakan oluşu arasındaki kısa sürede ne yapmış ne etmiş, Meclis'te kendisine bağlı bir grup meydana getirmişti!.. Fethi Okyar bu konuda şu değerlendirmeyi yapar:

-" LİDERLİK üzerinde GAZİ MUSTAFA KEMAL, söz götürmez OTORİTE idi!... FAKAT, kendisini hemen İsmet Paşa takip ediyordu!.. İki lider arasında başkaca kuvvet dengesi mümkün değildi!.. HALK FIRKASI içinde o günlerin söyleyişi ile MÜFRİTLER denilen grubun Hükümet Reisliği için tek adayı, İsmet Paşa idi..." (Üç Devirde Bir Adam)

İsmet Paşa ise, bu şartlar altında geldiği iktidardan uzun süre gitmedi, ve sinsice ATATÜRK'ten sonraki ikbalinin temellerini attı... Doğu'da alınan tedbirleri ihmal ederek, bugüne kadar yansıyan Kürtçülük hareketini besledi.

Bu iddiamız çok şaşırtıcı gelebilir... Ama gerçektir!.. MUSTAFA KEMAL, DOĞU ve GÜNEYDOĞU MESELESİ'ne büyük ehemmiyet veriyordu... Bölgede 30.000'i mavzer olmak üzere 160.000 silah toplanmıştı!.. Buradakiler fakirdi de, bunca silahı alacak parayı, mermiyi nereden buluyorlardı?.. (Bu soru, şimdinin de en önemli sorusudur.)

Bunun için, isyan bastırılır bastırılmaz çıkarılan 1505 ve 1515 sayılı kanunlar çıkarıldı... Bölgedeki arazi istimlak edilecek, sonra TÜRK veya TÜRK KÜLTÜRÜ'ne bağlı göçmenlere tahsis edilecekti!..

Ayrıca isyana sebep olan 500 kadar ağa ve aşiret reisi de, batıya göç ettirildi... Bu kişiler Ermeniler'den kalan toprakların ve evlerin üzerine de oturmuşlardı!.. Topraklar ellerinden alınıp otoriteleri kaldırılınca, gerekli hukuki ve sosyal zemin hazırlanmış oldu... Artık o bölgenin her bakımdan TÜRKLEŞMESİ için hiç bir engel kalmamıştı!..

Ancak MUSTAFA KEMAL'in kafasında uğraşması gereken pek çok konu vardı... Bu meselenin teferruatı ile ilgilenemedi... Başbakan olan Mandacı İsmet te, bölgeye yerleştirilen Rumeli göçmenleri ile ilgilenmedi... Aradan yıllar geçmesine rağmen, Doğu'ya gidenlere tapu verilmedi... Batı'ya göç ettirilen ağalara ise, 1934 yılında geri dönme izni verildi!.. Bunlar, Medeni Kanun'un 639. maddesini çarpıtarak, Ermenilerin boşalttığı toprakları şahsi mülkleri haline getirdiler!.. 2510 sayılı kanunla da dağıtılmamış topraklarını geri aldılar!.. Neticede büyük ümitler ile doğuya yerleştirilmiş olan Rumelili göçmenler gruplar halinde Bursa yöresine kaydı.

Rauf Orbay'a göre; İsmet "Paşa daha kuvvetli olmak, rakipsiz uzun süre iş başında kalmak hırsını tatmin için", karşısına çıkması ihtimali olan gerçekten dürüst ve idealist insanları bir punduna getirip MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın yanından uzaklaştırıyordu!..

ATATÜRK, bir süre sonra İsmet Paşa'dan kurtulmak için onun karşısına Serbest Fırka ile Fethi Okyar'ı çıkartmaya çalıştı... (2.6.1930) Bu faaliyete girişirken, sanki geleceği görmüş gibi, şöyle demişti:

- "Ben CUMHURİYET'i şahsi menfaatim için kurmadım!.. Hepimiz faniyiz!.. Ben öldükten sonra, ARKAMDA kalacak bir İSTİBDAT MÜESSESESİ'dir!..Ben ise, MİLLET'e miras olarak bir İSTİBDAT MÜESSESESİ bırakmak, ve tarihe o suretle geçmek istemiyorum!.. Mesele, memlekette CUMHURİYET'in şahısların hayatına bağlı kalmıyarak kökleşmesidir!"

Fethi Okyar ATATÜRK'ün teklifini kabul ederek bir muhalefet partisi kurmasını şöyle açıklar:

-"İsmet Paşa'nın hodbinliği, nihayetsiz iddialı tavrı, hudutsuz mevki hırsına eklenen yetersizliği ve etrafında cereyan fecaatler yüzünden memleket bir uçuruma doğru sürüklenmekte iken, haykırmamak elimden gelmiyordu!"

Serbest Fırka'ya giren Ağaoğlu Ahmet Bey de durumu, ATATÜRK'ün önünde İsmet Paşa ile şöyle tartışmıştı:

Ağaoğlu -"Paşam, öyle bir çevre içinde yaşıyoruz ki, Hükümet'in icraatını tenkit için kimsede şevk ve cesaret bırakılmamıştır."

İsmet - "Emekli Kanunu Fırka'da müzakere edilirken, pekala siz de söz aldınız ve kanunu tenkit ettiniz."

Ağaoğlu - "Tenkit ettim, ama neye yaradı?..Ben kürsüde iken, sözlerimi mebusların tasvip ettiğini yüzlerinden ve hallerinden görüyordum... Fakat hemen kürsüye geldiniz ve kanunu savundunuz!.. Ondan sonra da bana hak veren mebuslar kanunu kabul ettiler."

Bahsedilen kanun "bir saat" vekil sandalyesinde oturan bir zatın, vekillikten çekildikten sonra 150 lira emekli maaşı alması hükmünü ihtiva ediyordu!.. Bu, o güne göre inanılmaz yükseklikte bir maaştı!..

"ATATÜRK, bunun üzerine Fethi Bey'e, "Fransa'da vaziyet nasıldır?" diye sordu... Fethi Bey:

- "Fransa'da düşen vekillere böyle bir emekli maaşı söz konusu olmaz!.. Böyle bir kanun geçse, kamuoyu kıyameti koparır," cevabını verdi."

Bu söz üzerine İsmet Paşa şu hayret verici cevapla kendini savunmuştur:

- "Bu kanun sadece vekillere değil, mebuslara da emeklilik hakkını temin ediyor!.. Ahmet Bey idealisttir... Gerçeklerden anlamaz!.. Ben Hükümet Reisi sıfatıyla mebus arkadaşlarımın menfaatine ilişkin bu meselede muhalif kalamazdım!... PARA MESELESİ'dir!.. Gerçeklere riayet lazımdır!"

Görüldüğü gibi, İsmet Paşa milletvekillerine şahsi menfaat temin eden kanunlar vasıtasıyla onları safına çekmesi bir yana; milletvekillerinin kendi maaşlarını fahiş oranlarda yükseltip, kendilerine olmayacak imtiyazlar tanıyan kanunlar çıkartmalarına da, emsal teşkil etmiştir!..

MİLLET'in nefretini çeken bu uygulama, İsmet Paşa ile başlamıştır!.

Neticede, halkın kendisine olan tepkisini, ATATÜRK'e karşı imiş gibi göstermeyi de başardı bizim İsmet Paşa, ve muhalif partiyi 3 ayda ekarte etti!.. Kemal Tahir bunu şöyle anlatır:

- "Serbest Fırka kapanmadan iki gün önce Cumhuriyet'te Yunus Nadi:

'Ya partinin başına geç, devrimleri koru, ya da biz sensiz bunu yapacağız!.' diyordu."

"Yunus Nadi bu gücü kendinde bulamazdı!.. Öyleyse partiyi eline geçirmiş olan İsmet Paşa, GAZİ'yi göreve çağırıyordu!.. (Yoksa) GAZİ'yi sarsalamak kimin haddine?.."

"GAZİ politika yaptı, Fethi Bey'i İsmet Paşa'ya kurban verdi!.."

"Ancak uzun yıllar sonra, İsmet Paşa'yı görevden alıp Celal Bayar'ı başbakan yapabildi!.."

ATATÜRK "politika" yaptı, ama mecburdu!.. Koca GAZİ, memleketi yöneten partiyi İsmet'e kaptırdığını, aslında Meclis'te hiç te güçlü olmadığını sezmişti!.

Fethi Okyar da bu gelişmeye, yanlış hedefler seçerek yardımcı olmuştur... Onun yanlış tercihleri, partisinin gerici bir hüviyet almasına yol açmıştı. 3 ay içinde partiyi kapatmak zorunda kaldı... İsmet Paşa olaydan daha da güçlenmiş olarak çıktı... 1937'e kadar rakipsiz kaldı!..

Şevket Süreyya bu konuda şöyle yazar:

- "İsmet Paşa her şeye rağmen TEK PARTİ ADAMI idi ve öyle kalacaktı!.."

- "Hatta bir kısım politikacılar, GAZİ'nin yeni bir parti yaratma teşebbüsünü, "İsmet Paşa'nın sivrilmiş otoritesi"ne ve "söz sahipliği"ne karşı saydılar... Onlara göre GAZİ, artık harf, dil, tarih ve kültür işlerine kendini vermişti... HER ŞEY GAZİ'NİN ELİNDE GÖRÜNMEKLE BERABER, İSMET PAŞA HÜKÜMETTE TEK SÖZ SAHİBİ GÖRÜNÜYORDU!.."

Gerçekten öyle idi!.. ATATÜRK CHP'yi İsmet'e bıraktığı gibi, şahsiyetleri açısından Meclis'e girmesini istediği bir kaç kişinin dışındaki mebusların tercihine de karışmazdı!.. GAZİ'nin aslında parti teşkilatının tercihine bıraktığı sayının büyük kısmı için, İsmet ne yapar eder, kendine çok yakın ve sadık adamların listeye alınmasını ve seçilmesini sağlardı... Arada bir çıkan muhalifleri de terörü ile sindirirdi... Böylece Meclis görüşmelerine fazla katılmayan, Köşk'ten çıkıp halkın arasına fazla karışamıyan GAZİ'ye her şey, "süt liman" görünürdü.

Yalnız burada iki hususu birbirinden ayırmak gerekir... İSMET'in GAZİ'yi aldattığı bir gerçektir!... Ama bu durumu, bazılarının yaptığı gibi "ATATÜRK, İsmet Paşasız bir şey yapmazdı" diye yorumlamak son derece yanlış olur.

Böyle düşünenler ATATÜRK'ün bir gün sofrasında "Bir lokma ekmek yiyor, bir kadeh rakımı şuracıkta rahat içiyorsam, bunu İsmet'in sayesinde yapabiliyorum!" demiş olmasına bağlarlar...

Halbuki ATATÜRK'ün çok yakını KILIÇ ALİ, hatıralarında "olayın başka türlü olduğunu, ATATÜRK'ün bu sözü ettikten sonra karşısında oturanlara göz kırptığını, yani İsmet'in böyle kendini bir halt sanmasıyla dalga geçtiğini" anlatır!.. (Bakınız: ATATÜRK'ÜN HUSUSİYETLERİ, Cumhuriyet Yayınları 1998)

İşin kandırmaca, aldatmaca yönü çok önemlidir!.. İsmet, GAZİ'nin çevresinde öyle bir "koruma" halkası oluşturmuştu ki, istemediği kimse o kordonu aşıp GAZİ'ye kolay ulaşamaz, GAZİ de canının istediği gibi Köşk'ten ayrılamazdı!.. Bir seferinde tek başına "kaybolup" şehre inmişti de, âdeta yer yerinden oynamıştı!..

***

> İÇİNDEKİLER< > İSMET PAŞA MUAMMASI - 3 <> İSMET PAŞA MUAMMASI - AÇIKLAMALAR <